Yeni Zelanda arşivleri | Yekvucut Akıl ve vicdan sahiplerine Wed, 26 Aug 2020 09:00:27 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://yekvucut.com/wp-content/uploads/2022/11/favicon_yek.png Yeni Zelanda arşivleri | Yekvucut 32 32 Yeni Zelanda’da camilere saldıran teröristin duruşması başladı https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/yeni-zelandada-camilere-saldiran-teroristin-durusmasi-basladi/ Wed, 26 Aug 2020 09:00:27 +0000 http://yekvucut.com/?p=33325 Radyo Yeni Zelanda’nın haberine göre, terörist Brenton Tarrant’ın alacağı cezanın belirleneceği Christchurch Yüksek Mahkemesinde görülmeye başlanan ve 4 gün sürmesi beklenen...

Yeni Zelanda’da camilere saldıran teröristin duruşması başladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Radyo Yeni Zelanda’nın haberine göre, terörist Brenton Tarrant’ın alacağı cezanın belirleneceği Christchurch Yüksek Mahkemesinde görülmeye başlanan ve 4 gün sürmesi beklenen duruşmanın ilk günü, yoğun güvenlik önlemleri altında başladı.

Terör saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarının yanı sıra saldırıdan yaralı kurtulanların da katıldığı duruşmanın yapıldığı mahkemenin bulunduğu yere çıkan yollar kapatılırken, çatılara polis keskin nişancıları yerleştirildi.

Mahkeme sürerken canlı yayın ve haber geçmenin yasaklandığı duruşmalara katılacak 60’tan fazla kişinin söz hakkı olması bekleniyor.

Christchurch Yüksek Mahkemesi Yargıcı Cameron Mander tarafından yargılanacak olan terörist duruşmaya, tutuklu bulunduğu Auckland Hapishanesi’nden görüntülü ve sesli bağlantı sistemiyle katılacak.

Kendi savunmasını yapma isteği 13 Temmuz’da Christchurch Yüksek Mahkemesi tarafından kabul edilen terörist Tarrant, hakkındaki 51’i cinayet, 40’ı cinayete teşebbüs ve 1’i de terör saldırısı olan suçlamaların tamamını kabul etmişti.

Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan aşırı sağcı teröristin, 4 günlük yargılamanın ardından ömür boyu hapse mahkum edilmesi bekleniyor.

Tarrant, Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerine 15 Mart 2019’da cuma namazı esnasında otomatik silahlarla terör saldırısında bulunmuştu.

Yeni Zelanda ve tüm dünyada tepkiyle karşılanan saldırıda, 1’i Türk 51 kişi hayatını kaybetmiş, 2’si Türk 49 kişi de yaralanmıştı.

Yeni Zelanda’da camilere saldıran teröristin duruşması başladı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’daki camilerde 51 kişiyi öldüren Brenton Tarrant, hakkındaki suçlamaları kabul etti https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/yeni-zelandadaki-camilerde-51-kisiyi-olduren-brenton-tarrant-hakkindaki-suclamalari-kabul-etti/ Thu, 26 Mar 2020 08:39:47 +0000 http://yekvucut.com/?p=28002 Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerine düzenlediği silahlı saldırıda 51 kişiyi öldüren 49 kişiyi de yaralayan Brenton Tarrant,...

Yeni Zelanda’daki camilerde 51 kişiyi öldüren Brenton Tarrant, hakkındaki suçlamaları kabul etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerine düzenlediği silahlı saldırıda 51 kişiyi öldüren 49 kişiyi de yaralayan Brenton Tarrant, hakkındaki tüm suçlamaları kabul etti.

Christchurch Yüksek Mahkemesi’nde görülen davada hakim karşısına çıkan 29 yaşındaki Avustralyalı Tarrant, hakkındaki 51’i cinayet, 40’ı cinayete teşebbüs ve biri de terör saldırısı olan suçlamaların tamamını kabul etti.

Yargıç Cameron Mander, “Suçlamaların her birinden ayrı ayrı hüküm giydi.” dedi. Ayrıca Yargıç Mander, “Söz konusu kabul, ceza davasının nihayete erdirilmesi adına çok önemli bir adım” ifadesini kullandı.

Duruşmaya Auckland kentinde tutuklu bulunduğu hapishaneden görsel-işitsel bağlantı yoluyla katılan ve tepkisiz olduğu görülen saldırgan, avukatları aracılığıyla salı günü yaptığı başvuru üzerine haziran ayında görülmesi gereken duruşma erkene çekildi.

Duruşma sadece birkaç dakika sürdü. Tarrant, daha önce hakkındaki suçlamaları reddediyordu.

Yeni Zelanda’daki camilerde 51 kişiyi öldüren Brenton Tarrant, hakkındaki suçlamaları kabul etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Avusturya’dan Nazilere kıyak İslami vakıflara yasak https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/avusturyadan-nazilere-kiyak-islami-vakiflara-yasak/ Thu, 26 Sep 2019 14:32:01 +0000 http://yekvucut.com/?p=24699 Avusturya Ulusal Meclisi’nde Avusturya Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği (ATİB) ve Milli Görüş oluşumuna ait derneklerin denetlenerek, yasalara aykırı...

