ABD istihbaratı CIA, Danimarka’da yaptığı psikolojik testlerde yetimleri kullandı. Ayrıca deneylerde çocukların vücutlarına elektrokodlar verildiği ortaya çıktı. Danish Radio isimli yayın kuruluşu, çocuklara yönelik psikolojik zulmü deşifre etti. “The Search for Myself” isimli belgeselinde yayınlananlara göre, ABD istihbaratı CIA, 311 Danimarkalı çocuğun üzerinde deneyler yaptı. Çocukken deneylere katıldığını iddia eden Per Wennick, kendisine elektrotlar bağlı bir sandalyeye yerleştirildiğini öne sürdü. Dahası yüksek, tiz sesleri dinlemeye zorlandığını iddia etti. Çalışmaların 1960’larda başladığı ve deneylerin Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan Municipal Hastanesi’nin bodrumunda yapıldığını vurguladı. Belgeselde çocukların deneyler için rızası alınmadı. Çocukları bodruma götürülürken “komik şeyler olacak” sözü vererek kandırdılar. Testin amacı, bir çocuğun psikopatik özelliklere sahip olup olmadığını öğrenmekti.

ABD istihbaratı psikolojik deneyi yıllarca sakladı

Wennick, deneyimlerini anlatırken, “Çok rahatsız ediciydi. Bu sadece benim hikayem değil, birçok çocuğun hikayesi” açıklamasını yaptı.  Araştırma sırasında veya sonrasında çocuklara deneylerin ne için olduğu söylenmezken, 1977’de Danimarkalı psikiyatrist Find Schulsinger tarafından çalışmayı ifşa eden bir tez yayınlandı. Deney Kopenhag’daki bir belediye hastanesinde gerçekleşti. Üstelik şizofrenide kalıtım ve çevre arasındaki bağlantıyı araştırmayı amaçladığı öne sürülen bu deneylere çocukken katıldığını söyleyen film yapımcısı Per Wennick, bir sandalyeye oturtulduğunu, kol, bacak, göğüs ve kalbinin çevresine elektrotlar yerleştirildiğini ve yüksek, tiz sesler dinletildiğini açıkladı. Wennick’in aktardığına göre deneyler, bir çocuğun psikopatik özelliklere sahip olup olmadığını ortaya çıkarmayı amaçlıyordu.

ABD istihbaratının gizemli deneyi belgesel ile ortaya çıktı

Deneyler konusunda “Bu sadece benim hikayem değil birçok çocuğun hikayesi. Bunun, bu toplumda bir vatandaş olarak haklarımın ihlali olduğunu düşünüyorum. Bazı insanların, benim hakkımda benim bildiğimden daha fazlasını bilmesini çok garip buluyorum.” ifadelerini kullandı. Wennick’e göre proje, bir ABD sağlık hizmeti tarafından ortak finanse edilmişti. Danimarka Sosyal Refah Müzesi’nden Jacob Knage Rasmussen, bunu, ülkedeki kimsesiz çocukların araştırma amacıyla kullanıldığı ilk kanıtlanmış vaka olarak nitelendirdi.  Rasmussen,“Ne Danimarka’da ne de İskandinavya’da benzer girişimler gördüm.” ifadesini kullandı. Danimarka Radyosu’na verdiği röportajda, bu olayın Nürnberg Yasası ile çelişen korkunç bir gelişme olduğunu belirtti.

ABD istihbaratı yetim çocukları “gizlice” denek olarak kullandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası davaları aracılığıyla ortaya çıkan raporlarda CIA, çalışanlarının en az 10’unun çocuklara yönelik cinsel istismarları doğrulayan kanıtlar ortaya çıktı. Ancak pek çok çalışandan yalnızca birini suçla itham ettiler. Raporu elde eden BuzzFeed News, 2004’ten 2019’a kadar incelenen davaları inceledi. Belgelere erişim ise yaklaşık 10 yıl sürdü. Rapora göre 10 CIA görevlisinden biri 2 kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girdi. Çalışanı ajanstan kovdular. Ancak hiçbir zaman suçu olduğunu itiraf etmediler. Rapor ikinci bir çalışanın, istismar kurbanlarının anneleri tarafından kaydedilen cinsel istismarları içeren videoları satın aldığını iddia etti. Sonrasında istifası etti. Ancak hakkında herhangi bir suçlama yapılmadı. Bir CIA çalışanı, FBI görevindeki bir çocukla cinsel ilişkiye girmeye çalışırken yakalandı. Servisle ilişkisini sonlandırdılar. Ancak yine hiçbir suçlamada bulunulmadı.

