Gümülcine ve İskeçe’deki azınlık derneklerince yapılan yazılı açıklamalarda, Pavlopulos’un, azınlığı “Müslüman Yunanlar” olarak tanımlayarak büyük bir yanılgıya düştüğü belirtilerek, bunun Batı Trakya Türk Toplumuyla ilgili tarihi gerçekleri değiştiremeyeceği vurgulandı. Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) açıklamasında, Yunan devletinin, Türk azınlığın milli kimliğine yönelik inkar politikası izlediği belirtilerek, “Ülkemiz Yunanistan, Batı Trakya Türk toplumunu ‘tehdit’ ve ‘tehlike’ olarak görme paranoyasından bir an önce kurtulmalı, bizlerle doğrudan diyalog kurmalıdır. Tarih boyunca sınırlar değişti ancak biz bugün de Batı Trakya’da hala varız ve Türküz” ifadelerine yer verildi.

Lozan’ı ihlal ediyor

14 Mart’ta görevi sona erecek olan Cumhurbaşkanı Pavlopulos, önceki gün Batı Trakya’ya gerçekleştirdiği ziyarette yaptığı konuşmada azınlıklar konusuna değinerek, Lozan Antlaşması’na göre, Batı Trakya Türk Azınlığın sadece dini bir azınlık olduğunu, İstanbul Ortodoks Rum azınlığın ise milli bir azınlık olduğunu iddia etmişti. Pavlopulos, konuşmasında, İstanbul Rum azınlığından “Yunan azınlık” olarak söz ederken, Türk azınlıkla ilgili ise “Yunan Müslüman Azınlık” ifadesini kullanmıştı. Yunanistan, “Türk Azınlık” ifadesinin Lozan Barış Antlaşması’nda yer almadığını ileri sürerek, azınlığın etnik kimliğini tanımlama hakkını kabul etmiyor.

Yunanistan Türk kimliğini inkar etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Mustafa Kaymakçı, “Günümüzde İstanköy’deki bütün camiler ibadete kapalı. 2017 depreminde hasar gören ve şadırvanı yıkılan Cezayirli Gazi Hasan Paşa (Lonca) Camisi, aradan iki yıl geçmiş olmasına karşın onarımları yapılmadı.

Cami altındaki İstanköy Vakıf Malları Yönetimine ait dükkanlar da harap.” ifadelerini kullandı. Yunanistan’ın adada yaşayan Türklere baskı uyguladığının belirten Kaymakçı, “İstanköy’de yaşamakta olan Türkler, milli ve dini özgürlüklerini yerine getirmekten mahrum. Müslüman Türkler kimliklerini kaybetme aşamasındalar. Adalar Türklerinde, korku egemen ve sindirilmişler.” değerlendirmesinde bulundu.

İstanköy ve Rodos’ta yaşayan Türklere ait vakıf mallarının korunmasının önemini vurgulayan Kaymakçı, Yunanistan’ın Türklerin haklarına kısıtlama getirdiğine dikkati çekti.

Kaynakçı “Yunanistan, İstanköy ve Rodos’ta yaşamakta olan Müslüman Türklerin, yalnız din ve ibadet haklarını kısıtlamıyor. Adalar Türklerinin bir insanlık hakkı olan ana dilleri Türkçeyi öğrenmeleri hakkını da vermiyor.

İstanköy ve Rodos Türk-Müslüman vakıf mallarının elden çıkarılması ve Türklere ait kültürel eserlerin zamanın tahribatına bırakılarak yok edilmesinin ardındaki gerçek, ada Türklerinin geçmişle bağını kopararak asimilasyonun bir parçası olan uygulamalardan biri.” dedi.

Yunanistan, Müslüman Türkleri asimile etmeye çalışıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bakanlık tarafından verilen ilanda, Atina’nın ilk ibadete açık camisi  için aranan imamın kriterleri sıralandı. Adayların Rumca bilmesi, Yunan vatandaşı, askerliğini yapmış ve en az  3 yıl Atina’da ikamet etmiş olması, adli sicil kaydının bulunmaması gerekiyor.

35 yaş şartı konulan ilanda, adayların mükemmel derecede Kur’an-ı  Kerim, ilahiyat ve Arapça bilgisine sahip olması istendi.

Ayrıca adayların, iyi derecede İngilizce, Fransızca veya Almanca  bilmesinin de tercih sebebi olduğu ifade edildi.

İbadete açık cami bulunmayan Atina’da açılışı defalarca ertelenen  ibadethanenin 2019’da açılacağı belirtildi. AA muhabirinin hükümet kaynaklarından edindiği bilgiye göre, caminin  bina ve abdesthane inşaatı tamamlanırken çevre düzenlemesine ilişkin farklı  kurumların yetki alanlarının çakışmasından bürokratik gecikmeler yaşandı.

2017’nin ilk aylarında bitirileceği duyurulan caminin açılışı için beş kez yeni tarih verilmişti. Yaklaşık 200 bin Müslümanın yaşadığı tahmin edilen başkentte  Müslümanlar ibadetlerini genellikle kendi imkanlarıyla oluşturdukları mescitlerde  yapıyor.

Yunanistan Atina camisi işini yokuşa sürmeye devam ediyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Batı Trakya’da yaşayan Türklerin seçimle işbaşına gelmiş dini ve siyasi liderleri, kamuoyuna açıklanan kararname tasarısında yer alan maddelerin müftülük meselesiyle ilgili beklentileri karşılamadığını, azınlık toplumunun rızası alınmadan yapılacak her türlü değişiklik ve uygulamanın kabul görmeyeceğini belirtti.

