Scroll Top

Selim Sazak, Foreign Policy’deki makalesini yalanlarla doldurdu

caec6a80-206a-4c44-b9da-e69ad52d097d

6 Ağustos 2018 tarihinde  dergisinde, Selim Sazak imzalı ve “Türkiye’de muhalefet önce Erdoğan’a kaybetti, sonra da aklını kaybetti” (Turkey’s Opposition Lost to Erdogan, Then It Lost Its Mind) başlıklı bir makale yayınlandı.

24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de muhalefetin durumunu ele alan makale hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hem de 24 Haziran seçimleri döneminde muhalefetin bazı adaylarına uygulanan sözde baskı iddiaları hususunda maddi hatalar içeriyor.

İddia: ‘Yeni sistemde parlamento formaliteye indirgendi’

Makalede 16 Nisan 2017’de Anayasa Referandumu ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile parlamentonun formaliteye indirgendiği iddia edildi. Bu iddia dış basında Türkiye’nin başkanlık sistemiyle ilgili en sık dillendirilen yalanlardan birisi.

Gerçekte ise söz konusu durum Türkiye’de parlamenter sistem döneminde yaşanmaktaydı. Eski sistemde Bakanlar Kurulu’nun kanun tasarısı hazırlama ve bunları Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderme ve kendi hazırladığı kanun tekliflerini meclis eliyle yasalaştırma imkânı bulunmaktaydı. Aslen, meclisten çıkan yasaların %99’u da Bakanlar Kurulu’nun bu şekilde meclise gönderdiği kanun tekliflerinden oluşmaktaydı. Fakat Başkanlık Sistemi ile yürütmenin meclise kanun teklifi gönderme yetkisi kaldırıldı. Kanun çıkarma da yalnızca yasama yetkili kılınarak kuvvetler ayrılığı sağlamlaştırılmış oldu. Yürütmenin meclise göndereceği tek kanun teklifi yıllık bütçe teklifi olacak ki bu da bütçe kanunlarının doğasına uygun olarak her demokraside bu şekildedir.

Bunun yanında, parlamenter sistemde Bakanlar Kurulu’nun meclisin yerine geçip Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi vardı. Fakat yeni sistemde cumhurbaşkanının çıkardığı kararnameler kanun hükmünde olmayacak ve normlar hiyerarşisinde kanunların altında bir konumda olacak. Ancak olağanüstü hal (OHAL) döneminde çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanun hükmünde olabilecek ve bu kararnamelerin 90 gün içerisinde meclis tarafından onaylanması şart olacak. Bu süre içerisinde onaylanmayan kararnameler ise otomatik olarak iptal edilmiş sayılacak. Parlamenter sistemde ise böyle bir kural yoktu, yani yürütme organının çıkardığı kanun hükmünde kararnameler meclis tarafından onaylanmasa bile yürürlükte kalıyordu. Pratikte ise çıkarılan hiçbir kanun hükmünde kararname meclis onayına sunulmuyordu.

İddia: ‘Abdullah Gül Genelkurmay Başkanı’nın kendisini ziyareti sebebiyle yarıştan çekildi’

Makaledeki ikinci yanlış iddia ise 24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olmayı planlayan Abdullah Gül’ün “Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ziyareti yüzünden” yarıştan çekildiği iması. Makale bu iddiasını “(Abdullah Gül’ün) korkutularak yarış dışına itildiği izleniminden kaçmak güç” (it is difficult to escape the impression that he was hectored out of the race) ifadesiyle dile getiriyor.

Fakat Abdullah Gül’ün kendisi, adaylığı için “geniş mutabakat” sağlanamaması sebebiyle aday olma fikrinden vazgeçtiğini açıkladı. Gerçekten de ‘çatı adayı’ olmayı planladığı Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki (CHP) önde gelen pek çok siyasetçi Abdullah Gül’ün olası adaylığına itiraz etti, hatta Muharrem İnce eğer Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan arasında geçen bir seçim olacaksa, Erdoğan’a oy vereceğini söyledi.

Muharrem İnce bu açıklamasıyla Abdullah Gül’ün adaylığını engelleyenlerin başında geliyor.

 

Olası ittifakın öteki bileşeni olması planlanan Meral Akşener de “Abdullah Gül için geri çekil derlerse çekilmeyeceğini” ilan etti.  Uzmanlar bu koşullar altında Gül’ün aday olsa bile ikinci tura kalma şansının olmayacağını belirtmişti.

İddia: ‘Ak Partili belediye başkanları Akşener’in mitinglerini, girişe kamyon çekerek sabote etti’

Makaledeki başka bir yanıltıcı iddia ise Meral Akşener’in mitinglerinin seçim döneminde Ak Parti tarafından engellendiği iddiası. Bu iddiayı desteklemek için öne sürülen olay ise Akşener’in Gaziantep mitinginde, miting alanına çıkan yolların önüne belediye kamyonu çekilmesi. Meral Akşener de o dönem bu uygulamanın mitinglerini sabote etmek için yapıldığını iddia etmişti, fakat Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin, özellikle DAEŞ gibi terör örgütlerinin kalabalığın üzerine araç sürme yöntemini kullanarak terör saldırıları düzenlediği, bu tedbirin söz konusu tehlikeyi bertaraf etmek için alınan rutin bir uygulama olduğunu belirtmişti. Belediye Başkanı Şahin, Akşener’in mitinginden önce şehri ziyaret edip vatandaşlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitinginde de aynı tedbirin alındığını fotoğraflarıyla ortaya koymuştu.

İddia: ‘Selahattin Demirtaş düzmece terör suçlamalarıyla içerde’

Makalede Selahattin Demirtaş’a yöneltilen teröre destek suçlamalarının ise “düzmece” olduğu iddia edildi. Fakat Selahattin Demirtaş, terör örgütü PKK’ya desteğini pek çok kez ifade etmiş bir isim: Abdullah Öcalan’ın heykelini dikmek isteğini belirtmesinden, PKK’yı terör örgütü olarak görmediği, Kandil’i “bir barış merkezi” olarak görmesi ve Murat Karayılan gibi PKK Liderleriyle Kandil Dağlarında gülümseyerek çektirdiği fotoğraflar Demirtaş’ın PKK’ya açık desteğinin örneklerinden bazıları. Bunun yanında 6-7 Ekim 2014’te Selahattin Demirtaş’ın çağrısı ile sokağa çıkan PKK’nın şehir yapılanması üyelerinin başlattığı şiddet olayları sonucu, 16 yaşındaki Yasin Börü dâhil, 50’nin üzerinde Kürt vatandaşın ölümüne sebep olmak da Demirtaş’a yöneltilen en büyük suçlamalardan

Benzer gönderiler