namibya için arama yaptınız | Yekvucut https://yekvucut.com/ Akıl ve vicdan sahiplerine Sat, 02 Jul 2022 11:09:12 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 https://yekvucut.com/wp-content/uploads/2022/11/favicon_yek.png namibya için arama yaptınız | Yekvucut https://yekvucut.com/ 32 32 Hollanda merkez bankasından köle ticaretine destek kredisi https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/hollanda-merkez-bankasindan-kole-ticaretine-destek/ Sat, 02 Jul 2022 11:03:42 +0000 https://yekvucut.com/?p=56163 Hollanda merkez bankası De Nederlandsche Bank, kurumun kuruluşu ve geçmişindeki köle ticareti faaliyetleri sebebiyle özür diledi. Amsterdam Oosterpark’ta Hollanda Ulusal...

Hollanda merkez bankasından köle ticaretine destek kredisi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Hollanda merkez bankası De Nederlandsche Bank, kurumun kuruluşu ve geçmişindeki köle ticareti faaliyetleri sebebiyle özür diledi. Amsterdam Oosterpark’ta Hollanda Ulusal Kölelik Ulusal Kölelik Tarihi Anıtı önünde kölelik sisteminin kaldırılışının yıl dönümü sebebiyle tören düzenlendi. Törene katılan De Nederlandsche Bank CEO’su Klaas Knot, “ Surinam, Karayip Denizi’ndeki Bonaire, Aruba, Curaçao, Sint Maarten St Eustatius ve Saba adalarında köleleştirilen ve hala köleliğin acılarını çekenlerden özür diliyoruz.” ifadelerini kullandı. İnsanları ten renklerine göre ayırdığına değinen Knot, banka yöneticilerinin birçok kez ticari kazancı önceleyerek köleliğe göz yumduğunu belirtti. De Nederlandsche Bankasının kuruluşunda kullanılan sermayenin bir kısmının köle ticaretiyle elde edildiğini aktardı. “Kurumsal” olarak köle ticaretine katkı sağladıklarını vurguladı. Knot, verdiği kredilere karşılık kölelerin zorla çalıştırılmasıyla elde edilen ürünleri ve mahsulleri alarak bankanın köle ticaretinden gelir elde ettiğini dile getirdi. Özür mesajının önemli bir adım olduğunu vurgulayan Knot, “Banka, özür dilemekle yetinmeyip daha kapsayıcı bir geleceğin inşası için çalışıyor.” açıklamasını yaptı.

Hollanda köle ticareti
Hollanda merkez bankasından köle ticareti özrü

Hollanda’nın kölelik geçmişi

Hollanda, Amerika kıtasından Asya’ya, Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar birçok bölgede sömürgecilik yaptı. 17. yüzyıldan itibaren Afrika kıtasında sömürge oluşturmaya başlayan Hollanda; Fildişi Sahili, Gana, Güney Afrika, Angola, Namibya ve Senegal’de birçok koloni kurarak bu ülkelerdeki doğal ve insani kaynakları kullandı. Hollanda’nın Afrika’daki sömürge izlerinden en bilineni Khoikhoi halkına yönelik katliamları oldu. Hollanda, 1659, 1673 ve 1674-1677’de Khoikhoi’yi köleleştirmek için büyük katliamlar yaparak binlerce Afrikalıyı öldürdü, evlerine ve arazilerine el koydu ve köle olarak kaçırdı. Hollanda, Asya’daki köle ticaretini de elinde bulunduruyordu. Madagaskar, Endonezya, Hindistan ve Sri Lankalı köleler çalıştırıldı. Bazı dönemlerde sömürgelerdeki bir Hollandalıya yaklaşık 200 köle düştüğü görüldü. Hollandalılar, Asya’da da yaklaşık 1 milyon 135 bin kişiyi köleleştirdi.

Kölelik yasaklanmasına rağmen devam etti

Batı Avrupa’da köleliğin yasaklanmış olmasına rağmen tacirler Atlantik ötesi köle ticaretini devam ettirdi. 1654’te Brezilya’yı tekrar Portekiz’e kaybeden Hollanda, Karayipler’deki Curaçao’yu köle ticaretinde önemli bir istasyon haline getirdi. Hollanda 1814’te resmi olarak köle ticaretini sona erdirse de Surinam ve Hollanda Atilleri’nde köleliğin resmi olarak kaldırılması ve kölelerin özgürleştirilmesi 1 Temmuz 1863’te gerçekleşti. Ancak ülkede 1 Temmuz 1873’e kadar kölelik fiilen devam ederken bu tarihe kadar Surinam’da 33 bin, Hollanda Antilleri’nde de 11 binden fazla köle zorla ve ücretsiz çalıştırılmaya devam etti. Hollanda, her yıl 1 Temmuz’da eski sömürgeler ve Hollanda’nın bazı şehirlerinde Keti Koti (kırık pranga) Bayramı olarak kutlanıyor.​​​​​​​

Hollanda merkez bankasından köle ticaretine destek kredisi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya sömürdüğü Afrika’dan çaldığı eserleri iade edecek https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/almanya-somurdugu-afrikadan-caldigi-eserleri-iade-edecek/ Tue, 28 Jun 2022 10:16:37 +0000 https://yekvucut.com/?p=56085 Almanya, Namibya‘da 100 binden fazla Afrikalıyı katlederek 20. yüzyılın ilk soykırımını gerçekleştirdi. 1904-1909 yılları arasında gerçekleşen soykırımda Ova Herero halkının...