Avusturya’dan Nazilere kıyak İslami vakıflara yasak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Avusturya Ulusal Meclisi’nde Avusturya Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği (ATİB) ve Milli Görüş oluşumuna ait derneklerin denetlenerek, yasalara aykırı bir durumun saptanması halinde kapatılmasını öngören önerge kabul edildi.

Ülkede pazar günü yapılacak seçimler öncesi son kez toplanan mecliste aşırıcılıkla mücadele kapsamında çeşitli partilerin sunduğu önergeler görüşüldü.

Önceki seçimde Türkiye karşıtlığı yaparak meclise girmeyi başaran Liste Jetzt adlı parti tarafından Müslümanlara ait kimi kuruluşların kapatılmasına yönelik verilen önerge merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) oylarıyla kabul edildi.

Önergede Müslümanlara ait kuruluşlar için “İslamist dernekler” ifadesi kullanılırken, ATİB ve Milli Görüş’e bağlı derneklerin denetlenmesi, herhangi bir suç unsurunun tespit edilmesi durumunda kapatılması istendi.

Mevcut hükümete tavsiye niteliğindeki önergenin herhangi bir yaptırım gücü bulunmuyor.

Öte yandan seçimlere 4 gün kala geçici bir hükümete Müslümanlara ait kuruluşların kapatılması yönünde bir tavsiyenin meclisten geçmesi dikkati çekti. 4 aydır iktidarda olan geçici hükümetin görevi seçim sonrasında sona erecek.

Meclis genel kurulunda görüşülen bir başka başlık ise neo-Nazi Kimlikçiler Hareketinin lağvedilmesine ilişkin önerge oldu. Ülkede Müslümanlara ait kurumlara çeşitli ırkçı saldırılarda bulunmuş ve Yeni Zelanda’da 51 Müslümanı katleden Avusturalyalı teröristle bağlantısı tespit edilen radikal oluşumun kapatılmasına ilişkin önerge ise meclisten geçmedi.

Avusturya’dan Nazilere kıyak İslami vakıflara yasak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Instagram Yeni Zelanda kaptanının dua eden fotoğrafını kurallara aykırı buldu https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/instagram-yeni-zelanda-kaptaninin-dua-eden-fotografini-kurallara-aykiri-buldu/ Tue, 24 Sep 2019 15:27:43 +0000 http://yekvucut.com/?p=24682 Yeni Zelanda’da Rugby Milli Takımı’nın Müslüman oyuncusu Sonny Bill Williams, sosyal medyaya attığı müsabaka esnasında dua eden fotoğrafının Instagram tarafından...

Instagram Yeni Zelanda kaptanının dua eden fotoğrafını kurallara aykırı buldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’da Rugby Milli Takımı’nın Müslüman oyuncusu Sonny Bill Williams, sosyal medyaya attığı müsabaka esnasında dua eden fotoğrafının Instagram tarafından kaldırılmasına tepki gösterdi.

Williams, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Hey Instagram ve bu fotoğraftan rahatsız olanlar. Bu fotoğrafın benim ve Ofa Tuungafasi’nin sayfasından neden kaldırıldığını merak ettim. Bir kişinin sahip olduğu şeyler için şükran duygularını ifade ediyor olması sorun mu?” mesajını paylaştı.

Rugby Milli Takımı’nın önemli oyuncularından Sonny B Williams’ın ailesi ve takım arkadaşı Ofa Tuungafasi Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde meydana gelen cami saldırısının ardından Müslüman olmuştu.

Williams’ın fotoğrafını kaldıran Instagram, gerekçe olarak kullanıcıların söz konusu paylaşımın uygun olmadığını rapor etmelerini gösterdi. Instagram’ın açıklamasında, “Instagram söz konusu içeriği kullanım koşullarını ihlal ettiği yönünde yapılan şikayetlerin üzerine kaldırdı” denildi.

Instagram Yeni Zelanda kaptanının dua eden fotoğrafını kurallara aykırı buldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’da 51 Müslümanı şehit eden terörist suçsuz olduğunu iddia etti https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/yeni-zelandada-51-muslumani-sehit-eden-terorist-sucsuz-oldugunu-iddia-etti/ Sat, 15 Jun 2019 13:35:28 +0000 http://yekvucut.com/?p=23494 Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerinde 51 Müslümanı şehit eden ve katliamı Facebook’tan canlı yayınlayan Brenton Tarrant, hakkındaki...

Yeni Zelanda’da 51 Müslümanı şehit eden terörist suçsuz olduğunu iddia etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerinde 51 Müslümanı şehit eden ve katliamı Facebook’tan canlı yayınlayan Brenton Tarrant, hakkındaki terörizm dahil 92 suçlama ile ilgili suçsuz olduğunu iddia etti.

