KKTC arşivleri | Yekvucut Akıl ve vicdan sahiplerine Tue, 06 Oct 2020 12:32:51 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://yekvucut.com/wp-content/uploads/2022/11/favicon_yek.png KKTC arşivleri | Yekvucut 32 32 Türkiye, KKTC halkını su ile kavuşturuyor https://yekvucut.com/ekonomi-gercekleri/turkiye-kktc-halkini-su-ile-kavusturuyor/ Tue, 06 Oct 2020 12:32:51 +0000 http://yekvucut.com/?p=34762 8 Ocak’ta KKTC Su Temin Projesi Deniz Geçişi İsale Hattı’nda meydana gelen arızanın Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından...

Türkiye, KKTC halkını su ile kavuşturuyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
8 Ocak’ta KKTC Su Temin Projesi Deniz Geçişi İsale Hattı’nda meydana gelen arızanın Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen onarım çalışmaları sona erdi.

Projenin boru hatlarında meydana gelen arızanın giderilmesiyle ilgili Anamur açıklarında gerçekleştirilen, kalıcı çözüm üretmek amacıyla projede bazı değişikliklerin yapıldığı ve toplamda 6 geminin katıldığı çalışmalar başarıyla tamamlandı.

Türkiye’den KKTC’ye su akışının yeniden başlaması ve suyun 24 saat içerisinde KKTC geneline yeniden verilmesi bekleniyor.

Türkiye, KKTC halkını su ile kavuşturuyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye’den KKTC’ye salgın desteği: 117 milyon lira aktarılacak https://yekvucut.com/ekonomi-gercekleri/turkiyeden-kktcye-salgin-destegi-117-milyon-lira-aktarilacak/ Wed, 30 Sep 2020 09:04:27 +0000 http://yekvucut.com/?p=34561 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, KKTC Başbakanı Ersin Tatar ile görüştü. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen görüşmede, Türkiye ile KKTC arasındaki su boru...

Türkiye’den KKTC’ye salgın desteği: 117 milyon lira aktarılacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, KKTC Başbakanı Ersin Tatar ile görüştü. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen görüşmede, Türkiye ile KKTC arasındaki su boru hattındaki arızanın giderilmesi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının getirdiği daralma nedeniyle KKTC kamu maliyesinde ortaya çıkan sorunlar ve Lefkoşa’da yapımı devam eden Acil Durum Hastanesi inşaatı konuları ele alındı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “Kovid-19 şartlarından kaynaklı içinde bulunduğunuz durum var. Değerlendirdik ve sonuç itibarıyla bugün akşam bunun kararını aldık. KKTC’ye 117 milyon lira aktarıyoruz.” dedi.

Oktay, Pandemi nedeniyle sınıfta eğitim almanın mümkün olmadığını, uzaktan eğitimin son derece önemli olması sebebiyle, Türkiye’nin KKTC’ye teknolojik imkanlarını aktaracağını belirtti. Oktay, “KKTC’deki çocukların uzaktan eğitimlerine yönelik 9 milyon lira destek aktaracağız.” açıklamasını yaptı.

Türkiye’den KKTC’ye salgın desteği: 117 milyon lira aktarılacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
“Türk milleti Mustafa Akıncı’ya haddini sandıkta bildirecektir” https://yekvucut.com/feto-gercekleri/turk-milleti-mustafa-akinciya-haddini-sandikta-bildirecektir/ Sat, 08 Feb 2020 17:42:24 +0000 http://yekvucut.com/?p=27559 İngiliz The Guardian gazetesine verdiği röportajda Türkiye aleyhine konuşan ve Rum Kesimi’nden destek isteyen Mustafa Akıncı’ya Türkiye’den ve KKTC’den tepki...

“Türk milleti Mustafa Akıncı’ya haddini sandıkta bildirecektir” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
İngiliz The Guardian gazetesine verdiği röportajda Türkiye aleyhine konuşan ve Rum Kesimi’nden destek isteyen Mustafa Akıncı’ya Türkiye’den ve KKTC’den tepki yağdı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Mustafa Akıncı’ya tepkisini:  “Her şartta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yanında olan, hak ve menfaatlerini koruyan Türkiye Cumhuriyeti için kullanılan ifadeleri kınıyorum. Küçük hesaplar ve vizyonsuz siyasi yaklaşımlarla KKTC’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin seçim malzemesi yapılmasına asla müsaade edilmeyecektir.” sözleriyle gösterdi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Şehitlerin aziz ruhlarını incitecek bu tür açıklamalar Türk milleti nezdinde kredisini tüketmiş bir siyasetçinin bireysel beka kaygısının yansıması olarak görülebilir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yabancı bir medya kuruluşuna verdiği röportajda kullandığı malum ifadeleri en sert biçimde kınıyoruz.

Şımarık çocuklar gibi

Türk olmayan muhatapları karşısında misafirliğe gidince şımarıklık yapmaya başlayan çocuklar gibi davranan bu zatın, Kıbrıs Türkü’nün ve kahraman askerlerimizin canları pahasına korudukları o koltukta oturmayı hak etmediği ortadadır. Kimsenin bir karış toprağında gözü olmayan Türkiye Cumhuriyeti, ne yüzlerce yıllık Türk vatanı olan Kıbrıs’ın, ne de Mavi Vatan’ın kimseye peşkeş çekilmesine asla müsaade etmeyecektir. Türk milleti, Mustafa Akıncı’ya haddini bildirecek, bu hadsizliğin cezasını en ağır biçimde sandıkta verecektir.”