Almanya sömürdüğü Afrika’dan çaldığı eserleri iade edecek yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya, Namibya‘da 100 binden fazla Afrikalıyı katlederek 20. yüzyılın ilk soykırımını gerçekleştirdi. 1904-1909 yılları arasında gerçekleşen soykırımda Ova Herero halkının %80’i ve Nama halkının %50’si acımasızca katledildi. Olay sadece bununla da sınırlı değil. Sağ kalanlar konsantrasyon kamplarına tıkılırken, öldürülen 100 bine kadar Namibyalının cesedi ise ırkçı deneyler için gemilerle Almanya’ya taşındı. Soykırımdan kaçabilenler ise Kalahari Çölü’nün kızgın kumlarında aç ve susuz kaderlerine terk edildiler. Çöldeki kuyulara önceden zehir döküldüğünden su içenler zehirlenerek hayatlarını kaybediyordu. Yırtıcı kuşlar tarafından parçalanan cesetler, çöl kumu tarafından yutuluyordu. 1884-1915 yılları arasında Namibya’yı sömürgeleştiren Almanya yerli halka oldukça zalimane davranarak hem topraklarına el koydu hem de ayaklanan halka soykırımda bulundu. Bu bölgedeki elmas yataklarını kontrol altına alan Almanya bölgenin güvenliği için II. Kaiser Wilhelm’in emriyle Alman İmparatorluğu’nun en iyi birliklerini de bölgeye getirdi. Almanlara karşı ayaklanan bazı kabileler tamamen ortadan kaldırılırken geri kalanlara baskı ve zulüm ile boyun eğdirildi. Köpekbalığı Adası (The Shark Island) konsantrasyon kamplarının başında geliyordu; adaya götürülenler burada ölüme terk ediliyordu.

Hayatta kalan aile bireylerinden biri Köpekbalığı Adası’ndaki vahşeti şöyle ifade ediyor: “Almanlar beni adaya gönderdiler. Bir yıl orada kaldım. Yaklaşık 3.500 kişiydik; sadece 193 kişi geri dönebildi, 3.307’si adada öldü.” Adaya götürülenlerin yaptığı işlerin başında ise daha önce orada ölenlerin cesetlerindeki kafatası gibi belli kemikleri etlerinden sıyırarak temizlemek vardı. Temizlenen kafatasları “bilimsel” araştırma amacıyla Alman üniversitelerine gönderilmekteydi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Almanya’ya taşınan kafatasları ve kemikler Alman üniversitelerinde bilim adamlarının ırkçı deneylerinde kullanıldı. Almanya, 2018’de ırkçı deneyde kullandığı kafataslarını Namibya’ya teslim etti. Ancak Namibya halkından, yaşattıklarından dolayı henüz resmi olarak özür dilemedi.

Tanzanya ve Kamerun’da da Alman emperyalizminin ve ırkçılığının keskin yüzünü görmek mümkün. Almanya, 1884-1916 yılları arasında sömürdüğü Kamerun, Namibya ve Tanzanya’dan paha biçilmez eserler çaldı. Yıllar sonra bugün, bu eserleri iade edeceğini duyurdu. Peki çalınan hayatların da “iadesi” mümkün mü?

Almanya sömürdüğü Afrika’dan çaldığı eserleri iade edecek yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’den katliam itirafı https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/almanya-cumhurbaskani-steinmeierden-katliam-itirafi/ Thu, 23 Sep 2021 11:00:25 +0000 https://yekvucut.com/?p=51080 Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, ülkenin geçmişteki katliamlarını kabul etti Steinmeier, Avrupalıların tarih karşısında sorumlu tutulması gerektiğini ifade ederek “Sömürge yöneticileri olarak...

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’den katliam itirafı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, ülkenin geçmişteki katliamlarını kabul etti

