ABD’nin milyarlarca dolar sarf ettiği biyolojik silahları etkisiz hale getirmek için bir program geliştiren Afiye Sıddıki, ABD için artık bir tehdit haline gelmişti. Çünkü Sıddıki’nin geliştirdiği program, ABD’nin şimdiye dek kurguladığı “dünya egemenliğine insan bedenleri üzerinden ulaşma gayesini” bitirecekti. Programı ABD’ye satması teklif edildi ancak Afiye Sıddıki bunu reddedince, tüm hukuk sisteminden de dışlanmış oldu. 2003 yılında İslamabad’dan Karaçi’ye annesini ziyaret etmek için üç çocuğu ile birlikte hava alanına gitmişti. Bu günden sonra ise kendisinden 5 yıl boyunca haber alınamadı. 2008’te en büyüğü dört yaşında olan üç çocuğuyla birlikte kaçırılan Dr. Sıddıki, Pakistan polisi tarafından önce gözaltına alındı. Sonrasında ise para karşılığında ABD’ye satıldı. Afganistan’da Taliban tarafından rehin alınıp daha sonra Müslüman olan ünlü gazeteci Yvonne Ridley’in araştırmaları sayesinde gerçekler medyaya yansıdı. Ridley’in Sıddıki’ye ulaşmasını sağlayan kişiyse tıpkı onun gibi hedef alınan ve Bagram Hapishanesine kapatılan Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı Moazzam Begg. Sıddıki’nin hatırladığı son şey o gün kolundan bir ilaç enjekte edildiğiydi. Kendisine geldiğinde ise gözlerini bir hapishane hücresinde açtı. Bulunduğu yerin Afganistan’da bir askeri üste ait olduğunu düşündü. Sürekli inip kalkan uçak sesleri Sıddıki’nin bu tahminini destekler nitelikteydi. İngiliz gazeteci Ridley, Batı medyasında Afganistan’daki gerçeklikle ilgisi olmayan çok sayıda görüntü olduğunu belirterek, “Ya dünyanın geri kalanını yanıltmayı seçiyorlar ya da Batı’nın cehaletiyle dünyanın yanıltılmasına yol açıyorlar.” ifadesiyle gerçeklere adeta ayna tuttu.

Sıddıki beş yıldan fazla bir süre bu hapishanenin hücresinde tek başına kaldı. Maskesiz ve üniformasız Amerikalı askerler tarafından sorgulandı. İnsanlıktan yoksun askerler, Sıddıki’ye yıllardır göremediği çocuklarının ‘dehşet dolu’ çığlıklarını günlerce dinlettiler. Bebeği Süleymanı buzlu bir camın arkasından izlettiler Sıddıkiye. 7 yaşındaki Ahmed’in ise kanlar içindeki fotoğrafını gösterdiler. Kızı Meryem’in de yakalandığı bir hastalık sonucu öldüğünü söylediler. Genç kadının her geçen gün ızdırabı daha da artıyordu. Bu acılar yetmezmiş gibi asıl amaçları olan hamleyi de yaptılar: Yüzlerce sayfalık kirli bomba ve virüslerle biyolojik saldırı silahları planlarını ‘zorla’ yazdırdılar. Sıddıki’nin koğuşu gardiyanlara ve diğer tutuklulara açıktı. Gardiyanların amansız işkenceleri ve mahkumlara edilen tecavüzler sebebiyle çığlıklar içinde yatıyordu. Maruz kaldığı işkenceler yüzünden bir böbreğini ve bağırsaklarını kaybetti. Hapishanede yapılaninsanlık dışı işkencelerden biri de: Kur’an-ı Kerim’i parçalayıp, kutsal kitabın sayfalarını yere sermek; sonrasında ise Sıddıki’nin kanları akarken parçalanmış Kur’an-ı Kerim sayfalarının üzerinden yürütmekti.

Sıddıki, 23 Eylül 2010 tarihinde 86 yıl hapse mahkum edildi. Bu kararın gerekçesi ise ABD askerlerine ateş açtığı iddiasıydı. Ancak Sıddıki, bu olaydan çok daha öncesinde kaçırılmıştı. Ateş açmıştı çünkü işkence dolu hapishaneden kurtulmak istemişti. Sıddıki’nin suçunun askerlere ateş açması olduğunu “bahane”ettiler. İngiliz gazeteci Yvonne Ridley’in açıklamasına göre, New York’ta ilk mahkemeye çıktığında durumu çok kötüydü. Yakalandığı sırada göğsünden yaralanmıştı. Doğru düzgün tedavi edilmemişti. Böbreklerinden biri ve bağırsaklarından bir kısmı alınmıştı. Ayakta duramıyordu VE otururken de birilerine dayanıyordu. Çok zayıf düşmüştü, vücudunda kanamalar görülüyordu.

