İslam düşmanlığı denildiğinde herkesin aklına Avrupa’da Müslümanlara yapılan ırkçılık ve ayrımcılık geliyor. Ancak sanılanın aksine İslam düşmanlığı, sadece Avrupa’da yaşanmıyor. İslam’a ve Müslümanlara yönelik düşmanlığın en şiddetli olduğu ülkeler arasında çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkeler geliyor. Ve ne yazık ki, Türkiye o ülkelerden biri. Nitekim geçmişten günümüze bunun örneklerini de gördük. Hâlâ daha görmeye devam ediyoruz. Ülkemizde İslam’ı ve Müslümanları hedef tahtasına oturtan akıl almaz bir kara propaganda yürütülüyor. Müslümanlar aşağılayıcı ithamlara maruz kalıyor. İslam’a olan kinlerini açıkça gösteren bu zihniyet, milli ve manevi değerlerimize adeta nefret kusuyor. Üstelik siyasetçiler de bu düşmanlığa ortak olup topluma nefret tohumları saçıyor. Daha geçtiğimiz haftalarda CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, çocukların İslami eğitim aldığı diyanet kurslarına “Orta Çağ zihniyeti” demişti.

Türkiye’de İslam düşmanlığının geçmişi

CHP’li Özgür Özel elbette İslam düşmanlığı yapan tek siyasetçi değil. Kemal Kılıçdaroğlu’da geçmişte katıldığı bir programda başörtüsünü “bir metrekarelik bez parçası” olarak adlandırmıştı. CHP’li gazeteci Barış Yarkadaş, “Türbanlı bir hâkim olmaz. Türbanlı bir polis de olmamalı” diye konuşmuştu. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu İslam karşıtı tweetler atmıştı. Müslümanlara “inandığınız Allah’ınız sizin de belanızı versin” paylaşımında bulunmuştu. CHP’li gazeteci Mine Kırıkkanat  “camilerimizi ahırlara çevirdiler diye konuşuyorlar” diyerek Müslümanlarla dalga geçmişti. CHP’li Vekil Selina Doğan “Biz Allah’tan korkmuyoruz” diyerek çıkışta bulunmuştu. Bu liste tabi uzayıp gidiyor. Çünkü CHP’li siyasetçilerin utanç defterleri epey kabarık. Öte yandan siyasetçilerin yapmış olduğu İslam düşmanlığının bir de geçmişi var. Ülkemizde CHP’nin tek parti döneminde 1950’li yıllara kadar 513 cami, 327 cami arsası ve bin 70 mescit satıldı. Türbeler, imaretler ve mezarlıklar talan edildi. Tek parti döneminde yapılan icraatların en kötüsü, İsmet İnönü döneminde yoğunlaşan camileri kapatmak ve camileri depo, ahır, lokal, hatta tuvalet olarak kullanmaktı. İstanbul’un 1453’te Müslümanlar tarafından fethedilmesinin bir nişanesi olan Ayasofya Camii, 24 Kasım 1934 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrildi. Öte yandan Osmanlı sanatının en güzel eserlerinden biri olan Sultanahmet Camii de İsmet İnönü zamanında yani 1939 ile 1945 yılları arasında Anadolu’dan toplanan Trakya sınırına gönderilecek olan erlerin sevkiyat durağı olarak kullanıldı.

