Mevlüt Çavuşoğlu’ndan Belçika’ya terörle mücadele çağrısı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Belçika Federal Sığınmacı Kabul Kurumunun (Fedasil) Brüksel’deki merkezinin önünde neredeyse her sabah yüzlerce kişi uluslararası koruma başvurusu yapabilmek için toplanıyor. “Petit Chateau” (Küçük Şato) adı verilen merkezin önünde uzun kuyruklar oluşturan sığınmacılardan her sabah az sayıda başvuru kabul ediliyor.

Sığınmacılar kapıdan uzaklaştırılıyor

Belçika sokaklarında sabah ön sıralarda yer alarak başvuru yapmak isteyen sığınmacılar, geceyi kabul merkezinin önünde geçiriyor. Sabahın erken saatlerinde az sayıda başvuru alınmasından sonra geriye kalan yüzlerce kişi polis tarafından kabul merkezinin kapısından uzaklaştırılıyor.

Birçok sığınmacı, aylardır, haftalardır burada beklediklerini ancak henüz evraklarını bile veremediklerini söyledi. Yüzlerinin görünmesini istemeyen sığınmacılar, hakları olan uluslararası koruma başvurusunu bir an önce yapmak istediklerini dile getirdi. Çok az başvuru alınmasına gerekçe olarak Belçika’nın sığınma kabul sisteminin dolmuş olması gösteriliyor.

Sığınmacılar koruma için zaman zaman sorun yaşıyor

Henüz işlemi başlamamış kişiler, Fedasil merkezinin önünde gece gündüz beklemeye devam ediyor. Çok sayıda kişi merkezin önündeki caddeye getirdikleri şiltelerin üzerinde sabahlıyor. Sığınmacıların bu durumu Fedasil ile Brüksel Belediyesini de karşı karşıya getirdi. Brüksel Belediye Başkanı Philippe Close, kurumun bulunduğu bölgede yaşayanlarla sığınmacılar arasında zaman zaman sorunlar ortaya çıkması nedeniyle Fedasil yetkililerinden bir an önce soruna çare bulmalarını istedi.

Federal hükümet de sığınmacıların barınma sorununa çare bulabilmek adına şehirde kullanılmayan kamu binalarının değerlendirilmesi için çalışma başlattı.

Koruma isteyen sığınmacılar Belçika sokaklarında kalıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Belçika Kralı Philippe, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ni ziyaret etti.

Philippe, Kongo'da yapılan katliamlarla ilgili özür dilemek yerine "derin üzüntü" ifadelerini kullandı.

Belçikalıların Kongo'da yaptığı katliamları tekrar hatırlayalım pic.twitter.com/2LghVk1WnK

— Yekvücut (@yekvucutcom) June 9, 2022

Belçika Kralı, Kongo katliamı için özür dilemedi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Afrika'ya medeniyet götüren Avrupalı: II. Leopold pic.twitter.com/nuhL0ZPyK9

— Yekvücut (@yekvucutcom) April 27, 2022

Belçika, diğer Avrupa ülkelerine göre sömürgeciliğe geç başlasa da büyük katliamlara imza attı. Kongo’da 15 milyon insan katledildi. Belçika’nın meşhur çikolatasının hammaddesi olan kakao, Kongo’dan geliyordu. 1830-1831 yılları arasında yaşanan Belçika Devrimi, Hollanda’ya karşı bağımsızlığın önemli bir adımı oldu. Ancak bu bağımsızlığın bedelini Kongo ödedi. Otomobil ve bisiklet endüstrilerinin lastik yapımında kullanılan kauçuğa büyük ihtiyaç duyuluyordu. Kongo, dünyanın bir numaralı kauçuk üreticisiydi. 1870’li yıllarda, Belçika kralı II. Leopold Kongo’yu sömürgeleştirmek için kolları sıvadı. 1885 yılında ise Berlin Konferansı’nda, Kongo, II. Leopold’un özel mülkiyeti olarak tanındı. Kral Leopold, ülkeyi devasa bir çalışma kampına dönüştürdü.  Ağır çalışma koşulları yüzünden her gün yüzlerce insan öldü. Hızlı çalışamayanların ceza olarak elleri ve ayakları kesildi.  Kongo toprakları, cinsel organlarından asılarak idam edilen yerlilerin mezarlarıyla dolup taşar olmuştu. Belçikalılar, kadın-çocuk-yaşlı demeden Kongoluları ya katletti ya da sakat bıraktı. 1960’ta bağımsızlığını kazanan Kongo, hâlâ iç savaş ve kıtlıkla mücadele ediyor. Leopold ise tüm bunlara rağmen “Afrika’ya medeniyet götüren Avrupalı” olarak anılıyor.