Öte yandan, 2002 yılında CIA tarafından Bagram Hapishanesi’ne mahkum edilen İngiliz vatandaşı bir Müslüman olan insan hakları aktivisti Muazzam Begg de Sıddıki’ye yaşatılanların yakın şahitlerinden biri. Begg, tutulduğu Guantanamo Hapishanesi’nden çıkıp ülkesine döndüğü zaman tuttuğu günlükleri yayımladı. Yayımladığı günlüklerde Sıddıki’den bahsediyordu. Yan hücresinde bulunan “650 numaralı” esirden söz ederken, mahkumun çığlık seslerinin kendisine yapılan işkenceleri dahi unutturduğunu ifade etmişti. Begg: “650 numaralı mahkum, işkence, tecavüz ve dayağa maruz kalan, tek kadın olması sebebiyle tuvalet ihtiyacını da erkekler tuvaletinde gideriyor.”

Sağlık durumu oldukça kötü olan Sıddıki, ağır insan hakları ihlalleri ile maruz kaldığı işkencelere rağmen hala “özgür” kalmayı bekliyor. Acı gerçek şu ki bu durumda olan tek kişi Afiyye Sıddıki değil. Sıddıki’nin hikayesiyle tanışmamıza sebep olan Begg, Murat Kurnaz.. ABD askerleri tarafından benzer zulümlere maruz kalmış Müslüman esirlerden sadece birkaçı. Üstelik hiçbir suçları yokken… Guantanamo Hapishanesi ise “hala” açık. Hapishane, 11 Eylül sonrası yükselen İslam karşıtlığının bir sonucu olarak masum Müslümanlara karşı barbarlığın bir kanıtı niteliğinde. Üstelik, Batılı ülkeler ABD’nin Müslüman esirlere yaptığı işkencelerin hepsini biliyordu. Hiçbiri sesini çıkarmadı. Tek yaptıkları üç maymunu oynamak oldu. Peki, yıllardır Müslümanlara işkenceler yapan ABD, bunun hesabını ne zaman verecek?

650 numaralı esir: AFİYE SIDDIKİ yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Terörle mücadele arananlar listesinde kırmızı kategoride yer alan DEAŞ Türkiye Emiri Ebu Usame El Türki kod adlı Kasım Güler, Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT)  Suriye’de yaptığı operasyon ile yakalanarak ülkemize getirildi. Türkiye, terörle mücadele olmazsa olmazı olan terör örgütleri arasında fark gözetmeden mücadele etmede bu işin nasıl yapılacağını tüm dünyaya öğretmeye devam ediyor. PKK elebaşlarını Suriye, Irak ve Türkiye’de yaptığı operasyonlarla hareket edemez hale getiren güvenlik güçlerimiz, DEAŞ liderlerini de paketlemeyi ihmal etmiyor. DEAŞ lideri Ebu Bekir El-Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyona büyük katkı sağlayan ülkemiz terör örgütünün yeniden ayağa kalkmasını da engelledi. MİT ve İstanbul Terörle Mücadele Polisi tarafından 2 Mayıs 2021’de DEAŞ lideri Ebubekir Bağdadi’nin sağ kolu Afganistan uyruklu terörist yakalanmıştı.

Terörle Mücadele Arananlar listesine bir çizik daha

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Zirvesi sırasında yaptığı “Hepimiz güvende olana kadar hiçbirimizin güvende olamayacağı gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyoruz.” Açıklamasının gereği yapılıyor. Terörle Mücadele Arananlar listesinde yer alan PKK elebaşlarına operasyon düzenlenirken, DEAŞ liderleri de ihmal edilmiyor. Böylece terör örgütü PKK’nın ve destekçisi hükümetlerin “DEAŞ ile mücadele zayıflıyor” yalanı da ellerinden alınıyor. DEAŞ Türkiye Emiri Kasım Güler’in sorgusu sonrası yeni operasyonların gerçekleşmesi bekleniyor.

15 Temmuz Darbe Girişiminden hemen sonra Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Operasyonu DEAŞ’a büyük darbe vurmuş, örgütün bel kemiğini kırmıştı. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı liderliğinde yapılan harekâtta sivillere zarar verilmemesi için azami çaba sarf edilmiş. Terör örgütü PKK ise Zeytin Dalı Harekâtını bahane ederek elindeki DEAŞ’lı mahkûmları serbest bırakmıştı.

Türkiye’nin terörle mücadele alanında ne kadar başarılı olduğu Belçika’nın başkenti Brüksel’de yaşanan katliam gibi saldırı ile bir kez daha ortaya tescil edilmişti. Havalimanına saldıran DEAŞ’lı teröristler 31 sivilin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Teröristlerin Türkiye’den geldiği bilgisi üzerine, eleştirilerin hedefi haline gelen ülkemiz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması ile rahatlamıştı. Teröristler Türkiye tarafından Belçika’ya bildirilmiş ancak Belçika hükümeti tarafından serbest bırakılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması sonrası Belçika’da bakanlar istifa etmek zorunda kalmıştı.