Devlet Bahçeli: Akıncı istifa etmeli

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yazılı basın açıklaması ile Rum Kesimi’nden medet uman Mustafa Akıncı’ya sert tepki gösterdi.

Devlet Bahçeli yazılı açıklamasında: “Kıbrıs Türklüğünün tarihsel hak ve çıkarlarını namuslu şekilde savunmak yerine, Akdeniz’de karanlık hesap yapan küresel emperyalizmin değirmenine su taşıyan ve Rumların stratejik hesaplarına hizmet eden bu şahıs milli gerçeklerden bütünüyle kopmuştur.

Ana vatan-yavru vatan ayrımına karşı çıkan, Türkiye’ye ekonomik bağımlılığı azaltmak için Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin desteğine ihtiyaç duyduğunu küstahça seslendiren ve gizli niyetlerini itiraf eden Akıncı ENOSİS’in yörüngesine çoktan girmiştir.

Kıbrıs Türklüğünü Rum planlarına zincirleyip tutsak etmek maksadıyla elinden geleni ardına koymayan Mustafa Akıncı Türkiye’ye ve Türk milletine şükran duyması gerekirken sırtını dönmüş, yüzünü de zalimlere çevirmiştir. Bu ayıp ve ahlaksızlığın hiçbir vicdanda, hiçbir siyasi anlayışta yeri olamayacaktır. Mustafa Akıncı’nın işgal ettiği koltuğa layık olmadığı açıktır. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığından derhal istifa ederek emaneti Kıbrıs Türklüğünün iradesine tevdi etmesi kaçınılmaz ve hayati bir sorumluluktur. Akıncı ve yandaşları unutmamalıdır ki Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.

KKTC Başbakanı Ersin Tatar: Akıncı seçim yatırımı yapıyor

KKTC’nin Kıbrıslı Türklerin iradesiyle yaşaması ve yücelmesi için kurulduğunu belirten Tatar, “Sayın Akıncı’nın buna rağmen ‘Türkiye’nin KKTC’yi vilayet yapacağı’ gibi bir iddia ileri sürmesi temelsizdir. Biz eminiz ki halkımız kendisine hiçbir yararı olmayan bu tutuma gereken yanıtı Sayın Akıncı’yı seçmeyerek sandıkta gösterecektir.

Mustafa Akıncı İngilzi gazetesine Türkiye’ye şikayet etmişti

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 6 Şubat’ta The Guardian gazetesine verdiği röportajda, Ada’da federal bir çözüme tez zamanda varılmadığı takdirde bölünmüşlüğün kalıcı hale geleceğini ifade etmişti.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiyi “ana vatan-yavru vatan” olarak tanımlamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olduğunu iddia eden Mustafa Akıncı, bu görüşe katılmadığını belirterek Akıncı, Türkiye ile “bağımsız ve kardeşçe” ilişkiler istediğini vurgulamıştı.

Akıncı, KKTC’nin, Türkiye’ye ekonomik bağımlılığını azaltması için daha fazla şey yapması gerektiğini, bunun için de Güney Kıbrıs Rum Kesiminin desteğine ihtiyacı olduğunu savunmuştu.

Ada’nın kuzeyinin “Kırım tarzı ilhak ihtimali” sorusunu “korkunç” ifadesiyle cevaplayan Akıncı, bunun Türkiye’nin çıkarlarına da aykırı olduğunu söylemişti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Suriye’deki Fransız mandasına bağlı Hatay Cumhuriyeti’nin 1939’da referandumla Türkiye’ye bağlanmasını kabul eden Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’e atıfta bulunarak, “İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım.” ifadesini kullanmıştı.

 

“Türk milleti Mustafa Akıncı’ya haddini sandıkta bildirecektir” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye Akdeniz’deki zengin enerji kaynaklarındaki hakkını koruyacak https://yekvucut.com/ekonomi-gercekleri/turkiye-akdenizdeki-zengin-enerji-kaynaklarindaki-hakkini-koruyacak/ Wed, 15 May 2019 13:29:26 +0000 http://yekvucut.com/?p=23063 Doğu Akdeniz’de zengin enerji kaynaklarının keşfedildi. Akdeniz sularındaki enerji kaynaklarının keşfiyle dünya gündemine giren bir gerginlik boy verdi. Peki sorunun...

Türkiye Akdeniz’deki zengin enerji kaynaklarındaki hakkını koruyacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Doğu Akdeniz’de zengin enerji kaynaklarının keşfedildi. Akdeniz sularındaki enerji kaynaklarının keşfiyle dünya gündemine giren bir gerginlik boy verdi.

Peki sorunun kaynağı nedir? Akdeniz’deki gerginliği sebepleri neler?

Enerjide bağımlılık pek çok ülkenin sorunu. Son yıllarda keşfedilen Doğu Akdeniz’deki zengin doğal kaynaklar ise enerjide dışa bağımlılığı azaltmak isteyen güçleri bu noktaya yöneltti.

Bölgede aramalar ilk olarak İsrail Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde gerçekleşti.

2009’da Tamar’da, 1 yıl sonra da Levant Havzasında 900 milyar metreküplük hidrokarbon rezervi bulundu.

2011’de de Kıbrıs açıklarında 198 milyar metreküplük Afrodit sahası keşfedildi.

Münhasır bölge krizi hangi noktalarda yaşanıyor?

2002’den bu yana Doğu Akdeniz’de başta Mısır olmak üzere diğer kıyıdaş ülkeler Lübnan, Suriye ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları yapmaya başladı.

