NATO arşivleri | Yekvucut Akıl ve vicdan sahiplerine Fri, 26 Aug 2022 14:25:35 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://yekvucut.com/wp-content/uploads/2022/11/favicon_yek.png NATO arşivleri | Yekvucut 32 32 NATO karargahında sosyetik Rus casusu https://yekvucut.com/feto-gercekleri/nato-karargahinda-sosyetik-rus-casusu/ Fri, 26 Aug 2022 14:18:31 +0000 https://yekvucut.com/?p=56808 Hollanda merkezli istihbarat sitesi Bellingcat, Rus istihbaratının Avrupa’da 10 yıl süren casusluk operasyonunu deşifre etti. Bir macera filmini andıran haberde,...

NATO karargahında sosyetik Rus casusu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Hollanda merkezli istihbarat sitesi Bellingcat, Rus istihbaratının Avrupa’da 10 yıl süren casusluk operasyonunu deşifre etti. Bir macera filmini andıran haberde, Rus istihbaratının NATO ve İtalyan istihbaratını yıllarca nasıl uyuttuğunu ortaya koydu. Rusya ile Ukrayna savaşı sonrası ilişkileri daha da gerilen NATO’nun Rus casusu tarafından nasıl operasyona maruz kaldığını tüm detaylarıyla aktaran site bu haber için çok sayıda ortakla çalıştı. Rus casusu haberdeki detaylar oldukça ilginç. Pasaport sahte, kimlik sahte, doğum belgesi sahte… Haber Rus casusu söz konusu olduğunda Batılı devletlerin istihbaratının ne kadar yetersiz kaldığını gösteriyor. Bellingcat’ta yayınlanan “Sosyetik, Dul, Kuyumcu, Casus: Bir GRU Ajanı İtalya’daki NATO Camiasına Nasıl Girdi?” başlıklı haberi sizin için tercüme ettik.

 

Sosyetik, Dul, Kuyumcu, Casus: Bir Rus casusu İtalya’daki NATO Camiasına Nasıl Girdi?

 

14 Eylül 2018 tarihinde, gece yarısından üç dakika önce, Andrey Averyanov’un cep telefonu çalmaya başladı. Geç saate rağmen, telefon kayıtları, GRU’nun gizli operasyonlar birimi 29155’in komutanı Tümgeneral Averyanov’un hâlâ Rusya’nın Moskova’daki Khoroshevskoe Shosse 76’daki askeri istihbarat servisi karargâhındaki ofisinde olduğunu gösteriyor.

O günün erken saatlerinde Bellingcat ve The Insider (Bellingcat’in Rus ortağı), Salisbury’de (İngiltere) Sergey ve Yuia Skripal’in Novichok zehirlenmesine karışan iki gizli GRU casusu olan “Ruslan Boshirov” ve “Alexander Petrov”un gizli kimlikleri hakkında bir araştırma yayımlamıştı. Soruşturma, GRU’nun ticaretinde göze batan şeyleri ortaya çıkardı: Rusya’nın askeri istihbarat teşkilatı, yaklaşık on yıl boyunca, casuslarına ardışık numaralı pasaportlar vererek gazetecileri araştırmalarına izin verdi. Bu gazeteciler Rusya’nın karaborsasına yaygın olarak sızan verileri ele geçiriyor ve casusları basitçe bir tür sayı gruplarını izleyerek açığa çıkarıyordu.

Bellingcat’in o günkü haberinden sonraki saatlerde Averyanov, en üst düzey patronu olan GRU’nun şefi Igor Kostyukov’dan birkaç telefon aldı. Benzer şekilde, Averyanov, 2016’daki başarısız Karadağ darbesine karışan iki casus da dâhil olmak üzere, bu tür pasaportlarla seyahat eden astlarının çoğuna ulaşmıştı.

Gece yarısı arayan kişi, GRU’nun Bölüm 5’inden biriydi. Diğer adıyla Yasadışı Programın başkanıydı. Burası sahte kimliklerle dünyanın dört bir yanına askeri casuslar yerleştiren az bilinen bir departman. İki GRU memuru iki dakikadan biraz fazla konuştu.

Rus casusu pasaport serisi

Ertesi gün, 15 Eylül 2018 tarihinde uzun boylu, Latince isme sahip bir kadın, İtalya’nın Napoli kentinden Moskova’ya tek yönlü bir bilet aldı. Yaklaşık on yıl boyunca, bu kadın dünyayı kendi mücevher markasıyla kozmopolit, Peru doğumlu sosyetik bir kişi olarak dolaşmıştı. O akşamın ilerleyen saatlerinde Moskova’ya indi ve o zamandan beri Rusya’dan ayrılıp ayrılmadığı bilinmiyor. Bellingcat’in önceki gün açıkladığı numaralardan birinden bir pasaportla uçtu. Aslında onun pasaport numarası Boshirov ve Petrov’un GRU patronunun sadece altı ay önce İngiltere’ye uçtuğu pasaportlardan yalnızca bir basamak farklıydı.

 

Pasaportundaki isim Maria Adela Kuhfeldt Rivera’ydı. Bellingcat ve araştırmacı ortakları şunu keşfetti: Kadının Napoli’deki NATO ofislerinden arkadaşları, yıllardır bu kadının renkli bir kişisel hayatı olan başarılı bir mücevher tasarımcısı olduğuna inanmıştı. Aslında kadın yasadışı bir GRU casusuydu.

 

Bellingcat, Der Spiegel, The Insider ve La Repubblica tarafından yürütülen bu ortak soruşturma, 10 ay boyunca sürdü. Bu araştırma, açık kaynaklardan, kamuya açık arşivlerden, Peru’dan FOIA verilerine, sızdırılmış Rus veri tabanlarından ve Rus casusuyla arkadaş olan kişilerle yapılan görüşmelerden elde edilen verilere dayanmaktadır. İnsanların çoğu, başlangıçta GRU casusu olduğunu anladıkları bir kişi hakkında alenen konuşmaktan korkmalarına rağmen ismini vermeyi kabul ettiler. Yine de insanların bir kısmı, bu endişeler nedeniyle isimlerinin anonim kalması şartıyla konuştular.

Peru doğumlu

8 Ağustos 2005’te Peru’daki Independencia Bölgesi Sivil Kayıt Ofisi, yeni bir Peru vatandaşının ülkenin ulusal vatandaş veri tabanına kaydedilmesi için bir başvuru aldı. Sözde vatandaş, adının Maria Adela Kuhfeldt Rivera olduğunu söyledi ve avukatları sahil kasabası Callao’nun nüfus sicilinden bir doğum belgesi sundu. Doğum belgesi 1 Eylül 1978 tarihliydi ve Peru’nun o yıldaki doğum kayıtlarında sıra numarası 1109’du.

Bellingcat tarafından incelenen Peru yetkililerinden gelen bir mektuba göre, davayı ele alan sivil memur, başvuruyu beklemeye aldı ve Maria Adela’nın gerçek doğumu için ek kanıt istedi.

19 Ağustos 2005’te “Maria Adela”nın avukatları ilave bir belge sundular: Callao’daki Cristo Liberador cemaatinden bir vaftiz belgesi. Kilise belgesine göre, bebek Maria Adela 1 Eylül 1978’de doğdu ve iki hafta sonra 14 Eylül 1978’de vaftiz edildi.

Memur ikna olmadı ve doğrulama için Cristo Liberador piskoposluğundaki José Enrique Herrera Quiroga isimli kilise rahibine ulaştı. Rahip, belgenin sahte olduğunu söylemek için kilise kayıtlarını kontrol etmek zorunda bile kalmayacaktı. Çünkü Maria Adela’nın sözde vaftizinin gerçekleşmesinden dokuz yıl sonra, 1987’de kurulan bu kilisenin kurucusu ve açılış rahibi olma onuruna erişmişti. Cristo Liberador piskoposluğunun web sitesi, kurulduğu tarihi ayrıntılarıyla açıklıyor; bu, Bellingcat ile temasa geçtiğinde bucak temsilcisinin doğruladığı bir şey.

22 Aralık 2006’da Peru Kongresi’ne sunduğu yıllık bütçe raporunda, Peru Adalet Bakanlığı göç ve vatandaşlığa kabul dairesinin 2005 yılında biri “Maria Adela” olmak üzere üç sahte vatandaşlık başvurusu keşfettiğini bildirdi. Raporda, bu kişinin kimliğinin bilinmediği ve davanın kamu güvenliğine ve inancına karşı suç olarak ulusal savcıya sevk edildiği sonucuna varıldı.

Maria Adela’nın Peru vatandaşlığı ölü doğmuştu. Fakat GRU komutanları, casus kadın için bu kimlikte ısrar etmeye karar verdiler. Muhtemelen Peru hükümetinin bu sahte başvuruyu kamuoyuna açıklayacağından habersizlerdi. GRU bu kimlikte neden ısrar etti bilinmiyor.

Maria Adela ilk Rus pasaportunu 2006 yılında tam olarak aynı isim ve doğum tarihini kullanarak aldı. Kendisi için oluşturulan sahte kimliğine göre, Moskova Devlet Üniversitesi’nde “önde gelen uzman” (leading specialist) olarak çalıştı ve kayıt veri tabanlarına göre 2010 yılına kadar Moskova adresinde yaşadı. Orada yaşayanlar ise bize onun adını hiç duymadıklarını söylediler.

Rus casusu pasaportu ne zaman aldı

Maria Adela’ya verilen yerel Rus pasaportu, GRU’nun Bulgar silah üreticisi Emilian Gebrev’i zehirlemekle suçlanan bir subayı ve Sergey Skripal’in zehirlenmesi olayına karışan başka bir subayı da dâhil olmak üzere en az altı diğer GRU casusunun yurt içi pasaportları için çıkardığı bir diziye aitti. Pasaport numaralarının yakınlığına ve diğer pasaportların bilinen veriliş tarihine dayanarak, “Maria Adela”nın Rus kimlik belgelerini Kasım veya Aralık 2006’da aldığını tahmin edebiliriz.

