“Eğitimin ciddiyetle yapılmıyor”

Seine-Maritime Valiliği, 17 Mart’ta “Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlıklarının, radikal İslamcılık ve toplumsal ayrılıkçılıkla mücadele birimleri aracılığıyla bu okulları denetim altına almak için harekete geçtiği” okulun, Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler yasası kapsamında kapatıldığını duyurmuştu. Açıklamada, söz konusu okula Şubat ve Eylül 2021’de, bu yıl ise ocak ayında yapılan denetimlerde eğitimin yeterli titizlik ve ciddiyetle yapılmadığının belirlendiği ileri sürüldü. Okula gönderilen uyarıların yöneticilerce dikkate alınmaması üzerine Valiliğin okulu kapatma kararı aldığı bildirilmişti.

Müslümanlar Fransa’yı terk ediyor

Fransa’da Müslümanlara uygulanan baskılar, Amerika merkezli New York Times (NYT) gazetesine de konu oldu. New York Times gazetesi, ayrımcı ve İslam karşıtı muamelelere maruz kalan çok sayıda Müslüman’ın kendilerini güvende hissetmemeleri nedeniyle ülkeden sessiz sedası ayrıldığını yazdı. Gazetenin yayımladığı özel haber, Müslümanların Fransa’yı sessizce terk edişi başlığıyla servis edildi. Haberde, ülkede yaklaşan cumhurbaşkanı seçimi kampanyalarında ağırlıklı olarak göç tartışmaları ele alındı. Fransa’yı terk eden Müslümanların sayısının gün geçtikçe arttığı, bunun derin bir krize işaret ettiği kaydedildi. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un en yakın 3 rakibinin seçim kampanyalarında daha çok “göç karşıtlığını” vurguladığı belirtildi. Fransa’nın son yıllarda birçok Avrupa ülkesinden daha az göç aldığı dile getirildi.

Fransa Müslümanlara ait bir okulu kapattı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Katalan solundan Avrupa’ya mülteci eleştirisi

Diğer yandan Katalonya’da faaliyet gösteren Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) partisinin meclis grup sözcüsü Gabriel Rufian ise Avrupa’nın, Müslüman kökenli mülteciler konusundaki “çifte standardını” eleştirdi. Rufian, “bugüne kadar mülteci kabul kurallarını uygulamayan Avrupa’nın şimdi sarışın ve mavi gözlü oldukları için Ukrayna’daki savaştan kaçanlara sınırsız kabul getirdiğini” söyledi.

Batılı gazeteciler de ırkçı düşüncelerini yansıtmak için fırsat kolladı

NBC muhabiri Kelly Cobiella: “Bunlar Suriye’den gelen mülteciler değiller. Bunlar Ukrayna’dan geliyorlar. Hıristiyanlar, beyazlar…” Telegraph yazarı Daniel Hannan: “Bize çok benziyorlar. Olanları bu kadar şoke edici kılan da bu. Savaş artık sadece fakirleşmiş ve uzaktaki halkların başına gelen bir şey değil.” ITV News muhabiri Lucy Watson: “Ukraynalıların başına tahmin edilemez bir şey geldi. Burası gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil. Burası Avrupa.” Ukrayna eski Başsavcı Yardımcısı David Sakvarelidze: “Bu benim için çok duygusal; çünkü mavi gözlü ve sarışın Avrupalıların her gün Putin’in füzeleri tarafından öldürüldüğünü görüyorum.” CBS muhabiri Charlie D’Agata: “Ama burası Irak veya Afganistan gibi on yıllardır çatışma bölgesi haline gelmiş bir yer değil. Burası nispeten medeni ve Avrupalı.”

