TBMM Dilekçe Komisyonu, 2012’de kurduğu bir alt komisyonla askerî okullarda FETÖ’cü subayların uyguladığı mobbing ve kötü muamele dolayısıyla okuldan ayrılmak zorunda kalan öğrencileri dinledi.

2011’de Hava Harp Okulu’ndan atılan Bayram Tuğrul Yıldırım da Komisyona başvurarak şikayetlerini anlatan öğrenciler arasında yer aldı.

FETÖ’cü komutanlardan psikolojik ve fiziksel şiddet gördü

Öğrenci Bayram Tuğrul Yıldırım, askerî lisede “alay onur sekreteri” yani okulun öğrenci teşkilatında önde gelen bir konumda olduğunu belirterek buna rağmen amirlerinin disiplinsiz ve emir-komutaya uymada yetersiz olduğu yönünde kanaat bildirdiğini belirtti.

Bunun bir tür fişleme olduğunu, doktor raporu olmadan kendisine psikolojik sorunu varmış gibi yaklaşıldığını anlatan Yıldırım, bir binbaşı ve beraberindeki beş teğmen ile bir yüzbaşının kendisine domuz bağı yaptığını, başına çuval geçirdikten sonra dövdüklerini, ayrılması yönünde baskı kurduklarını ifade etti.

Yıldırım, ayrılmamak için direnmesi üzerine muaf olduğu İngilizce dersinden kopya çekmiş gibi gösterilerek Hava Harp Okulu’ndan Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla atıldığını kaydetti.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu

Kendisi gibi bu tip faaliyetlere katılmayan veya katılmayı reddedenlerin ileriki dönemlerde “mobbing” yöntemiyle ayrılmaya zorlandığını da ifade eden Yıldırım, yürüttüğü hukuk mücadelesinden sonuç alamayınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yıldırım, başvurusunda, bazı subay ve öğrencilerin diğer öğrencilere Hava Harp Okulu’ndan ayrılmaları için insan onuruna aykırı sistematik davranışlarda bulunmasıyla başlayan ve düzmece disiplin cezalarıyla okuldan ihraçla sonuçlanan süreçte kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etti.

Bayram Tuğrul Yıldırım’ın başvurusunu inceleyen Anayasa Mahkemesi, Yıldırım’ın kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi. Yüksek Mahkemenin gerekçesi daha sonra yazılacak.

FETÖ’cülerin işkenceyle askeri okuldan attığı öğrenci pes etmedi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Kaya, avukatları ve yakınları katıldı. Önceki celse açıkladığı esasa ilişkin mütalaayı tekrarlayan cumhuriyet savcısı, sanığın eylemine uyan terör örgütü üyeliği suçundan alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasını talep etti.

Son savunması sorulan Kaya, FETÖ ile ilgisinin bulunmadığını, ByLock kullandığı ve örgüt toplantılarına katıldığı iddialarını kabul etmediğini söyledi.

Suçsuz olduğunu öne süren Kaya, tahliye ve beraat talep etti. Müzakere arasının ardından hükmü açıklayan mahkeme heyeti, Mehmet Oğuz Kaya’yı “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 10 yıl hapse mahkûm etti.

Tutukluluğunun devamına karar verilen Kaya, cezaevine götürüldü.

FETÖ’cü eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri 10 yıl hapis cezası aldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında, tutuklu sanık Çağatay ile avukatı hazır bulundu. Suçlamaları kabul etmeyen Çağatay, tahliyesini ve beraatını talep etti.

Cumhuriyet savcısı, önceki celse açıkladığı esasa ilişkin mütalaası doğrultusunda eski Başraportör Çağatay’ın “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan cezalandırılması ve tutukluluk hâlinin devamını istedi.

Mahkeme, sanık Çağatay’ın “FETÖ üyeliği” suçlaması kapsamında 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi.

Öte yandan mahkeme, Çağatay’ın tutukluluk süresini göz önünde bulundurarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına hükmetti.

Cumhuriyet savcısının, Çağatay’ın tahliye kararına itiraz ettiği öğrenildi.

Eski Anayasa Mahkemesi başraportörü Mustafa Çağatay FETÖ’den mahkum oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Mehmet Oğuz Kaya’nın “FETÖ üyeliği” suçundan yargılandığı davanın duruşması Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görüldü.

Tanıklık yapan eski AYM raportörü Recep Ünal, örgütün desteğiyle AYM’de raportör olduğunu ve darbe girişimine kadar görevine devam ettiğini belirtti.

