Rusya, savaşa rağmen ilk 100 gününde fosil yakıt satışından büyük gelir elde etti. Batı ülkeleri 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgalinin ardından Rusya’ya peşi sıra çok sert yaptırımlar açıklasa da süreçten kârlı çıkan şimdilik yine Rusya oldu. Yaptırımların etkisiyle fosil yakıt satışı hacimsel olarak hafif gerilese de Moskova, bu kaybı artan fiyatlarla fazlasıyla telafi etti.

Rusya savaşa rağmen günde 1 milyar dolar kazandı

Finlandiya merkezli Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (CREA) raporuna göre, savaşın ilk 100 gününde Rusya’nın kasasına fosil yakıt satışından 98 milyar dolar ekledi. Savaşın ilk 100 gününde Rusya’nın fosil yakıt ihracatının yüzde 61’i AB üyelerine gitti. Birlik, Rusya’dan ithalatı azaltmış olsa da geçen yıla kıyasla ortalama yüzde 60 artan fiyatlar nedeniyle Rusya’nın kasasına 60 milyar dolar koydu. Ülke bazında Rusya’nın en büyük müşterisi 13.2 milyar dolar ile Çin oldu. Onu AB üyeleri Almanya (12.7 milyar dolar) ve İtalya (8.2 milyar dolar) izledi. Türkiye, 7 milyar dolar ile listenin beşinci basamağında yer aldı. Moskova toplam gelirin yarıya yakınını ham petrol satışından elde ederken, kalanı doğalgaz ve kömür satışından geldi.

Rusya’nın kazancı 285 milyar doları bulabilir

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Sırp televizyonuna yaptığı açıklamada, “Batı’nın politikaları sonucunda oluşan fiyat seviyesi nedeni ile şimdiye kadar herhangi bir kayıp yaşamadık. Aksine, bu yıl enerji ihracatından elde ettiğimiz kârı önemli ölçüde artıracağız” ifadelerini kullandı.

Moskova, tüm yaptırımlara rağmen yükselen enerji fiyatları nedeniyle bu yıl Petrol ve gaz gelirlerinden günde 800 milyon Dolar kazanmaya devam edecek. Bloomberg’in tahminine göre Rusya’nın petrol ve gaz satışlarından elde edeceği gelir bu yıl toplam 285 milyar doları bulabilir. Bu rakam ülkenin 2021’de petrol ve gaz ihracatından kazandığı 235,6 milyar dolardan yüzde 20 daha yüksek.

Savaşa rağmen günlük 1 milyar dolar yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Sadece yüzde 11 iki doz aşılandı

Oxfam‘ın verdiği bilgilere göre kıtada halkın sadece yüzde 11’i, yani yaklaşık 151 milyon insan iki doz koronavirüs aşısı olmuş durumda. Halkın Aşısı sayılara bakıldığında uluslararası çapta geliştirilen aşı inisiyatifi olan Covax’ın başarısızlığa uğradığını açıkladı. Açıklamada aşıların dağıtımından ziyade yerinde üretilmesi ve bunun için de patent haklarının kaldırılması gerektiği vurgulandı. İttifak bir kez daha Batı ülkelerine aşıların patent hakkını kaldırma çağrısı yaptı. Dünya Ticaret Örgütü de yaklaşık 6 ay önce benzer bir teklifte bulunmuştu. Bu öneri, kalkınmakta olan ve kalkınmanın eşiğindeki hemen hemen tüm ülkelerin yanı sıra ABD tarafından da desteklenmişti. Patent haklarının kaldırılmasına başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği karşı çıkmıştı.