Mahkemeye, Auckland kentindeki yüksek güvenlikli Paremoremo hapishaneden video bağlantısıyla katılan Avustralyalı Tarrant, avukatları aracılığıyla kendisine yöneltilen 51 cinayet, 40 cinayete teşebbüs ve terör eyleminden suçsuz olduğunu iddia etti.

Yetkili kurumlardan gelen raporlar ırkçı görüşlere sahip Brenton Tarrant’ın yargılanmasına engel teşkil edecek bir akıl sağlığı rahatsızlığı olmadığını gösterdi. Yüksek Mahkeme Hakimi Cameron Mander, ‘‘Tarrant’ın zihinsel sağlık değerlendirmesi tamamlanmıştır. Davacının savunma yapma, avukatlarına bilgi verme ve mahkemeye yanıt verme konusunda herhangi bir sorunu yoktur.’’ ifadelerini kullandı. Yargıç Mander, Tarrant hakkındaki davanın 4 Mayıs 2020’de başlamasına hükmetti.

Yeni Zelanda’da 51 Müslümanı şehit eden terörist suçsuz olduğunu iddia etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda saldırganı ilham verdi ABD’de sinagoga saldırdı https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/yeni-zelanda-saldirgani-ilham-verdi-abdde-sinagoga-saldirdi/ Tue, 30 Apr 2019 12:02:03 +0000 http://yekvucut.com/?p=22844 ABD’de sinagogu basarak bir kişiyi öldüren 19 yaşındaki radikal sağcı saldırgan, manifestosunda Yeni Zelanda’da cami katliamlarını yapan Brenton Tarrant’tan ilham...

Yeni Zelanda saldırganı ilham verdi ABD’de sinagoga saldırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
ABD’de sinagogu basarak bir kişiyi öldüren 19 yaşındaki radikal sağcı saldırgan, manifestosunda Yeni Zelanda’da cami katliamlarını yapan Brenton Tarrant’tan ilham aldığını açıkladı. Fail, bir ay önce bölgedeki bir camiyi kundakladığını da itiraf etti.

ABD’nin Poway kentindeki bir sinagogda bir kişinin öldüğü ve üç kişinin yaralandığı saldırıyı düzenleyen 19 yaşındaki John Earnest’ın radikal sağcı manifestosu ortaya çıktı. Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen Hamursuz Bayramı esnasında düzenlenen saldırının faili Earnest, saldırıdan bir saat önce internet üzerinde yayınladığı manifestoda, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde 50 kişiyi öldüren terörist Brenton Tarrant ve aşırı sağcı birçok isimden etkilendiğini ifade ediyor.

ABD polisi, daha önce hiçbir sabıka kaydı olmayan üniversite öğrencisi Earnest’a “silahlı saldırı, cinayet ve nefret suçu” suçlamalarının yöneltileceğini açıklarken, yetkililerin olayla ilgili “terör” ifadesi kullanmaması dikkat çekti.

Saldırı esnasında şans eseri bölgede olan bir polis memurunun Earnest’a ateş ederek kaçmasına neden olduğu, bunun sinagogda çok daha fazla kişinin ölmesinin önüne geçtiği aktarıldı.

AR-15 tipi yarı otomatik silahıyla sinagogun içine girdikten sonra anti-semitik hakaretlerde bulunan Earnest’ın saldırıdan sonra aracıyla kaçtığı, daha sonra polisi arayarak teslim olduğu belirtildi.

Saldırgan, internette yayınladığı manifestoda, California eyaletinin Escondido kentinde bir ay önce bir caminin kundaklanması olayının kendisi tarafından gerçekleştirildiğini itiraf etti. ABD polisi, kundaklama olayının Earnest’ın iddiasıyla uyumlu olup olmadığına yönelik soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Yeni Zelanda saldırganı ilham verdi ABD’de sinagoga saldırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
İslam düşmanlığı insanlığı tüketti https://yekvucut.com/gundem/islam-dusmanligi-insanligi-tuketti/ Thu, 28 Mar 2019 13:25:19 +0000 http://yekvucut.com/?p=22421 Yeni Zelanda’daki katliam, İslam düşmanlığının geldiği noktanın en bariz göstergelerinden biriydi. Sadece İslam düşmanlığının değil, “insanlığın” geldiği hazin seviyenin de...

İslam düşmanlığı insanlığı tüketti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’daki katliam, İslam düşmanlığının geldiği noktanın en bariz göstergelerinden biriydi. Sadece İslam düşmanlığının değil, “insanlığın” geldiği hazin seviyenin de en belirgin işaretiydi aslında.