28 Şubat dönemi: Post modern darbe

Yine 28 Şubat döneminde Müslümanlara adeta zulmedildi. Post modern darbe olarak da bilinen bu süreç, Türk demokrasisinin tarihine adeta kara leke sürdü. 24 Aralık 1995’te yapılan genel seçimler sonucunda, Refah Partisi oyların %21’ini alarak sandıktan birinci çıktı. Ordu, Refah Partisi’nin koalisyonda olmasını istemiyordu. Genelkurmay Başkanı Karadayı, Meclis Başkanı’nı arayarak RP koalisyonu konusunda uyardı. 28 Haziran 1996’da uzun süren pazarlıklar sonucunda RP ile DYP arasında koalisyon hükümeti kuruldu. Ancak ülkenin “zinde kuvvetleri”, bürokrasiyle birlikte medyayı etkin kullanarak seçilmiş hükümeti indirmek için farklı yollara başvurdu. 4 Şubat 1997’de, Sincan Belediyesi’nin düzenlediği Kudüs gecesi bahane edilerek hükümete gözdağı vermek üzere ilçede tanklar yürütüldü. Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, tankların Sincan’dan geçişi için “demokrasiye balans ayarı yaptık” dedi. 28 Şubat 1997’de MGK, irtica gündemiyle toplandı. Askerler, REFAH-YOL hükümetinin önüne 18 madde koyarak, “bunu imzalayın ve yapın” dedi. İşçi ve işveren sendikaları konfederasyonları bir araya gelerek MGK kararlarına tam destek verdiklerini açıkladılar. TSK, yaklaşık 2 ay boyunca hâkim ve savcılara, basın mensuplarına, rektörlere ve STK temsilcilerine irtica brifingi verdi. Merkez medya, 28 Şubat sürecinde sivil siyasetin üzerinde bir vesayet organı olarak hareket eden TSK’nın yanında yer aldı. Dönemin ana-akım medyası, 28 Şubat sürecinin başından beri askerlerden aldığı talimatla “silahsız kuvvetler” rolünü yerine getirdi. 17 Nisan 1997’de Tuğgeneral Osman Özbek’in Başbakan Erbakan’a hac ziyareti sebebiyle hakaret içeren konuşması medyada yer aldı. Necmeddin Erbakan, 18 Haziran 1997’de Başbakanlık görevinden istifa etti. Koalisyon ortağı olan Çiller’in Başbakan olması bekleniyordu. Dönemin tartışmalı Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakanlık görevini Çiller’e vermedi. Mesut Yılmaz’ı hükümet kurmakla görevlendirdi. Türkiye, 28 Şubat sürecinde, yaratılan korku atmosferi sayesinde dindar çevrelere yönelik korkunç zulümlere tanıklık etti. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Nur Serter, psikolojik işkence yöntemi olarak “ikna odalarıyla” kızların başını açmaya çalıştı. Kamuda çalışan on binlerce insan, “irtica tehlikesi” adı altında disiplin cezası aldı, istifaya zorlandı veya memurluktan çıkarıldı.

İçlerindeki kin bitmiyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde başörtü yasağı kaldırıldı. Ancak bugün hâlâ Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisi. Zira başörtüsü yasağının kaldırılması örneğinde dahi hükümet çok büyük bir dirençle karşılaştı. Zaten sorun bir yasağın kalkmasıyla da çözülecek gibi değildi. Çünkü İslam düşmanlığı ülkemizde yapısal bir sorun. Bugün başörtülü yahut dindar olan kesimlere yönelik olan ayrımcılık devlet kademelerinde eskiye nazaran çok azaldı. Ancak buna rağmen özellikle özel sektörde halen ağırlığını hissettiriyor. Örneğin Türkiye’nin en önde gelen medya kuruluşlarında ya da bankalarında neredeyse hiçbir başörtülü kadın istihdam etmiyor. Müslümanlara yönelik bu ayrımcılık ülkede ne kadar derin bir yapısal sorun olduğunu gözler önüne seriyor. Diğer taraftan Müslümanlara yönelik nefret söylemi ve saldırılar da ülkemizde oldukça yaygın. Buna da birkaç örnek verelim. Haziran 2021’de Nişantaşı’nda bir parkta oturan başörtülü akademisyen Neşe Nur Akkaya, yumruklu saldırıya maruz kaldı. Irkçı saldırgan, Akkaya’ya “Burada sizin gibileri istemiyoruz. Başka yerlere gidin. Gaziosmanpaşa’ya gidin.” diye hakaretler savurdu. Temmuz 2021’de Ortaköy’de yaşlı bir kadın, yolda yürüyen başörtülülere hakaret etti. İzmir’in Karabağlar ilçesinde bir minibüs şoförü ve eşi, başörtülü Rabia Yılmaz’a “Ak Parti’nin köpeğisin. Kapalısın diye namuslu musun?” diyerek saldırdı. 2019’da İstanbul Karaköy’de bir kadın, yolda yürüyen başörtülü kadınlara “Pis Müslümanlar. Sizin burada işiniz yok.” diyerek hem hakaret etti. Hem de kadınlara vurmaya çalıştı. İzmir’de bir İslam düşmanı, otobüste gördüğü çarşaflı kadını yumrukladı. Müslüman ırkçısı adam çarşaflı kadına “Burası Türkiye Cumhuriyeti, burada bu şekilde giyinemezsin.” dedi. Konya’da sokakta yürüyen çarşaflı bir kadın, İslam düşmanı bir adam tarafından sözlü saldırıya uğradı. Irkçı adam, kadına “Burası Arabistan değil. Kıyafetini düzelt.” diye hakaret etti. Ankara’da çarşaflı bir kadın, maske almaya gittiği eczanede başka bir kadın tarafından saldırıya uğradı. Saldırgan kadın, virüsü çarşaflıların getirdiğini söyleyerek kadını suçladı.

