Barış Pehlivan, avukatı aracılığıya verdiği dilekçede, MİT şehidinin ifşa edilmesi soruşturması kapsamında tutuklanıp Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na getirildiği gün yapılan işlemler sırasında bir infaz koruma memurunun kaba tavrına maruz kaldığını, kendisine “sen kim oluyorsun, ben devletim” denildiğini ve darp edildiğini iddia etmişti.

Darp görmedim demiş

Oysa, soruşturma dosyasında belirtildiğine göre, Barış Pehlivan sonradan iddia ettiğinin aksine, kabul-kayıt işlemleri sırasında tanzim edilen tutanağı bizzat “Darp ve cebir görmedim” yazarak imzaladı. Barış Pehlivan’ın Silivri Ceza İnfaz Kurumu’na girişi sırasında darp ve cebir görmediğine dair adli hekim raporu da bulunuyor.

Kamera kayıtları da belgeledi

Ayrıca olay anına ilişkin kamera kayıtları incelendiğinde de Barış Pehlivan’a herhangi bir fiziki müdahalede bulunulmadığı gibi herhangi bir hareketliliğin de yaşanmadığı tespit edildi.

Bana bey diyeceksiniz

Şüpheli ve tanık ifadelerinde de mahkum kabul-kayıt odasındaki işlemler sırasında Barış Pehlivan’ın kendisine ismi ve soyismi ile hitap edilmesi üzerine, “Benimle konuşurken Barış Bey veya siz diyeceksiniz. Benimle bu şekilde konuşamazsınız” diye çıkıştığı, infaz koruma memurunun ise “Burası devlet dairesidir. Burada ayrım yapmadan herkese ismi ve soyismi ile hitap ediyoruz” dediği, herhangi bir darp ve cebir uygulamasının söz konusu olmadığı belirtildi.

Hiçbir delil bulunmuyor

Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, “06.03.2020 tarihli tutanağın tutuklu müşteki Barış Pehlivan tarafından ‘Darp ve cebir görmedim’ yazılarak imzalandığının görüldüğü, kamera görüntülerinde müştekinin ceza infaz kurumuna kabulünden koğuşuna alındığı aşamaya kadar herhangi bir darp-cebir eylemine maruz kalmadığının tespit edildiği, tanıkların yeminli ifadelerinin şüphelinin savunmasını doğrular mahiyette olduğu, dolayısıyla müştekinin şahsi soyut iddiasından başka darp-cebir gördüğüne dair bir delilin bulunmadığı gibi adli hekim raporları, kamera görüntüleri ve tanık beyanlarına göre müştekinin darp edilmediğinin sabit olduğu anlaşıldığından, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi.

Odatv’nin yalanına savcılık tescili yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

MİT şehidinin kimliğini ifşa eden, bununla da yetinmeyen MİT mensuplarının kimliklerini uluslararası istihbarat örgütlerine gösteren Odatv’de, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Odatv’ye sahip çıkan isimse Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan oldu. Tutuklama kararları için “Çok aşırı önlemler olarak görüyorum” diyen Hakan, MİT’i hedef alan isimleri masumlaştırmaya çalıştı.

O zamanlar uçağa binmiyordu

Sabah Gazetesi yazarı Melih Altınok, “Yerin mi dar Ahmet?” başıklı yazısında Odatv’ye kol kanat geren Ahmet Hakan’a tepki gösterdi. Ahmet Hakan’ın tarzını kritik dönemlerdeki Abdullah Gül tarzına benzeten Altınok, “Neticede Ahmet az ekmeğini yemedi karanlık oda gazeteciliğinin. Birkaç yıl öncesine kadar, gazetecilere, siyasetçilere, iş adamlarına, sanatçılara karşı başlatılacak itibar suikastlarının startını önce bu site verir, Ahmet daha sonra konuyu ‘genişletirdi.’ O zamanlar tabii patronu hâlâ Aydın Bey’di, uçağa falan binmiyordu. Uzun yıllar gazetenin genel yayın yönetmenliğini yürüten Ertuğrul Özkök’le çevir Allah çevirirlerdi karanlık odadan gelen pasları” ifadelerini kullandı.