50 kişinin katledildiği vahşi saldırıda hayatını kaybedenlerin bazıları ülkesindeki savaştan, bazıları ise yoksulluktan kaçıp Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrine gelmişti. En küçük kurban ise daha sadece 3 yaşındaydı. Ya 4 yaşındaki Abdullah… Ailesi daha iyi yaşam şartlarına sahip olabilmek için yıllar önce mülteci olarak Somali’den Yeni Zelanda’ya yerleşmişti. Babası ve diğer 4 kardeşi katliamdan kurtulmayı başarmıştı ancak Abdullah o kadar şanslı değildi. 71 yaşındaki Haji-Daoud Nabi ise Afganistan’daki savaş nedeniyle ülkesinden kaçıp mülteci olarak Yeni Zelanda’ya gelmiş fakat ölümden kaçamamıştı. Biri önündeki hayata henüz adım atmaya başlamış, diğeri yürüdüğü uzun yolu arkasında bırakmıştı. Aynı inançla, aynı camide buluştular, aynı celladın silahından çıkan kurşunlarla şehit oldular.

Hayatını kaybeden 51 kişinin bambaşka hikayeleri olsa da ortak bir noktaları vardı. Hepsi Müslümandı.. Sahi Müslüman olmak ne zamandan beri suç olmuştu? Ne zaman bir insanın hayatını elinden almak, onu ve ailesini ölümle cezalandırmak için bir gerekçe haline gelmişti?

Aslında cevabı çok basit: Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte dünya, kendine yeni bir düşman arayıp komünizm tehlikesinin yerine “İslam tehdidi”ni koyduğu zaman.

11 Eylül 2001’de ABD’de gerçekleştirilen terör saldırısının bugünlerin zeminini hazırladığını söylemek yanlış olmaz. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül’de düzenlenen terör saldırıları ile ilgili yaptığı bir konuşmada saldırılara karşı başlattığı savaşı “Haçlı seferine” benzetmişti. O günden sonra yazılı ve görsel basında İslam karşıtı söylemler ayrı bir boyut kazandı. 11 Eylül’den sonra İslam ile terör ve şiddet arasında doğrudan bağ kuran pek çok film çekildi. 2001-2014 yılları arasında ABD yapımı olan “24” isimli dizide, hayal ürünü “Müslüman” teröristlerle terör karşıtı örgütlerin mücadelesi konu edildi. ABD’li bir bakanı ve kızını kaçıran, kanlı eylemlere giren teröristler, Müslüman bir Türk aileydi. “Innocence of Muslims” isimli 2012 yapımı Amerikan filmi “Hz. Muhammed”e hakaret eden repliklerle doluydu.

Washington Post gazetesinin yaptığı bir araştırmaya göre 1996-2015 yılları arasında yayımlanan 850 bin haber ve makalenin yüzde 78’i İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz içerik taşıyor. Araştırmaya göre Müslümanlar,  haklarında olumsuz haber yapılan en büyük sosyolojik grubu teşkil ediyor. Üstelik sadece şiddet ve terör haberleri değil, Müslümanlar hakkında yapılan ve içeriğinde herhangi bir terör ya da aşırılık referansı olmayan haberlerin bile yüzde 54’ü negatif içerikli. İslam karşıtlığını körükleyen içerikler tüm iletişim araçlarını sararken, bir yandan da her gün gazetelerde “saldırı veya hakarete uğrayan başörtülü kadın veya sakallı erkek” haberleri görmeye başladık. İkisi arasındaki korelasyon uzun süre görmezden gelindi.

Avustralya’nın The Age ve The Herald Sun gazetelerinde Müslümanların ve İslam’ın temsiliyetine ilişkin bir analizde, her iki gazetenin de İslam’ı ve Müslümanları terörle birleştiren bir tavır sergilediği ortaya çıktı. Her ikisinde de sıklıkla “fanatik”, “köktenci”, “safkan”, “terörist”, “radikal”, “aşırılıkçı”, “militan”, “radikal İslami grup” ve “köktenci İslami teröristler” terimleri ve tanımlamaları kullanılmıştı.

Peki bütün bu medya manipülasyonundan nasıl bir sonuç çıktı? 2016 yılında ABD’de nefret suçları en yüksek seviyeye ulaştı. Öyle ki o yıl Müslümanlara yönelik saldırılar 2015 yılına oranla yüzde 57 oranında arttı. Batı’da gerek medyanın gerekse üst düzey yetkililerin yaptığı İslam karşıtı, ırkçı açıklamalar sadece İslamofobiyi değil, “beyaz üstünlükçülüğü”nü de normalleştirdi. Batı medyası ve iletişim kanalları tarafından özenle ve sabırla hazırlanan bu karışımın ürünüydü, Yeni Zelanda’da karşımıza çıkan.

Ama belli ki aynı medya pek bir memnundu ürününden. Katliamı haberleştirirken bile “terörist” kavramını kullanmaktan kaçındı. Ne de olsa zaman içinde Müslüman olmayı terörist olmanın ön koşulu haline getirmeyi başarmıştı. Eğer toplu katliamcı Müslüman değilse, olsa olsa bir meczup olabilirdi ya da sıradan bir katil. Ama Daily Mirror çok daha iyi bir tanım buldu. “Melek gibi.” Gazete, caninin çocukluk fotoğrafını kullanıp “Büyüyünce aşırı sağcı bir katile dönüşen melek gibi çocuk” başlığıyla, algı çalışmalarında ikinci faza geçti ve caniyi sempatik göstermeye çalıştı. Yetmedi, Yeni Zelanda polisi de katliamı terör saldırısı değil, “cinayet” olarak adlandırdı.

