Merkezde, yakında yenilenecek olan eski bir Yemeni sinagogu da yer alacak. Sinagog, Doğu Kudüs’teki Filistin’deki Silvan mahallesinde yer alıyor.

Açılış törenine Kudüs İşleri Bakanı Ze’ev Elkin ve Kültür Bakanı Miri Regev katıldı. Eski Arkansas valisi ve ABD başkan adayı Mike Huckabeeoldu ayrıca katılanlar arasında.

Wadi Hilweh Bilgi Merkezi’ne göre, merkezin yöneticisi Cevad Siyam ve Batn el-Hawa Komitesi Başkanı Zuheyr er-Recep merkezin açılış töreninden önce İsrail polisi tarafından tutuklandı.

Merkezin açıklamasına göre, açılış öncesinde İsrail polisi, Silvan’daki El-Bustan Caddesi’ni trafiğe kapattı, halkın ve gazetecilerin Batn el-Hava Mahallesi’ne girişine engel oldu.

Kudüs ve Miras Bakanlığı ve Kültür ve Spor Bakanlığının desteklediği söz konusu merkez, Ateret Cohanim örgütü iş birliğinde, Yahudi yerleşimciler tarafından 2015’te Filistinli Ebu Nab ailesinden gasbedilen bir mülkte açıldı.

İsrail Filistinli aileden işgal ettiği binaya Yahudi Kültür Merkezi açtı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

62 oydan 55’i ile kabul edilen yasa, ülkenin ulusal dilini İbranice yaparken Yahudi topluluklarının kurulmasını ulusal çıkarlar olarak tanımlıyor.

Arapça diline ise sadece özel statü verildi.

Başbakan Benjamin Netanyahu oylamadan sonra Knesset’e verdiği demeçte, “Bu, Siyonizm’in yıldönümünde ve İsrail devletinin tarihinde belirleyici bir an.” açıklamasında bulundu.

Mahkeme, “İsrail’in Yahudi halkının tarihi vatanı olduğu ve kendi içinde kendi kaderini tayin etmek için özel bir hakkı olduğu” şartını getirdi.

İsrail’deki Filistinliler, 9 milyon nüfusun yaklaşık yüzde 20’sini yaklaşık 1,8 milyonunu oluşturuyor.

Eleştirmenler, mevzuatın ilk taslaklarını uzun zamandır ikinci sınıf muamele gören yurt içi ve yurt dışındaki İsrail’in Filistinli vatandaşlarına karşı ayrımcılık olarak gördüklerini açıkladılar.

Arap milletvekili Ahmed Tibi gazetecilere verdiği demeçte: “Bu karara şok oldum ve demokrasinin ölümünü izlemekten üzüntü duydum.”

Knesset’in Filistinli üyeleri tasarıyı kınadı.

İsrail “Yahudi ulus-devlet” yasasını yürürlüğe koydu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İsrail medyası, 29 Mayıs günü sabah saatlerinde bölgede sirenlerin çaldığını, Gazze Şeridi’nden atılan 25 havan mermisinin Demir Kubbe füze savunma sistemi tarafından durdurulduğunu yazdı.

Haberleri doğrulayan İsrail Hava Kuvvetleri de buna karşılık daha fazla bombayla hava saldırısı gerçekleştirdi.

Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail savaş uçakları Gazze’de İslami Cihad’a ait bir hedefi vurdu.

Saldırıda ölen ya da yaralanan olup olmadığına ilişkin henüz Filistin makamlarından herhangi bir açıklama yapılmazken Hamas, İsrail’in Gazze’ye saldırı düzenlediğini doğruladı.

Öte yandan İsrail ordusu da Gazze’de yaşanan patlamaların Filistin tarafından gerçekleştirilen saldırıyla bağlantılı olduğunu belirtti.

İsrail yönetimi, 29 Mayıs’ta Gazze’den İsrail’e yönelik havan saldırısı düzenlendiğini iddia etmiş, saldırıdan Hamas ve İslami Cihad’ı sorumlu tutmuştu.

