Scroll Top

Korku toplumu oluşması nasıl engellenir?

Korku toplumu

Korku toplumu mu dediniz?

Korku toplumu Türkiye’de muhalefetin sıklıkla dile getirdiği ithamlardan biridir. Türkiye’de iktidarı köşeye sıkıştırmak için kullanılan bu kalıp, muhalefet temsilcilerine hareket serbestisi kazandırmayı da amaçlayan bir aparat vazifesi görür. Hakaret, iftira, yalan, itham, küfür silahlarını kullanan muhalif blok, bu davranışlarının hukuki yaptırımları kendilerine döndüğünde “dünyanın en özgürlükçü, en demokrat, en insan hakları savunucusu” postuna bürünüverir. Bu kolaycılığın son örneğini, TELE 1 ekranlarında Cumhurbaşkanlığı makamına açıkça hakaret eden Sedef Kabaş’ın gözaltına alınması sürecinde yaşamaktayız. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Sedef Kabaş’a destek verirken gözaltına alınmasını eleştirmek için kullandı. Sedef Kabaş’ın gözaltına alınması toplumu “korkutmak ve korku toplumu yaratmak için yapılmıştı. ”

Korku toplumu oluşturanlar en fazla şikayetçi

Toplumsal huzur ve barış içinde yaşamak aklî melikeleri yerinde hiç kimsenin reddetmeyeceği bir durumdur. Bunun öncelikli şartlarından biri belki de birincisi insanların birbirlerine saygı duymasıdır.  Karşılıklı saygı duvarının aşıldığı toplumlarda bir süre sonra gerginlik çıkması son derece normal bir süreç olarak karşımıza çıkar.  Bu noktada devlet otoritesinin devreye girmesi yaşanan gerginliğin kaos seviyesine yükselmesini engelleyecektir. Ancak Türkiye’deki muhalefet kendisini kamu otoritesinden bağımsız kabul etmektedir. Her türlü saldırı, hakaret muhalefet meşrudur hatta olmazsa olmazıdır. Türkiye’deki mütedeyyin insanların her türlü tercihleri açıkça tehdit ve hakarete maruz bırakılmaktadır. Dahası mütedeyyin insanların “bu tehdit ve hakaretlerinizden rahatsızız” deme hakları bile ellerinden alınmak istemektedir. Burada dindarların itirazları “İrtica” söylemiyle susturulmak istenmektedir.  Bu kolaycılık “muhalefetin” en önemli zırhlarından biridir ve her zaman işe yarar.

Çözüm çok basit: Hakareti bırakın

Türkiye’de dindarlarla sorunu olduğu gizlemeyen muhalefetin en önemli silahlarından biri de “korku toplumu” oluşturulduğu iddiasıdır. Her türlü hakareti savurma hakkını kendisinde gören “muhalif elitler” hukuk karşısına çıktıklarında bunu diktatörlükle itham ederler. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 6. Maddesi oldukça açıktır: “Herkesin, nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır.” Ülkemizdeki muhalefet maalesef bu maddeyi bir türlü kabul edememiştir. Onlara göre karşılarındakiler eşit yurttaşlar değildir. “İstikrar senin neyine vesayet” söylemiyle açıkça dile getirilen bu düşünce yapısı yıllar geçmesine rağmen halen etkindir. Dindarların rahatsızlıklarını dile getirmeleri bazen “eşeklikle” bazen de “sanat düşmanlığı” ile itham edilmektedir.

korku toplumu

Korku toplumu oluşmasından şikayetçi olan muhalefet, “kendisini üst sınıf” insan statüsüne çıkararak şikayetinin asıl sebebi olmaktadır. Bu paradokstan kurtulmanın birinci yolu dindarların her türlü tercihine saldırıların son bulması ile olacaktır. Bu da Türkiye’nin hak ettiği huzuru bulmasını sağlayacak ancak 100 yıldır kendisini bu ülkenin ve insanlarının sahibi gören sözde muhalif kesimin kendi varlık sebebini inkar etmesine neden olacaktır.