Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarısını baltalamak için yaptırımlar işe yaramayınca başvurulan casusluk faaliyetleri deşifre ediliyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2’si emekli albay, 1’i astsubay ve 1 sivil şahıs, askeri projelerde casusluk yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Şüphelilerin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki helikopter, gemi ve silah sistemleri gibi millî güvenliği ilgilendiren projelerden bilgi sızdırdığı açıklandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı şüphelilerin ” devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin edip, açığa çıkardıklarının tespit edildiğini” açıkladı. 12 Ocak’ta Millî İstihbarat Teşkilatı’nın Savunma Sanayi Başkanlığı ile yaptığı ortak çalışma ile savunma sanayine dair bilgileri sızdırdığı gerekçesiyle 6 şüpheli gözaltına alınmıştı.

23 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından TCG 515 İstanbul Savaş Gemisi denize indirilmişti. Aynı gün Pakistan MİLGEM Korvet Projesi 3’üncü Gemi İlk Kaynak Töreni gerçekleşmişti. Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarılarının tüm dünya tarafından kabul edildiği dönemde arka arkaya gelen casusluk operasyonları dikkat çekti.

Yaptırımlar işe yaramadı casusluk başladı

Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarıları Zeytin Dalı Harekâtı ile tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Suriye ve Libya’da başarılarını tüm dünyanın takdir ettiği yerli savunma sanayi ürünlerimize engellemeler de başlamıştı. Almanya’da başlayan bu yaptırımlar bir süre sonra AB ülkesi diğer ülkelere sıçramış ancak beklenen etkiyi göstermemişti. Türkiye yapılan tüm engellemelere rağmen savunma sanayisini güçlendirmeyi başarmıştı. Kardeş ülke Azerbaycan’ın Ermenistan işgalindeki Dağlık Karabağ’ı kurtarmasında Bayraktar SİHA’lar büyük rol oynamıştı. Ermeni lobisinin baskısıyla Bayraktar SİHA’larda kullanılan merceklerin satışı Kanada tarafından engellenmişti. Ancak Türk mühendisleri kısa sürede aynı merceği yaparak bu yaptırımı da boşa çıkarmıştı. Türk savunma ürünleri dünyanın pek çok ülkesine ihraç edilmeye başlandı.

ASELSAN hep hedefteydi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde başlattığı savunma sanayisinde yerlileşme hamleleri Fetullahçı Terör Örgütü’nün ihanetleri ile engellenmişti. Yerli projelerde çalışan ASELSAN mühendisleri, FETÖ tarafından şehit edilmişti. FETÖ şehit ettiği ASELSAN mühendislerinin dosyalarını kapatmak için örgüt üyesi savcıları kullanmıştı.

Geçtiğimiz yıl Ekim ayında MİT’in düzenlediği operasyonda, ülkemizin enerji sırlarını sızdıran 6 kişilik bir casusluk şebekesi yakalanmıştı.

Ankara’da askeri casusluk operasyonu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Rus NTV kanalı adına çalışan kameraman Ivan Malyshkin ve muhabir Alexey Petrushko Bayraktar SİHA’ların üreticisi Baykar Savunma’nın etrafında izinsiz çekim yaptıkları için gözaltına alındı. Türkiye’nin savunma alanında en büyük başarılarından biri olan ve terörle mücadele, Suriye, Libya operasyonlarında büyük başarılar kazandıran Bayraktar SİHA’lar aynı zamanda Rusya ürünü silahlara büyük üstünlük sağlamasıyla da gündeme gelmişti. Türkiye’nin ürettiği Bayraktar SİHA’lar, kardeş ülke Azerbaycan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ bölgesini Ermenistan’dan kurtarmasında da büyük rol oynamıştı. İstanbul Valiliği iki Rus’la beraber bir Türk vatandaşının da gözaltına alındığını ve gözaltı süresinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3 gün daha uzatıldığını açıkladı. Rus gazeteciler Baykar Makine’nin Araştırma Geliştirme Merkezi’ni izinsiz çekmeye çalışırken yakalandı. Rus NTV kanalı da 2 çalışını ile temaslarının kalmadığını ve gözaltına alındıklarını teyit etti.