Avrupa sınırında sığınmacılara yönelik ayrımcılık artıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kanada başörtüsü yasağı ile  tepkileri üzerine çekti. Chelsea, Que’deki bir okuldaki öğrenciler, öğretmenin başörtüsü taktığı için sınıftan çıkarılmasına şahit oldu.Batı Quebec Okul Kurulu, Chelsea İlkokulu’ndaki 3. sınıf öğretmeninin sınıftan çıkarıldığını açıkladı. İşyerinde yetkili olduğu düşünülen bazı devlet çalışanlarının dini semboller takmasını yasaklayan Bill 21 nedeniyle sınıftan çıkarıldığını doğruladı. Okuldaki 3. sınıf öğrencilerinin velileri, 3 Aralık Cuma günü öğretmenin artık sınıfta olmayacağını bildiren bir e-posta aldı. Bazı ebeveynler daha sonra öğretmenin Bill 21 nedeniyle görevden alındığını öğrendi. Veli Amanda DeGrace, “Bunun küçük topluluğumuzda harekete geçtiğini görmek bir ebeveyn olarak şok edici” dedi. “Artık çocuklarımızla daha önce yaptığımız konuşmaları yapmak zorunda kaldık, ama aslında gerçek zamanlı ve gerçek hayatta olduğunu gördükleri bir şeyin noktalarını birleştirebilecekleri konuşmalar yapmak ve bu çok üzücü.”

 Müslüman kadınlar Kanada başörtüsü yasağı ile engelleniyor

“Bill 21’in harekete geçtiğini ve bunun ilgili herkes üzerinde yarattığı etkiyi görüyoruz.” Quebec Yasa Tasarısı 21, Haziran 2019’da yürürlüğe girdi ve yetkili konumlarda sayılan kamu sektörü çalışanlarının işteyken başörtüsü veya türban gibi semboller takmasını yasakladı. Bu hafta veliler, öğretmeni desteklemek için okul dışındaki bir çitin üzerine yeşil kurdeleler yerleştirdi. DeGrace, “Bu Bill 21’den etkilenen bu öğretmene destek ve dayanışma göstermenin bir yolu olarak” açıklamasını yaptı. “İnsanlardan lütfen seslerini yükseltmelerini istiyoruz. Bir topluluk olarak değişim yaratmaya yardım etmemiz  gerekiyor. Ve bu değişim için harekete geçmemiz çok önemli.” ifadelerini kullandı.

Kanada başörtüsü yasağı ile yine tepki çekiyor

Daly, “Konuştuğum batı Quebeclilerin çoğu Bill 21’e karşı, niyetlerimizi ve duygularımızı hükümete bildirdik. Bundan sonra, hükümet yasa tasarısı ile devam etti ve artık yasa oldu. Hükümet içindeki eğitim sisteminin bir parçası olarak ilin yasalarına uymak bizim sorumluluğumuzdur.” ifadelerini kullandı. Daly, Batı Quebec Okul Kurulu’ndaki okullardaki tüm müdürlere, yasayı özetledi. Ayrıca öğretmenleri işe alırken bunu göz önünde bulundurmak için bir not aldıklarını ifade etti. Daly, yasanın “etik dışı” olduğunu belirtti. Quebec Okul Kurulu, öğretmenin okulda “başka bir işlevde” çalışmaya devam edeceğini açıkladı.

