Bu ne yaman çelişki: Esed sevdalısı, Suriyeli mülteci düşmanı

İlay Aksoy’un ırkçılığı bir tutarsız. Çünkü kendisi,  Suriyeli mülteciler için her fırsatta bir “böcek” gibi üzerine basılarak ezilmeleri gerektiği çağrıları yaparken, BAAS partili ve ülkenin kaymak tabakasından olan Suriyeliler için aynı tutumu sergilemiyor. İlay Aksoy, Esed rejiminin resmi görevlilerden çok BAAS rejimine sahip çıkması bu durumu açıkça gösteriyor. Ayrıca katil Esed rejimine duyduğu sempatiyi her platformda dillendirmeyi de ihmal etmiyor. İlay Aksoy’un sosyal medya hesabında gezindiğinizde “Esed’in iyi bir insan olduğunu, Suriye’de Esed kontrolü altındaki bölgelerde huzur ve barış ortamının sağlandığını” düşünebiliyorsunuz. Esed rejiminden övgüyle bahsederken, Suriyeli mültecileri işgalci olarak tanımlıyor ve Esed’in reklamını yapıyor. Nisan 2020’de Amerikan sağlık sistemini eleştiren bir kişiye Türkiye’nin sağlık sistemini kötüleyerek yanıt veren Aksoy, Esed’in koronavirüs ile başarıyla mücadele ettiğini ballandıra ballandıra anlatmıştı. “Savaşla yıllardır mücadele eden Suriye’nin böyle bir krizle nasıl mücadele ettiğini biraz araştırdım. Suriye öncelikle tüm okullarını kapatmış. Tüm otobüsler, trenler, taksiler, minibüsler, sokaklar, okullar, işyerleri, fabrikalar, benzin istasyonları, havaalanları ve gemiler bile hükümet tarafından ilaçlanmaya başlanmış. Şaşırdım demek hafif kalır.” Bunlarla yetinmeyen Aksoy, 3 Şubat 2022’de yaptığı paylaşımda, Esed kontrolü altındaki bölgelerde çocukların mutlu ve rahat olduğunu söyleyerek, mülteci kamplarında yaşam mücadelesi veren çocukların durumunu ise “devrimcilere” bağladı. “Bu iki resme iyi bakın. Kar içinde üşüyen çocuk sözde devrimcilerin kontrolünde. Okula giden, koşulları zor olmasına rağmen yine de geleceği olan çocuk ise Suriye Devlet kontrolündeki sıradan bir devlet okulunda.”  İlay Aksoy, belli ki Esed rejiminin Suriye’de yaptığı katliamları meşru görüyor ki; Evleri bombalanan masumları, günlerce açlıktan kıvranan insanları, çocuklarının cesetlerinin üzerlerine “buz koymayın üşürler” diyen annelerin feryatlarını “bi’r-ruh bi’d-dem nefdik ya Esad” sloganları ile bastırdı.

 Aksoy’a hatırlatma: Katil Esed rejimi 390 bin masumu katletti

Suriye’de eli kanlı Esed’in 10 yıl önce başlattığı iç savaş nedeniyle yaklaşık 390 bin kişi hayatını kaybetti. 6 milyon insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 100 bine yakın sivil ise cezaevlerinde işkenceyle öldürüldü. Esed rejimi, sivillere karşı kimyasal silah da kullandı. 7 Nisan 2018’de Doğu Guta kırsalında bulunan Duma’da korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Kuşatma altındaki sivil alanlar, 24 saat boyunca klor ve sarin gazlarıyla bombaladı. 78 kişi boğularak hayatını kaybetti. Duma ele geçirildikten sonra ise kimyasal saldırının delilleri yok edildi ve uluslararası soruşturmanın önü kapatıldı. Esed rejimi, Duma’yı birçok kez fosfor ve misket bombalarıyla da hedef almıştı. Üstelik bu katliam katil Esed’in gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinden yalnızca biri. Esed rejimi, Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından yerleşim yerlerinde tam 217 kez kimyasal silah saldırısı düzenledi. Şam ve kırsalındaki bölgeler 102, İdlib 45, Hama 30, Halep 26, Humus 7, Dera 3, Deyrizor 3, Lazkiye şehri ise 1 kez kimyasal silahla bombalandı. Bugün bir ülkeden diğerine savrulan, gittikleri her yerde ırkçılığa maruz kalan, mülteci kamplarında yaşam mücadelesi veren Suriyelerin düştüğü durumun tek sorumlusu katil Esed rejimi. Tüm bunları görmezden gelerek masum siviller üzerinden ırkçılık yapan İlay Aksoy’un da Esed’in devlet terörünü savundukça siyasi kariyerinde yükselmesi, kat etmemiz gereken çok işimiz olduğunu gösteriyor.