Steinmeier, Avrupalıların tarih karşısında sorumlu tutulması gerektiğini ifade ederek “Sömürge yöneticileri olarak Almanlar da insanları baskı altında tuttu, sömürdü yağmaladı ve öldürdü.” ifadelerini kullandı. Steinmeier, Berlin’de inşa edilen Humboldt-Forum’da, Etnoloji Müzesi ve Asya Sanat Müzesi’nden getirilen eserlerin yer aldığı serginin açılışında yaptığı konuşmada, eserlerin sömürge döneminde getirildiği ülkelerle; eserlerin nereden geldiği ,iade edilmesi ve yeni müzelerin kurulması üzerine görüşülmesini istedi. “Sadece biz Almanlar değil, sömürge tarihi olan tüm Avrupa ülkeleri.” ifadesini kullandı. Steinmeier, bu sürecin sancılı olacağını belirterek, “Ancak biz Avrupalıların, bu tarih karşısında sorumluluğumuz var. Her ülke kendi başına ve hep birlikte. Her ülkenin bu geçmişten dersler çıkarması lazım. Ancak Avrupalılar olarak hep birlikte. Çünkü bu bizim geleceğimizle ilgili.” diye ekledi. Steinmeier, “Sömürge yöneticileri olarak Almanlar da insanları baskı altında tuttu, sömürdü, yağmaladı ve öldürdü.” ifadesini kullandı. Böylece buradaki karanlığa ışık tutmanın sadece tarihçilerin görevi olmadığını vurguladı.

Almanya-cumhurbaskani-steinmeier-katliami-kabul-etti
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, ülkenin geçmişte sömürü yaptığını kabul etti

Almanya karanlık geçmişiyle yüzleşmek istiyor

Steinmeier, sömürge tarihiyle yüzleşilmesi  gerektiğine işaret ederek, “Günlük yaşamdaki ırkçılığın derin köklerini, ancak hafızalardaki karanlık noktaları aydınlatırsak, sömürge tarihimizle şimdiye kadar yaptığımızdan daha fazla uğraşırsak anlayabilir ve üstesinden gelebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu. Bugünkü Namibya topraklarında yer alan Alman Güneybatı Afrikası’nda Almanların işlediği suçu ülkesi tafafından kabul etmenin çok uzun sürdüğünü belirten Steinmeier, Alman hükümeti, Namibya hükümeti ve Herero ve Nama halklarıyla bu suçun bugünkü açıdan bir soykırım olarak nitelendirilmesine ilişkin başlatılan müzakerelerin  yakın zamanda uzlaşmayla sonuçlanmasını ümit ettiğini söyleyerek kirli geçmişini kabul etmiş oldu.

Sömürgecilik geçmişinde dönüm noktası

“Alman tarihinin bu kısmına karşı sorumluluğumuzla yüzleşmeliyiz. Çünkü bu bizim geleceğimizle, dünya kültürlerine ev sahipliği yapan bir ülkede bir arada yaşamamızla ilgilidir.” diyen Steinmeier, sömürge döneminde işlenen suçların ve on binlerce insanın katledilmesinin hafızalarda yer alması gerektiğini ifade etti. Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı Grütters’ın ‘sömürgecilik geçmişimizle yüzyüze gelme adına dönüm noktası’ olarak tanımladığı bu sürecin ‘Benin Heykelleri’nin Nijerya’ya iadesiyle başlatılacağı duyurulmuştu.

 

 

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’den katliam itirafı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya’nın sakıncalı maskeleri yaşlılara ve engellilere dağıtacağı ortaya çıktı https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/almanyanin-sakincali-maskeleri-yaslilara-ve-engellilere-dagitacagi-ortaya-cikti/ Wed, 09 Jun 2021 12:30:01 +0000 https://yekvucut.com/?p=49488 Almanya’da kullanıma uygun olmayan maskelerin yaşlılara ve engellilere dağıtılacağı ortaya çıktı Almanya Sağlık Bakanlığının, geçtiğimiz yıl temin ettiği kullanıma uygun...

Almanya’nın sakıncalı maskeleri yaşlılara ve engellilere dağıtacağı ortaya çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya’da kullanıma uygun olmayan maskelerin yaşlılara ve engellilere dağıtılacağı ortaya çıktı

Almanya Sağlık Bakanlığının, geçtiğimiz yıl temin ettiği kullanıma uygun olmayan maskeleri yaşlılara, engellilere ve sosyal yardım alanlara dağıtmayı planladığı ortaya çıktı. Koronavirüsle (Covid-19) mücadele  kapsamında Avrupa’daki diğer ülkelere kıyasla daha başarılı bir grafik sergileyen Almanya’da maske skandalı patlak verdi. Der Spigel’in yaptığı habere göre Sağlık Bakanlığı, geçen yıl 1 milyar euroluk maske satın aldı. Almanya Sağlık Bakanlığı’nın maskelere, sıcaklığa dayanıklılık testini yaptırmadığı ve bu nedenle de kullanılma uygun olmadığı belirlendi. Buna rağmen bakanlığın kullanıma uygun olmayan maskeleri yaşlılara, engellilere ve geliri olmayan sosyal yardım alan kişilere dağıtmak istediği ortaya çıktı. Böylece ödenen 1 milyar avronun çöpe atılmasını engellemeyi amaçladığı açıklandı. Ortaya çıkan gelişmeler nedeniyle verilmek istenen karara herkes tepki gösterdi.

almanya maske

“Bu süreç ileri gitmek anlamına geliyor ve insanlık dışı uygulamadır”

Haberde, Sağlık Bakanlığının söz konusu maskelerin dağıtımı konusunda Çalışma Bakanlığından dağıtım onayı istediği ancak Bakanlığın bunu vermediği söylendi. Almanya‘da koalisyon ortağı olan Sosyal Demokrat Parti Lars Klingbeil, Sağlık Bakanlığını eleştirdi. “Bu süreç ileri gitmek anlamına geliyor ve insanlık dışı uygulamadır.” diye konuştu. SPD’li Angelika Glöckner de Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın pandemi sırasında birçok hata yaptığını dile getirdi. “Spahn bunu kabul etmek yerine şimdi örtbas etmeye çalışıyor. Engelli insanlar kötü kararların uygulanabileceği kobaylar değildir.” dedi.

