Almanya Başbakanı Angela Merkel, eyalet başbakanları, otomotiv şirketleri ve işçi temsilcilerinin katılımıyla, video konferans yoluyla otomobil zirvesi gerçekleştirildi.

Gerçekleştirilen otomotiv zirvesinden somut bir sonuç çıkmazken, federal hükümetin koronavirüs nedeniyle zor durumda olan sektöre daha fazla yardımı araştırması karara bağlandı. Ayrıca zirvede, Alman otomobil sektörünün büyük ekonomik ve yapısal zorluklarla karşı karşıya olduğu bir kez daha vurgulandı.

Zirvede, salgın nedeniyle büyük oranda gerileyen otomobil satışlarını artırmak için dizel ve benzinli araçlara yönelik teşvik primi oluşturulmasına yönelik bir karar çıkmazken, sektörün sıkıntılarının giderilmesi ve teknolojik dönüşümünün desteklenmesi için özel fonlar oluşturulması yönünde eğilim oluştu.

Söz konusu zirvenin daha somut adımlar için kasımda tekrar yapılacağı bildirildi.

Öte yandan, Alman Otomobilciler Birliği’nden (VDA) yapılan son açıklamalarda, koronavirüs krizinde otomotiv sanayisinde satışların durumunun ”ciddi” olduğu ve tüketicilerin halen otomobil almak için çekinceli davrandıkları vurgulanıyor.

Merkezi Köln’de bulunan Alman Ekonomi Enstitüsü (IW), otomotiv sanayisinin Alman ekonomisindeki önemine ilişkin bir araştırma yaptı.

Koronavirüs salgını nedeniyle Alman otomotiv sektörünün oldukça zor durumda kaldığı yer alan araştırmada, şu fadeler kullanıldı:

“2020 baharında koronavirüs salgını otomotiv sektörünü büyük bir güçle vurdu. Küresel tedarik zincirleri kesildi ve Nisan 2020’de neredeyse otomotiv üretimi durma noktasına geldi. Alman otomotiv sanayisinin toplam istihdamının yüzde 60’ına yakını kısa çalışmaya geçti. Salgının ekonomik etkisi nedeniyle birçok işin kaybedilmesi bekleniyor.”

Koronavirüs salgınından Alman otomotiv sanayisinin, diğer sektörlere göre çok daha ağır etkilendiğine işaret edilen araştırmada, teknolojideki değişimin otomotiv sektörüne etkisine vurgu yapıldı.

Araştırmada,”Bunun sonucunda Alman otomotiv endüstrisi, 10 yıl sonra ilk kez dikkat çekici personel ayarlamaları ile karşı karşıya bulunuyor ve Almanya’nın büyümesindeki lokomotif rolünü şimdilik yerine getiremeyecek.” denildi.

Otomotiv sektörü Alman ekonomisindeki önemini yitiriyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mart’ta Brüksel’de Avrupa Birliği ve NATO ile gerçekleştirdiği temasların ardından yaptığı açıklamada göç krizi ve AB ile yeni yol haritası belirlemek noktasında 17 Mart’ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Merkel ile İstanbul’da zirve gerçekleştireceklerini belirtti.

Yeni zirve yine Yunanistansız

İstanbul’da yapılacak zirvede Türkiye’nin göçmelerin Avrupa’ya geçişine izin vermesiyle büyük bir kriz yaşayan Yunanistan’ın yer almaması Yunan basının da geniş yer buldu. Efimerida Sintakton isimli yayın organında Yorgos Tsiaras tarafından “Yeni zirve, yine Yunanistansız” başlığıyla yayınlanan makalede Yunanistan Başbakanı Miçotakis eleştiri bombardımanına tutuldu.

Miçtokis başarısız

Yorgos Tsiaras, SYRİZA Basın Sözcüsü Aleksis Hariçis’in “Miçotakis hükümeti cevap versin: Yunanistan, Merkel-Macron-Erdoğan arasında mülteciler meselesi hususunda gerçekleştirilecek zirveye katılacak mı? Yunanistan bir kez daha namevcut olamaz” şeklindeki acıkmalarını köşesine taşıdı. Hariçis, açıklamalarının devamında Miçotakis’in Berlin ziyareti sırasında mülteci sorununa uluslararası bir boyut kazandırmadığını vurguladı.