Afrika’ya “medeniyet” götüren Avrupalı: II. Leopold yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Refakatsiz çocuklar çoğunlukta

Belçika‘daki göçmenler uzun süredir Fedasil’in başkent Brüksel’deki merkezi Petit Chateau’nun önünde kuyruklar oluşturuyor. Kuyruklarda refakatsiz çocukların çoğunlukta olduğu görülüyor. Resmi kurumlardan söz konusu göçmenlerle ilgili farklı açıklamalar yapılıyor. Göçmenlerin resmi statüleriyle ilgili net bilgi bulunmuyor. Bir kısmının yasal oturum veya çalışma belgesi olmadan ülkede yaşayan ve çoğunlukla oturum talepleri reddedilen göçmenlerden oluşuyor. Petit Chateau’nun Müdürü Isabelle Plumat da 18 Ekim’de konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Merkezin neredeyse tamamen dolduğunu ve son aylarda “alarm durumunda” olduğunu bildirdi. Merkezde 1 günlük grev yapılmıştı.

Belçika hükümeti çözüm üretemiyor

Göçmenlerin kabulünden sorumlu federal ajans Fedasil, göçmenlerin yerleştirilmeleri için otellerle anlaşmaya varmıştı. Göç ve İlticadan Sorumlu Devlet Bakanı Sammy Mahdi de 17 Aralık’ta Avrupa Birliğinin (AB) konuyla ilgili kuruluşu Avrupa İltica Destek Ofisinden (EASO) konteyner ve personel temini talep etmişti. Buna rağmen sığınma talebinde bulunan kişilerin kabul merkezleri önünde uzun kuyruklar oluşturmaya devam etti. Mahdi, Mecliste yaptığı açıklamasında, “Hafta başlarında her zaman daha fazla insan görülüyor. Dün ve bugün, erkeklere yer bulmak imkansızdı ancak refakatsiz çocuklar artık sokaklarda değil.” diye konuşmuştu.

Belçika hükümeti göçmenlere sahip çıkamadı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kongo‘nun Belçika‘nın sömürgesi altında olduğu dönemde, sömürü devleti Belçika doğan 5 çocuğu ailesinden koparmıştı. Ailelerinden zorla ayrılan 5 kadın, Belçika’ya “insanlık suçu davası” açmıştı. Ancak mahkeme bu davayı olumsuz sonuçladırdı. Brüksel mahkemesi ailelerinden zorla ayrılan 5 kadının, Belçika devletinin “insanlık suçu” işlediği gerekçesiyle açtığı davada olumsuz karar verdi. Karar gerekçesinde, “Bu eylemler (yasa dışı olanlar dahi) kadar kabul edilemez. Ancak böyle olsalar da insanlığa karşı bir suçu özellikle karakterize eden, kasıtlı olarak yıkıcı, sistematik bir politika kapsamına girmiyor.” ifadesine yer verildi. Avukatın dava dosyasındaki iddialarına göre, Kongo’nun bağımsızlığından sonra Kongolu kadınları hem devlet hem kilise terk etti. Milis güçler tarafından da cinsel tacize uğradı.