“Alman hükümeti patent konusundaki blokajını kaldırmalı”

Oxfam’dan Pia Schwertner “Yeni Federal Hükümet patent haklarından feragat konusunda blokajını kaldırmalı ve ilaç şirketlerinin çıkarlarını Afrika’daki insanların hayatlarının üstünde görmeye bir son vermeli” ifadesini kullandı. Schwertner “Aşıların geliştirilmesi kamu kaynakları ile finanse ediliyor ve know-how da dünya ile paylaşılmalı ki tüm nitelikli üreticiler bu hayati öneme sahip aşıların üretimine geçebilsin” açıklamasını yaptı. Afrika’da aşılamanın geri kalmasının nedenlerinden birinin kıtada yeterince aşı olmaması olduğu Almanya Kalkınma Bakanlığı’nın bir iç yazışmasında da ifade edildi. Belgeye göre 2021’den bu yana Afrika’daki aşı üretim projelerine Almanya’nın yaptığı yardımın toplam hacmi ise yaklaşık 530 milyon avro.

AB Afrika’ya bağışladığından fazla aşıyı çöpe atıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Nükleer enerji üretimi için ilk santraller 1950’li yıllarda inşa edildi. Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) verilerine göre, dünyada toplam 30 ülkede faal 449 nükleer reaktör bulunuyor. 56 yeni reaktörün yapımı 15 ülkede devam ediyor. Türkiye’de yapımına başlanan Akkuyu Nükleer Santrali‘nin kapasitesi 4800 MW olacak. Diğer taraftan Akkuyu’dan sonra devreye alınması planlanan Sinop ve İğneada NGS’leri ile 3 santralin toplam kurulu gücü 13.680 MW. Avrupa’nın nükleer enerjiden vazgeçtiği ise koca bir yalan. Türkiye’de nükleer santrali kurulumu devam ederken her şeye karşı olan kesim Avrupa’nın santrallerini kapattığını iddia etti. Oysa AB, tam aksine nükleer santrallerin gerekli olduğunu bir kez daha vurguladı.

Avrupa nükleer enerjide nerede?

Dünyadaki enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 11’i nükleerden sağlanırken, 12 ülke ise ihtiyacının yüzde 30’undan fazlasını nükleer santrallerden karşılıyor. Nükleer santrallerin yarısından fazlası Kuzey Amerika ve Avrupa’da yoğunlaşıyor. Uzak Doğu’daki reaktör sayısı da giderek artıyor.

Avrupa Birliği ülkesi üyeler enerji ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 30’unu nükleer güç ile karşılıyor. AB’de üretilen elektriğin yüzde 26’sı nükleer kaynaklı. AB ülkelerinde toplam 106 çalıştırılabilir durumda nükleer reaktör yer alıyor. Fransa, 58 nükleer reaktör ile AB üyeleri arasında birinci sırada bulunmanın yanı sıra, enerji tüketiminin yüzde 70’inden fazlasını nükleer güç ile sağlaması bakımından da dünyada başı çekiyor. Nükleer enerjiye bağımlılığını azaltmaya çalışan ülke, 2025 yılına kadar elektrik üretimindeki nükleer enerji payını yüzde 50’ye çekmeyi planlıyor. AB içinde ikinci sırada ise İngiltere var. Ülke, 15 reaktör elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 19’unu sağlıyor.

Üçüncü sırada 8 reaktör ile İsveç bulunuyor. İskandinav ülkesinin elektrik ihtiyacının yüzde 40’ı nükleer güç ile sağlanıyor. Almanya ise 7 reaktörle dördüncü sırada. Almanya’daki enerji üretiminin yaklaşık yüzde 13’ü nükleer güçten sağlanıyor. AB içinde beşinci sırada elektrik üretiminin yarısını nükleer güçten sağlayan 7 reaktör ile Belçika ve onu takiben aynı sayıda reaktörle ihtiyacının yaklaşık yüzde 21’ini karşılayan İspanya bulunuyor. Fransa’nın başını çektiği grupta, 27 üyeli AB devletleri arasında enerji üretiminin en az yüzde 30’unu nükleer güçten sağlayan sekiz ülke bulunuyor.