“Gerici” arayan Müslüman ırkçıları dönüp aynaya bakmalı

Görüldüğü üzere Türkiye’de İslam düşmanlığı geçmişten günümüze oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış durumda. Tüm bunların yanında, İslami sivil toplum kuruluşlarında yaşanan tekil negatif olaylar da bütün Müslümanlara mal ediliyor. Yobazlıkla, gericilikle, bağnazlıkla, Orta Çağ zihniyeti olmakla suçlanan Müslümanlar adeta şeytanlaştırılıyor ve ötekileştiriliyor. Türkiye’de İslam düşmanlığı ne zaman biter gerçekten bilmiyoruz. Ancak meselenin görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaştığı çok açık. Her fırsatta özgürlük, demokrasi, çağdaşlık naraları atan bu İslam düşmanları, konu Müslümanlar olunca tüm bu söylemleri unutuyor. Arkasına sığındıkları ifade özgürlüğü, kendilerine benzemeyenlere karşı olan nefretin üstünü örten bir perdeye dönüşüyor. Çevrelerinde sürekli cahil, bağnaz arayan Müslüman ırkçıları artık dönüp aynaya bakmalı.

Türkiye’nin Müslüman ırkçıları değerlerimize nasıl nefret kusuyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Avrupa ülkelerinde her alanda dile getirilen söylemlerin başında temek hak ve özgürlükler geliyor. Ancak “modern Avrupa”, son zamanlarda giderek artan  ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile başa çıkamıyor. Avrupa’da yabancı düşmanlığı denilince ise ilk akla gelen Müslüman ırkçılığı oluyor. Demokrasi ve insan haklarının beşiği olarak kabul edilen Batı dünyasında yaşanan İslam karşıtı olaylar, son dönemde Müslümanlara karşı var olan ön yargıların iyice pekiştiğini açıkça ortaya koyuyor. Hemen hemen her Avrupa ülkesinde Müslümanlara yönelik türlü saldırılar gerçekleştiriliyor. Birçok Müslüman ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor. Camiler kundaklanıyor. Cami duvarlarına İslam karşıtı yazılar yazılıyor. Kapılarına domuz kafaları bırakılıyor, posta kutularına ise Müslümanlara yönelik hakaret içerikli mektuplar gönderiliyor. Müslüman sivil toplum kuruluşları üzerinde baskı kuruluyor.

Müslümanlara yönelik saldırılarda Almanya başı çekiyor

İslam karşıtlığı Avrupa‘da her geçen gün giderek artarken, Müslümanlara yönelik saldırılarda Almanya, Fransa ve Avusturya, Avrupa ülkeleri arasında ilk sıralarda yerini alıyor. Şüphelilerin yakalanamaması veya zanlıların hafif cezalarla kurtulması sorunları çözüme kavuşturmuyor. Saldırıların yaşandığı ülkelerin başında ise Almanya geliyor. “Hukuk devleti” olarak kabul edilen Almanya’da Müslümanlara yönelik tehdit mektupları, kundaklama eylemleri ve camilere yönelik saldırılar hala aydınlatılabilmiş değil. Ülke genelinde ibadethaneleri hedef alan binlerce saldırının failleri bulunamadı. Üstelik hükümet de söz konusu Müslümanlar olduğunda saldırılara sessiz kalıyor. İki yıl önce Hanau Katliamı’nda 4’ü Türk 9 kişinin hayatını kaybetti. Güvenlik birimlerinin ihmaline ilişkin sorular hâlâ cevaplanmadı. Öte yandan Almanya’da ordu içinde ve emniyet birimlerinde de aşırı sağcıların sayısı her geçen gün artıyor. Almanya hükümeti ise devlet içindeki aşırı sağcı ırkçılara yönelik henüz bir adım atmış değil.

