Aynı mescidin 7 önce de benzer saldırıya maruz kaldığını dile getiren Yüksel, “Önceki saldırıda olduğu gibi Kur’an-ı Kerimlerin sayfaları yırtılmış. İslam’a ve Hz. Muhammed’e yönelik çirkin yazılar yazılarak Müslümanlar incitilmek istenmiş.” ifadesini kullandı.

Yüksel, bu saldırıların Müslüman vatandaşları tedirgin ettiğini vurgulayarak, “Aldığım bilgilere göre, hastanenin o bölümünde güvenlik kamerası yokmuş. Güvenlik kamerası olsaydı birinci saldırının failleri yakalanabilirdi. Yetkililerin bir an önce oraya güvenlik kamerası takması gerekir.” diye konuştu.

Polis mescitte inceleme yaptı, olayla ilgili soruşturma başlattı.

İsveç’te hastane mescidine ikinci kez ırkçı saldırı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Cerrahın, kendisine yöneltilen suçları 30 yıl boyunca görev yaptığı, Fransa’nın orta ve batı kesimlerinde işlediği düşünülüyor. Soruşturmayı derinleştiren yetkililerin ele geçirdiği cerraha ait günlükler tablonun daha da korkunç olabileceğine işaret etti.

Scouarnec’in çok sayıda çocuğun adının geçtiği bu günlüklerde, taciz ve tecavüz olaylarını kaleme aldığı öğrenildi. Soruşturmayı yürüten savcı Laureline Peyrefitte, Scouarnec’in en az 349 çocuğu suistimal etmiş olabileceğini ifade etti. Günlükler sayesinde mağdurları ulaşmaya başaran polis, 229 kişinin ifadesine başvurdu. Bunlardan 197’si Scouarnec’ten şikayetçi oldu.

Savunma avukatları ise günlüklerde yazanların ‘yalnızca fantezi’ olduğunu savundu. 2005 yılında çocuk pornografisi içeriği barındırmaktan 4 ay ertelenmiş hapis cezası alan cerrah, zaman aşımından dolayı bir çok suçlamadan yargılanamayacak. 13-17 Mart arası duruşması görülecek olan Scouarnec en az 20 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya.

Farnsa yüz kızartan pedofili dosyasıyla karşı karşıya yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İran uyruklu Balen Muhammed Zilan (23), bir süre Türkiye’de kaldıktan sonra Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçtiğini söyledi. Yunanistan polisince yakalandığını belirten Zilan, “Yunanistan’da bizi dövdüler. Ellerimi bıçakla kestiler. Yaralı halde geri gönderdiler. Türkiye bize yardım etti, tedavimi yaptılar. Türkiye çok iyi, merhametli, teşekkür ederim.” dedi.

Afganistan uyruklu Rehber Yusufi de (33) eşiyle birlikte İsveç’e gitmek için yola çıktığını belirterek, “Yunanistan’a geçiş yaptık. Orada eşime ve bana kötü davrandılar. 5 Yunan polisi beni 2 saat demir sopalarla dövdü. Kolum kırıldı, sırtımda ve bacaklarımda morluklar oluştu. Beni bu halde geri gönderdiler. Türkiye’ye şükranlarımı sunuyorum burada bize çok iyi davrandılar, tedavimi oldum. Yunanistan yaptıklarının karşılığını bir gün görecek.” ifadelerini kullandı.

Mısır uyruklu Ahmed Mehdi (15) ise Avrupa’ya gitmek için Yunanistan’a geçtiğini anlattı. Yunan polisince yakalandığını dile getiren Mehdi, “İnsan kaçakçılarıyla Yunanistan’da yürüyorduk. Yunan polisi gelince kaçarken yere düştüm, yerde vurmaya başladılar. Demir sopalarla vurdular, bacağım kırıldı.” diye konuştu.

Yunanistan askeri, kaçak bir göçmenin elini kesip zorla Türkiye’ye gönderdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Filistin Esirler Cemiyetine göre, İsrail hapishanelerinde ihmaller ve ihlaller dolayısıyla hayatını kaybeden Filistinli tutukluların ilki 1967 yılında Ahmed Nuveyri’ydi.

