Erdoğan muhalifliği, Türkiye’de oldukça konforlu bir alan. Kağıt üzerinde siyasi muhaliflik meşruiyetine oturtulan bu konum içine girenlere sınırsız meşruiyet sağlıyor. Yapılan her açıklama “Muhalif olmak suç mu?” savunmasıyla temize çekiliyor. Ancak yapılan kimi açıklamalar bize geçmiş acı tecrübeleri tekrar hatırlatılıyor. “Edirne’yi Enver alacağına Bulgar alsın.” Tarihimizin en elim hadiselerinden biri olan Birinci Balkan Harbi sonrası söylenen bu söz muhalefet ile ihanetin arasındaki sınır olarak karşımızda durur. Osmanlının en önemli kentlerinden biri olan Edirne kaybedilmiş, anayurt olarak görülen Balkanların büyük bölümünden devlet çıkmak zorunda kalmıştır. Balkan Savaşı’nda kazandıklarının paylaşımı derdine düşen kazanan devletler, kendi aralarında bir savaşa tutuştuğunda Edirne ve Selanik başta kaybedilen yerlerinden geri alınması ihtimali doğar. Böyle bir durumda makul toplum davranışı, aralarındaki her türlü ihtilafı bir kenara bırakarak kaybedilen toprakların geri kazanılması için yekvücut olmaktır. Ancak böyle olmaz. Enver Paşa’nın Edirne’yi alırsa siyasi olarak avantajlı konuma geçeceğini düşünen muhalifleri siyaset tarihimize geçen meşhur sözü söyler.
Erdoğan muhalifliği Yunanistan’ı bile haklı çıkardı
Aradan geçen 109 yılda Türkiye’de pek çok şey değişti. Maalesef değişmeyen şeylerden biri, siyasi muhalefeti ülkeye muhalefet zanneden güruhun varlığı oldu. Artık slogan değişti, “Tayyip Erdoğan’a yaramasın da isterse Türkiye yansın” Türkiye ile Yunanistan arasındaki son gerilim bu durumun en önemli delillerinden biri oldu. Yunanistan’da muhalefetten hiç kimse “Miçotakis kazanacak” düşüncesiyle ulusal söylemin dışına çıkmadı. Fakat Türkiye’de çıkıldı. Önce CHP’ye katılım rozetini Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat ayağına giderek taktığı Emekli Büyükelçi Yalım Eralp Yunanistan’ı haklı buldu. Ardından Alman DW Türkçe sitesinde çalışan Nevşin Mengü, Yunanistan ile gerilimin Erdoğan’ın bir politikası olduğunu iddia etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sorunları ile uğraşmak dışında her şey ile ilgilenen Ekrem İmamoğlu da katıldığı bir etkinlikte, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın gerilimi başlayan taraf olduğunu” ima ederek komşuluğun ne kadar güzel olduğunu, barışın önemini ballandıra ballandıra anlattı.
Nerede duracaklar?
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yıllarca dışişleri bakanlığında kritik görevler üstlenen Ahmet Ünal Çeviköz’ün dış politikaya dair herhangi bir açıklamasını almak kâfi olacaktır. Türkiye’nin kazanımı olmasın diye, Azerbaycan, Libya, Ege, Akdeniz, Kıbrıs, savunma sanayii gibi meselelere ölümüne karşı çıkan bir muhalefet blokuna sahip olmak büyük bir trajedidir. Daha vahimi, bugün “Erdoğan’ın siyasi kazanımı olacak” diye Türkiye’nin çıkarına olan söylemlerden uzak duranların yarın sadece Edirne’nin alınmamasıyla yetinmeyecek olmasıdır. Bu da maalesef ülkemizi bekleyen büyük bir tehlikedir.
Orhan Aydın