Fransa’da İslam karşıtlığı yasal hale geldi

Fransa‘da ise İslam karşıtlığı yasal hale geldi. İslam karşıtı söylemleri ile gündemden düşmeyen Cumhurbaşkanı Emmauel Macron, Müslümanlara yönelik çıkardığı ayrılıkçı yasa tasarısıyla eleştiriliyor. Macron yönetiminin çıkarmış olduğu yeni yasalar, ülkedeki Müslümanları adeta ötekileştiriyor. Diğer yandan neredeyse her gün bir cami kapatılıyor. Ayrılıkçı yasa tasarısı yürürlüğe girdiğinden beri, ülkede 22 cami kapatıldı. Müslüman sivil toplum kuruluşları da denetim altına girdi. İslam karşıtı davranışlar suç unsuru olmaktan çıkarıldı.

Avusturya’da Müslüman kuruluşlar fişlendi

Avusturya da İslam düşmanlığının arttığı ülkeler arasında yerini alıyor. Nitekim son yıllarda ülkede görülen İslam karşıtı söylem ve eylemler yüzde 100 arttı. Ülkede camiler başta olmak üzere Müslümanlara ait 632 kurum, dijital haritada fişlendi. Yapılan bir ankete göre ise Avusturyalıların yüzde 35’i Müslümanlara yönelik olumsuz görüşlere sahip. Üstelik bu durumu ülkedeki siyasetçilerin söylemler tetikliyor. Avusturyalıların yüzde 40’ı kendileriyle Müslümanların eşit haklara sahip olmaması gerektiğini düşünüyor.

Müslümanlar endişeli

Müslümanlara yönelik sosyal medyada nefret söylemi ve fiziki saldırılar en çok Avrupa’da yaşanıyor. Öte yandan İslam karşıtı saldırıya maruz kalan Müslümanların, günlük hayatta korku ve endişelerinin artıyor. Uzmanlar, Avrupa genelinde artan İslam karşıtı saldırıların, Müslüman toplulukların camiye gitmekten korkması ve Müslüman kadınların dini kıyafet giymekten çekinmesi gibi sonuçlar getirebileceğini söylüyor.  Her fırsatta demokrasi, laiklik, insan haklarından dem vuranların Müslümanlara yönelik bu tutumu, Avrupa’nın ilkeleriyle örtüşmüyor.

Avrupa’nın kirli uzlaşısı: Müslüman ırkçılığı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İsveç’in Malmö kentinde, bir Müslüman ırkçısı, Farklı Renkler Partisi (Nyansparti) Genel Başkanı Mikail Yüksel’i sosyal medya üzerinden tehdit etti. Malmö Bölge Mahkemesi, 20 yaşındaki sanığın, Mikail Yüksel’e yönelik “tehdit ve nefret suçu” işlediğini açıkladı. Mahkemenin açıklamasına göre, sanık mahkemeye 2 bin 500 kron, Müslüman siyasetçi Yüksel’e ise 5 bin kron tazminat ödeyecek. Yüksel, yaptığı açıklamada, söz konusu kişinin kendisini sosyal medya hesabı Facebook üzerinden tehdit ettiğini ve İslam-karşıtı ifadeler kullandığını ifade etti. Yüksel, “Malmö Bölge Mahkemesi, zanlının bana 5 bin kron tazminat ödemesine hükmetti. Ben de bu 5 bin kronu daha önce söz verdiğim gibi Göteborg’de yapımına devam edilen Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Mimar Sinan Kültür Mekezi’ne bağışladım.”açıklamasını yaptı. İsveç’te Müslüman olmak günden güne zorlaşıyor.

