İşgalci İsrail askerleri Filistinli mahkumlara işkence ediyor. Geçtiğimiz günlerde 6 Filistinli tutuklu,  İsrail’deki Gilboa hapishanesinden firar etmişti. Filistinli mahkumlar, bir kaç gün sonra işgalci İsrail güçleri tarafından yakalanarak tekrar cezaevine gönderilmişti. Yakalanan dört mahkumdan ikisi, avukatları ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin sonucunda mahkumlar, İsrail güçleri tarafından işkenceye uğradığını bildirdi. Filistinli tutuklu Muhammed ve Mahmud el-Ardah, avukatları Halid ve Ruslan Mahacneh ile ayrı ayrı görüşme gerçekleştirdi. Muhammed el-Ardah’ın avukatı Halid Mahacneh, Filistin’de bir televizyon kanalında konuyla ilgili açıklama yaptı. Mahacneh, müvekkilinin bir “işkence yolculuğunda” olduğunu ifade etti. Mahacneh, Filistinli mahkum el-Ardah’ın 20 İsrail istihbarat görevlisi tarafından çıplak şekilde sorgulandığını ve tutukluluğu sırasında ağır şiddete maruz kaldığını söyledi.  Avukat Mahacneh, el-Ardah’ın gördüğü şiddet sonucunda sağ gözünden yaralandığını bildirdi. Tüm vücudunun kesiklerle ve yaralarla dolu olduğunu, ancak hiçbir şekilde tıbbi müdahalede bulunulmadığını kaydetti.

İsrail askerleri mahkumları acımasızca darbediyor

Avukat Ruslan Mahacneh, Muhammed el-Ardah’a yemek verilmediğini ve müvekkilinin uykusuz bırakıldığını söyledi. Filistinli el-Ardah’ın gün ışığına çıkarılmadığını söyleyen Mahacneh, “Benimle görüştüğünde öğleden sonra olup olmadığını sordu. Gece yarısı olduğunu bilmiyordu.” diye konuştu. Bir diğer avukat Avigdor Feldmann da yine geçtiğimiz günlerde hapishaneden kaçan, ancak daha sonra yakalanan mahkumlardan Zekeriya Zubeydi ile görüşme gerçekleştirdi. Feldmann, Zubeydi’nin de şiddete maruz kaldığını ve bu nedenle çenesi ile iki kaburgasının kırıldığını açıkladı. İsrail güçleri hapishaneden kaçan Filistinli mahkumları yakaladı.  Mahkumlar, “Kaçmak, kaçışa yardım etmek, saldırı hazırlığında bulunmak, düşman bir örgüte üye olmak ve yardım etmek” suçlarından yargılanacak.

Filistinli tutuklular nasıl kaçmıştı?

İsrail resmi yayın kuruluşunun haberine göre, 6 Filistinli mahkum ülkenin kuzeyindeki Gilboa Hapishanesi’nden kazdıkları tünellerden firar etmişti. Hapishaneden kaçan Filistinli mahkumların Fetih örgütünün silahlı kanadı El-Aksa Şehitleri üyesi Zekeriya ez-Zebidi ve İslami Cihad örgütü mensubu Yakub Nufeyat ile Muhammed Kasım el-Arıda, Yakub Mahmud Kadri, Eyhem Fuad Kemamci, Mahmud Abdullah el-Arıda adındaki 5 kişiden oluştuğu açıklanmıştı. Filistinli tutukluların, cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları ve 10 metrelik bir tünel kazdıkları bildirilmişti. İsrail askerleri arama çalışmalarını helikopterler ve insansız hava araçlarıyla yapmıştı.