“İsrail, kendisine zarar vermek isteyenlere ağır bedel ödetir.” açıklaması yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’ye saldırı sinyali vermişti.

İşgalci İsrail Gazze’ye tekrar saldırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İsrail’i boykot eden şirketler, eyaletle herhangi bir kamusal kontrat yapamayacak. Söz konusu karar geçtiğimiz Salı günü eyalet valisi John Bel Edwards’ın ilgili kararnameyi imzalamasıyla yürürlüğe girdi.

Demokrat Partili vali, yayınladığı açıklamada İsrail’i “Amerika’nın Orta Doğu’daki en yakın müttefiki ve bölgede demokrasinin bir ışığı” olarak tanımladı.

Edwards, İsrail hükümetinin Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik muamelelerini protesto eden BDS [Boykot (Boycott), Tecrit (Divesment) ve Yaptırımlar (Sanctions)] hareketinin bir eylemi olan İsrail boykotlarını ABD’nin İsrail ile olan ilişkisine bir hakaret olduğunu savundu.

Valilik ofisi, Louisiana’nın İsrail boykotlarına katılanların kamu anlaşmalarından men edildiği politikaları yürürlüğe alan 25. eyalet olduğunu açıkladı.

ABD’nin Louisiana eyaleti de İsrail’i boykot etmeyi yasakladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İşgal altındaki Batı Şeria’da Filistinli bir aileye ait ev, Yahudi yerleşimcilerce ateşe verildi. Yangında evin büyük bir bölümü hasar görürken can kaybı yaşanmadı.

Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, Nablus şehrinin güneyindeki Duma kasabasında Filistinli aileye ait ev bir grup fanatik Yahudi yerleşimci tarafından ateşe verildi.

Yangında evin büyük bir bölümü hasar görürken, saldırı sırasında evde olan aile fertleri ise yara almadan kurtuldu.

Özellikle Batı Şeria’da son haftalarda fanatik Yahudiler Filistinlilere ait araçlara birçok ırkçı saldırı düzenlemişti.

Duma kasabasında 2015’te Yahudi yerleşimciler tarafından Filistinlilere ait bir evin ateşe verilmesi sonucu yangın sırasında evde bulunan biri bebek, biri çocuk olmak üzere üç Filistinlinin şehit olmuştu.

Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırıları artıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kaynaklar, İsrail işgal güçlerinin iki kardeş olan Abdulkerim ve Ahmed Abu-Rammouze’nin evlerine baskın düzenlediklerini bildirdi.

İsrail işgal güçlerinin Filistinlilerin evlerini yağmaladıklarında para ve diğer eşyalarını çalmaları da ilk değil.

İsrail’in bahanesi terör

Yetkililer, Filistinlilerin “terör eylemlerini” desteklemelerinden ve fonları bilinmeyen kaynaklardan yardım almalarından dolayı fonlarına “el koyulduğunu” iddia ediyorlar.

İsrail’in gece baskınları politikası, kurbanları kendi evlerinde güvensiz hissettirdiğinden dolayı uluslararası hak organları tarafından defalarca kınanmıştır.

Sıklıkla büyük köpekleri olan ağır silahlı işgalci İsrail askerleri Filistinlilerin evlerine düzenli olarak baskın düzenleyip birçoğunu tutukladılar.

İşgalci İsrail askerleri hırsızlığa da başladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bir radyo röportajında, Tuğgeneral Zvika Fogel, bir keskin nişancının masum bir çocuğun “küçük bedenini” nasıl tanımladığını ve ateş etme yetkisi verdiğini anlattı.

İsrailli liderlerin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçlarından yargılanması halinde Fogel’in açıklamaları kanıt olarak kullanılabilir.

20 Nisan Cuma günü, bir İsrail keskin nişancı 14 yaşındaki Muhammed İbrahim Eyüp’ü şehit etti.

Jabaliya’nın doğusundan kurşunla öldürülen küçük çocuk, 30 Mart’ta Gazze’de başlayan Büyük Geri Dönüş Yürüyüş’ü sırasında öldürülen 30 Filistinli arasından dördüncü çocuktu .