Ama hiçbiri bu saldırıdan Türkleri ve/veya Müslümanları sorumlu tutan Müslüman Türkler kadar acıtmadı. Bazı sosyal medya kullanıcıları benzer bir katliamın İstanbul’da gerçekleşmesini dileyen paylaşımlar yaptı. İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırayım derken sağduyusunun şirazesi kayanlar oldu; özeleştirinin boyutu “onları bizi katledecek kadar öfkelendirecek ne yaptık acaba” noktasına vardı. Bir de en üst perdeden muhalefet yapacağım derken saldırıdan “İslam dünyasını” sorumlu tutan Kılıçdaroğlu gibilerini gördük ki orada herkesin söyleyecek sözü tükendi.

Merve Gökhan 

İslam düşmanlığı insanlığı tüketti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Nefrete kim dur diyebilir? https://yekvucut.com/gundem/nefrete-kim-dur-diyebilir/ Thu, 28 Mar 2019 13:10:14 +0000 http://yekvucut.com/?p=22423 Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısı içimizde derin bir kuyu açtı. Kuyuyu açanlar derindeki suya ulaşmak için binlerce kürekle giriştiler hem...

Nefrete kim dur diyebilir? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısı içimizde derin bir kuyu açtı. Kuyuyu açanlar derindeki suya ulaşmak için binlerce kürekle giriştiler hem de. Üstelik bu kuyu içimizdeki ilk kuyu da değildi. Sonra durduk. Kuyuya kuş bakışı bakıverdik. İçimiz göz göz olmuştu. Binlerce yıllık bir acı kuyuya akmış, suyunsa rengi bulanmıştı…

Saldırıyı yapan caninin motivasyonu konuşuldu günlerce. Görüntüleri izleyenler şokta, izlemeyenler merakta kaldı. Bir insanın böyle canavarlaşmasını, gözünü bile kırpmadan elli insana kıymasını istesek de istemesek de seyrettik. Ve bu seyir hepimizi derinden etkiledi. Çünkü yaşananlar ne bir filmdeki katliam sahnesiydi ne de çocukluğumuzdan beri oynamak zorunda kaldığımız bir bilgisayar oyunu. Ölenler insandı, ölenler Müslüman.

İnsanların arasına nefret tohumları ekmeye çalışan azılı, obsesif bir katille karşılaştık. Ve terörün dininin, dilinin, ırkının olmadığına bir kez daha şahit olduk. Yeni Zelanda’da yaşananlar ancak cehalet ve nefretin bir ideolojiye yahut bir dine ihtiyaç duymaksızın zehrini akıtması olarak değerlendirilebilir. Ancak bu zehrin cemiyete bireysel bir çabayla zerk edilmesi, nefretin ardındaki tabloyu saklamıyor.

Katilin dinler arası bir çatışma ortamı yaratmak niyetiyle yaptığı bu katliam, mutlaka İslam düşmanlığı pompalayan bir kaynağa dayanıyor. Çünkü Hristiyan olmadığı bilinen katilin İstanbul’a Constantinople diyerek fetih çağrıları yapması, İslam dünyasında saygınlığı tartışmasız olan Erdoğan’ı öldürme planları kurması başka türlü açıklanamaz. O, koşullanmış bir İslam düşmanı. Katliamda fail, bir mimetik arzu üçgeninde, bir araya gelemeyecek iki noktayı başka yollar kullanarak birleştirmeyi başaran, son nokta görevindeydi. Geriye kalan ise noktaları birleştirip yürümekti…

Hristiyan öğretisinde Vaftizci Yahya olarak bilinen Hz. Yahya’nın hikayesini bilir misiniz? Konuyu ele alan metinler Hz. Yahya’nın katledilişini anlatır. Hikaye hükümdarın evlenmesinin haram olduğu bir kadınla evlenmek istemesiyle başlar. Hz. Yahya bunun uygun olmadığını söyleyince zindana atılır. Ama onun zindana atılması, evliliği gerçekleşmeyen kadın için yeterli değildir. Engel, nefret olur boy verir. Hz. Yahya’dan intikam almak için öz kızını kullanan kadın, kızına yüklediği mimetik arzuyu hükümdarın üstüne salar. Bu atomize arzular büyüyen dalgalar halinde kızın zihninde bulur kendini. Hükümdarın dikkatini çeken kız “Kellesini istiyorum.” deyiverince, cellat zindana koşar ve Hz. Yahya katledilir. İstenilen ölümken şiddet tırmanır ve sonunda Hz. Yahya vahşice katledilir.