Çocuk istismarlarına göz yumdu

BuzzFeed’e göre, çocuklara yönelik cinsel suçlardan fiilen suçlanan tek CIA çalışanı da gizli materyalleri yanlış kullanmaktan soruşturuluyordu. Daha önce de benzer raporlar ortaya çıkmıştı. Eski bir CIA yetkilisi, BuzzFeed’e, CIA’in olaylarla dahili olarak ilgilenmeyi tercih ettiğini çünkü bir suçla suçlanan çalışanların “yanlışlıkla kaynakları ve yöntemleri açıklamaya zorlanabileceğini” açıkladı. Bu bulgular, CIA’de çocuk cinsel istismarları suçu sorununu ve teşkilatın bununla ilgilenme konusundaki isteksizliğini gösteren belgelerin ilk yayınlanışı değildi. 2015 yılında Vice News , CIA’in personeli tarafından işlendiği iddia edilen çocuk istismarı ve çocuk pornografisi suçları hakkında bilgi sahibi olduğunu gösteren belgeler elde etti.

Çocuk istismarlarına duyarsız kaldılar, soruşturulmadılar

Bu olayların çoğu kovuşturma için yargı makamlarınca değerlendirilecek. İçlerinden sadece tek bir çalışan suça mahkum oldu. Savcılar, davaların geri kalanlarını kurum içinde ele alınmak üzere CIA’ye geri gönderdi. Çocukları da kapsayan cinsel suçların ele alınışı ABD’nin diğer federal kurumlarından daha farklı işliyor. CIA çalışanları, davaların devlet sırlarını açığa çıkaracağından korkmuştu. Çalışanlar istihbaratın personeli hakkında kovuşturma yapılmasına izin vermediğini açıkladı. Ayrıca direndiğini de ifade etti. CIA, çalışanlarının çocuk istismarlarına yönelik kulak tıkayan tavrıyla eleştirileri üzerine çekti.

CIA, cinsel istismarları görmezden geldi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

2017 yılında tutuklanan eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu Enver Altaylı’nın yargılandığı davanın karar duruşması, 8 Kasım tarihinde görüldü. Mahkeme, sanık Altaylı’ya, “siyasi ve askeri casusluk” suçundan 13 yıl 4 ay, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan da 10 yıl hapis cezası verilmesine hükmetti. FETÖ’nün Orta Asya’daki yapılanmasında oldukça önemli olan ve örgüt ile CIA arasındaki koordinasyonun kurulmasında kilit rolü bulunan Altaylı hakkında gerekçeli karar açıklandı. Altaylı’ya “casusluk” ve “terör örgütü üyeliği” suçlarından verilen hapis cezasının gerekçeli kararında, sanığın ABD’li istihbaratçılara yazdığı e-postalar yer aldı. Devletin gizli kalması gereken bilgilerini bu elektronik postalar üzerinden paylaşan Altaylı’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında kendi imkanları ile bilgi topladığı ortaya çıktı.

Erdoğan hakkında istihbarat toplamış

FETÖ‘cü eski istihbaratçı Enver Altaylı hakkında, mahkeme tarafından 136 sayfa tutan gerekçeli karar açıklandı. Bu kararda, Altaylı’nın ikametinde bulunan bilgisayarlar üzerinde yapılan incelemelerde ABD’li bazı CIA ajanlarına gönderilen İngilizce e-postların Türkçe çevirileri de yer verildi. Altaylı tarafından 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gönderilen e-postalarda; “Kendi istihbarat kaynaklarım vasıtasıyla yakın takibimde olan Erdoğan’ın…” ifadelerine ulaşıldı. E-postanın devamında, Erdoğan’ın Şangay İş birliği Örgütü ile ilgili açıklamayı değerlendirdiği kaydedildi. Altaylı, e-postasında:

