Gözaltı merkezlerinde tutulan göçmenler tarafından gönderilen cep telefonu görüntülerinde, parmaklıklı pencereleri olan küçük odalarda sıra halinde üstsüz yatan ve açlıktan ölme noktasına gelen insanlar görülüyor.

Hayatta kalmak için zar zor yiyecek ve su alabiliyorlar. Günde bir parça ekmekle karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Gardiyanlar tarafından türlü işkencelere maruz kalıyorlar.

Göçmenler Nisan ayından beri gözaltında tutuluyor. Aralarında umudunu yitiren göçmenler intihar ediyor.

Dört aydan fazla süredir gözaltı merkezlerinde tutulan Etiyopyalı Abebe, “Burası cehennem gibi. Bize hayvan gibi davranıyorlar ve her gün dövüyorlar.”

Cinsel tacize de maruz kalan göçmenlerin umudu tükenmiş durumda. “Tek suçum daha iyi bir yaşam arayışıyla ülkemi terk etmekti ama bizi katilmişiz gibi kırbaç ve elektrik kablolarıyla dövdüler.”

Gözaltı merkezindeki göçmenler, her odada yüzlerce kişi olduğunu söylüyor. Uydu görüntüleriyse, her merkezde birkaç bina olduğunu gösteriyor. Bu da iletişim kurulamayan çok daha fazla göçmen olabileceği anlamına geliyor.

Suudi Arabistan Afrikalı göçmenleri ölüme terk ediyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Rio Grande’nin düzensiz göçmenlerin en sık tutuklandığı bölgelerden biri olduğuna işaret edilen raporda, bu bölgedeki bazı tesislerin çok kalabalık olduğu, insanlara sadece ayakta durulabilecek kadar yer kaldığı vurgulandı.

Normal şartlarda bu tesislerde gözaltı süresinin 72 saat olduğu belirtilen raporda, denetim tarihinde bir tesisteki 165 çocuğun bir haftadan fazla burada tutulduğunun görüldüğü aktarıldı.

Raporda son dönemde bölgede gözaltına alınan çocukların yüzde 30’unun 72 saatten uzun tutulduğu, bazılarının ise 7 yaşından küçük olduğu vurgulandı. Ayrıca müfettişler, Rio Grande’deki merkezlerdeki 3 bin 400 kişinin 72 saatten uzun süredir gözaltında tutulduğunu ortaya çıkardı.

Raporda, gözaltı merkezlerinde sıcak yemek bulunmadığı, duşlara sınırlı erişim olduğu ve insanların kıyafetlerini bile çok nadir değiştirebildiği ifade edilerek, bu durumun gözaltı kurallarının ihlali olduğu vurgulandı.

Müfettişler bazı göçmenlerin hücrelerinin camlarına ”yardım isteyen” mesajlar yazdığını aktardı. Mayısta yayımlanan başka bir raporda da Teksas’ın El Paso bölgesindeki bir gözaltı merkezinin, “tehlikeli derecede kalabalık ve hijyenden yoksun” olduğu belirtilmişti.

Del Norte adlı gözaltı merkezinin 125 kişinin kalması için tasarlandığına ancak 7 Mayıs’ta bu merkezde 750, 8 Mayıs’ta ise 900 yasa dışı göçmenin tutulduğuna işaret edilen raporda, buradaki durum “sadece ayakta durarak sığılacak bir ortam” olarak nitelendirilmişti.

ABD’nin toplama kampı işkencesi hükûmet raporuna bile girdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Lucy Carrigan mültecilerin zor hayat koşullarını şu sözlerle ifade etti: “Savaştan önce ne yapmış olduğunuzun hiçbir önemi yok -ister bir şapka ustası, ister bir doktor, ister bir jinekolog ya da ister bir profesör ol- çünkü Yunanistan’da sadece bir rakamdan ibaretsiniz. Bu süreç insalık dışı bir süreçtir. Bu insanlar Avrupa’ya büyük ümitlerle geldiler. Fakat şimdi hepsi bocalıyor.”

Yunanistan Göç Bakanlığı ise 62 bin mültecinin durumları ve kamplardaki koşullar hakkında açıklama yapmadı.

Onbinlerce mülteci Yunanistan’ın Elliniko kampında mahsur kaldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

BAMF’ın planına göre kanunları çiğneyen veya gönüllü olarak ülkeden ayrılmak isteyen yaşı küçük mülteciler Fas’ta inşa edilecek toplu konutlarda barındırılacak.