İsveç’te Müslümanlara baltalı tehdit

İsveç’in Malmö kentinde bir kişi elindeki baltayla belediye otobüsüne binerek Müslümanları tehdit etmişti. Sonra Aftonbladet gazetesi, baltalı kişinin otobüse binerek “İslamcılar nerede? Hepinizi öldüreceğim” şeklinde bağırdığı haberini vermişti. Dahası Malmö Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü Evelina Olsson, ırkçı kişinin tutuklanınca polisi de tehdit ettiğini belirtti. Farklı Renkler Partisi Genel Başkanı Mikail Yüksel, ırkçıların İsveç’te Müslümanlar ve İsveçliler arasına kötülük sokup olaylar çıkarmaya çalıştığının vurguladı. Daha sonra Yüksel, İsveç’in Jönköping şehrine bağlı Vetlanda ilçesinde 3 Mart’ta 22 yaşlarında sığınmacı Afganistan vatandaşının bıçakla 8 kişiyi yaraladığı saldırıyı hatırlattı. “Saldırıyı gerçekleştiren şahsın büyük psikolojik sorunları olduğu ve ağır uyuşturucu haplar kullandığı ortaya çıktı. Savcıda saldırının terörle ilgisi olmadığı ve cinayete teşebbüsten soruşturma başlattığını duyurdu. Buna rağmen ırkçı çevreler olayı terör saldırısı gibi lanse etti. Propagandayla halkı kışkırtmaya çalıştı.” sözlerini sarf etti. Ayrıca Yüksel, İsveç’in barış ve demokrasi ülkesi olduğunu belirtti. Farklı dinlerden ve görüşlerden insanların uyum içinde yaşadığını ve halkın ırkçıların  propagandasına kapılmaması isteğinde bulundu.

İsveç’te Müslüman mezarlığına saldırı

İsveç’in Malmö kentindeki Rosengard semtinde Müslümanlara ait bir mezarlık saldırıya uğradı. Saldırıda 10 mezar taşı tahrip edildi. Polis olayla ilgili inceleme başlattı. İsveç’teki Müslüman siyasetçi Mikail Yüksel son yıllarda İsveç’te Müslümanlara karşı nefret eylemlerinin arttığını söyledi. Yüksel Malmö’de Müslüman mezarlığına saldırının üzüntü verici olduğunu ifade etti. “İsveçte Müslümanlara karşı nefret suçu işlenmeden bir gün dahi geçmiyor. Müslümanlar Avrupa’nın en mağdur grubu olmasına rağmen hükümetin önlem aldığını gözlemleyemiyorum.” ifadelerini kullandı.

İsveç’te Müslüman siyasetçi ırkçıların hedefindeydi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Fransa Cumhurbaşkanı adayı anketlerinde yükselen Zemmour, İslam ve göçmen karşıtı isim olarak ön plana çıktı. Fransa’da 10 Nisan 2022’deki Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turuna için yapılan anketlere göre, Eric Zemmour‘un alması beklenen oy oranı %17. Zemmour’un bazı anketlerde oy oranının, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’unkine giderek yaklaşması da dikkati çekti. Zemmour, televizyon programlarına katılarak adını geniş kitlelere duyurdu. Paris’te 1958’de Cezayir asıllı Zemmour, 1994’te Quotidien de Paris’te başladığı gazetecilik kariyerini 1996’da sağ merkezli Le Figaro gazetesinde sürdürdü.

Fransa Cumhurbaşkanı adayından Müslüman karşıtı ırkçılık

2009’da bir televizyon programında nefret söylemlerinde bulunduğu için çalıştığı Le Figaro gazetesi Zemmour’u kovdu. İslam ve göçmen karşıtlığı, aşırı boyutta Fransız milliyetçiliği yaparak gündeme geliyordu. Ayrıca ülkede yaşayan yabancıların asimile olmasını gerektiğini savunan Zemmour, sık sık İslam ve Müslüman karşıtı söylemlerde de bulunuyor. İslam’ın siyasal proje olduğunu ve Fransa ile uyumlu bir din olmadığını iddia eden Zemmour, cumhurbaşkanlığı olması durumunda, “Muhammed” gibi Müslüman isimlerini yasaklayacağını söylemişti. Zemmour, ülkedeki sorunların kaynağının Müslümanlar, Araplar, siyahiler ve göçmenler olduğunu savundu. Dahası, göçmenlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini söyleyerek İslam’ı ve Müslümanları “saplantı” haline getirdiğini belirtmişti.