“Maria Adela”nın on yıl içinde arkadaş olduğu dört kişiyle yapılan röportajlara dayanarak, tanıştığı kişilere anlattığı hikâye: Alman bir baba ile Perulu bir annenin çocuğuydu. Peru, Callao’da doğdu. Bekâr annesi, 1980’de küçük Maria Adela ile Moskova’daki Olimpiyat Oyunlarına katılmak için Sovyetler Birliği’ne gitmişti. Ancak annesi Peru’dan bir acil durum mesajı almıştı. Ve annesi hemen eve döndü. Annesi arkadaş olduğu bir Sovyet ailesinin yanına küçük Maria Adela’yı göz kulak olsunlar diye bıraktı. Annesi bir daha asla geri dönmedi ve “Maria Adela” Rusya’da büyüdü. Hem evlat edinen annesi hem de çocukluk yıllarında onu taciz eden babasıyla zor bir ilişki yaşadı. Arkadaş olduğu insanlara Rusya’da yaşamak ya da bir Rus erkekle evlenmek istememesinin nedeninin üvey babası olduğunu söyledi ve Batı Avrupa’da yaşama ve bir aile kurma arzusunu açıkladı.

Bellingcat, Ekim 2011’den önce “Maria Adela” için seyahat verilerini bulamadı. Bununla birlikte, onu başka insanların fotoğraflarında gösteren sosyal medya paylaşımlarıyla 2009 ve 2011 yılları arasında Malta ve Roma olduğu söylenebilir.

Cosmopolitan dergisinin İngiltere eski editörü Marcelle D’Argy Smith, 2010 yazında Malta’da içki içerken tanıştığı “Maria Adela” ile yakın arkadaş oldu. “Maria Adela” o zamanki erkek arkadaşıyla Malta’da yaşadı. Ancak bir noktada gemoloji (mücevherlerde kullanılan kıymetli taşların ve süs taşlarının sınıflandırılması) dersleri almak için Roma yakınlarındaki Ostia’ya taşındı. D’Argy Smith, Maria’nın Alman babası var diye Alman pasaportu almak için çok uğraştığını, ancak aniden ilgisini kaybetmesiyle sürecin durduğunu söyledi.

Bellingcat tarafından bulunan Maria’nın en eski uluslararası seyahat kayıtları, Belarus üzerinden Moskova’dan Paris’e iki buçuk günlük tren yolculuğunun ilkini yaptığı 10 Ekim 2011’e ait. Bu seyahat sırasında ve sonraki birkaç yıl içinde seyahat ettiği pasaport Ağustos 2011’de çıkarıldı ve 643258050 numarasına sahipti. GRU’nun gizli operasyon birimi 29155’in kıdemli subaylarından biri olan “Sergey Fedotov”unkinden sadece birkaç numara farklı.

Marcelle D’Argy Smith’e göre, Maria başlangıçta Roma’daki bir üniversitede gemoloji okudu ve Şubat 2011’de çeşitli moda tasarım şirketlerine, okul tarafından düzenlenen bir geziyle İngiltere’ye gitti. Ekim 2011’de “Maria Adela” MBA yapmak için Paris’e taşındı. La Repubblica tarafından elde edilen ve ekibimiz tarafından gözden geçirilen İtalyan göçmenlik verileri, Bayan D’Argy Smith’in söylediklerini desteklemekte ve “Maria Adela”nın başlangıçta kısa süreli Fransız vizeleriyle seyahat ettiğini ve nihayetinde Eylül 2011’de öğrenci vizesi aldığını göstermektedir.

Paris’e taşındıktan kısa bir süre sonra kendi mücevher markasını Fransa’da Serein markası altında tescil ettirdi.

Bu muhtemelen GRU’nun yasadışı casuslarını kendi kendine yeten bir iş kadını ve sosyetik biri olarak görevlendirmeye yönelik uzun vadeli bir planının tohumlama aşamasıydı. Takip eden yıllarda, bu kimlik casusa İtalya’nın Napoli kentindeki NATO Müttefik Müşterek Kuvvetler Komutanlığı’nın en üst kademelerine erişmeye çalışırken koruma sağladı.

Temmuz 2012’de “Maria Adela”, üç arkadaşının bize söylediğine göre İtalyan olduğunu iddia ettiği bir adamla evlendi. Aslında, İtalyan pasaportuna ek olarak, kocası Ekvador ve Rus vatandaşlığına sahipti ve Moskova’da Ekvadorlu bir Rus anne ve bir babadan doğmuştu.

Sızdırılan Rus seyahat ve göç verileri ve kocasının sosyal medya sayfasındaki açık kaynaklı veriler, 2012 yılının Nisan ayında, düğünlerinden hemen önce kocasının Ekvador’daki Rusya Büyükelçiliği’nden bir Rus pasaportu aldığını gösteriyor. Evlilik, İtalya’nın Roma kentinde tescil edildikten sonra Eylül 2012’de bir Rus vergi kimlik numarası aldığı Moskova’ya gitti.

Bir yıl sonra, “Maria Adela”dan ayrı olarak tekrar Moskova’ya gitti. 13 Temmuz 2013’te Moskova’da 30 yaşında öldü, ölüm nedeni ölüm belgesinde “çifte pnömoni ve sistemik Lupus” olarak kaydedildi.

Sınır geçiş verileri, “Maria Adela”nın kocasının ölümü sırasında Rusya’da olmadığını ve Moskova’ya ancak bir ay sonra, 15 Ağustos 2013’te geldiğini gösteriyor.

İsminin açıklanmaması koşuluyla The Insider ile konuşmayı kabul eden yakın bir arkadaşı, kocasının arkadaşlarına söylemeden evlendiğini öğrenince şaşırdı ve birisinin Avrupa Birliği pasaportu elde etmesine yardımcı olmak için bir çıkar evliliğini kabul etmiş olabileceğini tahmin etti. Arkadaş ayrıca The Insider’a ani ölümünden iki aydan kısa bir süre önce Lupus teşhisi konduğunu söyledi. [Sistemik Lupus, tıp literatürüne göre genç erkekler arasında nadir görülen, nedeni bilinmeyen bir bağ dokusu hastalığıdır].

Evliliğinin ardından 2013 yılının başlarında “Maria Adela” İtalya’da kendi şirketini tescil ettirdi. Serein SRL, kurumsal hedefini mücevher ve lüks eşyaların üretimi ve ticareti olarak açıklıyor. Napoli polisi tarafından verilen ve La Repubblica tarafından incelenen oturma izninden görüldüğü gibi, en geç Ekim 2015’te sahil kentinin Napoli Körfezi manzaralı zarif Posillipo semtine taşınmıştı.

“Maria Adela’nın” yasadışı bir Rus casusu olarak kariyeri Napoli’de doruğa ulaştı. Sonraki üç yıl içinde yerel sosyal sahnede bir demirbaş haline gelmişti. Bir mücevher ve lüks eşya butiği açtı, daha sonra onu yerel ünlülerin uğrak yeri olan ünlü bir kulübe dönüştürdü ve sonunda Napoli’deki NATO komuta merkezinin üyelerinin de katıldığı bir hayır kurumunun sekreteri oldu.

“Maria Adela”nın butiği, kendisinin tasarladığını iddia ettiği Serein serisinden markalı mücevherler taşıyordu. Şirketinin artık kullanılmayan web sayfası, Serein mücevherlerini “asla aşırı olmayan zarif kadın için yaratılmış” olarak tanımladı.

Aslında, ters bir görsel araması, “Maria Adela’nın” (Rus casusu) butiğinde satılan ve web sitesinde “Napoli’de yapıldı” olarak lanse edilen renkli mücevherlerin, Çinli çevrimiçi toptancılardan satın alınan ucuz mücevherler gibi göründüğünü gösteriyor.

Bu, (Rus casusu)  “Maria Adela’nın” Napoli sosyetesinde modaya uygun bir mücevher tasarımcısı ve sosyetik olarak yükselişini engellemedi. Arkadaşlarına göre Adela Serein adıyla sosyalleşiyor. O sırada yerel bir gazete raporu, yerel meclis üyelerinin, girişimcilerin ve ünlülerin Maria’nın aktivitelerine katılımını detaylandırdı.

“Maria Adela’nın” sosyal erişimi, kalabalık Napoli ile sınırlı değildi. 2015’te, “Maria Adela” yerel bir hayır kurumu olan Lions Club Napoli Monte Nuovo’nun sekreteri ve en aktif üyelerinden biri oldu. Bu, dünya çapında faaliyet gösteren ve faaliyet gösterdiği toplulukları daha iyi hale getirmeye ve sivil toplumu ilerletmeye çalışan bir kuruluş olan Lions Club’ın sıradan bir şubesi değildi. Başlangıçta Napoli merkezli bir NATO subayı tarafından kurulmuştu.

2015 yılında Lions Club şubesinin saymanlığını yapan Alman Bundeswehr görevlisi Oberstleutnant Thorsten S’e göre, kulübün üyeliği önceki yıllarda azalmıştı ve Napoli’deki en büyük Lions Kulübü’nden bir yönetici, kulübü canlandırmanın bir yolu olarak “Maria Adela”ı (Rus casusu) tavsiye etti. Oberstleutnant, medyaya konuşurken Bundeswehr personelinin gerektirdiği şekilde soyadının yalnızca ilk baş harfini kullanarak alıntı yapılması koşuluyla konuştu. “Maria Adela”nın kulübün faaliyetlerini canlandırmaya çalışmakta çok aktif olduğunu, tüm etkinliklere katıldığını ve 2018’in bir noktasında – üyeliğin düşmesi ve kulübün kapanma ihtimalinin yeniden ortaya çıkmasıyla – hatta herkesin üyelik ücretini ödemeye gönüllü olduğunu hatırlıyor. Oberstleutnant Torsten S, onun bunu yapma nedenlerini hiçbir zaman anlamadığını söyledi.

 

Soruşturma ekibinin görüştüğü “Maria Adela”nın NATO üyesi üç tanıdığı, kadının Lions Kulübü’ndeki görevi sırasında birçok NATO personeli ile etkileşime girdiğini, birkaç NATO subayı ile arkadaş olduğunu ve onlarla sık sık sosyal etkileşimde bulunduğunu söyledi. İsminin açıklanmaması kaydıyla müfettişlerle görüşen bir NATO çalışanı, Maria Adela ile kısa süreli bir romantik ilişki yaşadığını itiraf etti. Marcelle D’argy Smith tarafından Bellingcat ile paylaşılan bir e-postada “Maria Adela”, Napoli’de tanıştığı ve fotoğrafçı olan bir ABD Donanması çalışanının kendisine “biraz aşık olduğunu” yazdı.