Kız tıpkı Yeni Zelanda’daki cani gibi katliamın esas faili olmuş ve beklenenden daha acımasız bir sonuç doğurmuştur. Kaynağından boşalan arzunun her dalga boyunda daha şiddetli arzularla dolmasına, şiddetin ve kurbanlaştırmanın boyutlarıyla doğru orantılı olarak artmasına yol açar. Hadiseyi izleyen cemiyet ise durumu onaylayan konumundadır. Bu suskun onay ise akıllara hemen “Nazi Almanyasını” getirir.

Hatırlayın! Nazi subayları binlerce Yahudi’yi katlederken resmi evraklara nasıl not almıştı? Kudüs’te yargılanan Nazi subayı Adolf Eichmann’ın duruşmasını izleyen Hannah Arendt durumu şöyle anlatıyor: “Bu meseleyle ilgili bütün yazışmalar katı “dil kurallarına” tabiydi. Bu nedenle, Einsatzgruppen’ın raporları hariç, “imha”, “tasfiye” veya “öldürme” gibi cesur kelimelerin geçtiği belgelere pek rastlanmaz. Öldürme için belirlenen kod adlar “nihai çözüm”, “tahliye” ve “özel muamele”ydi. Arendt bu durumu şöyle açıklıyordu: “Bu dil sisteminin asıl etkisi, söz konusu insanları yaptıklarından bihaber tutması değil; insanların yaptıklarını, cinayet ve yalanlarla ilgili eski, “normal” bilgileriyle aynı kefeye koymalarını önlemesiydi”. Yani kıyımcının yaptığı katliam “kötü” değildi. Aynı zamanda günah keçisi her kimse, bunu hak etmişti. Ve en kötüsü onlar için “Her şey normal”di.

Arendt’in şaşkınlığı, Eichmann davasında herkes karşısında Yahudiler’den nefret eden, sapık ve sadist, hasta ruhlu, kötü mü kötü bir cani görmeyi beklerken sakin bir adamla karşılaşmasınaydı. Onun sözleriyle, “Eichmann’ın Yahudiler’den hastalık derecesinde nefret eden fanatik bir antisemit olduğu veya birilerinin onun beynini yıkadığı falan yoktu.” Aksine, Adolf Eichmann son derece sıradan, hatta fazlasıyla sıkıcı bir bürokrattan başka bir şey değildi. Hatta mahkemenin başlarında, kullandığı “resmi dil” sebebiyle özür diledi, zira kendisinin “tek dili, resmi yazışmalarda kullanılan bu dil” idi, bu sebeple sorulara verdiği cevaplarda “her zaman aynı şeyleri aynı biçimde ifade ediyordu.” Yani bir dilin kullanım şekli pek çok şeyi de belirliyordu.

Yeni Zelanda’da yaşananların ardından küresel medya hangi dili kullandı? Katili nasıl tanımladı? Ölenlerin Müslüman olması ve bu caniliği yapanınsa Batılı, beyaz bir erkek olması haber diline nasıl yansıdı?

Yoksa Arendt’in şaşırarak aktardığı vurdum-duymaz, içler acısı aktarım şekli devam mı etti? Maalesef hadisenin ardından ilk etapta kimsenin dili, katliamı yapana “terörist” demeye varmadı. Pek çok haber kanalında, katilin çocukluk resimlerine yer verilirken esas vurgulanmak istenen onun da bir zamanlar melek gibi bir bebek olduğuydu. Oysa katil, gözünü bile kırpmadan katlettiği insanları videoya kaydedip çoktan acımasızlığını ilan etmişti.

Peki, küresel medya kendini bir Müslümanın yerine koysa, yine aynı başlığı atıp katilin melek gibi bir bebek olduğunu anlatır mıydı? Yahut bu katliamı yapanın kendisi bir Müslüman olsa onun da bebekken meleklere benzediğinden bahseder miydi? Onlarca insanı öldüren bir adamı bebekliğiyle sunmak ne kadar da acımasız bir yaklaşım öyle değil mi? Ve sürekli barıştan, özgürlükten bahsedenler için ne büyük çelişki…

Peki, nefrete kim dur diyebilir? Mükemmel bir cemiyet mi? Maalesef böyle bir cemiyet hiç olmadı. Ki cemiyet, hiçbir zaman vücut gibi işleyen, herkesin görevini yerine getirdiği bir model de olmadı.

Cemiyete mensup her bireyinse farklı özelliklere sahip olduğu bir gerçek. Tıpkı parmak izlerimiz gibi eşsiziz. Ve işte bu eşsizlik, aynı zamanda hepimizi kurban olmaya bir adım daha yaklaştırıyor. Gurbette Müslüman olmak ya da “Nazi Almanyası”nda Yahudi olmak bir gün kurban ya da günah keçisi ilan edileceğinizin göstergesi olabilir. Üstüne üstlük Batılı bir beyaz olmadığınız için, katilinizin bir zamanlar melek gibi sarışın bir bebek olduğu da hatırlatılabilir. Şüphesiz bizim dikkat çekmemiz gereken nokta, vakalar ne kadar şahsına münhasır olursa olsun şiddet mekanizmasının bir şekilde kuruluyor olmasıdır.

