Ümit Özdağ ve ekibinin sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiği mülteci avı operasyonunun zamanlaması ve nedenlerini incelemeden son iki ayda neler yaşadığımızı hatırlamakta fayda var. Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilan etmesi sonrası Türkiye’nin uluslararası siyaset arenasında yükselmesi taraflı tarafsız her kesimin dikkatini çekti. Türkiye ile sorunu olduğunu gizlemeyen ülkelerin bile takdirini kazanan diplomatik manevralara bir örnek vermek gerekirse Avusturya Başbakanı Ukrayna’ya yapacağı ziyaret öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünü sosyal medya hesabından duyurdu. Bu ilgi aynı zamanda Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltmayı planlayan Avrupa’nın Türkiye’yi enerji koridoru olarak kullanma planını da devreye sokmasını sağladı. Enerji konusundaki uzmanların değerlendirmeleri, Türkiye’nin küresel doğalgaz fiyatlarının belirlendiği ülkelerden biri olma hedefine hiç olmadığı kadar yaklaştığını gösteriyor. Bütün bu iyi gelişmelerin yanına Türk Savunma Sanayi ürünlerine sahip olmak isteyen ülkelerin neredeyse birbirleriyle yarıştığını eklediğimizde bu güzel atmosferden mutlu olmamak art niyetli olmakla eş değerdir.
Ümit Özdağ ve bitmeyen mülteci avı merakı
Bugün uluslararası ilişkilerde elimiz uzun zamandır olmadığı kadar güçlü durumda ve NATO’nun genişleme planları da ülkemizin diplomatik, siyasi ve ekonomik ağırlığını arttıracak. Böyle bir konjonktür de masada pazarlığa güçlü oturacak Türkiye’nin kazanımlarının da güçlü olacağını öngörmek hayalcilik olmayacaktır. Ancak bu güzel ve ümit vadeden gelişmeleri baltalayacak bir operasyon sosyal medya üzerinden kendisini göstermekte. Bu operasyon, mülteciler üzerinden toplumun sinir uçlarını kaşıyan ve büyük asayiş olaylarının yaşanmasını amaçlayan bir plan olarak karşımızda. Öncelikle gayri ahlaki paylaşımlar yapan sığınmacılar bulunup bu paylaşımların yüz binlerce kişinin göreceği şekilde servis ediliyor. Sosyal medya üzerinden gerçek isimleriyle yazmayan “analiz hesaplarının” paylaşımları, operasyon için kurulmuş medya kuruluşlarının yalan olduğu defalarca ortaya çıkan “mülteciler akın akın geliyor” haberleri ve birden bire başlayan taciz videoları çeken Pakistanlı ve Afgan sığınmacılar. Bütün bu bileşenlerin tam ortasında ise yazının konusu olan Ümit Özdağ geliyor. MHP’de Genel Başkan olmaya çalışıp ihraç edilince İyi Parti kurucuları arasına yer alan Ümit Özdağ burada da beklediği ağırlığı koyamamıştı. Özdağ’ın İyi Parti macerası partisinin HDP ile anayasa çalışması yapmasına 2 sene sonra tepki göstermesi ve parti kurulurken haberdar olduğu Buğra Kavuncu’nun “FETÖ’cü olduğu iddiasını dile getirmesi sonrası” sona ermişti. Ümit Özdağ İyi Parti macerasından sonra “Zafer” adını verdiği bir siyasi parti kurup çok istediği genel başkanlık koltuğunda oturmuştu. Parti kurucusu ve genel başkanı olduktan sonra en iyi bildiği işi yapmaya devam eden Özdağ Türkiye’de mülteci nefretini körükleyecek ve bir sosyal patlama çıkartacak paylaşımlar yapmaya devam etti.
Tarikat dergahını DEAŞ merkezi yapmıştı
Özdağ, Diyanet Araştırmalar Merkezi kuracak kadar bilgili bir akademisyen olarak geçmişte bir dergahı DEAŞ merkezine benzetmek gibi tuhaflıklar yapmıştı ancak hiç pes etmedi. Şimdi de mevcut ekonomik zorlukları ön plana çıkartarak ve ne hikmetse hepsi kendisiyle bağlı sosyal medya hesapları tarafından ortaya çıkartılan “tacizci mülteci paylaşımları ile” bir yarayı hızlıca kaşımaya başladı. Ancak Özdağ’ın bu hamlesi onun çok istediği “Suriyelilerin evine dönmesi” planının tam aksine hizmet etmesi oldukça ilginç bir durum olarak karşımızda çıkıyor. Açtığı araştırma ve strateji kuruluşları ile bilinen Özdağ, Türkiye’de mültecilere yönelik sokak hareketlerini kışkırtmanın, Türkiye’nin uluslararası arenada elini zayıflatacağını ve olası yeni bir Suriye harekatına engel olacağını neden görmemekte? Türkiye’nin masada elini zayıflatacak ve her şeyden önemlisi masum insanların hayatına mâl olabilecek bu operasyonu Ümit Özdağ’ın neden yaptığı cevap bekleyen bir soru olarak önümüzdedir. NATO ile arasının her zaman iyi olduğu bilinen “Özdağ’ın asıl amacı ülkemizin NATO ve Avrupa’daki pazarlık ağırlığını hafifletmektir” cevabı şu ana kadar akla yatkın gelen tek iddia olarak görünmektedir.
Orhan Aydın