“Türkiye’nin neredeyse 200 senedir kendine Batı’dan başka bir yaşam alanı benimsememiş olduğunu, ulusal bağımsızlık savaşında dahi İngiliz ya da Amerikan mandasını bağımsızlığının teminatı olarak gördüğünü, yakın zamana kadar ABD’nin kayıtsız şartsız müttefiki ve dostu olduğunu düşününce, Türk toplumunun tek taraflı ve dev bir propaganda aracı vasıtasıyla Şangay ittifakına yönlendirilmesinin bile Batı için telafisi olanaksız bir kayıp olduğu kanaatindeyim. Yaşamımın 50 yılını insanlık tarihinin en büyük hapishanelerinin kurucularından olan insafsız Rus emperyalizmine karşı mücadeleyle geçirmiş bir kişi olarak, saygıdeğer büyüklerim Ruzi Nazar ve Duane Clarridge’e (ruhları şad olsun) karşı taşıdığım ahlaki sorumluluğun bilinciyle biricik dostlarımı mevcut durumun ihtiva ettiği büyük tehlikeler konusunda uyarmayı borç bilirim.” şeklinde ifadeler kullandı.

Enver Altaylı’nın ABD mandasını savunduğu anlaşıldı

Gerekçeli kararda, FETÖ‘cü Altaylı’nın kullandığı ifadeler  için şu değerlendirme yapıldı:

“Kurtuluş Savaşı döneminde Amerikan ve İngiliz mandasını isteyen hainler gibi bu dönemde sanık Enver Altaylı’nın kendisinin de yazıda belirttiği gibi Amerikan mandasını bağımsızlığının teminatı olarak gördüğü anlaşılıyor. Pervasızca yazılan bu cümle ile sanığın Türkiye Cumhuriyeti’nin istiklali ve bağımsızlığını fiili olmasa da yabancı devletler güdümüne girmesini istediği, geçmişte Türkiye’de CIA adına görev yapmış Ruzi Nazar ve Duane Clarridge’e karşı büyük hayranlık duyduğu ve etkisinde kaldığı dikkat çekici ve net bir şekilde anlaşılıyor.”

CIA ajanıyla fotoğrafları çıktı

Enver Altaylı’nın evinde yapılan dijital incelemerde, Altaylı’nın, Nazar ve Clarridge ile çektirdiği fotoğraflar ele geçirildi. Yargılamaya konu suç tarihinden önce hayatını kaybettiği için soruşturma ve kovuşturma aşamasında hakkında fazla bilgi bulunmayan CIA ajanı Clarridge hakkında, gerekçeli kararda şu bilgiler yer aldı:

“İstanbul’daki CIA istasyonunun şefi olarak verildi ve burada Türk komünizm karşıtı örgütü olan örgütlerin gerisinde olan Counter-Guerrilla ile yakın temaslarda bulundu. 1981’de Latin Amerika bölümünün şefi olmadan önce Roma’ya transfer oldu. The New York Times’a göre; Orta Amerika’daki CIA’nin 1990’larda danışmanlık çalışmalarına yönelik gizli savaşlarını sürdürmesi için gizli savaşlar başlattı. Irak’ta Saddam Hüseyin’i görevden almak için özel operasyon birlikleri olan Clarridge , Amerika’nın yurt dışındaki müdahalesine yakışmaz bir amigo oldu.”

KAYNAK: FETÖ GERÇEKLERİ

Enver Altaylı’nın CIA ajanına yolladığı e-postalar deşifre oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Konuyu köşesinde taşıyan Hürriyet yazarı Nedim Şener,  Enver Altaylı iddianamesindeki önemli bir detayı okurları ile paylaştı: Enver Altaylı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ’cü askerleri “milli ordu” ilan ederken, CIA’den yardım istiyor. Nedim Şener’in yazısından

60 yılın casusu CIA’den yardım isterken

Dava dosyasında yer alan, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sonrası Amerika’da CIA ile ilişkili birine “Sevgili Mike” hitabıyla gönderdiği 4 Ekim 2016 tarihli bir e-postada kendisini Amerikan çıkarlarına nasıl adadığını şöyle anlatıyor:

“Biz şimdi Türkiye’de güvenilmez, çoğulcu, demokratik hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne düşman bir diktatör tarafından yönetiliyoruz. Gözaltına alınan ve tutuklanan insan sayısı yüz bine yakın. Türk milli ordusu sanki yok edilmiş. Kurnazca ve sinsice yürütülen bir plan çerçevesinde Türkiye Batı’dan kopartılarak, Rusya, İran ve Çin ile bir blok oluşturmuş, batıdan kopmuş bir Türkiye, ABD’nin Asya, Avrupa ve Afrika’daki varlığı için felaket olacağını düşünüyorum.