Ukrayna 5 adet alacak

Rusya tarafından işgal edilen Kırım ve diğer bölgelerini geri almak için hazırlıklar yapan Ukrayna’nın Türkiye’den Bayraktar SİHA alacağı açıklanmıştı. AKINCI TİHA’nın motoru içinde Ukrayna ile yapılan anlaşmalar dikkat çekmişti. Kullanıldığı bölgelerde Rus Savunma Sistemlerine karşı büyük üstünlük sağlayan Bayraktar SİHA’lar dünya basının da gündeminde. Akdeniz’de gerginlik politikaları güden Yunanistan, İslam ve Türk düşmanlığını sürekli arttıran Fransa ve ABD medyasında neredeyse her hafta bir Bayraktar yorumu görmek mümkün.

Bayraktar SİHA, AKINCI TİHA ve son olarak Cezeri, Baykar Makine’nin son dönemlerde adından söz ettirdiği projelerden bazıları. Uluslararası medyanın sürekli gündeme taşıdığı Baykar, Türkiye’de ise CHP, İyi Parti ve HDP’nin sürekli hedefinde.

31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran seçimlerinde CHP’nin sürekli olarak İBB’den hibe aldığı T3 vakfı, Baykar Makine ortaklarından Selçuk Bayraktar’ın başkanlığında ülkemize hizmet ediyor.

Terörle mücadelede büyük başarılar kazandı

Bayraktar SİHA’lar terör örgütü PKK’nın çok sayıda yöneticisini hem Türkiye’de hem de yurt dışında imha edilmesini sağlamıştı. Örgüt yöneticilerinin “kafamızı kaldıramıyoruz” sözleriyle rahatsızlıklarını dile getirdikleri Bayraktar SİHA’lar alanında dünyanın en iyisi olarak değerlendiriliyor.

İlk kez 2010 yılında duyuruldu

Baykar mühendislerinin emeği olan Bayraktar İHA’ların ilki 2010 yılında Efes Tatbikatı sırasında kamuoyuna duyuruldu. İsrail’in ve ABD’nin bu alandaki tekelini kıran Bayraktar İHA’lar fiyat olarak da İsrail Heron’larının 5’te 1’i fiyatına satılıyor.

Rus “gazeteciler” Bayraktar’ı çekmek isterken yakalandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Europe 1 radyosunun haberinde, ismi açıklanmayan Fransız subayın 21 Ağustos’ta Napoli’deki NATO üssünde görevine dönmek üzereyken, Rus istihbaratına gizli belge ve bilgiler verdiği iddia edildi.

Fransa İç İstihbarat Birimi (DGSİ) tarafından gözaltına alınan subay hakkında soruşturma açıldı.

Haberde, 50’li yaşlardaki subayın aynı gün “yabancı güce bilgi vermek, ulusun çıkarlarını tehlikeye atan bilgiler toplamak” suçlamalarıyla tutuklandığı kaydedildi.

Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, Europe 1 radyosunda yaptığı açıklamada, devlete ilişkin bilgilerin korunması için gerekli tüm önlemlerin alındığını söyledi.

Fransız subayın Rusya adına casusluk yaptığı iddiası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Arap Baharı’nın başladığı 2011 yılından bu yana hem ülkesi hem de Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da demokratik rejimlerin iş başına gelmesinin önünü tıkamak için büyük çaba sarf ediyor.

BAE, Mısır’da 3 Temmuz 2013’de askeri darbe gerçekleştiren Sisi, Libya’daki darbeci Hafter ve Yemen’de hükümet ile çatışan Güney Geçiş Konseyi’nin en büyük destekçisi konumunda.