Özkök daha cesurdu

Ertuğrul Özkök’ün Ahmet Hakan’a göre daha cesur biri olduğuna vurgu yapan Altınok, yazısına şöyle devam etti: ‘Özkök bu tarz işlerde Ahmet’ten daha yaratıcı ve cesurdu. Şimdilerde, yayın yönetmeni olduktan sonra ciddileşen Ahmet’in yerine daha renkli isimlerle atışıyor olabilir. Ancak eminim ki Hürriyet’in başında Özkök olsa, bugün Ahmet’in yaptığı gibi mevzuya yalnızca köşesinden değil manşetten de girer, karanlık oda’ya, omuz verirdi. Tıpkı Ahmet Kaya lincinde attığı o unutulmaz “Vay şerefsiz” manşetinde olduğu gibi…”

Ahmet az ekmeğini yemedi karanlık oda gazeteciliğinin yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şehit olan MİT personelinin deşifre edilmesine yönelik yürütülen soruşturmada, önemli bulgular saptandı. Başsavcılık, MİT şehidinin fotoğrafının herhangi bir açık kaynaktan temin edilmesinin mümkün olmadığı, kurumsal ve resmi bir platformdan ele geçirildiği değerlendirmesi yaptı. Şehidin fotoğrafı, cenaze töreninin gizlice görüntülenmesi ve bu yolla kimliğinin, ailesinin deşifre edilmesinin bir plan dahilinde, organize eylem olduğu tespiti yapıldı.

Resmi platformdan ele geçirdiler

Soruşturmada MİT şehidinin resmi bir giyim tarzı ile çekilmiş, isim ve soy isminin baş harfi ile doğum ve şehit olduğu tarihin yer aldığı fotoğrafın herhangi bir açık kaynaktan temin edilemeyeceği tespiti yapıldı. Fotoğrafın, kimliklerinin belirlenmesine çalışılan şüpheliler tarafından hukuka aykırı şekilde, kurumsal veya resmi bir platformdan ele geçirildiği kaydedildi. Fotoğrafın görüntü kalitesini inceleyen Başsavcılık, kopyalanmış olmadığı sonucuna vardı.

Fotoğrafı gizlice çektiler

MİT mensubu şehidin cenaze törenine dair fotoğrafta, katılan kişilerin uzak bir mesafeden gizlice görüntülendiği belirlendi. Soruşturma konusu görüntüleri çeken şüphelilerin belli bir mesafeden cenaze törenini izleyerek, hedefleri doğrultusunda cenaze törenini görüntülü olarak kaydettikleri tespit edildi. Soruşturmada, organize bir eylem olduğu değerlendiren şehidin fotoğrafının ele geçirilmesi ve cenazenin gizlice kaydedilmesi eylemlerinin, tören sonrasında ifşa edilerek yayılması amacıyla gerçekleştirildiği sonucuna ulaşıldı.

MİT mensuplarının ifşası organize eylem çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu tarafından Türkiye’de pazar payı günden güne büyüyen İslami (Faizsiz) bankacılığına ilişkin belirlenen etik kurallar 14 Aralık tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. İslami finans kuruluşlarının denetimini yürüten denetçileri kapsayan kurallarda İslami referanslara yer verildi.

Amaç toplumsal kutuplaşma

Bu durum sol medyayı rahatsız etti. İrtica lobisi karardan günler sonra kutuplaşma yaratmak için harekete geçti. İslam karşıtlığının amiral gemisi Cumhuriyet, 19 Aralık tarihli “Resmen şeri karar” manşetiyle 28 Şubat zihniyetinin fitilini yaktı. Gazete o günkü manşetinde Türkiye’nin dönüştürüldüğünü iddia etti. Cumhuriyet, 20 Aralık’ta “Şeriat çalıştayı” sür manşetiyle çıktı.

Başörtü düşmanını konuşturdular

İslam karşıtı gazete 23 Aralık tarihli manşetinde ise asıl niyetini ortaya koydu. “Niyet şeri İslam devleti” başlığını atan gazete, hükumeti 28 Şubat’ın yaftalama taktiği olan “Laiklik karşıtı” olarak gösterdi. Başörtüsü düşmanı Eski YARSAV’cı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nu konuşturan gazete, Eminağaoğlu’nun “Laiklik cumhuriyetin vazgeçilmez niteliğidir” sözünü ön plana çıkardı.