1600’den fazla Filistinli, birçoğunun kalıcı sakat kalma olasılığının bulunduğu, korkunç yaralanmalara neden olan mühimmatlarla vuruldu .

Fogel, çocukların da dahil olduğu hedeflerin tanımlandığı ve vurulduğu dikkatli süreci anlattı:

“Bu emirlerin nasıl verildiğini, bir keskin nişancının nasıl ateş ettiğini biliyorum. Ateş açma yetkisi almadan önce kaç izin aldığını da biliyorum. Çocuğun küçük bedenini tanımlayıp ateş edeceğine karar verir. Birisi hedefi gösterir ve ona niçin ateş etmesi gerektiğini, bu bireyden gelen tehdidin ne olduğunu anlatır. Bazen çocuğun kolunu ya da omzunu vurmak ister ama sonuç daha pahalıya mal olur. ”

“Küçük bir çocuğun bedenini” hedefleyen keskin nişancılar hakkında genel bir konuşma yapan bu soğuk açıklamada Fogel, bu politikanın önceden planlanmış ve kasıtlı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

İsrailli general itiraf etti: Filistinli çocuklar bilerek vuruluyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Filistinliler, Toprak Günü’nün 42. yıl dönümü için 30 Mart Cuma gününden bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi’nin İsrail sınırında barışçıl gösteriler düzenliyor.

İsrail askerleri ise “sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006’dan beri Gazze’ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını” talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor.

Netanyahu, abluka altındaki Gazzelilere tehditler savurdu:

“Sürekli tekrarladığımız açık ve net bir ilkemiz var ki o da ‘Sana zarar vermek isteyene sen daha önce zarar ver’ ilkesidir. Gazze Şeridi’nde hiç kimsenin bize zarar vermesine izin vermeyecek, biz onlara zarar vereceğiz.”

Netanyahu yeni katliamların emrini verdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Yedi sene gecikmeden sonra, İsrail’i yöneten partiler tartışmalı yasa tasarısının maddeleri hakkında nihai anlaşmaya vardı.

Tasarının hızlı bir şekilde İsrail Parlamentosu’ndan geçmesi ve önümüzdeki haftalarda mevzuata girmesi bekleniyor.

Komite Başkanı Amir Ohana tasarıyı “yasaların yasası” olarak tabir ederken kabinedeki bir bakan da “Siyonizmin bayrak gemisi” olarak ifade etti.

Tasarı İsrail’in büyük Filistinli azınlığının (nüfusun beşte biri) İsrail’in gelecekte normal, Batı tipi bir demokrasiye dönüşmesi için reform yapma imkanını tamamen ortadan kaldırıyor.

İsrail Parlamentosu’ndaki bir avuç Filistinli üyeden biri olan Ayda Tüma-Süleyman’ın ifadesine göre yasa tasarısı “bir apartheid rejimini olabilecek en açık biçimde kurumsallaştırıyor.”

Eşit önemde fakat henüz dikkat çekmemiş bir başka husus da Temel Yasa’nın İsrail’in sağcı hükümetine Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin topraklarının ilhakını sağlamlaştırmaya, daha ileri taşımaya ve ayrıca bu türlü çabaları önleyecek yasal girişimleri engellemeye imkan veriyor olması.

Tasarının bu hafta onaylanan son hali de İsrail vatandaşlarının beşte birinin anadili olan Arapça’nın resmi dil statüsünü kaldırarak İbraniceyi tek resmi dil yapıyor.

Temel Yasa ayrıca İsrail’in 1,8 milyonluk Filistinli vatandaşlarına sıkı bir ayrımcılık uygulayan Yahudi cemiyetlerini destekliyor. İsrail’e göç etme hakkını Yahudilerle sınırlandırarak İsrail’in “sürgündekileri toparlama” misyonunun altını bir kez daha çiziyor ve yurt dışındaki Yahudilerin haklarını yurt içindeki Filistinli vatandaşlara önceliyor.

