Aşırı sağcıların kendi aralarındaki mesajlaşmaları inceleyen polis, Chemnitz’deki eylemlerde aşırı sağcıların polise, göçmen kökenli kişilere, göçmen kökenli olabilme ihtimali olanlara ve gazetecilere yönelik “yüksek derecede şiddet kullanmaya” hazır olduklarına dikkat çekti.

Saksonya polisinin soruşturma ile ilgili hazırladığı raporun ayrıntılarına Süddeutsche Zeitung, NDR (Kuzey Alman Radyo ve Televizyon Kurumu) ile WDR’de (Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu) yer verildi. Alman yayın kuruluşlarında yer alan haberde tanınmış aşırı sağcıların cep telefonu mesajlarında Chemnitz’deki eylemlerde “yabancı avına” çıkıldığını teyit eden çok sayıda ifade bulunduğuna işaret edildi.

Olayların meydana geldiği dönemde basında “cadı avı” ifadesi kullanılmış ve ülke genelinde konu tartışmaya açılmıştı. Aşırı sağcıların eylemlerine şiddet karışmış ve çok sayıda kişi yaralanmıştı. Chemnizt olayları nedeniyle Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Hans-Georg Maaßen görevi bırakmak zorunda kalmıştı.

Chemnitz’deki Nazilerin örgütlü olduğu ispat edildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

DİTİB camilerine 7 saldırı

Buna göre, Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) camilerine yönelik 20 tehdit geldi. Almanya’da yaklaşık 850 caminin bağlı bulunduğu Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camileri ise 9 bombalı tehdidin hedefi oldu.

Açıklamada tehdit aşamasını geçip saldırıya dönüşen olaylara da yer verildi. Buna göre DİTİB camilerine 7 saldırı gerçekleştirildi.

ZMD Başkanı Aiman Mazyek, bu rakamların sadece polise bildirilen ihbarlar olduğunu, Müslümanlara ve camilere yönelik tehditlerin gerçek sayısının ise bilinmediğini söyledi.

Güvenlik kaynakları, son dönemde Iserlohn, Köln, Münih, Mannheim, Duisburg, Mainz ve Villingen Schwenningen şehirlerindeki camilere bomba konulduğu ve ibadethanelerin hemen boşaltılması gerektiği yönünde ihbar aldı.

Uzman ekipler camileri boşaltarak arama gerçekleştirse de herhangi bir patlayıcı izine rastlamadı.

Ülkede geçen aylarda bazı camiler kundaklanmış, bazılarına karşı da kundaklama girişiminde bulunulmuştu.

Bazı camilerde ise Kur’an-ı Kerim yırtılmış, duvarlara çeşitli yazılar yazılmış ve camilere maddi zarar verilmişti.

Almanya’da İslam karşıtı teröristler her 2 günde bir camiye saldırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kimliği açıklanmayan şüphelinin, Milano’nun kuzeybatısındaki Gallarate şehrindeki evinde, 9 saldırı tüfeği, yaklaşık 30 av tüfeği, tabanca ve cephane bulunduğu duyuruldu. Ayrıca çok sayıda Nazi sembolü olan “gamalı haç” işlemeli antikanın da ele geçirildiği belirtildi.

Ele geçirilen füzenin Fransız yapımı olduğu ve gözaltına alınan diğer 2 şüphelinin bu füzeyi hangarda sakladıkları ve satmaya çalıştıkları bildirildi.

Ayrıca, polis, doğu Ukrayna’daki Rus destekli isyanda yer alan İtalyanlarla ilgili daha önceki bir soruşturma kapsamında bu bulgulara ulaştığını duyurdu.

İtalya’da ırkçı teröristlere operasyonda füze ele geçirildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Katil zanlısının aşırı sağcı olması ülkede ‘sağ terörizm’ endişesini arttırırken, cinayetin ardından çok sayıda siyasetçiye de ölüm tehditleri gittiği ortaya çıktı.

E-postayla ajans ve gazetelere de gönderilen ve ‘Devlet Darbesi Orkestrası’ adlı ırkçı bir grubun imzası olan tehdit mektubunda, Walter Lübcke’nin ardından çok sayıda başka siyasetçinin de öldürüleceği iddia edildi ve somut olarak Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker ve Altena Belediye Başkanı Andreas Hollstein’ın isimleri verildi.