Kanada’da Müslüman karşıtı yasa : Başörtüsü yasağı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Hindistan‘daki Müslüman komedyen ırkçı Hindu milliyetçilerin tehditlerine dayanamadı. Müslüman komedyen Munawar Faruqui, ülkesindeki Hindu milliyetçisi gruplarıdan aldığı tehditlerden sonra mesleği bıraktığını açıkladı. Munawar Faruqui, konuyla ilgili Instagram hesabından paylaşımda bulundu. Faruqui, yaptığı paylaşımda “Nefret kazandı” ifadesini kullandı. Çok sayıda programının iptal edilmesinin ardından komedyenliği bıraktığını ve “sanatın kaybettiğini” söyledi. Faruqui, kendisi ve izleyicilere yönelik aldığı tehditler nedeniyle son iki ayda 12 komedi gösterisinin iptal edildiğini dile getirdi. Faruqui, “Yapmadığım espriler nedeniyle beni hapse atmak, gösterilerimi iptal etmek adil değil. Gösteriler, dinine bakılmaksızın Hindistan’da insanlar tarafından sevildi. Bu adil değil.” dedi. Müslüman komedyen Faruqui, İktidardaki Hindistan Halk Partisinin milletvekillerinden birinin oğlu tarafından Hint tanrılarından “uygunsuz” şekilde bahsettiği gerekçesiyle yapılan şikayetten sonra 1 Ocak tarihinde tutuklanmış daha sonra tamamlanan yargı süreçlerinin ardından 7 Şubat’ta serbest bırakılmıştı. Irkçı Hindu milliyetçileri ise sosyal medyada Faruqui’yi hedef alarak tehditler savurmaya başlamıştı. Irkçılar Faruqui’nin gösterilerini basacaklarını ve izleyicilere zarar vereceklerini söylüyordu.

Hindistan’da Müslüman topluma topluma zulmediliyor

Hindistan’da neredeyse 300 milyon Müslüman bulunuyor. Üstelik Hindistan, dünyada Endonezya’dan sonra en kalabalık Müslüman topluluğunu barındıran ülkelerden biri. Ülkede İslam dini, Hinduizm’den sonra ikinci yaygın din konumunda. Buna rağmen, ülkedeki İslam karşıtlığı ne yazık ki oldukça fazla. Müslümanlar, eğitimden çalışma alanına, sağlıktan gündelik yaşama kadar her türlü ayrımcılığa uğruyor. Camiler yıkılıyor, başörtülü kadınlara tecavüz ediliyor, neredeyse her gün Müslümanlara yönelik saldırılar düzenleniyor. 2012-2017 yılları arasında terör saldırılarının yüzde 51’inde Müslümanlar hedef alındı. Ülkede Müslümanlara adeta zulmediliyor.

Hindistan’da 20 bin Müslüman kayıp

Hindistan’ın uyguladığı politikalar sonucu yaklaşık 20 bin Müslüman kayıp. 50 binden fazlası ise çocuk, kadın, yaşlı, genç bakılmaksızın mahkeme edilmeden cezaevlerinde tutuluyor. Aileler çocuklarını kurtarmak isterse 20 bin ila 60 bin Hindistan rupisi para isteniyor. Öte yandan 2011 yılında Keşmir İnsan Hakları Komisyonu, kimsesizler mezarlığında 2 bin 156 kişinin olduğunu bildirdi. Bugün bu sayının daha da arttığı söyleniyor. Ulusal Hint Kadınları Federasyonu Genel Sekreteri Annie Raja, Keşmir’de yaşanan insanlık krizini şöyle anlattı: “Genç kızlar, Hint askerlerinin tecavüzüne uğruyor. Yasaklar yüzünden hastalar zamanında hastanelere ulaşamıyor. Gözaltına alınan erkeklerin yaşları 10’a kadar düştü. Görüştüğümüz anneler, gece yapılan baskınlarla çocuklarının gözaltına alındığını söylüyor. Anneler, evden oynamak için çıkan çocuklarını bile son kez görme korkusu yaşadıklarını anlatıyor”

Müslüman komedyen tehditlerden sonra işi bıraktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Hindistan'ın Tripura eyaletindeki Hindu milliyetçileri, Müslümanların ibadethaneleri, işyerleri ve evlerine saldırdı.