Türkiye bu anlaşmaların Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’nin haklarını çiğnediğini öne sürdü. Ve konu BM’ye taşındı. Türkiye kendi münhasır ekonomik bölge haritalarını BM nezdinde onaylattı.

Türkiye’nin BM nezdinde itirazlarına rağmen Güney Kıbrıs, 2007’nin başında 13 adet arama sahası ilan etti. Büyük petrol şirketlerine ruhsat vermeye başladı.

Türkiye de Doğu Akdeniz’de kendi ekonomik bölgesinde Kuzey Kıbrıs’ta adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) arama ruhsatı verdi.

Kıbrıs’ın 13 parselinden 1, 4, 5, 6 ve 7 no’lu parsellerin bir bölümü, Türkiye’nin TPAO’ya ruhsat verdiği bloklarla kesişiyor.

3 no’lu parsel ise Kuzey Kıbrıs’ın TPAO’ya verdiği ayrıcalıklı alan ile çakışıyor.

Doğu Akdeniz’deki rezerv miktarı

Levant Havzası’nda 1,7 milyar varillik petrol ve 3,45 trilyon metreküp gaz tespit edildi.

2015’te Mısır’daki Zohr’da 850 milyar metreküplük gaz bulundu.

Şubat 2019 Kıbrıs açıkları 10. parselde 141 ila 226 milyar metreküp hidrokarbon keşfedildi.

Söz konusu gaz Türkiye’nin 572, Avrupa’nın 180 yıllık gaz ihtiyacı karşılanabilir. Tespit edilen gazın önemi pek çok ülkenin sahada söz sahibi olmaya çalışmasına neden oluyor.

Gerginlik nasıl büyüdü?

ABD’nin Noble ve Exxon Mobil şirketlerinin yanı sıra İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri Kıbrıs ile yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde bölgede faaliyetlerini devam ettiriyor.

Exxon Mobil’in 2018 sonunda Kıbrıs Adası’nın güney tarafında yer alan 10 numaralı parselde doğalgaz aramaya başlaması gerginliği daha da artırtı.

İtalya ise Yunanistan ve İsrail ile East Med (İİST MED) boru hattı projesini imzaladı. Proje, İsrail kıyılarından çıkarılan gazın Güney Kıbrıs ve Girit üzerinden Yunanistan’a taşınmasını öngörüyor. Boru hattının İtalya’nın Otranto bölgesine ulaşması planlanıyor.

Türkiye’den yanıt gecikmedi

Kıbrıs’ın bu hamlesine yanıt gecikmedi. Türkiye sondaj gemisi Fatih’i Türk savaş gemilerinin korumasında Akdeniz’e çıkardı.

Kendi kıta sahanlığında kalan bölgelerde doğalgaz arama faaliyetlerine başladı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) temaslarda bulunan Çavuşoğlu, Türkiye’nin gerekli adımları attığını ve KKTC’nin ruhsat verdiği alanlarda sondaj ve araştırma gemilerinin faaliyetlerine başladığını söyledi.

Türkiye’nin sondajlara başladığını açıklaması Rum tarafında geniş şekilde yer aldı. Rum medyası, ”Türkiye münhasır ekonomik bölgesinde sondaj tehditlerini hayata geçiriyor“ manşetlerini attı. Rum Yönetimi de BM Güvenlik Konseyi, ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği nezdinde girişimler başlatmıştı.

Politis gazetesi, Fatih gemisinin, “Akama Burnu”ndan 45 deniz mili batıda 3 Eylül tarihine kadar sondaj gerçekleştireceğini yazdı.

Rum yönetimi, ilan ettiği münhasır ekonomik bölgelerde uluslararası enerji firmalarına ruhsat vererek doğalgazın taşınmasında da Türkiye ve Kıbrıs Türklerini dışlama girişimi başlatmış oldu. Fatih sondaj gemisi bölgede faaliyete geçince Rumlar gemi mürettebatını tutuklamakla tehdit etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Doğu Akdeniz’de soydaşlarımızın haklarını arıyoruz

Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Kıbrıs Türk halkını yok sayan, siyasi eşitliği temelden yok sayan ve Kıbrıs Türk halkının iradesini yok sayan bir çözümü bizim kabul etmemiz mümkün değil. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte yapıcı tutumumuzu sergileyeceğiz ama Kıbrıs Türk halkının, KKTC’nin ve Türkiye´nin haklarını korumak için ne yapılması gerekiyorsa onu da birlikte yapacağız” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, “Özellikle de Doğu Akdeniz’de, Güney Doğu Akdeniz’de Kuzey Kıbrıs’taki soydaşlarımızın hakları neyse bu haklarını orada garantör bir ülke olarak aramanın gayreti içindeyiz.” şeklinde açıklamada bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve bakanların yaptığı açıklamalarından da anlaşıldığı gibi Türkiye ve KKTC, Doğu Akdeniz’de var olan haklarını korumakta kararlı.

Türkiye Akdeniz’deki zengin enerji kaynaklarındaki hakkını koruyacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye’nin kararlı duruşu Rumları ve İtalyan şirketi dize getirdi https://yekvucut.com/feto-gercekleri/turkiyenin-kararli-durusu-rumlari-italyan-sirketi-dize-getirdi/ Fri, 23 Feb 2018 08:36:41 +0000 http://yekvucut.com/?p=15315 Kıbrıs’ta Rumlar adına hukuksuz arama yapmak için gelen ‘Saipem 12000’ gemisi Türk savaş gemisinin kararlılığı karşısında geri adım atmak zorunda...