Mektupta her iki siyasetçiye, “Sizin hayatınız 2020’de sona erecek. Sizi öldüreceğiz. Tek başına sadece sizle sınırlı kalmayıp, diğer siyasi meslektaşlarınız, aile fertleriniz, arkadaşlarınız, aynı düşüncedeki alt sınıf insanlardan hesap soracağız ve enselerine kurşun sıkarak infaz edeceğiz” mesajı verildi.

E-postanın bir “savaş ilanı” olarak değerlendirilmesini isteyen “Devlet Darbesi Orkestrası” adlı grup, “Yahudi ve Müslümanların yaşamını nihai olarak söndürmemiz çok uzun sürmeyecek” şeklinde bir ifade de kullandı.

Tehditlerle dolu mektup, “Yaşasın zafer ve yaşasın Hitler” diye sona eriyor. Walter Lübcke’nin katil zanlısı olarak yakalanan Stephan E.’nin, 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Neonazi terör örgütü NSU destekçilerinden Benjamin G. ile bağlantısı olduğu ortaya çıktı.

Öte yandan yabancılara yönelik saldırıları belgeleyen ve dün, Almanya’da 1990’dan bu yana 195 kişinin aşırı sağ teröre kurban gittiğini açıklayan Amadeu Antonio Vakfı, hakkında tutuklama kararı bulunan 497 Neonazi’nin halen kaçak olduğunu duyurdu.

Almanya ırkçı teröristler tarafından öldürülen bölge valisini konuşuyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Hiciv tarzda yayın yapan ‘Titanic’ dergisinin eski genel yayın yönetmeni Martin Sonneborn tarafından kurulan ‘Die Partei’ (Parti), Avrupa Parlamentosu seçimlerine aralarında Goebbels, Hess, Eichmann, Speer, Bormann gibi soyisimlere sahip olan adaylarla katılıyor.

Bu isimler, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nda önemli makamlara sahip olan kişilerin soyadları olarak da biliniyor.

Partinin seçim listesinde ayrıca ‘bomba’ (Bombe) ve ‘savaş’ (Krieg) soyadına sahip adaylar da bulunuyor.

‘Die Partei’nin seçim kampanyası boyunca kullandığı afişlerde adayların soyisimleri büyük puntolarla yazılırken, isimlerine yer verilmemiş.

Sonneborn’un partisinin programında iklim değişikliğini inkar etmeyi suç olarak kabul etmek, hayvanlar üzerindeki deneyleri yasaklamak ve yaşlıların hayatlarının ‘son 18 yılında’ oy kullanamaması gibi vaatler var.

Diğer yandan, 2014 seçimlerinde Avrupa Parlamentosu’na bir vekil ile girmeyi başaran partinin seçim kampanyası herkesi güldürmüyor.

Sosyal medya üzerinden çok sayıda eleştiri alan ‘Die Partei’ hareketini bir kısım kullanıcılar provokasyon yapmakla suçluyor.

Alman siyasetinde seviye yerlerde: Nazi soyadlı adaylar listede yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Belçika Parlamentosu’na sunulan bir belgeye göre Belçika ve İngiliz makamları Almanya’dan emekli maaşı alan vatandaşların kimliklerini bilmiyor. Bu kişilerin kim olduğunu sadece bu ülkelerde görev yapan Alman büyükelçiler biliyor. Bu da emekli maaşı alan kişilerin vergi ödemediğini gösteriyor. Belgeye göre 30 civarında Belçikalı maaş alırken İngiliz vatandaşların sayısı bilinmiyor.

Belgeye göre emekli maaşı alan kişiler Almanya’nın Belçika’yı işgali sırasında Hitler’e bağlılık yemini etti ve SS’e hizmet vermek için imza attı. Bu kişilerin daha sonra Belçika mahkemelerinde suçlu bulunduğu da anlaşıldı.

Belçika’da bir grup milletvekili meclise verdikleri öneride hükümetin bu meseleyi Almanya ile görüşmesini isterken öneri kabul edildi.

Bu kişilerin aylık 435 euro ile bin 275 euro arasında değişen miktarda emekli maaşı aldığı belirtiliyor.

Belgenin yazarına göre Hitler’in emekli maaş ödenmesi için verdiği talimat 1945 Postdam Konferansı’nda iptal edilmeyen tek kararname özelliğini taşıyor.