İlay Aksoy’dan katil Esed rejimini savunma dersleri yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Ukraynalı Suriyeli kıyası neden yanlış?

Türkiye’de ideolojisi, meşrebi, siyasi görüşü ne olursa olsun Suriyeli sığınmacıları istemeyenlerin kendilerini haklı çıkarmak için kullandıklarını ilk cümle “Suriyeliler vatanlarını savunmadan kaçtı” olur.  Bu cümleyi teyit etmek için 11 yıl öncesini hatırlamakta fayda var.

Türkiye’ye gelen ilk Suriyeli mültecilerin tarihi: 29 Nisan 2011. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bulunan Cilvegözü sınır kapısından geçiş yapan mülteci sayısı 252 idi. Bu mültecilerin pek çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyordu.

2011 sonuna kadar Türkiye’ye gelen mülteci sayısı sadece 14 bin kişiydi. Türkiye’ye gelen Suriyeli mültecilerin sayısının 100 bine ulaştığında ise takvim yaprakları Ekim 2012 tarihini gösteriyordu. Suriye’de Beşar Esed rejiminin halkına yaptığı zulümlere terör örgütü DEAŞ’ın saldırılarının eklenmesiyle bu sayı 1.5 milyona yükseldiğinde takvim yaprakları 2014 yılının sonunu gösteriyordu.  Türkiye’ye ilk gelen Suriyelilerin çoğunluğunu kadınlar, çocuklar ve savaşamayacak kadar yaşlı olanlar oluşturuyordu. Ailelerini güvenli gördükleri Türkiye’ye getiren muhalif Suriyeli erkeklerin çoğunluğu gün içinde sınırı geçip Suriye’de çatışmalara katılıyor, daha sonra ailelerin yanına dönüyorlardı. Esed rejimi ile gönül bağı olan medya kuruluşları “askeri kamuflajla sokakta dolaşan Suriyeliler” haberlerini dolaşıma soktu. Bu haberlerin oluşturduğu kamuoyu baskısı sonucu Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sınırı geçip mücadele etmesi engellendi. Esed rejimi ve DEAŞ’ın baskılarına terör örgütü PKK/PYD’nin baskıları da eklenince Suriye’den ayrılmak zorunda kalan mülteci sayısı hızla arttı.  Resmî rakamlara göre Türkiye’de 3 milyon 746 bin 674 Suriyeli geçici koruma statüsünde. Bu sayının 2 milyon 652 bin 608’ini 0-18 yaş arası çocuklar ve kadınlar oluşturuyor.

“Ukraynalılar vatanlarını terk etmedi mi?”

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı 24 Şubat tarihinden itibaren Ukrayna topraklarını terk edenlerin sayısı 9 Mart tarihinde 2 milyon 155 bin 271’e ulaştı. Birlemiş Milletler tarafından açıklanan bu rakam sosyal medyada başlatılan “Ukraynalılar savaştan kaçmadı” söyleminin doğru olmadığının en büyük delili. Suriye’de 4 yıl sonunda  görülen mülteci sayısı Ukrayna’da henüz bir ayı bulmadan görüldü. Her savaşın doğasında var olan, insanların sevdiklerini savaş bölgesinden uzaklaştırma isteği Ukrayna’da da kendisini gösterdi. Buna rağmen sosyal medyada Ukrayna insanını öven ve ne hikmetse hepsi Esed destekçisi olan kitleler “Ukraynalıların kahraman olduğunu, Suriyeliler gibi kaçmadıklarını” iddia etti. Bu paylaşımların özelinde Türkiye’deki Suriyeli mülteci nefretini arttırmaktan başka bir işe yaramadığı da ortada.

