PKK terör örgütü bağlantılı kültür merkezinde ölenlerin sözde üst düzey PKK’lı teröristler olduğu ortaya çıktı. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan Paris’te ölenler için taziye mesajı yayınladı. Saldırıda ölenlerden Evin Goyi kod adlı terörist Emine Kara:
14 yaşındayken terör örgütü PKK’ya katıldı. YPG/YPJ terör örgütüne bağlı sözde özyönetimde görev yaptı. Fransa’da PKK’nın sözde kadın yapılanmasından sorumlusuydu.

Paris’teki saldırıda ölen Mir Perwer olarak bilinen M. Şirin Aydın:
Fransa’ya iltica etmişti. Aktif bir HDP üyesiydi ve Türkiye’de hapis cezası bulunuyordu. PKK terör örgütünün TEV-ÇAND isimli “medya kültür yapılanması” üyesiydi.

CHP’nin fonladığı Halk TV ise Paris’teki olaya dair “Saldırganın sabıkalı ırkçı bir Fransız olduğu” yönündeki resmi açıklamaya rağmen, saldırıyı Türkiye’deki seçimlerle ilişkilendirdi.

Teröristlere desteğini eksik etmeyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron; YPG/PKK’lı teröristleri Elysee Sarayı’nda ağırlamış, örgüte “aktif desteğin sürdürüleceğine” dair güvence vermişti. Fransız askeri danışmanları teröristlere askeri eğitim vermişti.

Fransa, yıllardır içinde beslediği PKK gerçeğiyle yüzleşiyor

Etrafı yakıp yıkan PKK yandaşları, Paris sokaklarını savaş alanına çevirdi. Avrupa Adalet Divanı’nın, PKK’nın “terörist örgütler” listesinden çıkarılması talebini reddetmesinin öfkesini de hisseden PKK’lılar, örgütün kanlı yüzünü Avrupa’ya gösterdi. 17 Eki 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan bu günleri öngörerek, “Terör örgütleri bumerang gibidir eninde sonunda gelir kendini kullananı da vurur.” demişti.

Fransa’nın başkenti Paris’te neler oluyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Batı medyasında haberler genellikle tek taraflı

“Batı medyası daha çok PKK yanlısı haberler mi yapıyor?” sorusunu yanıtlayan cevaplayan Uluslararası gazeteci Marion Sendker; Almanya ve Batı Avrupa medyasında daha çok Kürt veya PKK yanlısı görüşlerin hâkim göründüğünü, bu içerikleri üreten uzmanların daha çok olduğunu ifade etti ve bunun bir tür kamu görüşü haline geldiğini ekledi. Sendker, PKK terörüyle ilgili haberlerin Batı medyasında tek taraflı bir dille bahsedilmesinin nedenlerinden birinin de Batı’nın Türkiye’ye yaklaşımının oryantalist bir bakış açısı olması olarak değerlendirdi.

Avrupa ülkelerinin neden hala PKK bağlantılı organizasyonları desteklediği konusuna da değinen gazeteci Sendker, insan kaçakçılığı, çocuk istismarı ve PKK’nın çocukları Kuzey Suriye’de nasıl kaçırıldığına dair devlet yetkililerinin raporlar açıkladığını ancak Almanya’da ve Batı Avrupa’da bu organizasyona yakın insanların hala desteklendiğini söyledi ve şunları ekledi:

“Neden desteklendikleri sorusu çok iyi bir nokta. Fakat öte yandan örgüt, kamusal alanda kendisini çok barışçıl ve demokratik gibi gösteriyor. Alman halkından, hükümetinden ve medyadan Batı Avrupa’da tetikleyici bir kelime olan “demokratik değerler” adına davalarını desteklemeleri konusunda yardımlarını istiyor. Çünkü demokrasi orada öne çıkan bir konu. Bu nedenle tarihimiz de göz önünde bulundurulduğunda, demokrasi için savaşan kimsenin çok da kötü olamayacağı hissine sahibiz. Bu his bazen yeterince sorgulanmıyor.”