2050’ye kadar nükleer enerji için 500 milyar avroluk yatırım

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Üyesi Thierry Breton, nükleerin Avrupa’nın enerji üretiminde önemli rol oynayacağını belirterek, yeni nesil enerji santrallere 2050’ye kadar 500 milyar avroluk yatırım yapılması gerektiğini açıkladı. Breton, bir Fransız gazetesine verdiği demeçte, nükleer enerjinin AB’nin 2050 yılına kadar iklime zarar vermeyen bir kıtaya dönüşme hedefini yakalamak için gerekli olduğunu ifade etti.

Nükleer enerji devrinin sonu mu yaklaşıyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

AB Konseyi Dönem Başkanı Slovenya, çocuk istismarının önlenmesi ve soruşturulmasıyla ilgili içişleri bakanları toplantısı düzenledi. Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun iç işlerinden sorumlu üyesi Ylva Johansson, yapılan toplantının ardından basına konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Johansson, Avrupa’da 2020 yılında internet üzerinden çocukların istismar edildiğine dair 1 milyondan fazla şikayet alındığını bildirdi. Johansson bu durumla mücadele için bir merkez kurulmasını önereceğini belirtti. Johansson, komisyonun gelecek yılın başında internet sağlayıcılarını çocukların cinsel istismarını içeren içerikleri tespit ve rapor etmeye zorlayacak bir yasa önerisi sunacağını dile getirdi. Ayrıca halihazırda vakaları bildirmenin gönüllülüğe dayandığını ve bazı şirketlerin bunu yapmadığını kaydetti. Johansson, bunu zorunlu hale getirmenin yanı sıra çocuk istismarıyla mücadele için yeni bir “Avrupa merkezi” oluşturmayı da önereceğini de söyledi.

2010’da şikayet sayısı 20 bindi

Johansson, yeni kurumun söz konusu içeriği tespit edip ortadan kaldırmadan sorumlu makamlara yardımcı olacağını dile getirdi. Üye ülkelerin çocuk istismarıyla mücadelesine de katkıda bulunacağını anlattı. Johansson ayrıca, bu çalışma için yapay zeka kullanımına izin verecek yetkinin, Europol’a yıl sonundan önce verilmesini umduğunu ifade etti. Johansson, 2010’da internette çocukların cinsel istismarına ilişkin 20 bin şikayet olduğunu, geçen yıl ise sadece Avrupa’da bu yönde 1 milyondan fazla şikayet alındığını söyledi. Yaklaşık 4 milyon görselin internette dolaştığını belirten Johansson, bunun 500 bin kadarının yeni üretilmiş içerikler olduğuna dikkati çekti. Bakanlar, toplantıda sorunla ilgili bilinçlendirme ve önleme konusunda iş birliği yapmalarını içeren ortak bildiri de imzaladı.

İngiltere’de istismar edilen çocukları yüzüstü bıraktılar

İngiltere’de Çocuk Cinsel İstismarına İlişkin Bağımsız Soruşturma Raporu yayımlandı. Ülkedeki istismar edilen çocukların bir başına bırakıldığı ortaya çıktı. İngiltere’de eski İşçi Partisi Milletvekili olarak görev yapan Greville Janner’ın istismar ettiği çocukların “yüzüstü bırakıldıkları” açıklandı. Savcılığın önemli tanık ifadelerini gizlediği bildirildi. Raporda, çocukların İngiltere’nin Leicestershire Şehir Konseyi’nin bakımı altında oldukları belirtildi. Ancak çocukların “hak ettikleri ilgiyi görmediği” kaydedildi. Janner hakkındaki erkek çocukların cinsel istismarına ilişkin iddiaların soruşturulmasında “birden fazla başarısızlık” olduğu tespit edildi. Leicestershire polisinin, 1999 yılında Janner aleyhindeki iddiaları soruşturan Manolya Operasyonunun “yetersiz” olduğu söylendi. Savcılığın önemli olan ifadeleri hasır altı etmesi ise dikkat çekti. Çocukların kötü şartlar altında olduğu ileri sürüldü.