Abu Dabi yönetimi şimdi de Amerikalı ve İsrailli eski ajanlardan aldığı teknik destekle “siber ordu” kurma çabası içine girdi.

ABD ve İsrail’in kıdemli ajanlarından destek alan BAE, geliştirdiği farklı casusluk programlarıyla telefon uygulamaları vasıtasıyla muhalif gazeteci, aktivist, siyasetçi ve bazen de düşman gördüğü ülkelerin kurumlarına siber saldırılar düzenleyip hassas bilgileri istihbarat için derliyor.

BAE’nin siber güvenlik kurucusu: Richard Clarke

BAE’nin siber güvenlik konusundaki ilk ciddi çalışması 2008 yılında başladı. BAE’nin siber güvenlik konusundaki ilk girişimine öncülük eden kişi, ABD için 30 yıl boyunca farklı güvenlik mevkilerinde görev yapan ve halen de Washington’daki Orta Doğu Enstitüsünün Başkanı olan Richard Clarke oldu.

ABD Savunma Bakanlığındaki görevinden 2008’de istifa eden Clarke, BAE’ye gelerek siber güvenlik konusunda faaliyet verecek “Good Harbor Consulting” adında bir danışmanlık firması kurdu.

Clarke, Washington Post’a verdiği bir demeçte, BAE’ye gelişi ve siber güvenlik konusunda BAE’ye desteğinin ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) onayıyla gerçekleştirildiğini belirtiyor.

Clarke aynı zamanda, 2007’de kurulan Abu Dabi’deki en prestijli Khalifa Üniversitesi’ni kurul üyelerinden biri.

CyberPoint: ABD’li ajanları yüksek maaşla istihdam eden firma

O dönem güvenlik teknolojileri konusunda yeni olan BAE, 2008’de Clarke’den aldığı temel destekten sonra bu defa merkezi halen ABD’nin Maryland vilayetine bağlı Baltimore kentinde bulunan CyberPoint şirketi ile temasa geçti.

Siber güvenlik konusunda 25 yıllık tecrübeye sahip CyberPoint şirketinin CEO’su Karl Gumtow, 2009’dan bu yana BAE’ye bu konuda her türlü hizmeti sunuyor.

Reuters haber ajansının Aralık 2019’da yayınladığı detaylı araştırma haberine göre Gumtow, 2010’dan itibaren siber güvenlik dosyasını Clarke’nin sahip olduğu danışmanlık şirketinden devraldı.

Gumtow, BAE’nin siber savunma alanından ağını dışarıya çıkartıp saldırılar gerçekleştirmesi için şirketi bünyesinde “Raven Project” adında 2011’den itibaren yoğun çalışma içerisine girdi.

Reuters’ın ortaya çıkardığı binlerce belge ve şirket çalışanlarından derlediği bilgilere göre CyberPoint’in öncülüğündeki Raven Project ilk önce Abu Dabi’de bir villada faaliyete başladı ve ardından ABD’li eski Ulusal Güvenlik Ajansı’nın tecrübeli bilgisayar programcılarıyla siber güvenlik uzmanları astronomik maaşlarla istihdam edildi.

Araştırmaların sonucuna göre ABD’li eski ajanlar yıllık ortalama 200 bin ila 400 bin dolar maaş alıyor.

DarkMatter: BAE’nin kontrolündeki siber güvenlik firması

Siber güvenlik konusunda 2008’den 2015’e kadar ABD’li firmalar ve danışmanlık şirketlerinden destek alan Abu Dabi yönetimi, daha sonra kendi bünyesinde ve direkt kontrolünde bulunan “DarkMatter” adında bir siber güvenlik firması kurdu.

Merkezi Abu Dabi’de gösterilerin ve bünyesinde 1000’e yakın çalışanın olduğu belirtilen DarkMatter’ın alanı Linkedln sayfasında “bilgi teknolojileri” olarak tanımlanıyor.

