Gara şehitlerine kimler sustu
14 Şubat 2021 tarihinde, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Irak’ın kuzeyindeki Gara Bölgesi’nde 13 vatandaşımızın PKK terör örgütü tarafından şehit edildiğini açıkladı. Akar, “Pençe Kartal-2 Harekat bölgesinde faaliyetlerimiz devam ederken, yoğun çatışmaları müteakip kontrol altına alınan mağarada yapılan aramalarda alıkonulan 13 vatandaşımızın naaşlarına ulaşılmıştır.” dedi. Bakan Hulusi Akar tarafından “son derece özel ve kritik” olarak nitelendirilen harekatın gerçekleştirildiği ve Türkiye sınırından yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Gara Bölgesi, PKK terör örgütü için en az Kandil Dağı kadar önemli ve stratejik bir bölge. Pençe Kartal-2 Harekatı kapsamında 48 teröristin öldürüldüğü ve 2 teröristin sağ olarak ele geçirilerek bölgenin terörden büyük ölçüde temizlendiği açıklandı.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Şubat 2021 tarihinde Rize 7.Olağan İl Kongre’sinde yaptığı konuşmada “Pençe- Kartal-2 Harekatı’nda şehit olan 3 askerimiz ile, teröristler tarafından alçakça katledilen, şehit edilen 13 kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum. Teröristler alçakça katliam yaptı. Kardeşlerimizi kurtaralım istedik. TBMM’de soruşturma önergesi verilecek.” açıklamasında bulundu ve terör örgütlerinin yanında, arkasında yer alanları kınadı. 13 vatandaşımızın şehit olmasının açıklanması kamuoyunu derinden sarsarken muhalefet partilerin liderleri de tepki gösterdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal paylaşım platformu Twitter üzerinden yaptığı yazılı açıklamada “Gara bölgesinde hain terör örgütü tarafından kaçırılan ve alçakça şehit edilen masum vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, aileleri ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun!” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de Twitter’den “PKK terör örgütü tarafından Gara ‘da şehit edilen 13 sivil vatandaşımıza Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum” açıklamasını yaptı. PKK ile ilişkisi bilinen ve PKK’nın politik ayağı olan HDP ise, 13 Türk vatandaşının şehit olduğu saldırıyla ilgili iktidarı suçlayarak “Ne yazık ki, görevlilerinin yaşam ve özgürlüğü için üzerine düşen diplomatik ve insani sorumlulukları üstlenmekten kaçınan iktidar, maksadı ve hedefi belirsiz bir askeri operasyon ile yaşamlarını riske attığı ve sonunda ailelerine naaşlarını teslim ettiği kayıpların sorumluluğunu, bu süreçte daima ailelerin yanında durmuş olan partimize yükleme çabasına girişmektedir. Bunu hiçbir vicdan kabul etmez. İktidar, partimizden hesap sorma değil, kayıpların ailelerine ve topluma hesap verme konumundadır. Aynı şekilde PKK de hayatları kendilerine emanet olan tutsakların nasıl can verdiklerine, bu ölümlerdeki kendi sorumluluklarının ne olduğuna ilişkin olarak Türkiye ve dünya kamuoyunu bilgilendirmelidir” ifadelerini kullandı.
PKK seviciler şehitlerimize sustu
Hangi görüşten olursa olsun böyle acı olaylarda sivil toplum ve meslek örgütleri, kamu kurumu meslek kuruluşları, sendika ve barolar gibi kurumlar vatandaşı bilgilendirirken aynı zamanda ortak bir bilinç ve duyar oluşturmaya çalışmalıdır. Ancak 2018 yılında Afrin Operasyonu’nda askerimizin yanında yer almak yerine “barış yanlısı” adı altında PKK terör örgütünün yanında olarak operasyonu kınayan bazı gruplar bugün şehitlerimiz hakkında tek bir kelime etmedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), konuya ilişkin resmi sitesinden ve Twitter hesabından herhangi bir açıklama yapmadı. Zaten Türk Tabipleri Birliği’nden şehitlerimize ve yakınlarına başsağlığı dileyen bir duyuru yapmasını beklemiyorduk. Konuyla alakalı, bu zamana kadar PKK’nın katlettiği doktorları görmezden gelen TBB’nin Afrin Operasyonu’yla ilgili 24 Ocak 2018 tarihli, “Savaş, bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklamasını hatırlatmak yeterli olacaktır;
“Biz hekimler uyarıyoruz:
Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur.
Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir.
Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz.
Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır.
Savaşa hayır, barış hemen şimdi!”