Sendker, Alman medyasının bu gibi haberlerde objektif olma gerekliliğinin farkında olduğunu ancak bilgilerin toplanma şeklinin farklı olduğunu, referans alınan haberin sorgulanmadan yayıldığını anlattı.

Medya PKK’yı işçi partisi olarak adlandırıyor

Gazetecilik ile aktivizm arasında çok ince bir çizgi olduğunu söyleyen Sendker, Almanya’da ve Batı Avrupa’da bu çizginin dışarıdaki aktivistler tarafından suistimal edilme riskini şu sözlerle açıkladı:

“Bazı gazeteci muhitlerinde, aslında PKK ideolojisini ve de propagandasını yayan Kürt kültür evleriyle veya gruplarıyla bağlantılı insanlar olduğunu görüyoruz. Bu insanlar gazetecilere azami surette yaklaşmaya çalışıyorlar. Onlarla, sanki sadece Türkiye’de, Kuzey Suriye’de ve Kuzey Irak’ta var olan homojen bir grupmuş gibi Kürt insanının durumu hakkında konuşuyorlar ve gazetecileri bu konu hakkında haber yapmaya çağırıyorlar. Onlara özgürlük, demokrasi, kadın ve işçi hakları için savaştıklarını söylüyorlar ve birkaç yıldır iklim değişikliğine karşı mücadeleyi de bu listeye eklediler. Bu, Batı Avrupa ve Alman gazeteciliğinde son derece karşılığı olan bir konu. Çünkü bu gazetecilerin çoğu suç teşkil eden konuları keşfetmeleri gerektiğini veya iyi bir amaç için, bu iyi amaç ne olursa olsun, savaşmaları gerektiğini düşünüyorlar.

PKK’nın terör organizasyonu olarak listelendiğini biliyorlar ama yine de onu “işçi partisi” olarak adlandırıyorlar. Peki bu ikisi birbiriyle uyuşuyor mu, bu ikisi nasıl bir araya geliyor sorusu pek gündeme gelmiyor.”

Türkiye’yi “karanlık, kötü adam” olarak tasvir ediyorlar

Uluslararası gazeteci Marion Sendker’in aktardığına göre, PKK’nın, Alman ve Batı Avrupa medyasında çok bilinen bir kelime olmasına rağmen, neredeyse her zaman bir süre önce resmi isimleri olan “işçi partisi” kelimesiyle özdeşleştiriliyor. Ve hala “Kürt İşçi Partisi” olarak adlandırılıyor. Bu ise onun işçi haklarıyla özdeşleşen veya savaşan demokratik bir parti olabileceği izlenimine yol açıyor. Terör örgütü listesinde yer alıyor olması ise satır aralarında kayboluyor, hatta bazen haberlerde buna değinilmiyor.

Batı Avrupalı ve Alman gazeteciler için PKK veya PKK bağlantılı organizasyonların ve grupların yapısını anlanın çok zor olduğunu söyleyen Sendker, bölgedeki Kürt gruplarının ve kültür evlerinin yapılarını anlattı:

“Web sitelerine baktığınızda veya kendileriyle konuştuğunuzda, kulağa çok iyi, çok barışçıl, demokratik, arkadaş canlısı geliyorlar. PKK ile bağlantılarını -eğer varsa- ortaya çıkarmak çok zor. Bu yüzden eğer Verfassungsschutzbericht veya Alman otoritelerinin başka raporlarına veya mahkeme raporlarına bakacak olursanız, oralarda “şehirdeki kültür evi” gibi çok masum isimleri olan veya uyuşturucu, kaçakçılık ve mafya benzeri aktivitelerle özdeşleştirilmiş bazı organizasyonların isimlerini görebilirsiniz.”