Uluslararası haber ajanslarının farklı aralıklarla geçtiği habere göre DarkMatter kurulduğu 2015’te Raven Project’i de bünyesine alarak çalışmalarına farklı ülkelerde kurduğu ofislerle devam etti.

Raven Project’de yer alan eski ABD’li çalışanların ifadelerine göre BAE, ABD’nin NSA versiyonu olan Ulusal Elektronik Güvenlik Otoritesi’ne (NESA) destek vermek için ülke için de siber savunma ağı geliştiriyordu.

Ancak bu program DarkMatter bünyesine dahil edildikten sonra BAE hükümetinin bilgisi dahilinde hedefteki muhalif farklı şahsiyet ve ülkelere siber saldırılar başlattı.

İsrailli çalışanlara Kıbrıs’ta ofis ve 1 milyon dolar maaş

İsrail merkezli Haaretz’in araştırmacı gazetecilerinden Amitai Ziv, 16 Ekim 2019’da BAE’nin siber güvenlik firması DarkMatter için Kıbrıs’taki bürosunda çalışan İsrailler hakkında bir makale yazdı.

Ziv’e göre BAE, İsrailli bilgisayar mühendisi ve siber güvenlik alanında uzman genç ve tecrübeli eski ajanları istihdam edebilmek için 2 teklifte bulundu.

1’incisi kolay ulaşım ve seyahat sorununun yaşanmaması için DarkMatter Kıbrıs’ta bir büro açtı ve 2’ncisi de şirketi cazibeli kılmak için İsrailli çalışanlara astronomik maaşlar verdi.

Ziv’in elde ettiği bilgilere göre BAE, siber güvenlik uzmanı İsrailli çalışanlara yıllık 1 milyon dolara kadar maaş ödüyor ve en az 20 İsrailli şirket bünyesinde bulunuyor.

New York Times da Mart 2017’de yayınlandığı bir haberinde BAE’li DarkMatter şirketinin Kıbrıs’ın yanı sıra Singapur’da da bir bürosunun olduğunu ve oranın da tamamen İsrailli çalışanlar için kurulduğu yazdı.

Karma: Katar Emiri ve ailesini hedef alınan casusluk programı

BAE, DarkMatter’a ülke içi ve dışında hedefindeki kişilerin bilgisayar ve telefonlarındaki özel bilgilere ulaşmak için “Karma” adında bir casusluk programı geliştirtti.

Karma üzerinden telefon ve bilgisayar üzerindeki email, mesaj, fotoğraf ve lokasyona kolaylıkla ulaşabiliyor.

Reuters’un ortaya çıkardığı belgelere göre BAE, Karma vasıtasıyla özellike 2016 ve 2017 yıllarında başta Orta Doğu olmak üzere Avrupa ve farklı kıtalardaki birçok kişinin telefon bilgilerini ele geçirdi.

Telefonundaki bilgilere ulaşılan kişiler arasında BAE’nin düşman kabul ettiği Katar Emiri Şeyn Temim bin Hamed Al Sani ve ailesi de yer alıyordu.

Totok: BAE’nin etkili ve ifşa olan casus telefon uygulaması

DarkMatter ile bağlantılı olduğu düşünülen Breej Holding tarafından 2019’da “Totok” adında ücretsiz mesajlaşma ve sohbet telefon uygulaması hizmete sokuldu.

New York Times, 22 Aralık 2019’da BAE’li merkezi firmanın ücretsiz telefon uygulaması hakkında hazırladığı kapsamlı haberde, Abu Dabi yönetiminin asıl amacının bu olmadığını, uygulamayı indiren tüm bireylerin telefonlarındaki bilgilere kolaylıkla ulaşmak olduğunu yazdı.

Haberde, teknik analiz ve güvenlik uzmanlarına göre Totok’un sahibi olduğu Breej Holding’in DarkMatter’a ait olduğunu tahmin ediliyor.