Almanya Sağlık Bakanlığı iddiaları reddetti

Almanya Sağlık Bakanlığı ise iddiaları kabul etmedi. Bakanlık yaptığı açıklamada Spiegel’in iddialarının doğru olmadığını savundu. Açıklamada, “Federal hükümet maskelerin imhasıyla ilgili herhangi bir karar vermedi. Bu bakımdan ilgili iddialar ve bu haberin dayanaklarını bilmiyoruz.” ifadelerine yer verildi. Açıklamada ayrıca maskelerin kalitesine çok dikkat edildiği vurgulandı. “Bakanlık test prosedürlerinde eksiklik tespit edildiği sürece, ürünleri kabul etmedi ve onlar için bir ödemede bulunmadı.” bilgisi paylaşıldı.

Almanya’nın sakıncalı maskeleri yaşlılara ve engellilere dağıtacağı ortaya çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya Namibya Soykırımı’nda 100 bin kişiyi katletti https://yekvucut.com/video/almanya-namibya-soykiriminda-100-bin-kisiyi-katletti/ Sat, 29 May 2021 11:49:38 +0000 https://yekvucut.com/?p=49308 🇩🇪Almanya Namibya Soykırımı'nı tanımayı kabul etti. pic.twitter.com/u0668tyO2Q — Yekvücut (@yekvucutcom) May 29, 2021

Almanya Namibya Soykırımı’nda 100 bin kişiyi katletti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>

🇩🇪Almanya Namibya Soykırımı'nı tanımayı kabul etti. pic.twitter.com/u0668tyO2Q

— Yekvücut (@yekvucutcom) May 29, 2021

Almanya Namibya Soykırımı’nda 100 bin kişiyi katletti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya’dan Namibya Soykırımı itirafı: Tazminat ödeyeceğiz https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/almanyadan-namibya-soykirimi-itirafi-tazminat-odeyecegiz/ Fri, 28 May 2021 12:52:51 +0000 https://yekvucut.com/?p=49300 Almanya Namibya’da soykırım yapıldığını itiraf etti Almanya, sömürgesi altında bulunduğu sırada Namibya’da soykırım yaptığını itiraf etti. Namibya’dan ve kurbanların torunlarından...

Almanya’dan Namibya Soykırımı itirafı: Tazminat ödeyeceğiz yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya Namibya’da soykırım yapıldığını itiraf etti

Almanya, sömürgesi altında bulunduğu sırada Namibya’da soykırım yaptığını itiraf etti. Namibya’dan ve kurbanların torunlarından af dileyerek 1 milyar avro’dan fazla mali destekte bulunmayı vadetti. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ilk kez resmi ağızdan ülkesinin soykırım yaptığını bu sözlerle duyurdu. “Şimdi bu olaylara bugünün perspektifinden resmi olarak hitap edeceğiz: Soykırım.”  Namibya’yı işgal eden Alman sömürgeciler 1904-1908 katliamlarında on binlerce yerli Herero ve Nama halkını katletti. Bu katliam tarihe 20’nci yüzyılın ilk soykırımı olarak geçti. Almanya, Afrika ülkesi Namibya’daki projelere yardım etmek için 1 milyar euro’dan fazla mali destek sözü verdi. Maas, “Almanya’nın tarihi ve ahlaki sorumluluğu ışığında Namibya’dan ve kurbanların torunlarından af dileyeceğiz. 1,1 milyar euro’luk bir mali program aracılığıyla Namibya’nın yeniden inşası ve kalkınmasını destekleyeceğiz” dedi. Meblağ 30 yıl içinde ödenecek ve öncelikle katliama uğrayan yerli Herero ve Nama halkının şimdiki torunlarına ulaşacak. Berlin daha önce zulmü kabul ederken, defalarca doğrudan tazminat ödemeyi reddetmişti.

Almanya Namibya Soykırımı

Almanya Namibya’da büyük bir katliam yaptı

Namibya, 1884-1915 arasındaki Alman işgali sırasında Alman Güney Batı Afrika’sı olarak anıldı. 1990’da bağımsızlığını kazanana kadar 75 yıl boyunca Güney Afrika egemenliği altında kaldı.  1904’te, hayvanlarından ve topraklarından yoksun bırakılan Herero ve Nama’nın ayaklanması ile gerilim yükseldi. Ağustos 1904’teki Waterberg Savaşı’nda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yaklaşık 80 bin Herero kaçtı ve Alman birlikleri tarafından Kalahari Çölü’nde çoğu katledildi. Sadece 15 bini hayatta kaldı. İsyanı bastırmak için gönderilen Alman General Lothar von Trotha, halkların tamamen öldürülmesini emretti. 1904 ile 1908 arasında en az 60 bin Hereros ve 10 bin Namas öldürüldü. Toplu infazlar gerçekleştirildi. Binlerce insanın susuzluktan öldüğü çöle sürgün edilen erkekler, kadınlar ve çocuklar için yaşanması imkansız toplama kampları kuruldu.

