Scroll Top

Üzerinde güneş batmayan ülke: İngiltere

ingiltere-somurgecilik-donemi

İngiliz tarihinde I. Elizabeth döneminde, 1558-1603 yılları arasında, denize hâkim olanın ticarete hükmedeceği; ticarete hâkim olanın ise dünya zenginliklerine hükmedeceği şeklinde bir düşünce vardı. O dönemde denizlerde İspanya hegemonyasından kurtulan İngiltere, ilk defa denizcilik politikası geliştirip deniz aşırı sömürgeye ve köle ticaretine başladı. Daha sonra giderek güçlendi ve Kuzey Amerika’da koloniler kurdu. 18. yüzyılda Britanya Adası’nda birliği sağladıktan sonra, Sanayi Devrimi ile gücüne güç kattı ve dünyanın dört bir yanında sömürgecilik faaliyetlerini hızlandırdı. Amerika ve Batı Hint adalarındaki sömürgelerle büyük bir imparatorluğa dönüştü. İngiltere, 19. Yüzyıl boyunca dünyanın en büyük emperyalist gücüydü. Sömürgeci ülkeler piramidinin zirvesine yerleşmişti. 1914’te başlayıp dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda ise Britanya İmparatorluğu, 35 milyon kilometrekare ile en geniş sınırlarına ulaştı. Dünyanın dörtte biri, yani 458 milyon insan İngiltere’nin egemenliği altındaydı. Sınırları o kadar genişti ki, doğuda Hindistan’dan batıda Amerika’ya kadar sahip olduğu sömürge devletlerinin birinde güneş batmadan, diğerinde doğuyordu. İşte tam olarak bu nedenle de İngiltere’ye üzerinde güneş batmayan imparatorluk deniliyordu.

İngiltere’nin sömürgecilik dönemi 500 yıl sürdü

İngiltere’nin sömürgecilik dönemi yaklaşık 500 yıl sürdü. Bu dönem içerisinde ise İngiltere’nin tarihi köle ticareti, kölelerin sömürgelerde kullanılması, katliamlar, kıtlıklar ve toplama kamplarındaki zulümlerle dolu. İngiltere, köle ticareti 1800’lerde yasaklandığı bu alanda en baskın güçtü. 16. yüzyıldan 1807’ye kadar olan dönemde yaklaşık 12,5 milyon insanın Afrika’dan Amerika ve Karayiplere köle olarak taşındığı tahmin ediliyor. İngiltere’nin kölecilik tarihinde, 17. ve 18. yüzyıllarda köle ticareti ya da köleler tarafından üretilen ürünlerin satışıyla hem İngiltere hem de binlerce İngiliz ailesi zenginleşti. İnsan olarak görülmeyip, mal olarak alınıp satılan köleler, sahipleri tarafından sık sık cezalandırılıyor, hatta öldürülüyordu. Kölecilikle ilgili yasalar, daha çok köle sahiplerinin haklarını içeriyordu. Tabii İngiltere’yi, köle ticaretinin yanı sıra sömürgelerde işledikleri katliamlarla da biliyoruz. Öyle ki İngiliz İmparatorluğu’nun dünyayı kendi oyun parkına çevirdiği dönemde, Asya, Ortadoğu ve Afrika’da, kan ve gözyaşı oluk oluk akıyordu.  İngilizler ilk olarak Güney Afrika’da, Hollanda asıllı yerli halk olan Boerlerin yaşadığı toprakları işgal etti. Boerler bölgeyi İngilizlere kaptırmamak için tüm güçleri ile gayret etti. Ancak İngilizler, ülkenin altın kaynaklarını Boerlilere bırakmadı. Bugünkü Güney Afrika Cumhuriyetinin olduğu bölgede, 1899-1902 yılları arasında 2. Boer Savaşı yaşandı. İngilizler 30 bin sivilin evini ve çiftliğini yaktı. Binlerce Boer ve Afrikalı, kadın-çocuk-yaşlı ayırt edilmeksizin toplama kamplarında esir alındı. Kamplardaki insanlara yiyecek dahi verilmedi. Yaklaşık 28 bin sivil işkence görerek hayatını kaybetti. İngiltere’nin, sömürge yılları boyunca sahip olduğu en önemli kolonilerden bir diğeri de Hindistan’dı. İngilizler, Hindistan’ı sömürmeye 1600 yılında kurdukları East Indian Company adlı ticari bir şirketle başladı. Bu ticari adım İngiliz Kraliçesi 1. Elizabeth’in emriyle gerçekleşti.