Modern toplama kampı

Alman Taz gazetesinin ulaştığı belgelere göre şimdiden her biri yüz daireden oluşacak iki konut kompleksinin planlaması yapılmış durumda. Evlerin inşasına bu sene başlaması, 2020 yılında da projenin hayata geçmesi planlanıyor.

Taz gazetesinin haberine göre tesislerin için ve yönetilmesi için “uygun STKlar” ve finansmanı için de ” uygun AB üyeleri” aranmaya başlandı bile.  İsveç’ten resmi olarak yardım istendi ve Alman eyaleti  Kuzey Ren Vestfalya proje partnerlerinden biri olarak belirlendi.

Plana muhalefet edenler ise BAMF’ın sunduğu çözümün ne insani ne de sürdürülebilir olmadığını ileri sürüyor. Konuyu gündeme taşıyanlardan biri olan Alman Yeşiller Partisi milletvekillerinden Luise Amtsberg, planın  hükümetin mülteci çoçuklarının refahını geliştirmeyi  ve haklarını korumayı değil de onlardan kurtulmayı istediğini gösterdiğini söyledi.

Ne ahlaki ne de yasal

Bavyera Mülteci Konseyi yöneticisi Stephan Dünnwald ise konuya ilişkin yaptığı açıklamada planın uygulanabilir olup olmadığından önce yasal olup olmadığının sorgulanması gerektiğini savundu. Dünnwald açıklamasında “Mevcut uygulamada yaşı küçük mülteciler sadece onları gönderilecekleri havaalanında karşılayacak vasileri varsa sınır dışı edilebiliyorlar. Eğer yeni uygulamada bu şartı ortadan kaldırmak için gönderilecekleri yerlere evler inşa edilecekse bu hem ahlaki hem de yasal olarak çok sorunlu bir durumdur” dedi.

Daha önce Kosova’ya geri gönderilen mültecilerin orada nasıl muamele gördüğünü bizzat gözlemleyen Dünnwald, Fas’ta planlanan proje için güvenilir STK bulmanın zor olduğunu da söyleyerek “AB ve Alman fonlarını sömürmek isteyen bir takım dolandırıcı STK’lar haricinde hiçbir kurum bu tür bir projede rol almak istemez” dedi.

Almanya mülteci çocuklar için Fas’ta “toplama kampı” yapacak! yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Papa Francis bir kaç gün önce yaptığı konuşmada, önceki konuşmasında dile getirdiği fikirlerini, bazı Yahudi örgütlerinden gelen eleştiri ve uyarılara rağmen, tekrar ederek Avrupa’daki mevcut mülteci kamplarının 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sı tarafından kurulan toplama kamplarından farkı olmadığını söyledi.

Bir Alman gazeteci Papa’ya geçen haftaki benzetmesinin Almanya’yı şok ettiğini söyleyerek, bir dil sürçmesi olup olmadığını sormuştu. Papa Francis hafta sonu gerçekleştirdiği Mısır gezisinden dönerken “Gerçek bir toplama kampı işlevi gören mülteci kampları var” diyerek Alman gazetecinin sorusuna da cevap vermiş oldu. Kullanmış olduğu dilden dolayı çıkan tartışmalardan etkilenmemiş gözüken Papa, mültecilerin bazı göçmen kamplarında aynı toplama kamplarındaki gibi kilitlenerek, ayrılmalarının engellendiğini söyledi.

Amerikan Yahudi Komitesi (AJC) Papa’yı yapmış olduğu benzetmeden dolayı sert bir biçimde eleştirmiş ve düzeltme yapmasını istemişti. AJC yayınladığı bildiride bazı göçmen kamplarındaki durumun zor olabileceğini kabul ettiğini ancak milyonlarca insanın köle işçi olarak kullandığı ve öldürüldüğü Nazi toplama kamplarıyla mevcut mülteci kamplarının karşılaştırılamayacağını savundu.

Buna karşın Auschwitz toplama kampından kurtulabilenlerce kurulan Uluslararası Auschwitz Komitesi(IAC), Papa Francis’in mültecilerin içinde bulundukları zor duruma çekmek için bu abartılı karşılaştırmayı yapmış olabileceğini açıklayarak,“Papa, kalplere seslenmek için abartılı kelimeler kullanmış ama bu meşru bir abartma sayılır” dedi.

Papa geri adım atmadı: “Evet, toplama kampına benziyor” yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.