Şahsen ben Türkiye’nin karşı karşıya olduğu felaketin önlenmesi için mücadeleye kararlıyım ve elimden geleni yapacağım. Duane hayatta olsaydı herhalde bu mücadele benim için daha kolay olurdu. Ama o olmasa bile onun sayesinde tanıdığım dostlar var, sizler varsınız. Belfast’da yaşayacağıma göre görüşmemiz daha kolay olur diye düşünüyorum. Ne zaman Londra’da olacağını bilirsem, seni orada ziyaret etmek isterim.”

Dikkat çeken ayrıntı, e-postanın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yazılması, FETÖ’cü askerler için “milli ordu” demesi. Ayrıca Türkiye’deki durum ile savaşma kararı aldığını yazıyor ve “istihbaratçı Mike”dan yardım istiyor.

Enver Altaylı 15 Temmuz sonrası FETÖ’cü hainleri “milli ordu” ilan etmiş yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

1970’li yıllarda ABD’dedeki devlet okullarına alternatif olarak düşünülen “yenilikçi” eğitim kurumları fikri 1980’lerde gelişmeye başladı.

Böylece, ilk charter okul yasası 1991’de Minnesota’da, 1992’de ise California’da yürürlüğe girdi.

CIA’in himayesi ve komutasında olan örgüt de ABD’deki varlığını artırmak ve finansal gücünü katlamak için alt yapısı 1970’lerde atılan charter okullarını açtı.

Tüm bunlar, Gülen’in ABD’ye firar edişinin alt yapısını oluşturmak için CIA tarafından yapılan hazırlıkların yalnızca bir parçasıydı. ABD hükümeti ve CIA’in FETÖ’yle ortak paydada bulunması nedeniyle de ‘charter’ okullarının finanse edilmesi hızlandı.

Bugün, yıllık ortalama geliri 500 milyon doları bulan ‘charter’ okullarının birçok destekçisi de mevcut.

Onlardan biri Friends Of Charter School isimli organizasyon. Friends Of organizasyonu, FETÖ’nün küresel iş ortaklığına hizmet eden, ABD’deki okulların korunması ve yayılması için finans sağlayan aynı zamanda da bu işbirliğinden büyük meblağlar elde eden bir güruh.

Amerika Eğitim Bakanlığından (DOE) alınan yıllık milyonlarca dolarlık eğitim ödeneğinin ve ABD’li devlet kurumlarının “Friends Of” işbirliğiyle FETÖ’ye aktarılan paraların sayesinde açılan okullar, ABD’nin en büyük sözleşmeli okul işletmecisi KIPP tarafından yönetiliyor.

KIPP de tıpkı Friends Of organizasyonu gibi FETÖ’nün finans distribütörlüğünü üstleniyor. Bununla da “yetinmeyen” KIPP’in sadece 2013 yılında charter okulları aracılığıyla 61 milyon dolardan fazla hibe aldığı biliniyor.

Her ne kadar dışarıdan bakan biri için tam teçhizatlı bir özel okul gibi görünse de H-1B vizesiyle ABD’ye getirilen FETÖ’cü öğretmenlerin olduğu bu okulların adı sık sık yolsuzlukla anılıyor.

Örneğin; 2015 yılında ABD’nin New Jersey eyaletinde açılmak istenen Union Arts and Science Charter School gibi… Okul açılması için gerekli kişi sayısına ulaşmak isteyen FETÖ, yetkili makamlara Friends Of desteğiyle sahte dilekçeler, hayali imzalar ve adresler sundu. Örgütün kumpası kısa süre içinde anlaşıldı ve okul kapatıldı.

Urban Pathways Charter School da bu kurumlardan bir diğeri… Himmet toplamak için her yıl yemek organizasyonları düzenlendi. Yemek masrafları için 13 bin dolar harcama yapıldı. Fatura ABD kesilmek istendi ve sonuç olarak FBI tarafından soruşturma açıldı.

Central Jersey Arts Charter School da yine Urban Pathways gibi harcamalarda aşırıya kaçtığı gerekçesiyle defaatle uyarıldı. Yine de bazı kurumlara milyonlarca dolar borçlandı. Öğrenci başarısı ile ilgili sorunları da çözemeyince kapatıldı.