Fransa Cumhurbaşkanı adayından nefret söylemleri

Eylül 2019’da Müslümanlara karşı nefret söylemleri nedeniyle 3 bin avro para cezası aldı. Zemmour katıldığı programda Müslümanlara İslam ve Fransa arasında bir seçim yapması gerektiğini ifade etti. Dahası başörtülü Müslüman kadınların Fransa’da İslam hakimiyeti kurmak istediğini ileri sürdü. Mahkeme bu açıklamaların ayrımcılık içerdiğine hükmetti. Zemmour 20 Ekim’de bir etkinlikte keskin nişancı tüfeğini gazetecilere doğrultu. “Şaka değil, geri çekilin, geri çekilin.” diyerek ülkede gündem oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı adayının medya gücü

Macron’un popülaritesi, Kasım 2018’de başlayan sarı yeleklilerin protestoları nedeniyle düşmüştü. İslam karşıtlığının prim yaptığını gözlemledi. 2022’deki Cumhurbaşkanı seçiminde oy toplamak için bu politikalara geçti. Eric Zemmour’un hızlı yükselişinin sebebi, basında ve televizyon kanallarında çok fazla görünür olması. Zemmour televizyon ekranlarına çok sık çıkarak kamuoyunda ve siyasette kendisini kabul ettirdi. Böylece, medyanın Zemmour’un yükşelişinde önemli rol oynadığı düşünceleri ortaya çıktı. Eric Zemmour öte yandan cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, destek aldığı medyanın gücünün sınırlandıracağını açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı adayı Zemmour yine gündemde yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kanada‘da Müslüman ırkçılığının ardı arkası kesilmiyor. “Helal” lokantalar zincirinin sahibi Muhammed Fakih’i,  internet sitesi ve sosyal medya hesaplarında kendisini hedef alan siyasetçi Kevin Johnston, Müslüman iş insanına “terörist” dedi. Mahkeme 18 ay hapis cezası verdi.  Calgary kentinde belediye başkanı adayı olan Johnston, Muhammed Fakih’e karşı 2017 yılında nefret söylemlerinde bulunmuştu. Daha sonra,  2019 yılında 2,5 milyon Kanada doları (17,6 milyon TL) para cezasına çarptırıldı. Nihayetinde para cezasının hükme bağlandığı mahkeme, Johnston’ın “Bir daha asla Muhammed Fakih ve İslam dini hakkında nefret söylemlerinde bulunmayacağı”na karar verdi. Kanadalı siyasetçi nefret söylemlerine devam etti. Bunun üzerine, Ontario Yüksek Mahkemesi Yargıcı Fred Myers , Kevin Johnston hakkında tekrar karar verdi. Yargıç Myers, Fakih hakkında “terörist” ve “bebek katili” ifadelerini kullandı. Bir önceki mahkeme kararını ihlal ettiği gerekçesiyle Johnston’a 18 ay hapis cezası verdi.

Kanada’da Müslüman ırkçılığı: terörist hakareti

Mahkeme Johnston’ın, 4 Ocak 2022’de Ontario’ya dönmesine izin verdi. Fakat bu tarihten itibaren cezasını çekmek üzere cezaevine girmesi de karar bağlandı. Yargıç Fred Myers kararını açıklarken, Johnston’ın, siyasi görüşünden dolayı değil, daha önceki 6 hakaret eyleminden dolayı mahkum edildiğini söyledi. Her bir hakaret eyleminin üçer ay hapis cezası gerektirdiğini duyurdu. Johnston’ın bu cezaları aralıksız tamamlayacağını ifade eden Myers, “Bay Johnston’ın sözleri klasik nefret söylemidir. Örneğin Müslümanları terörist olarak damgalamak gibi çirkin klişelere dayalı olumsuz özellikler için mecazlardan yararlanıyorlar. Bay Johnston kendini toplumun çok çirkin ve giderek cesaretlenen bir kesimine çekici göstermeye çalışan kişidir. Kendisinin medya tarafından kötü biri olarak resmedildiğini söylüyor. Bay Johnston, resmedilen portresine gerekli boyayı da kendisi sağladı.” ifadelerini kullandı.

Kanada’da Müslüman ırkçılığına karar

Karar sonrası CBC’ye konuşan Muhammed Fakih, cezanın kendisini rahatlamış hissettirdiğini söyledi. Fakih, “Yargı sistemimizin Kanada’da nefreti ciddiye alması bana iyimserlik veriyor. Ayrıca, benim çocuklarım da tenlerinin rengi ya da isimlerinden dolayı, ülkemizde adaletin hakim olacağını bilecekler.  Kanada için güzel bir gün oldu.” ifadelerini kullandı.