Ukraynalı Suriyeli kıyası doğru mu?

Suriye’de 2011 yılından bu yana Esed Rejimi, İran, İran destekli terör örgütleri, DEAŞ, Hizbullah tarafından katliama maruz bırakılan Suriyeliler uluslararası desteği hiçbir zaman bulamadı. 2011 yılından başlayarak Batı dünyası Suriye’de katliama maruz bırakılan halka destek olmamak için türlü bahaneler uydurdu. Önce DEAŞ’ın palazlanmasına göz yumuldu ardından DEAŞ kadar tehlikeli terör örgütü PKK’nın reklamı bizzat uluslararası kamuoyu tarafından yapıldı. Suriye halkına destek olan Türkiye yalnız bırakıldı. Bütün bu gerçeklerin dışında Ukrayna şehirlerini Ukrayna devleti bombalamadı. Tam tersi Rus işgali başladığında elindeki silahları halkı ile paylaştı. Ukrayna ordusu milis kuvvetler oluşturmak için sivil halka askeri eğitim verdi. Dünyanın en gelişmiş savunma silahları Ukrayna ordusu ve halkına gönderiliyor. Oysa masum Suriyeliler kendi devletleri tarafından bombalandığında bile Müslüman oldukları için basit savunma silahlarını batılı ülkelerden alamamışlardı.

Bu gerçeklere rağmen Ukrayna Suriye eşitliği kurmak ya da Rus işgaline karşı çıkan Ukraynalıları yüceltirken Suriyelileri aşağılamanın altında İslam ve Müslüman düşmanlığı aramak son derece makul bir davranış olacaktır.

Orhan Aydın

Ukraynalı Suriyeli kıyasının ardında ne yatıyor? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Suriyelilerin eşyalarına el koymuşlardı

Avrupa ülkeleri uzun zamandır mülteci kriziyle karşı karşıya. Bu nedenle göçmen akınını yavaşlatmak için farklı yollara başvuruyorlar. Bu ülkelerden biri de Danimarka. Beş buçuk milyon nüfuslu bu küçük İskandinav ülkesi, göçmenlerin gözündeki cazibesini azaltmak için yeni yasalar çıkardı. Buna göre, Danimarka’ya gelen mültecilerin gıda ve diğer masraflarının karşılanmasına destek için Danimarka hükümetine 1500 dolar ödemesi ve diğer aile üyelerini ülkeye sokmak için en az üç yıl beklemesi gerekiyor. İnsan hakları örgütleri yeni göçmen yasalarını eleştirse de, Danimarkalı yetkililer Avrupa’daki mülteci krizini hafifletmek için paylarına düşenden daha fazlasını yaptıklarını iddia ediyor. “Cömert” sosyal güvenlik sistemiyle Danimarka, mültecilere en cazip gelen ülkelerden biri. Danimarka Hükümet Sözcüsü Marcus Knuth, “Biz Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biriyiz ve ekonomik sistemimiz bu kadar mültecinin yükünü taşımakta zorlanıyor” açıklamalarını yapmıştı.

Danimarka’dan mültecilere çifte standart

Danimarka Parlamentosu, mültecilerin gelişini yavaşlatmak için, aile üyelerini Danimarka’ya getirmeden önce üç yıl bekleme süresi öngören bir yasayı kabul etti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Adrian Edwards, yeni yasa için “kaygı verici” dedi. Danimarkalı yetkililer, mültecilere uygulanan yasaların Danimarka vatandaşlarına uygulanan yasalardan farklı olmadığını söylüyor. Marcus Knuth, bu istenen paranın, sosyal yardım sistemine girmek için olduğunu belirtiyor. Bazı mülteciler de, yeni yasalar konusunda kaygılı. Sığınmacılardan biri, “Eğer 1500 dolarım olsaydı, zaten buraya gelmezdim” ifadesini kullandı. Mültecilerin büyük bölümü, ailelerin birleşmesini üç yıl geciktiren yasadan etkilenecek. İnsan hakları grupları en fazla bu yasayı eleştiriyor.

