Ramazan ayının gelmesiyle birlikte camiler doldu taştı. Özellikle 88 yıl sonra ilk teravih namazın kılındığı Ayasofya-i Kebîr Cami-i Şerîfi’ne dolan binlerce Müslüman tatlı bir telaş yaşadı. 2 yıl önce açılırken yaşanan gürültüye bakınca Türk Klasik Musikisinin büyük ismi Buhurizade Mustafa Itri’nin bestelediği Salât-ı Ümmiyye’nin hoş sesi Ayasofya Camii’ne çok yakıştı. Fakat hayat her zaman bu kadar güzel ve ahenk içinde ilerlemiyor. Ramazan ayının gelmesiyle beraber bir hastalık tekrar nüksetti; İslami değerlere saldırı. Bu saldırı bazen Müslümanlara saldırı şeklinde kendisini gösterirken bazen de İslam dininin kutsallarına açıkça hakaret ederek ortaya çıkıyor. Tamamen batıdaki İslam ırkçısı kesimlerden kopyalanarak yapılan bu saldırılar sonrası inanç daha doğrusu inanmama özgürlüğünün gündeme gelmesi de ülkemize yönelik tuhaflıklardan biri.
Ramazan ayının fetvacıları: Muhalifler
Ramazanda Müslümanların sinilerini zıplatan olaylardan biriyse Türkiye’ye has bir durum: İslam dinine dair hiçbir bilgiye sahip olmayıp fetva vermek. Ramazanı Şerifin başlamasıyla Türkiye’de ekranlara çıkan bazı isimler, ülke olarak “acaba şaka mı yapıyor yoksa ciddi mi?” tereddüdünü yaşamamıza sebep oldu. Bir örnekle açıklamak gerekiyorsa, Cumhuriyet Halk Partisi’nin televizyonu olarak bilinen Halk TV’de Genel Müdürlük de yapan 35 yıllık gazeteci Şaban Sevinç, kovid-19 pandemisi nedeniyle Ramazan ayının ertelenmesi gerektiğini açıkladı. Sevinç, 2 yıl önce yaptığı bu açıklamaya gerekçe olarak da “teravih namazlarının camilerde kılınmayacak olmasını” gösterdi. İslami ilimler noktasında oldukça bilgili olduğu izlenimini vermeye çalışan Şaban Sevinç’in konuşmasında bu sorunun Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesine sorulduğunu da öğreniyoruz. Üstelik kurumsal bir muhatap Yeniçağ Gazetesi tarafından. Yani Türkiye’de yayın yapan bir gazete, Ramazan ayının tehir edilip edilmeyeceğini sorabiliyor. Bundan cesaret alan bir gazeteci de bir hatta bir kaç adım ileri giderek “Ramazan kesinlikle tehir edilmelidir” açıklamasında bulunabiliyor. Şaban Sevinç ve Yeniçağ gazetesi istisnalar değil. Ramazan ayında şaraplı iftar yemeği tarifi veren gazete Hürriyet’ti. Ya da Türkiye’de muhalif kesimin yere göğe sığdıramadığı, araştırmacı gazetecilerin piri olarak övdüğü Uğur Dündar, yıllardır Cuma namazlarını evde kıldığını açıklamıştı. Uğur Dündar’ın tahtını zorlayan İsmail Saymaz’ın Ramazan’da verilen fitreyi bilmeyip, Kızılay’ı İslam’ı bilmemekle eleştirdiğini de hatırladığımızda bu sorunun yıllardır devam ettiğini söyleyebiliyoruz.
Bilmedikleri halde ahkam kesiyorlar
Verilen örneklerin karşımıza çıkardığı bir sonuç var, Türkiye’de medya ve siyaset başta olmak üzere pek alanda faaliyet gösteren ünlüler, ülkemizdeki insanların bin yıllık inancı olan İslam dinini bilmiyor. Bilmemelerine rağmen İslam’a dair açıklama yapma salahiyetini kendilerinde bulmaları da yaşadığımız sıkıntının uzunca bir süre devam edeceğini gösteriyor.
Orhan Aydın