“Haşim Kılıç’la görüştükten sonra başladım”

Doktora öğrenimi sırasında örgüt mensubu Mustafa Çağlayan aracılığıyla eski AYM Genel Sekreteri Mehmet Oğuz Kaya ile görüştüğünü ifade eden tanık Recep Ünal, “Benim için dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tan randevu almışlardı. Mehmet Oğuz Kaya, bana Haşim Kılıç’la görüşmem sırasında neler yapacağım konusunda telkinde bulundu. Haşim Kılıç’la görüştükten sonra raportör olarak görev yapmaya başladım.” ifadelerini kullandı.

“Haşim Kılıç, FETÖ mensubu olduğunu biliyordu”

Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Kaya’nın o dönem FETÖ mensubu olduğunu bildiğini öne süren tanık Ünal, “Haşim Kılıç, nedenini bilmediğim bir şekilde Kaya’yı görevinde tutmaya devam ediyordu. Bu yapıdan olduğunu biliyordu.” iddiasında bulundu.

“Raportörler ikiye bölünmüştü”

Anayasa Mahkemesinde görev yaptığı dönemde FETÖ mensubu raportörler ile bu yapıdan olmayanların belirgin bir şekilde birbirlerinden ayrıldıklarını anlatan Ünal, “Raportörler arasında saflar çok belli bir şekilde ayrılmıştı. Bu durum maalesef mahkemenin yemekhanesine bile yansımıştı. İki taraflı bir düzen vardı. Bu durum her konuda kendisini hissettiriyordu.” diye konuştu.

“Haşim Kılıç, eski AYM Genel Sekreterinin FETÖ’cü olduğunu bilmesine rağmen görevde tuttu” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık, Şahin Alpay ve Mehmet Altan’a “hak ihlali yapıldığı” raporunu hazırlayan Anayasa Mahkemesi raportörü hakkında önemli bir bilgi paylaştı.

Özışık’ın “O raportör hakkındaki dosya neden saklandı?” başlıklı yazısının ilgili bölümü:

O raportör hakkındaki dosya neden saklandı?

Anayasa Mahkemesi, Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili karar vermeden önce çok ilginç bir çalışmaya imza atıyor.
Belki de bir ilk…
Dava o kadar ehemmiyetle ele alınıyor ki dosyaları incelemek için bir değil, iki raportör görevlendiriliyor. Bir raportör “İhlal var” diye rapor hazırlarken diğer raportör “İhlal yok” sonucuna ulaşıyor. Mahkeme iki raporu aynı anda değerlendirip nihai kararını açıklıyor.
Asıl ilginçlik bundan sonrasında.
Mahkemenin görevlendirdiği raportörlerden birinin adı Hüseyin Turan. Turan, dosyaları inceledikten sonra “Hak ihlali var” sonucuna ulaşıyor.
Ancak ortada olan ve kimsenin görmediği, konuşmak istemediği bir dosya daha var. O da raportörün bizzat kendisi hakkında hazırlanan dosya…
Kafanızı daha fazla karıştırmadan kısa şekilde anlatayım en iyisi.
Anayasa Mahkemesinin FETÖ davasıyla ilgili görevlendirdiği raportör Hüseyin Turan hakkında çok önceden hazırlanan bir dosya var.
Hem de FETÖ’den!
“İhraç istemiyle” hazırlanan dosya bundan birkaç ay önce HSK’ya gönderildi ve hâlâ işlem görmeyi bekliyor.
Yani şu rezilliğe bakar mısınız Allah aşkına!
Siz, FETÖ terör örgütüne mensubiyetle yargılanan kişilerle ilgili bir rapor isteyeceksiniz.
Kimden?
FETÖ terör örgütüyle ilişkisi olduğu şüphesiyle hakkında dosya hazırlanan birinden!
Bu nasıl bir rezalettir?
Alınan bu karar yarın bir gün tüm FETÖ’cülerin elini kolunu sallayarak çıkmasına neden olacak bir karar.
Anayasa Mahkemesinin pek değerli üyeleri…
Emsal olacak karar alıyorsunuz, farkında mısınız?
Akıllarda soru işareti bırakacak, milleti birbirine düşürecek, “FETÖ’cüler tek tek bırakılıyor” şeklinde yorumlara neden olacak böylesi bir kepazeliğe imza atmaya ne hakkınız var kardeşim?
Başka adam mı bulamadınız da böyle tartışmalı bir isimden rapor istediniz?

Tahliye yolunu açan raportör hakkında FETÖ soruşturması yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bozdağ, “Anayasa Mahkemesi temyiz mahkemesi değildir. Anayasa Mahkemesi yasaların çizdiği sınırı aşmıştır” diye konuştu. Bozdağ yapmış olduğu açıklamada Can Dündar hakkındaki tahliye kararını da hatırlatarak Anayasa Mahkemesi’nin kendisini “Süper Temyiz Mahkemesi” gibi gördüğünü açıkladı.