Irkçılar, ellerinde kılıçlarla İslam karşıtı sloganlar atarak camilere doğru yürüdü. pic.twitter.com/ebCM9YAlvx

— Yekvücut (@yekvucutcom) October 25, 2021

Hindu çeteler Müslümanların evlerine ve camilere saldırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, Müslümanlara tehditler savurdu. Üstelik soykırım suçlusu Bosnalı Sırp siyasetçi Radovan Karaciç’in Bosnalı Müslümanları yok olmakla tehdit ettiği günden tam 30 yıl sonra. Soykırım ve savaş suçlusu Radovan Karaciç, 14 Ekim 1991 tarihinde Bosna Hersek Meclisi’nde bir konuşma yapmıştı. Karaciç, “Zannetmeyin ki Bosna-Hersek’i cehenneme ve Müslümanları yok olmaya sürüklemeyeceksiniz. Müslümanlar bu ülkede bir savaş çıkması halinde kendilerini koruyamazlar” diye konuşmuştu. Karaçiç’in bu konuşmasından tam 30 yıl sonra, Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, Doğu Saraybosna’da gazetecilere konuştu. Dodik, Bosnalı Sırpların yaşadığı bölgelerdeki askeri kışlaları ele geçireceklerini açıkladı. Bunu tıpkı Yugoslavya’dan ayrılış sürecinde Slovenya’nın yaptığı gibi yapacaklarını söyledi. Dodik, gaztecilere konuşurken son günlerde tekrarladığı “Bosna Hersek devlet kurumlarından çekilme” açıklamalarına devam etti.

“Sadece kendi gücümüze güvenebiliriz”

Boşnak gazeteci Avdo Avdiç, konuya ilişkin olarak Istraga.ba sitesinde bir makale yayımladı. Avdiç, Bosnalı Sırpların ordudan çekilmeleri ve eğer Sırp Cumhuriyeti entitesindeki kışlaları ele geçirirse Bosna Hersek’in kendinden başka hiç kimseye güvenemeyeceğini ifade etti. Avdiç, “Olaylara gerçekçi bakalım. Kim tepki gösterecek? Avrupa Birliği mi? Evet. Tıpkı Rusya, Ukrayna’nın doğusunu işgal ettiğinde yaptığı gibi endişelerini ifade edecek” ifadelerini kullandı. Avdiç, Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik’in kontrolünde güçlü bir polis gücü, Sırp Cumhuriyeti entitesine bağlı adli sistemin, özerk bir vergi idaresi, entite hükümeti ve Brçko özerk bölgesi hariç kesin çizgilerle belirlenmiş sınırları olduğuna vurgu yaptı. “Kendisini kim durdurabilir? Yüksek Temsilci Christian Schmidt mi? Kendisi Putin rejimiyle yıllardır iyi ilişkiler kuran Horst Seehofer’in liderliğindeki Hıristiyan Demokrat Birliği partili bir Alman” dedi. Avdiç, NATO’nun da Ukrayna’ya verdiği sözlere rağmen bu ülkeyi Rusya karşısında yalnız bıraktığına dikkat çekti. Böyle bir gelişme halinde Boşnakların kendilerinden başka kimseye güvenemeyeceklerini söyledi.

Saraybosna savaşı nasıl başladı?

1992-95 yılları arasında,  Bosna-Hersek’te, adeta insanlık trajedisi yaşandı. Saraybosna kuşatmasının başlamasıyla tam bin 425 gün süren Bosna soykırımı nedeniyle yüz binlerce Müslüman Boşnak acımasızca öldürüldü. Binlerce kadın tecavüze maruz kaldı. Bosna soykırımı yüzünden onlarca kişi hayatına engelli olarak devam etti. Üstelik Batılı devler bu katliamı sadece izlemekle yetindi.  Çünkü Bosna Hersek, Batılı Devletler için hiçbir önem taşımıyordu. Bu nedenle de Sırplar ve Hırvatların, Müslüman Boşnakları katledilmesine göz yumdular. Birleşmiş Milletler ise Sırplara zaman zaman ambargo uyguladı. Ancak Bosna soykırımını engelleyemediler. 3 buçuk yıl süren  Saraybosna kuşatması boyunca kanlı katliamlar yapıldı.