 

Ama kurduğu ilişkilerin hepsi romantik değildi. “Maria Adela” ile dost olarak algılanan kişilerden biri, o zamanlar Avrupa ve Afrika’daki ABD Deniz Kuvvetleri Genel Müfettişi Albay Shelia Bryant’dı. Mayıs 2018’de Napoli’den ayrılan ve bir Demokrat olarak kongreye aday olan Bryant, “Maria Adela’nın” hikâyesini kafa karıştırıcı ve inandırıcı bulmadığını söylüyor (“bir insan Sovyetler Birliği’nde neden çocuğunu terk eder?”) gelirini açıklamak zor (“bir mağaza açtı ve güvenilir bir gelir akışı olmayan şehrin varlıklı bölgelerinde sık sık apartman dairelerine taşındı”). Bryant, kendisi ve kocasının “Maria Adela” ile olan iletişimlerini sosyal etkileşime dâhil ettiklerini ve erkeklerle ilgili görünen duygusal sorunlarda ona yardım etmeye çalıştıklarını söylüyor. Bu algı Marcelle D’Argy Smith ve adının açıklanmaması koşuluyla Bellingcat ile konuşan “Maria Adela”nın bir başka tanıdığı tarafından da yansıtıldı. Bryant, “Maria Adela” ile siyaset tartışmadıklarını ve bilmesi gereken bazında çok gizli askeri bilgilere sınırlı erişimi olduğunu söyledi. Hatırladığı kadarıyla “Maria Adela” sadece Amerikalılarla değil, aynı zamanda Belçikalı, İtalyan ve Alman NATO personeli ve subaylarıyla da sosyal etkileşim içindeydi.

 

Bryant, kendisinin ve kocasının “Maria Adela” ile Napoli’de görevli bir ABD hükümeti müteahhidinin karısı tarafından tanıştırıldığını söyledi. Muhabirler defalarca bu kadınla iletişim kurmaya çalıştı, ancak Facebook üzerinden kendisine ulaşıldıktan ve Der Spiegel muhabirlerinden gelen aramaları reddettikten sonra Bellingcat araştırmacısını engelledi.

 

Oberstleutnant Thorsten S tarafından “Maria Adela”ya yakın olarak tanımlanan bir diğer kişi Napoli’deki NATO komuta merkezinde bir veri sistemleri yöneticisiydi. Artık NATO üyesi olmayan bu kişi, önce Der Spiegel ile görüşmeyi kabul etti. Ancak, soruşturmanın konusunu öğrendiklerinde artık ne Der Spiegel’den ne de Bellingcat’ten gelen aramalara veya mesajlara cevap vermiyorlardı.

 

“Maria Adela” Napoli’deki birçok NATO ve ABD Deniz Kuvvetleri subayına kesinlikle doğrudan kişisel erişime sahip olsa da NATO üssüne fiziksel erişimi olup olmadığı açık değil. Çeşitli dijital ipuçları ve tanıdıklardan gelen anlatılara dayanarak, NATO veya ABD ordusu tarafından düzenlenen NATO yıllık baloları, çeşitli fon toplama yemekleri ve yıllık ABD Deniz Piyadeleri baloları dâhil olmak üzere birçok etkinliğe katıldı. Ayrıca NATO’dan tanıdıklarını da dükkânına davet etti ve içlerinden en az biri oradan bir şeyler satın aldığını hatırladı.

 

Bayan D’Argy Smith’ten duyduğumuza göre ve “Maria Adela”nın Facebook’unda ve ayrıca şirketindeki sosyal medya gönderilerine göre, 2013’ten itibaren, yıllık bir lüks eşya ve mücevher fuarına katılma bahanesiyle düzenli olarak Bahreyn’e gittiğini gösteriyor. Bayan D’Argy Smith ile e-posta yoluyla paylaştığı 2013 yılına ait seyahat programı, o yıl 17 Kasım’dan 24 Kasım’a kadar Bahreyn’de kaldığını gösteriyor.

 

Yolculuğunun ardından Bayan D’Argy Smith’e e-posta göndererek şunları yazdı:

 

“.. . Bahreyn’de ürün satamamamız dışında her şey yolunda gitti… Fuar harikaydı, ülkeyi ve tanıştığım insanları sevdim. Beş gün sonra geri döndükten sonra annem kendini iyi hissetmediği için Moskova’ya uçmak zorunda kaldım. Orada bir hafta kaldım ve sonra İtalya’ya döndüm. Şimdi parçaların kataloğu ve geliştirilmesi üzerinde çalışıyoruz. Annemin durumu hâlâ iyi olmadığı için Noel civarında tekrar Moskova’ya gitmem gerekiyor.”

 

“Maria Adela”nın muhtemelen Bahreyn’e en son seyahat ettiği zaman, Ağustos 2017’de Marcelle D’Argy Smith’e gönderilen ve o sırada İtalyan oturma izninin yenilenmesini beklediğini ve Bahreyn’e seyahat rezervasyonu yaptığını söylediği bir e-postaya dayanarak 2017 yılındaydı. Sonra o yılın Kasım ayının ortasında Moskova’ya gitti.

 

Bahreyn, “Maria Adela”nın görünüşte ticari nedenlerle seyahat ettiğini söylediği Napoli dışındaki tek destinasyon değildi. İsviçre ve Almanya’daki mücevher veya lüks sergi gezilerine ek olarak, en az bir arkadaşına Tayland’a seyahat etmeyi planladığını da söyledi. Haziran 2014’te Bayan D’Argy Smith’e gönderdiği bir e-postada “Maria Adela”, mücevher hattı için üretim kurmaya çalışmak için “birkaç hafta içinde” Güneydoğu Asya ülkesini ziyaret edeceğini söyledi. Ancak, araştırmacılar böyle bir geziyi destekleyen herhangi bir açık kaynaklı bilgi bulamadılar.

 

2018’de hayali “Maria Adela” son bir kez Moskova’ya uçtu. Ancak bu vesileyle, yeni, üçüncü bir Rus pasaportuyla seyahat etti. Önceki ikisi gibi, bu pasaport da GRU tarafından atanan gruplardan bir numarayla verilmişti.

 

Genelde aktif olan sosyal hayatı uçup gitti ve muhabirlerin konuştuğu tanıdıkların hiçbiri onun tarafından İtalya’yı temelli olarak terk etme planları veya böyle bir kararın nedenleri hakkında bilgilendirildiğini hatırlamıyor. Sınır kayıtlarının gösterdiğine göre, “Maria Adela”nın eve getirdiği önceki hayatından kalan tek hatıra bir kediydi. “Maria Adela”nın, iki tanıdığının ekibimize hayatındaki tek istikrarlı şey olarak tanımladığı Luisa adında kara bir kedisi vardı.

 

Ancak ayrıldıktan iki ay sonra, Facebook sayfasında son bir şifreli, ancak önemli gönderi yayınladı. İçinde kanserden acı çektiğini ima etti ve saçlarının “kemoterapiden sonra” yeniden büyüdüğünden bahsetti.

 

Aslında, şok olmuş ve endişeli arkadaşlarının “Maria Adela” olarak tanıdığı hayali kişi bu mesajı yazdığında, gerçek kadın- Olga adında bir GRU casusu- son model Audi arabasının direksiyonunda vakit geçiriyordu ve onu izliyordu. Moskova’nın lüks bir semtinde yepyeni, lüks bir daireye taşınmıştı.

 

Napoli’den kaybolduktan sadece üç yıl sonra, 4 Aralık 2021’de “Maria Adela”, bu sefer Marcelle D’Argy Smith ile doğrudan WhatsApp sohbetinde bir şifreli mesaj daha gönderdi.

“Sevgili sevgili Marcelle! Açıklayamadığım (ve asla yapamayacağım) birçok şey var! Ama seni çok ve çok çok özlüyorum…”

 

Bellingcat ve araştırma ortakları, Maria Adela’nın gizli kimliğini ve davranışını Rusya’nın askeri istihbaratının işleyiş biçimiyle uyumlu hale getiren çeşitli göstergelere dayanarak 2021’in sonlarında GRU ile o zamanlar belirgin bir ilişki kurdu. İlk olarak, böyle bir ada ve doğum tarihine sahip bir kişi hiçbir Rus veri tabanlarında mevcut değildi, ancak kadının adı sızdırılmış bir 2007 pasaportunda ve daha önce diğer GRU memurlarının gizli kimlikleri altında listelenmiş bulduğumuz adres bilgilerinde yer aldı. Bilinen diğer birçok GRU memuru tarafından kullanılan menzillerden en az üç pasaport verilmişti. Gizli kimliği, karışık soylu Güney Amerika doğumlu bir kişiydi. Bu, hem Rusya’nın Dış İstihbarat Teşkilatı, SVR hem de GRU kaçakçıları için tercih edilen bir arka vhikâyeydi, yakın zamanda, doğrulanmış bir GRU memurunun yakalanıp sınır dışı edilmesiyle kanıtlandığı gibi. Alman bir babayla Brezilyalı olarak yıllarca ABD ve İrlanda’da yaşamıştı. Teorik olarak, bu, “Maria Adela”nın yasadışı bir SVR olma olasılığını ortaya çıkarırken, pasaport aralığının çakışması ve NATO’ya olan belirgin ilgi, GRU üyeliğini çok daha makul hale getirdi.

 

Ancak ekibimiz, gerçek kimliğine dair herhangi bir ipucu bulmak için aylarca uğraştı. Rus sosyal medyasında bu kişinin fotoğrafı yoktu, bu nedenle yüz aramaları sonuç vermedi. 2007’deki “kimlik oluşturma” evrakında sahte kimliği için irtibat kişisi olarak listelenen Rus telefon numaraları “anonim bir kişiye” kayıtlıydı (bu, Rusya’daki tüm numaralar olması gerektiği gibi, gizli servisle bağlantısının bir başka göstergesiydi). Rusya’nın genişleyen pasaport veri tabanında yüz araması, yüz benzerliği konusunda ikna edici bir güvenle eşleşemedi. Ancak, ekibimizin diğer olası benzerlikleri belirlemek için analiz etmeye başladığı yüzlerce olası düşük puanlı eşleşme üretti.