Avrupa’da 1 milyondan fazla çocuk istismarı vakası şikayet edildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, 2. Stratejik Öngörü Raporu‘nu açıkladı. Bu rapor AB’nin küresel trendlere cevap verebilme kapasitesi ve eylem serbestisini değerlendirmesi açısından önemliydi. Sabah Gazetesi yazarlarından Kerem Alkin, yayınlanan raporun AB ile Türkiye ilişkileri açısından önemini ele alan bir yazı yayımladı. Raporda küresel ekonomi-politik sistemi derinden etkileme gücü itibariyle, 4 küresel trend tanımlandı. iklim değişikliği ve diğer çevresel meydan okumalar, Dijital ‘hipererişebilirlik’ ve teknolojik transformasyon günlük ve iş hayatımızın her noktasını, her saniyesini etkiliyor. Demokratik modelin, demokrasiyle yönetilmenin kurumsal yönetimi ve değerleri üzerindeki baskı da bir başka küresel trend olarak tanımlanmış. Ve, son olarak, küresel düzen ve demografideki değişim.

AB’nin Stratejik Öngörü Raporu’nda ekonomi

Rapor, 1975’te küresel GSYH’nın yüzde 60’ını temsil eden G7 ülkelerinin, artık sadece yüzde 40’ı temsil ettiğini, çok kutuplu bir yeni küresel düzen ile karşı karşıya olunduğunu, 2050’ye doğru küresel gücün yeniden dağıtılacağı ve jeoekonomik merkezin doğuya kaydığını vurguladı. Böyle bir dünyada, bugün G7 ekonomilerin üçte ikisine ulaşan, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı E7 ekonomilerinin ise, 2050’de bu defa yüzde 60’lık payı yakalayacağını belirtti. AB’nin Stratejik Öngörü Raporu, ABD ile Çin arasındaki rekabetin jeopolitik dengeleri en çok etkileyen başlıklardan birisi haline geldiğine işaret ederken, Çin ve Rusya’dan kaynaklanacak küresel rekabet ikliminin pek çok jeopolitik ve jeostratejik sonuçları olacağına da değiniyor. Rapor, AB‘nin küresel liderliğinin test edileceği ve yeni fırsatlara da sebep olabilecek 10 meydan okuyucu alan üzerinde de durdu.

Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin önemi

Söz konusu 10 meydan okuyucu başlıktaki detaylar ve AB’nin küresel liderlik becerisini nasıl güçlü kılacağına, nasıl sürdürülebilir kılacağına dair her yorum, her analiz, her vurgu, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin ne kadar gerekli, ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha teyit ediyor. Bu 10 maddenin içinde sürdürülebilir ve dayanıklı bir sağlık ve gıda sistemi kurulması, barış, güvenlik ve istikrarın teşvik edilmesi için küresel ortaklarla birlikte çalışılması, hammadde arz tedarikini çeşitlendirme ve güvenceye alma, geleceğe dair risklere karşı dayanaklı bir ekonomik ve finansal sistemi inşa etme gibi konular yer alıyor.

Çok kutuplu bir küresel düzen artık tüm gerçekliliği ile karşımızdayken, AB’nin yakın ve uzak gelecekteki transatlantik ilişkileri açısından, Türkiye’nin güçlü ve demokratik bir partner olarak üstleneceği rol, Avrupa’nın geleceği açısından paha biçilmez olacak.

AB’nin Stratejik Öngörü Raporu ve Türkiye’nin önemi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Avrupa Birliği Ordusu, Afganistan’da Batı dünyasının yaşadığı hezimet sonrası tekrar gündeme geldi. Yugoslavya’da 1991 yılında başlayan iç savaş sonrası gündeme gelen ancak bir türlü faaliyete geçmeyen Avrupa Birliği Ordusu bugüne kadar defalarca ısıtıldı. Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden ayrılması sonrası kurulma ihtimali iyice azalan AB Ordusu fikrinin en ateşli savunucusu Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron. Libya’da Savaş Baronu Hafter’i destekleyen Macron, Türkiye’nin Libya meşru hükümetine verdiği destek sonrası tepkisini göstermişti. Terör örgütü PKK’nın Suriye kanadı PYD/YPG’ye karşı başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtlarını durdurmak için de büyük gayret sarf eden Macron, “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini” iddia etmişti. Bu açıklamasına dönemin ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan büyük tepki göstermişti.

