Scroll Top

İnsan hayatı ne kadar değersiz olabilir?

abd-siyahi-ırkçılık

Dünya tarihine adını kanlı harflerle yazdıran Amerika’nın yaptığı soykırımlar, uygarlıkların ve kültürlerin yıkımını da beraberinde getirdi. Masum insanlara yapılan zulümlerin ardı arkası kesilmedi. Bugün, ABD’nin türlü şirinliklerle maskelemeye çalıştığı kirli geçmişi, nesiller boyu imza attığı zulüm ve gözyaşını unutturmaya ne yazık ki yetmiyor. Savunuculuğunu üstlendiği “insan hakları ve özgürlük” ise Amerika’nın iki yüzlülüğünü gizleme yöntemlerinden yalnızca birkaçı. Nitekim ABD’nin soykırım karnesi oldukça kabarık. Amerika, 1830 yılında çıkardığı “Kızılderili Tehcir Yasası” ile Kızılderilileri kendi topraklarından çıkardı. Amerikalılar, “Bu vahşi hayvanların (Kızılderililerin) tamamının imha edilmesi gerekiyor” ve “En iyi yerli ölü yerlidir” politikasıyla kıtayı binlerce yıldır üzerinde yaşayan yerli halkın elinden zorla aldı. Bu kapsamda ilk biyolojik silah da Kızılderililer üzerinde uygulandı. Tam 70 milyon Kızılderili’yi kendi topraklarında katlettiler. 16. ve 17. Yüzyılda 15 Milyon Afrikalı köleleştirilerek Amerika kıtasına getirildi. 35 milyondan fazla Afrikalı, işkence ve kötü muamele neticesinde hayatını kaybetti.

Siyahi bebekleri “timsah yemi” olarak kullandılar

Kölelik demişken… ABD’de kolonileşmenin başladığı 1776 yılından itibaren siyahilere uygulanan kölelik sistemi, 1865 yılında yürürlüğe giren yasayla resmi olarak kaldırılmış olsa da siyahiler 20. Yüzyıla kadar köle gibi çalıştırıldı. Üstelik sadece çalıştırılmadılar. Amerikalıların zulmüne, işkencelerine ve insanlık dışı muamelelerine de maruz kaldılar. Florida ve Louisiana gibi güney eyaletleri başta olmak üzere, ülke genelinde siyahi köleler insan statüsünde görülmüyordu. Çoğunlukla ev ve tarlalarda çalıştırılmak üzere satın alınan ve taşınır mal statüsünde görülen siyahiler, iki yüzyılı aşkın bir süre boyunca insanlık dışı muamelelere maruz kaldı. 19. ve 20. Yüzyıllar arasında Florida’da, timsahlar deri sektöründe kullanılmak için avlanılıyordu. Timsah avlamak için ise “bedava ve kaliteli” olduğu düşünülen “siyahi bebekler” kullanılıyordu. Siyahi kölelerin bebekleri zorla ellerinden alınıyordu. Köle sahipleri, bebeklerin masrafından kurtulmak için cüzi miktarlar karşılığında timsah avcılarına satıyordu ve bebeklerden toplamda hatırı sayılır paralar kazanıyorlardı. Timsahların kan kokusuna geldiğini fark eden avcılar, kimi zaman öldürdükten sonra derisini yüzdükleri bebekleri, bataklık kıyısında bulunan noktalara bağlayarak avlanıyordu. Kimi zamanlardaysa canlı kullanılan bebekler, aynı şekilde bataklık kıyısına bağlanarak ölüme terk ediliyordu.

“Benim küçük timsah yemim”

Siyahilerin insani duygulardan yoksun olduğunu düşünen köle sahipleri ve kölelik yanlısı medya kuruluşları ise bebeklere yapılan bu zulümleri belgeler nitelikte onlarla alay edici çizimler yapıyordu. O dönemlerde karikatürlere konu olan, korkudan ağlayan bebeklerin timsahlar tarafından yenmek üzere olduğu çizimler gerçekten kan donduruyor. Üstelik Amerikalılar bu iğrençliği “benim küçük timsah yemim” ifadeleriyle ninnilere bile konu etti. Çizgi romanlarla, şarkılarla, Hollywood filmleriyle ve tarih kitaplarıyla yaptıkları zulümleri meşrulaştırmaya çalışarak yıllarca tüm dünyayı aldatan Amerika, bugün aynı zihniyetini ve sömürü düzenini, sözde yenilediği politikalarıyla sürdürmeye devam ediyor. Her ne kadar kirli tarihiyle barışmaya çalışıyor gibi gözükse de Amerika’da, siyahilere karşı yapılan ırkçılık hâlâ hat safhada. “Özgürlükler ülkesi” Amerika, insanları kandırmayı ne zaman bırakacak dersiniz?

Benzer gönderiler