“Mesele her zaman gazetecilik ve gazetecilik sorumluluğunu nasıl tanımladığınızla ilgilidir. Özellikle PKK/YPG çatışmasıyla ilgili, evet, medya Türkiye’yi genellikle “karanlık, kötü adam” olarak genel  olarak Kürtleri ise “iyi olanlar” olarak tasvir ediyor. Kürtler, PKK’yla bağlantılı şekilde medyada doğrudan veya dolaylı şekilde temsil ediliyor. Ve bu durum çok sayıda soru işaretine yol açıyor çünkü bu kadar karışık bir çatışmada nasıl bir taraf iyi olurken, sadece diğer taraf kötü olabilir?”

Güvenli görüldüğü için ana akıma göre hareket ediliyor

Gazeteci Marion Sendker, Alman veya Batı Avrupalı gazetecilerin PKK/YPG ile ilgili haberleri yaparken kaygılarını şu sözlerle açıkladı:

“Çok hassas ve çok duygusal bir konu olduğu için, yazdığınız herhangi bir cümle için bile iki tarafın da kolayca hedefi olabilirsiniz. Ve bu nedenle Batı Avrupa ve Almanya’daki birçok medya insanı için sadece ana akıma göre hareket etmenin daha güvenli olduğu düşünülebilir. Herkes olayların öyle veya böyle olduğunu yazıyor: ‘Sen de öyle yap. Ve objektif görünmek için Türk tarafından da bahset, Türkler şöyle-böyle de ve yoluna devam et, güvendesin.’”

Uluslararası gazeteci Marion Sendker, Batı medyasının PKK/YPG’ye tek taraflı yaklaşımını anlattı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Mevlüt Çavuşoğlu’ndan Belçika’ya terörle mücadele çağrısı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Sol Parti Sekreter Yardımcısı Hanna Gedin, İsveç resmi haber ajansı TT’ye yaptığı değerlendirmede, 2018 seçimlerinde yüzde 8 oy aldıklarını ve 2022’de bu oranın yüzde 6,7’ye düştüğünü söyledi. Bunu iki nedene bağladıklarını vurgulayan Gedin; hükümetin Ukrayna’ya silah göndermesine karşı çıkmalarının ve siyasetçilerinin Visby kentinde YPG/PKK paçavrasını sallamalarının, seçim sonuçlarını olumsuz etkilediğini belirtti.

Visby’de 7 Temmuz’da terör örgütü YPG/PKK’yı simgeleyen bez parçalarıyla fotoğraf çektiren Sol Parti Milletvekilleri Daniel Riazat, Momodou Malcom Jallow ve Lorena Delgado Varas, bu çirkinliği  sosyal medyada paylaşarak teröre açıkça destek verdiklerini gizlememiş oldu.

Tam olarak da olması gerektiği gibi, dönemin Başbakanı Magdalena Andersson, Sol Parti milletvekillerinin, terör örgütünü simgeleyen bez parçalarıyla poz vermesini kınamıştı. Dönemin Başbakanı Andersson, İsveç’in resmi haber ajansı TT’ye verdiği demeçte; PKK’nın sadece İsveç değil, Avrupa Birliği ülkelerinin de terör örgütü listesinde olduğuna işaret etmiş ve bu bez parçalarıyla poz vermenin, “aşırı derece uygunsuz” olduğunu söylemişti.

İsveç’in sağcı yeni hükümeti, NATO’ya katılım ve Türkiye’nin taleplerinin karşılanması konusunda son dönemde sıcak mesajlar verdi. İsveç’in attığı adımlardan ve açıklamalardan memnuniyetini saklamayan Türk Hükümeti, 1 Ocak’ta İsveç’te yürürlüğe girecek  olan “terörle mücadele yasasının” nasıl uygulanacağını görmek istiyor. Çünkü İsveç’in NATO üyeliğine erişebilmesinin yolu Türkiye’nin terör örgütlerine karşı hassasiyetini gidermesinden geçiyor. İsveç’in Sol Partisinin YPG/PKK’ya açık destek vermesi ve bu destekten sonra oy kaybetmesi, İsveçlilerin de Türkiye’nin taleplerine hassasiyet gösterdiğinin bir belirtisi olabilir.