Fransa da Ruanda soykırımı için adım attı

Afrika kıtasında sömürgecilik ve soykırımlarla anılan Avrupa ülkeleri, peş peşe hamleler yapmaya başladı. Almanya’dan önce de Ruanda’da 1994’te yapılan ve 800 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiği soykırım için Fransa harekete geçmişti. 27 yıl sonra bir ilk yaşanmış, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ruanda’ya resmi ziyaret gerçekleştirmişti. Macron, ülkesinin soykırımdaki rolünü kabul etmiş ancak suç ortaklığı yapmadıklarını savunmuştu. Soykırım anıtında konuşan Fransız lider, “Sorumluluklarımızı tanımaya geldim” diyerek, “Fransa’nın Ruanda’da rolü, geçmişi ve siyasi bir sorumluluğu var” açıklamasını yapmıştı. Macron, zamanın Fransız hükümetinin soykırım uygulayan Ruanda yönetiminin fiilen yanında olduğunu söylemişti. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı’ndan resmi bir özür gelmemişti.

Almanya’dan Namibya Soykırımı itirafı: Tazminat ödeyeceğiz yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Alman bakandan Namibya’da soykırım itirafı: Evet suçluyuz https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/alman-bakan-namibyada-soykirimi-itiraf-etti-evet-sucluyuz/ Tue, 03 Sep 2019 13:31:19 +0000 http://yekvucut.com/?p=24352 Almanya eski sömürgesi Namibya’da 100 yıl önce yapılan katliamların soykırım olup olmadığını tartışıyor. Güney Afrika ülkesi Namibya’da temaslarda bulunan Almanya...

Alman bakandan Namibya’da soykırım itirafı: Evet suçluyuz yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya eski sömürgesi Namibya’da 100 yıl önce yapılan katliamların soykırım olup olmadığını tartışıyor.

Güney Afrika ülkesi Namibya’da temaslarda bulunan Almanya Kalkınma Bakanı Gerd Mueller, bir asır önce bu bölgede Herero ve Nama kabilelerine yönelik yapılan katliamları ‘soykırım’ olarak nitelendirdi.

1904-1908 yılları arasında yerel halkın topraklarına el konulması, halkın köleleştirilmesi isyana yol açtı. 65 bin Herero ve 10 bin Nama kabile üyesi Alman askerleri tarafından öldürüldü.

Tarihçiler ve Birleşmiş Milletler bu katliamı 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak nitelendiriyor. Almanya daha önce katliamlarda sorumluluğu olduğunu kabul etti; ancak tazminat taleplerinden kaçınmak için Namibya’dan şu ana kadar resmi olarak özür dilemedi.

Almanya, Namibya ile sömürge tarihine yönelik sorunların giderilmesi için bölge halkı ve siyasi yetkililer ile görüşmeler yürütüyor. Nabimya’da hükümet yetkilileri ve kabile temsilcileri ile bir araya gelen bakan Mueller Almanya’nın sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini belirterek, “Görevimiz Almanya’nın sömürge tarihini unutmayarak üzerinde çalışmak ve uzlaşma sürecini güçlendirmek.” ifadelerini kullandı.

Pazartesi günü Namibya ziyareti sonra eren Mueller “1904-1908 katliamlarının soykırım olduğu açık ve net” ifadelerini kullandı.

Namibya yetkililerinden Mueller’in “soykırım” çıkışına henüz açıklama gelmedi. Namibya Almanya’dan tazminat talebinde bulunmaya devam ediyor.

Alman bakandan Namibya’da soykırım itirafı: Evet suçluyuz yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Beynelmilel müesses medyanın bitmek bilmez saygınlığı https://yekvucut.com/gundem/beynelmilel-muesses-medyanin-bitmek-bilmez-sayginligi/ Fri, 17 May 2019 13:24:34 +0000 http://yekvucut.com/?p=23128 Türkiye hakkında çok sayıda yanlış ya da yalan habere imza atan medya kuruluşları ya da usulsüzlükleri ispatlanan kredi derecelendirme kuruluşları...

Beynelmilel müesses medyanın bitmek bilmez saygınlığı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Türkiye hakkında çok sayıda yanlış ya da yalan habere imza atan medya kuruluşları ya da usulsüzlükleri ispatlanan kredi derecelendirme kuruluşları nasıl oluyor da halen saygın kuruluşlar olarak varlıklarını sürdürüyorlar?

