İngiltere’de Ulusal İstatistik Ofisi (ONS), kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin kalıcı etkisi ile ilgili bir araştırma yaptı. ONS’nin yaptığı ilk kapsamlı istatistiksel analize dair veriler kamuoyuyla da paylaşıldı. ONS’nin yaptığı araştırma, İngiltere‘de geçen yıl 16 ila 34 yaş aralığındaki her 3 kadından 2’sinin bir şekilde tacize uğradığını ortaya koydu. Buna göre İngiltere’de, 16 yaşın üzerindeki her 3 kadından 1’i, geçtiğimiz yıl en az bir tacize maruz kaldı. Bu oran, 16-34 yaş arası kadınlar için 3’te 2’ye kadar arttı. 2020 yılında yaşları 16-74 arasında değişen 1,6 milyon kadın, aile içi şiddete uğradı. 18-74 yaş aralığındaki yaklaşık 5,1 milyon kadın, çocukken bir tür istismarın kurbanı oldu. ONS suç birimi şefi Meghan Elkim konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Elkim, “Hükümet genelinde ve hayır kurumlarıyla birlikte çalışarak, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin ölçeğini ve etkisini vurgulamak için ilk kez veri kaynaklarını bir araya getirmeyi başardık.” ifadelerini kullandı. Elkim, araştırmaya konu suçların kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkisinin ciddi ve uzun soluklu olduğuna dikkat çekti.

İtalya’da da kadına yönelik şiddet arttı

İtalya‘da da kadına yönelik şiddetle ilgili 2020 yılı raporu yayımlandı. Ülkede karantinanın sona erdiği haziran ve ağustos aylarında şiddet vakalarının artış gösterdiği ortaya çıktı. İtalya İçişleri Bakanlığı kadına yönelik şiddetle ilgili raporu Ekim 2020’de yayınladı. “Bu aşk değil” (Questo non amore) adlı rapora göre, kadına yönelik şiddet vakaları koronavirüs (Covid-19) tedbirleri uygulamalarına göre bir yıl öncesine kıyasla değişkenlik gösterdi. Rapor, 2020’de sokağa çıkma yasağının uygulandığı mart ve mayıs ayları arasında bir önceki yıl ile karşılaştırıldı. Sonuca göre kadın cinayetlerinin tüm cinayetlere oranının yüzde 56’dan yüzde 33’e düştüğü görüldü. Ancak karantina uygulamasının bittiği 2020 Haziran ayı ile Ağustos ayı arasındaki 3 aylık veriler kıyaslandığında ise bu oranın 2019 yılına göre yüzde 37’den yüzde 54’e yükseldiği açığa çıktı.

Kadına yönelik şiddetin sonu gelmiyor

Aynı dönemlerde eski eş veya sevgili tarafından işlenen kadın cinayetlerinin oranı ise karantina döneminde 2019 yılındaki gibi yüzde 22 oranında kaldı. Bu oran yılın üçüncü çeyreğinde bir yıl öncesine göre yüzde 10 azaldı ve yüzde 26 olarak kaydedildi. 2020 yılında aile içi şiddet vakalarında kadınların şiddet mağduru olma oranı yüzde 81 olarak bildirildi. Aile içi şiddet vakalarının yüzde 58’ini fiziksel şiddet, 33’ünü sözlü ya da kısıtlayıcı davranışlar, yüzde 9’u ise taciz veya tecavüz şeklinde gerçekleştiği açıklandı. Raporda, kadına karşı işlenen suçlarda failin yüzde 62 oranında kadının eski eşi veya evli olduğu eşi ya da sevgilisi olduğu belirtildi. Şiddet vakalarının yüzde 33’ünü eş ya da sevgili, yüzde 29’unu da eski eş ya da sevgili oluşturdu. Rapora göre, vakaların yüzde 14’ünde fail kadının ebeveyni ya da çocuğu oldu. Ne yazık ki İtalya‘da kadına yönelik şiddet önlenemiyor.