 

“Maria Adela”nın sosyal medya kaynaklarından iki farklı yaştaki fotoğrafının, Microsoft’un Azur aracında 1982 doğumlu Olga Kolobova adlı bir Rus vatandaşının eski bir vesikalık fotoğrafıyla karşılaştırılması, %35 gibi puanlar verdi. Bu kişiyi olası bir şüpheli olarak göz ardı ettikten sonra, muhabirler muhtemelen kişiyi 14 veya 15 yaşında gösteren vesikalık fotoğrafın eski olması nedeniyle bu hipotezi yeniden gözden geçirdiler.

 

Gerçekten de iki kişilik arasındaki görsel olmayan uyumluluk kısa sürede çarpıcı bir şekilde ilgi çekici hale geldi. Birincisi, Olga Kolobova’nın 2018’den önce Moskova’da dijital ayak izi yoktu. Sızdırılan düzinelerce Moskova veri tabanının hiçbirinde tek bir adres kaydı, trafik ihlali veya telefon numarası kaydı bulunmadı. Bununla birlikte, bu kişi, Kasım 2018’de başlayan çok aktif bir dijital varlığa sahipti. Tam da “Maria Adela”nın Moskova’ya geri döneceği zaman.

Diğer durumsal benzerlikler ortaya çıkmaya başladı. Kasım 2018’de Olga Kolobova, Rusya’daki ilk arabasını satın almıştı. Audi A3’ün 2018 modeliydi. Bu arada, “Maria Adela’nın” Instagram’ı, 2016’da bir Audi’nin direksiyonunun arkasındaki fotoğrafını paylaşmıştı; yani bir Audi sevdası ya da takıntısı olabilirdi.

 

Ardından, Rusya’nın Facebook’u gibi olan Odnoklassniki (OK) isimli platformda, 2019 yılında Olga’nın adı ve doğum tarihi ile kayıtlı bir sosyal medya hesabı keşfettik. “Friends of Putin” adlı bir grubun savaş yanlısı içeriğini tanıtmanın yanı sıra, OK’de yalnızca bir başka grubun üyesiydi: Moskova’da diğer hayvanların yanı sıra kedilere hizmet veren bir veteriner kliniğinin.

 

Moskova dışındaki şehirlerden eski sızdırılmış veri tabanlarını kullanarak, nihayetinde Olga’nın Rusya’daki önceki dijital varlığını, 23 yaşındayken Rusya’nın Krasnodar bölgesinde alkol ticareti yapan bir şirket kaydettirdiği 2005 yılına kadar takip edebildik. Adres kaydının izini sürerek babasını da bulabildik. 2007’de emekli olana kadar Yekaterinburg’daki Urals Üniversitesi’nde Askeri Fakülte Başkanı olduğunu keşfettik. Daha da ilginci, okul web sitesinde, Rusya silahlı kuvvetlerinde bir albay olarak “kendisi için sayısız unvan ve madalya” almasıyla övünüyordu. GRU casuslarının, istihbarat geçmişi olanlar da dâhil olmak üzere, yüksek rütbeli askeri subayların çocukları arasından sıklıkla işe alındığına dair önceki araştırmalardan elde edilen bulgulara dayanarak, (Rus casusu) “Maria Adela” ve Olga’nın aynı kişi olma olasılığını düşündük.

Olga Kolobova’nın “Maria Adela”nın Rusya’da olduğu dönemlerde Moskova’da iki dairenin sahibi olması da bu hipotezi pekiştirdi. İlki, prestijli bir konumda küçük bir stüdyo, Nisan 2013’te “Maria Adela’nın” Rusya gezilerinden birinde satın alındı.

İkincisi, lüks bir konut kompleksinde 100 metrekarelik lüks bir daire 2020’de satın alındı. Aynı zamanda, YandexFoods’tan sızdırılan gıda teslimatı verileri, Olga’nın çalışma saatlerinde Rusya Emeklilik Fonu’nun bulunduğu bir adrese yemek siparişi verdiğini gösterdi. Emeklilik kurumunda memur olarak çalıştığı varsayımına göre, bu daireleri almak için parayı nerden bulduğu merak konusuydu.

Tüm bu ipuçlarının öncülüğünde ekibimiz, Rusya’nın ehliyet veri tabanına erişimi olan bir muhbirden Olga Kolobova’nın yeni bir fotoğrafını elde edebildi. 2021 yılına ait gibi görünen bu fotoğraf, “Maria Adela” ve Olga Kolobova’nın yüzleri arasında ciddi bir eşleşme sağladı.

Bununla birlikte, yüz tanıma yazılımı yararlı olsa da, böyle bir soruşturmada iki kişinin aynı kişi olduğunu kesin olarak kanıtlamak için yeterli değildir. Muhabirler daha sonra WhatsApp’ta Olga’nın telefon numarasını aradılar ve Olga ile “Maria Adela”nın gerçekten aynı kişi olduğuna dair sağlam kanıtlar buldular. “Maria Adela”nın Facebook profili olarak kullandığı resim, Olga tarafından WhatsApp’ta profil resmi olarak da kullanılmıştı. “Maria Adela” da fotoğrafı Instagram sayfasında paylaşmıştı.

Bu, diğer tüm kanıtların yanı sıra “Maria Adela’nın” gerçek kimliğini ortaya çıkarmak için yeterliydi. Ama onun GRU üyeliği ne olacak? Bu, pasaport numaralarının diğer GRU ajanlarının aralığında olması, en az bir başka GRU tarafından yasadışı olarak kullanılmış olan Güney Amerika arka planı ve babasının önceki bağlantıları tarafından şiddetle önerildi. Ancak, başka bir doğrulama bulunup bulunmadığını görmek için Olga Kolobova’nın numarası için telefon meta veri kayıtlarını almaya karar verdik. 23 Şubat 2022’de, Rusya’nın, askeri subaylar arasında evrensel olarak kutlanan Anavatan Savunucuları Günü’nde Olga, soruşturma ekibimizin aşina olduğu bir numarayı aradı. Dört yıl önce General Averyanov’a gece yarısı çağrısını yapan GRU Bölüm 5’ten aynı komutanın numarasından başkası değildi.

Görev Başarılı mı? İptal mi Edildi?

Olga Kolobova’nın yasadışı olarak neredeyse on yıllık hizmeti, birkaç nedenden dolayı bilinen diğer Rus gizli casus vakalarına kıyasla sıra dışı. Bunlardan biri, yabancı karşı istihbarat servisi tarafından yakalanmadan görevi kendi kendine sonlandırılmasıdır. Bu, GRU’nun Avrupa’daki görevini bir başarı veya başarısızlık olarak algılayıp algılamadığı sorusunu cevapsız bırakıyor. On yıllardır Batı’da yaşayan ve yalnızca marjinal olarak ilginç temas ağları kurabilen diğer bilinen Rus kaçaklarıyla karşılaştırıldığında, “Maria Adela’nın” ağı temel fotoğraflar veya gizli yasal dosyalar ve veri tabanları, en azından kâğıt üzerinde etkileyici görünüyor. Görevi sırasında Kolobova, Avrupa, Bahreyn ve potansiyel olarak Tayland’da sergileri ve arkadaşlarını ziyaret etme kisvesi altında yoğun bir şekilde seyahat etti. Bu yetenek kendi içinde GRU için faydalı olabilirdi.

Batılı istihbarat servislerinin veya NATO’nun kendi iç güvenlik servisinin, NATO’nun Avrupa’daki Müşterek Kuvvetler Komuta Merkezi’ne stratejik olarak yakın yerleştirilmiş bir Rus askeri casusunun varlığından haberdar olduğuna dair hiçbir kanıt yok. (Rus casusu) “Maria Adela’nın” görüştüğümüz tanıdıklarının hiçbirine ne NATO ne de kolluk kuvvetleri tarafından Ruslarla etkileşimleri hakkında bilgi almak için temasa geçmemişti.

The Insider ve Der Spiegel, yorumları için (Rus casusu) Olga Kolobova’ya Telegram ve e-posta yoluyla yaklaştı. Kendisine gönderilen Telegram mesajları görüldüyse de cevap vermedi.

Der Spiegel, yorumlar için NATO sözcüsüne de başvurdu. Araştırma yayımlanana kadar da NATO ofisi cevap vermemişti.

NATO karargahında sosyetik Rus casusu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
NATO zirvesi muhalefetin ayarını bozdu https://yekvucut.com/gundem/nato-zirvesi-muhalefetin-ayarini-bozdu/ Sun, 03 Jul 2022 11:04:34 +0000 https://yekvucut.com/?p=56181 Türkiye, NATO zirvesindeki kararlı duruşuyla yine büyük bir başarıya imza attı. 40 senedir terörle mücadele eden Türkiye, terör örgütlerine her...

NATO zirvesi muhalefetin ayarını bozdu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye, NATO zirvesindeki kararlı duruşuyla yine büyük bir başarıya imza attı. 40 senedir terörle mücadele eden Türkiye, terör örgütlerine her türlü desteği sağlayan İsveç ve Finlandiya’nın Rusya-Ukrayna savaşından sonra NATO’ya girme isteğini reddetmişti. Bu süreçte paçaları tutuşan iki ülke, NATO’ya girebilmek için Türkiye’nin taleplerini kabul etmek zorunda kaldı. 28 Haziran’da yapılan zirve sonrası iki ülkenin de NATO üyelik süreçleri hakkında ortak bildiri imzalandı. Terör örgütü YPG ve FETÖ ilk kez NATO belgelerine girdi. Böylece Türkiye, istediğini alarak ciddi kazanımlar elde etmiş oldu. Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi’nde İsveç Finlandiya, terör örgütü PKK, YPG ve FETÖ’ye destek vermeyeceklerini, ellerindeki teröristleri de teslim edeceklerini taahhüt etti. İmzalanan ortak bildirinin kritik maddeleri ise şöyle:

  • PKK ve uzantılarıyla mücadelede Türkiye’yle tam iş birliği
  • Terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede Türkiye’yle dayanışma sergilenmesi.
  • PYD/YPG ve FETÖ’ye destek sağlamama taahhüdü.
  • Savunma sanayii alanında ambargo kısıtlamalara gidilmemesi, iş birliğinin artırılması.
  • İsveç ve Finlandiya’nın terörizmle mücadele ve savunma sanayii konularındaki ulusal mevzuatlarını ve uygulamalarını tadil etme taahhüdü.
  • Terörizm ve örgütlü suçlarla mücadele alanında istihbarat paylaşımına ilişkin yapılandırılmış iş birliği mekanizması tesisi.