Son olarak ABD’li bir hukuk firması olan LLP, 2017 yılında FETÖ’nün okullar aracılığıyla bugüne kadar 243 milyon dolardan fazla gelir elde ettiğini açıkladı.

Adı sık sık yolsuzluklarla anılan okullar, CIA’in tüm engellemelerine rağmen FBI tarafından soruşturma geçirmeye devam ediyor.

FETÖ ABD’de ‘charter’ okulları aracılığı ile güçleniyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Associated Press’e verilen Amerikan Sivil Özgürlükler Birliğinin 90 sayfalık CIA raporuna göre, 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) sedatif (sakinleştirici) etkisi olan Versed adlı bir ilaç üzerinde çalışmaya başladı.

İddiaya göre ilaç, sorgudaki zanlılardan daha fazla bilgi almayı sağlamayı hedefliyordu. Raporda, “Proje İlaçları” olarak adlandırılan program kapsamında, 2002-2007 yılları arasında 97 tutuklu üzerinde “doğruluk serumu” ile denemeler yapıldığı açıklandı.

CIA doktorlarının, psikologların, doktorların ve hemşirelerin de doğrudan sorgulama programına katıldıkları ifade edildi. İlacın “muhtemelen denemeye değer” olduğuna karar verildi ancak CIA, ilaç kullanımını hükümet avukatlarının onayına sunmaktan vazgeçti.

Çünkü yasalara göre mahkumlar üzerinde tıbbi deneyler yapmak ve duyuları derinden değiştirmek yasaklanmıştı. Raporda, CIA’in terörle mücadele ekibinin “Adalet Bakanlığı ile bir sorun yaşamak istemediği” belirtildi.

CIA’in mahkumlar üzerinde deney yaptığı ortaya çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Mektupta imzası olanlar arasında 8 CIA Başkan ve Başkanvekili, diğer istihbarat kuruluşlarının eski başkanlarından 3 tanesi, 2 eski dışişleri bakanı ve diğer pek çok önemli siyasetçi ve bürokrat bulunuyor.

Senato İstihbarat Komitesi’nin Haspel’in adaylığını görüşmek için ay sonu toplanması bekleniyor.

Mektupta “Haspel’in vasıflarıyla teşkilatın 70 yıllık tarihindeki pek çok başkanı geride bıraktığı” ifade ediliyor.

Mektubun neden yazıldığı ile ilgili soruya ismi açıklamamak kaydıyla cevap veren eski bir üst düzey istihbarat yetkilisi, medyanın Haspel’in kariyerinin bütünü yerine yasadışı gözaltı merkezlerindeki rolüne odaklanmasının onlarda kaygı uyandırması sebebiyle söz konusu mektubu yazmaya karar verdiklerini açıkladı.

Mektup, Haspel’in 11 Eylül sonrası “pekiştirilmiş sorgu teknikleri” adıyla uygulanan işkence programlarının parçası olmasına bir vurgu yapmıyor.

Mektuptaki imzacılardan bazıları:

• Henry Kissinger (Eski ABD Dışişleri Bakanı)
• George P. Schultz (Eski ABD Dışişleri Bakanı)
• Leon Panetta (Eski CIA Başkanı ve Savunma Bakanı)
• John Brennan (Eski CIA Başkanı)
• Michael B. Mukasey (Eski Adalet Bakanı)
• Amiral Bill McRaven (Eski ABD Özel Kuvvetler Komutanı ve Usame bin Ladin’in öldürüldüğü operasyonun sorumlusu emekli amiral)
• David S. Cohen (Eski ABD Hazine Bakanlığı Müsteşarı ve eski CIA Başkan Yardımcısı. 17 Aralık öncesi ve hemen sonrası dahil olmak üzere Türkiye’yi pek çok sefer ziyaret ederek devlet yetkilileri ve banka yöneticilerini İran ile olan ticareti sonlandırma konusunda tehdit ettiği biliniyor. Atilla Davasında da savcılığın tanıklarından biri.)