İşgalci İsrail askerleri Filistinli tutuklulara zulmediyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İngiltere çocuk istismarı ve şiddeti vakalarıyla çalkalanıyor. Çocukların Cinsel İstismarına İlişkin Bağımsız Soruşturma, 1960-1990 yılları arasında İngiltere Lambeth‘teki bakımevlerinde kalan yüzlerce çocuğun zulüm ve cinsel istismara maruz kaldığını belgeledi. Yapılan açıklamalarda yetkililerin yıllarca duruma sessiz kaldığı vurgulandı. Soruşturmada 1960’lı yıllara kadar uzanan olaylar mercek altına alındı. Olayların geçtiği adresler olarak gösterilen Angell Road, South Vale Assessment Centre, Shirley Oaks kompleksi, Ivy House ve Monkton Street olmak üzere 5 bakımevi incelendi. Soruşturma sonunda kaydedilen açıklamalara göre Güney Londra’da yer alan Shirley Oaks ve South Vale’in şiddet ve cinsel saldırılara izin verilen acımasız yerler olduğu belirtildi. Raporda, bir başka bakımevi olan Angell Road’da da aralarında 5 yaşın altındaki çocukların da bulunduğu onlarca çocuğun sistematik olarak cinsel istismara maruz bırakıldığı aktarıldı. Çocukların Cinsel İstismarına İlişkin Bağımsız Soruşturma, onlarca yıldır süren istismarın anlaşılması zor bir ölçekte olduğunu rapor etti.

İstismara uğrayan çocukların çoğu siyahiydi

Soruşturma başkanı Prof Alexis Jay konuya ilgili açıklamalarda bulundu. Jay, “Yıllarca yatılı ve koruyucu bakımdaki çocuklar, anlaşılması zor seviyelerde zulüm ve cinsel istismara maruz kaldılar” diye konuştu. Ayrıca yapılan araştırmalara göre, bu evlerde kalan çocukların büyük çoğunluğunun siyahi olduğu belirtiliyor. Siyahi çocukların istismar ve işkencenin yanı sıra yıllarca ırkçı muameleye de maruz kaldığı ifade ediliyor. Çocuklara yapılan zulüm ve istismarın resmi kayıtların gösterdiğinden çok daha fazla olduğu da belirtiliyor.

Çocuklar istismar edilirken yetkililer sessiz kaldı

Soruşturmaya göre, bölge yetkilileri çocukların kaldığı evlerde şiddet ve cinsel saldırının gerçekleşmesine izin verdi. Hatta bilinen istismarcılara karşı harekete geçmedi. Rapor sonuçları bir başka gerçeği de gözler önüne serdi. Bu evlerde yaşayanların çoğu aile üyelerinin ellerinde şiddete ve ihmale maruz kaldıktan sonra bakıma alınan çocuklar olduğu ifade edildi. Bu çocukların yurtlardaki deneyimlerinin, evde öz aileleriyle yaşadıklarından daha kötü olduğu da belirtildi. Güvenlik görevlileri daha fazla suçun tespit edilmesine yol açabilecek kanıtları takip etmedeki başarısızlıklarından dolayı eleştirildi. Lambeth Belediyesi, korkunç istismarların yaşanmasındaki payından ötürü soruşturma komisyonundan özür diledi. Belediye 2016 yılında istismar mağdurlarından özür dileyerek bakımevlerinde zarar görenlere tazminat ödedi.

İngiltere’de yüzlerce çocuğun istismar edildiği ortaya çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

??İşgalci İsrail güçlerinin Filistinlilere yaptığı eziyet bitmek bilmiyor:

Filistinli bir çalışana saldırdılar.

Masum adamı tekmeleyerek yüzünü dağıttılar. pic.twitter.com/sIwlYTlL1d

— Yekvücut (@yekvucutcom) February 22, 2021

İsrail güçlerinin Filistinlilere yaptığı eziyet bitmek bilmiyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı tutuklu ve hükümlülere cezaevinde kötü muamele edildiği iddialarının asılsız olduğunu bildirdi.

Başsavcılıktan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bu hükümlü ve tutukluların kuruma kabulleri mevzuat çerçevesinde üst aramaları yapılarak, görevli doktorlar tarafından sağlık muayenelerinden geçirilmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Hükümlü ve tutukluların üst aramaları ve kurumdaki koğuşlarına konulmaları sırasında ve sonrasında kendilerine yönelik herhangi bir şiddet veya kötü muamelede bulunulması söz konusu değildir. İşkence iddiaları asılsızdır. Konuyla ilgili yapılan haber ve sosyal medya paylaşımları, kamuoyunu yanıltmaya ve yönlendirmeye yönelik, art niyetli, gerçek dışı paylaşımlardır.”