Meseleyi sadece Türkiye merkezli değerlendirmek, herhalde Tanpınar’ın teşhis ettiği üzere, “Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.“ tuzağına düşmekle neticelenebilir.

Bu anlamda, çok taze bir misal olarak Assange’ın tutukluğu sonrası yine aynı uluslararası medya kuruluşları tarafından yapılan yayınlarda “basın özgürlüğü“nün Assange tarafından nasıl istismar edildiğini okuduk. Zira Assange siyasi iktidarın emriyle kendine bir otosansür uygulamıyordu. Tabii, elindeki belgeleri ince bir titizlikle seçip yayınlamasının dışında!

Günün sonunda bizim ülke olarak çoğu kez maddi hatalarına, yalanlarına ve kötücül okumalarına maruz kaldığımız Batı medyası –her nasılsa– saygın, prestijli ve hatta büyüleyici kalabiliyordu. Kıta Avrupası’nda devlet eliyle işlenen insan hakları ihlallerine sadece değiniliyor, Fransa’nın OHAL ilanının meşruiyet gerekçeleri üzerinde çok durulmuyor, hatta aynı Fransa’nın OHAL süresince sayısız Müslüman’ın evine ve camilere baskın yapmasının ne demek olduğuna ilişkin bir soruşturma yürütülmüyordu. Sarı yelekliler protestolarında polisin uyguladığı şiddetin ateşinin kısılarak servis edilmesi, fişleme dalgaları, bizzat cumhurbaşkanları tarafından ilan edilen reform kancasıyla İslam’ı teolojik olarak boşaltma projesi, her yıl yüzlerce evsizin sokakta hayatını kaybetmesi, Macron karşıtı partilere düzenlenen polis baskınları, her dolduğunda boşaltılan mülteci kampları, Korsikalıların resmi dil taleplerinin sürekli geri çevrilmesi, sahte haber yasası ile ifade özgürlüğünün sınırlandırılması… Hangisini Batı medyasında duydunuz?

Veyahut yine kıta Avrupası’nın kallavi ülkelerinden Almanya’da adeta sistematik bir biçimde işleyen ve askeriyeden emniyet teşkilatına, istihbarat birimlerinden yargı kararlarına sinmiş olan ırkçılığın hikayesi yazılmıyordu. NSU cinayetleri, “İç Güvenlik“ isimli fişleme veri tabanı, Hambach Ormanı’nın yağmalanması, mültecilerin ülkeye gelmemesi için verdiği eşi görülmemiş çabası, kirli silah satışlarına devam etmesi, cümle DİTİB camilerinin ve hizmetlilerinin izlenmesi ve engellenmesi, Türklerin ve diğer göçmenlerin hafızalarını yitirmelerini isteyecek raddedeki “entegrasyon politikaları“, Namibya Soykırımı’nı trajik taktiklerle tarihin belleğinden silmeye gayret etmesi, ortadan kaybolan sığınmacı çocuklar ve daha nicesi…

Batı medyası muhakkak bu konuları haberleştirdi. Fakat hangi tonda servis etti? Ne sıklıkta servislerine devam etti? Ve mesela, yayınları, söz konusu bu iki kilit ülkeye ilişkin olarak ne derece bir maddi hata, yalan ya da kötücül okuma barındırdı? Şüphesiz sıkı bir Batı medyası okur-yazarlığından behresi olanlar bu sorunun cevabını kolayca vereceklerdir.

Peki, mezkûr mesele sadece Türkiye’den mi müşahede ediliyor?

Doğrusu, Türkiye küresel kültürel hegemonyaya eklemlendiği ölçüde ona meydan okuyan, küresel güç sistemi içinde bir tanınma mücadelesi verdiği kadar aynı sistemin değerlerinin yerine ikame edeceği kendi mamulü değerlerinin olduğu iddiasıyla çetrefilli bir konum işgal ediyor. Bu anlamda, Türkiye’nin sistemle olan ilişkisi ontolojik nedenlerle muntazam bir misalini teşkil etmiyor. Gelgelelim, küresel güç sisteminin mimarı olan ABD’nin görece yıpratılmış başkanı Donald Trump da sistemle çetrefilli bir ilişkisi olanlardan. Trump’ın ABD’deki müesses medya unsurları için attığı üst başlık artık herkesin malumu: Fake news (yalan haber)!

Amerikan başkanı olanca hızıyla “Fake news” kampanyasını sürdürürken ne sistemin periferisindeki Türkiye’de ne de merkezindeki ABD’de maddi hataları, yalanları, kötücül okumaları, seçici tavırları, kasıtlı takipsizlikleri sonrasında müesses medyanın halen sözüm ona saygınlığını koruyabildiği gözlemlenmektedir.

Peki, ama tüm bunlardan sonra bu kuruluşlar beynelmilel müesses nizamın kapitone noktaları olmayı halen nasıl sürdürüyorlar? Sürdürüyorlar mı? Yoksa küresel güç sistemindeki değişimi gözlemleyemiyor muyuz?