Kongolu kadınlar Belçika’ya “insanlık suçu” davası açmıştı

Kongo’nun  1908-1960 döneminde Belçika sömürgesi altındaydı. Bu dönemde doğan Lea Tavares Mujinga, Monique Bintu Bingi, Noelle Verbeken, Simone Ngalula ile Marie-Jose Loshi, 2-4 yaşlarındayken Belçika Sömürge İdaresi ve yerel Katolik Kilisesi tarafından ailelerinden ayrıldı. Anneleri Kongolu, babaları “beyaz ırklardan” olan çocuklar, kendileri gibi 20 kadar çocukla zor koşullarda büyüdü. Kongolu kadınların avukatı Michelle Hirsch, davanın Brüksel Adalet Sarayında görüldüğü 14 Ekim’de yaptığı açıklama yaptı. Belçika’da melezler devletin “utanç çocukları”ydı. Belçika ise hayatlarının sonraki dönemlerinde Belçika ile bir bağlantı iddia etmeyeceklerinden emin olmayı amaçladığını söylemişti.

Belçika ailelerinden kopardığı Kongolu kadınları yüzüstü bıraktı

Kongolu 70’li yaşların üstündeki kadınların her biri 50’şer bin avro tazminat talep ediyordu. Lea Tavares Mujinga, 3 Aralık’ta  Belçika devletinin sömürgecilik tarihiyle yüzleşmekten kaçındığına işaret etti: “Sadece özür dilediler. Özürden sonra da sembolik tazminat olarak bir avro önerdiler.” açıklamasını yaptı. Belçika bu çocukları Belçika Sömürge İdaresi ve yerel Katolik Kilisesi kararıyla ailelerinden zorla almıştı. Avukat, Kongo’nun bağımsızlığından sonra çocuklar hem devlet hem kilise tarafından terk edildiğini öne sürdü. Ayrıca milis güçler tarafından cinsel tacize uğradı. Üstelik Belçika hükümeti, 2019’da sömürge döneminde Afrikalı ailelerinden ayrılan bebekler için özür dilemişti.

Belçika’nın ailelerinden kopardığı Kongolu kadınlar göz ardı edildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Belçika’nın sömürgelerini incelemekle görevlendirilen 10 uzman, Kongo‘da yapılan katliamlarla ilgili olarak 681 sayfalık bir rapor yayımladı. Belçika’nın  Kongo’ya tazminat ödemesi önerisini içeren nihai rapor paylaşıldı. Sanat tarihçisi ve diaspora hareketinin temsilcisi Anne Wetsi Mpoma, rapordan sonra Belçika’nın Kongo’daki katliamlarıyla ilgili açıklama yaptı. Mpoma, raporu kaynak alarak Belçika’nın Kongo’nun sömürgeleştirilmesini bir suç olarak tanıması gerektiğini ifade etti. Ayrıca Kongo’ya tazminat ödenmesi gerektiğini söyledi. Mpoma, “Verilen hasarı ölçmek imkansız, ancak maddi tazminat yoluyla telafi edilmeli” ifadelerini kullandı.  Ayrıca Belçika’nın, Kongolu, Ruandalı veya Burundi asıllı Belçika’daki torunlarına yaşatılan psikolojik hasarın da dahil olmak üzere tazminat ödenmesi için bir prosedür başlatması gerektiğini dile getirdi. “Verilen yaralar bir nesilden diğerine aktarılır” dedi. Flaman milliyetçi muhalefet partisi N-VA, sömürgelerle ilgili rapora ve tazminat talebine tepki gösterdi. Parlamento Üyesi Tomas Roggeman, “Önerildiği gibi Kongo’daki işgal altındaki topraklar için geriye dönük kira ve tazminatlar ödemek zorunda kalacaksak, bizim de o zaman hemen hemen her Avrupa ülkesiyle halletmemiz gereken birçok tarihi hesabımız var” ifadelerini kullandı.