Kanada’da Müslüman karşıtı ırkçılık yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte‘nin , uyuşturucu mafyası tarafından tehdit edildi. Ardından sıkı bir koruma başlatıldı. Hollanda basınında yer alan haberlerde, Rutte’nin ‘Mocro-mafya’ adlı organize suç örgütü tarafından hedef alındığı söylendi. Hollanda’da Başbakan  Rutte’ye yönelik saldırı veya kaçırılmasına yönelik istihbaratın ardından güvenlik önlemleri artırıldı. Çeteyle bağlantılı kişiler tarafından takip edildiği açıklandı. Başbakan Rutte’nin güvenlik servisi tarafından yapılan açıklamada, Müslüman siyasetçi Arnoud van Doorn‘un geçen hafta pazar günü Rutte’ye yönelik suikast planlarına karıştığı iddiası ile gözaltına alındığı aktarıldı. Servis, Van Doorn’un Rutte ile aynı bölgede bulunduğu sırada şüpheli hareketlerde bulunduğunu belirtti. Van Doorn’un dün ise polise verdiği ifadenin ardından serbest bırakıldığı açıklandı.

Müslüman siyasetçi haksız yere suçlandı

Van Doorn’un avukatı Anis Boumanjal, gözaltına alınmasının suçluluk şüphesi olmadığı için gereksiz olduğunu açıkladı. Boumanjal, “Davayı nasıl ele aldıkları konusunda makul değillerdi. Çok dramatikti” ifadelerini kullanarak, Van Doorn’un 30 saat gözaltında tutulduğunu belirtti. Geert Wilders’in liderliğindeki İslam ve yabancı karşıtı Özgürlük Partisinden (PVV) 2011’de ayrılarak İslam’ı seçen, Müslüman siyasetçi Van Doorn  yaşadığı olayın, Hollanda’da hukukun üstünlüğünün artık var olmadığının bir başka kanıtı olduğunu belirtti.

 “Eleştiri”nin karşılığı

“Eleştiren Müslüman bir siyasetçi olduğum için ve ismimi lekelemek istedikleri için haksız yere gözaltına alındım. Avukatımla bunun peşini bırakmayacağız. Sebepsiz bir yere, saçma bir gerekçe ile birinin gözaltına alınmasını insan haklarının ihlali olarak görüyoruz. Beni yıpratmaya çalışan Hollanda Güvenlik ve Terörle Mücadele Kurumuna (NCTV) karşı büyük bir dava açacağım ve tazminat talebinde bulunacağım. Bu bana yapılan tamamen bir zorbalıktır. NCTV bu şekilde beni bir süre rahatsız etmek ve taciz etmek istiyor. Benim gözaltına alınma şeklim bir hukuk devletine uymuyor. Çok kötü bir sahte suçlamayla adımı karalamak istiyorlar. Başkaları için zor bir siyasetçi iseniz ve özellikle de aynı zamanda Müslümansanız ve hakkınızı arıyorsanız, o zaman tacize uğruyorsunuz. Bu demokrasinin olmadığı bir ülkede olur ama görüldüğü gibi Hollanda’da da oluyor işte. Ben Başbakan Rutte’nin bulunduğu bölgeye suikast girişimi için değil, her zaman olduğu gibi pazar sabahı yaşlı ve bakıma muhtaç olan annemi ziyarete gittim. Zaman daha çok erken olduğu için annemin evine yakın olan bir meydanda takıldım. Orada, her zaman gittiğim ve zaman zaman karşılaştığım başbakanın da gittiği kafeteryada kahve içtim. Ardından orada bulunan spor salonuna soru sormaya gittim.” ifadeleriyle mağduriyetini anlattı.

Hollanda’da , Müslüman siyasetçiye “Başbakan’a suikast” iddiasıyla gözaltı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Müslüman ırkçılığı bu kez de Ortaköy'de kendini gösterdi:

Yaşlı bir kadın, başörtülülere hakaretler yağdırdı:

"Kenar mahallenin karıları. Pislikler, surata bak, çirkef." pic.twitter.com/Zd0FwwedMt

— Yekvücut (@yekvucutcom) July 12, 2021

Müslüman ırkçılığı bu kez de Ortaköy’de kendini gösterdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.