Demokratik İttifak Partisinin (DYSİ) Gümülcine Milletvekili İlhan Ahmet, AA muhabirine yaptığı açıklamada, söz konusu kararnameyle müftülüklerin özerk yapısına müdahale edildiğini vurgulayarak bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Hükümetin, anayasanın 3. maddesi gereğince Ortodoks Kilisesi’nin özerk yapısına müdahale hakkı bulunmadığına dikkati çeken Ahmet, “Oysa hükümet, son 3 yılda azınlığın dini kurumlarına şimdiye kadar görülmemiş şekilde müdahalelerde bulundu ve bulunmaya devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

İktidardaki Radikal Sol Koalisyonun (SYRİZA) İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek de söz konusu kararname tasarısının Türk azınlığının beklentileri doğrultusunda olmadığına işaret ederek “Okuduğum ve anladığım kadarıyla bunun en büyük amacı müftülükleri birer devlet kurumu haline getirmektir. Biz bunu arzu etmiyoruz.” dedi.

Azınlık toplumunun görüşünün dikkate alınması gerektiğini belirten Zeybek, “Biz demokrasiye inanan insanlarız, demokratik kurallar çerçevesinde hak arama mücadelesine sonuna kadar devam etmekteyiz.” diye konuştu.

Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (BTTADK) tarafından yayımlanan açıklamada da Yunanistan Eğitim ve Din İşleri Bakanlığınca hazırlanan kararname tasarısının, “müftülüklerin tamamen azınlığın elinden alınması ve adeta sıradan bir devlet kurumu haline getirilmesini amaçladığı” ifade edildi.

Söz konusu tasarının Türk azınlığında hayal kırıklığına neden olduğu belirtilen açıklamada, “Azınlığın beklenti ve taleplerine cevap vermekten uzak bu metin, içi boşaltılmış, kontrolü tamamıyla Din İşleri ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir müftülük kurumu yaratılması amacıyla kaleme alınmış gözükmektedir.” ifadeleri yer aldı.

Gümülcine ve İskeçe seçilmiş müftüleri İbrahim Şerif ve Ahmet Mete de yayımladıkları ortak bildiride, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının uluslararası belgelerle kayıt altına alınmış dini özgürlüklerinin garantisi olan müftülüklerin, söz konusu kararnameyle adeta zincirlere vurulmaya çalışıldığını vurguladı.

Bildiride, “Bu çerçevede, kamuoyunun görüşlerine açılan taslak metni kategorik olarak reddediyor ve bahse konu metnin, azınlık nezdinde kabul görmeyeceğini ilan ediyoruz.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Kararname taslağı

Yunanistan Parlamentosunda 9 Mart’ta onaylanan müftülüklerin yetkileri ve idari yapılanmasına yönelik kanun kapsamında hazırlanan cumhurbaşkanlığı kararname tasarısı, istişare edilmek üzere kısa bir süre önce kamuoyuna açıklanmıştı.

Kararname tasarısına göre müftülerin yetkisindeki evlenme, boşanma ve aile hukukuyla ilgili usul ve esaslar değiştirilmek isteniyor.

Tasarının istişare süresi 30 Eylül’de sona erecek.

Yunanistan Türk azınlığın üzerindeki baskısını arttırıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Batı Trakya’da, İskeçe ve Gümülcine’deki müftülük makamlarına Yunan devleti tarafından atanan müftülere basın yoluyla hakaret etmekle suçlanan Millet Gazetesi sahibi Cengiz Ömer ve gazetenin başyazarı Feyzullah Hasankahya, 20’şer ay hapis cezasına mahkum edildi.

İskeçe ve Gümülcine’deki atanmış müftüler Mehmet Emin Şinikoğlu ve Cemali Meço’nun, İskeçe’de yayımlanan Millet Gazetesi’nde, Hasankahya imzasıyla yayımlanan bir yazıda, kendilerine hakaret edildiği gerekçesiyle gazetenin sahibi Ömer ve Hasankahya hakkında açtıkları hakaret davası, İskeçe Üç Hakimli Ceza Mahkemesi’nde görüşüldü.

Mahkeme, Ömer ve Hasankahya’nın, 3 yıl ertelemeli olmak üzere 20’şer ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti. Karara bir üst mahkeme nezdinde itiraz eden Ömer ve Hasankahya serbest bırakıldı.

Hasankahya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Batı Trakya’da, Müslüman Türk Azınlığın, anlaşmalarla teminat altın altına alınan haklarının, Yunan yönetimi tarafından sürekli ihlal edildiğini belirterek, Millet Gazetesi’nin hakkında, bu ihlalleri basın yoluyla dile getirdiği için davalar açıldığını söyledi.

Batı Trakya’da müftülük sorununun, “kronik azınlık sorunları”ndan biri olduğunu ifade eden Hasankahya, “Batı Trakya Müslüman Türklerinin, din ve vicdan özgürlüğü bağlamında en temel hakkı olan dini kurumlarını yönetme hakkı engelleniyor.

Müftülük kurumu, Müslümanların en mahrem kurumlarından biridir. Gayrimüslim bir ülkede, müftülük kurumunun yönetimine kimin layık olduğunu en iyi bilen, Müslüman Türk Cemaati’dir.

Maalesef Yunan yönetimi, Batı Trakya Müslüman Türklerine hiç danışmadan, diktatörvari bir şekilde, toplumun tasvip etmediği liyakatsiz ve kişiliksiz şahısları, müftülük kurumunun başına zorla dayatıyor.” şeklinde konuştu.

Yunanistan’da Türk gazetecilere 20’şer ay hapis cezası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.