Belçika’nın sömürgeleri raporunun yayımlanmasını ertelediler

Belçika’nın sömürgeleri raporu geçen yıl Black Lives Matter protestolarından sonra oluşturuldu. Komisyondan, Belçika’nın sömürge tarihi ve Kongo‘da olanlar nedeniyle bu geçmişin bugün hala insanları nasıl etkilediğini incelemeleri istendi. On kişiden oluşan panelde tarihçiler ve aynı zamanda diğer uzmanlar da yer aldı. Belçika’nın sömürgeleri raporu, hazırlanmaya başlandıktan itibaren panele dair tartışmalara neden oldu. Raporun yayımlanması Belçikalı yetkililer tarafından aylarca ertelendi.

Belçika’nın sömürgeleri raporu tartışmalara neden oldu

Belçika‘nın sömürgeleri raporu, komisyondaki siyasetçiler arasında daha fazla tartışmaya yol açtı. Komisyonun başkanı Wouter De Vriendt, rapordaki her katkının onu yazan uzmanın sorumluluğunda olduğunu söyledi. De Vriendt, “Tüm bu aktarılanların raporda görünmesi şaşırtıcı değil” diye konuştu. Wouter De Vriendt, “Uzmanların bugün sömürgecilik ile ırkçılık ve ayrımcılık arasındaki bağlantıyı incelemeleri gerekiyor dolayısıyla raporun tabulardan kaçınmaması iyi. Bu zor bir görevdir ve öyle kalmaya devam etmektedir ve şimdi bunu daha fazla tartışmak komite üyelerine kalmıştır.” ifadelerini kullandı.

Belçika’nın sömürgeleri raporu yayımlandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

AİHM kararı, cinsel davayı reddetmek yönünde oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, insan hakları ihlali içeren bir karara imza attı. Belçika’da rahiplerin cinsel istismarına uğradığını söyleyen 24 kişinin açtığı davayı reddetti. Davayı reddetmesinin arkasındaki sebep: “Vatikan’ın egemen dokunulmazlığı”. AİHM kararı, Katolik rahiplere cinsel istismar sebebiyle Vatikan’a yerel bir mahkemede dava açılamayacağına hükmetti. Vatikan’ın egemen dokunulmazlığa sahip olduğunu belirtti. AİHM, yerel mahkemenin, rahiplerin suistimalinin Vatikan’a atfedilmeyeceği kararını doğruladı. Belçika mahkemelerinin haklı olduğunu ifade etti. Ayrıca mağdurların mahkemeye erişim hakkından mahrum bırakılmadığını ifade etti. Konu hakkında Vatikan’dan ya da cinsel istismar mağdurlarından henüz bir açıklama gelmedi. Söz konusu 24 kişi, yıllardır çocukları istismar eden Katolik Kilisesindeki rahiplerin bu suçlarının örtbas edilmesinden Vatikan’ın sorumlu olduğunu ileri sürüyordu.

AİHM kararı sebebiyle eleştirildi

Belçika mahkemeleri, yargı yetkisi olmadığına karar verdikten sonra  24 kişi, AİHM’ye başvurmuştu. Fransa da 5 Ekim’de kiliselerdeki çocuklara yönelik cinsel istismar raporunu açıklamıştı. Fransa’daki kiliselerde 1950’den bugüne kadar  216 bin çocuğun cinsel istismar mağduru olduğu tespit edilmişti. Kiliselerde Cinsel İstismar Bağımsız Komisyonu (CIASE) Başkanı, Katolik Kilisesinin cinsel istismar olaylarına karşı gerekli önlemleri almadığını ifade etmişti.

