Raporda, Danimarka’da polis tarafından gözaltına alınan kişilere tanınan yasal güvencelerin yetersizliği ve mültecilerin içinde bulunduğu koşullar konusunda duyulan endişeler paylaşıldı. Cezaevlerinde de incelemelerde bulunan komitenin, buradaki koşulların da yetersiz olduğunu tespit ettiği kaydedilen raporda, Danimarkalı yetkililere cezaevlerindeki koşulların iyileştirilmesi çağrısında bulunuldu.

Raporda, mülteci kamplarındaki kötü koşulların kabul edilemez olduğu vurgulanırken bu koşulların iyileştirilmesi gerektiği belirtildi.

İşkenceyi Önleme Komitesinden Danimarka’ya ‘mülteci’ uyarısı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kararın sadece Jamil Khan için geçerli olduğu belirtilirken, Fransa “insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi” yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmekle suçlandı.

Fransa’nın Calais kentindeki “Jungle” adlı göçmen kampında 6 ay tek başına kalan Khan için bir grup avukat dava açmıştı.

Davacılar, Fransız hükümetinin, Khan’ı korumak ve bakımını sağlamak için gerekli tedbirleri almadığını savunmuştu.

Khan 2016’da Manş Denizi’ni aşarak İngiltere’ye kaçmıştı. Fransa, Manş Denizi kıyısındaki “Jungle” olarak bilinen ve yaklaşık 7 bin düzensiz göçmenin derme çatma baraka ve çadırlarda yaşadığı yasa dışı kampı 2016’da dağıtmıştı.

Fransa “insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele”den cezalandırıldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

125 kişi kapasiteli merkez 2021’de hizmete girecek. Parlamentoda, 2019 bütçe görüşmeleri kapsamında, mültecilerin, 7 hektarlık ıssız Lindholm Adası’nda kurulacak “geri gönderme merkezi”nde toplanmasını öngören yasa tasarısı oylandı.

Tasarı, hükümeti oluşturan Liberal Parti Venstre, Liberal İttifak ve Muhafazakar Parti ile hükümeti dışarıdan destekleyen aşırı sağ görüşlü Danimarka Halk Partisinin oylarıyla parlamentodan geçti.

Ülkede büyük tartışmaları beraberinde getiren ve insan hakları örgütleri tarafından eleştirilen tasarıya göre, Danimarka’da sığınma talebi reddedilen ve ülkelerine gönderilemeyenlerle belirli suçlara karışan ve ülkelerine geri gönderilmeyi bekleyen mülteciler, Vordingborg Belediyesine bağlı Lindholm Adası’nda kurulacak “geri gönderme merkezi”nde toplanacak.

Danimarka Teknik Üniversitesi tarafından “karantina adası” olarak kullanılan adada kurulacak 125 kişi kapasiteli merkez 2021’de hizmete girecek.

Danimarka Parlamentosu “Lindholm toplama kampı” tasarısını kabul etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İtalyan basını Aquarius’un 24 ton toksik çöpün geçişine sebep olmakla suçlandığını yazdı.

2016 yılından bu yana Aquarius’la mültecileri kurtaran iki sivil toplum örgütünden birisi Sınır Tanımayan Doktorlar’ın (MSF) İtalya’daki banka hesaplarına da el konuldu.

Sicilya Savcılığı tarafından yürütülen Aquarius’la ilgili soruşturma bu geminin sığınmacıları taşıdığı İtalyan limanlarında kalan giysiler, yiyecek atıkları ve sığınmacılar için kullanılan sağlık maddelerinden artıklarının temizlenmesiyle ilgiliydi.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan MSF, “Limanlardaki bütün faaliyetlerimiz, çöplerin yönetimi de dahil, her zaman standart prosedürleri takip etti.” dedi.

MSF açıklamasında “Akdeniz’de bugün görülen tek suç, arama ve kurtarma çalışmalarının tamamen çökmüş olmasıdır.” ifadelerini kullandı.

Aquarius gemisi şu anda Marsilya’da bloke edilmiş durumda.

İtalyan yargısından “çöp” karar: Mültecileri kurtaran gemiye el konuldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kuzey Fransa sahilinde yardım dağıtımı yapan dört kuruluşun dün yayınladığı rapora göre, Kasım 2017 ve Temmuz 2018 tarihleri arasında gönüllüler 600’den fazla taciz vakası yaşadı.