“Diyarbakır cezaevinde işkence” yalanı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İstihbarat servisleri ile ilgili şikayetleri inceleyen Soruşturma Yetkileri Mahkemesi, dört insan hakları örgütünün MI5 çalışanları ile ilgili başvurusunu değerlendirdi. İnsan hakları örgütleri, doğrudan hükümet için çalışmayıp istihbarat toplayan ajanlar ve muhbirlerin, aralarında cinayet ve işkencenin de bulunduğu suçları işlemesine izin verilmesinin, İngiliz yasaları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurmuştu. Konuya ilişkin olarak görüş bildiren hükümet, MI5’in ajanlar olmadan istihbarat toplayamayacağını ve terör saldırılarını engelleyemeyeceğini belirterek, ajanlara gerektiğinde suç işleme yetkisi tanınmasının gerekliliğine dikkat çekmişti.

Hükümet, söz konusu ajan ve muhbirlere yargı dokunulmazlığı verilmediğinin de altını çizmişti. İçişleri Bakanlığı, mahkemenin kararını memnuniyetle karşıladı. Yapılan açıklamada, gizli ajanların MI5’in “temel araçlarından” biri olduğu belirtilerek, çalışmalarının “ülkenin güvenliği” için gerekli olduğu kaydedildi. İnsan hakları örgütleri Privacy International, Reprieve, Pat Finucane Merkezi ve Adaletin Kabulü Komitesi kararı temyize götüreceklerini açıkladı. Privacy International örgütünden Ilia Siatitsa kararı eleştirerek, “Soruşturma Yetkileri Mahkemesi, MI5’in muhbirlerine İngiltere’de aralarında şiddetin de bulunduğu ağır suçları işlemeleri için gizlice izin verebilmesine hükmetti” dedi.

İnsan hakları örgütleri, MI5’in 1990’ların başından beri başvurduğu bu uygulamasının, eski Başbakan Theresa May’in 2018 yılında bu uygulamanın varlığını teyit etmesi ile ortaya çıktığını belirtiyor. Örgütler, İrlandalı avukat Pat Finucane’in Belfast’daki evinde İngiltere yanlısı militanlar tarafından 1989’da öldürülmesine ilişkin bir rapora atıfta bulunuyor. 2012 tarihli rapor, devletin aktörlerinin katkısı olmaksızın avukatın öldürülemeyeceğine işaret ediyordu.

İngiltere’den ajanlara cinayet ve işkence izni çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Zubaydah yaptığı çizimlerde söz konusu işkence yöntemlerinin çoğunun ilk kez kendisinde denendiğini, ABD istihbarat servisi CIA görevlilerinin bunu Tayland’daki üslerinde Ağustos 2002’de yapmaya başladığını belirtiyor.

Bugüne kadar suç teşkil edecek herhangi bir eylemde bulunduğu kanıtlanamayan 48 yaşındaki Zubaydah, çizdiği sekiz farklı görselde her işkence yöntemini farklı başlık altında tanımlıyor. Kutuda hapsetme, basınçlı suyla işkence, vücudu parmaklıklara kilitleyerek germe, kafası kutuya geçilmiş bir şekilde sandalyeye kelepçeleme, elleri kelepçeli şekilde duvara başını çarpma gibi başlıklar kullanan Zubaydah’ın her görselde vücudunun çırılçıplak ve başının kazınmış olduğu en dikkat çeken ayrıntılar arasında.

Zubaydah New York Times’ın haberleştirdiği raporda en kötü işkence yöntemlerinden birinin uykusuz bırakma olduğunu belirtiyor. Zubaydah, elleri ve ayaklarının ters bir şekilde kelepçelendiğini, her fırsatta yüzüne su döküldüğünü ve dar bir alanda hapsedilerek 2-3 hafta kadar uykusuz kaldığını söylüyor.