İsveç’te Sol Parti terör örgütü YPG/PKK’yı destekledi, oy kaybetti! yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Eski örgüt mensubu M.E.A., terör örgütündeki çarpık ilişkilerden şu sözlerle bahsetti:

“Mesela ‘namus’ diyorlar ama namus meselesinden bir şey görmüyorsun. Yani orada bayan bayana erkek erkeğe bir sürü değişik ilişkiler var. Bunlara göz yumuluyor. Derik’te bir tane kampları var. Birbirini sevip de mesela çocukları olup gizlice onları Haseke’ye getiriyor, orada yetiştiriliyorlar. 5-6 yaşlarından sonra o kampa gönderiliyorlar.”

Eski örgüt üyesi M.E.A., teröristlerin ibadethanelere karşı çirkin tutumlarından ve camilerde saklandıklarından bahsetti:

“Camiye girin, cami daha savunmalıdır diyorlardı. Orada binlerce cami yıkıldı. Cami camilikten çıkmıştı zaten. İçine ihtiyacını yapan, ayakkabıyla giren de vardı. Bazıları için cephane yeri, bazıları için yatma yeri, bazıları içinde lavabo yeriydi.”

“Selahattin Demirtaş’ın kardeşi PKK/YPG’de ayrıcalıklı”

Pişman olup teslim olan genç, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kardeşinin terör örgütü içerisindeki ayrıcalığını anlattı:

“Suriye’ye geçmiştik o zaman. Bahoz Erdal, Sofi Nurettin, Şahin Cilo geldi toplantı yaptılar. Selahattin Demirtaş’ın kardeşi de geldi o zaman. Onun da 5-6 tane koruması vardı. Bahoz Erdal bile onun için ayağa kalktı.”

“Her gün eziyet, her gün psikolojik şiddet”

Kandırılan ancak daha sonra pişman olup terör örgütünden kaçan Y.O. da yaşadığı kötü muameleyi anlattı, bölücü terör örgütünün işgal ettiği yerlerde sivil halkın, baskı ve zulümlerden bıktığını da söyledi:

“Kamışlı’dan 2017’de katıldım. Her gün eziyet, her gün psikolojik şiddet. Aylarca işkence gördüm. Herkes kaçmak isterdi ama işte korkuyorlardı. Ben buradan gençlere söylüyorum. Akıllı olsunlar. Çünkü dedikleri gibi değiller. Ailelerini bırakmasınlar.”

Teslim olan teröristlerin örgüt itirafları yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İsveç’in iltica kriteri: FETÖ’cü olması yetiyor

İsveç, FETÖ firarilerine sahip çıkmak konusunda Almanya ile yarışıyor. Ülkede; 2015 yılında 253, 2016’da 738, 2017’de ise 872 örgüt mensubuna çalışma ve oturum izni verildiği belirtiliyor. İsveç’in FETÖ’cülere bakış açısını anlamak için Göçmen Dairesi Yardımcı Hukuk Şefi Carl Bexelius tarafından ifade edilen şu cümleye bakmak yeterli:

“Hapse girme riski büyükse ilticasını kabul ediyoruz.”

İsveç’in sahip çıktığı FETÖ’cü isimler arasında bulunan Abdullah Bozkurt, “Stockholm Center for Freedom” isimli FETÖ’cü oluşumun başında bulunuyor. Burada, Türkiye’ye yönelik iftiralar raporlaştırılıyor ve servis ediliyor. Bozkurt, kendisi gibi firari Levent Kenez ile Nordic Monitor’de algı operasyonlarını yürütüyor. Daha önce darbeci Semih Terzi’yi aklamaya kalkışan Nordic Monitor, Türkiye’yi Rusya-Ukrayna savaşına dahil etmeye çalışan yayınlara imza atmıştı. Kenez ve Bozkurt, ayrıca 2019’da BM Cenevre Ofisi’nde yapılan Türkiye karşıtı panelde de bulunmuştu. Terör propagandası yapılan panelde, PKK sempatizanı Eric Sottas da vardı.