Avrupa Birliği Ordusu FransAlmanya’yı çatırdatıyor

Fransa, kurulması için büyük çaba harcadığı Avrupa Birliği Ordusunun yönetiminin kendisinde olması için bastırıyor. Donald Trump’ın ABD Başkanlığı döneminde AB’nin ABD prangasından kurtulması için birleşik ordu kurulmasını savunan Macron, Biden’ın başa geçmesi sonrası AB’nin ABD ile etkili olması için projeye destek oluyor. Bu da Avrupa Birliğinin en büyük ekonomisi Almanya ile aralarındaki en büyük anlaşmazlıklardan birine sebep oluyor. II. Dünya Savaşı sonrası düzenli ordusu dağıtılan ve sınırlı sayıda asker barındırma hakkı olan Almanya, mevcut ordusundaki Nazi kalıntılarıyla da mücadele etmek zorunda. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Almanya Savunma Bakanı görevini üstlendiği sırada çıkan suikastçı teğmen skandalı, ülkenin zaten kısıtlı olan ordusunda ciddi miktarda Nazi yapılanması olduğunu göstermişti.

AB’nin yapısı orduya engel

AB Ordusu önündeki en büyük engellerden biri de AB’nin mevcut yapısı. AB kurallarına göre üye ülkelerin eşit söz hakkı var ve bir ülke veto silahını kullanarak kararın çıkmasına engel olabiliyor. Rusya tehlikesine karşı NATO şemsiyesine güvenen Kuzey Ülkeleri, NATO’yu zayıflatacak her türlü projeye karşı çıkıyor. Rusya ile müttefik olan Viktor Orban Başbakanlığındaki Macaristan’ın Putin yönetiminin istemediği Avrupa Birliği Ordusu projesini veto etmesi sürpriz olmayacak.

Avrupa Birliği’nin en büyük ülkelerinden biri olan İtalya’nın da birlikten ayrılma yanlıları güçlenirken birleşik ordu fikrine sıcak bakmayacağı tahmin ediliyor. İtalya özellikle Libya ve mülteci politikalarında Fransa ile kriz yaşamıştı.

Avrupa Birliği Ordusu bu kez kurulacak mı? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Avrupa Birliği, Türkiye de dahil 3 ülkenin Covid-19 aşı sertifikalarına “denklik” verileceğini duyurdu. Türkiye, Kuzey Makedonya ve Ukrayna’nın oluşturduğu koronavirüs aşı sertifikalarını tanıma kararı alan AB komisyonu, kararın bugün itibarıyla geçerli olacağını açıkladı. Açıklamada, 3 ülkenin AB aşı sertifikası sistemine bağlanacağı aktarıldı. Verdikleri aşı sertifikalarının “AB Dijital COVID Sertifikası” ile aynı koşulları taşıyacağı ve AB ülkelerinde de kabul edileceği belirtildi. Bahsi geçen 3 ülkenin de AB tarafından verilen aşı sertifikasını tanıyacağı bildirilen açıklamada, bu uygulama ile karşılıklı olarak güvenli seyahat gerçekleştirilmesinin kolaylaşacağı belirtildi. Türkiye’de iki doz aşısını tamamlamış vatandaşlar “Covid-19 Aşı Kimliği”ni e-Nabız aracılığıyla veya Hayat Eve Sığar (HES) uygulaması üzerinden oluşturup, kullanabiliyor.

AB ülkeleriyle birlikte İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre’de geçerli olan aşı sertifikası; kimlik numarası, ad, soyad, doğum tarihi, uygulanan aşıların türleri, üreticileri ve aşılanma tarihleri gibi bilgiler içeriyor. Bu sertifika sayesinde AB’de onaylı Covid-19 aşılarından BioNTech-Pfizer, Moderna, AstraZeneca ve Johnson and Johnson olmuş ve son dozun üzerinden 2 hafta geçmiş kişilere seyahatlerde test ya da ek kısıtlamalar uygulanmıyor.