Körfez’e bağladılar

Kızıl Soros lakaplı Osman Kavala tarafından fonlanan Birgün de toplumsal kutuplaşma arayışına girdi. “Şeriat hükümleri ilk kez Resmi Gazete’de: Körfezden sadece para gelmiyor” başlıklı haber yapan gazete İslami bankacılığın İslami kurallarının olmasını “Körfez sermayesiyle kurulan ilişkiye bağlayarak pes dedirtti.

Barolar yeniden devrede

Oda TV’de “Resmi gazetede ayetli hadisli kurallar” haberiyle topa girerken, 28 Şubat darbesinde işbirlikçi rol oynayan barolar da hükümeti hedef aldı. İzmir ve Ankara Barosu’ndan yapılan açıklamada “Laiklik ilkesinden taviz verilemez” denildi.

28 Şubat’ta aynı oyunu oynadılar

Laiklik aykırılık iddiası 28 Şubat darbesine giden süreçte en işlek senaryoydu. 28 Şubat darbesinde İsmail Hakkı Karadayı ve Çevik Bir cuntasının işbirlikçisi olan medya, Necmettin Erbakan’ın başbakanlığını yürüttüğü Refah-Yol hükumetine manşetleriyle “İrticacılık suçlaması yapıyor”, laikliğin elden gittiği propagandası üzerinden darbeye zemin hazırlıyordu.

Cunta ile işbirliği yapmışlardı

O dönem “Laiklik uyarısı” manşetiyle çıkan gazeteler Amerika Dışişleri Bakanı Albright’ın “Türkiye’nin laik bir ülke olması bizim için çok önemli” sözlerini veriyordu. “Ordudan ambargo, Refah’a 3 uyarı, Askerden RP’ye şok suçlamalar, Muhtıra gibi brifing” şeklindeki başlıklarla sürekli Refah Partisi’nin laiklik karşıtı olduğu, Şeriat devleti kurmak istediği bu yüzden ordunun bu duruma müdahale etmesi gerektiği işlendi.

Fitne sokmaya çalıştılar

28 Şubat döneminin manşetlerini yeniden atmaya başlayan sol medyanın amacı toplumsal kutuplaşmayla birlikte Libya mutabakatını hedef almaktı. Erdoğan, Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti Başbakanı Fayiz Mustafa es-Serrac ile imzaladığı Akdeniz mutabakatıyla, Türkiye’yi Kıbrıs’a kadar olan bölge ile sınırlı tutma, diğer bir deyimle yeni Sevr planını bozdu.

Türkiye koruyacak

Türkiye, asker gönderme formülü de dahil olmak üzere BM tarafından resmi olarak tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükumetini koruyacağını ilan etti. Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere devletin tüm kademeleri, kurumları Libya konusunda mutabıkken Cumhuriyet’in başını çektiği sol medya denetçi kararnamesi üzerinden bu bütünlüğü baltalamaya çalıştı.

Cumhuriyet 28 Şubat zihniyetine sarıldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bu iddia kesin bir yargıymış gibi verildikten sonra haberin asıl önemli kısmı geliyor: Türkiye ve Katar arasında “terör finansmanı” anlaşması imzalandığı. İki ülke devlet ricalinin imzasıyla terör finansmanı için anlaştığı haberde göze çarpıyor.

Odatv’nin haber başlığı

Oda TV bu haberi eğer “Araplar Katar’la ‘terörist’ diyerek ilişkisini kesmeden 3 gün önce Türkiye’de ne oldu” başlığı ve “Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerine dair yapılan açıklamaların yankıları sürerken konuyla ilgili Türkiye’yi de ilgilendiren ilginç bir ayrıntı yer alıyor…” alt başlığıyla vermemiş olsa haberi hazırlayan editörün ihmalkarlığı söz konusu olabilirdi.

Haberin içeriği

Ya da habere devam ederken “Ancak çevre ülkeleri tarafından ‘terör destekçiliği’ sebebiyle ilişkilerin koparıldığı Katar ile Türkiye arasında imzalanan ile ‘Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine dair Mutabakat Muhtırası’nın’ yürürlüğe konulduğu ortaya çıktı.” ifadeleri olmasa…

Oda TV’nin bahsettiği anlaşma Resmi Gazete’de “Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Katar Devleti Finansal Bilgi Birimi (QFIU) Arasında Karapara Aklama, Bağlantılı Öncül Suçlar ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Finansal İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırasının Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar” adıyla geçiyor.

Odatv’den Türkiye ve Katar’ı terör destekçisi gösterme gayreti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.