Şirket hakkındaki “terör örgütüne finans sağladığı” ve “başkalarının hayatını tehlikeye attığı” gerekçesiyle başlatılan soruşturmaların ise devam ettiği belirtildi.

Lafarge şirketi hakkında “terör örgütüne finans sağladığı”, “başkalarının hayatını tehlikeye attığı” ve “insanlığı karşı işlenen suçlarda suç ortağı olduğu” gerekçesiyle geçen yıl soruşturma başlatılmıştı.

Şirket, 30 milyon euro için adli denetime de tabi tutulmuştu.

Şirketin 2011-2014 yıllarındaki faaliyetleri kapsamında, 8 eski yöneticisi hakkında geçen aylarda soruşturma başlatılmıştı.

Lafarge’ın Suriye’deki faaliyetlerini sürdürebilmek için DEAŞ’ın da aralarında olduğu terör gruplarına haraç verdiği ileri sürülmüştü.

Fransız şirketi Lafarge’ın DEAŞ’a verdiği destek, insanlığa karşı suç değilmiş yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Resmi olarak kabul edilenden tam 31 kat fazla sivilin öldüğü sonucuna ulaşılan araştırmada, sivil ölümler açısından DEAŞ ile yapılan savaşın Amerikan tarihinin en karanlık savaşı olabileceğine dikkat çekildi.

Nisan 2016 ile Haziran 2017 arasındaki 150 hava saldırısının gerçekleştiği bölgeleri ziyaret eden araştırmacılar, bazı sivil ölümlerin DEAŞ hedeflerinin civarında olmasından kaynaklandığını ancak çoğu durumda yanlış istihbarat sonucu sivillerin öldüğünü belirttiler.

19 Mart 2016’da “DEAŞ silahlarının saklandığı yer” iddiasıyla Salam al-Odeh ve Muhammad Alwan’in evleri yerle bir edildi. Hava saldırısının sonucunda 8 kişinin yaşadığı evlerde yalnızca 2 yaşındaki Rawa sağ olarak kurtuldu.

10 Ocak 2017’de DEAŞ teröristleri zorla eve girip çatıda sniper olarak konumlanmalarından kısa bir süre sonra Musul Üniversitesi’nde mühendislik bölümü dekanı olan Mohammed Tayeb al-Layla ve jinekolog eşi Fatima Habbal’ın evi bombalanarak katledildiler.

Rafi al-Iraqi’nin önce eşi gözaltında sorgulanırken öldürüldü. Kurşunlanarak delik deşik edilmiş cesedi aileye verildi. Bir yıl sonra 6 Ocak 2017’de Rafi ve yanındaki iki ev bombalandı. 16 sivil katledildi.

DEAŞ’ın ele geçirdiği yerleşim yerlerinde yaşamak zorunda kalan yüz binlerce Iraklı’nın bu savaşta masumiyeti ispatlanana kadar potansiyel DEAŞ sempatizanı muamelesi gördüğü ortaya çıktı.

“ABD terörle mücadele bahanesiyle Irak’ta sivil katliamı yaptı” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

ABD tarafından PKK’ya kurdurulan SDG’nin DAEŞ ile yaptığı anlaşmanın ortaya çıkması sonrasında yaşananlar ABD’nin amacının DAEŞ olmadığını gösterdi.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Dana White, Türkiye’nin Pentagon yetkililerinin PKK/PYD-DEAŞ anlaşmasına “saygı duyduklarını” ifade etmelerine yönelik açıklamasına ilişkin tarafları siyasi bir çözüm için çalışmaya çağırmakla yetindi.

ABD’den DAEŞ-PKK anlaşmasına “siyasi çözüm için çalışın” cevabı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yazısında Türkiye’nin söz konusu anlaşmaya karşı gösterdiği tepkiyi eleştiren yazarın DAEŞ ve PKK arasındaki anlaşmaya dair en ufak bir soru dahi sormaması merak uyandırdı.

ABD ve PKK ortaklığıyla kurulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), DAEŞ’e Rakka kentinden çekilmesi karşılığında hayat garantisi vermiş ve SDG gözetimindeki DAEŞ’lilerin kentten çekilmesi BBC tarafından bütün dünyaya duyurulmuştu. Anlaşmanın basit bir çekilme anlaşması olmadığı DAEŞ militanlarının ağır silahlarını da alarak çekildiklerini ortaya çıkmıştı.

Söz konusu anlaşma, DAEŞ’in ABD tarafından bir maymuncuk gibi kullanılarak çıktığı yerlerde PKK’nın hükümranlık kurduğu iddialarının ardından yapıldı.

Buna göre, DAEŞ ABD’nin bölgede kurmak istediği ve ilgili ülkelerin sınırlarının değişmesiyle sonuçlanacak “PKK devleti” için bir piyon olarak gerektiğinde ileri sürülmekte; gerektiğinde de geri çekilmekte. BBC’nin, görüntülerini sunduğu anlaşma bu iddiaları ispatlar nitelikte.

Ayla Jean Yackley’in yazısı terör örgütleri olan DAEŞ ve SDG arasındaki anlaşmanın kuşatma altındaki Rakka’da daha fazla sivil ölümlerin olmaması için yapıldığını savunuyor.

Yackley, ayrıca, anlaşmanın SDG mensuplarının da hayatlarının kurtardığını belirtiyor. Yazısında ilginç noktalardan biri de bu anlaşma olmasa ABD ve PKK koalisyonunun DEAŞ’lı teröristleri yok etmek zorunda kalacağı ve bunun savaş suçu olacağının belirtilmesi. İmasından anlaşılan DEAŞ’lı teröristlerin “ailecek imha edileceği”  beklentisi. Ayla Yackley, ABD- PKK ortaklığının Suriye ve Irak’ta DEAŞ bahanesiyle katlettiği sivilleri daha önce gündeme getirmiş mi diye baktığımızda karşımıza büyük bir boşluk çıkıyor. Musul bombalamalarındaki sivil kayıplara dair hiçbir şey yazmayan yazar söz konusu PKK’nın menfaati olunca sivilleri aklına getiriyor.

Türk hükümetinin gösterdiği tepkiye değinen yazar, çatışmasızlık anlaşmasıyla bölgeden çıkan DAEŞ’in Türkiye’de oluşturacağı tehlikeye dair de yanlış bilgiler sunuyor. Türkiye’nin geçmişte DAEŞ’ten çok PKK bağlantılı gruplara yöneldiğini yazan Türkiye’nin DAEŞ’e karşı verdiği mücadeleyi tamamen görmezden geliyor. Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı, sınıra yapılan güvenlik hattı, havalimanlarından ülkelerine gönderilen DAEŞ militanlarını ve yakalanan binlerce örgüt üyesi veya sempatizanlarını, Ayla Jean Yackley’in yazısında göremiyoruz.

PKK-DAEŞ anlaşmasına Al Monitor yazarından övgü yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.