İsveç, FETÖ’nün mahrem sorumlusu Bahattin Bican’a da sahip çıktı. Bican, örgüt tarafından darbe girişimi sırasında Gölcük Donanma Komutanlığı’nda sözde imam olarak görevlendirilmişti. İsveç’e firar eden Bican, 13 Nisan 2020’de öldü.

İsveç PKK’ya desteğini saklamıyor

İsveç’in teröre kucak açması FETÖ ile sınırlı değil. Defalarca YPG ile masaya oturan İsveç’in Dışişleri Bakanı Ann Linde, PKK’nın sözde Suriye Demokratik Konseyi’nin başkanı İlham Ahmed’le oldukça yakın. Linde, Twitter hesabından Ahmed’le fotoğraflarını sık sık yayınlıyor.

20 Nisan 2021’de İsveç Savunma Bakanı Peter Hultqvist, “Mazlum Kobani” kod adlı Ferhat Abdi Şahin ile çevrimiçi görüştü. Hultqvist, bu görüşmede PYD/YPG ile iş birliğine hazır olduklarını belirtti.

FETÖ, Ferhat Abdi Şahin ile de irtibatlı. PKK’ya silah sağlayan FETÖ’cü Gürbüz Sevilay, örgüt yetkilileriyle bir araya geldi. Ayrıca Ferhat Abdi Şahin ve üst düzey terör örgütü mensuplarını Suriye’de buluşturdu.

PKK, Nisan 2016’da İsveç’in Stockholm şehrinde ofis açtı. Ayrıca ülkede örgüte bağlı 20’den fazla dernek ve STK var. Aryen TV, Nevruz TV ve Ronahi TV ise İsveç’teki yayın organlarından bazıları. Nevruz TV’nin,  2009’da 1 milyon 467 bin 866 avro fon aldığı biliniyor. Teröre finansman sağlayan İsveç, bugüne kadar YPG’ye 210 milyon dolarlık destek sağladı. Ayrıca, 2023 yılında örgüte 376 milyon dolarlık destek gönderilmesi kararlaştırıldı. İsveç’te faaliyet gösteren sözde Kürdistan Kızılayı, bağış adı altında yıllık 30 milyon avro para topladığı kaydediliyor.

Ayrıca PKK, İsveç’te hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan özgürce eylem ve yürüyüş yapabiliyor. “İfade özgürlüğü”ne sığınan İsveç, bu yürüyüşlerde terör propogandası yapılmasına göz yumuyor.

KAYNAK: FETÖ GERÇEKLERİ

İsveç FETÖ ve PKK’nın yuvası oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ ve PKK intikam için karşı karşıya geldi

Kathimerini gazetesinin, ELAS’ın soruşturma belgelerinden faydalanarak yaptığı haberde şu ifadeler yer aldı:

“Geçen yıl 5 Eylül’de, Paşalimanı’ndaki yaya yolunda, kimliği meçhul 2 kişi, 22 ve 26 yaşlarında 2 Türk vatandaşının (daha önce kardeş oldukları ileri sürülmüştü) ayaklarına 3 el ateş ettiler. Yaralılar, polise ifadelerinde ‘Yunanistan’a 6 ay önce geldik. HDP üyesiyiz’ dediler. Birinin adının Murat olduğu belirtilen yaralılar, taburcu olduktan sonra intikam almaya karar verdiler. Kendilerine ateş eden ve muhtemelen tanıdıkları saldırganlardan birinin sosyal medya hesabındaki bir fotoğrafından Anavisos kasabasında lüks bir dairede yaşadığını tespit ettiler. Geçen yıl 7 Ekim’de de saat 20.25’te, dairenin balkonunda oturan FETÖ ve PKK üyesi 4 kişiyi, 24 el ateş edip yaraladıktan sonra kaçtılar.”