Türkiye’nin kararlı duruşu Rumları ve İtalyan şirketi dize getirdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Kıbrıs’ta Rumlar adına hukuksuz arama yapmak için gelen ‘Saipem 12000’ gemisi Türk savaş gemisinin kararlılığı karşısında geri adım atmak zorunda kalmış. Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge’sinde arama yapmak için bölgeye gönderilen İtalyan ENI şirketine ait ‘Saipem 12000’ adlı yüzen dev petrol platformu ile engelleme yapan Türk savaş gemilerinden birinin çarpışmanın eşiğinden döndüğü ortaya çıktı. Türk savaş gemisinin komutanı ile ‘Saipem 12000’nin kaptanı arasındaki telsiz konuşmalarında, Türk tarafından geri adım atmaması dev gemiyi durdurdu.

Doğan Haber Ajansı’ndan Sefa Karahasan’ın diplomatik kaynaklardan edindiği bilgilere göre, ENI’ye ait ‘Saipem 12000’ adlı gemi, araştırma yapmak için Akdeniz’deki 3’üncü bölge olarak bilinen alana hareket etti. Ankara’nın bölgede Rumların doğalgaz aramasına ‘kesinlikle müsaade edilmeyeceği’ kararının ardından Türk savaş gemileri yola çıktı. Doğalgaz araştırma gemisi ‘Saipem 12000’ bölgeye yaklaştığında, karşısında Türk savaş gemilerini buldu. Gemi yoluna devam etmek isteyince Türk savaş gemilerinden biri, rotasını ‘Saipem 12000’e doğru çevirdi.

“Birlikte batacağız” 

Bunun üzerine paniğe kapılan İtalyan şirketine ait geminin kaptanı, Türk savaş gemisi ile telsiz bağlantısı aracılığıyla acil iletişime geçti. Saipem’in kaptanı, Türk savaş gemisinin kaptanı arasında şu konuşma geçti.

Saipem 12000: “Önümüzden çekilin yoksa birlikte batacağız.”

Türk savaş gemisi: “Hızımızı ve rotamızı kontrol edemiyorum.”

Saipem 12000: “Hızınızı ve motorunu kontrol ediyorsun. Ben bunu açık gözle görebiliyorum.” diye konuştu.

Ancak Türk savaş gemisi rotasını değiştirmedi. Bu hamle karşısında araştırma gemisinin kaptanı, “Tamam, rotamı değiştiriyorum” diyerek gemiyi bölgeden uzaklaştırdı.

İtalya’nın savaş gemisi de fayda etmedi

İtalya da NATO görevinde Akdeniz’de bulunan bir firkateynini, ‘Saipem 12000’yi koruması amacıyla bölgeye gönderdi. Ancak İtalyan firkateyni, Türkiye’nin bölgedeki kararlı duruşu karşısında rotasını Beyrut limanına çevirdi. ENI de bölgede doğalgaz aramaktan vazgeçti.

Türkiye’nin kararlı duruşu Rumları ve İtalyan şirketi dize getirdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Rum yönetimi Türk otellerine geçişi yasakladı https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/rum-yonetimi-turk-otellerine-gecisi-yasakladi/ Mon, 25 Sep 2017 09:55:18 +0000 http://yekvucut.com/?p=9748 Rum Dışişleri Bakanlığı’nın deniz ve havalimanlarına 3 ay önce gönderdiği yasak yönetmeliği, bir grup İsrailli turistin Rum tarafındaki Larnaka havalimanına...

Rum yönetimi Türk otellerine geçişi yasakladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Rum Dışişleri Bakanlığı’nın deniz ve havalimanlarına 3 ay önce gönderdiği yasak yönetmeliği, bir grup İsrailli turistin Rum tarafındaki Larnaka havalimanına inişlerinin ardından Rum kesimine sokulmaması sonucu ortaya çıktı. KKTC’ye girmek için Rum havalimanını kullanmak zorunda olan turistler, “Nerede kalacaksınız?” sorusu üzerine Rumların kara listeye aldığı KKTC’deki otellerden birinin adını söyleyince sınırda durduruldu.Bunun ardından Kıbrıs Rum kesimindeki İsrail büyükelçiliği devreye girdi. İsrail elçiliğinin sert tepkisi üzerine Rum yetkililer turistlerin geçişine izin verdi, ancak bu olay KKTC otellerine uygulanan yasağı da gün yüzüne çıkarmış oldu.
AB vatandaşları kapsam dışında
Rum Dışişleri Bakanlığı, deniz ve limanlarında uygulanmaya başlayan yasağa gerekçe olarak, 206 otelin 1974 sonrasında Kıbrıs Rum mülkü üzerine inşa edilmesini gösterdi. Bakanlık, geçen yıl Rum deniz ve havalimanlarını kullanarak Rum kesimine gelen yaklaşık 250 bin turistin kara yolunu kullanarak KKTC’ye geçtiğine dikkat çekti. Rumların yasağı, Ada’ya gelen AB vatandaşlarını kapsamıyor. Yasaktan en fazla İsrail’den KKTC’ye gelen turistler etkilenecek.
KKTC önlemini charter seferleriyle alacak
KKTC Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu, Rumların yasak kararına hızlı bir şekilde önlem alacaklarını belirterek, “Türkiye Dışişleri’nden bir heyet Ada’ya geliyor. Yasağa verilecek tepki ve alınacak tedbirleri ele alacağız. İsrailli turistlerin Rum limanlarını kullanmadan, charter seferleri ile Türkiye üzerinden KKTC’ye getirmeyi planlıyoruz. İsrail’den charter seferlerine özel teşvikler uygulayacağız” dedi.

