Scroll Top

Zia Weise’nin yanlış bilgilerle dolu makalesi FETÖ’yü aklıyor

politico-782x436

2014 yılından bu yana Türkiye’de ikâmet eden serbest gazeteci Zia Weise, Türkiye’yle ilgili yazdığı makalesindeki “hatalarıyla” dikkat çekti. 15 Temmuz’dan FETÖ soruşturmalarına, PKK ile mücadeleden, Türk toplumundaki FETÖ algısına kadar birçok konuda yanlış bilgilere yer verilen makaledeki maddi hatalara Fact Checking Turkey sitesi tarafından cevap verildi.

Factcheckingturkey.com’da yayınlanan yazının tercümesi: 

Zia Weise 25 Kasım 2017 tarihinde politico.com isimli websitesinde Amerikalı general Michael Flynn ve Türkiye’deki darbe sonrası süreç hakkında bir makale yayımladı. Ancak makale önemli maddi hataları içermekte ve belli yerlerde gerekli bağlamı da ihmal etmektedir.

İlk olarak, makale Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin darbe girişiminin ardından Türk hükümeti tarafından “sadece belli bir mobil uygulama, belli bir serideki bir dolar ve hatta belli bir hastanede doğmuş kız çocuğu sahibi olduğu sebebiyle” göz altına alındığını iddia ediyor.

Ancak bir kişinin FETÖ üyesi olup olmadığını belirlemede kullanılan bir dizi kriter bulunmaktadır. Bunlar “Bank Asya’da hesabı olmak, şifrelenmiş iletişim araçları kullanmak, FETÖ üyelerine para transferi yapmak, örgütün gazete ve dergilerine abone olmak vb” olarak sıralanabilir. Yine de şifrelenmiş iletişim uygulaması olan ByLock haricinde yukarıdaki kriterlerden hiçbiri tek başına göz altına alınmak için yeterli değildir ve sadece tek bir tanesi herhangi bir kimseye karşı kanıt olarak kullanılmamaktadır. Belli sayıda kriterin bir arada görünmesi gerekmektedir. FETÖ tutuklamalarında kullanılan kriterleri şuradan okuyabilirsiniz.

Yazarın sadece bir uygulama diye bahsettiği ByLock FETÖ üyelerinin hükümet gözetiminden kaçınmak için kullandığı şifrelenmiş bir sohbet uygulamasıdır. Öncelikle bu uygulama birinin indirmesi durumunda dahi özel kodlar olmadan kullanılamamaktadır. Reuters’ın iletişime geçtiği ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nden kriptolog Matthew Green uygulamanın kodunu inceledi. ByLock ağının kullanıcıların kimliğini belirsiz kılmak maksadıyla her cihaz için ayrı bir özel güvenlik anahtarı oluşturduğunu söyledi. Bylock’un nasıl çalıştığı ile ilgili daha fazla bilgi için buraya tıklayınız.

Yargıtay kararına göre tek başına FETÖ’ye mensubiyetin delili olarak kabul edilebilecek Bylock dışında, yukarıdaki kriterlerin hiçbiri FETÖ’nün bir üyesi olduğu suçlamasıyla birini tutuklamak için yeterli değildir.

Bütün yargı süreci hukuki sınırlar dahilinde devam etmektedir. Mesela, darbe gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenlemeye çalışan eski 47 darbeci askerin davasında dahi yargı süreci takip edilmiştir.

İkinci olarak, yazar “Türk insanının yüzde 90’ı darbenin Fetullah Gülen ve takipçileri ile ilgili olduğunu düşünüyor.” diyen Türk gazeteci Hilal Kaplan’ı alıntılayıp bu tahmini destekleyecek bir anketin olmadığını ileri sürüyor. Ancak Gezici araştırma firmasına göre, Türk halkının yüzde 94.2’si Fetullah Gülen’in 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin arkasında olduğuna inanıyor ve 97.72’si Fetullah Gülen ve ona bağlı kişileri bir terör örgütü olarak görüyor. Başka bir araştırma şirketi olan ORC’nin bulgularına göre ise Türkiye kamuoyunun yüzde 97.2’si Gülen bağlantılı darbeci ve diğer unsurlara karşı yürütülen operasyonları destekliyor.

Yazar ayrıca, Gülen’in takipçilerinin darbeyle ilişkili olduklarını kabul etse de Fetullah Gülen’in dahline dair herhangi bir kanıtın sunulmadığını iddia ediyor. Halbuki, ABD İç Güvenlik Bakanlığı tarafından 8 Eylül 2017 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderilen yeni bir doküman darbenin önemli ismi Kemal Batmaz’ın darbeden altı ay önce Fetullah Gülen’in Pennsilvanya’daki konutunda kaldığını gösteriyor.

Batmaz, darbeci askerlerin komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü’nde darbe gecesi güvenlik kameralarına yakalanmıştı. Aynı şekilde, farklı video ve fotoğraflar 15 Temmuz gecesi darbe karargahında Batmaz ile olan darbenin diğer bir önemli ismi Adil Öksüz’ün de Fetullah Gülen ile beraber olduğunu gösteriyor.
Yazısında darbe sonrası sürece atıfta bulunan yazar “Kürt milletvekilleri ve muhalif gazeteciler de dahil olmak üzere tüm kesimlerden muhalifler”in hedef alındığını iddia ediyor. Bu noktada bu tutuklamaların sebebi belirtilmiyor ve genel anlamda muhaliflere yönelik bir hareket olarak sunuluyor. Oysa bazı HDP milletvekillerinin terör örgütü PKK’ya verdikleri destek açıkça bilinmektedir. Terörle mücadele kapsamında haklarında dava açılmıştır. PKK terör örgütü sadece Türkiye tarafından değil; ABD, AB ve Nato tarafından da terör örgütü olarak tanımlanmaktadır. HDP milletvekillerinin PKK’ya verdikleri desteği buradan okuyabilirsiniz.

Benzer şekilde, terörizmle suçlanan gazetecilerin çoğu hükümeti eleştirdiği için değil; farklı terör gruplarının propagandalarını yaydıkları için haklarında dava açıldı. Örneğin, Özgür Gündem PKK ile yakın ve aşikar bir ilişki sürdürdüğü için kapatıldı. Beze Hozat, Duran Kalkan ve Mustafa Karasu gibi PKK’nın sözde komutanları burada köşe yazıları kalem aldılar. Kalkan ve Karasu sırasıyla “Adil Bayram” ve “Hüseyin Ali” müstear isimleriyle yazılar yazdılar. FETÖ’cü gazetecilerle ilgili de benzer bir durum söz konusudur.

 

Benzer gönderiler