Scroll Top

BAE’nin ‘hoşgörü’ politikasının arkasında ne var?

zayed-bae

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) uzun süredir “toleranslı ülke” imajı çizmeye çalışıyor. Bu kapsamda “Dünya Hoşgörü Zirvesi” düzenledi, hoşgörü konulu uluslararası konferanslara ev sahipliği yaptı, hatta Papa’nın katılımıyla “dinler arası diyalog” toplantısı dahi düzenledi. Peki, BAE “toleranslı ülke” olma konusunda samimi mi, yoksa bütün bunlar siyasi makyajdan mı ibaret?

BAE son dönemde müdahale ettiği bölge ülkelerini kaosa sürüklemesiyle gündeme geliyor. Özellikle Yemen ve Libya’ya açıktan müdahale eden BAE; bu ülkelerde pek çok sivilin yaşamını yitirmesine sebep oldu. BAE’nin Türkiye, Tunus ve Katar’a yönelik deşifre olan planlarıysa başarısızlıkla sonuçlandı.

Öte yandan BAE yalnızca yurt dışında değil, kendi ülkesinde de baskıcı siyaseti nedeniyle eleştirilerin hedefinde. BAE’de demokratik seçimlerin önünü açacak siyasi reform ve daha geniş ifade özgürlüğü talep eden insanlar hapishanelere atılıyor. Bazı raporlar, cezalarını tamamlasalar da kimi zaman mahkumların serbest bırakılmadığını ortaya koyuyor.

Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu Direktörü Michael Page şunları söylüyor:

“BAE emirlerinin toleranslı ve insan haklarına saygı duyan bir ülke olduklarını göstermek için ciddi çabaları ve yatırımları söz konusu. Hatta 2019’u ‘Tolerans Yılı’ ilan ettiler. Ancak ülkedeki insan hakları durumu son derece ürkütücü bir durumda.”

Ayrıca BAE, hapishanelerde kaç siyasi tutuklu yer aldığına dair bilgi vermiyor. Bilinen gerçekse, BAE yönetimine muhalif birçok ismin uzun yıllar hapis cezası aldığı veya baskılar dolayısıyla ülkelerini terk etmek zorunda kaldığı.

BAE yönetimi özellikle Arap Baharı’ndan sonra reform talebinde bulunan gruplara yönelik baskıcı bir politika yürüttü. Nitekim 2013’te “demokratik reform” bildirisini imzalayan 94 kişi hakkında dava açıldı.

Öğrenci, akademisyen, gazeteci ve öğretmenlerden oluşan 94 aktivist 27 Ocak 2013’te “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçlamasıyla yargılandı. Aktivistlerden 69’u suçlu bulunarak 7 ila 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Uluslararası ödüllü insan hakları savunucusu Ahmed Mansur da BAE yönetiminin hedefi oldu. Mansur Mart 2017’de “ulusal birliğe zarar verecek bilgileri sosyal medyada paylaştığı” suçlamasıyla gözaltına alındı. Üstelik Mansur yakalandıktan sonra yaklaşık 1 yıl boyunca nerede tutulduğuna dair bilgi paylaşılmadı ve 27 Mayıs 2018’de 10 yıl hapis cezasına çarptırıldığı açıklandı.

Yine BAE ve Mısır yetkililerini barışçıl bir şekilde eleştiren ülkenin önde gelen akademisyenlerinden Nasır bin Gays, Ağustos 2015’te zorla alıkonuldu ve ardından Mansur gibi nerede tutulduğu tespit edilemedi. Bin Gays, mahkemeye ancak 2 yıl sonra, Mart 2017’de çıkarıldı ve hakkındaki suçlamalar nedeniyle 10 hapis cezasına çarptırıldı.

Abu Dabi’den yaklaşık 120 kilometre mesafedeki Er-Razin Hapishanesi’nde genellikle düşünce suçlularının tutuluyor. Maksimum güvenlikli bu hapishane, “BAE’nin Guantanamosu” olarak anılıyor.

Yaz aylarında rekor seviyede sıcaklıkların kaydedildiği çölün ortasındaki hapishanede tanık ifadelerine göre gardiyanlar, çoğunlukla yabancı uyruklu ve Nepal gibi Arapça konuşmayan ülkelerden seçiliyor.

Son olarak, hapishanedeki hükümlülerin ağır işkence gördükleri ve toplu olarak cuma namazı kılmalarına dahi izin verilmediği öne sürülüyor.

Benzer gönderiler