İngiltere’de genç kadınlara taciz arttı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Süddeutsche gazetesinin yayınladığı habere göre, Almanya hükümeti tarafından fonlanan basın kuruluşu Deutsche Welle (DW) gazetesi, çalışanlarının kötü yönetim, sindirme ve tacize maruz kaldığı iddia edildi. Ayrıca bazı çalışanların bu nedenle işten atıldığı da öne sürüldü. Gazete, haberi iç yazışmalara ve çalışanların ifadelerine dayandırdığını açıkladı. Haberde, 2019 yılında Arapça redaksiyonundaki bir sunucunun bir çalışanına tecavüz iddiasıyla gündeme geldiği belirtildi. Sunucunun işten çıkarıldığı aktarıldı. Fakat soruşturmanın net bir delil bulunamadığı gerekçesiyle sona erdirildiği  bildirildi. Olayın ortaya çıkmasının ardından geçen yıl farklı birimlerden 350 redaktörün DW Yönetim Kurulu Başkanı Peter Limbourg’a mektup yazdığı ifade edildi. Bu kişilerin de ırkçılık, ayrımcılık ve cinsel taciz şikayetinde bulunduğu aktarıldı.

Deutsche Welle iddialara yanıt vermekten kaçındı

Süddeutsche gazetesinin yayınladığı haberde göre, bir çalışanın kendisinden küçük olan başka bir  çalışana “senin parmaklarını kırarım” dediği öne sürüldü. Başka bir yöneticinin de personeline sürekli sinirli şekilde bağırdığı iddia edildi.  Covid-19 (koronavirüs) salgını öncesi bir editör toplantısında,  sunucunun kamera önünde olamayacak kadar çirkin olduğu söylenerek diskalifiye edildiği belirtildi. Haberde, görevine son verilen 3 serbest muhabirin Berlin’deki Deutsche Welle (DW) yerleşkesine girişlerinin yasaklandığı aktarıldı. Söz konusu muhabirlerin fotoğraflarının “giriş yasağı bulunan kişiler” olarak asılarak rencide edici bir tutum takınıldığına işaret edildi. Deutsche Welle hakkında çıkan çirkin iddiaların bazılarını reddetti. Bazı konularda ise yanıt vermekten kaçındı.  Haberde ayrıca Almanya’nın sesi olarak bilinen DW’nin geçen yıl Alman hükümetinden 365 milyon avroluk bütçe aldığı da belirtildi.

Deutsche Welle’in spekülatif haberleri

Almanya hükümeti tarafından fonlanan basın kuruluşu Deutsche Welle (DW), Türkiye karşıtlığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan düşmanlığı ile biliniyor. Nitekim DW, yaptığı spekülatif haberlerle de tepki çekiyor.  Almanya’da olan olayları insan hakları, özgürlük ve demokrasi adı altında veriyor. Fakat aynı olay Türkiye’de olduğunda provokasyona başlıyor. Kışkırtıcı başlıklarıyla spekülatif haberlere imza atıyor. Deutsche Welle Avrupa’da akıbeti belirsiz mülteci çocuklardan, Almanya’da kaybolan sığınmacı çocuklardan hiç söz etmezken sadece Türkiye’nin içişleri ile uğraşıyor. Avrupa’da Müslümanlara yapılan saldırılardan ise asla söz etmiyor. Hz. Muhammed’e ( S.A.V) yönelik çirkin karikatürleri ifade özgürlüğü adı altında değerlendiriyor. Ancak Türkiye’deki olayları provokatörce yorumlayarak Türk halkını kin ve nefrete sürüklemeye çalışıyor.

DW çalışanlarının tacize maruz kaldığı iddia edildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

? #CHP Sözlüğü?

Tecavüzün üstünü örten

? Diktatör deyip diktatörlük yapan

? Yolsuzlukları gün yüzüne çıkan

? Kadına şiddet uygulamaktan da geri durmayan partiye CHP denir. pic.twitter.com/9GZmFeCPCJ

— Yekvücut (@yekvucutcom) December 14, 2020

CHP sözlüğü yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Örgütün ABD imamı da olan İsmail Büyükçelebi’nin referans olduğu sözde doktorun toplu tecavüzünün sümenaltı edilmek istendiği de Fatih Yağmur’un iddiaları arasında yer aldı.