Biz neden masada yokuz Miçotakis? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Almanya’da Hristiyan Birlik partilerinin Federal Meclis ve eyalet parlamentoları grup başkanları, mülteci çocuklara Almanya genelinde “Değerler Dersi” verilmesinin zorunlu kılınmasını talep etti.

DW Türkçe’nin Rheinische Post’a dayandırdığı habere göre, Bavyera ve Hessen eyalet başbakanları Volker Bouffier ve Markus Söder tarafından desteklenen girişimin, Frankfurt’taki Birlik partilerinin eyalet parlamentoları grup başkanları buluşmasında imzaya açılması bekleniyor.

Parlamento grup başkanlarının taslağında, “Almanya’da kalacak olanların entegrasyonu sadece toplumsal barışın korunması açısından ivedilik taşımaz. Bunun için dil öğrenme arzusunun yanı sıra mültecilere Alman hukuk devletinin değerlerini ve temel kurallarını öğretmek amacıyla bütün Almanya’da hukuk devleti sınıfları açılmalı ya da ‘Değerler Dersi’ verilmeli” denildi.

Taslakta ayrıca, “Mültecilerin Alman değerler ve hukuk devletinde yönlerini belirleyebilmelerinin, aynı zamanda da Alman hukuk devletinin çizdiği sınır ve yükümlülükleri öğrenmelerinin sağlanabileceği” kaydedildi.

Hristiyan Birlik partileri parlamento grup başkanları toplantısına Başbakan Angela Merkel’in de katılması bekleniyor.

Buluşmanın başlıca gündem maddeleri mülteci ve göç politikaları olacağı söylendi.

Almanya mülteci çocukları asimile etmeyi planlıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bugün de Almanya’nın başkenti Berlin’de Mescid-i Aksa Camii bir saldırıya uğradı. PKK yandaşları terör örgütünün renklerini simgeleyen boyalarla saldırdı. Alman polisinin izlediği bu saldırılar artarak devam ediyor.

Alman hükümetinin gündemindeyse Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camilerinin Türkiye ile ilişkileri var. Merkel hükümeti, PKK şubesi gibi çalışan Sol Parti’nin soru önergesi üzerine  bu ilişkiden “kaygılandığını” açıkladı. Merkel hükümetini kaygılandıran Türkiye’nin siyasi nüfuz kullanmasıymış.

DW Türkçe’nin haberine göre Sol Parti Federal Meclis Grubu’nun önergesine kaygılandığını açıklayan Alman hükümeti buna neden olarak DİTİB camilerinde Türkiye’nin Suriye’de terör örgütü PKK’ya karşı giriştiği operasyonun desteklenmesi için çağrıda bulunmasının endişeye sebep olmuş.

Almanya’nın kaygılanması aslında son derece normal: Zira Almanya’nın da terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ile mücadele yöntemleri biraz ilginç. En son PKK elebaşlarından birinin katılımıyla miting düzenlenmesine izin verdiler. PKK’lılar istedikleri gibi terör örgütü propagandası yapabiliyor.

Merkel hükümetinin açıklamasında, Türkiye’nin terörle mücadelesine destek verilmesinin anlaşmazlıkların Alman toplumuna taşınmasına veya mevcut gerginliklerin artmasına katkıda bulunduğu ifade edildi. Sene başından bu yana yaklaşık 40 caminin saldırıya uğramasının sorumlusu(!) da ortaya çıkıyor bu cevapla. Alman hükümetine göre DİTİB camileri saldırıya uğramayı hak bir anlamda hak ediyor.

“Federal hükümetin DİTİB camilerindeki imamların Diyanet tarafından dini hizmetleri aşan görevlere dâhil edilmesine karşı olduğu” açıklamasıyla Merkel hükümetinin İslam’ın alanının nerede başlayıp nerede bittiği konusunda da bir fikri olduğunu öğreniyoruz.

Sol Parti’nin DİTİB camilerini hedef göstermek ve PKK’ya destek olmak için verdiği soru önergesine verilen cevaplar Türkiye karşıtlığının [şimdilik] bir şahikası olarak görünüyor.

Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği ‘kaygı’sı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İddiaya göre Alman Posta İdaresi (Deutsche Post) kişilere ait verileri seçim kampanyalarında kullanılmak üzere siyasi partilere sattı. Deutsche Welle’nin aktardığına göre, Almanya’da yayımlanan Bild am Sonntag gazetesi Alman Posta İdaresi’nin (Deutsche Post) yan kuruluşu Deutsche Post Direkt aracılığı ile 2005 yılından bu yana kullanıcılara ait verileri seçim kampanyalarında kullanılmak üzere siyasi partilere sattığını iddia etti.

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile Hür Demokrat Parti’nin (FDP) 2017 seçimleri için düzenlenen analizlerinde on binlerce Euro’nun ödendiği ve böylece, CDU’nun kapıları dolaşarak bir seçim kampanyası yürüttüğü, FDP’nin de tanıtım ilanlarını belirli gruplara gönderdiği ifade edildi.

Haberde, partilere verilen verilerde kişisel bilgiler yer almasa bile diğer bilgiler ve onların birleştirilmesi sayesinde en az altı hane içeren bir binada yaşayanların “siyasi parti eğilimleri” konusunda fikir sahibi olunduğuna dikkat çekildi.

Alman Posta İdaresi’nin kişisel verileri sattığı iddiası tepki topladı. Sol Partili Anke Domscheit-Berg, Bild am Sonntag’a yaptığı açıklamada, izin alınmaksızın kişisel bilgilerin başka kuruluşlara verilmesinin kesinlikle yasak olması gerektiğini vurguladı.

Alman Posta İdaresi kişisel verileri Merkel’in partisine satmış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

“Süddeutsche Zeitung” adlı gazetenin Federal Göç ve Mülteci Dairesine (BAMF) dayandırdığı haberde, darbe girişiminden 7 Mart 2018’e kadar diplomatik pasaport taşıyan 288, hizmet pasaportu taşıyan 771 kişinin BAMF’ye iltica başvurusunda bulunduğu ifade edildi.

Haberde, başvuru sayılarının diplomatik ve hizmet pasaportu taşıyanların ailelerini de kapsadığı belirtildi. Öte yandan bu yılın ocak-şubat döneminde 1400’den fazla Türk vatandaşının Almanya’da iltica talebinde bulunduğu, bu sayının 2017’de yaklaşık 8500 olduğu kaydedildi.

Almanya 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cülerin ini olmuş yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Alman meclisinde. Bütün partiler operasyonu uluslararası hukuka aykırı olarak nitelendirdi. Muhalefer Alman hükümetini harekâta sert tepki göstermediği gerekçesiyle eleştirdi.

Alman meclisinde PKK’ya desteğiyle bilinen Sol Parti’nin talebi üzerine Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin’e yönelik askeri operasyonu tartışıldı. Bütün partilerden siyasetçiler, Türkiye’nin Afrin harekâtının uluslararası hukuka olduğunu iddia ettiler. Almanya’da terör örgütü PKK faaliyetleri güya yasak olmasına rağmen, her türlü faaliyetini sürdürebiliyor.

Merkel’in partisi PKK saldırılarını görmedi

Hristiyan Birlik (CSU/CSU) partileri adına konuşan Roderich Kiesewetter, Türkiye’ye yönelik bir saldırı olmadığı ve böyle bir saldırı planlanmadığı için Afrin harekâtının “uluslararası hukuka aykırı” olarak değerlendirdirilmesi gerektiğini ifade etti. Alman hükümetinin tutumunu savunan Kiesewetter, Berlin’in “Türkiye’ye verdiği teçhizat ve tankların modernizasyonu desteğini durdurma” kararının doğru olduğunu ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel geçen hafta yaptığı açıklamada, Türkiye’ye satılan tankların modernizasyonu gibi konulardaki kararın yeni kurulacak hükümet tarafından alınacağını belirtmişti.

NATO ve BM müdahale etsin talebi

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Kiesewetter, sembolik politikaların sorunu çözmeye yetmeyeceğini belirterek, Türkiye’nin Afrin harekâtının NATO ve Birleşmiş Milletler bünyesinde ele alınması gerektiğini ifade etti.

