Scroll Top

“Kızıl Elma” ülküsü İsrail’i panikletti

kızıl-elma

Türkiye’nin “Kızıl Elma” ülküsü, İsrail’i panikletti.

İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki sözde “normalleşme anlaşması” ABD’nin öncülüğünde hayata geçirildi. Filistin’e ihanet siyasetine BAE dışındaki bölge ülkeleri; Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Lübnan gibi ülkeler de arka planda destek oluyor.
Kısaca İsrail, birçok Arap ülkesinin de desteğini arkasına almış durumda. Buna rağmen Türkiye’nin varlığı İsrail’i oldukça tedirgin ediyor. Bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin halkı başta olmak üzere tüm mağdurların yanında olması, siyonist rejimin planlarını tehlikeye sokuyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen yarı resmi nitelikteki Kudüs Halka İlişkiler Merkezinin (Jarusalem Center for Public Affairs) hazırladığı 10 Eylül tarihli rapor buna işaret ediyor. Buna göre raporda “Türklerin hiper hareketliliği”nden duyulan endişeler sıralanıyor.

Türkiye karşıtı birçok dezenformasyon ve manipülasyonun yer aldığı on sayfalık raporda, Türkiye İletişim Başkanlığının Malazgirt Zaferi’nin 949. yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı ‘Kızıl Elma’ klibine de vurgu yapıldı.

“Erdoğan’ın stratejilerini ve kabiliyetini hafife almayın” çağrısının yapıldığı rapora göre “Kızıl Elma” klibinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan Fetih suresinin ilk ayetleriyle Ayasofya üzerinden Batı dünyasına ve Hristiyan alemine meydan okuyor.

Raporda, Türkiye’nin Mekke, Medine ve Kudüs’ü fethetmeye çalıştığı öne sürülürken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ayasofya’nın dirilişi Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir” sözü de dayanak olarak sunuluyor.

İşgal ettikleri Filistin halkına 70 yıldır soykırım uygulayan siyonist rejimin Türkiye’yi yayılmacı politikalar izlemekle suçlaması, hakikatin algı operasyonuna kurban edilmek istenmesinin bir sonucu.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin ortaya koyduğu ilkesel siyaset, “Kızıl Elma” ülküsünün yayılmacılık değil, aksine bir adalet arayışı olduğunu kanıtlıyor.

Bu haberde, Sabah gazetesi yazarı Bercan Tutar’ın köşe yazısından yararlanılmıştır.

Benzer gönderiler