Skandalların merkezindeki isim: İsmail Büyükçelebi

FETÖ elebaşının İzmir’de ilk görev yaptığı yıllardan bu yana yanından ayırmadığı İsmail Büyükçelebi’nin adının karıştığı bir diğer skandal Temmuz ayında patlayan ve milyonlarca doların havada uçuştuğu dolandırıcılık hadisesi olmuştu. Örgüt tetikçilerinin uzunca bir dönem yalanladığı olayı, FETÖ içindeki muhalif kanadın sözcülerinden Ahmet Dönmez ortaya çıkarmıştı.

İsmail Büyükçelebi, örgüt içinde FETÖ elebaşının en güvendiği isimlerden biri olarak biliniyor. FETÖ elebaşı Büyükçelebi için “onu üzen beni üzmüştür” açıklaması yapmıştı.

İsmail Büyükçelebi, örgüt yöneticilerinden Halit Esendir, Necdet İçel, Hazım Sesli gibi isimleri örgüte kazandıran kişi olarak biliniyor. FETÖ’nün tüm kararlarının alındığı “Başyüceler Konseyi”nin daimi bir üyesi da olan Büyükçelebi, ABD’ye ilk kaçan örgüt yöneticilerinden biri.

“FETÖ örgüt içindeki toplu tecavüz skandalını sümenaltı etmeye çalışıyor ” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Altun’un eşi Fatmanur Altun başta olmak üzere, yapılan bu çirkin harekete gösterilen tepkiler çığ gibi büyürken, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan skandal bir savunma geldi.

CHP’li Kaftancıoğlu, “Saklayacak bir şeyleri olanlar panik yaparlar” diyerek Altun’un evinin önünde yapılan tacizin arkasında durdu.

Kaftancıoğlu, tacizde bulunan CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş’ı korumak içinse “Partisinin talimatıyla gitti” ifadesini kullandı. Bu da söz konusu tacizin hem planlı ve organize bir provokasyon olduğunu hem de CHP’nin kurumsal olarak provokasyona sahip çıktığını ortaya koydu.

Öte yandan CHP’li Kaftancıoğlu’nun şiddet yanlısı tutumu, geçmiş yıllardaki paylaşımlarına da yansımıştı. 2014 yılında “Elime makineli alıp Soma’ya gitmek istiyorum, o derece yani. Hatta Ankara’ya” diyen Kaftancıoğlu, şiddet yanlısı tavrını ortaya koymuştu.

CHP provokasyonu kurumsal olarak sahiplendi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İletişim Başkanı Altun’un Üsküdar’daki ‘daimi koruma’ altındaki konutunun önüne Ford Kuga marka bir araçla giden CHP’li Özçağdaş, cep telefonunu çıkarıp evin fotoğraflarını çekmeye başladı.

Fahrettin Altun’un evinin önünde üç kişinin araçtan inip fotoğraf çektiklerini gören koruma polisleri duruma müdahale etti. Polisler, CHP’li isimlerin yanına giderek “Bu ikamet ve konut sahibi kişi daimi korunma altında, fotoğraflama yapmak yasak ve izne bağlı” uyarısı yaptı.

Polislerin uyarısına rağmen cep telefonu ile fotoğraf çekmeye çalışan Özçağdaş, “CHP Üsküdar İlçe Başkanı olduğunu, daha sonraki günlerde tekrar gelerek fotoğraf çekeceğini” söyleyerek evin önünden uzaklaşmak istedi.

Koruma polislerinin “bekle” uyarısını dinlemeden de olay yerinden kaçtı. CHP’li Özçağdaş’ın fotoğrafları kime servis edeceği merak konusu oldu.

Fatmanur Altun’dan haklı bir tepki: “Ben bir anneyim”

CHP Üsküdar İlçe Başkanı’nın iki partili ile birlikte İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’taki evini yasa dışı şekilde fotoğraflamasına Altun’un eşi Fatmanur Altun’dan sert tepki geldi.