Çatışmada yaralanan şahıslardan biri ise şu ifadeleri kullandı:

“Altı aydır Yunanistan’dayım. Türkiye’den, siyasi görüşlerim nedeniyle hayatım tehlikede olduğu için geldim. HDP’liyim ve Pire’de yine HDP’li üç kişiyle beraber yaşıyorum. Bunlardan biri de dün akşam 20:30 sularında Paşalimanı’nda yürüyüşe çıktığım Murat.”

Bir diğer yaralı ise, aniden karşısına çıkan kimliği belirsiz bir kişinin kendisini sağ uyluğundan vurduğunu anlattı.

ELAS’ın belgelerinde ise şu cümlelere yer verildi:ilis

“Anavisos’taki lüks daireyi, daha sonra İngiltere’ye kaçan 1 FETÖ üyesi kiralamıştı. Aynı kişi, kaçmadan önce 2018’de Ekvator’dan Yunanistan’a 178 kilo eroin getiren şebekenin ‘dayı’ adıyla tanınan 52 yaşındaki elebaşısını Malandrinu cezaevinde ziyaret etti.” Mısırlı bir taksi şoförü de ifadesinde “Birbirlerini Türkiye’den tanıyan çocuklar, taksi istediklerinde beni çağırıyorlardı. Saldırılar hesaplaşma için yapıldı.”

KAYNAK: FETÖ GERÇEKLERİ

FETÖ ve PKK arasındaki uyuşturucu hesaplaşması kanlı bitti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ operasyonunda yakalanmıştı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)-Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasına yönelik soruşturma başlatılmıştı. FETÖ soruşturması kapsamında, Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından örgütün Hava Kuvvetleri Komutanlığına sızmış isimleri hakkında operasyon için düğmeye basıldı. Bu isimlerin, deşifre olmamak için ankesörlü/sabit hatlardan arandığı kaydedildi. Aralarında aktif çalışanların da yer aldığı 20 askeri personele yönelik soruşturma kapsamında, Ankara merkezli 7 ilde operasyona başlandı. Eş zamanlı operasyonlarda 19 kişi yakalanarak gözaltına alındı. İhraç Üsteğmen’in de bu operasyon kapsamında yakalandığı kaydedildi.

İhraç Üsteğmen’in kardeşleri PKK ve DHKP-C mensubu çıktı

Organize ekipler tarafından gözaltına alınan isimlerden N.K.C.’nin kız kardeşleri S.K. ve E.K.’nın PKK ve DHKP-C silahlı terör örgütü üyesi oldukları belirlendi. İhraç Üsteğmen’in eşi C.C.’nin de Üsteğmen olduğu ve mesleğinden ihraç edildiği belirtildi. N.K.C.’nin ailesinin, PKK ve DHKP-C adına gösteri yürüyüşü düzenleme ve terör örgütü propagandası yapmak suçlarından çok sayıda kayıtları olduğu belirtildi.

S.K.’nın, Nisan 2016’da gözaltına alındığı ve “örgüt üyeliği”, “örgüt propagandası” iddiasıyla tutuklandığı öğrenildi. İki buçuk ay cezaevinde kalan S.K., tahliye edildikten 10 gün sonra Bakırköy İncirli’de yeniden gözaltına alındı. 23 yaşındaki S.K.’nın, okuduğu dönemde bir diyaliz merkezinde hemşire olarak çalıştığı kaydedildi. S.K., İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğince 2 Temmuz’da, “birden fazla kişi tarafından cebir ve tehdit kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “suç örgütü yararına yağma” ve “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.

E.K.’nın ise, Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan kardeşi S.K.’nın serbest bırakılması için Cevahir AVM önünde nöbet tuttuğu ve gözaltına alındığı ifade edildi. İfade işlemleri için emniyete götürülen E.K.’nın, DHKP-C üyesi olmaktan tutuklandığı belirtildi.