Bu türden sorulara cevap verebilmek için odaklanılan medya kuruluşlarının finansal kapasiteleri, farklı ülkelerdeki yerleşik ilişki ağları, haber kaynağı ülkede yerleşik muhabir istihdamları ve nihayetinde oturmuş bir gazetecilik metodolojisinden/geleneğinden söz etmek gerekir.

Dünyanın önde gelen medya kuruluşları bizi sadece A ülkesi hakkında değil, B, C, D… ülkeleri hakkında da enforme edebilmektedir. Standart bir tüketim rahatlığının sağlandığı bir mecrada yorulmadan, fazladan bir araştırma mesaisine girişmeden aynı platformda Türkiye hakkında çıkan haber ve değerlendirmeleri okurken benzer bir altyapı ile Suriye’den Çin’e Kıta Avrupası’ndan Afrika’ya kadar birçok bölge ve ülke hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Zira bu medya kuruluşlarının habere erişimi konusunda onları destekleyen güçlü bir finansal kapasiteleri söz konusudur. Türkiye, Brezilya ve ABD ekseninde gelişen bir haberi okurken ona ismi geçen ülkelerden birden fazla muhabirin katkı verdiğini görebiliyorsunuz. Malumat bombardımanına tutulduğumuz bu çağda, böylesi analitik çerçeve herhalde okuyucular açısından aranan bir husus olarak karşımıza çıkacaktır.

Uluslararası medya kuruluşlarının ülkelerdeki yerleşik networkleri bugünün hikâyesi değildir ve bağlantılı isimler de çoğunlukla kültürel anlamda “Batı standartları”nda kimselerdir. Bu durum da muhabirlerin o ülkeyle duygusal bir bağ kurmasına mani oluyor. Türkiye özelinde oryantalist bir perspektiften şikâyet edilecek olduğunda yerel muhabirlerin enformasyon kaynaklarının ya da yerleşik ilişki ağındaki figürlerin çok daha pespaye bir “self-orientalism” (kendi kendini şarklılaştırma) temsiliyetine sahip oldukları görülür.

Finansal kapasite ile beraber geniş ilişki ağının yanı sıra yine aynı küresel etkilerde bulunabilen medya kuruluşları, ayrıca, oturmuş bir medya metodolojisine/geleneğine sahiptirler. Son kertede gelişmekte olan ülkelerde yapılan yayıncılık ile etkin küresel ülkelerdeki müesses medyanın yayınları arasında bir “profesyonellik” farkı halen kapanabilmiş değil. Haber içerisinde yeterince kaynaktan bahsedilmez, olayın tarihçesine ilişkin hâkimiyet şüphe uyandırmasa da geleneksel olarak önde gelen medya aktörlerininki kadar bilgilendirici olmaz.

Rusya, Çin ve hatta Hindistan gibi Batı bloğu karşısında konumlandırılan ülkeler ile yükselen ekonomiler olarak tavsif edilen ülkelerin ekonomik ya da politik sıçrayışları ile benzer bir irtifa artışı medya kuruluşlarının etki alanında belirmiyor. Bu ülkelerdeki medya kuruluşları hala tüm dünyanın sürekli olarak dönüp baktığı bir üretim frekansına erişmiş değiller. Erişseler dahi sorun şu ki onlar da Batı kültürel hegemonyasını tekrar üretiyorlar. Uluslararası kamusal alanı hâlihazırda domine eden medya dilinin dışında bir dil kurmaya hiç de istekli olmayan bu ülkelerin medya kuruluşları bu dili en verimli şekilde kullanan aktörleri sadece tahkim ediyorlar. Bu durumda, Türkiye, kendi hakkında maddi hata, yalan, kötücül okuma ve seçici tavır içeren gazetecilik çıktılarını yine ancak bu mecraların bizatihi kendisiyle yalanlayabilir olmakta. Elbette bu da medyanın efendilerinin lütfettiği küçük bir alanla sınırlı olmak üzere…

Hakan Önal 

Beynelmilel müesses medyanın bitmek bilmez saygınlığı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya, Namibya Soykırımı sonrası kaçırdığı kafataslarını iade etti https://yekvucut.com/video/almanya-namibya-soykirimi-sonrasi-kacirdigi-kafataslarini-iade-etti/ Wed, 04 Jul 2018 06:57:37 +0000 http://yekvucut.com/?p=18402 Almanya, Namibya Soykırımı sonrası kaçırdığı kafataslarını iade etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya, Namibya Soykırımı sonrası kaçırdığı kafataslarını iade etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Polonya, Almanya’dan resmen tazminat talep edecek https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/polonya-almanyadan-resmen-tazminat-talep-edecek/ Mon, 13 Nov 2017 10:27:21 +0000 http://yekvucut.com/?p=11862 Almanya, Namibya soykırımında işlediği suçlardan kaçmaya çalışırken Polonya tarafından da sıkıştırılmaya başlandı. Almanya, devlet politikası olarak başka devletlerden gelen tazminat taleplerini...