Altun sosyal medya hesabından şunları kaleme aldı:

“Ben bir anneyim. Her anne gibi çocuklarımın ve ailemin güvende olduğunu hissederek yaşamak istiyorum. Evimin ve ailemin mahremine girerek, çocuklarımın en temel güven duygusunu paramparça ederek ne elde edeceksiniz? Elde ettiklerinizin hayrını görecek misiniz?! Tarifsiz üzgünüm.”

CHP’li isimden provokasyon: Fahrettin Altun’un evinin önünde yakalandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

La Repubblica’nın haberinde Mottola’nın tutuklanmasında, şikayetçi çocuğun ikili arasında geçen diyalogların ses kaydını savcılığa sunmasının etkili olduğu kaydedildi.

Söz konusu kayıtlarda, rahibin küçük kıza dokunduğu, kızın da kendisini “dokunma” diye ikaz ettiği, buna karşılık rahibin, “Bu sadece bir oyun, kötü bir şey yapmıyoruz” dediği aktarıldı.

Rahip Mottola’nın gelen şikayetlerin ardından bağlı bulunduğu Aversa Piskoposluğu tarafından mayısta görevden uzaklaştırıldığı da bildirildi.

Sapık rahipler kervanına bir yenisi daha yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Bir rahibin tecavüzüne uğrayan eski rahibe Doris Reisinger, Papa Françesko’nun itirafının yeterli olmadığı görüşünde.

Reisinger “Kilise sadece inkâr edemeyeceği şeyleri itiraf ediyor. Bundan sonra doğru tepki verileceği konusunda da hiç umudum yok” dedi. Manastıra 2003 yılında 19 yaşındayken giren Reisinger, girer girmez manevi suikastle karşılaştığını, kitap okumaya ve dışarı çıkmaya izin verilmediğini anlattı. Ailesiyle iletişim dahi kuramayan eski rahibe, temizlik ve yemek yapmak gibi basit işleri yapmak zorunda olduğundan bahsetti. Beş yıl bu muameleye maruz kaldıktan sonra bir rahibin odasına gelip kendisine tecavüz ettiğini iddia etti.

Buna rağmen topluluğu terk etmesi üç yılını aldı. Ve ardından yaşadıklarını anlattığı kitabını yayımladığında başından benzer olaylar geçmiş kadınların kendisine ulaşarak, ona başlarından geçenleri anlattıklarını vurguladı.

Kilisenin bu vakalara cezai yaptırımlarla cevap vereceğini düşünmediğini belirten Reisinger, kilisenin olayları itiraf etmesinin yeterli olmayacağı görüşünde.

“Katolik Kilisesi sadece inkâr edemeyeceği şeyleri itiraf ediyor” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Adelaide Başpiskoposu Philip Wilson, 1970’li yıllarda görev yaptığı Sydney’in Hunter bölgesinde rahip Jim Fletcher’ın çocuklara yönelik cinsel tacizde bulunmasını örtbas etmekten yargılandığı davada Mayıs ayında suçlu bulunmuştu.

Yargıç Stone, hakkındaki iddiaları kabul etmeyen Wilson’un savunmasını yetersiz bulmuş, avukatlarının alzaymır tanısı konulan müvekkillerine yönelik suçlamaların düşmesi yönündeki taleplerini geri çevirmişti.

Avustralya Yeni Güney Galler’de Newcastle’da görülen davada Yargıç Robert Stone hükmünü verdi.

Çocuk tacizlerini örtbas etmekten suçlu bulunan Adelaide Başpiskoposu Philip Wilson’un en az 6 ay şartlı tahliye olmadan 12 ay gözetim altında tutulmasına karar verdi.

Stone’un, 14 Ağustos’ta Wilson’un ev hapsinde tutulmasının uygun olup olmayacağına karar vereceği, başpiskoposun o tarihe kadar gözaltına alınmayacağı belirtildi.

Avustralya’da cinsel tacizi gizleyen Başpiskopos’a sadece 12 ay ceza yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.