Bu nedenle, ayrım yapmadan Yeni Zelanda’da masum insanların canını alan katille Türkiye’de, Fransa’da, Myanmar’da insanları katledenler arasında hiçbir fark olmadığını kabul etmek gerekiyor. Ancak buna ek olarak, yapılan katliamı sıradanlaştırmak ve suskunlukla karşılamak ise “Nazi Almanyası”nda “Eichmann olmak” ile aynı kapıya çıkıyor.

Camiye elinde çiçekle koşan, ağlayarak “ne yapacağımı bilemiyorum ama o insanlar için bir şeyler yapmam gerekiyor” diyen genci yahut başına doladığı eşarpla katledilen Müslümanların ailelerini ziyaret eden Yeni Zelanda Başbakanı Ardern’i görünce bir nebze de olsa içimiz rahatladı. Her ne kadar ilk etapta “terörist” kelimesi kullanılmak istenmese de sonunda istenen kutuplaşma ortamının aksine bir dayanışma, sahiplenme ortamı yaratıldı.

Her şeyin bir bir sıradanlaştığı şu dünyada, nefrete dur diyebilmek için, hiç değilse kötülüğü sıradanlaştırmadan, kutuplaşmak ve savaşmak yerine, kötülükle göbek bağını koparamamış olanlara inat Müslümanlara ve bulunduğu yerde azınlık olduğu için ezilenlere sahip çıkılmalıdır.

Ayşegül Yılmaz

Nefrete kim dur diyebilir? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Avustralya’da teröristin istediği oldu: Göçmen sayısı azaltılacak https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/avustralyada-teroristin-istedigi-oldu-gocmen-sayisi-azaltilacak/ Thu, 21 Mar 2019 09:38:27 +0000 http://yekvucut.com/?p=22372 Yeni Zelanda’nın 50 kişinin yaşamanını yitirdiği terör saldırısının failinin aşırı sağcı bir Avustralya vatandaşının olması ülkede tepkilere neden olurken, Avustralya...

Avustralya’da teröristin istediği oldu: Göçmen sayısı azaltılacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’nın 50 kişinin yaşamanını yitirdiği terör saldırısının failinin aşırı sağcı bir Avustralya vatandaşının olması ülkede tepkilere neden olurken, Avustralya hükümeti yıllık göçmen alımının yüzde 15 oranında azalacağını açıkladı.

Ülkenin en büyük kentlerindeki nüfus yoğunluğunu kontrol altına almak amacıyla yeni gelen göçmenlerin üç yıl boyunca Melbourne, Perth, Sydney ve Camberra gibi büyük şehirlerde yaşamalarına engel getirilecek.

Gelecek mayıs ayında yapılacak federal seçimler için anketlerde geriye düşen Avustralya Başbakanı Scott Morrison, halkın en büyük sorunları haline gelen konut fiyatlarının pahalığı ile büyük kentlerindeki aşırı yoğunluğa çözüm arayışında.

Gelecek temmuz ayından itibaren ülkeye kabul edilen göçmen sayısın 190 binden 160 bine düşeceğini ifade eden Morrison, “Bu Avustralyalıların ele alınmasını istediği soruna bir çözüm olacak” yorumunda bulundu.

Morrison, “Nüfus ve göç programları tartışılırken, bu sorunların başka yere çekilmesi benim için büyük hayal kırıklığı” diye konuştu.

Avustralya İş Konseyi İcra Kurulu Başkanı Jennifer Westacott ise, ülkenin küçük kentlerinde iş gücüne ihtiyaç olduğunun altını çizdi

Avustralya’da teröristin istediği oldu: Göçmen sayısı azaltılacak yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Batı dünyasındaki Müslüman liderlerden Yeni Zelanda’daki terör saldırısına ortak tepki https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/bati-dunyasindaki-musluman-liderlerden-yeni-zelandadaki-teror-saldirisina-ortak-tepki/ Wed, 20 Mar 2019 14:18:40 +0000 http://yekvucut.com/?p=22360 Yeni Zelanda’da cuma namazı kılan Müslümanlara yönelik terör saldırısı Batı dünyasında yaşayan Müslüman liderler tarafından imzalanan bir mektup ile protesto...

Batı dünyasındaki Müslüman liderlerden Yeni Zelanda’daki terör saldırısına ortak tepki yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Yeni Zelanda’da cuma namazı kılan Müslümanlara yönelik terör saldırısı Batı dünyasında yaşayan Müslüman liderler tarafından imzalanan bir mektup ile protesto edildi.

Bir mektup kaleme alan ve aralarında akademisyenlerden Müslüman toplum liderlerine kadar çok sayıda ismin yer aldığı mektubun tercümesini yayınlıyoruz.

Mektubun orijinal hali ve imzacıları The Guardian‘da yayınlandı.