KAYNAK: SABAH

İhraç Üsteğmen’in ailesindeki teröristler deşifre oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Annelerin PKK’ya isyanı 847. günü devirdi. 70 yaşındaki Hacire Akar’ın 22 Ağustos 2019 tarihinde başlattığı oturma eylemi ile meşalesi yakılan annelerin PKK’ya isyanı HDP’yi sarstı. Hacire Akar 22 Ağustos’ta 21 yaşındaki oğlu Mehmet Akar’ın dağa kaçırıldığı gerekçesiyle Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdu. Hacire anne Emniyet Müdürlüğü sonrası Halkların Demokrasi Partisi Diyarbakır Başkanlığı önüne giderek oturma eylemi başlattı. PKK’yı paniğe sevk eden oturma eylemi sonrası terör örgütü Hacire annenin oğlu Mehmet Akar’a apar topar açıklama yaptırdı. Mehmet Akar,  “ailem beni zorla evlendirmek istiyor o nedenle evden kaçtım” diyerek PKK’yı kurtarmaya çalıştı. Bir gün sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne giderek teslim oldu.  Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Mehmet Akar’ın ardından açıklama yapan Hacire Akar, anneleri terör örgütü PKK’ya karşı ayağa kaldırmaya çağırdı.

Annelerin PKK’ya isyanı Hacire Akar ile başladı

Hacire Akar’ın açıklaması sonrası 3 Eylül’de HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önüne gelen annelerin PKK’ya isyanı Türkiye gündemini değiştirdi. HDP’nin zora düşmesi sonrası muhalefet partileri devreye girerek anneleri suçlamaya başladı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Diyarbakır Anneleri olarak adlandırılan annelerin televizyona çıkartılmasını eleştirmişti. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’de annelerin PKK’ya isyanını eleştirenler arasındaydı. Meral Akşener’e göre anneler HDP aracılığı ile PKK’ya kaçırılan çocuklarını devletten istemeli ve HDP’yi rahat bırakmalıydılar. Fakat annelerin PKK’Ya isyanı muhalefet partilerinin bu kayıtsızlığına ve HDP’nin tahriklerine rağmen bitmedi. 847 gündür devam eden annelerin eylemine 250. aile katıldı. Evlatlarını PKK’dan kurtaran ailelerin de destek vermeye devam ettiği evlat nöbetine katılan 250. aile Hâkkari’den geldi. 7 yıl önce HDP’nin kandırması sonrası kardeşi Nurettin Timur’u PKK’ya kaptıran Adil Timur, otobüsle Diyarbakır’a geldi. Adil Timur’u ellerinde Türk Bayraklarıyla şehirlerarası terminalde karşılayan “Diyarbakır anneleri” terör örgütüne net mesajlar yolladı. “Çocuğun dağda ne işi var?”, “HDPKK geçit yok”, “Artık yeter, düşün yakamızdan” ve “250 aile olduk” dövizleriyle taşıyan anneler “Anneleri isyanı PKK’yı yenecek” sloganları attı.

Halay ile HDP’ye bir tokat

Terör örgütü PKK’ya yönelik protesto gösterilerinin başladığı tarihten bu yana 33 aile evladına kavuştu. “Başlarım sizin Kürdistan davanıza” çıkışı ile Türkiye’nin gündemine gelen Fevziye Çetinkaya’da evladına kavuşan isimlerden biri oldu. Fevziye Çetinkaya evladına kavuştuktan sonra HDP önünde halay çekerek kutlama yapmıştı.