İsrail hapishanelerinde 1967’den bu yana 67’si tıbbi ihmal, 75’i gözaltına alındıktan sonra kasten öldürülme, 7’si hapishanede doğrudan ateş açılma ve 73’ü işkence sonucu 222 Filistinli şehit oldu.

Bu yıl Ebu Diyak’ın yanı sıra 4 Filistinli tutuklu; Faris Barud, Ömer Avni Yunus, Nassar Takatka ve Bessam es-Sayih, İsrail hapishanelerinde çeşitli nedenlerle yaşamını yitirdi.

Ebu Diyak 4 yıldır kanser hastasıydı

İsrail’in Remle Cezaevi Hastanesi’nde salı günü hayatını kaybeden 37 yaşındaki Ebu Diyak, 2002’de “İsrail askerlerine ve Yahudi yerleşimcilere karşı silahlı eylemde bulunmak” suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.

17 yıldır İsrail hapishanelerinde tutulan Ebu Diyak, son 4 yıldır bağırsak kanserinden muzdaripti.

İnsan hakları kuruluşlarına göre, 4 yıl önce Rimon Hapishanesi’nde bulunduğu sırada karın ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırılan Ebu Diyak, bağırsağında kanserli kitle tespit edilmesi üzerine ameliyata alındı.

Karnında da kitle bulunduğu teşhis edilen Ebu Diyak ağrıları nedeniyle uyuyamıyor ve yemek yiyemiyordu. Tekerlekli sandalyeye mahkum olan Ebu Diyak, özel bakıma ihtiyacı olmasına rağmen tıbbi ihmale maruz bırakıldı.

Gözaltına alındığı 2002’den bu yana İsrail hapishanelerinde tutulan Ebu Diyak’ın hakkında 3 müebbet ve 30 yıl hapis cezası bulunuyordu.

İsrail hapishanelerindeki tıbbi ihmal can alıyor

Faris Barud ise bir Yahudi yerleşimciyi öldürdüğü suçlamasıyla 1991’de İsrail güçlerince gözaltına alındı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Gözaltına alındığı tarihten itibaren 28 yıl boyunca İsrail’in güneyindeki Rimon Hapishanesi’nde tutulan 51 yaşındaki Barud, 6 Şubat’ta sağlık durumunun kötüleşmesinin ardından kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Otopsi sonuçları, Barud’un son yıllarda açık şekilde tıbbi ihmale maruz kaldığını ortaya çıkardı.

Yaralı olarak gözaltına alındı

Filistinli Ömer Avni Yunus, 20 Nisan’da işgal altındaki Batı Şeria’da bıçaklı saldırı girişiminde bulunduğu iddiasıyla İsrail güçleri tarafından vurularak gözaltına alındı.

Vurulmasının ardından ağır yaralı olarak Tel Aviv yakınlarındaki bir hastaneye kaldırılan 20 yaşındaki Yunus, bir hafta sonra 27 Nisan’da şehit oldu.

Takatka işkence sonucu yaşamını yitirdi

Batı Şeria’nın Beytullahim kentine bağlı Beyt Fecr beldesindeki evinden haziran ayında İsrail güçlerince gözaltına alınan Filistinli Nassar Takatka önce sorgu merkezlerine nakledildi.

İsrail’in Remle kentindeki Nitzan Cezaevi’nde tutuklu bulunan 31 yaşındaki Takatka da 16 Temmuz’da işkence sonucu şehit oldu.

Filistinli tutuklunun ölümünün ardından Filistin Esirler Cemiyetinden yapılan açıklamada Filistinli tutukluların ifadelerine göre, Takatka’nın sağlık durumunun sorgu sırasında maruz kaldığı işkenceler sonrası kötüleştiği belirtildi.

Açıklamada, Takatka’nın Megiddo Cezaevi’nde hücre hapsine alındığı ve yatağa bağlanarak ağır bir şekilde darbedildiği aktarıldı.

Takatka’nın ailesi, ilk kez tutuklanan Takatka’nın herhangi bir sağlık probleminin bulunmadığını açıkladı.

İsrail hapishanelerinde 1967’den beri 222 Filistinli şehit oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Dün gece yerel saatle 23.45’de meydana gelen olay sonrası yanan iki minibüs kullanılamaz hale gelirken, alevlerin sardığı üçüncü araçta büyük hasar oluştu.