Mektup: Müslüman liderler Christchurch saldırısını kınıyor ve yetkililere İslam karşıtlığı ile mücadele çabalarını artırma çağrısında bulunuyor.

Kadınlar ve çocuklar dâhil, 50 barışçıl Müslümanın geçen hafta cuma günü Christchurch, Yeni Zelanda’da soğukkanlı bir şekilde katledilmesi bizleri dehşete düşürdü. Masum ve savunmasız şekilde ibadet eden bu insanların vahşi ve acımasızca öldürülmesi bizi derinden sarstı. Şimdi düşünce ve dualarımız hâlâ hastanede tedavi gören yaralılarla birlikte. En derin ve kalpten başsağlığı dileklerimiz de sevdiklerini kaybeden ailelerle birlikte. Yakınlarını kaybedenlerin ıstırabı, katledilenlerin şimdi Allah’ın izni ile cennette olduğunun bilinci ile bir ölçüde hafiflesin diye dua ediyoruz.

Son zamanlarda ırkçı ve din düşmanı düşüncelerin küresel seviyede yükselişe geçtiğini gördük. Pittsburgh’daki Hayat Ağacı Sinagogu’nda; Charleston, Güney Carolina’daki kilise saldırısında ve Finsbury Park, Londra’da Müslümanların cami çıkısında araba ile ezilmesinde olduğu gibi korkunç terör saldırılarına tanıklık ettik. Bu olayların her birinde failler kendilerini aşırı sağcı ve milliyetçi olarak tanımladılar ve de etnik ve dînî azınlıklara karşı nefret söylemlerinde bulundular. Bu gibi görüşler kendilerine aşırı sağın popülist söylemlerinde doğal bir sığınak buldu. Eğer bu gibi iğrenç görüşler medyada ve ana akım siyasi söylem ve kurumlarda at koşturmaya devam ederse her türden azınlık cemiyeti dünyanın dört bir yanında artan zulüm tehditlerine mâruz kalmaya devam edecek.

Christchurch’teki masum Müslümanlara karşı düzenlenen terör saldırısı hesaplıydı ve olağanüstü şekilde iyi planlanmıştı. Fail Brenton Tarrant canavarca manifestosunda Müslüman ve göçmenlere nefretini kusmuş, onları “işgalciler” ve “yabancı pislikler” olarak adlandırmıştı. Tarrant’ın yüzlerce radikal sempatizanı onu canlı olarak yayınladığı saldırısında izledi ve katliama tezahürat yaptı. Bu katliam İslam ve Müslüman nefretinden mülhemdi. Bu bağnazlık ise birtakım duyarsız akademisyenler, vurdumduymaz politikacılar ve vahşi ezberlerini objektiflik kisvesi altında gizleyerek İslam’ı ve Müslümanları şeytanlaştıranları mütemadiyen yayınlarına çıkaran medya kuruluşları tarafından körüklendi.

Müslümanlara yapılan katliam sadece Tarrant’ın silahından ateşlenen kurşunlarla başlamadı. Esasen on yıllardır yapım aşamasındaydı: İslamofobik medya haberlerinden aldığı ilhamla, basında çıkan yüzlerce ve hâttâ binlerce sütunluk nefretle, Müslümanlardan nefret eden politikacılarla ve başıboş sosyal medya bağnazlığıyla. Müslümanlara sürekli olarak şüpheli kitle; toplumumuza tehdit arz eden, barbarca düşüncelere sahip yabancılar damgası vuruldu. Şimdi toplumumuzun pek çok köşesine ekilen sistematik ve kurumsal İslamofobi’nin korkunç neticesini biçiyoruz. Çok uzun süredir daha da kötüleşmesine müsaade edilen bu ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ölümcül sonuçlar doğurmuştur ve günümüz medenî toplumunun en büyük sorunlarından birini teşkil etmektedir.

Bir inancı olan veya olmayan bütün insanlar bir araya gelerek şunu söylemelidir: Bir topluluğa yapılan saldırı hepimize yapılmış bir saldırıdır. İnsanlık namına kardeş olan bizler, bu teröristlerin birbirimize duyduğumuz sevgi ve saygıyı zayıflatmasına asla izin vermemeliyiz. Bu anlamsız şiddet döngüsü sona ermek zorunda. Dünyanın dört bir yanındaki mûteber hükûmetlere; aşırı sağcı grupların ve beyaz üstünlükçülerin tehlike arz eden tehditlerinin farkına varma ve vatandaşlarını korumak ve eğitmek için önceden tedbir alma çağrısında bulunuyoruz. Biz ilhamımızı Kur’an’dan almaya devam edeceğiz. Beşinci sûrenin (Mâide)otuz ikinci ayetinde denildiği gibi: “Bir insanın hayatını kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir.”

Son olarak, Müslümanlar ve özellikle Christchurch Müslümanları için dünyanın her köşesinden gösterilen yoğun destek için teşekkür ediyoruz.

 

Batı dünyasındaki Müslüman liderlerden Yeni Zelanda’daki terör saldırısına ortak tepki yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>