AB’nin salgında seyahatleri kolaylaştırmak amacıyla hazırladığı aşı sertifikası uygulaması, 1 Temmuz’da yürürlüğe girmişti. Türkiye’de ise Covid-19 için geliştirilen HES uygulaması 18 Nisan 2020’de kullanılmaya başlanırken; Sağlık Bakanlığı, 9 Haziran 2021 tarihinde e-Nabız ve HES uygulaması üzerinden aşı kimliği oluşturulabileceğini duyurdu.

Düşük riskli il sayısı 34’e yükseldi

Türkiye’nin Covid-19 ile mücadelesi kapsamında aşılamalar da hız kesmeden devam ediyor. Sağlık Bakanlığının internet sitesinde bulunan anlık verilere göre, 20 Ağustos saat 11.30 itibarıyla 45 milyon 447 bin 884 birinci doz, 34 milyon 604 bin 951 ikinci doz, 7 milyon 446 bin 765 üçüncü doz aşı uygulandı. Böylece toplam yapılan doz sayısı 87 milyon 499 bin 600 oldu.

Türkiye genelinde uygulanan birinci doz ortalaması yüzde 72,99 iken, aşılama oranı yüzde 75’in üstüne çıkan illerin sayısı 34 oldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “SAMSUN düşük riskli iller arasında yerini aldı. Salgın hastalığa karşı karar verip ilk doz aşıyı olma oranları %75’in üzerinde. Haritada bir şehrimiz daha Mavi. Düşük riskli il sayımız 34’e yükseldi.” ifadelerini kaydetti.

AB’den Türkiye aşı sertifikalarına denklik yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Mevcut gümrük birliği 1996 yılından beri mevcut ve AB ile üçüncü ülkeler arasındaki ilk ticaret anlaşmalarından biri. Ancak bunların kapsamı sınırlıydı. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler tekrar ilerlemeye işaret ediyor. AB zirvesinde derinleştirilmiş bir gümrük birliğinin önünü açmak için görüşmeler gerçekleştirilecek. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirdi. Merkel ve İtalya Başbakanı Mario Draghi de Türkiye ile daha yoğun iş birliğinden yana konuştular. Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile Berlin’de ortak basın toplantısı düzenledi. Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilere değinen von der Leyen, “Burada önemli olan Türkiye’ye destek olmamızdır. Türkiye’de bulunan 3,7 milyon Suriyeli mülteci var. Oradaki insanların bir perspektifi olmalı. Bu bizim için önemli. Bu konuyu Konseyde gündeme getireceğim” ifadelerini kullandı.

Gümrük birliği için Türkiye’nin kurallarına uyulması gerekiyor

Mevcut mülteci anlaşmasının yenilenmesi planlanırken gümrük birliğini genişletme isteği 2016 yılından beri bu anlaşmanın bir parçasıydı. Mercedes-Benz’in Türkiye’deki bir sözcüsü de Handelsblatt’a verdiği demeçte, “Gümrük birliğinin genişlemesi her iki tarafta da ekonomik büyümenin önünü açıyor.” açıklamasında bulundu.

Federal Meclis üyesi Nils Schmid (SPD), gümrük birliğini genişlemesinden önce mevcut ticaret engellerinin kaldırılması gerektiği konusunda uyarıyor. Schmid, Handelsblatt’a verdiği demeçte, “Bunu yapmak için Türkiye’nin kuralların geçerli olduğu ve bunlara uyulması gerektiği gerçeğine alışması gerekiyor.” dedi. Ayrıca gümrük birliği konusunda daha derin bir iş birliği, Türkiye’yi AB düzenlemelerine daha yakından bağlayabilir.

Bosch yöneticisi Young, koronavirüs salgınının bir sonucu olarak küresel tedarik zincirlerindeki değişimin “2030 yılına kadar her iki taraf için de büyük bir fırsat” haline gelebileceğine inandığını belirtti. Avrupa ülkelerinin ancak tam olarak Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Afrika arasında yer alan Türkiye ile daha yoğun ticaretten yararlanabileceğine vurgu yapıllıyor.