New York Times’ın o dönem Totok hakkında yayınladığı haberden sonra Google ve Apple da uygulamayı telefonlardaki indirme platformundan sildi.

BAE siber alanda da kaos üretmenin peşinde yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yeterli delil yok dediler

MİT tarafından operasyonla yurda getirilen FETÖ’cülerin için verilen ilk tartışmalı karar bu değil. FETÖ’nün Moldava imamı Sedat Hasan Karacaoğlu, ”silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 8 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Karacaoğlu, “Uluslararası casusluk” suçundan ise yeterli delil olmadığı gerekçesiyle aklandı.

FETÖ imamına tahliye

MİT’in başarılı operasyonuyla Ukrayna’da yakalanıp Türkiye’ye getirilen FETÖ’nün sosyal medya uzmanı Yusuf İnan, casusluktan ceza almak bir kenara dursun FETÖ üyesi İnan, haziran ayında tahliye edildi.

Onlarda mı aklanacak?

Nisan 2018’de MİT operasyonuyla Gabon’da yakalanıp Türkiye’ye getirilen FETÖ üyeleri Osman Özpınar, İbrahim Akbaş ve Adnan Demirönal da “silahlı terör örgütü yönetme” ve “uluslararası casusluk” suçlarından 16 yıl 6’şar aydan 28 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Mahkemenin casusluk suçlamasına ilişkin kararı merakla bekleniyor.

Hiç FETÖ’cü casus yok mu?

Öte yandan FETÖ, Türkiye’ye 17-25 Aralık ve MİT TIR’larının durdurulması gibi iki uluslararası kumpas kurdu. Kumpasların yurt dışı ayakları tespit edildi. Bunca gerçeğe rağmen hiç bir mahkemede FETÖ’cü hainlere casusluktan ceza verilmedi.

FETÖ’cüler neden casusluktan ceza almıyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Büro Amirliğinde 2006-2010 yıllarında görev yapan eski polis memuru Alaattin İlyas Y, örgüt üyeliğinden Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinde tutuksuz olarak yargılandığı davanın duruşmasında FETÖ tarafından eğitildiğini anlattı.

Mahkemedeki ifadesinde, FETÖ’nün kendisini kurye olarak kullandığını ve örgütün bütün gizli işlerini İstanbul ve Sivas Cumhuriyet Başsavcılıklarına verdiği ifadede anlattığını aktaran sanık, “FETÖ üyeleri istihbarat bilgilerini Atatürk Havalimanı’na getirirdi. Bilgiler, havalimanına girerken üzeri aranmayan FETÖ üyesi hakim, savcı, emniyet müdürü gibi kişiler tarafından getirilir bana verilirdi. Ben de onu alacak kişiye ulaştırırdım.” dedi.

İstihbarat bilgilerinin kriptolu geldiğini anlatan Alaattin İlyas Y, “Bilgiler normal bir kitapta gelir, kitabın kaçıncı sayfasında, kaçıncı satırı ve kelimesi olduğu kriptoloji sistemiyle belirlenir ve ona göre çözümlenir. Bilgi alışverişleri havalimanında kameranın görmediği kör noktalarda yapılırdı.” diye konuştu.

Alaattin İlyas Y, 2008 yılından itibaren kendisine gelen bilgileri kopyaladığını söyleyerek, “Ben de bu bilgileri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 88 sayfalık ifademde ve daha sonra Sivas Cumhuriyet Başsavcılığına verdiğim 38 sayfalık ifademde belirttim. Bu yapıdan ayrıldıktan sonra evimde elimi bağlayıp 3 gün işkence ettiler. Aracımı kurşunladılar.” ifadelerini kullandı.

FETÖ’nün istihbarat kuryesi örgütün yöntemlerini itiraf etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Mahrem imamların devlet düşmanı faaliyetleri yürütürken nasıl önlemler aldığını gözler önüne seren ve bir tür “gizlilik yönergesi” olan belge “tedbir komisyonu için” başlığını taşıyor.

