“Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur.” 56 yıl sonra, 15 Temmuz 2016’da kendisine silah doğrultulan TRT spikerinin okuduğu ‘Yurtta Sulh Konseyi’ bildirisindeki; “Devletin yönetimi teşkil edilen yurtta sulh konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta sulh konseyi BM-NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.” cümlelerine ne kadar da benziyor?
Aslında 1960 darbesinin üzerinden 57 yıl geçmesine hatırlatılmaya hiç ihtiyacı yok.
Halkın Ma’şeri vicdanının asla unutmadığı bir tarih çünkü 27 Mayıs 1960. Halkın özgür iradesiyle seçtiği Adnan Menderes’e ve Demokrat Parti iktidarına darbe yapanlara karşı koyamayan halkımız, bunun acısını hiç unutmadı. Onun için Adnan Mendres’in mirasçısı olarak gördüğü siyasetçilere verdi hep iktidarı.
15 Temmuz gecesi darbeye karşı koymak için sokağa çıkan yaşı kemâle ermişlerin ağzından dökülen; “Menderes’e sahip çıkamadık ama bu sefer aynı hatayı yapmayacağız, Erdoğan’a sahip çıkacağız” sözünü duyanlar bu gerçeği bildikleri için şaşırmamıştı.
27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar bildiride, “Kabineye mensup şahsiyetlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sığınmalarını rica ederiz. Şahsi emniyetleri kanunun teminatı altındadır.” Yazmıştı. Oysa darbe sonrası, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan başta tüm bakanlar, Demokrat Partili milletvekilleri tutuklanmış Yassıada’da yargılanmıştı.
Uçak dolusu yalanlar
27 Mayıs günü Eskişehir Sakarya gazetesi yazı işleri müdürü olan Yılmaz Büyükerşen’in bastığı bildiride Celal Bayar ve Adnan Menderes’in 12 uçak dolusu altın ve mücevheratla yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalandığı yazıyordu. 1954 ve 1958 krizleriyle beli bükülen Türkiye’de 1954 krizinin sebeplerinden birinin ülkedeki 80 traktörün tamir edilememesi nedeniyle tarımda sektöründeki gerilmenin olduğunu düşündüğümüzde 12 uçak dolusu altının halkta yaratacağı öfkeyi anlamak kolay olacaktır.
15 Temmuz darbesinin henüz başında Yılmaz Büyükerşen’in bastığı ilanının görevini Amerikan NBC televizyonu ve darbeyi yapan FETÖ’cüler üstlenecekti. Yalana göre “Erdoğan, İstanbul’a inmeyi reddetmiş Almanya’dan sığınma talep etmişti.” Bu yalan 27 Mayıs darbesindeki gibi uzun sürmedi.
Yassıada yargılamaları
Darbeyi gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi darbeden 15 gün sonra Yüksek Adalet Divanını kurmuştu. Bu divanda görülen yargılama konularından bir örnek: Celal Bayar’ın Kurtuluş Savaşı’ndan kaçma davası. Ya da darbeden bir ay önce Menderes hükûmetinin kıyma makinasına atılması.
Yargılamalar sonucunda, Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a oy birliğiyle idam kararı verdi.
Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM Başkanvekilleri Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakanlardan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı.
Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı’nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92’si 6 ile 20 yıl arasında ağır hapis, 94’ü de 5 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Sanıkların bazıları kısa süreli hapis cezaları alırken, bazı sanıklar ise beraat etti. Son Adnan Menderes Hükûmetinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olduğu için yargılandığı Yassıada’da kalp krizinden ölen Lütfü Kırdar’ın dosyası düşmüştü.
ABD ve İngiltere’nin “çabası” fayda etmedi
ABD Başkanı ve İngiltere Kraliçesi’nin ricaları Fatin Rüşdü Zorlu, Hasan Polatkan ve Adnan Menderes’in idamlarına engel olmamıştı. Darbe sonrası “NATO ve CENTO’ya bağlı olduğunu” ısrarla vurgulayan darbeciler bu mektupları Celal Bayar ve oy çokluğuyla alınan idamlar için kullanmış fakat Zorlu, Polatkan ve Menderes için geri adım atmamıştı.
Kimseye kırgın değilim
14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada davaları, 15 Eylül 1961’de karara bağlanmştı. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül sabahı, Adnan Menderes’se 17 Eylül sabahı idam edildi.
Adnan Menderes’in idama edilmeden önceki son sözü sorulduğunda, “Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.” demişti. Ve sanki az sonra idam edilmeyecekmiş gibi söylediği “kimseye kırgın değilim.” sözü.
27 Mayıs’tan geriye darbeye önce çanak sonra alkış tutan kesimler, kutlanan Hürriyet Bayramı zilleti, idam edilirken bile kimseye kırgın olmayan Başvekil ve iki arkadaşı kaldı. Rahmet olsun.