Bosnalı Sırp lider Müslümanları 90’lı yıllara dönmekle tehdit etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte‘nin , uyuşturucu mafyası tarafından tehdit edildi. Ardından sıkı bir koruma başlatıldı. Hollanda basınında yer alan haberlerde, Rutte’nin ‘Mocro-mafya’ adlı organize suç örgütü tarafından hedef alındığı söylendi. Hollanda’da Başbakan  Rutte’ye yönelik saldırı veya kaçırılmasına yönelik istihbaratın ardından güvenlik önlemleri artırıldı. Çeteyle bağlantılı kişiler tarafından takip edildiği açıklandı. Başbakan Rutte’nin güvenlik servisi tarafından yapılan açıklamada, Müslüman siyasetçi Arnoud van Doorn‘un geçen hafta pazar günü Rutte’ye yönelik suikast planlarına karıştığı iddiası ile gözaltına alındığı aktarıldı. Servis, Van Doorn’un Rutte ile aynı bölgede bulunduğu sırada şüpheli hareketlerde bulunduğunu belirtti. Van Doorn’un dün ise polise verdiği ifadenin ardından serbest bırakıldığı açıklandı.

Müslüman siyasetçi haksız yere suçlandı

Van Doorn’un avukatı Anis Boumanjal, gözaltına alınmasının suçluluk şüphesi olmadığı için gereksiz olduğunu açıkladı. Boumanjal, “Davayı nasıl ele aldıkları konusunda makul değillerdi. Çok dramatikti” ifadelerini kullanarak, Van Doorn’un 30 saat gözaltında tutulduğunu belirtti. Geert Wilders’in liderliğindeki İslam ve yabancı karşıtı Özgürlük Partisinden (PVV) 2011’de ayrılarak İslam’ı seçen, Müslüman siyasetçi Van Doorn  yaşadığı olayın, Hollanda’da hukukun üstünlüğünün artık var olmadığının bir başka kanıtı olduğunu belirtti.

 “Eleştiri”nin karşılığı

“Eleştiren Müslüman bir siyasetçi olduğum için ve ismimi lekelemek istedikleri için haksız yere gözaltına alındım. Avukatımla bunun peşini bırakmayacağız. Sebepsiz bir yere, saçma bir gerekçe ile birinin gözaltına alınmasını insan haklarının ihlali olarak görüyoruz. Beni yıpratmaya çalışan Hollanda Güvenlik ve Terörle Mücadele Kurumuna (NCTV) karşı büyük bir dava açacağım ve tazminat talebinde bulunacağım. Bu bana yapılan tamamen bir zorbalıktır. NCTV bu şekilde beni bir süre rahatsız etmek ve taciz etmek istiyor. Benim gözaltına alınma şeklim bir hukuk devletine uymuyor. Çok kötü bir sahte suçlamayla adımı karalamak istiyorlar. Başkaları için zor bir siyasetçi iseniz ve özellikle de aynı zamanda Müslümansanız ve hakkınızı arıyorsanız, o zaman tacize uğruyorsunuz. Bu demokrasinin olmadığı bir ülkede olur ama görüldüğü gibi Hollanda’da da oluyor işte. Ben Başbakan Rutte’nin bulunduğu bölgeye suikast girişimi için değil, her zaman olduğu gibi pazar sabahı yaşlı ve bakıma muhtaç olan annemi ziyarete gittim. Zaman daha çok erken olduğu için annemin evine yakın olan bir meydanda takıldım. Orada, her zaman gittiğim ve zaman zaman karşılaştığım başbakanın da gittiği kafeteryada kahve içtim. Ardından orada bulunan spor salonuna soru sormaya gittim.” ifadeleriyle mağduriyetini anlattı.