Danimarka Ukraynalılara mücevher yasasını uygulamayacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Kasıtlı bir şekilde körüklenen mülteci düşmanlığının geldiği son nokta!

"Gezmeyin lan caddede. Doğrarım sizi." pic.twitter.com/csHoJ7yiZm

— Yekvücut (@yekvucutcom) August 12, 2021

Mülteci düşmanlığının geldiği son nokta: Caddede gezmeyin, sizi doğrarım yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

?️Suriye'deki savaştan dolayı yerlerinden edilen aileler, çöp yiyerek hayatta kalmaya çalışıyor. pic.twitter.com/Yogxhj2KO2

— Yekvücut (@yekvucutcom) February 2, 2021

Suriyeli aileler, çöp yiyerek hayatta kalmaya çalışıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Suriye kaynaklı mülteci yükünü 9 yıldır tek başına çeken, Avrupa Birliği tarafından yalnız bırakılan ve Batılı müttefikleri tarafından verilen taahhütlerin hiçbirisi karşılanmayan Türkiye, İdlib’de Rusya ve İran destekli rejim saldırıları sonrasında yeniden başlayan göç dalgasına karşı sınır kapılarını açtı.

Böyle gitsin dememiştik

Türkiye’nin aldığı karar sonrası 100 binden fazla mülteci Yunanistan sınırına dayandı. 9 yıl boyunca aralıksız şekilde “Suriyeli” karşıtı propaganda yapanlar ise bir anda “Suriyeli sever” oldu. O isimlerden biri de gazeteci İsmail Saymaz. Hürriyet gazetesi muhabiri Saymaz, Suriyelilerin Avrupa’ya geçişine engel olmayan Türkiye’yi şu paylaşımıyla suçladı: “Bizler ‘Suriyeliler gitsin’ dediysek, insana yaraşır, onurlu ve güvenli bir şekilde, kendi vatanlarına gitsinler dedik. Böyle, botlarla Ege’nin sularına, Trakya’nın tarlalarına sürülsün demedik.”

Esed’e teslim edin

Suriyeliler için devleti suçlayan Saymaz, Türkiye sınırları açana kadar Suriyelilere karşı yürütülen nefret kampanyasının öncü isimlerindendi. Saymaz mültecileri hedef alan çokça paylaşım yaptı. Suriye’de katliamların aralıksız sürdüğü dönemde Saymaz, Türkiye’nin Esed ile görüşmesini, Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesini istedi.

Canlı bomba demişti

Saymaz’a göre Suriyeli mültecilerin yakınları ile görüşmesi dahi yasaktı. Saymaz 28 Temmuz 2019’da yaptığı paylaşımda mültecileri “canlı bomba” olmakla itham etti.

Piknik bile yapamazlar

15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre önce Türk toplumu ile Suriyeli mültecileri karşı karşıya getirmek için provokatif bir paylaşım yaptı. Sözcü’nün Suriyelileri kriminalize eden manşetine atıfta bulundu, “Sözcü bugün de 300 Suriyelinin Menekşe Plajı’nda denize girip ‘Suriye’, ‘Suriye’ diye bağırdığını ve mangal yakıp piknik yaptıklarını yazmış” paylaşımıyla Suriyelileri hedefe koydu.

Suriyeliler daha fazla hakka sahip yalanı

23 Haziran’da yapılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinden önce yürütülen Suriyeli karşıtı politikada da sahne almıştı. Suriyelilerin Türk vatandaşlarından daha fazla hakka sahip olduğu yalanına sarılan sarılarak “Biz hangi kurala uyuyorsak, Suriyeli de uyacak” provokasyonuna imza attı.

Hepsini geri gönderelim

31 Mart seçimleri öncesinde de Suriyeli gerilimini tırmandırmıştı. Suriyelilerin Türkiye tarafından Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla teröristlerden kurtarılan bölgelere bayramlaşmaya gitmesini suçmuş gibi sunarak “Çatışma çıkmaması adına, ülkesine tatile gidenlerden başlayarak geri dönüşü başlatmalıyız” çağrısı yaptı.