Rum yönetimi Türk otellerine geçişi yasakladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
KKTC, evini FETÖ’nün karargâhı yapan Nazlı Ilıcak’ı vatandaşlıktan atacak https://yekvucut.com/feto-gercekleri/kktc-evini-fetonun-karargahi-yapan-nazli-ilicaki-vatandasliktan-atacak/ Mon, 11 Sep 2017 09:17:12 +0000 http://yekvucut.com/?p=9212 FETÖ’nün medya yapılanması davasında tutuklu yargılanan Nazlı Ilıcak’ın KKTC vatandaşlığından çıkarılacağı öğrenildi. 1995 yılında KKTC vatandaşlığına kabul edilen Ilıcak, 24 Nisan 2004...

KKTC, evini FETÖ’nün karargâhı yapan Nazlı Ilıcak’ı vatandaşlıktan atacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ’nün medya yapılanması davasında tutuklu yargılanan Nazlı Ilıcak’ın KKTC vatandaşlığından çıkarılacağı öğrenildi.

1995 yılında KKTC vatandaşlığına kabul edilen Ilıcak, 24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleşen Annan Planı ile ilgili referandum öncesinde şu açıklamalarda bulunmuştu:

“1995 yılında Girne’de Bellapais dedikleri bir manastırın yanında, eskiden ev olan bir lokantada yemek yedim. Adı ‘Abbey House’ olan bu lokantayı İngiliz eş cinsel bir çift işletiyordu ve KKTC’den ayrılacakları için lokantayı devretmek istiyorlardı. Fiyatı da Türkiye’ye göre daha düşük olduğu için burayı ev olarak satın aldım. İkametgâhım olunca vatandaşlık için de başvurdum ve kabul edildim. Muhtara seçmen kaydını yaptırdım, referandumda da Kıbrıs’ta olacağım ve oyunu kullanacağım. Kıbrıs’ın AB’ye girmesini olumlu bulduğum için oyum ‘evet’ olacak.”

FETÖ KKTC’deki evi karargâh olarak kullanmış

Nazlı Ilıcak’ın sahibi olduğu ev, FETÖ’nün KKTC yapılanmasının karargâhı olarak kullanıldı. Bu evde Türkiye’den gelen FETÖ mensubu yüksek rütbeli polis subayları ile KKTC polisinde görev yapan bazı polis subayları toplantılar yaptığı polis kayıtlarına geçti. FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz akşamı gerçekleştirdiği darbe kalkışmasından sonra ise evin tamamen boşaltığı belirtildi.

KKTC, evini FETÖ’nün karargâhı yapan Nazlı Ilıcak’ı vatandaşlıktan atacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Türkiye’nin Yeni Kıbrıs Politikası https://yekvucut.com/gundem/yeni-turkiyenin-yeni-kibris-politikasi/ Tue, 11 Jul 2017 11:28:32 +0000 http://yekvucut.com/?p=6784 50 senedir devam eden Kıbrıs müzakereleri yine sonuçsuz kaldı. Son süreç Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın göreve gelmesinin...

Yeni Türkiye’nin Yeni Kıbrıs Politikası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
50 senedir devam eden Kıbrıs müzakereleri yine sonuçsuz kaldı. Son süreç Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın göreve gelmesinin ardından başlamıştı. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin arabuluculuğunda Mayıs 2015’te yeniden başlayan müzakereler zaman zaman kesilmiş ancak herşeye rağmen nihai bir çözüme ulaşmak üzere KKTC Cumhurbaşkanı ve GKRK Lideri, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere dışişleri Bakanlarının katıldığı İsviçre’nin Crans-Montana kentindeki Kıbrıs Konferansı sonuçsuz dağıldı.

Bu bizim açımızdan sürpriz değildi. Kıbrıs Akdeniz’in en uzun sorunlarından. Bir dönem Rum Cumhurbaşkanlığının danışmanlığını da yapan Niyazi Kızılyürek’in şu tesbiti çok ilginç ve önemlidir;  “ Sorunun bu kadar uzamasının arkasında ilginç bir biçimde Kıbrıs Rum liderliğinin “tarihsel kaderciliği” ve “meşruiyeti hukuki çerçevede değil de tarihin derinliklerinde metafizik bir özsel haklılığa” dayandırıyor olmasıdır.”[1]

Artık Kıbrıs politikamızı yenilemek gerekmektedir. Türkiye bu müzakerelerin son olduğunu Rum kesiminin uzlaşmaz tutumunun devam etmesi halinde KKTC’nin kendi yolunu çizeceğini defalarca resmi düzeyde ifade etmiştir. Kıbrıs’ta federasyon tezi çökmüştür. Türkiye’de 50 senedir aşırı iyimserlikle, tarihi ve yaşanmış tecrübeleri görmezden gelerek kimi çevrelerce dayatılan federasyon fikrinin geçersizliği uluslararası camianın en yüksek temsilcilerinin tanıklığında ortaya çıkmıştır.

Bu tez Türkiye’deki pasifist kanadın tezi idi. Batı ile her hal ve şartta uyum içinde olma zihniyetinin diplomasideki yansıması idi. Kıbrıs konusunda AK Parti bazı algıları değiştirmiş olmakla beraber derinden gelen ve Türk hariciyesine sinen batı yanlısı Kıbrıs’ta federasyon fikrini değiştirememişti. İşte şimdi yeni Türkiye’nin yeni Kıbrıs politikası zamanıdır.