Hollanda’da , Müslüman siyasetçiye “Başbakan’a suikast” iddiasıyla gözaltı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Fransa’da Müslüman Belediye Başkanı’nın kazandığı seçim iptal edildi

Fransa’da Müslüman Belediye Başkanı‘nın kazandığı seçimin iptal edilmesine karar verildi. 2020’de Fransa’nın başkenti olan Paris’in banliyölerinden Trappes’te, Belediye Başkanlığı seçimleri yapıldı. Seçimlere katılan Müslüman Ali Rabeh, belediye başkanı seçildi.  Ancak Danıştay, “kural dışı seçim propagandası yaptığı” gerekçesiyle Rabeh’in kazandığı seçimleri iptal etti. Le Parisien’in haberine göre, seçimlerin 28 Haziran 2020’deki ikinci turundan 3 ay kadar önce Müslüman Ali Rabeh’in başkanı olduğu ortaya çıktı. “Coeur de Trappes” derneği de yardım faaliyetlerinde bulundu. Dernek, maske, gıda paketi ve çocuklar için eğitim setleri dağıttı. Dağıtılan paketlerin bazılarında seçimlerde aday olan Rabeh’in fotoğrafı bulunuyordu. Kentteki muhalefet Trappes Vatandaşları Angajmanı ile Bölgesel Konseyin Başkan Yardımcısı Othman Nasrou’nun başvurusu üzerine Versailles İdari Mahkemesi, şubatta verdiği kararda seçimi iptal etti. Mevcut başkan Rabeh’in adaylığı geçersiz kabul edildi. Rabeh’in mahkemenin kararını temyize götürdüğü Danıştay, seçim kampanyası hesaplarında bildirilmeyen bu promosyonların “kural dışı seçim propagandası olduğunu ve seçim kanununu ihlal ettiğine” hükmetti.

Fransa’da Müslüman başkan tehdit edildi

Danıştay, seçimlerin tekrarlanmasını istedi. Bununla birlikte Rabeh’in adaylığını geçersiz bulmadı ve devletin belediye başkanının seçim masraflarını geri ödemesini istedi. Rabeh, Danıştayın kararıyla kampanyasını tanıdığını ve iyi niyeti gördüğünü açıkladı. En geç 3 ayda yapılacak seçimde de yeniden aday olacağını ifade etti. Nasrou ise Twitter üzerinden açıklamalarda bulundu. Danıştayın kararını Trappes sakinlerine bu “ayrılıkçı, iltimaslı ve cumhuriyet karşıtı yönetimden” kurtulmak için bir fırsat olarak değerlendirdi. Rabeh, seçimlerin ikinci turunda oyların yüzde 69,5’ini alarak belediye başkanı olmaya hak kazanmıştı.  Müslüman nüfusun yoğunluğuyla göze çarpan Trappes, şubatta bir lise öğretmeninin “kentin İslamcıların eline düştüğü” iddiasıyla gündeme gelmişti. Belediye başkanı Ali Rabeh, iddialarından sonra ölüm tehditleri almıştı.

Fransa’da Müslümanca yaşamak zorlaşıyor

Fransa‘da Anayasa Konseyinin Müslümanları hedef alan ve “ayrılıkçılık yasası” olarak bilinen “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler” yasası onaylandı. Yasanın onaylaması toplumun farklı kesimlerinden tepkiyle karşılandı. Ayrılıkçılık Yasasıyla Mücadele Koordinasyonu konuyla ilgili Twitter hesabından açıklamalarda bulundu. Açıklamada, Anayasa Konseyinin “Fransa’nın tüm kurumlarında kangren halini almış İslamofobi’yi kanıtlayan yasayı onayladığı” belirtildi. Ayrıca, Müslümanların temel hak ve özgürlüklerine yönelik açık saldırılar karşısındaki suskunluğa tepki gösterilirken anayasal mekanizmalar üzerinden yasaya karşı mücadele verileceği aktarıldı.