Mektubun tercümesi:

ABD Senatosu İstihbarat Komitesi

9 Nisan 2018,

Sayın Başkan Richard Burr ve Başkan Yardımcısı Mark Warner,

Bu mektubu, Amerika’yı on yıllar boyunca karşılaştığı küresel tehdit ve zorluklara karşı koruyan ulusal güvenlik liderleri sıfatıyla, Gina Haspel’in Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) Başkanlığı adaylığına güçlü bir şekilde desteğimizi sunmak için yazıyoruz.

Bayan Haspel bir CIA Başkanında aranacak vasıflara, en az teşkilatın 70 yıllık tarihindeki diğer başkanlar kadar sahiptir. Ömrünün 30 yılını, Amerika ve CIA’ye sessizce hizmet ederek, dünyanın her köşesinde sürekli en zorlu görevleri yerine getirmek için öne çıkarak geçirmiştir. Bayan Haspel kriz zamanlarında zor kararlar verebilen ve çevresine ilham kaynağı olan kendini kanıtlamış bir liderdir. İşine her gün özen, şeref ve hukukun üstünlüğüne bağlılığını getiren gerçek bir profesyonel istihbaratçıdır. Güç makamlarına karşı hep gerçekleri söyleyecektir ve de şartlar ne kadar çetin olursa olsun siyasetçilere her zaman önyargıdan uzak, saf istihbarat sunacaktır.

Seçkin kariyeri boyunca, Bayan Haspel pek çok ödül almıştır. İstihbarat Liyakat Madalyası (The Intelligence Medal Of Merit), George H.W. Bush Anti-Terörizm Mükemmeliyet Ödülü (The George H.W. Bush Award for Excellence in Counterterrorism), Donovan Ödülü (Donovan Award) ve de federal hizmetlerde çalışanlara verilen en yüksek onur olan Başkanlık Ödülü (Presidential Rank Award) Haspel’in aldığı ödüller arasındadır.

Bayan Haspel ile beraber bu ülkeye hizmet eden çalışma arkadaşları ondan tarifsiz bir övgü ve saygı ile bahsetmektedir. CIA çalışanları arasında geniş bir desteğe sahiptir. ABD ulusal güvenlik çevrelerinde ve müttefiklerimiz arasında ona emsalsiz bir takdir duymaktadır. Hem Demokrat Parti hem de Cumhuriyetçi Parti yönetimleri dönemlerinde görev almış, Amerika’da ulusal güvenlik konusunda önde gelen geniş yelpazedeki birçok isim Haspel’iın adaylığı için mutlak desteklerini sunmuştur.

CIA’nin misyonunun doğası gereği, Haspel’in pek çok başarısı kamuyla paylaşılamamaktadır. Ama size şunu söyleyebiliriz ki ülkemizin gücünü ve güvenliğini koruma yolunda çok önemli katkılarda bulunmuş ve hayatını yurttaş Amerikalılara hizmet etmeye adamıştır. Adaylığını gözden geçirirken Senato ve de Senato vasıtasıyla halk, Gina Haspel’in CIA Başkanı makamına kazandıracağı pek çok niteliği daha derin bir şekilde kavrayacaktır. Bu niteliklerin adil bir şekilde herhangi bir incelemesi, onun söz konusu pozisyon için mükemmel bir seçim olduğunu ortaya koyacaktır.

Bugün Amerika’ya yönelik tehditler ciddi ve fazladır, fakat ABD Senatosu Gina Haspel’i süratle onaylayarak ülkemizin müdafaasına yardımcı olabilir. Gina Haspel, ulusumuzu korumak ve CIA çalışanlarına liderlik etmek için gereken şeref, tecrübe ve kararlılığı haizdir.

Saygılarımızla.

Özel Haber: Henry Kissinger ve arkadaşlarından işkenceci Haspel’a referans mektubu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Woolsey, Amerikan Fox televizyonuna, Rusya’nın, ülkesindeki seçimlere ABD Başkanı Donald Trump lehine müdahale ettiği iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı Robert Mueller’in 13 Rus vatandaşı ve 3 Rus kuruluş hakkındaki suç duyurusuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

ABD’nin de başka ülkelerdeki seçimlere karışıp karışmadığına ilişkin soru üzerine Woolsey, “Muhtemelen evet ancak komünistlerin iktidara gelmesini engellemek için, sistemin iyiliği içindi yani demokrasinin menfaatine, sadece iyi bir amaç için.” dedi.