Türkiye’nin bir Kıbrıs meselesi vardır

Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs konusuna 1955 Londra Konferansından itibaren müdahildir. Bundan önce yani Lozan’dan itibaren (1923-1955) “Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktur”. Lozan sonrası Türkiye, Kıbrıs’ın İngiltere’nin elinde kalmasından memnundur. Ne zaman ki Adadan İngiltere’nin çıkmak istemesi ki bu hiçbir zaman olmayacaktır, Türkiye’yi harekete geçirerek, Adanın 300 küsur yıl hâkimi olarak kendisine iade edilmesini gündeme getirmeye başlamıştır. Kıbrıs’ta Türkiye’nin vazgeçilmez hayati haklarını uluslararası anlaşmalarla yeniden kazanan Demokrat Parti olmuştur. Dönemin Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakanı Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu anmak gerekmektedir. 1955’de müdahil olduğumuz Kıbrıs meselesi 1960’da neticelendirilmiş ve Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olmuşlardır. Türkiye de bu sistemin teminatçısı/garantör devleti olmuş ve 1878’den 82 sene sonra Kıbrıs’a askerlerini gönderebilmiştir.

Kıbrıs Cumhuriyeti 15-16 Ağustos 1960’da ilan edilirken bu devletin oluşmasını sağlayan Demokrat Parti siyasi kadrosu Yassıada’da yargılanmayı bekliyordu. Dahası Kıbrıs’ın diplomatik fatihi dönemin dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes bu başarılarını idam cezası ile ödeyeceklerdi.

Zihniyet değişimi

1960 askeri darbesi ve ardından gelişen siyasi olaylar Türkiye’nin Kıbrıs politikasını değiştirmiştir. İçerde darbe yapacak kadar şahin olanlar dış politikada güvercin olmayı tercih etmiş ve Kıbrıs’ı Makarios’un insafına terk etmişlerdir. Belki de askeri darbenin diyeti budur, bunu bilmiyoruz.

1960 Darbesinden itibaren Türk dışişlerindeki Fatin Rüştü Zorlu ekibi ve daha önemlisi zihniyeti tasfiye edilmeye çalışılmış, Türk Mukavemet Teşkilatı politik sebeplerle zayıflatılmış, Kıbrıs Türklerinin uyarıları dikkate alınmamış ve Rumların organize şekilde başlattıkları 1963 olaylarına Türkiye hazırlıksız yakalanmıştır. Kendi içine kapanan Türkiye Kıbrıs’taki gelişmeleri okuyamamış ve hazırlıklarını yapamadığı için Adadaki Anayasal durumun garantörü olarak var olan müdahale hakkını adeta BM’ye terk ederek Kıbrıs’taki Rum saldırılarına karşı BM Barış Gücünün Adaya gelmesine seyirci kalmıştır. Böylece DP’nin Kıbrıs üzerinde elde ettiği kazanımlar 1960’larda kullanılamamıştır.

Kıbrıs’ta Planlı eylemler

1963 yılı sonunda başlayan toplumsal olayların arkasında Makarios’un Kıbrıs Anayasasını değiştirerek Kıbrıs Cumhuriyetinin yapısını değiştirme teşebbüsü vardı. Fakat bugün Yunan yetkililerin anılarından öğreniyoruz ki Makarios’un Anayasa krizi aslında kontrollü ve Yunanistan ile koordineli bir hareketmiş. Nitekim Yunan Genelkurmayının Makarios planına göre atılacak adımlar şöyle sıralamaktadır:

“Birinci aşama Anayasanın olumsuz maddelerini değiştirmek. İkinci aşama: Garanti anlaşmalarını ortadan kaldırmak. Üçüncü aşama: Self determinasyon hakkını kullanmak. Dördüncü aşama: Yunan hükümetine başvurarak Kıbrıs’ı Yunanistan sınırları içine almayı kabul edip etmediğini sormak.” AKRİTAS planı EOKA örgütünce uygulanacaktı.

Yukarda sayılan garanti anlaşmalarının ortadan kaldırılma hedefi en son müzakerelerde de karşımıza çıktığı ve kabul görmediğini hatırlatmak lazım.

3 Aralık 1963 EOKA militanı Markos Drakos’un heyekeline bomba konması durumu gerginleştirdi. Senelerce bu bombanın Türkler tarafından konduğu söylenmiştir. 16 Mart 2014 tarihli Politis gazetesine konuşan Kıbrıslı Rum Takis Hrisafis EOKA heykeline bomba koyma emrini bizzat dönemin İçişleri Bakanı Yorgacis tarafından verdiğini kulaklarıyla duyduğunu söylüyordu. Yorgacis hem provokasyon yapıyor hem de emrindeki Rum polisleri Türklerin üzerine gönderiyordu. Makarios Planı adım adım uygulandı. 21 Aralık 1963’te Ada sathında etnik savaş başlatıldı ve Türkler izole edildi. 26 Aralık’ta İngilizlerin gözetiminde yapılan esir değişiminde 545 Türk esir ile 26 Kıbrıslı Rum değiştirildi. Sadece bir haftada Lefkoşa’da 49 Türk 20 Rum ölmüş 100’den fazla yaralı vardı. Rum terörünün nereye varacağı konusunda korkuç bir örnek Lefkoşa Devlet Hastanesinde yaşandı. Hastaneyi basan EOKA militanları hasta yatan Türkleri dahi öldürmüşlerdi [2]. Olaylar Ağustos’a kadar aralıksız devam etti. Kıbrıs yaşanmaz hale gelmişti.