Çevre sakinlerinin haber vermesi üzerine olay yerine gelen itfaiye ekibi yangına müdahale etti. Yangının söndürülmesinin ardından polis yanan araçları incelemek üzerine otoparkına çekti ve olayla ilgili soruşturma başlattı.

Akbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 7 yıldır araç kiralama işiyle uğraştığını belirterek hiç kimseyle bir sorunları olmadığı halde daha önce de iş yerlerine yönelik kundaklama girişiminde bulunulduğunu ve bunun ikinci saldırı olduğunu söyledi.

Can kaybı ya da yaralanma olmamasının kendilerini teselli ettiğini söyleyen Akbaş, “İlk teşebbüs iki saldırgan tarafından 5 Kasım’da yapılmıştı. O gün hava aşırı yağışlı olduğundan saldırganlar çok şükür hedeflerine ulaşamamışlardı.

Aracın ön camı kırılmış ve benzin bidonu görünce polise haber verdik. Gelip incelediler, kamera kayırlarını da aldılar ancak sonuç çıkmadı. İki hafta sonra herhangi bir şüpheli bulunamadığından dosya kapatıldı diye savcılıktan yazı geldi.” dedi.

Akbaş, Türk oldukları ve saldırının ikinci kez yapılmasından dolayı kundaklamanın arka planında ırkçıların olabileceği ihtimali üzerinde durduklarını dile getirerek, yetkililerden olayın faillerinin bir an önce bulunmasını talep etti.

Almanya’da Türk iş adamına ait araçlar kundaklandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Restoran müdürü Edwards da Smith’i düzenli olarak tencere, tava, kemer ile ve yumruklayarak darp ettiğini itiraf etti. Mahkeme, Edwards’ı 10 yıl hapis cezası ve 272 bin 952 dolar tazminata mahkum etti.

Zihinsel engelli Smith’in 17 yıl boyunca sürekli ırkçı hakaretlere maruz kaldığı ve haftada 100 saatten fazla çalışmaya zorlandığı ifade ediliyor.

Smith, 12 yaşındayken restoranda bulaşıkçı olarak çalışmaya başladığını ve bir süre ücret aldığını ancak Edwards’ın yönetici olmasından sonra istismar edildiğini söyledi.

Restoranın arkasındaki küçük bir odada yaşamaya zorlandığı belirtilen siyahi adam, “Uzun zaman önce oradan çıkmak istedim. Fakat gidebileceğim hiç kimsem yoktu. Ailemden kimseyi göremedim. En çok istediğim şey annemin gelip beni görmesiydi. Annemi göremedim ve kimseyle konuşamadım” ifadelerini kullandı.

Edwards’ın ailesinin de bu durumdan haberdar olduğunu iddia eden Smith, Ulusal Renkli İnsanların Gelişimi Derneği’nin (NAACP) desteğiyle başka restoranlarda çalışmaya başladı.

Olayı yetkililere ihbar eden müşterilerden Geneane Caines, “Chris (John Christopher Smith) mutfaktan çıktı ve bara bir şeyler koydu. Yana eğildiğinde boynundaki yara izini gördüm” dedi.

Başsavcı yardımcısı Eric Dreiband da “Özgürlük Bildirgesi’nden nerdeyse yüz elli yıl sonra zorla çalıştırma örneklerinin bugün bile görülmesi akılalmaz” değerlendirmesini yaptı.

ABD ırkçılıkta çığır açtı; Engelli adamı 17 yıl köle gibi çalıştırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Macaristan, Hırvatistan ve Slovenya’nın belgesiz göçmenlere sınırlarını kapatmasının ardından Bosna Hersek’te sıkışan binlerce göçmen gıda, yakacak, kışlık kıyafet ya da çadırdan yoksun bir şekilde hayat savaşı veriyor.

Uluslararası Göç Örgütü gibi yardım kurumları yaklaşan soğuk havalar konusunda yetkililere uyarılarda bulunuyor. Örgütün Batı Balkanlar Koordinatörü Peter Van der Auweraert, “Bu insanlar kışın burada kalırlarsa havaların hızla soğumasıyla birlikte en fazla birkaç haftada ölecekler” diyor.