Bill Clinton’un başkanlığı döneminde CIA direktörlüğü yapan Woolsey’in sözleri, Rusya’nın Londra Büyükelçiliğinin sosyal medya hesabından “Her şeyi anlatıyor.” yorumuyla paylaşıldı.

Former CIA director James Woolsey: "US meddles in foreign elections – but only for a very good cause". Says it all. pic.twitter.com/ib51oA1rC8

— Russian Embassy, UK (@RussianEmbassy) February 17, 2018

– Rusya soruşturması derinleşiyor

Moskova, ABD’de 2016’daki başkanlık seçimlerine müdahale etmediğini savunsa da Amerikan istihbaratında Rusya’nın Trump lehine seçimlere müdahale ettiği konusunda konsensüs mevcut.

Özel Yetkili Savcı Mueller, cuma günkü suç duyurusunda Rusya’nın seçimleri etkileme operasyonlarının 2014 yılında başladığını iddia etti.

Washington DC bölge mahkemesine yapılan suç duyurusunda, Rusların 2016 başkanlık seçimleri sırasında siyasi fikirleri etkilemek için Amerikalıların adını kullanarak sahte yollarla ilanlar satın aldığı ve sahte sosyal medya paylaşımları yaptığı ileri sürüldü.

İddialar, Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahalesine ilişkin en doğrudan suçlamaları oluşturuyor.

Mueller, Rusya’nın ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddiaları ve Trump kampanyasıyla Rusya destekli kişiler ve kuruluşlar arasında gizli koordinasyon olup olmadığına ilişkin iddiaları soruşturuyor.

Trump, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Mueller’in cuma günkü suç duyurusunda Rusya’nın seçimleri etkileme operasyonlarına 2014’te başladığının belirtildiğine işaret ederek, bunun kendisinin başkanlığa aday olmasının çok öncesine denk geldiğine dikkati çekti.

Trump, paylaşımında, “Seçimin sonuçları etkilenmedi. Trump kampanyası yanlış bir şey yapmadı – (Ruslarla) gizli iş birliği yok.” ifadelerini kullandı.

Eski CIA direktörü: Komünistlerin gelmemesi için seçimlere müdahale ettik yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Pentagon terör örgütü PKK’ya bu yıl 500 milyon dolar, 2019 yılındaysa 550 milyon dolar “resmi” yardım yapacağını açıklamıştı.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) Daniel Coats tarafından ABD Kongresi’ne sunulan “ABD İstihbarat Topluluğunun Dünya Genelinde Tehditler Değerlendirmesi” raporunda YPG’nin “PKK’nın Suriye’deki milis gücü olduğu” belirtildi.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Coats, Senato İstihbarat Komitesi’ndeki oturumda senatörlere ABD İstihbarat Topluluğunun Dünya Genelinde Tehditler Değerlendirmesi başlıklı raporu sundu.

Raporun Suriye ile ilgili bölümünde “PKK’nın Suriye’deki milis gücü olan YPG, muhtemelen bir tür otonom yapı arayışında olacak ancak Türkiye, Rusya ve İran’ın direnciyle karşılaşacak.” ifadelerine yer verildi.

YPG’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olduğu açık bir şekilde belirtilen raporda, örgütün otonom bir yapı kurma peşinde olduğunun belirtilmesi de dikkati çekti.

CIA de “PKK uzantısı” demişti

Son dönemde ABD’nin terör örgütü PYD/PKK’ya verdiği desteğe ilişkin çarpıcı “itiraflar” ortaya çıkarken ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatının (CIA) internet sayfasında geçen ay sonunda yapılan güncellemede ülke profilleri bölümünde PYD/PKK’nın, “Suriye’deki yabancı kaynaklı terör örgütleri” arasında yer aldığı görülmüştü.

Buna göre, Suriye’deki yabancı terör örgütleri arasında PKK’yı da sayan CIA, Salih Müslim’i de “PKK’nın Suriye kolunun lideri” olarak göstermişti.

Önceki hafta kamuya açık basın brifinginde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert’in Afrin’deki PYD/PKK unsurlarıyla ilgili konuşurken doğrudan “PKK” ifadesini kullanmasının ardından Dışişleri Bakanlığından yalanlama yapılmaması da dikkati çekmişti.

Konu PKK olunca ABD’de her kurum ayrı telden çalıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Trump’ın gelini şüpheli mektup sonucu hastaneye kaldırıldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.