Fransa’da Müslüman başkanın kazandığı seçimi iptal ettiler yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kanadalı gardiyanların Müslüman bir mahkumu döverek öldürdükleri ortaya çıktı. Süleyman Fakiri adlı mahkum, 2016 yılında tutuklu olduğu Ontario eyaletine bağlı Lindsay Hapishanesi‘nde, hayatını kaybetti. O dönemde Fakiri’nin ölümü ile ilgili soruşturma başlatıldı. Uzmanlar, hapishanedeki gardiyanların Fakiri’yi döverek öldürdüğünü raporladı. 15 Aralık 2016 yılında hapishanede ölen Süleyman Fakiri’nin ailesi mahkemeye başvurdu. Verilen hukuk mücadelesinde önemli bir aşama kaydedildi. Fakiri’nin ölüm nedenini araştıran Ontario Adli Tıp Kurumu Patoloji Servisi Şefi Dr. Michael Pollanen, yaptığı inceleme sonrasında hazırladığı raporu mahkemeye sundu. Dr. Pollanen raporunda; hapishanede yerde zincire vurulmuş, biber gazı sıkılmış ve yüzü kapalı halde ölen Süleyman Fakiri’nin, resmi ölüm nedenini şöyle açıkladı: “Kalbi büyümüş, şizofreni olan bir kişide kişiyi kötüleştiren yüzüstü pozisyon, kısıtlama ve mücadele, çırpınma ve biber gazına maruz kalma sırasında meydana gelen kas-deri yaralanmaları. Süleyman Fakiri’ye vuran ıslah memurlarının neden olduğu ağır travma veya vücudunun ıslah memurlarıyla şiddetli bir mücadele sırasında yere veya sabit nesnelere çarpması nedeniyle birden fazla kas ve deri yaralanması mevcuttu.”

“Süleyman gitti, geri dönmeyecek”

Ceza soruşturması, Fakiri’nin ölümünün ardından açılan dava sonrası yerel ve eyalet polisi tarafından yürütüldü. Soruşturma, olaya karışan 6 gardiyana karşı herhangi bir suçlamada bulunulmamasıyla sonuçlanmıştı. CBC’de konuyla ilgili yer alan habere göre, ailenin avukatları, davanın Ontario Eyalet Polisi’ne geri gönderildiğini, bunun da 6 gardiyan hakkında cezai suçlamaların tekrar masaya yatırılması anlamına geldiğini açıkladı. Süleyman Fakiri’nin kardeşi Yusuf, CBC’ye açıklamalarda bulunarak “Günün sonunda bir rahatlama var mı? Evet ve hayır. Süleyman gitti, geri dönmeyecek ve o gün ailemin bir parçası öldü. Fakat bu raporun etkili bir şekilde yaptığı şey, beş yıl önce yapılması gereken şeydir. Ontario Eyalet Polisi’ni işini yapmaya çağırıyoruz. Bize sistemin, kanunları çiğnediklerinde infaz memurlarını korumadığını kanıtlayın” diye konuştu.

Kanadalı gardiyanlara karşı açılan dava sürüyor

Ailesiyle birlikte 1993 yılında Afganistan’dan Kanada‘ya gelen Süleyman Fakiri’ye, Waterloo Üniversitesi’ndeki ilk yılında geçirdiği trafik kazasının ardından şizofreni teşhisi kondu. Fakiri, eğitimine devam edemedi. Fakiri, 4 Aralık 2016’da komşusunu “keskin bir silahla” bıçakladığı iddiasıyla Durham Bölge Polisi tarafından Ajax kentinde tutuklandı. Hastane yerine götürüldüğü hapishanede 11 gün sonra hayatını kaybetti. Fakiri ailesinin, Toplum Güvenliği ve Islah Hizmetleri Bakanlığı, hapishane yönetimi ve gardiyanlar aleyhine Ontario Yüksek Adalet Mahkemesi’nde açtığı 14,3 milyon dolarlık dava halen devam ediyor.