Yandaş medyanın hazımsızlığı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Zirvesi’ndeki dik duruşu, dünya basınında da geniş yankı buldu. ABD merkezli Wall Street Journal gazetesinde, “Anlaşma, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ülke içindeki siyasi konumu için zafer kazandırdı.” denildi. Yunan gazetesi Kathimerini’de, “Madrid’in arka planı ve Biden ile randevu” başlıklı haberinde, “İmzalanan anlaşma Türk tarafını tamamen memnun etti” ifadesi yer aldı. Alman Frankfurter Allgemeine gazetesi, haberi “Erdoğan istediğini aldı” manşetiyle servis etti. İngiliz The Guardian gazetesi, “Kuzey ülkeleri önemli bir taviz vererek PYD ve YPG’ye destek sağlamayacağını teyit etti.” yorumu yapıldı. The Economist, “Recep Tayyip Erdoğan eve zaferle dönüyor” dedi. İsveç ve Finlandiya basını da gelişmeyi sevindirici diye yorumlarken tavizler verildiğini kaydetti. Tüm dünya Türkiye’nin NATO’daki başarısından söz ederken, ülkemizdeki muhalefete yakın basın ve medya kuruluşları, Erdoğan’ın zaferine her zamanki gibi yine kılıf uydurdu. Yandaş Oda TV, DW Türkçe, Euronews, Cumhuriyet ve Halk TV NATO’daki gelişmeler için “Erdoğan geri adım attı” manşetleriyle, bir kez daha Türkiye’nin dış politikadaki başarılarını hazmedemediğini ortaya koymuş oldu.

Muhalefet de Türkiye’nin zaferinden rahatsız

Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesini hazmedemeyen elbette sadece yandaş basın değildi. Şu zamana kadar dış politika konusunda, tek bir proje dahi üretemeyen muhalefet Türkiye’nin NATO’da elde ettiği başarıyla adeta çılgına döndü. Suriye iç savaşında katil Esed’i, Mısır’da Sisi’yi destekleyen; Libya’da, Doğu Akdeniz’de “ne işimiz var” diyen bir muhalefetten bahsediyoruz. Tabii ki NATO’da çıkan sonuca “harika iş yaptınız” demeyeceklerdi. Milliyetçilik kitabini CHP ve HDP ile tekrar yazan Meral Akşener, NATO’da imzalanan ortak bildiriden rahatsız oldu. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, mutabakatı eleştirirken, “İktidarın attığı bu imza ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir tavizdir” dedi.

“Hükümetin başına gelirsek FETÖ ile ihraç edilen KHK’lıları kurtaracağız” ve “YPG’yi terör örgütü olarak görmüyorum” diyen Kemal Kılıçdaroğlu ise akla ziyan açıklamalarda bulundu. FETÖ ve YPG’nin uluslararası metinlerde “ilk kez” terör örgütü olarak tanınmasını sağlayan Türkiye’nin “bir şey yapamadığını” söyleyen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ülkenin itibarını zedelediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, “Başta kaldığım sürece asla giremezler, dedi. E ne oldu? Gittin, bastın imzayı çıktın geldin. Peki Türkiye’nin ağırlığı oldu mu? olmadı. Ciddiye alınır mı artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti? Türkiye böyle bir yönetimi hak etmiyor” diye konuştu. Muhalefet parti liderlerinin NATO’da terör örgütlerine karşı imzalanan bildiriye bu denli çıkışması insanı gerçekten hayrete düşürüyor. Türkiye böyle vizyonsuz muhalefeti hak ediyor mu acaba? diye düşünmeden de edemiyoruz doğrusu. Ülkemizin çıkarlarıyla doğrudan bağdaşan bu sonuçların içimizdeki terör sevicilerini yıktığı çok aşikâr. Bunlara rağmen; Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını bir kez daha tüm dünyaya gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Büşra DEDE

NATO zirvesi muhalefetin ayarını bozdu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Adalet Bakanı teröristlerin iadesi konusunda açıklama yaptı https://yekvucut.com/feto-gercekleri/adalet-bakani-teroristlerin-iadesi-konusunda-aciklama-yapti/ Thu, 30 Jun 2022 11:03:17 +0000 https://yekvucut.com/?p=56114 Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunca (TİHEK) The Ankara Hotel’de düzenlenen “İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesinde...

Adalet Bakanı teröristlerin iadesi konusunda açıklama yaptı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunca (TİHEK) The Ankara Hotel’de düzenlenen “İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesinde Ulusal İnsan Hakları Kurumlarının Güçlenen Rolleri Uluslararası Zirvesi” sonrası gazetecilerin sorularına yanıt verdi. Gazetecilerin, İspanya’nın başkenti Madrid’de Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında imzalanan “Üçlü Muhtıra“ya ilişkin sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Bozdağ; Türkiye’nin, NATO’nun, Avrupa Konseyinin ve çok sayıda uluslararası örgütün üyesi olan bir ülke konumunda bulunduğunu söyledi. NATO’nun bir güvenlik örgütü olduğuna vurgu yapan Bozdağ, Türkiye’nin başta PKK, FETÖ, DHKP-C, PYD, YPG ve DEAŞ olmak üzere terör örgütleriyle mücadele ettiğini belirterek NATO‘nun güvenliğinin üye ülkelerin güvenliğinin sağlanmasıyla temin edilebileceğini belirtti. Bozdağ, İsveç ve Finlandiya’daki teröristlerin iadesiyle ilgili şunları kaydetti; Finlandiya’da 6 PKK’lı, 6 FETÖ’cü, İsveç’te 10 FETÖ’cü, 11 PKK’lının dosyaları bekliyor. Mutabakattan sonra bunların iadesi hususunu yeniden yazacağız ve hatırlatacağız.”

“Uygulamada hayata geçmesini takip edeceğiz.”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:

“Görüyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, İsveç dahil olmak üzere pek çok ülke terör örgütlerine aleni bir şekilde destek veriyorlar uzunca bir zamandır. PYD ve YPG’nin, PKK’nın farklı versiyonları ve PKK olduğunu bildiği halde binlerce tır oraya silah aktardılar ve bunu gizlemeden yaptılar. Eğitimler, başka şeyler yapılıyor. Türkiye haklı olarak, ‘Madem NATO üyesiyiz bizim aleyhimize yapılan bu terör faaliyetlerini sizin desteklemeniz bu çatının doğurduğu hukuka aykırıdır.’ diye her defasında ifade etti. Onlar dinlediler, ‘Gereğini yapacağız.’ dediler ama bugüne kadar maalesef gereken yapılmadı.”

adalet-bakani-bozdag-adalet-bakani-bekir-bozdag

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin gündeme gelmesi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin hukukunu koruyan bir irade ortaya koyduğunu belirtti. Bozdağ, Erdoğan’ın “Türkiye’nin terör örgütleriyle yaptığı mücadeleye karşı NATO ve NATO’ya üye olmak isteyenler ortak bir irade ortaya koymazlarsa biz bu geçişe izin vermeyiz.” cümlelerini anımsattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, haklı bir sesi yükselttiğini ifade eden Bozdağ, Türkiye’nin bu noktadaki samimi ve haklı sesinin, Türkiye’nin geri adım atmayacağı değerlendirildiği için “Üçlü Muhtıra“nın imzalandığını kaydetti. Bozdağ, şunları söyledi:

“Bu mutabakat metni, Türkiye’nin dış politikada ortaya koyduğu iradenin nasıl netice aldığını, olumlu sonuçlandığını göstermesi bakımından son derece önemli olduğu gibi öte yandan PKK terör örgütü dışında uluslararası sözleşmelerde veya herhangi bir şeyde terör örgütü olarak nitelendirilmeyen FETÖ, PYD, YPG de terör örgütü olarak nitelendirilmiştir. Bu da fevkalade önemlidir. Türkiye, bundan sonraki süreçte bu mutakabatta yer alan hususların takibini yapmada da kararlıdır. Burada mutabakat metninde yer alan ifadeler kadar bu ifadelerin uygulanıp uygulanmayacağını izlemek ve gerekenleri yapmak üzere güvenlik, adalet ve istihbarat birimlerinden oluşan bir izleme kurulunun da oluşturulması son derece önemlidir. Bu şu demektir: Biz bunun yazıda yazılmasını kafi görmüyoruz, uygulamasını da denetleyeceğiz. Uygulamada da bunların bir bir hayata geçmesini takip edeceğiz.”

Adalet Bakanı açıkladı: 33 teröristin iadesi bekleniyor

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bir gazetecinin teröristlerin iadesi konusunda yeni bir adım atılıp atılmayacağına yönelik sorusunu cevap verdi. İade dosyalarının daha önceki dönemlerde gönderildiğini hatırlatan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

“Onlardan bu mutabakat metni çerçevesinde bu başvurularımızın gereklerini yapmalarını isteyeceğiz. Zaten başvurularımız var. Onlara ayrıca bir yazı yazarak bu mutabakat çerçevesinde verdikleri sözlerin gereği, hem Finlandiya’da 6 PKK’lı, 6 FETÖ’cü terörist, İsveç’te ise 10 FETÖ’cü, 11 PKK’lı teröristin dosyaları, ilgili ülkelerin Adalet Bakanlıklarında bekliyor. Şimdi bu mutabakattan sonra biz de Adalet Bakanlığı olarak bunların iadesi hususunu yeniden kendilerine yazacağız ve hatırlatacağız. Yeniden bir dosya göndermemize gerek yok. Dosyalar orada, sözlerinin gereğini yerine getirmelerini bir kez daha isteyeceğiz.”

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

Adalet Bakanı teröristlerin iadesi konusunda açıklama yaptı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
İsveç ve Finlandiya ile Üçlü Muhtıra imzalandı https://yekvucut.com/feto-gercekleri/isvec-ve-finlandiya-ile-uclu-muhtira-imzalandi/ Wed, 29 Jun 2022 08:37:04 +0000 https://yekvucut.com/?p=56095 Türkiye, İsveç ve Finlandiya‘nın terör örgütlerine verdikleri destek nedeniyle NATO’ya üye olmalarını karşı çıkmıştı. 28 Haziran’da İspanya’nın başkenti Madrid’de NATO...