Bu yersiz açıklamanın üzerine Türk Tabipler Birliği mensupları, kendi meslektaşları tarafından da eleştirilmişti. Kayseri Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, “Diyarbakır’da PKK tarafından şehit edilen Doktor Abdullah Biroğlu’nun ölümü ile ilgili PKK’yı kınayamayan TTB, devletimizin ve milletimizin milli çıkarları için Afrin’e yapılan Zeytin Dalı Harekatına karşı bildiri yayınlıyor. PKK’nın hiçbir eylemini terör olarak nitelendirmeyen, sürekli çatışma gibi yuvarlak cümleler kuran TTB Merkez Konseyi gerçek yüzünü bu açıklamayla bir kez daha gösterdi. TTB Merkez Konseyi bizi temsil etmemektedir. Ülkemizin birlik ve beraberlik içinde olması gereken şu günlerde, birçok ülkeden de destek açıklamaları gelirken Türkiye’de doktorların çatı örgütü olarak kabul edilen TTB’nin açıklamasını kabul etmemiz mümkün değildir. Bu bildiriyi asla kabul etmiyor ve yayınlayanları kınıyoruz.” açıklamalarında bulunmuştu.
Türk Tabipleri Birliği’nin Afrin açıklamasının ardından bazı üyeleri hakkında soruşturma başlatılması üzerine Türkiye Barolar Birliği’nden 30 Ocak 2018 tarihinde “Türk Tabipleri Birliği’nin yanındayız” minvalinde bir açıklama gelmişti. Açıklamada, bildirinin bir düşünce açıklaması olduğu ve fikirleri açıklama özgürlüğüne yargı ile müdahale edilmemesi gerektiği vurgulanmıştı.
Türkiye Barolar Birliği’ni hatırlamışken, Türkiye Barolar Birliği, Gara’da şehit edilen 13 vatandaşımız ile ilgili herhangi bir bildiri yayınlamadı henüz. Üç büyük şehrimiz olan İstanbul, Ankara ve İzmir barolarından Ankara barosu; “Pençe Kartal-2 Harekatı bölgesinde, hain terör örgütü PKK tarafından 13 vatandaşımız şehit edilmiştir. Şehit edilen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve güç dileriz.” duyurusunu yaparken İstanbul ve İzmir barolarından ses çıkmadı.
Türk Tabipleri Birliği’nin “Savaş Karşıtı(!)” açıklamasına destek çıkan bir diğer meslek örgütü ise Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği. 26 Ocak 2018 tarihinde “Türk Tabipleri Yalnız Değildir” başlıklı ve “özgürlük, demokrasi ve barış” temalı bir yazıyla TBB’nin yanında olduğunu ifade eden Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), bugün 13 vatandaşımızın şehit edilmesine sessiz kalarak asıl niyetlerinin barıştan yana olmadığını bir kez daha göstermiştir.
Hak ve hukuk kelimelerinin yanlış ellerde oldukça suiistimal edilebildiği ülkemizde, geçmişte Afrin Operasyonu’na karşı çıkanların bugün şehitlerimizle ilgili hiçbir açıklama yapmaması tesadüf değildir ve unutulmamalıdır. 18 Ocak 2018’de “Afrin’e Sınırötesi Müdahale Felakettir!” başlıklı bir bildiriyle Afrin Operasyonu’na karşı çıkan Hak İnsiyatifi, bugün şehitlerimiz hakkında duyarsız kalan başka bir grup.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve kendisine bağlı bir diğer sendika olan EĞİTİMSEN de şehitlerimiz hakkında sessiz kaldı. KESK ve EĞİTİMSEN, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nın Afrin’de terör örgütü YPG’ye karşı düzenlediği harekatın karşısında yer alarak çeşitli yönlerden TSK’yı ve hükümeti eleştirmişti. KESK Merkez Yönetme Kurulu (MYK) üyeleri “Afrin’e saldırı kaosu derinleştirir” başlıklı bir yazı yayımlayarak; “Afrin’e yönelik bir operasyon yeni acılar, bedeller ve kaos dışında sonuç üretmeyecek, olsa olsa AKP-MHP iktidarına kanla sulanmış birkaç oy getirecektir. Bu çılgınlıktan vazgeçilmelidir.” ifadelerini kullanmıştı. EĞİTİMSEN, Afrin Operasyonları için; kendi meslektaşları olan şehit Necmettin Yılmaz ve Aybüke Yalçın’ı şehit eden PKK’nın karşısında yer almak yerine “Halkları düşmanlaştıran savaşa hayır!” demişti.
Her fırsatta barıştan ve insan haklarından bahsederek gürleyen grupların bugün şehit haberleri karşısındaki sessizlikleri unutulmayacaktır.