Scroll Top

AB yalnızca kâğıt üzerinde “duyarlı”!

Göçmen çocuklar

Göç yolunda “unutulan” çocuklar

Avrupa Birliği’nin küresel sorunlara yaklaşımı şimdiye dek “endişeli” olmaktan bir adım öteye bile geçemedi. İnsan hakları söz konusu olduğunda söylemleriyle birinciliği kimseye kaptırmayan AB, ne yazık ki  pratikte o kadar da hak savunucusu değil. AB’nin İstatistik Kurumu Eurostat’ın 22 Aralık 2021’de açıkladığı verilere göre, Eylül 2021’de AB’ye yapılan toplam iltica başvuruları, koronavirüs salgını öncesi seviyeleri aştı. Başvurular arasında ise 2 bin 800 refakatsiz çocuk yer alıyordu. Göç yolunda her gün en az bir çocuk kayboluyor! Ölüm ve kayıplar medyaya bile yansımıyor. Böylece ne bu çocuklarla ilgili sorunlara dair en ufak bir farkındalık oluşabiliyor ne de bu sorunların çözümü için adım atılabiliyor.

Tüm çocuklar eşit olsa!

Göç günümüzün en mühim toplumsal sorunlarından biri haline gelmiştir.  Zorunlu veya gönüllü olarak yer değiştirmeler sonucu gerçekleşmektedir. Göç, insanlar arasında bir taraftan sosyal ilişkilerin kurulmasına bir diğer taraftan da uyum sorunlarına sebep olan bir süreci kapsar. Bu sürecin en dezavantajlı grupları ise ya aileleri ile beraber ya da tek başına göç eden çocuklardır. Özellikle yanlarında herhangi bir refakatçisi bulunmayan mülteci çocuklar çok daha büyük bir risk altındadır. Bileşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 22. maddesine göre, bir ülkeye giren sığınmacı çocuklar, o ülkede doğmuş çocuklarla “eşit” haklara sahip olmalıdır. Öyle ya uluslararası sözleşmeler çocuğu bütünüyle kapsayıcı nitelikte sözleşmelerdir hani!

 

Göç yolunda en dezavantajlı grup: refakatsiz çocuklar

Dünyadaki göç hareketlerinin nedenleri çok çeşitlidir. Genellikle savaşlar, yoksulluk, işsizlik, politik ve ekonomik sebeplerle, can güvenliği tehdit altında olan insanların güvenli bir yere sığınmasıyla sonuçlanır. Savaşlar nedeniyle sayısız insan yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Hedef ülkeye ulaşırken transit yani geçiş ülkelerinde karşılaşılan zorluklardan en fazla etkilenenler ise çocuklardır. Bu minvalde en büyük hasarı kaybolmaya devam eden mülteci çocukların aldığı ise yadsınamaz bir gerçektir. Refakatsiz çocuklar çıktıkları bu yolda, insan ticareti yapan organize suç örgütlerinin eline düşüyor. Kölelik, fuhuş, kaçakçılık, hırsızlık gibi alanlarda kullanılıyor. Göç yolunda yaşanan tahribatların onarılması ve iyileştirilmesi için kurum ve kuruluşlara mühim görevler düşmektedir.

Neler yapılabilir?

Resmî rakamlara göre 2016 yılında kayıp mülteci çocuk sayısı 10.000’dir. Fakat  bu sayının gerçekte tahmin edilemeyecek kadar çok olduğu belirtilmektedir. Yaşanan ve belki de daha fazlası yaşanacak bu tür mağduriyetleri engelleyebilmek, bütün insanlığın sorumluluğu altındadır. Devletler, çocuk hakları sözleşmelerine dair uygulamaları ve “denetimleriyle”; STK’lar ise farkındalık yaratan çalışmalarıyla bu konuya destek olmalıdır. Kayıp göçmen ve mülteci çocuklara yönelik uluslararası seviyede herhangi bir uygulama bulunmamaktadır. Kayıt sistemlerinin güvenli hâle getirilmesi, tüm mültecilere yönelik uluslararası normlarla belirlenmiş koşulların uygulamaya geçirilmesi elzemdir. Böylece bu adım dünyanın her yerinde aynı statüye sahip çocukların olmasını sağlayabilme ve çocuklar için vahamet oluşturacak tüm sorunların ortadan kaldırılabilmesi için belirleyici olacaktır.

Benzer gönderiler