Yapılan son operasyonlar ile Türkiye’nin terörle mücadelede dünyaya ders vermeye devam ediyor.

Terörle mücadele arananlar listesindeki DEAŞ’lı yakalandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

?Türkiye, “İbrahim El Bakraoui” adlı teröristi Belçika’ya teslim etti.

?Belçika bıraktı, Brüksel’de 35 kişiyi katletti.

?Türkiye, “Kujtim Fejzula” adlı teröristi Avusturya’ya teslim etti.

?Avusturya bıraktı, Viyana’da 4 kişiyi öldürdü.

Barış dini İslam’ın hedef alındığı Avrupa’da DEAŞ terörüne göz yumuluyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Türkiye, dün DEAŞ mensubu 25 yaşındaki Apeldoorn’lu Xaviera S. ve 23 yaşındaki Tilburg’lu Fatimah H.’yi iki çocuğuyla beraber Hollanda’ya iade etti. DEAŞ’lıların iadesi Hollanda’da gerilime sahne oldu. Konuya ilişkin konuşan Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanı Grapperhaus, durumun kendilerine hayal kırıklığı yarattığını belirterek, “Bütün bunlar ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor. Türkler, birçok farklı ülkeden birçok farklı vatandaşlığa sahip DEAŞ mensuplarıyla uğraştıklarını söylüyor” dedi.

Kurnazlık peşindeler

Bakan Grapperhaus, Türkiye ile iş birliğinin geleceği hakkında ümitli. Hala Türkiye’de DEAŞ mensubu olan ve Hollanda vatandaşlıkları düşürülmüş birkaç kişi var. Ancak bakan göre bu kişilerin kısa süre içinde Türkiye tarafından uçağa konulacakları yönünde bir gösterge bulunmuyor. Hollanda vatandaşı DEAŞ mensupları ise eğer Türkiye onları yargılamak istemezse Hollanda tarafından geri kabul edilecek.

Kaynak: NOS

DEAŞ’lı planı bozulan Hollanda kara kara düşünüyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Ajans, Moskova Pedagoji Devlet Üniversitesi Tarih ve Siyaset Enstitüsü Müdürü Dr. Vladimir Şapovalov’un da, görüşlerine haberinde yer verdi. Terör örgütü PKK/PYD- YPG tarafından binlerce DEAŞ’lının serbest bırakıldığını belirten Vladimir Şapovalov, “Bu durum hem Türkiye hem Rusya hem de Avrupa ülkeleri açısından çok ciddi bir terör tehdididir. PKK/PYD- YPG yüzünden dünya ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmıştır” dedi.

Avrupa engel olmamalı

Terör örgütü PKK/PYD-YPG tarafından serbest bırakılan DEAŞ’lıların terör eylemi gerçekleştirmeye yetkin kişiler olduğunu ifade eden Vladimir Şapovalov, Avrupa’nın bölgede düzeni sağlamaya engel olmaması gerektiğini ifade etti.

Avrupa YPG yüzünden büyük risk altında yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Hollanda’da kamu yayın kuruluşu NOS ve NRC gazetesi tarafından Hollanda, Irak ve ABD’de yapılan bir araştırmayla ilgili haber yayımlandı.

Araştırmada, Hollanda’nın DAEŞ’e karşı yaptığı mücadelede F16 uçağıyla yapılan hava operasyonlarında, 3 Haziran 2015’te Kerkük’ün 55 kilometre güneybatısındaki El Havica ilçesinde en az 70 sivilin yaşamını yitirdiği belirtildi.

Araştırmada, bomba üreten bir fabrikaya yapıldığı iddia edilen hava saldırısında, El Havica ilçesinde bir semtin yerle bir olduğu, bunun DAEŞ’e karşı yapılan mücadelenin “koalisyon güçlerinin en kanlı saldırılarından biri olduğu” ifade edildi.

Hollanda’nın Suriye ve Irak’taki operasyonlarında, ilk defa nereye yapıldığı ve ne kadar sivilin öldüğüne dair bilgi edinildiği vurgulanan araştırmada, hükümetin yıllarca güvenlik nedeniyle belirli saldırılar ve sivil kayıplarla ilgili herhangi bir açıklama yapmak istemediği kaydedildi.

Savcılık umursamadı

Araştırmada, Hollanda tarafından gerçekleştirilen hava saldırıları hakkında daha fazla net bilgi edinmek için 2016’da Hollanda Savunma Bakanlığı’na, 2018’de de iki kez Hollanda Savcılığı’na yapılan başvuruların reddedildiği aktarıldı.