Filistin asıllı mahkum tam 83 defa vücudunun yatağa bağlandığını ve yüzüne su dökülmek suretiyle boğulma tehlikesi geçirdiğini ifade ediyor. Olayı araştıran ABD’li Başsavcı Jay S. Bybee’ye göre ise Zubaydah, yaklaşık 11 gün boyunca CIA görevlileri tarafından işkence edilerek uykusuz bırakıldı. Zubaydah ayrıca vücudunun zar zor sığdığı küçük bir kutuya konulan Guantanamo’daki ilk mahkum olduğunu belirterek, “Beni küçük bir kutunun içerisine kitlediler. Ben buna köpek kutusu adını veriyorum. Kutuya oturmaya çalışıyorum ancak nafile. Kutu çok dar. Kıvrılmak istiyorsun ancak ellerin ve ayakların kelepçeli olduğu için bunu da yapamıyorsun. Çünkü çok sıkı bir şekilde bağlanmış. Bu çok acı verici bir deneyimdi. Bilinçsiz bir şekilde sürekli çığlık atıyordum.” diyor.

Guantanamo’da dehşet verici işkenceler yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Düzensiz göçmenler, Yunan hudut birliklerinin kendilerini darbettiğini öne sürdü. Düzensiz göçmenlerden Pakistan uyruklu Seyit Habib, gazetecilere yaptığı açıklamada, Yunan askerlerinin kendilerini darbettiğini, ayakkabı ve cep telefonlarını alarak Türkiye tarafına attıklarını iddia etti. Meriç Nehri’nden kayıkla Türk tarafına zorla götürüldüklerini öne süren Habib, “Biz kalabalıktık, hepimize vurdular, telefonumuzu, paramızı aldılar, yemek vermediler, bizi botla nehirden bu tarafa attılar.” dedi.

Bu son olay, Yunanistan’ın yasa dışı geçiş yapan düzensiz göçmenleri zorla geri gönderdiği iddialarını yeniden gündeme getirdi. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı konumundaki Edirne’de bu yıl önceki yıllara oranla yakalanan düzensiz göçmen sayısında artış yaşandı. Yakalananlardan bir bölümü, Yunanistan’ın uluslararası sözleşmelere aykırı olarak Meriç Nehri üzerinden Türkiye’ye zorla geri gönderdiği öne sürülen düzensiz göçmenlerden oluştu.

Güvenlik kaynakları, Yunanistan sınır güçlerinin son aylarda yakaladıkları düzensiz göçmenleri Cenevre Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve BM İşkenceye Karşı Sözleşmesi’ne aykırı olarak Meriç Nehri üzerinden zorla geri gönderdiklerini belirtti. Hukuksuz uygulamanın son aylarda arttığı bildirildi. Darp nedeniyle kimi zaman bitkin kimi zaman yaralı halde bulunan düzensiz göçmenlerin çoğu Uzunköprü, Keşan ve Edirne’deki hastanelerde tedavi altına alındı. Düzensiz göçmenler, ifadelerinde Yunanistan hudut birliklerinin kendilerini döverek yarı çıplak halde Meriç Nehri’nden Türkiye’ye zorla geri gönderdiğini öne sürdü.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Yunanistan’ın düzensiz göçmenleri karadan ve denizden Türkiye’ye geri ittiği belirtilerek, Yunan makamlarına, bu durumu inkar etmek yerine uluslararası hukuka aykırı bu uygulamayı düzeltme çağrısında bulunulmuştu. Açıklamada, 2018’de 11 bin 867, bu yılın ilk 10 ayında ise 25 bin 404 düzensiz göçmenin Yunanistan’dan Türkiye’ye itildiği bildirilmişti.