Hırvatistan sınırına 8 kilometre mesafedeki Vucjak adlı derme çatma göçmen kampı aynı zamanda tehlikelerle dolu bir bölgede bulunuyor. 1990’daki Yugoslavya savaşından kalma mayınlar nedeniyle ormanda yakacak odun toplamak bile hayati risk teşkil ediyor.

Yaktıkları ateşin etrafında toplanan göçmenlerden Mohammed Idriz Neeaziv, “Hırvatistan ve Slovenya’da hayvanlar bu kamptakinden daha iyi yaşıyor. Bu bir kamp değil. İnsanlar için bir yer değil” diyor.

Afgan göçmen, Hırvatistan sınırını birçok defa geçmeyi denediğini fakat yakalanarak geri gönderildiğini söylüyor. Kışın gelmesi ise sınırı geçme denemelerini zora sokacak. Yoğun kar ve sıfırın altına düşecek hava sıcaklıkları kışa hazırlıksız bu göçmenleri donma tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak.

Balkanlara 2018’den beri her beş kişiden biri çocuk olmak üzere toplam 40 binden fazla göçmen giriş yaptı. Ancak Avrupa Birliği 2017 yılında uygulamaya koyduğu yeni yasa çerçevesinde sınırlardaki kontrolleri arttırdı, kurulan özel sınır güvenlik birimleri kaçak göçmenlerin birlik sınırlarına girmesini mümkün mertebe engellemeye çalışıyor. Bu sebeple Bosna’da sıkışan göçmenlere kalacak yer bulma konusunda ülke yetersiz kalıyor.

Üstelik göçmen merkezi olarak kullanılan ve binlerce kişiye barınak olan bazı merkezlerin de kısa süre içerisinde kapatılacağı açıklandı. Bu durum yaklaşan kara kış ile birlikte göçmenlerin yaşadıkları dramın daha da büyümesine neden olabilir.

Balkanlar’da kara kış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Uluslararası Göç Örgütünün (IOM) 1 Ocak-23 Ekim verilerine göre, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya gelenlerin sayısı 82 bin 978 olurken, bunlardan 12 bin 343’ü İtalya ve Malta üzerinden eski kıtaya ulaştı. Aynı dönemde Akdeniz göç yollarında bin 80 kişi yaşamını yitirirken, bunların 692’si Akdeniz’in orta kesiminde can verdi.

Afrika’dan Avrupa’ya geçişte sık kullanılan bu düzensiz göç rotasında, son dönemde Avrupalı pek çok sivil toplum kuruluşu (STK) inisiyatif alarak kendi gemileriyle denize açılırken, İtalya ve Malta’nın bu gemilere limanlarını açmaya yanaşmaması bölgede başka insani krizleri de beraberinde getiriyor.

İtalya’da geçen yılki genel seçimlerin ardından göç karşıtı aşırı sağcı Lig Partisi lideri Matteo Salvini’nin içişleri bakanı olması, Akdeniz’in bu bölgesinde daha önce göçmen kurtarma operasyonlarına katılıp koordine eden İtalya’nın tam tersi bir politika izlemesine yol açtı.

Kurtarma operasyonlarına karşı çıkan Salvini, bununla da kalmayıp göçmenleri denizden kurtaran STK gemilerinin de ülke limanlarına yanaşmasına engel olacak yasal düzenlemeler yaptı.

İtalya’nın “kapalı liman” politikasını, Malta da “Avrupa’dan daha fazla dayanışma bekledikleri” gerekçesiyle uygulamaya başlayınca, bölgede insani kriz, Avrupa siyasetinde ise göç krizi yeniden alevlendi.

Salvini’nin hükümette kaldığı ağustosa kadarki sürede göçmenleri taşıyan STK gemilerine ülkeye giriş izni vermemesi, ölümden kurtarılan kişilerin haftalarca denizde bekletilmesi gibi başka bir insani krize yol açtı.

Öte yandan, göçmenleri kabule yanaşmayan diğer AB ülkeleri ise İtalya’yı bu insanları ölüme terk etmekle suçladı.

AB’de anlaşmazlık, Akdeniz kıyısında insanlık dramı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Filistinli çocuğu şehit eden İsrail askerine sadece 1 ay hapis cezası yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.