Hitler için çalışan İngiliz ve Belçikalılar hâlâ Almanya’dan emekli maaşı alıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Neo-Nazi yanlısı yaklaşık 2000 kişinin 16 Şubat günü ellerinde meşalelerle şerefine yürüdüğü Lukov, Alman Nazizminin hızla yükseldiği 1930’larda Bulgaristan’da yaşayan Yahudilerin sivil haklarını ellerinden almak için girişimler yapmıştı.

Yürüyüş Sofya Belediyesi tarafından yasaklanmasına rağmen son dakikada mahkeme kararı ile onaylandı.

Yürüyüşe katılmak için gelenlerin arasında Alman, İsveç ve Macar Neo-Nazilerin yer alması dikkat çekiciydi. Siyahlar giyinmiş göstericiler, ellerinde meşaleler dışında gamalı haçlar da taşıyorlardı.

Yerel basın, yürüyüşe Yahudi gruplar dışında siyasi partilerin de karşı çıktığını yazdı.

Yürüyüşe ismi verilen Lukov, 1930’lardan 1940 yılına kadar Bulgar Ulusal Nazi Birliği hareketinin liderliğini yapmış eski bir Birinci Dünya Savaşı gazisiydi.

Lukov o yıllarda Nazileri destekleyerek Bulgar ordusunu eski ihtişam ve gücüne yeniden kavuşturmayı amaçlıyordu.

Bulgaristan’da aşırı sağcılar Nazi bakanı “onurlandırmak” için yürüdü yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Özel bilgiler ve aile bireylerinin isimlerinin yer aldığı mektubun, yine Alman polis teşkilatının bilgisayarından ve ‘NSU 2.0’ imzasıyla gönderildiği haber verildi.

2000-2007 yıllarında 8’i Türk 10 kişinin ölümüyle bağlantılı NSU davasında, kurban Enver Şimşek’in yakınlarının avukatlığını yapan Seda Başay-Yıldız’a ve diğer Türk kökenli müdahil avukatlara daha önce de tehdit mektubu gönderildiği geçen Aralık ayında ortaya çıkmış, olayın arkasında Frankfurt’ta görevli biri kadın 4’ü erkek 5 polis memuru olması Almanya’da büyük şok yaratmıştı.

Başay-Yıldız’ın aldığı yeni tehdit mektubunun da, bir polis bilgisayarında yer alan bilgilerden yola çıkılarak derlendiği saptandı. Konuyla ilgili Alman basınına konuşan avukat, mektupta ailesine ve akrabalarına ait hane kayıt bilgilerinin yer aldığını duyurdu.

İlk tehdit mektubuyla bağlantılı toplam beş polisin açığa alınmasına atıfta bulunulan yeni mektupta, Başay- Yıldız’a hitaben “Beyinsiz bo.. döneri, polis meslektaşlarımıza ne yaptığını anlaşılan bilmiyorsun! Türk domuzu, esas şimdi senin için büyük sorunlar başlıyor. Senin bo..tan kızının kafasını koparacağız. Geri kalan dönerci takımına da aynı muameleyi yapacağız” sözleri yer alırken, mektup bu kez de ‘NSU 2.0’ imzasıyla sona eriyor.

Avukat Başay-Yıldız’a gönderilen ve açık ev adresiyle 2,5 yaşındaki kızının isminin yer aldığı ilk tehdit mektubunda, “Pis Türk domuzu. Sen Almanya’yı bitiremezsin. Eğer buradan canlı çıkabilirsen bir an evvel defol git. Değilse kızını paramparça edeceğiz” sözleri yer almıştı.

Diğer Türk kökenli avukatlara elektronik posta yoluyla benzeri içerikte giden mektuplarda da, ülkeyi terk etmeleri, aksi takdirde öldürülecekleri tehdidi yapılmıştı. O dönemde yapılan araştırmalar sonucu, tehdit faksının Frankfurt 1.Polis Karakolu’ndan gönderildiği, görevli bazı polislerin bilgisayar ve telefonlarında yapılan incelemelerde Hitler fotoğrafları, neonazi sembolleriyle sloganları, ırkçı ve yabancı düşmanlığı içerikli mesajlar paylaştıkları saptandı.

Polislerin evlerine baskın düzenlenerek bilgisayarlarına ve cep telefonlarına el konuldu. Beş polis memuru hakkında halkı kışkırtma ve anayasaya aykırı semboller kullandıkları şüphesiyle soruşturma açıldı.