Gümrük birliğinin genişletilmesinde her iki tarafın da büyük ekonomik çıkarları var. Örneğin, tarım ve hizmet sektörlerinde ticareti artırabilir. Ancak Almanya’daki imalat sanayii de siparişlerde bir artışı hedefliyor.

Gümrük birliği derinleştiriliyor, ticaret genişliyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yunanistan‘ın göçmenlere yönelik insanlık dışı uygulamalarını devam ettiriyor. Yunan makamları Türkiye‘den Avrupa‘ya geçmek isteyen mültecilere her türlü zulme reva görüyor. Göçmenlere karşı yeni uygulamaları da insanlarda sağırlığa sebep olabilen ses topları. Yunanistan  insanlık dışı olan bu taktikle göçmenlerin Yunanistan’a oradan da Avrupa’ya geçmelerini engellemeyi planlıyor. Yunanistan’ın tüm insan hakları ihlallerine sessiz kalan Avrupa Birliği ise Türkiye sınırına yerleştirilen sağır edici ses toplarıyla ilgili de sadece “tuhaf bir yöntem” dedi. Yunanistan ise sınıra koydukları ses toplarını savundu. AB Komisyonunun iç işlerinden sorumlu üyesi Ylva Johansson ile Yunanistan’ın Göç ve İltica Bakanı Notis Mitarakis’in Brüksel’de bir araya gelerek basın toplantısı yaptı. Toplantıda, ses toplarıyla ilgili soru soruldu. İkili arasında Yunanistan sınır güvenlik güçlerinin Türkiye sınırına yerleştirdiği ve geçen haftalarda testleri yapılan “ses topu” hakkında fikir ayrılığı yaşandı.

“Sınırlarınızı korumak için tuhaf bir yöntem”

Johansson, ses topunun görüşmede ele alınıp alınmadığının sorulması üzerine şöyle yanıt verdi. “Bugün bunu konuşmadık. Benim görüşüme göre bu, sınırlarınızı korumak için garip bir yöntem.” dedi. Görev alanında AB sınırlarının korunması da bulunan Johansson’a karşı Yunan bakan ise geçen hafta sınırlara yerleştirilen ses toplarını savundu. Mitarakis, uluslararası hukuku ihlal etmeyen teknolojileri kullanabileceklerini söyledi. Mitarakis, “Bu, kimseyi tehlike altına sokmadan AB sınırlarını koruyabilir. Yunan polisi ve sahil güvenliğinin sınırlarda ve Ege’de özellikle son 2 yılda insan hayatının korunmasında mükemmel bir geçmişi” diye konuştu.

Yunan Bakan ses toplarını savundu

Yunan bakana ülkesinin ses topu kullanarak AB hukukunu ihlal edip etmediği sorusu soruldu. Bakan ise kendisine yöneltilen soruya karşı şöyle cevap verdi. “Yunan polisini etkileyecek operasyonel konular hakkında konuşmayacağım. Bu operasyonel konuları insan kaçakçılarının eline geçecek bilgilerin dışında tutmak önem taşıyor. Polis, ne yapıyorsa kendi yöntemlerini kullanarak yapmalıdır. Önemli olan şu. Bu tuhaf değil. Asıl mesele şu. Her şey etkili şekilde ve AB mevzuatı dahilinde olmak zorunda. Bazı şeylerin AB mevzuatına uygun olmadığı görüşü varsa bunu tartışmak için gerekli forumlar bulunmaktadır. Eğer istenirse biz de bunun teknik tarafıyla ilgili bilgi sağlayabiliriz. Bu yüzden bugün siyasi seviyede bu konuyu görüşmedik.” Johansson da Yunan bakanın konuşmasının ardından ona şöyle yanıt verdi. Johansson, “Bence bu sınırlarınızı korumak için tuhaf bir yol. Bu, AB Komisyonu tarafından kurulmuş bir şey değil. Bunun temel haklara uygun olduğunu ümit ediyorum. Bu güç netleştirilmeli. Bir ihlal sürecinde değiliz.” dedi.