1964-74 Arası Kıbrıs Bugünkü Gazze gibi idi

1963 Kanlı Noelinden sonra Lefkoşa Türkler ve Rumlar arasında bölünerek Yeşil Hat çekilmiş ve Lefkoşa Berlin’den sonra Avrupa’da bölünen ikinci başkent olmuştur. Artık Ada, Kıbrıs Cumhuriyetini ele geçiren Rumlar tarafından resmen ve EOKA örgütünce gizlice yürütülen Türklere yönelik tedhiş hareketleri ile Türkleri yıldırma, göç ettirme ve yok etme eylemlerinin yürütüldüğü bir yerdi. Yunanistan’dan gelen teçhizatlı askeri birlik ile Albay Grivas komutasında oluşturulan Rum Milli Ordusunun mevcudu 40 bini bulmuş idi. Bu ordu 1964 Erenköy Saldırısını gerçekleştirmiş Türkiye uçakları ile uyarı uçuşları yapmış, Türkiye Adaya çıkarma kararı almış ancak ABD Başkanı Johnson’un mahut mektubu ile bu gerçekleşmemiştir. Adaya Türkiye’de okuyan Kıbrıslı üniversite öğrencileri gönüllü olarak savaşmak için dönmüşlerdir.

 

Erenköy saldırısından itibaren Adada Türklerle Rumların karışık olarak yaşadıkları köy kasaba ve şehirler tamamen güvenli olmaktan çıktı. Türkler bu süreçte 102 yerleşim biriminden ayrılmak zorunda kaldılar. Yüzyıllardır oturdukları evlerini, işledikleri arazilerini terk ettiler. Bu zararlar halen tazmin edilmiş değildir. Binlerce Türk Adanın kuzeyinde tüm Kıbrıs’ın yüzde 3’üne tekabül eden bir bölgeye sığınmak zorunda kalmışlardır. Bu bölge bugünkü Gazze gibi kuşatılmış, giriş çıkışları Rumlarca kontrol edilen bir bölgedir. Aralık 1963- 20 Temmuz 1974 tarihleri arasında Kıbrıs Türkleri’ne yalnızca Türk Kızılay’ı yardım göndermiştir. Topraklarını terkeden Türkler zirai üretim yapamaz haldedirler. Yerleşim birimlere giriş çıkışlar silahlı milislerin kontrolünde olduğu için ticari hayatın da bittiği yıllardır. 1967 yılında Rum milli muhafızları Geçitkale ve Boğaziçi kasabalarına baskın yapıp sivil halkı çocuk, yaşlı ayırt etmeksizin öldürmeleri Türkiye’nin yeni bir müdahale kararı almasına sebep oldu. Ancak ABD tekrar devreye girerek Türkiye’nin taleplerini Yunanistan’a kabul ettirdi. Bunun en önemlisi Adaya geçmiş bulunan 12 bin Yunan askerinin çıkartılması idi.

BM Barış Gücünün sorumluluğu

Dünya bugün Suriye’yi seyrettiği gibi Kıbrıs’ta Müslüman Türklerin yok edilmesini seyretti. 1964’te Adaya BM Barış Gücü askerleri geldi ama olaylara engel olamadı. BM Barış Gücünün Kıbrıs’taki faaliyetleri hakkında yeterince araştırma ve inceleme yapılmadığı kanaatindeyiz. Kıbrıs’ta 1964-1974 yılları arasında yaşanan iç savaşı ve katliamları önlemede BM Barış Gücü kesinlikle başarı gösterememiştir. Dahası 1974 Ağustos’unda Muratağa, Sandallar, Atlılar ve Taşkent köylerinde kadın, bebek ve yaşlılardan oluşan sivil insan katliamlarında da Barış Gücünün dahli vardır. Sağ kalanların tanıklıklarına göre bu köylerde sabah BM Barış gücü gelip silahları toplamış ve artık güvenliği kendilerinin sağlayacağını ifade etmiş ardından Rum milisler gelerek insanları topluca katledip yakmış ve çukurlara gömmüşlerdir.[3]  BM Barış Gücünün misyonunu yerine getirmemiş olması Dünya kamuoyunda yeterince tartışılsa idi belki daha sonraki kriz bölgelerinde Barış Gücünün ihmali yüzünden katliamlar olmayacaktı.

Yunanistan Kıbrıs’ta Darbe Yaptırdı

Temmuz 1974’te Yunanistan’daki Cunta yönetiminin desteği ve isteği ile Yunan Ordusunun kurup desteklediği EOKA terör örgütü ile Yunan ordusundan Albay Nikos Sampson’un,  Makarios idaresine karşı darbe yapıldı. Darbeci subay Samson’un Adayı Yunanistan’a bağlama teşebbüsü üzerine Türkiye, Zürih-Londra ve Lefkoşa antlaşmaları ile Adadaki Anayasal düzenin teminatçısı/garantör 3 devletten biri olarak Adadaki duruma müdahale edip Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdi. Uzun zamandır savaşmayan Türk Silahlı Kuvvetleri yapılması en zor olan anfibik harekâtı başarı ile yaparak Kıbrıs’ta Türk ve Rum halkın darbecilerin zulmünden kurtarmıştır. Burada kararlı tutumlarından dolayı dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı anmamak olmaz.

Ancak savaşı kazanan CHP-MSP hükümetimiz barışı imzalamadan bozulunca yeni hükümet arayışı sürecinde Kıbrıs’ta barış yapma tarihi fırsatı kaçırıldı. O tarihten itibaren Türkiye hep Rumlarla anlaşma, uzlaşma kapısını açık tuttu. Türkiye hariciyesi enerjisini 1963’te yıkılan ortak Kıbrıs Cumhuriyetini yeniden ihya etme, adeta geçen zamanı geriye getirmeye harcadı.