En önemlisi, bu yasa İsrail’in kendini tarif edişinde herhangi bir “demokratik” bileşen bırakmamakta. İsrail’in “Yahudiliği” zirveye yerleştirilmiş durumda.

Ve İsrailli akademisyenler de dahil olmak üzere çoğu eleştirmen İsrail nasıl ki “hem beyaz hem demokratik” ya da “hem Hristiyan hem demokratik” olamazsa, İsrail’in “hem Yahudi hem demokratik” olmasının da imkânsız olduğunu öne sürdü. Bu akademisyenler İsrail’i gayri demokratik bir devlet tipi olarak bilinen “etnokrasi” şeklinde tarif ediyorlar.

Öyleyse bu yasa tasarısı [demokrasi adına] pek bir şey değiştirmeyecekken onu meclisten geçirmek için bu kadar sıkıntıya girmenin âlemi ne?

Temel Yasa’nın ardında bazı acil dürtüler var.

Temel Yasa kısmen; sağın, İsrail 1992’de meclisten Özgürlük ve İnsan Haysiyetine Dair bir Temel Yasa geçirdiğinden beri halledilmesi gereken, utanç verici bir sürü yasal ve siyasi sıkıntıya verdiği cevaptır.

Yasanın İsrail’i bir “Yahudi ve demokratik devlet” olarak tarif etmesi üzerine yasal hak grupları mahkemelerde İsrail’in eşitliğe saygı duyması için itirazlarda bulundu.

Fakat o dönemin etkileri hâlâ hissedilmekte.

Geçen ay aşırı sağcı Adalet Bakanı Ayelet Shaked Temel Yasa hakkında “Yahudi cemiyeti için yalnızca Yahudi olmak tanım itibarıyla tamamen doğrudur. Hak ihlalleri pahasına da olsa Yahudi bir çoğunluğu muhafaza etmek mümkün.” dedi.

İsrail Kudüs’ün nüfus yapısını katı bir Yahudi çoğunluğa tahvil etmek için Batı Şeria’nın bazı kısımlarını Kudüs’e ilhak ederken aynı zamanda on binlerce Filistinliyi Doğu Kudüs’teki ikamet haklarından mahrum edecek bir yasa tasarısı hazırlamakta.

Parlamento geçen hafta Filistinlileri Kudüs’ten çıkarmak için hükûmeti yetkilendiren bir yasayı kabul etti.

İsrail resmen Apartheid rejimi oluyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Filistin Tarım Bakanlığı, son açıklamasıyla İsrail barbarlığının bir sonu olmadığını tekrar hatırlattı. İsrail uçakları, Gazze sınırındaki tarım arazilerine içeriği bilinmeyen kimyasal ilaçlar püskürtüyor. Bakanlık açıklamasında mahsullerin telef olduğunu açıkladı.

Filistin Tarım Bakanlığı yaptığı açıklamada, İsrail uçaklarının Gazze sınırındaki tarım arazilerine kimyasal ilaçlar püskürtmeye başladığını ve Gazze’nin kuzeyine doğru ilerlediğini belirtti.

Toprak ve Sulama Müdürü Nizar el-Vahidi, bu ilaçların, mahsullerin telef olmasına neden olduğunu ve toprağa zarar verdiğini, ilaçların içeriğinin bilinmediğini, Bakanlığın içeriği araştırabilmek için gerekli imkanlara da sahip olmadığını söyledi.

İsrailli insan hakları kuruluşu Gisha, İsrail’in sınırı daha iyi gözetleyebilmek için otları yok etmeyi hedeflediğini belirtti. Tarım Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamalarda, Gazze sınırına püskürtülen bu ilaçlar nedeniyle son iki yılda tarım sektörünün büyük zarar gördüğünü duyurmuştu.

İsrail’den Gazze’nin tarım arazilerine kimyasal saldırı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.