Gizli servisler tarafından kullanılıyor

Belgelere göre mahrem imamlara devletin istihbarat görevlilerinin sahada uyguladığı istihbarata karşı koyma tedbirlerini aşma eğitimi veriliyor. Örgüt, gizli servisler tarafından uygulanan protokolleri devreye sokuyor.

“Karşı Casusluk Faaliyetleri” eğitimi veriliyor

Mahrem imamlar “gaybubet evi” denilen hücre evlerinde 5 kişiyi geçmeyecek şekilde buluşuyor. Bu evlerde gizlice iletişim gizliliği konusunda seminerler verildiği belgeden anlaşılıyor. Örgüt üyeleri, “karşı casusluk faaliyetleri” ve “bilgi güvenliği” konulu seminerlerle eğitiliyor.

Örgütün bilişim uzmanları WhatsApp konusunda uyarıyor

Belgede dikkat çeken konulardan biri de WhatsApp gibi uygulamalardan yapılan yazışmalarla ilgili.

Örgütün bilişim uzmanlarına göre WhatsApp gibi uygulamalar da izlendiği için buralardan örgütsel açıdan mahrem değil, gündelik yazışmaların yapılması talimatı veriliyor.

Belgelerin imha edilmesi isteniyor

Belgede, arızalan USB’lerin tamire götürülmemesi ve imha edilmesi talimatı veriliyor. Belgede çalınma ihtimaline karşı da bilgisayarlarını aracın ön ya da arka koltuğuna koymamaları uyarısı yapılıyor.

Fiziki takibe karşı uyarılarda bulunuluyor

Belgede yine fiziki takip ihtimaline karşı örgüt üyelerinin hangi yollarla seyahat edeceği de talimatlandırılıyor. Buna göre havalimanından gelen misafirler merkezi noktalardan alınıyor. Fiziki takibe karşı da şu uyarılarda bulunuluyor: “Takip altında olan abilerimizin toplantılara gelişleri, toplantı başladıktan 1.5-2 saat sonra, çıkışları da en az 1 saat önce olmalı. Toplantı mekânlarına imkân dâhilinde arabalarla gelmemeli. En az 500 metre uzaklığa park edilip yürümeli. Toplantı mekânı önü alakasız kişilerin bir arada olduğu arabalara ait plakalar ile dolu olmamalı.”

FETÖ mahrem imamlarını casus eğitimine aldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, eski Yarbay Metin Gültekin’in 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı 2. Tank Taburundaki odasında yapılan aramada, üzerinde “NATO Gizli” ve “Gizli” ibaresi bulunan 41 belge ele geçirildi.

Gültekin’in, incelenmek üzere Genelkurmay Başkanlığına gönderilen belgeleri “bulundurma/atandığı birliğe götürme yetkisinin” olmadığının belirlenmesi üzerine şüpheli hakkında adli işlem yapılması için suç duyurusunda bulunuldu.

Soruşturma sonucu Gültekin’in “devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme” suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame hazırlandı.

Ayrıca sanık Gültekin hakkında Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

FETÖ’cü yarbay TSK’dan çok gizli evrakları çalmış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, 15 Temmuz darbe girişiminden önce sözde Ceyhan ilçe imamı olan Ahmet Y’yi (49) teknik takibe aldı.

Daha sonra sözde Bingöl il imamı görevi yaptığı tespit edilen şüpheli, Ordu’da saklandığı, örgüt üyelerinin “gaybubet evi” olarak nitelendirdiği hücre evinde yakalandı.

Ahmet Y’nin tek yaşadığı evde yapılan aramada ele geçirilen ajandanın orta sayfasında, tek bir nüshaya yazılmış sesiz harfler ve rakamlardan oluşan şifreli metin tespit edildi.

