Scroll Top

Esed zindanlarında işkence gören kadınlar: “Ölüm bizim için daha insaflıydı”

thumbs_b_c_6cf83da7dba3c80f8ba87adbac5c6d56

Suriye’de kadınlar, 7 yıldır süren iç savaşın en büyük mağdurları arasında yer alıyor. Esed rejiminin hapishanelerinden kurtulan kadınlar, tecavüz dahil her türlü işkence yönteminin kullanıldığını anlattı.

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) verileri, rejim güçlerinin, gözaltı merkezlerindeki en az 864 kadına ve 18 yaş altındaki en az 432 kız çocuğuna yönelik 7699 tecavüz vakasına karıştığını gösteriyor.

Tutuklamaların çoğunun kayıt altına alınmaması, tecavüz mağdurlarının susmak zorunda bırakılması mağdur kadın sayısının gerçek rakamların altında kalmasına neden oluyor.

Suriye’de 7 yıldır süren iç savaş süresince Beşşar Esed rejiminin cezaevlerinde yasa dışı olarak tutulan, işkence gören ve tecavüze uğrayan kadınlar, serbest kalmalarının ardından yerleştikleri güvenli bir bölgede yaşadıklarını AA’ya anlattı.

Halep’te bir güzellik salonu işleten Lazkiyeli M.F, “İşkence odaları koğuşun yanındaydı. İnsanlara nasıl işkence yaptıklarını görüyorduk. Hatta bir defasında bir kadın kocası ve kardeşiyle hapse girmişti. Kadını, eşi ve kardeşinin önünde soydular, odaya alıp tecavüz ettiler. 17 yaşında bir kıza bile tecavüz ettiler. Rejimin yaptıklarını kimse yapmadı. Bir kadın hamile kalmıştı, kadını döverek karnındaki çocuğu düşürdüler. Bizi sürekli İran’a savaş esiri olarak vereceklerini söylüyorlardı. Gece 12’de akli dengesi bozuk olan birini getirip bizi korkutmak için koğuşumuzun önünde tecavüz ettiler.” diye konuştu.

Esed hapishanelerinde işkence gören Suriyeli kadınlardan 32 yaşındaki Lona Ağa ise 2013 yılında kucağındaki bebeğinin elinden alınarak göz altına alındığını söyledi. Lona sözlerine, “Askeri Güvenlik daha berbattı. İşkence daha ağırdı. Elektrikle işkence ediyorlardı. Allah’tan yardım ve sabır diledim. Bundan daha fazlasını kaldıramam dedim. Orada ceset gibi insanlar vardı. Her türlü işkenceyi görüyorlardı. Elektrik kablolarıyla dövüyorlar, sonra elektrik veriyorlardı. Bir çoğu dayanamadı ve öldü. Bize böcek gibi muamele ediyorlardı. Ölene hiç önem vermiyorlar ‘hadi battaniyeye sarın’ diyorlardı.” şeklinde devam etti.

Bir ay sonra nereye gönderildiğini bilmeden bir otobüse bindirildiğini ve otobüste ülkenin her yerinden 14 yaşından 70 yaşına kadar insanlar olduğunu söyleyen Ağa, şunları söyledi: “Günahları neydi ki? Astım hastası 16 yaşında bir genç vardı. Astımı iyice kötüleşmişti, yine de serbest bırakmadılar. ‘Annemi istiyorum’ diyordu. Bu beni etkilemişti, yani hastalığına ve içinde bulunduğu duruma rağmen annesine dönmeyi ümit ediyordu. Sonra Humus’a vardık. Oradan Şam’a gönderdiler. Filistin birimine geldik. O zamana kadar Filistin birimi ne bilmiyordum. Girişteki tabelada “Giriş zorunlu çıkış yasak” yazısını görünce anladım.”

Benzer gönderiler