Hollanda Savcılığının, geçen yıl olayı araştırdığı ve soruşturmanın devam etmesi için bir sebep olmadığı kanısına vardığı bilgisi paylaşıldı.

Araştırmada, ABD Savunma Bakanlığı’nın söz konusu operasyonda, 70 sivilin hayatını kaybettiğini doğruladığı, Hollanda Savunma Bakanlığı’nca ise ülkenin hava operasyonuna dahil olduğu konusunda henüz doğrulama gelmediği belirtildi.

Bu yıl Temmuz ve Eylül ayında Irak’ta kurban yakınlarıyla görüşüldüğü ifade edilen araştırmada, hava saldırısı düzenlenen fabrikanın etrafında mülteci kampları bulunduğu ve bu bilindiği halde saldırının gerçekleştirildiğinin ortaya çıktığı bildirildi.

Operasyonda, siviller arasında ölenlerin daha fazla olduğu ve yüzlerce yaralının yanı sıra 23 çocuğun da hayatını kaybettiği kaydedildi.

Hollanda DEAŞ’la mücadele bahanesiyle Irak’ta onlarca çocuğu katletti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bölgede köylerini terk etmiş binlerce kişinin haftalardır beklemekte olduğu yerde terör örgütü PKK/YPG ise buradakilere “DEAŞ” bahanesiyle kurşun yağdırdı. Can pazarına sahne olan Bagoz’dan gelen görüntüler yürekleri burktu.

Dehşet verici fotoğraflarda kadın ve çocukların öldürülme korkusuyla yüzlerce cesedin arasında bekleştiği görülüyor. Kamplar’da cesetleri defnedecek kimse de kalmadı. Yerel kaynaklar, birçok cesedin parçalanmamış olmasından hareketle, PKK’nın büyük çaplı bir infaz gerçekleştirmiş olabileceğine dikkat çekiyor.

ABD’nin silah olarak kullanımı yasak beyaz fosforla da bombardıman düzenlemesi nedeniyle hem DEAŞ’lılara hem de sivillere ait birçok cesedin yanmış, kömürleşmiş halde olduğu öğrenildi. PKK ve ABD, Suriye-Irak sınırındaki Bagoz beldesinde, bahçe ve kampların yer aldığı alanda sıkışan son DEAŞ’lı grupla 15 Şubat’ta tahliye konusunda anlaşmaya varmıştı. Anlaşma çerçevesinde o tarihten itibaren çok sayıda DEAŞ’lı beldeden ayrılarak teslim olmuştu.

ABD ve PKK, 300’den fazla cesedi kepçelerle gömdü ancak vahşet bununla da sınırlı kalmadı. Bombardımandan yaralı halde kurtulan 40’tan fazla sivil diri diri toprağa gömüldü.

Kamplarda halen toprağa verilmeyi bekleyen çok sayıda parçalanmış ceset olduğu belirtiliyor. ABD katliamından kurtulanlar da terör örgütü PKK’nın kurşunlarına hedef oluyor. Sadece Fırat’ın kıyısında bombardımandan kaçmaya çalışan 200’e yakın sivil, yaylım ateşine tutularak katledildi.

Bagoz’da son 10 gün içerisinde 2 bin, 1 aylık zaman diliminde ise 6 bini aşkın Müslüman katledildi. Ölenlerin büyük çoğunluğu, atılan fosfor bombalarıyla yanarak can verdi. Cesetlerin üzerinde dumanların tüttüğü saatlerde bölgedeki PKK’lılar ise ateş yakarak Nevruz kutlaması yaptı.

ABD ve PKK Deyrizor’da binlerce sivili öldürdü yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yargının tepki çeken kararları yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Saldırı, Müslüman azınlığın yoğunlukta olduğu Mindanao adasındaki Zamboanga kentinde, sabahın erken saatlerinde meydana geldi.

Ölen kişilerin o esnada camide uyuduğu öğrenildi. Kanlı eylem Katolik Kilisesi’ne düzenlenen saldırının yanı sıra Müslümanlara özerklik verilmesi için yapılan referandumun da ardından yaşandı.

Olaya ilişkin açıklama yapan ordu sözcüsü Gerry Besana, saldırının kilise eylemine misilleme olup olmadığının bilinmediğini, birden fazla ihtimali değerlendirdiklerini söyledi.

27 Ocak’ta, ülkenin güneyindeki Sulu Adası’nda bulunan bir Katolik kilisesini hedef alan iki ayrı bombalı saldırıda en az 21 kişi hayatını kaybetmiş, 71 kişi de yaralanmıştı. Terör eylemi terör örgütü DEAŞ üstlenmişti.

Filipinler’de camiye el bombalı saldırı düzenlendi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.