Söz konusu vakalar arasında aşırı kimlik kontrolleri, trafik çevirmesi, aramalar, keyfi park cezaları, elle yapılan aramalar, tehditler, hakaretler ve sözlü ve fiziksel şiddet bulunuyor. Rapor, polislerin yardım gönüllülerini yere yatırması, cep telefonlarını zorla alması ve insanları yemeklerin dağıtıldığı alandan uzaklaştırması dâhil olmak üzere 37 fiziksel şiddet hadisesinin yaşandığını belirtiyor.

Yardım kuruluşlarının Fransa’nın insan hakları ombudsmanına teslim etiği rapor şu sözler son buluyor: “Fransız yetkililer sadece insan hakları yükümlülüklerini görmezden gelmiyor; aynı zamanda Calais’teki gönüllülerin insani çabalarını da aktif olarak kısıtlıyor.”

Calais Kampı’nda 600 den fazla polis tacizi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Ailesi 2015 yılında Suriye’nin İdlib vilayetinden Almanya’ya sığınmacı olarak gelen çocuk, iki gün sonra hastanede hayatını kaybetmişti. Temmuz başında, kaza yerindeki kaldırımda büyük bir gamalı haç işareti tespit edilmiş, bu işaretin silinmesinin ardından ay sonunda aynı yerde ikinci bir gamalı haç işareti ve “1:0” ifadesi görülmüştü.

Polis olayla ilgili soruşturma kapsamında iki zanlıyı gözaltına aldı.

Halktan gelen bilgiler sayesinde 22 ve 23 yaşlarında iki erkeğin gözaltına alındığını açıklayan soruşturma yetkilileri, evlerinde arama yapılan zanlıların yabancı düşmanı bir zihniyetle hareket ettiklerinden yola çıkıyor.

Schwerin savcılığı, yapılan aramalarda, gamalı haçın çiziminde kullanılan sprey boyanın bulunamadığını, ancak soruşturmada toplanan verilerin ışığında, Alman vatandaşı bu iki kişinin hâlen olayın zanlıları konumunda olduğunu açıkladı.

Mecklenburg-Vorpommern Eyalet Başbakanı Manuela Schwesig, gamalı haçların bulunmasına sert tepki göstermişti. “Bu tiksindirici bir eylem” diyen Sosyal Demokrat Partili (SPD) Schwesig, Nordkurier gazetesine yaptığı açıklamada, “Çocuğunu kaybetmekten daha korkunç bir şey yok. Bir insanın nasıl bu kadar nefret dolu olabileceğini düşününce dehşete düşüyorum. Sorumlunun bulunması için her şeyin yapılması gerek” demişti. Eylemin siyasi bir arka planı olduğundan yola çıkıldığı için, soruşturmayı Eyalet Anayasayı Koruma Teşkilatı yürütüyor.

Alman ırkçılar Suriyeli bir çocuğun ölümünü gamalı haç ile kutladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Seehofer, 11 Temmuz’da katıldığı bir toplantıda Afganistan’a 69 sığınmacının gönderildiğini belirterek, “Tam da benim 69. doğum günümde Afganistan’a 69 kişi geri gönderildi. Bunu ben sipariş etmedim. Bu (sayı) normalin üzerinde” dedi.

Afganistan’a gönderilen 23 yaşındaki bir sığınmacının Kabil’de intihar ettiğinin öğrenilmesiyle Seehofer’in görevinden istifa etmesi istendi.

Sol Parti Milletvekili Jan Korte, sığınmacının ölümünden Seehofer’in de büyük ölçüde sorumlu olduğunu belirterek, “Seehofer’in gitmesinin zamanı geldi” dedi.

Yeşiller Partisi Federal Meclis Grubu Eş Başkanı Anton Hofreiter de Seehofer’in görevinin hakkını veremediğini ve bu görev için uygun olmadığını söyledi.

Partinin diğer Eş Başkanı Katrin Göring Eckardt de sınır dışı konusunda şaka yapılamayacağını belirterek, “İnsan hayatına ilişkin kararlar kötü ellerde” değerlendirmesinde bulundu.