Kanadalı gardiyanların Müslüman mahkumu öldürdüğü ortaya çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kanada Müslümanları Ulusal Konseyi (NCCM) ve Toronto Üniversitesi İslami Araştırmalar Enstitüsü, Kanada hükümetinin Müslüman kuruluşlara yaptığı baskıları kaleme aldı. Kanada‘daki Müslüman toplumun kurduğu dernek ve yardım kuruluşlarına, vergi denetimleri yoluyla baskı yapıldığına yönelik bir rapor hazırlandı. İki kurumun ortak olarak hazırladığı rapor, çevrimiçi basın toplantısı ile duyuruldu. 94 sayfa olarak sunulan rapor “Katmanlı Şüphe Altında: Müslümanların Liderliğindeki Hayır Kurumlarının Kanada Vergi İdaresi Denetimlerinin İncelenmesi” başlığıyla sunuldu. Toronto Üniversitesi İslami Araştırmalar Enstitüsünden Prof. Enver Emon ve Kanadalı Müslümanlar Ulusal Konseyinden Dr. Nadia Hasan raporu hazırladı. Raporda, ülkedeki Müslümanların kurduğu hayır kurumlarını hedef alan orantısız vergi denetimleri hakkındaki endişeler anlatıldı. Denetimlerin nedeni, bu kuruluşların nasıl seçildiği, denetleme sıklığı ve gerekçeleriyle ilgili endişeler de ortaya kondu.

Kanada hükümeti Müslüman kurumları hedef alıyor

Raporda Kanada hükümeti Müslüman kuruluşları  hedef alıyor dendi ve şu görüşler ifade edildi: “Kanada hükümetinin terörün finansmanı ve radikalleşmeyle mücadele konusundaki yaklaşımı ve bunların çerçevesine gömülü meşru ama önyargılı endişeleri malumdur. Bu politikalar, Kanada Vergi İdaresi (CRA) tarafından operasyonel hale getirildiğinde, Müslümanların öncülük ettiği hayır kurumlarını denetimlere veya daha kötüsü hayırseverlik statüsünün iptaline karşı istisnai şekilde savunmasız hale getiriyor. Müslümanların önderliğindeki hayır kurumlarının hedeflenmesi, bu kuruluşların toplumdaki ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için yaptıkları kritik çalışmaları baltalamakla kalmıyor, aynı zamanda Kanada’nın kapsayıcı çok kültürlülüğe olan bağlılığını da sorgulatıyor.”  Raporda terörizmin finansmanı veya radikalleşme şüphesiyle denetlenen hayır kurumları ile ilgili şeffaflığın artırılması da tavsiye edildi. Ayrıca Kanada’nın terör finansmanına ilişkin risk temelli değerlendirmesini revize etmesi gerektiği belirtildi.

Kanada hükümeti Müslüman toplumu kısıtlamaya çalışıyor

Kanada’da yaşayan Müslüman toplum, yaşam tarzları ve faaliyetleri nedeniyle yabancı olarak değerlendiriliyor. Kanada hükümeti Müslüman toplumu ayrıştırıyor. Raporda bu konuya da değinildi ve ülkede, devletin “Yerli Kanadalı Müslüman” fikrini sorgulanabilir hale getirdiğine dikkat çekildi. Raporda ayrıca şu ifadelere de yer verildi: “Bu önyargı, Kanada’daki Müslümanların önderliğindeki hayır kurumlarının yabancı çıkarlara hizmet ettiğine dair şüphelere yol açıyor. Müslümanlara olumsuz veya tehdit edici bir yabancılık atfediyor. Bu da Kanada toplumuna Müslümanların dahil edilmesini ve sivil katılımını teşvik eden hayır kurumları için daha fazla engel oluşturuyor.”

Kanada hükümetinin Müslüman kuruluşlara baskısı hız kesmiyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.