Scroll Top

Sanatsever olmanın altın kuralı heykel yapmak mı?

son 20 yılda kültür sanat alanında yapılanlar

Son günlerin popüler provokasyon malzemeleri arasında maalesef sanat ve sanatçılar da yer alıyor. Özellikle sanatçılar aracılığıyla yürütülen algı çalışmalarının temelindeyse aslında yıllardır süren “iktidarın sanat düşmanı olduğu” iddiası bulunuyor. Sanata önem vermek; gerekli gereksiz her yer ve zamanda heykel açılışları yapmak, çocukları korkutacak absürtlükte heykeller inşa etmek ise yıllardır yapılan işlerin sanat düşmanlığı olarak kabul edilmesi de normalleşiyor. Türkiye’de son 20 yılda yapılanlar; sanatseverliğin, neredeyse 20 yıl önceki sıkıntılı günlere dönmüş belediyelerin tek icraatının heykel açmak olmasına indirgenemeyeceğini gösteriyor. Sanat eseri, bir kültürün özelliğini yüz yıllarca taşır. Bir diğer değişle kültür, sanattan beslenir. Türkiye’nin de son 20 yıldır kültürüne sahip çıkmak, sanata ve sanatçıya destek olmak için attığı adımlar gerçeği kanıtlar nitelikte.

Verilere göre Türkiye’nin kültür sektörüne ayırdığı yatırım bütçesi, 2002’de 84 milyon TL iken bu yıl 1 milyar 841 milyon TL’ye çıktı. Kültürün yatırım bütçesi içindeki payı ise yüzde 87’nin üzerinde. Mesele kültürü korumak olduğunda geçmişteki eserlere verilen değer büyük bir etken oluyor. Yapılan restorasyon çalışmalarıyla kaybolan bir tarih adeta yeniden doğdu, 20 yılda 2 bin 83 eser restore edildi. Daha eski tarihe ulaşmak için de 409 arkeolojik kazı ve araştırma yapıldı. Türkiye hiçbir zaman kendi sınırları içinde kalmadı, UNESCO dünya mirası listesine 20 yılda 10 eser daha eklendi. 9 bin 31 eser yurt dışından geri getirilirken müzelerin sayısı da 2 katına çıktı. Ayrıca 80 yeni Kültür Merkezi hizmete açıldı.

Tepki gösterenleri mahcup edecek yapılar

Geçtiğimiz yıl Atatürk Kültür Merkezinin yıkılıp tekrar inşa edilmesi söz konusu olduğunda da yersiz önyargılar kendini açık etmiş, algı oluşturmak isteyenler de boş durmamıştı. Kimisi “kimse burayı yıkamaz, sanatı öldürmek istiyorlar” dedi, kimisi de “yerine camii yapılacak” dedi.  Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılıp yeniden yapılmasını engellemek, Gezi kalkışmasının en büyük motivasyonlarından biri olmuştu.  Ortaya çıkan eser ise bu yorumlara gerekli cevabı verdi. İstanbul Taksim’de tekrar inşa edilen Yeni Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Cumhuriyetin ilanının 98. yıl dönümünde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle yeniden hizmete açıldı. 5 bloktan oluşan Yeni AKM’de 2 katlı dev bir kütüphane, çocuk sanat merkezi, sinema ve sergi salonu, müzik platformu, kafeler, tasarım dükkanı ve restoranlar bulunuyor. Benzer şekilde “Yapmayacaklar, burada sadece oyalıyorlar” gibi tepkilerin geldiği Harbiye’de bulunan İstanbul Kongre Merkezi de 7 katı yeraltı, 5 katı yer üstünde inşa edilerek Türkiye’nin en büyük kongre ve kültür merkezi oldu.

Bir toplumun değerlerini, dilini, kültürünü, tarihini yıllar boyu aktaran en kalıcı eser kitaplardır. Bugün de kütüphaneler özellikle öğrenci ve araştırmacıların en büyük ihtiyaçlarından. Türkiye’nin en büyük kütüphanesi de son 20 yılda inşa edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde kurulan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesinde, 140 farklı dilde, 4 milyon 100 bin basılı kaynak ve 200 milyonun üzerinde erişilebilir e-Kaynak yer alıyor. 5 bin kişiye 7 gün 24 saat hizmet veren kütüphane, 2 yılda 1 milyondan fazla kişi tarafından ziyaret edildi. Buranın yanı sıra yeni açılan 229 halk kütüphanesiyle Halk Kütüphanesi üye sayısı da 4 milyon 900 bini buldu.

Sanatçı hiçbir zaman yalnız değil

Tartışmaların bir diğer konusu da sanatçılara verilen veya verilmediği iddia edilen destekti. Bu desteğin en güzel örneği, devletin zorlu salgın döneminde dahi sanatçıları yalnız bırakmamasıydı. Pandemide 40 bin müzisyen ve sektör emekçisine 280 milyon TL kaynak ayrıldı. Sancılı bir dönem yaşayan tiyatro sektörüne de 25 milyon lira turne desteği verildi. Böylece son 3 yılda özel tiyatrolara sağlanan toplam destek 81 milyon TL oldu.

Kültürel tarihine ve sanatçısına sahip çıkan Türkiye; tarihi eserden müzeye, kütüphaneden kültür merkezine, tiyatrodan sinemaya sayısal verilerle de verdiği değeri kanıtlıyor. Türkiye’nin kültür sanat alanında kalkındığı reddedilemez bir gerçek ve 20 yılda atılan adımlar 20 sayfada anlatılacak kadar uzun belki. Ama hala atmamız gereken bir adım var: ön yargıları bir kenara bırakıp gerçekleri görmek.

Benzer gönderiler