İsveç ve Finlandiya ile Üçlü Muhtıra imzalandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye, İsveç ve Finlandiya‘nın terör örgütlerine verdikleri destek nedeniyle NATO’ya üye olmalarını karşı çıkmıştı. 28 Haziran’da İspanya’nın başkenti Madrid’de NATO Zirvesinin yapıldığı IFEMA Kongre Merkezi’nde dörtlü görüşme yapıldı. Türkiye, bu görüşmede istediği sonuçları alarak tarihi bir zafer kazandı. Türkiye, İsveç ve Finlanda arasında “Üçlü Muhtıra” imzalandı. İmza töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinistö, İsveç Başbakanı Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg katılımıyla gerçekleştirildi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in uzlaştırıcılığıyla bir araya gelen Türkiye, Finlandiya ve İsveç temsilcilerinin müteakip hususlarda mutabık kaldıkları belirtildi. Muhtıra hakkında açıklama yapan Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım yolunun açılması üzerine Türkiye ile mutabakata varıldığını, imzalanan muhtıranın Türkiye’nin silah ihracatı ve terör ile mücadele konusundaki endişelerini gidermesi için yapıldığını kaydetti. Türkiye, bu anlaşma ile terör örgütleriyle mücadele hususunda ciddi kazanımlar aldı. PKK/YPG/PYD ile beraber FETÖ’nün bir terör örgütü olduğu uluslararası bir anlaşmada ilk kez bu kadar kesin olarak yer aldı.

isvec-ve-finlandiya-nato-nato-ya-girdi-mi

İsveç ve Finlandiya artık FETÖ ve PKK’ya destek sağlamayacak

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto ve İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde’nin imzaladığı üçlü muhtıranın maddeleri şu şekilde:

1. Bugün, NATO Genel Sekreterinin kolaylaştırıcılığında bir araya gelen Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in temsilcileri müteakip hususlarda mutabık kalmışlardır.

2. NATO, müşterek savunma ve güvenliğin bölünmezliği ilkeleriyle ortak değerlere dayalı bir İttifaktır. Türkiye, Finlandiya ve İsveç Washington Antlaşması’nda belirtilen ilkelere ve değerlere bağlılıklarını ifade ederler.

3. İttifakın en temel unsurlarından biri üye devletlerin milli güvenliğinin yanısıra uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit teşkil eden terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede tam dayanışma ve işbirliğidir.

4. Müstakbel NATO Müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır. Türkiye de milli güvenliklerine yönelik tüm tehditlere karşı Finlandiya ve İsveç’e tam destek verir. Finlandiya ve İsveç terörizmi tüm biçim ve tezahürleriyle en kuvvetli şekilde reddeder ve kınar. Finlandiya ve İsveç, tüm terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri saldırıları açık ve net biçimde kınar, Türkiye’yle ve mağdurların aileleriyle en derin dayanışma duygularını ifade eder.

5. Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yeralan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder. Türkiye, Finlandiya ve İsveç bu terör örgütlerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla aralarındaki işbirliğini artırmaya karar vermişlerdir. Finlandiya ve İsveç, bu terör örgütlerinin emellerini reddeder.

6. Buna ilaveten, Finlandiya 1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Yasası’nda yaptığı bir dizi değişiklikle cezalandırılabilir terör suçları kapsamına yeni faaliyetler eklemiştir. 1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren bu son değişikliklerle terörist grupların faaliyetlerine katılım suçunun kapsamı genişletilmiştir. Aynı zamanda, kamusal alanda terörizmi tahrik eylemleri ayrı bir suç olarak cezalandırılmıştır. İsveç, yeni ve daha etkin bir Terör Suçları Kanunu’nun 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe gireceğini ve hükümetin terörle mücadele mevzuatını daha da tahkim edeceğini teyit eder.

7. Türkiye, Finlandiya ve İsveç aralarında artık hiçbir milli silah ambargosu bulunmadığını teyit ederler. İsveç, NATO Müttefiklerine yönelik olarak silah ihracatına ilişkin milli mevzuatını tadil etmektedir. Gelecekte, Finlandiya ve İsveç’ten yapılacak savunma sanayii ihracatı Müttefik dayanışmasına ve Washington Anlaşması’nın 3. Maddesi’nin ruhuna ve lafzına uygun biçimde yürütülecektir.

isvec-ve-finlandiya-nato-nato-ya-girdi-mi
İsveç ve Finlandiya

8. Türkiye, Finlandiya ve İsveç bugünkü görüşmelerden sonra müteakip somut adımları atacaklarını taahhüt ederler:

  • Terörizmle, örgütlü suçlar ve diğer ortak sınamalarla mücadelede mutabakat temelinde işbirliğini geliştirmek için kolluk kuvvetlerini ve istihbarat kuruluşlarını da içeren her düzeyde hükümetlerarası yapılandırılmış bir diyalog ve işbirliği mekanizması tesis edeceklerdir.
  • Finlandiya ve İsveç, ilgili NATO belgelerinin ve politikalarının hükümleriyle uyumlu biçimde terörizmle mücadeleyi kararlılık ve azim içinde yürütecek ve yerel mevzuatlarını bu doğrultuda güçlendirmeye yönelik gerekli tüm adımları atacaklardır.
  • Finlandiya ve İsveç, Avrupa İade Sözleşmesi’yle uyumlu biçimde, Türkiye tarafından sağlanan bilgi, delil ve istihbaratı dikkate alarak Türkiye’nin terör zanlılarına dair sınır dışı veya iade taleplerini ivedilikle ve bütün boyutlarıyla işleme koyacak ve Türkiye’yle iade ve güvenlik işbirliğini geliştirmek için gerekli ikili ahdî düzenlemeler yapacaklardır.
  • Finlandiya ve İsveç, 5. paragrafta kayıt altına alındığı çerçevede, PKK terör örgütünün ve bütün uzantıları ile iltisaklı kuruluşlarının ve paravan örgütlerinin para toplama ve eleman devşirme faaliyetlerine yönelik soruşturma başlatacak ve bunları yasaklayacaklardır.
  • Türkiye, Finlandiya ve İsveç dezenformasyonla mücadele edeceklerini taahhüt edecek ve yasalarının, Türkiye’ye yönelik şiddeti kışkırtan faaliyetler dahil olmak üzere, terör örgütlerinin propagandası amacıyla istismar edilmesini engelleyeceklerdir.
  • Finlandiya ve İsveç, silah ihracatına dair mevzuatlarının Müttefiklere yönelik yeni taahhütleri mümkün kılmasını ve NATO’daki üyelik statüleriyle mütenasip olmasını temin edeceklerdir.
  • Finlandiya ve İsveç, Türkiye’nin askeri mobilite konusundaki PESCO projesine katılımı dahil olmak üzere, Türkiye ve diğer AB üyesi olmayan Müttefiklerin Avrupa Birliği’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın mevcut ve müstakbel girişimlerine mümkün olan en geniş şekilde dahil edilmesine destek vereceklerdir.

9. Bu adımların hayata geçirilmesi için, Türkiye, Finlandiya ve İsveç Dışişleri, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları, İstihbarat Servisleri ve Güvenlik Kurumlarından uzmanların katılımıyla bir Daimi Ortak Mekanizma tesis edeceklerdir. Daimi Ortak Mekanizma diğer ülkelerin katılımına açık olacaktır.

10. Türkiye, NATO’nun Açık Kapı politikasına uzun zamandır devam eden desteğini teyit eder ve Madrid Zirvesi’nde Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmak üzere davet edilmelerine desteğini ifade eder.

KAYNAK: FETÖ GERÇEKLERİ

 

İsveç ve Finlandiya ile Üçlü Muhtıra imzalandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Batı medyası FETÖ’yü nasıl aklamaya çalışıyor? https://yekvucut.com/gundem/bati-medyasi-fetoyu-nasil-aklamaya-calisiyor/ Sat, 04 Jun 2022 16:08:44 +0000 https://yekvucut.com/?p=55569 NATO üyeliği konusundaki ısrarı devam eden İsveç ve Finlandiya teröre desteğini sürdürürken, medya kanalları aracılığıyla da algıyı kendi lehine yönetmeye...

Batı medyası FETÖ’yü nasıl aklamaya çalışıyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
NATO üyeliği konusundaki ısrarı devam eden İsveç ve Finlandiya teröre desteğini sürdürürken, medya kanalları aracılığıyla da algıyı kendi lehine yönetmeye çalışıyor. Batı medyası da tam kapasiteyle FETÖ’ye destek oluyor. FETÖ tutuklularına sahip çıkan İsveç’te, örgütün kritik isimleri Türkiye’yi karalamak için durmaksızın propagandalarını sürdürüyor. Aynı zamanda PKK’ya da finansal destek sağlayan İsveç’i, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu sözlerle özetlemişti: “İsveç, terörün kuluçka merkezi.” NATO’ya resmi olarak başvuruda bulunan İsveç’in Başbakanı Magdalena Andersson, görünüşte Türkiye’nin itirazlarını dikkate alıyor. Türkiye ile diyalog çağrısını yineleyen Andersson; “Türkiye ile yakın gelecekte yapıcı toplantılar yapmayı istiyoruz.” dedi. Andersson; “Türkiye’nin taleplerine olan cevabımızı onlara doğrudan ileteceğiz, yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracağız.” ifadelerini kullandı. Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto ise, Türkiye ile NATO hakkında görüşmelerin devam edeceğini belirtirken, Türkiye’nin Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği için birçok şart koştuğunu vurguladı. Peki bu şartlar ne? Türkiye ne istiyor? 

Teröristlerin iadesi isteniyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “PKK’ya destek verip bizden destek istemek olmaz.” diyerek Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine neden olumsuz baktığını açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise, yaptığı diplomatik telefon görüşmesinde Türkiye’nin beklentilerini ve şartlarını açıkça ifade etti. Kalın, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, İsveç Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Robert Rydberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Petri Hakkarainen, Almanya Başbakanı Dış Politika Danışmanı Jens Plötner ve Birleşik Krallık Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Lovegrove ile telefonda görüştü. Bu görüşmede, NATO’ya üye olmak isteyen İsveç ve Finlandiya’dan, Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygılarının giderilmesi yönünde somut adımların beklendiği iletildi. Ayrıca, sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için Türkiye’nin beklentilerinin karşılanması gerektiği de vurgulandı. PKK/PYD/YPG ve FETÖ mensuplarının İsveç ve Finlandiya’da barınmalarına müsaade edilmeyeceğine yönelik tavır net bir şekilde gösterildi.