Her şey Suriyeliler yüzünden

28 Temmuz 2019 tarihli paylaşımında ise stokçuların operasyonuna karşı geliştirilen tanzim satışlarını, üniversiteli işsizleri ve asgari ücretin sorumlusu olarak Suriyelileri gösterdi. “Türk halkı İslamcıların ümmetçi hayallerinin bedelini ödemek zorunda değildir” diyerek hükümetin Suriyelileri göndermesini istedi.

İsmail Saymaz’dan Suriyeli mülteci istismarı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İletişim Başkanlığı tarafından İngilizce ve Türkçe dillerinde hazırlanan “Güvenli Liman Türkiye’nin Dünyaya Çağrısı: Mülteciler İçin İş Birliği” kitabı, “Geçmişten Günümüze Mültecilere Kucak Açan Türkiye”, “Türkiye’nin Mültecilere Yaklaşımı”, Mülteci Krizine Diğer Ülkelerin Yaklaşımı”, “Suriyeliler için Bir Umut Var: Güvenli Bölge” bölümlerinden oluşuyor.
Sığınılacak güvenli bir liman olarak görülen Türkiye’nin Cumhuriyet öncesi ve sonrasında karşılaştığı göç dalgalarının anlatıldığı kitapta, Türkiye’nin bugün de Suriye’de yaşanan trajediden etkilenen ihtiyaç sahiplerine yardım için tüm imkanlarını seferber ettiğine dikkat çekiliyor.

Türkiye’nin yardımları anlatılıyor

Kitapta, Türkiye’nin Suriyelilere yönelik eğitim, sağlık, barınma, istihdam, insani yardım ve diğer birçok başlıkta bugüne kadar yaptıkları, veriler ve görseller ile birlikte ortaya konuluyor. Türkiye’nin dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan insani krizlere de kayıtsız kalmadığının vurgulandığı kitapta, Türkiye’nin Çad, Bangladeş, Myanmar, Libya, Irak, Ürdün, Kenya gibi birçok bölgede eğitimden sağlık hizmetlerine, temiz içme suyundan insani yardımlara kadar verdiği hizmetler anlatılıyor.

Güvenli bölge vurgusu

Kitapta, Türkiye’nin mültecilere yönelik insani politikası ve yüklendiği ağır sorumluluğa işaret edilirken, diğer ülkelerde mültecilerin yaşadıkları zorluklar, karşılaştıkları kötü uygulamalar, maruz kaldıkları ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gözler önüne seriliyor.
Kitabın son bölümünde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası toplantılarda çözüm önerisi olarak dile getirdiği, Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturma projesi hakkında detaylı bilgiler veriliyor. Kitapta Suriyeli mülteciler meselesinde sorumluluğun sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya ait olduğu da vurgulanıyor.

Erdoğan’dan liderlere “Mülteciler İçin İş Birliği” kitabı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Elmalı İlçesi’ndeki kapalı halk pazarı yanındaki fırında çalışan Suriyeli bir genç, iddiaya göre işyerinin kasasından para çaldığı gerekçesiyle işten çıkarıldı. Akşam saatlerinde işten çıkarılan genç ile yanındaki Suriyeli 6 kişi, fırına gelerek işyeri sahibi Selim Durmuş’tan çalıştığı günlerin ücretini isteyince tartışma çıktı. Tartışma kavgaya dönüştü, Gürültüyü duyan çevre esnaf da Selim Durmuş’un yardımına koştu, Suriyeli grubu dövdü.

Olayın ilçede kulaktan kulağa yayılması üzerine yaklaşık 600 kişi fırının bulunduğu Otogar Sokak’ta toplandı. ‘Suriyeli istemiyoruz’ diye slogan atan grup, ilçede gördükleri Suriyelilere saldırdı.

İhbar üzerine bölgeye çok sayıda polis ve jandarma ekibi sevk edildi. Ekiplerin yetersiz kalması üzerine çevre ilçelerden de takviye polis ekipleri istendi. Polis, Suriyelileri bölgeden uzaklaştırarak olayların daha fazla büyümesini engelledi.

Antalya’da 600 kişi Suriyeli işçileri linç etmek için toplandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.