AİHM kararından önce Papa’nın tepkisi

Katolik dünyasının  lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus, kiliselerin cinsel istismar olayları nedeniyle krizde olduğu açıklamasını yapmıştı. Bu nedenle, La Croix gazetesinin haberine göre Papa, istifasını kabul etmediği Münih Başpiskoposu’na mektup gönderdi. Papa, mektubunda, herkesin kiliselerdeki cinsel istismar olaylarını reddettiğini yazmıştı. Ancak bunları kabul etmekten başka çare olmadığını eklemişti. Papa, cinsel istismar olayları karşısında kiliselerin reforme edilmesi gerektiğini ifade etmişti. Bu krizi kabul etmemenin tehlike oluşturacağını vurgulamıştı. Papa, kilisenin çocuklara yönelik cinsel istismar skandallarının ortaya çıkmasının ardından istifasını sunan Almanya’nın Münih Başpiskoposu Kardinal Reinhard Marx’ın  istifasını kabul etmemişti. Komisyon başkanı Jean-Marc Sauve, Fransız Katolik Kilisesi’nde son 70 yılda 3000 bine yakın  pedofil şüphelisinin bulunduğunu açıklamıştı. Problemin hala geride bırakılamadığına dikkat çeken Sauve, kurbanların iç soruşturmaya dahil edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Komisyon başkanı, Kilise’nin, cinsel istismarla mücadele için gereken önlemleri almadığını ifadelerine de yer vermişti. Buna rağmen AİHM, kararını Katolik rahiplere cinsel istismar sebebiyle dava açılamayacağını, Vatikan’ın egemen dokunulmazlığı ile açıkladı.

AİHM kararı ile cinsel istismar davası reddedildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Belçika’da helal kesim yasağına karşı mücadele devam ediyor. Belçika Anayasa Mahkemesi, dini usullere göre hayvan kesiminin yasak olduğuna hükmetti. Mahkeme, yasaların din özgürlüğü ile uyumluğu olduğuna hükmetti. Ülkedeki Müslüman toplumu temsil eden kuruluşlar, süreci Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşımak için girişimde bulunacaklarını açıkladı. Belçika İslam Temsil Kurumu ve Belçika İslam Koordinasyon Kurulu, helal kesim yasağına karşı verilen kararla ilgili yazılı açıklama yaptı. Müslüman kuruluşlar, sürecin bu sefer AİHM‘e taşınması gerektiğini bildirdi. Açıklamada, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararının “çok büyük bir hayal kırıklığı” meydana getirdiğinin aktarıldı. “Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla ne yazık ki tartışmanın merkezinden kaçan bir kısır döngü mantığı yürütmektedir. Özellikle Anayasa Mahkemesi, Flaman ve Valonya yasalarının Müslüman ve Musevilerin inançlarında bulunan gündelik bir dini uygulamasının ‘özünü’ doğrudan etkilediği gerçeğini görmezden gelmektedir. Sonuç olarak, Müslüman ve Musevilere göre, hayvan uyuşturulduğu andan itibaren herhangi bir dini kesimden söz edilemez.” değerlendirmesi yapıldı.

Belçika’da Müslümanların hakları çiğneniyor

Müslüman kuruluşların yaptığı açıklamada ayrıca, mevcut dini kesim tekniklerinin halk sağlığının korunmasına katkı sağlayan, gıda güvenliği ve hayvan refahı gereklilikleriyle de uyum içinde olduğu da söylendi. “Öte yandan, kesim öncesi uyuşturma zorunluluğu, dini azınlıkların haklarını ihlal etme pahasına tek amacı sıradan tüketicinin vicdanını yatıştırmak ve hayvanların endüstriyel mega çiftliklerde birer tüketim nesnesi olarak yetiştirildiği gerçeğini gizlemek olan duygusal ve sembolik bir anlamdan başka bir şey ifade etmemektedir. Uyumlu ve çok kültürlü bir toplumda, yine de bazı önemli sosyal meseleleri, tüm insanları anlamsız bir uygulamaya zorlamadan çeşitli yollarla çözmek mümkün olmalıdır