Batı medyası FETÖ’cülerin ifadelerini yayınladı

Tüm bu diplomatik diyaloglar sürdürülürken, FETÖ panik halinde Türkiye’ye saldırmaya başladı. Çünkü, firari örgüt mensuplarının Türkiye’ye iade edilmesi ve adalet önünde hesap vermesi, örgütün en son istediği şeyler arasında yer alıyor. FETÖ, propagandasını sürdürürken İsveç medyası ise tüm bu kargaşa arasında geri adım atmak şöyle dursun “Teröristleri nasıl aklarım” kaygısına girdi. İsveç gazetesi Expressen, 17 Mayıs’ta yayınladığı yazıda terör mensuplarının ifadelerine geniş yer verdi. Türkiye’de terörden arananlar listesinde yer alan teröristlerin ifadeleri, isimleri gizlenerek paylaşıldı. Üstelik, haklarında kırmızı bülten çıkarılmış isimlere haklılık payı gütmeye çalışan İsveç medyası, bu isimleri çok “değerli” gazeteci ve aktivistler olarak tanımladı. Modern olduğunu iddia eden Batı medyası; Peygamber Efendimizle konuştuğunu iddia edecek kadar ileri giden bir liderin kendisine atletini koklama raddesinde bağlı itaatkâr üyelerini, bugün büründükleri sahte kimlikler üzerinden tanımlıyor. Böylece; Türkiye sözde gazetecilerine, kitap yazarlarına, akademisyenlerine ve aktivistlerine zulmeden bir ülke olarak gösterilmek isteniyor.

İsveç gazetesi Expressen’de yayınlanan yazıda, FETÖ firarisi Abdullah Bozkurt olduğu tahmin edilen terör mensubu şu cümlelerle tanımlandı:

“İsminin açıklanmasını istemeyen tanınmış bir TV tartışmacısı ve yazar”

Ardından ise şu ifadelerine yer verildi:

“Adım Erdoğan için büyük bir sembolik değere sahip ve şu anda Türkiye’ye iade edilecek olursam, işkence göreceğime yüzde 100 eminim.”

Teröristleri allayıp pullayan İsveç’te bunlar yaşanırken Finlandiya da geri durmadı. Finlandiya’lı vekil Johan Kvarnström, ülkelerindeki teröristleri iade etmeyeceklerini açıkladı. Kvarnström;

“Türkiye’nin PKK ve Gülen Cemaatine (FETÖ) üyelik gerekçesi ile iadelerini talep ettiği kişileri sınır dışı etmeyeceğiz.” ifadelerini kullandı. Ardından ise “Kürtlerin dağlardan başka dostları da olsun” şeklinde bir acıtasyon cümlesiyle hümanistliğini (!) bebek katili bir örgüt üzerinden tasavvur etti.

ABD destekli algı yönetimi

FETÖ, Türkiye’nin NATO’ya üye olmak isteyen İsveç ve Finlandiya’daki terör örgütü mensuplarını iade etmemesi için propagandasını her türlü kanaldan sürdürürken, ABD’den de destek alıyor. ABD’deki Cumhuriyetçi Parti senatörlerinin yakın ilişkiler kurduğu FETÖ tetikçisi Enes Kanter’in yazdığı bir yazı, ABD’de çıkan Time dergisinde yayınlandı. “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Herkese Zorbalık Yaptığı Gibi NATO’ya Zorbalık Yapmasına İzin Vermeyin.” başlığıyla yayınlanan yazı, apaçık ve bolca FETÖ propagandası içeriyor. Finlandiya ve İsveç’i savunan Kanter, Türkiye’nin iki ülkeye saldırgan muamele gösterdiğini iddia etti. NATO’nun Türkiye’ye taviz vermesi halinde ise bunun sonuçlarının ağır olacağını söyledi.

isvec-finlandiya-feto-hazirlama
Enes Kanter

Kanter, ayrıca“Erdoğan’ın hedefleri arasında saygın yayıncılar, gazeteciler ve aktivistler yer alıyor.” cümleleriyle Batı’nın teröristleri sokmaya çalıştığı kılıfa uygun hareket etti. İsveç ve Finlandiya’daki teröristlerin iadeleri halinde ise işkenceye maruz kalacaklarını iddia eden Kanter, Erdoğan’ı zorbalıkla suçladı. Kanter, “ABD ve diğer 29 ülkenin bu zorbalığa karşı sağlam durması gerekiyor.” diyerek de uyarı yaptı.

Tüm bu danışıklı dönüşüklü algı yönetimi, tarihi riyakarlıkla dolu Batı’nın terör karşısında takındığı “sempatik” tavrı özetlerken, FETÖ’nün firari örgüt mensuplarını korumak için her türlü çirkinliği sergileyebileceğini gösteriyor.

 

Batı medyası FETÖ’yü nasıl aklamaya çalışıyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Finlandiya’lı vekil teröristleri göndermeyeceklerini açıkladı https://yekvucut.com/feto-gercekleri/finlandiyali-vekil-teroristleri-gondermeyeceklerini-acikladi/ Fri, 03 Jun 2022 07:41:45 +0000 https://yekvucut.com/?p=55533 Terör örgütlerine destek olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki gerginlikler sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülkenin NATO üyeliği...

Finlandiya’lı vekil teröristleri göndermeyeceklerini açıkladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Terör örgütlerine destek olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki gerginlikler sürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülkenin NATO üyeliği hakkında veto vermesinin ardından, iki ülkenin vekilleri peş peşe açıklamalarda bulunmuştu. Terör örgütü mensuplarını iade etmeyeceğini açıklayan İsveç ve Finlandiya, NATO tarafından Türkiye ile uzlaşmaları için uyarıldı. NATO Parlamenter Asamblesi’nin Litvanya’daki genel kurulundaki Avrupalı siyasetçiler, iki ülkeden Türkiye’nin hassasiyetlerini karşılamaları yönünde istekte bulundu. Ayrıca, ABD ve İngiltere temsilcileri de Türkiye lehine kulis düzenledi. Buna rağmen Finlandiya, terör örgütü mensuplarını iade etmeyecekleri konusundaki açıklamalarını tekrarladı. Finlandiya Parlamentosunun Sosyal Demokrat Milletvekili Johan Kvarnström, ülkede bulunan PKK’lı ve FETÖ’cü sığınmacıları iade etmeyeceklerini söyledi. Finlandiya’lı vekil Kvarnström, Kürtçe yayın yapan Rudaw TVye demeç verdi.

“Kürtlerin dağlardan başka dostları da olsun”

Finlandiya‘lı vekil Johan Kvarnström, Irak Bölgesel Kürt yönetimine bağlı Erbil merkezli Kürtçe yayın yapan Rudaw TV’ye konuştu. Sosyal Demokrat Milletvekili ve aynı zamanda parlamentoda oluşturulan sözde Kürt Dostluk Grubu Başkanı Kvarnström, güvenlik ihtiyaçları sebebiyle daha büyük bir savunma bloğuna ihtiyaçları olduğunu ve bu sebeble de NATO’ya katılma kararı aldıklarını kaydetti. NATO üyeliği konusunda taviz vermeyeceklerini dile getiren Kvarnström, şunları söyledi:

 “Türkiye’nin PKK ve Gülen Cemaatine üyelik gerekçesi ile iadelerini talep ettiği kişileri sınır dışı etmeyeceğiz. Kürtlerle çok iyi ilişkiler içerisindeyiz. Kürtler hakkında çok şey öğrendim, her şeyi bilmiyorum ama en iyisini yapmaya çalışıyorum ki Kürtlerin dağlardan başka dostları da olsun. Türkiye’nin yaptığı çok tuhaf suçlamalardı. Bu bir yanlış anlaşılma mıydı, yoksa kendilerinin iç politikalarıyla mı alakalıydı bilemiyorum. Çünkü terörü desteklemediğimizi herkesin bildiğini düşünüyorum. Buna ispat dahi gerekmiyor.”

finlandiyali-vekil-alimi-askerleri

Finlandiya’lı vekil terör örgütü mensuplarını savundu

Finlandiya‘lı vekil Johan Kvarnström, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:

 “NATO üyeliğine başvurduktan sonra bile değerlerimize ve ilkelerimize bağlı kalmak çok önemli. Değerlerimizi ve ilkelerimizi müzakere edemeyiz. Onlara bağlı kalmamız gerekiyor. NATO‘nun kuruluş ilkelerinin de bu değerlerle uyuştuğunu düşünüyorum. Hayır, onları (PKK ve FETÖ) sınır dışı etmeyeceğiz. Hukuk sistemimiz buna izin vermiyor, bunu yapamayız. Kürtlerle iyi ve yakın ilişkilere sahibiz. Kürtler hakkında çok şey öğrendim. Parlamentoda Kürt halkıyla bir dostluk grubu oluşturduk. Bence bu çok önemli. Eskiden böyle bir şey yoktu ama şimdi var. İyi bir başlangıç yaptık, maalesef corona virüsünün yayılması nedeniyle çok fazla toplantı düzenleyemedik ama şimdi durum çok daha iyi ve faaliyetlere yeniden başlayacağız. Geleneksel savaş veya yeni dijital savaş biçimleri ve siber saldırılar gibi, savunmaya gerçekten çok önem veriyoruz.”

 

Finlandiya’lı vekil teröristleri göndermeyeceklerini açıkladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ firarisi , NATO’nun Türkiye’ye müdahale etmesini istedi https://yekvucut.com/feto-gercekleri/feto-firarisi-natonun-turkiyeye-mudahale-etmesini-istedi/ Thu, 03 Mar 2022 11:11:33 +0000 https://yekvucut.com/?p=53998 Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensupları, Türkiye’yi karalamaya yönelik girişimlerini devam ettiriyor. Örgütün yurt dışına kaçan firari tetikçilerinden Mehmet...