Yazının içeriği sorulan zanlının ifadesinde “Bu şifreyi ben de çözemem siz de çözemezsiniz.” dediği öğrenildi. Kurulan özel ekip, şifreyi çözmek için çalışma başlattı.

Hücvre evinde lüks yaşam sürmüş

Zanlının, örgüte bağlı bir dershanede çalışan eşi Elif Y’nin yaklaşık iki yıl önce “ByLock” kullanıcısı olduğu gerekçesiyle tutuklandığı belirtildi.

Eşinin “ByLock” yüklü hattın kendine ait olduğunu ancak hattı kocasının kullandığını belirtmesine rağmen Ahmet Y’nin gizlenmeye devam ettiği öğrenildi.

Ahmet Y’nin eşinin tutukluluğu sürecinde, hücre evinde tek yaşadığı ve lüks bir hayat sürdüğü, her türlü ihtiyacının da dışarıdan karşılandığı kaydedildi.

FETÖ’nün Kahramanmaraş, Bingöl ve Ceyhan’daki üyeleriyle de irtibatlı olduğu öğrenilen zanlı, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.

FETÖ’nün sözde Bingöl imamının ajandasından şifreli metin çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

ABD’de görev yaptığı sürede Türkiye’nin Boston Başkonsolosluğunda görev yapan E.Ü, FETÖ’ye nasıl bilgi aktardığını itiraf etti.

Kars Emniyet Müdürlüğünde görevliyken meslekten ihraç edilip hakkında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan ByLock kullanıcısı eski emniyet amiri E.Ü, örgüte ilişkin önemli bilgiler verdi.

“Pensilvanya eyaletindeki malikaneye gittim”

Eski emniyet amiri E.Ü. ifadesinde, Amerika’da Boston Türk Başkonsolosluğunda çalıştığı dönemde örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in Pensilvanya’da yaşadığı malikaneye gittiğini ifade etti.

Başkonsolosların örgüte ve Fetullah Gülen’e karşı tutumlarını örgüt mensuplarına aktardığını itiraf eden E.Ü, “Ben her başkonsolos değişiminde konsolosun Fetullah Gülen’e karşı tutumu ve örgütün faaliyetlerine yaklaşımı hususunda Nuh G’ye bilgiler aktardım.” dedi.

E.Ü, örgüt elebaşı Gülen’in kaldığı malikanenin sıkı korunduğunu aktararak, “ABD Boston şehrinde bulunduğum dönemde Nuh G. isimli sohbet öğretmeninin teklifi ve aracılığıyla 3 kez Fetullah Gülen’in kaldığı Pensilvanya eyaletindeki malikaneye gittim. Bu yerin örgüt içerisindeki kod ismi ‘yukarı’ olarak tabir edilirdi.” ifadesini kullandı.

“Yeni bir Kur’an-ı Kerim tefsiri çalışması yapılıyordu”

Pensilvanya’daki FETÖ malikanesinde yaşananlara şahitlik ettiğini söyleyen E.Ü. şunları kaydetti:

“Fetullah Gülen’in konuşma yaptığı zamanlarda büyük salonda en fazla 20-30 kişi oluyordu, zaten konaklayanların sayısı bu sayıyı geçmiyordu. Malikane içerisinde çeşitli noktalarda güvenlik kameraları bulunuyordu. Fetullah Gülen’in karşısında hilal şeklinde oturan molla tabir edilen 9-10 kişilik hoca grubu adı altında ayetleri farklı tefsir kitaplarından okuyorlardı. Burada benim anladığım Fetullah Gülen başkanlığındaki molla ekibi ayetlerin tefsiri üzerinde çalışıyor ve kendilerine göre yeni bir Kur’an-ı Kerim tefsiri yazma çalışması yapıyordu.”

“Başkonsoloslar değiştiğinde, onların FETÖ’ye yaklaşımını rapor ettim” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.