Seehofer’ın Afganistan’a geri gönderdiği sığınmacı intihar etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Nice-Matin isimli haber sitesine göre, hamile göçmen kadın ailesiyle birlikte İtalya’nın Ventimiglia bölgesinden gelen bir trende seyahat ediyordu ve Fransa’nın Menton şehrinde inmeye zorlandı.

Söz konusu video sosyal medyada dolaşıma girdikten sonra izleyenler arasından öfkeye neden oldu. “Beni neden tutukluyorsunuz? Karımla birlikteyim. Hamile o.” anlamında İngilizce konuşan adama polisler bağırarak “Hepiniz inmek zorundasınız, inmek.” dedi.

Nice-Matin sitesi adamın kimliğini göstermeyi reddettiğini ve polislerin de ailenin Menton’da trenden indirilmesine karar verdiklerini yazdı.

Göçmen kadının kocasının: “Karıma dokunmayın, o hamile!” diyerek bağırması da fayda etmedi. Kadın iyi hissetmediğini söyledi ve sonrasında istasyondaki bir banka doğru sürüklendi.

Video İtalya-Fransa sınırındaki Ventimiglia’da göçmen durumu hakkında haber yapan üç öğrenci tarafından cep telefonu ile çekildi. Bu üç öğrenci de polis tarafından soruşturuldu.

Fransız polisi göçmen kadını hamile olmasına rağmen trenden attı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Monterrosa, hak savunucusu grup Grassroots Liderliği tarafından yürütülen bir aylık kampanya sürecinden sonra serbest bırakıldı.

Grassroots Liderliği Kongre’den 45 üyenin imzaladığı ve Salvadorlu kadının yaşadığı iddia edilen cinsel istismarın soruşturulmasını talep eden bir mektubu İç Güvenlik Bakanlığı’na sunmuştu.

Monterrosa’nın kasım ayında yayınladığı ve söz konusu cezaevinde yaşadığı istismarı anlattığı mektuptan sonra aynı cezaevindeki diğer birçok kadın da benzer iddialarda bulundu.

Rewire News isimli haber sitesinin Monterrosa ile yaptığı telefon görüşmesinde istismarcı gardiyanın halen cezaevinde çalışmaya devam ettiği öğrenildi. Grassroots Liderliği, cezaevinden sorumlu olan ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) bürosundan ilgili soruşturmayı yapmasını talep etti. Fakat ICE harekete geçme noktasında başarısız oldu. ICE’nin kendi inisiyatifiyle başlattığı soruşturmada Monterrosa’nın iddialarının delilden yoksun olduğunu açıkladı. FBI aralık ayında soruşturmayı devraldı. Bu süreçte Monterrosa’nın sağlığı istismarcısı ile sürekli karşılaştığı ve ICE’nin kendisini hücre hapsiyle tehdit ettiği için kötüleşmeye başladı.

Hücre hapsine konduktan sonra ocak ayında intihara teşebbüs etti. Monterrosa’nın bütün olan bitenden sonra serbest bırakılması yorumcular tarafından tam anlamıyla bir kazanım olarak görülmüyor.

ABD’de cezaevinde işkence gören Salvadorlu göçmen nihayet salıverildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Almanya’da sene başından bu yana camilere, Türklere ait işyerlerine saldırılar düzenleniyor. Bu saldırılarda failler henüz yakalanmadı.

Tutuklanan otuz Gambiyalı nezarethaneye götürüldü. Görgü tanıklarına göre, çevik kuvvet polisleri av köpekleriyle beraber geçtiğimiz hafta salı günü akşama kadar süren bir operasyon ile topluluğa baskın düzenlediğinde, topluluğa yönelik saldırılarda da bulundu: “Bazı göçmenler kapılarını kilitleyip odalarında saklandı.”

Yabancılar Dairesi tarafından verilen geçici oturum iznine sahip ancak iltica hakkı tanınmamış birçok göçmen polis köpekleriyle beraber arandı. Tutuklanan 30 göçmenden bazıları daha sonra salıverildi ve çeşitli iltica kamplarına yerleştirildi. Salıverilmeyenler ise İtalya üzerinden Gambiya’ya sınır dışı edilmek üzere ya gözaltı merkezinde ya da polis nezarethanesinde tutuluyor.

Irkçıları koruyan Alman polisi mültecilere saldırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.