Frankfurt Emniyet Teşkilatı’nda aşırı sağcı bir örgütlenme olabileceği şüphesiyle yürütülen soruşturmaya paralel, aynı şüpheyle Wiesbaden, Offenbach ve Fulda’da da emniyet teşkilatlarında inceleme başlatıldığı açıklandı.

Almanya’da “NSU 2.0” yine Türk avukatın 2.5 yaşındaki kızını tehdit etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Almanya’da piyasaya çıkan bir kitap ırkçılığın sadece ordu ile sınırlı kalmadığı ülke istihbaratının AfD partisine destek verdiğini açığa çıkardı.

Almanya’nın iç güvenlik ve istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) Başkanı Hans-Georg Maassen’in aşırı sağcı parti AfD’nin eski lideri Frauke Petry ile 2015 yılında birçok kez bir araya gelip partinin istihbarat tarafından izlenmemesi için neler yapmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunduğu ortaya çıktı.

Frauke Petry’nin yakın arkadaşı ve AfD’nin gençlik kollarının eski yöneticisi Franziska Schreiber’in yazdığı “Inside AfD – AfD’nin İçyüzü” adlı kitapta yer alan iddialarda, Maassen’in 2015 yılında AFD’nin o dönemdeki lideriyle “sık sık buluştuğu ve politik söylemleri nedeniyle takibe alınmalarını engellemek için ipucu verdiği” öne sürüldü.

Schreiber kitabında, “Petry, bana Maassen’in AfD’nin izlenmesini kişisel olarak istemediğini ve bu nedenle kendisine nasıl davranması ve konuşması konularında danışmanlık yaptığını anlattı” ifadelerini kullandı.

Sosyal Demokrat Parti (SPD) İç Politikalar Sözcüsü Burkhard Lischka, “Bu haberin doğru olmadığına inanmak istiyorum. Eğer doğruysa çok büyük bir skandal” açıklaması yaptı ve olayın tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını istedi.

Sol Parti ve Yeşiller de, iddiaların araştırılması için istihbarat servislerinin denetiminden sorumlu Parlamento Kontrol Komisyonu’nun devreye girmesi için meclise önerge verdi.

Maassen ise yaptığı yazılı açıklamada, Petry’le görüşmesini doğrularken ‘tavsiyelerde bulunduğu’ iddiaları reddetti.

Alman iç istihbarat teşkilatının başkanı ırkçı AfD’ye danışmanlık yapmış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Ailesi 2015 yılında Suriye’nin İdlib vilayetinden Almanya’ya sığınmacı olarak gelen çocuk, iki gün sonra hastanede hayatını kaybetmişti. Temmuz başında, kaza yerindeki kaldırımda büyük bir gamalı haç işareti tespit edilmiş, bu işaretin silinmesinin ardından ay sonunda aynı yerde ikinci bir gamalı haç işareti ve “1:0” ifadesi görülmüştü.

Polis olayla ilgili soruşturma kapsamında iki zanlıyı gözaltına aldı.

Halktan gelen bilgiler sayesinde 22 ve 23 yaşlarında iki erkeğin gözaltına alındığını açıklayan soruşturma yetkilileri, evlerinde arama yapılan zanlıların yabancı düşmanı bir zihniyetle hareket ettiklerinden yola çıkıyor.

Schwerin savcılığı, yapılan aramalarda, gamalı haçın çiziminde kullanılan sprey boyanın bulunamadığını, ancak soruşturmada toplanan verilerin ışığında, Alman vatandaşı bu iki kişinin hâlen olayın zanlıları konumunda olduğunu açıkladı.

Mecklenburg-Vorpommern Eyalet Başbakanı Manuela Schwesig, gamalı haçların bulunmasına sert tepki göstermişti. “Bu tiksindirici bir eylem” diyen Sosyal Demokrat Partili (SPD) Schwesig, Nordkurier gazetesine yaptığı açıklamada, “Çocuğunu kaybetmekten daha korkunç bir şey yok. Bir insanın nasıl bu kadar nefret dolu olabileceğini düşününce dehşete düşüyorum. Sorumlunun bulunması için her şeyin yapılması gerek” demişti. Eylemin siyasi bir arka planı olduğundan yola çıkıldığı için, soruşturmayı Eyalet Anayasayı Koruma Teşkilatı yürütüyor.

Alman ırkçılar Suriyeli bir çocuğun ölümünü gamalı haç ile kutladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.