Yasanın din özgürlüğü ile uyumlu olduğuna karar verildi

Açıklamada, hukukun üstünlüğünün Avrupa’daki “savunmasız dini azınlıklara karşı amansız ve sembolik bir mücadele yürüten popülist hareketlerin artan siyasi ve sosyal baskısına boyun eğmemesi” gerektiğinin altı çizildi. Hoşgörülü toplumda empati ve karşılıklı anlayışın hakim olması gerektiği kaydedildi. Belçika‘daki Müslüman toplumu temsil eden kuruluşlar bir araya gelerek Valonya ve Flaman bölge parlamentolarında İslami usullere göre hayvan kesimini yasaklayan kararları Aralık 2017’de Anayasa Mahkemesine taşımıştı. Anayasa Mahkemesi dün, yasağı getiren yasaların din özgürlüğü ile uyumlu olduğuna hükmetmişti.

Belçika’da helal kesim yasağına karşı mücadele devam ediyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Belçika’daki Katolik Kilisesi‘nde cinsel taciz vakalarının yaşandığı açığa çıktı. Ülkedeki Katolik Kilisesi hakkında 2020 yılında 59 cinsel taciz vakasının yaşandığı bildirildi. Bu sayının önceki yıllarda yapılan bildirimlerden çok daha fazla olduğu açıklandı. Kilisenin hazırladığı rapora göre, 2012’de kurulan “temas noktaları” geçen yıl 59 cinsel taciz bildirimi aldı. Bu sayı önceki 4 yılın toplamında 72 olmuştu. Geçen yılki cinsel taciz bildirimlerinin 16’sının tecavüz, 27’sinin şiddet içeren cinsel saldırı, 4’ünün ise çok uzun süreli cinsel taciz vakalarından oluştuğu belirtildi. Vakaların çoğunun eski tarihli olduğu dile getirildi. Bilinen faillerin yarısından fazlasının şu anda hayatta olmadığı söylendi. Kurbanların 32’sinin erkek, 27’sinin kadın olduğu, faillerin yüzde 95’inin ise erkeklerden oluştuğu kaydedildi. 16 vakada tacizin okulda, 18’inde kilisede meydana geldiği ifade edildi. Kurbanlardan 6’sının ise rahiplere yardımcı olan küçük yaştaki erkek çocuklar olduğu açıklandı.

Taciz vakaları yargıya taşınmadı

Kilisenin hazırladığı raporda, taciz vakaların yargıya götürülmesi talebi kabul edilmedi. Buna sebep olarak da “suçlamalara konu olayların az bir kısmının zaman aşımından muaf tutulabilecek olması” gösterildi. Taciz vakalarının sadece 11’i yargıya götürüldü. Bu olaylarda zaman aşımı bulunmayabileceği, ayrıca failin hala tehlike arz edebileceği dile getirildi.
Cinsel taciz bildirimlerini 46 vakada kurbanların kendisi, 3 vakada aileleri, 10 vakada ise başka kişiler yaptı. Bildirimlerin yüzde 61’inde taciz olayının üzerinden 30 yıl, yüzde 31’inde ise 40 yıldan fazla süre geçtiği belirtildi. Bildirimde bulunan kişilerin bazılarına 1000 ile 25 bin avro arasında değişen miktarlarda tazminat ödendiği bilgisi raporda yer aldı.

Avrupa ülkelerindeki kiliselerde taciz vakaları arttı

Katoliklerin merkezi Vatikan’da kiliseler içerisinde son yıllarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve taciz iddiaları arttı. ABD, Avrupa ve Avustralya’daki Katolik kiliselerinde görev yapan birçok rahip ve kardinal son zamanlarda, ya pedofili olarak adlandırılan çocuklara cinsel taciz ve suistimalle ya da görev bölgelerinde yaşanan bu vakaları örtbas etmekle suçlanıyor. Özellikle, Katolik Kilisesi içinde Papa’dan sonra en önemli mevki olan kardinallik makamından olan Kardinal George Pell’in gözaltına alınması ve Eski Washington Başpiskoposu Theodore McCarrick’in papazlıktan men edilmesi konuyu daha fazla gündeme getiriyor.

Belçika’daki Katolik Kilisesi’nde cinsel taciz yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.