İngiliz Doğu Hindistan şirketi kuruldu

1600 yılında resmi olarak kurulan İngiliz Doğu Hindistan şirketi, sadece dış ticarette faaliyet gösteren anonim şirketlerin en büyüğü olması açısından değil, aynı zamanda İngiliz sömürge ve imparatorluk sisteminin kurulması noktasında da etkili oldu. 1613 yılına kadar şirket, doğrudan ticaret ağı oluşturmak amacıyla Kuzeybatı Hindistan için Surat, Güney Doğu Asya ve Uzakdoğu için Bantam olmak üzere doğrudan iki ticaret istasyonu oluşturuyordu ve uygun ticaret koşulları oluşturulması için çeşitli düzenlemeler yapıldı. Limandan limana ticaret, doğrudan ticaret ihtiyacının yanı sıra ticari organizasyonlar için de gerekli görüldü. İngiliz Doğu Hindistan Şirketinin kurulması, İngiliz sömürgeciliğinin ciddi anlamda ilk adımı oldu. Doğu Hint adalarında Hollanda ile rekabet edemeyen şirket, Hindistan alt kıtasına yönelerek önce ticaret üsleri kurmaya başlamış daha sonra da Masulipatam, Madras ve Bombay’ı ele geçirdi. Ancak başta Fransa olmak üzere başka Avrupa devletlerinin de bölgeye yerleşme çabaları üzerine İngiltere, fetih hareketlerine yeniden başladı ve bölgede hâkimiyetini kurma çabasına girdi. Şirket, Hindistan’da araziler alarak genişledi ve ticari alanda faaliyetlerini arttırdı. Bu faaliyetleri korumak adına koca bir donanma tesis etti. Böylece zamanla ülkede politik güç elde etti.

İngilizlerin “böl ve yönet” politikası

İngiliz sömürgesi, 1803 yılına gelindiğinde Pencap bölgesi dışında bütün Hindistan’ı etkisi altına almıştı. Sömürgeyi “böl ve yönet” politikasıyla uygulayan İngilizler, çeşitli bölgesel prenslikleri kendi uzantıları halinde tutmayı ve istedikleri gibi yönlendirmeyi uzun süre başardılar. Sömürge Hindistan’ın da İngilizlerin ilgilendiği alanlar, demir, maden gibi para getiren mecralardı. Bunlar dışında angarya işleri Hint halkına bırakıyorlar, zenginleşmek için ise ellerinden geleni yapıyorlardı. Artık İngiliz sömürgesi Hindistan’ın tamamına yayılmıştı. İngiltere Hindistan’da sömürgelerini arttı. Bu süreçte ise 10 milyondan fazla insan açlıktan öldü. Öte yandan Hindular ve Müslümanlar birbirlerine karşı kışkırtıldı. Camilere el konuldu. Müslüman çocuklar medreselerden alınıp Hristiyanlaştırıldı. Daha fazla bu zulme katlanamayan halk, 1857 yılında ayaklandı. Ayaklanmayı çok kanlı bir şekilde bastıran İngiliz hükümeti, ülkede eskisinden daha da sert politikalar uyguladı. 1919 yılında Amritsar kentinde İngiliz sömürge yönetimine karşı barışçıl gösteriler de katliamla bastırıldı. Sadece 10 dakika içerisinde yaklaşık 1000 protestocu öldürüldü. Katliam emrini veren komutan ise İngiliz yönetimi tarafından parayla ödüllendirildi. Bağımsızlık için başlatılan protestolar, 1947’de sonuç verdi. Ancak İngiltere bunun karşılığında Hindistan’a çok ağır bir bedel ödetti. Hindistan’ı bölmek için sınır çizildi. İngiliz bir avukatın öğle yemeği sırasında öylesine karaladığı Hindistan ve Pakistan arasındaki sınır, 10 milyondan fazla insanı evinden yurdundan etti. 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Geride etnik çatışmalar ve mezhep kavgalarıyla birbirlerine düşman olan insanların yaşadığı bir toprak parçası kaldı. Nitekim bugün Hindistan’da Müslümanlara yapılan zulümleri biliyoruz. İşte bugün hala çözülemeyen Keşmir sorunun da tek sorumlusu İngiltere.

İngiltere-hindistan-somurgeciliği
Üzerinde güneş batmayan ülke: İngiltere

İslam’ı da hedef aldılar

İngiltere,  sömürdüğü her ülkenin sadece yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalamakla kalmadı. Bu ülkelerin kültürünü de yozlaştırdı. Özellikle Medreselerin kapatılarak Hristiyan okullarının açılması, Müslümanların kimliklerinin yok edilmesi ve her türlü ayrımcılığa maruz kalmasıyla İslam dinini hedef aldıklarının açık bir göstergesi. Bugün belki de dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan İngiltere’nin bu gücü ne kadar kanlı bir şekilde elde ettiği açıkça görülüyor. Üstelik şimdi en demokratik, en modern, çağdaş, kültürlü, medeni, özgür ülkelerden biri olarak biliniyor.

Benzer gönderiler