FETÖ firarisi , NATO’nun Türkiye’ye müdahale etmesini istedi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensupları, Türkiye’yi karalamaya yönelik girişimlerini devam ettiriyor. Örgütün yurt dışına kaçan firari tetikçilerinden Mehmet Efe Çaman, Twitter’da paylaştığı bir yazı ile ihanette sınır tanımadığını bir kez daha göstermiş oldu. Daha önce Türkiye karşıtı açıklamalarıyla Yunan medyasının da desteğini alan Çaman, bu kez ihanetini bir adım daha öteye taşıdı. FETÖ firarisi Çaman, NATO’nun Türkiye’ye müdahale etmesini istedi. Türkiye’nin 1974 yılında gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtını “işgal” olarak değerlendiren Çaman, Türkiye NATO üyesidir. NATO bunu ele almalı ve Ankara’yı yasa dışı işgaline son vermeye zorlamalı.” ifadelerini kullandı. Ayrıca, Türkiye’de Kürtlere yönelik asimilasyon olduğunu iddia eden Çaman, NATO’nun bu konuda da Türkiye’ye baskı yapması gerektiğini söyledi.

FETÖ firarisi Çaman PKK’yı aklamaya çalışmıştı

Mehmet Efe Çaman, geçmişte terör örgütü YPG‘nin sözcülüğüne soyunmuştu. Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden terörün ana üssü olan Fırat’ın Doğusu’na yönelik operasyonlara karşı çıkan Çaman, operasyonun büyük bir hata olduğunu belirtmişti. YPG’nin Türkiye için bir tehdit olmadığını ileri süren Çaman, alçakça ifadeler kullanmıştı. Çaman, FETÖ‘cü haber sitesi TR724’te yayınladığı yazısında şunları kaydetmişti:

“Bu savaş, çok ciddi bir hatadır. Bu bölgeden Türkiye’ye yönelik hiçbir askeri tehdit yok! Yapılan bir saldırı mevcut değil. Dahası, şu an ABD ve Türk unsurları Washington’la yapılan anlaşma neticesinde bölgede devriye geziyorlar. Yani Kürtler sınırın 30 km kadar güneyine çekildiler. Ya da en azından bu konuda mutabakat sağlandı. O halde neden Türkiye bu savaşa giriyor? Bunu soran yok!”

“NATO Türkiye’ye baskı yapmalı”

Çaman, ihanet dolu yazısında bu kez şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye 1974’te Kıbrıs’ı işgal etti, egemen ve bağımsız ülkeyi güç kullanarak ayırdı ve o zamandan beri sürekli bir askeri varlıkla Kıbrıs’ın kuzey yarısını işgal etti. Türkiye NATO üyesidir. NATO bunu ele almalı ve Ankara’yı yasadışı işgaline son vermeye zorlamalı.”

Ardından, Türkiye’de Kürtlere yönelik asimilasyon uygulandığını iddia eden Mehmet Efe Çaman, NATO’nun Türkiye’ye baskı uygulaması gerektiğini ileri sürdü. Çaman, 

NATO, Türkiye’de Kürtlere yönelik Türk üstünlükçü kimliğine dayalı asimilasyon politikalarına son vermesi için de Türkiye’ye baskı yapmalıdır. Türkiye insan haklarına saygı göstermeli, hukukun üstünlüğüne ve anayasal liberal demokrasiye dönmelidir.” dedi.

Sözlerine Rusya’ya yapılan yaptırımların Türkiye’ye de uygulanmasını istediğini belirterek devam eden FETÖ firarisi, şunları söyledi:

“O halde Rusya’nın Ukrayna’yı işgali için uyguladığınız kriterleri Türkiye’ye de uygulayın. Rusya, uluslararası hukuku ihlal eden saldırgan bir devlettir. Türkiye aynı şeyi 1974’ten beri yapıyor. Dolayısıyla, Türkiye de uluslararası hukuku ihlal eden saldırgan bir devlettir.”

 

 

FETÖ firarisi , NATO’nun Türkiye’ye müdahale etmesini istedi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkide İHA hamlesi https://yekvucut.com/ekonomi-gercekleri/polonya-ile-turkiye-arasindaki-iliskide-iha-hamlesi/ Tue, 25 May 2021 13:42:41 +0000 https://yekvucut.com/?p=49262 Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok eskiye dayanıyor Polonya, Türkiye’nin bağımsızlığını tanıyan ilk Avrupa ülkesi olurken iki ülke karşılıklı olarak 1924 yılında...

Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkide İHA hamlesi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok eskiye dayanıyor

Polonya, Türkiye’nin bağımsızlığını tanıyan ilk Avrupa ülkesi olurken iki ülke karşılıklı olarak 1924 yılında birbirlerine büyükelçi atadı. Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sırasında işgale uğrayan Polonya’nın Ankara Büyükelçiliğinin çalışmalarına destek verirken işgal yıllarında Polonya Merkez Bankasının tahliyesinin sağlanması da yine Türkiye’nin destekleriyle gerçekleşti. Türkiye, 1999’da Polonya’nın NATO üyeliğini destekleyenler arasında yer alırken Polonya ise Türkiye’nin AB üyeliğine verdiği desteği her platformda dile getiriyor. Ayrıca 2018-2019 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine 6. kez seçilen Polonya’ya destek veren ülkeler arasında Türkiye de yer aldı. İki ülke, birçok ikili ve üçlü platformda iş birliği içinde çalışırken ikili ilişkilerin boyutu 2009 yılında o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Polonya ziyaretinde imzalanan bildiriyle stratejik ortaklık seviyesine taşındı. Polonya ile Türkiye arası ticaret hacmi 2019 yılında 6 milyar doları aşarken iki ülkenin karşılıklı ticarette 10 milyar dolar hedefi bulunuyor.

İkili ticarette “İHA” hamlesi

Türkiye’de bugüne kadar en çok öne çıkan SİHA, Baykar Savunma’nın ürettiği Bayraktar TB2 oldu. Orta irtifa-uzun havada kalış süresi sınıfına giren Bayraktar TB2, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve Emniyet Müdürlüğü bünyesinde 2014’ten bu yana aktif olarak hizmet veriyor. Yurt içindeki terörle mücadele operasyonları ve Suriye’deki harekatlarda kullanılmaya başlanan Bayraktar TB2; Katar, Ukrayna ve Azerbaycan’a da ihraç edildi. Libya’da da kullanıldığı biliniyor. Türkiye ve bu ülkelerde toplam 160 adet Bayraktar TB2’nin kullanımda olduğu ifade ediliyor.

Polonya-Türkiye ticari ilişkilerine son dönemde bir de savunma sanayii ürünleri kalemi eklendi. Polonya Savunma Bakanı Mariusz Blaszczak, ülkesinin Türkiye’den 24 Bayraktar TB2 tipi silahlı insansız hava aracı (SİHA) alacağını duyurdu.

Türkiye bu satışla ilk kez bir NATO ve AB üyesine SİHA sağlamış olacak.

Bakan Blaszczak, açıklamasında, Bu, gerçek bir silah. Avrupa’nın doğusunda, savaşlarda kendini kanıtladı. Aynı şekilde Ortadoğu’da kullanıldı ifadelerini kullandı.

Eski Hava Kuvvetleri İstihbarat Daire Başkanı Emekli Albay Gürsel Tokmakoğlu da Sputnik için yaptığı değerlendirmede, Bayraktar TB2’lerin sahada kendini kanıtlamış sistemler olduğuna dikkat çekti: “Bayraktar TB2, denenmiş bir sistem. Silah alımlarında denenmişlik ve kendini kanıtlamışlık çok önemli. Bayraktar TB2, hem Suriye-Irak cephesinde hem de Karabağ gibi sahalarda kendini ispat etti. Tercih edilmesindeki bir diğer etken ise ABD gibi ülkelerin aksine Türkiye, bu sistemi koşulsuz satıyor. Örneğin; ABD’den bir İHA alacaksanız o size ‘şurada kullanabilirsiniz’ gibi şartlar koşuyor. Dolayısıyla egemen bir ülkenin bu sistemi veya Türk savunma sanayi ürünlerini tercih etmesi bu noktada daha etkili oluyor.”

Polonya ile Türkiye arasındaki ilişkide İHA hamlesi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
ABD ve müttefiklerinin Afganistan’daki sözde “özgürlük” operasyonu https://yekvucut.com/video/abd-ve-muttefiklerinin-afganistandaki-sozde-ozgurluk-operasyonu/ Tue, 04 May 2021 10:15:55 +0000 https://yekvucut.com/?p=48968 🌪️“Sonsuz özgürlük operasyonu” mu demişlerdi? pic.twitter.com/3i6N1TOoN4 — Yekvücut (@yekvucutcom) May 4, 2021

ABD ve müttefiklerinin Afganistan’daki sözde “özgürlük” operasyonu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>

🌪“Sonsuz özgürlük operasyonu” mu demişlerdi? pic.twitter.com/3i6N1TOoN4

— Yekvücut (@yekvucutcom) May 4, 2021

ABD ve müttefiklerinin Afganistan’daki sözde “özgürlük” operasyonu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Fransız subayın Rusya adına casusluk yaptığı iddiası https://yekvucut.com/feto-gercekleri/fransiz-subayin-rusya-adina-casusluk-yaptigi-iddiasi/ Mon, 31 Aug 2020 08:39:34 +0000 http://yekvucut.com/?p=33521 İtalya’nın Napoli kentindeki NATO üssünde görev yapan Fransız subay, Rusya için casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklandı. Europe 1 radyosunun haberinde, ismi...

Fransız subayın Rusya adına casusluk yaptığı iddiası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
İtalya’nın Napoli kentindeki NATO üssünde görev yapan Fransız subay, Rusya için casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.

Europe 1 radyosunun haberinde, ismi açıklanmayan Fransız subayın 21 Ağustos’ta Napoli’deki NATO üssünde görevine dönmek üzereyken, Rus istihbaratına gizli belge ve bilgiler verdiği iddia edildi.

Fransa İç İstihbarat Birimi (DGSİ) tarafından gözaltına alınan subay hakkında soruşturma açıldı.

Haberde, 50’li yaşlardaki subayın aynı gün “yabancı güce bilgi vermek, ulusun çıkarlarını tehlikeye atan bilgiler toplamak” suçlamalarıyla tutuklandığı kaydedildi.

Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, Europe 1 radyosunda yaptığı açıklamada, devlete ilişkin bilgilerin korunması için gerekli tüm önlemlerin alındığını söyledi.

Fransız subayın Rusya adına casusluk yaptığı iddiası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>