Bozdağ’ın açıklamaları şöyle:

“Anayasa ve yasada belirtilen konularla sınırlı bireysel başvuruları incelemek ve karara bağlamak, Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi ve görevi dâhilindedir.

Bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesini güçlendirdiği gibi kişisel hak ve özgürlükler bakımından da önemli bir yargısal güvencedir.

Bireysel başvuruları karara bağlarken Anayasa Mahkemesi, anayasa ve yasaların kurallarıyla bağlıdır; anayasa ve yasaların belirlediği sınırları aşamaz; ilk derece veya istinaf ya da temyiz mahkemesi gibi hareket edemez; hiç bir kurala bağlı değilmiş gibi karar veremez.

Alpay ve Altan kararıyla (yayınlanan mahkeme açıklamasına göre) Anayasa Mahkemesi; anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aşmış, kendini ilk derece mahkemesi yerine koyarak vaka ve delil değerlendirmesi yapmış; suçun oluşumunu ve delil durumunu değerlendirmiştir.

Bireysel başvuruları inceleyip karara bağlarken Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesi veya istinaf mahkemesi ya da temyiz mahkemesi veyahut da süper temyiz mahkemesi gibi davranamaz ve bu mahkemeler gibi karar veremez.

Anayasa Mahkemesi’nin Alpay ve Altan kararları, Can Dündar kararının kötü ve yanlış bir tekrarından ibarettir. Anayasa Mahkemesi, algıları değil anayasa ve yasaları gözetmek ve gereğini yapmakla yükümlüdür.”

Anayasa Mahkemesi neden eleştirilerin odağında?

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, dün FETÖ üyeliğinden hukuksuz şekilde tutuklu olduklarını savunan gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın, “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” ve “ifade ve basın özgürlüklerinin” ihlal edildiğine 6’ya karşı 11 oyla karar verdi. AYM, Altan’a ayrıca 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine de karar verdi.

AYM daha önce de FETÖ tetikçisi Can Dündar hakkında tahliye kararı vermiş, yurt dışına çıkış yasağı kaldırılan Dündar darbeden kısa bir süre önce gittiği Avrupa’da Türkiye’yi karalama kampanyasının en aktif üyesi olmuştu.

Mahkemeler AYM’nin taraflı kararına direndi

AYM’nin ihlal kararının ardından Altan ve Alpay’ın avukatı Veysel Ok akşam İstanbul 13. ve 26. Ağır Ceza Mahkemelerine başvurup tahliye talep etti. Ok’un başvurusunu dosya üzerinden görüşen iki mahkeme, tahliye taleplerini reddetti.

Bekir Bozdağ: AYM kendini “Süper Temyiz Mahkemesi” zannediyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Birliğinin (YARSAV) eski Başkanı Murat Arslan hakkında “FETÖ’ye üye olmak” suçlamasıyla hazırlanan iddianame mahkemeye gönderildi.

İddianamede, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Recep Ünal’ın ifadesi yer aldı.

İddianameye göre, Ünal, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 19 Temmuz’da verdiği ifadesinde, örgütün Anayasa Mahkemesindeki yapılanmasında talimatları ileten kişinin “Tarık” kodlu Ömer İnan olduğunu, bu kişinin ayrılmasından sonra da “Nejat” kodlu Mehmet Baysal’ın görevi üstlendiğini iddia etti.

Ünal, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock yazışmalarında, eski Anayasa Mahkemesi üyeleri Altan’ın “Selahattin”, Tercan’ın ise “Ertan” kod isimlerini kullandıklarını öne sürdü.

Örgütün sivil imamı Ömer İnan’ın 12 Ocak 2015’te FETÖ üyesi olduğu ileri sürülen Anayasa Mahkemesi Raportörü Bahadır Yalçınöz’e, o dönemde yapılan Anayasa Mahkemesi Başkanvekilliği seçimiyle ilgili talimat verdiğini belirten Ünal, “Selahattin” kod isimli Altan ve “Ertan” kod isimli Tercan’ın, başkanvekilliğine aday olan Engin Yıldırım’a destek verilmemesi konusundaki örgüt talimatını ilettiklerini aktardı.

ByLock görüşmelerinin içeriği sorulan Ünal, yazışmalarda “hacı abi” olarak geçen kişinin belirtilen tarihte hac görevini yapan ve “Ertan” olarak bilinen Anayasa Mahkemesi üyesi Erdal Tercan olduğunu savundu.

FETÖ’nün darbe girişiminin ardından 16 Temmuz 2016’da gözaltına alınan üyeler Alparslan Altan ile Erdal Tercan, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 4 Ağustos 2016 tarihli kararıyla meslekten çıkarılmışlardı.

Anayasa Mahkemesi eski üyeleri ‘ByLock’ kullanmış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.