Türkiye siyasetinde CHP çizgisinin Rumlarla federasyon tezine hep yakın dururken Barış Harekâtının ortağı milli görüş hareketi ise bağımsız Kıbrıs tezini savunagelmiştir.  Uzun müzakere süreçleri,  Batının etkin algı operasyonu, geleneksel Rum- Yunan sempatisi ve Türk-Müslüman düşmanlığı ile zehirlendi. Türkiye uzlaşmaz taraf olarak lanse edildi. Bu algı operasyonu Türk diplomasisi ve siyaseti üzerinde baskı kurdu. 2004 Annan Planı’nın Rum tarafınca hem de yüksek bir oranla reddedilmesine rağmen Rum tarafının AB’ye alınarak ödüllendirilmesi ve KKTC’ye verilen hiçbir resmi sözün mesela ambargoların kaldırılması gibi yerine getirilmemesi bizi geleneksel uzlaşmacı yaklaşımdan alıkoymadı. Umutla müzakerelere devam edildi.

Yeni Kıbrıs Politikası

Türkiye ve KKTC’nin bütün iyi niyet ve özverili çabalarına rağmen Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’ın geleneksel uzlaşmaz tutumlarında ısrar etmeleri şaşırtıcı değildir. 1974’den bugüne dünya konjonktürü, Türkiye’nin konumu fevkalade değişmiş bulunmaktadır. Özellikle son 15 yılda Türkiye’nin uluslararası etkinliği artmıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin tekrar Kıbrıs’ta federasyon arayışına girmesine ihtiyaç yoktur.  Kaldı ki, Türk-Rum nüfusun tekrar karışık bir şekilde ikamet edecek olması Kıbrıs’ta 40 seneyi aşkın bir zamandır var olan huzur ve barışın fevkalade risk edilmesi olacaktı. Türklerle Rumlar sanıldığı gibi 1974’te değil 1963’te ayrışmış ve kendi yönetim pratiğini kurmuşlardır. Bu pratik iki tarafta da demokrasidir. Kıbrıs’ın iki tarafında da 40 yılı aşkın iyi işleyen demokratik devlet tecrübesi vardır. Bundan sonra artık müzakereler de sonuçsuz kaldığına göre; bu iki demokratik devleti bozup yeniden kurmayı kurgulamakla vakit geçirmeye hiç gerek yoktur. Aksine mevcut durumun tanınması ve tanıtılması en makul yoldur. Türkiye güçlü bir şekilde KKTC’nin yaşatılacağını vurgulaması ve tanınması için gayret göstermesi zamanın ruhuna en uygun düşen yol olacaktır.

Kıbrıs Adasında 40 yıldır yaşayan iki ayrı devlet var, bırakalım yaşamaya devam etsin. Dünya bu devletlerarasında artık ayrımcılık yapmaktan vazgeçip eşit davranmaya başlaması yeterli olacaktır.

Uluslararası Hukuk Dosyamızı Hazır Tutmalıyız

Kıbrıs’ta çözüm arayışları sona ererken gerek KKTC gerekse Türkiye tarafından ihmal edilen bazı konular olduğunu görüyoruz. Türkiye üniversitelerinde Kıbrıs başlığı altında yapılan tez sayısı 600’e yaklaşmaktadır. Bunların, 184 âdeti uluslararası ilişkiler, 116 âdeti tarih alanında olup hukuk alanındaki tez sayısı sadece 10 adettir. Tez başlıklarında “Rum mezalimi”, “BM” ve “BM Sekreteri”, “uluslararası ceza mahkemesi” başlığı geçen tez sayısı yalnızca birer adettir. Kıbrıs’ta uluslararası hukuk dosyamızı hazırlama zorunluluğumuz var.

Ali Satan 

 

[1] Niyazi Kızılyürek, Bir Hınç ve Şiddet Tarihi Kıbrıs’ta Statü Kavgası ve Etnik Çatışma, İstanbul Bilgi Ünv. Yay. İstanbul 2016, s.314-315

[2] Kızılyürek, s.317-330

[3] Tanık Anlatımları için Bkz. Ali Satan-Erdoğan Şentürk, Tanıkların Diliyle Kıbrıs Olayları 1955-1983, İstanbul 2012. Katliamların dünya basınındaki yansımaları için Bkz. Sabahattin İsmail, 20 Temmuz Barış Harekatının Nedenleri-Gelişimi Sonuçları, İstanbul 1988, s.187-194. Katliamların Türkiye ve Dünyadaki yankıları için Bkz.Vehbi Zeki Serter, Kıbrıs’ta Rum-Yunan Saldırıları ve Soykırım, Ankara 2008, s.298-334

Yeni Türkiye’nin Yeni Kıbrıs Politikası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
KKTC Din İşleri Başkanı Talip Atalay FETÖ soruşturmasında gözaltına alındı https://yekvucut.com/feto-gercekleri/kktc-din-isleri-baskani-talip-atalay-feto-sorusturmasinda-gozaltinda/ Mon, 10 Jul 2017 10:26:39 +0000 http://yekvucut.com/?p=6718 FETÖ yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay gözaltına alındı. Mersin...

KKTC Din İşleri Başkanı Talip Atalay FETÖ soruşturmasında gözaltına alındı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay gözaltına alındı.

Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde Atalay hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

Diyarbakır’da olduğu belirlenen Atalay, polis ekiplerince gözaltına alındı. Atalay’ın Mersin Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesine gönderildiği öğrenildi.

KKTC Din İşleri Başkanı Talip Atalay FETÖ soruşturmasında gözaltına alındı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>