Annelerin PKK’ya isyanı 250 aileye ulaştı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Terör örgütü PKK, Suriye kolu YPG’nin elebaşı Ferhat Abdi Şahin görevden alındı. ABD tarafından el üstünde tutulan PKK yöneticisi Ferhat Abdi Şahin’in yerine Mahmut Reş’in  getirildiği açıklandı.  Mahmut Reş’in PKK/KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ın  adamı olduğu ve İran istihbaratına yakın olduğu ortaya çıktı. “Mazlum Kobani” kod ismini de kullanan Ferhat Abdi Şahin artık terör örgütü PKK/YPG ile ABD arasındaki ilişkilerden sorumlu “koordinatör” olarak ihanetlerine devam edecek.  Abdullah Öcalan’ın Suriye’deki manevi oğlu olarak bilinen eli kanlı terörist Şahin, terör örgütünün ekran yüzü olarak parlatılmıştı. ABD ve Batılı ülkelerle görüşmeler yapan Şahin’in uzunca bir süredir “sivil” bir role sokulacağı bekleniyordu.  Şahin, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı terör arananlar listesinde “kırmızı kategoride” aranıyor.

Ferhat Abdi Şahin kanlı saldırıların emredicisi

PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın talimatıyla Suriye’deki YPG/SDG’nin başına getirilen eli kanlı terörist Ferhat A. Şahin, Türkiye’de çok sayıda terör eylemini planladı. Terör örgütünün kanlı saldırılarını yöneten TAK isimli oluşumun yöneticiliğini yapan Şahin’in karıştığı katliamlar şunlar:

• 22 Ağustos 1996’da Hakkari Şemdinli’de 3’ü korucu 2 sivil toplam 5 şehit verdiğimiz roketli saldırı.  Bu saldırıda 11 vatandaşımız da yaralandı.
• 8 Kasım 1996: Hakkari Çukurca’da 12’si köy korucusu 17 şehit verdiğimiz roketli saldırı. Aynı saldırıda 8 kişi de yaralandı.
• 16 Temmuz 2005’de İzmir Kuşadası’nda 3’ü Türk biri Birleşik Krallık vatandaşı biri de İrlanda vatandaşı Tara Whelan hayatını kaybetti.
• 29 Ağustos 2006’da Antalya şehir merkezinde patlayan bombada 4 vatandaşımız şehit oldu. Aralarında turistlerinde olduğu 87 kişi yaralandı.
• 27 Temmuz 2008’de İstanbul Güngören’de arka arkaya patlayan iki bombada 5’i çocuk 17 vatandaşımız şehit oldu. 154 vatandaşımız yaralandı.
• 20 Ağustos 2008’de Mersin- Adana otoyolunda canlı bomba saldırısında 13 polisimiz yaralandı.
•  3 Ekim 2008: Şemdinli’deki Aktütün Karakolu’na düzenlenen saldırıda  17 askerimiz şehit oldu.
•  7 Aralık 2009: Tokat Reşadiye’de 7 askerimiz şehit oldu
• 19 Haziran 2010: Hakkari-Şemdinli’deki Gediktepe üs bölgesine saldırıda 11 askerimiz şehit oldu.
• 31 Ekim 2010: İstanbul Taksim Meydanı’nda intihar saldırısında 15’i polisimiz 32 kişi yaralanmıştı.
• 14 Temmuz 2011’de Diyarbakır Silvan’da 13 askerimizin şehit olduğu saldırı.
• 17 Ağustos 2011’de Hakkari Çukurca’da 11 asker ve 1 köy korucumuzun şehit olduğu alçak saldırı.
• 20 Eylül 2011’de Ankara Kumrular’da 5 vatandaşımızın şehit olduğu 34 kişinin de yaralandığı saldırı.
• 18 Ekim 2011’de 26 askerimizin şehit olduğu Hakkari Çukurca saldırısı.
• 20 Ağustos 2012’de 4’ü çocuk 9 vatandaşımızın şehit olduğu 66 kişinin de yaralandığı Gaziantep’teki bombalı saldırı.
• Sınır karakollarımızda meydana gelen 63 askerimizin şehit verdiğimiz saldırılar

Batının terörist çocuğu

Ferhat Abdi Şahin ABD askerlerinin korumasında Suriye’de sayısız katliamın emrini verdi. Buna rağmen ABD ve Avrupa tarafından el üstünde tutuldu. BM ile sözleşme imzaladı.

Ferhat Abdi Şahin YPG’nin başından alındı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.