AB ve Yunanistan Türkiye sınırına konulan ses topları konusunda anlaşamadı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yunanistan’ın göçmenlere yönelik insanlık dışı yöntemleri bitmek bilmiyor. Kötü yaşam koşullarından kaçıp Avrupa ülkelerine gitmek için Yunanistan’dan geçmek zorunda olan göçmenler her seferinde kötü muamelelere maruz kalıyor. Yunanistan son olarak, Türkiye’den yasa dışı yollarla ülkeye geçmek isteyen düzensiz göçmenlere karşı sağırlığa yol açabilen ses cihazlarını devreye sokuyor. İnşa edilen çelik parmaklık duvarı da yapay zeka sistemleriyle donatılıyor. Atina yönetimi, olası bir göçmen akınına karşı önlemlerini artırmayı amaçlıyor. Yunanistan, geçtiğimiz günlerde Türkiye sınırında güvenlik sistemi kurdu. Yunan güçleri sistem kurulduktan sonra test etmeye de başladı. Yunanistan’ın, 200 kilometrelik Türkiye sınırında kuracağı güvenlik sisteminde hem fiziksel hem de dijital duvar ve bariyerler yer alıyor.

Sınırlar özel ses cihazlarıyla çevrildi

Yunanistan’ın kurduğu yeni otomatik gözetleme ağının amacı ise göçmenleri erken bir evrede tespit etmek. Göçmenlerin nehirde ve karada gezen ve özel ses cihazlarıyla donatılan devriyelerle sınırı geçmelerini engellemek. Avrupa Birliği (AB) 2015-2016 yılları arasında yaşanan göçmen krizinin ardından sınır güvenliğini desteklemek için Yunanistan’a 3 milyar avro tahsis etti. Bu bütçe ile çok sayıda araştırma ve geliştirme projesi yürütülüyordu. Çalışmaların sonucunda da çeşitli silahlar ve güvenlik sistemleri geliştirildi. Bu sistemler, Yunanistan-Türkiye sınırı başta olmak üzere Macaristan, Letonya ve AB’nin doğu sınırlarında da test edilmeye başlandı. Yunanistan Sınır Güvenlik Güçleri, geçtiğimiz günlerde icra edilen denemelerin sırasında kurmakta oldukları güvenlik sistemiyle ilgili bilgileri paylaştı.

Yunanistan insanda sağırlığa neden olan cihazlar kullanacak

Yunanistan düzensiz göçmenlerin botlarını batırıyor, daha iyi bir hayat hayaliyle tehlikeli yollara çıkan bu kişileri yasaya aykırı şekilde zorla geri itiyor, Meriç Nehri üzerinden geçenleri ise dövüp eşyalarını alarak geri gönderiyor. Tüm bu insanlık dışı uygulamaların yanında Yunanistan,  şimdi de insanlarda sağırlığa yol açabilen uzun menzilli akustik cihazları (LRAD) devreye sokmaya hazırlanıyor. Ses topları olarak da bilinen bu silahlar, göçmenleri sınıra yaklaşmadan caydırmak için kullanılacak. İnsanlarda panik, şok ve acı yaratan bu cihazlar yüksek desibel ile kullanıldığı zaman insanları sağır edici olabilir. İnsan sağlığı açısından tavsiye edilen maksimum ses seviyesi 70 desibel iken, LRAD cihazlarının yaydığı ses seviyesi 162 desibele kadar yükselebiliyor. Bu, bir jetin yaydığı 120 desibellik sesten hayli yüksek. Bir insanın dayanabileceği ses seviyesi ise en fazla 130 desibel. Küçük bir televizyon büyüklüğünde olan bu cihazlar askeri araçların üstünde konumlandırılarak seyyar olarak kullanılabilecek.

Yunanistan göçmenleri sağır edecek cihazlar kullanacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.