Daha önce de zorla geri gönderildiklerini iddia eden pek çok düzensiz göçmenin vücutlarındaki darp izleri görüntülenmişti. Şubat ayında Yunanistan sınırında Pakistanlı iki düzensiz göçmen yarı çıplak halde ve darbedilmiş bulunmuştu. Düzensiz göçmenler, Yunan sınır güvenlik güçlerinin kendilerini dövdüğünü, para ve elbiselerini alıp Türkiye’ye zorla gönderdiğini iddia etmişti. Edirne’de jandarma ekiplerince yarı baygın, darbedilmiş ve yarı çıplak halde bulunan Süfyan Muhammet (26) ve Ali Bali (18) hastaneye götürülmüş, bitkin haldeki iki Pakistanlının sırtlarındaki derin yaralara müdahale edilmişti. Süfyan Muhammet, “Çok zulmetti Yunan bize. Canları istedikçe dövdüler, Türkiye’ye zorla attılar.

Burada bize asker çok iyi davrandı. Elbiselerimize el koydukları için yarı çıplaktık, burada bize elbise buldular, karnımızı doyurdular, hastaneye götürdüler. Allah razı olsun.” açıklamasında bulunmuştu.

İşkenceci Yunanistan göçmenleri zorla Türkiye’ye yolluyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yunan sınır güvenlik görevlilerince Türkiye’ye yaralı halde zorla geri gönderilen Irak ve Mısır uyruklu düzensiz göçmenler Edirne’de tedavi altına alındı. Edirne Jandarma Komutanlığı ekipleri, denetimleri sırasında yarı çıplak ve bitkin halde bulduğu Mısır ve Irak uyruklu düzensiz göçmenleri hastaneye götürdü.

Vücutlarındaki plastik mermi ve sopa ile darp izlerinin derin yaralar oluşturduğu düzensiz göçmenler İbrahim Hıdır, Hasan Mahmut ve Ahmet Samir hastanede tedavi edildi.

Anadolu Ajansı’na konuşan Irak uyruklu İbrahim Hıdır, Dimetoka’da kendisini sınırda yakalayan Yunan güvenlik güçlerinin kötü muamelesine maruz kaldığını ve sonra da nehir üzerinden Türkiye’ye zorla gönderildiğini ileri sürdü.

Sırtlarında darp izleri görülen diğer düzensiz göçmenler Mahmut ve Samir de darp edilmelerinin ve kıyafetlerinin alınmasının ardından zorla Türkiye’ye geri gönderildiklerini iddia etti.

“Geri itme/push back” olarak da adlandırılan uygulamanın, son zamanlarda Yunanistan tarafından sıkça uygulandığı ileri sürüldü.

Güvenlik kaynakları, Yunanistan hudut güçlerinin son aylarda yakaladıkları düzensiz göçmenleri Cenevre Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmesi’ne aykırı olarak, Meriç Nehri üzerinden Türkiye’ye geri gönderdiklerini belirtti.

Yunanistan’ın işkence ettiği göçmenlere Türkiye sahip çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

67 yaşındaki Ramiz Tiro, 1994 yılında Bosna-Hersek’teki savaş sırasında Hırvat askerleri tarafından toplama kamplarına alındı daha sonra serbest bırakıldığında ise bir hayvan gibi hissetti.

Açlıktan ve susuz kaldığından dolayı 33 kilo vermişti. 262 gününü cehenneme benzettiği bir yerde geçirdiği zaman zarfında bir insan olarak nasıl hissedildiğini unutmuştu.

Tiro, El Cezire’ye “Hayatta kalmayacağımı sandım çünkü umudumu yitirirmiştim.” açıklamasında bulundu.

“Çok fazla işkence gördüm, beni bir hayvana dönüştürdüler. Psikolojik [işkence], açlık, susuzluk, durmak bilmeyen işçilik, savaşlar arasında ön cephede çalıştırıyorlardı. Hayatta kalmayacakmış gibi hissettim. ”

Tutuklular, HVO kazma çukurları, bina kaleleri ve ölü bedenleri toplamak için ön saflarda tehlikeli çalışmalar yürütmek zorunda kaldılar. Uluslararası Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 2017’de (ICTY) onaylandığı gibi, canlı kalkan olmakla zorlandılar.

Bazı tutuklular kendi idrarını içmeye bazıları da ayakkabı cilası ve ot yemeye zorlandı.

Hırvat toplama kamplarındaki Boşnakların yürek burkan hikayesi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.