Sosyal Demokrat Partili (SPD) Dagmar Freitag da Kiesewetter ile aynı görüşü paylaştığını belirterek, Afrin harekâtının “uluslararası hukuk ile bağdaşmadığını” söyledi. Freitag, Türkiye’nin operasyonunun bölgedeki gerilimi artırma riski taşıdığına işaret etti.

Sol Parti’den PKK gösterisi 

PKK destekçisi Sol Parti ise bununla yetinmeyerek Alman hükümetini Türkiye’ye karşı yumuşak olmakla suçladı.

Boynunda sarı yeşil kırmızı poşusu ile çıkan Sol Parti Eş Başkanı Katja Kipping konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin harekâtını kınadı ve Alman hükümetinin bu operasyonu kınayan bir açıklama yapmamasına tepki gösterdi.

Kipping, konuşmasında PKK yalanlarını tekrar ederek “Türk ordusu Afrin’deki sivil halkı öldürüyor, ama Başbakan Angela Merkel da susuyor” dedi.

Alman hükümetine seslenerek, “Sizin suskunluğunuz, Erdoğan’ın önünde diz çökmektir. Bu suskunluğa son verin” diyen Sol Partili politikacı, “Türkiye ile planlanan her türlü askeri işbirliğini durdurun” çağrısı yaptı.

Sol Partili bazı milletvekillerinin Türkiye’nin Afrin harekâtını protesto için sarı, yeşil ve kırmızı renklerde poşular takması ise Federal Meclis’te tepkilere neden oldu. Oturumu yöneten Alman Meclis Başkanvekili Wolfgang Kubicki, parlamentoda protestonun yasak olduğunu hatırlatarak milletvekillerinden poşuları çıkarmalarını istedi.

Cem Özdemir’in partisi bildiğimiz gibi

Sol Parti’nin yanı sıra Yeşiller de Türkiye’ye silah ihracatına son verilmesi için yaptığı çağrıyı yineledi. Yeşiller partisi adına konuşan Katja Keul, “Alman hükümetinden Türkiye’ye her türlü silah ihracaatının yasaklanmasını” talep ettiklerini belirtti. Keul, konuşmasında Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri harekâtının ne kendini savunma olduğunu ne de BM tarafından onaylandığını söyledi. Bunun “uluslararası hukuka aykırı” olduğunu ifade eden Keul, “Alma hükümetinden beklentimiz bunun açık bir şekilde dile getirilmesidir” diye konuştu.

Hür Demokrat Partisi de PKK saldırılarını görmedi

Hür Demokrat Partili (FDP) milletvekili Bijan Djir-Sarai de Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri operasyonunu kınadı. Söz konusu operasyonda terörle mücadele etmek yerine “Kürtlerin bu bölgedeki etkisini yok etmek için her türlü yöntemin” kullanıldığını savunan Djir-Sarai, Almanya’nın Türkiye’nin tutumunu “kınamakla yükümlü olduğunu” söyledi.

Türkiye’nin Afrin harekâtının ne NATO ne de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından onaylandığını ifade eden Hür Demokrat Partili politikacı, Türkiye’nin “kendini savunma yönündeki argümanını” hem “sahte” hem de “küstahça” olarak niteledi. Bu çerçevede, hem Alman hükümetinin hem de NATO’nun bu operasyonu kınaması gerektiğini söyledi.

Djir-Sarai, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında yürütülen tam üyelik müzarekelerine de son verilmesini talep etti.

Almanya için Alternatif (AfD) partisi adına konuşan Rüdiger Lucassen da, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerine son verilmesi gerektiğini söyledi. Lucassen konuşmasında Almanya’nın Türkiye’ye silah ihracaatını da eleştirdi.

Alman meclisinde terör ittifakı: PKK’yı korumak için buluştular yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Son olarak ‘Jamaika Koalisyonu’ olarak adlandırılan ve Hristiyan Demokrat Birlik, Hür Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi arasında üçlü bir koalisyon hükümeti kurulmasını öngören girişim başarısızlıkla sonuçlandı.