Polonya, Almanya’dan resmen tazminat talep edecek yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Almanya, Namibya soykırımında işlediği suçlardan kaçmaya çalışırken Polonya tarafından da sıkıştırılmaya başlandı.

Almanya, devlet politikası olarak başka devletlerden gelen tazminat taleplerini reddediyor. Namibya’dan gelen tazminat talebini de katliamın yaşandığı tarihte soykırımın bir suç olarak tanımlanmadığı gerekçesiyle reddetmişti. Fakat Namibya’nın ABD mahkemelerinde açtığı tazminat talebi sonrası, Almanya’nın Namibya ile gizlice görüştüğü ve resmi adı tazminat olmayan bir takım yardımlarla Namibya’yı ikna etmeye çalıştığı ortaya çıkmıştı. Benzer bir süreç Polonya için de başlarsa şaşırtıcı olmaz.

Polonya’da iktidarda bulunan Hak ve Adalet Partisi’nin lideri Jaroslaw Kaczynski, ülkesinin 2. Dünya Savaşı’nda Nazi ordularının neden olduğu kayıplar nedeniyle Almanya’dan maddi tazminat talep edeceğini açıkladı. Hitler rejiminin savaş sırasında Polonya’ya saldırması, ardından da Sovyetler Birliği’nin müdahale etmesi sonucu Polonya’nın ulusal bağımsızlığı sona ermişti. Ülkenin tüm sanayisi yerle bir olurken, Polonya ulusu da savaşlarda ve toplama kamplarında 6 milyon vatandaşını kaybetmişti. Polonya lideri Kaczynski, kayıpların sorumluluğunu Almanya’nın üstlenmesini isterken, Almanya ise bu iddiaları ve talepleri reddediyor.

Almanya’da tazminat edilecek tazminat tutarı 

Tazminat konusu daha önce Polonya Parlamentosu’nda ele alınmış, Polonyalı uzmanların yaptıkları hesaplara göre, Almanya’nın Polonya’ya savaş tazminatı olarak 48.5 milyar dolar ödemesi gerektiği açıklanmıştı. Almanya ise 2. Dünya Savaşı’ndaki maddi tazminatlar konusunun artık gündemde olmadığını ve bu konuların uluslararası antlaşmalarla çoktan düzenlendiğini ileri sürdü.

Yakın geçmiş incelendiğinde tazminatlar meselesi halen tartışmaya açık. Uluslararası hukuk normları ise, Polonya’nın duruşunun en azından ciddi olarak ele alınması gerektiğini işaret ediyor. II. Dünya Savaşı’nın son yıllarında Hitler karşıtı müttefikler, savaş sonrası olası yeni düzenlemelerle ilgili hususları 1943 Tahran, 1945 Yalta ve 1945 Postdam zirvelerinde ele almışlardı. Özellikle de son iki konferansta Nazilere karşı ittifak yapan ülkelerin tazminat almaları gerektiği konusunda mutabakata varılmış, o tarihte ödenmesi gereken toplam tazminatın da 20 milyar dolar olması gerektiği konusunda anlaşılmıştı.

1945 yılının 20 milyar doları, FED 2014 rakamlarına göre yaklaşık 345 milyar dolar ediyor. Müttefiklerin 1945 yılındaki planlarına göre bu miktarın yarısının savaş sonrasında Sovyetler Birliği’ne ve Polonya’ya ödenmesi gerekiyordu. Ancak savaş sonrası Almanya’nın ikiye bölünmesi ve ortaya çıkan Soğuk Savaş, hesapları altüst etti. Batılı ülkeler kendi müttefikleri olarak gördükleri Federal Almanya’nın (Batı Almanya) tazminat ödemesinden feragat edince, Sovyetler Birliği de Soğuk Savaş döneminde kendisiyle birlikte olan Demokratik Almanya’nın (Doğu Almanya’nın) tazminat ödemesine gerek olmadığına karar verdi ve bu kararı da yine kendi güdümündeki Polonya’ya zorla kabul ettirdi.

Polonya savaşın üzerinden 70 yıl geçtikten sonra tazminat konusunu yeninden gündeme getirirken iki hususu vurguluyor. Bunlardan ilki, o yıllarda Polonya’nın ulusal egemenliğe sahip olmadığı, dolayısıyla tazminattan feragat kararının Polonya’nın gönüllü tavrı olmadığı. İkinci husus ise Polonya’nın o yıllarda tazminat konusunda “anlaştığı” ülke gibi görünen Demokratik Almanya’nın bugün artık bir devlet olarak mevcudiyetini yitirmesi ve hukuken mirasçı olarak da Almanya’nın muhatap alınması zorunluluğu. Almanya tazminat taleplerini doğal olarak duymak bile istemiyor. Polonya ise tazminat konusunun peşini bırakmayacağını vurguluyor. İktidardaki Hak ve Adalet Partisi lideri Jaroslaw Kaczynski’ye göre bu sadece bir maddi mesele değil, aynı zamanda Polonya ulusu için bir onur meselesi.

Polonya, Almanya’dan resmen tazminat talep edecek yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>