Seçim sürecinde sürekli Türkiye karşıtı açıklamalar yaparak, Türkiye düşmanlığını kimselere bırakmayan Yeşiller Partisi’nin eş Genel Başkanı Cem Özdemir’in dışişleri bakanı olma beklentisi de bir başka bahara kalmış gibi duruyor.

Diğer yandan Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier siyasi partilere sık sık erken genel seçim yerine koalisyon hükümeti için bastırsa da son seçimlerde yüzde 9’luk bir düşüş yaşayan Angela Merkel, olası azınlık hükümetine sıcak bakmadığını bildirdi.

Şimdilerde erken genel seçim dillendirilse de Berlin’de kulislerde 24 Eylül seçimlerinin en büyük kaybedenenin aslında Angela Merkel olduğu konuşuluyor. Merkel, Cumhurbaşkanı Steinmeier’in de yönlendirmesiyle SPD ile koalisyon yapmaya hazırlanıyor. SPD seçimlerdeki büyük yenilginin ardından ana muhalfette kalacağını açıklamıştı. Merkel’in partisiyle koalisyon kurarlarsa bu seçmen nezdindeki imajlarını daha da düşürecek.

Merkel’in partisinin SPD ile büyük koalisyon kurması durumunda ırkçı AfD’nin ana muhalfet partisi olması Alman siyasetinde yeni krizlerin çok da uzak olmadığını gösteriyor.

Binaenaleyh Merkel, Özdemir ve SPD’nin kaybedenler kulübünün üyesi olduğu Almanya’da tek kazanan şimdilik ırkçı AfD partisi gibi görünüyor.

Cem Özdemir’in Türkiye düşmanlığı bakan olmasına yetmedi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Başbakan ve Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel, Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) lideri Horst Seehofer ve Yeşiller yönetimi karardan üzüntü duyduklarını ifade etti. Angela Merkel, ” bu zor günlerde Almanya’yı yönetmeye devam edeceğini” açıkladı.

Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier siyasi partilere hükümet oluşturma sorumluluğunu hatırlattı.

Merkel-Schulz koalisyonu olur mu?

Koalisyon görüşmelerinin sona ermesi üzerine Almanya’da ne olacağı henüz belirsiz. Seçeneklerden ilki seçimlerden ikinci parti olarak çıkan Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Merkel’in CDU’su ile yeniden büyük koalisyon kurması. Ancak bütün seçim kampanyasını Türkiye karşıtlığı üzerine kuran ve  yüzde 20,5 ile tarihi bir başarısızlık sergileyen partinin yöneticileri büyük koalisyona sıcak bakmadıklarını ve ana muhalefet rolü oynamak istediklerini çeşitli kereler ifade etti.

Azınlık Başbakanı Merkel

İkinci bir seçenek Hristiyan Demokratların Merkel yönetiminde FDP ya da Yeşiller ile bir azınlık hükümeti kurması. Meclis çoğunluğunun böyle bir hükümete dışarıdan onay vermesi halinde Merkel başbakanlığını bir azınlık hükümetiyle yola sürdürebilecek. Fakat Azınlık hükümetinin Almanya’da ne kadar süre devam edeceği bilinmiyor.

Seçim AfD’yi iktidara taşır mı?

Üçüncü seçenek ise erken seçim. Alman anayasasına göre erken seçim için önce başbakanın seçilmesi gerekiyor. Bu durumda Alman seçmenlerin, ırkçı AfD’ye daha çok oy vermesi olası görünüyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier başbakanlık için bir isim önerecek. Bu ismin Merkel olması ve Merkel’in salt çoğunluk değil görece çoğunlukla (adaylar arasında en fazla oy ile) başbakan seçilmesi halinde Cumhurbaşkanı’nın Merkel’i bir azınlık hükümeti başbakanı olarak ataması da meclisi feshetmesi de mümkün. Meclisin feshi durumunda 60 gün içinde tekrar seçime gidilecek.

Merkel pazartesi günü Cumhurbaşkanı Steinmeier ile görüşerek bir yol haritası belirleyeceği açıklandı.

Almanya’nın “Jamaika” beklentisi hüsranla sonuçlandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.