Nokta dergisinin skandal kapakları

Bu kumpasın ardından yıldızı parlayan FETÖ tetikçisi Cevheri Güven, daha önce de çalışmış olduğu Nokta dergisine geçiş yaptı. Bugün Nokta dergisi dendiğinde yayınladıkları skandal kapaklar aklımıza geliyor. Dergi, 7 Haziran seçimlerinin ardından “Türkiye İç Savaşı’nın başlangıcı” ifadesiyle skandal bir kapak yayınladı.

Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı şehit cenazesinde betimledi.

Çok tepki çeken bu kapaklar sonrası dergi basıldı ve Cevheri Güven tutuklandı. 58 gün tutuklu kalan Güven’in serbest kalması için Kemal Kılıçdaroğlu çağrı yaptı. Böylece, FETÖ’ye olan borcunu ödemiş oldu.

Güven, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra bir süre gaybubet evinde gizlendi. Daha sonra mesai arkadaşı Murat Çapan ile beraber Yunanistan’a kaçtı. Yunanistan, Çapan’ı iade ederken Güven ve ailesine mültecilik hakkı vererek Almanya’ya gitmesinin önünü açtı. 

FETÖ tetikçisi Cevheri Güven gazeteci mi?

FETÖ tetikçisi Cevheri Güven, bugünlerde YouTube kanalında Türkiye aleyhine yaptığı yayınlarla biliniyor. Türkiye’nin başarılarına gölge düşürmek isteyen Güven, SİHA’ları geliştiren Selçuk Bayraktar ve Baykar Savunma’yı hedef almıştı. Clickbait başlıklı ve komplo teorileriyle bezenmiş videolarıyla popülerliğe ulaşan Güven, muhalif isimler tarafından da destekleniyor. Sözcü grubuna ait Korkusuz gazetesinin yazarı Memduh Bayraktaroğlu, Güven’i öve öve bitirememişti. Güven’in, FETÖ’cü olmasının umrunda olmadığını dile getiren Bayraktaroğlu, şu ifadeleri kullanmıştı:

“Güven verici bir gazeteci. Bir gazetecilik cevheri ya. Ben çok tutuyorum onu. Bana ne ya sürgünmüş de kaçakmış da yargılanmış da falan. Bana ne ya. Ben adamın yaptığı işe bakıyorum. İyi iş çıkarıyor. Müthiş gazetecilik yapıyor.”

Bizdeki muhaliflerin gazeteciliğine methiyeler düzdüğü Güven’in aslında ne olduğunu örgütün Uzakdoğu imamı Hüseyin Kara itiraf etmişti. Kara, örgütün tetikçisi konumundaki sözde gazeteciler hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:

“Bizim arkadaşlarımıza gazeteci demiyorum zaten. Hasbelkader demişiz ki; ‘Sen televizyonda şu işi yap’, ötekine demişiz ki ‘Sen de şu işi yap’. Bunlar gazeteci değil. Gazetecilik okusalar bile bunlar hizmetin (FETÖ’nün) insanlarıdır.”

FETÖ tetikçisi Cevheri Güven kimdir? yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

100 bin liralık himmet

FETÖ’nün mahrem imamı Kamil Bakum, itiraflarında terör örgütünün Güneydoğu Bölge sorumlusu Mehmet Kocatürk tarafından 2011 yılında “Gaziantep Güneydoğu Bölgesi Avukatlar İmamı” görevine getirildiğini ve 2016’ya kadar bu görevi yürüttüğünü söylemişti. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yakalandığı 30 Aralık 2020’ye kadar faaliyetlerine devam ettiğini anlatan Bakum, bu faaliyetler kapsamında örgüte müzahir Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneği’nde toplantılar yaptığını belirtmişti. Bu toplantılarda örgüt üyesi avukatların faaliyetlerinin değerlendirildiğini söyleyen Bakum, toplantılarda aldığı bilgileri, üstü olan Türkiye avukatlar sorumlusu İmamı “Yıldırım” kod isimli Muhammet Emir Yavuz’a her ay Ankara’da bulunan FETÖ‘ye ait dernekte aktardığını itiraf etmişti. Bakum, Yavuz’a yıllık ortalama 100 bin liralık himmet adı altında topladığı paraları da bu görüşmelerde teslim etmiş.

Yavuz başkanlığında “bölge avukat imamları” ile toplantıya katıldığını anlatan Bakum, itiraflarında hâkim ve savcılık mülakat sınavına gireceklere provalar yaptırdığını, Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneğinde bulunan bir odanın “mülakat odası” şeklinde hazırlatılarak örgüt mensubu avukatlara burada mülakat provaları düzenlendiğini kaydetmişti. Bakum, sınavı kazanan örgüt mensuplarının bilgilerinin örgütün mahrem imamlarına aktarıldığını söyleyerek, ayrıca MİT tırlarına ilişkin yürütülen soruşturmalarda örgüt mensubu şüphelilerin müdafiliğini yapmak üzere örgüt mensubu avukatları görevlendirdiğini anlatmıştı.

FETÖ’nün mahrem imamı 3 kez Pensilvanya’ya gitmiş

Kamil Bakum, 17/25 Aralık süreci sonrasında örgüte sahip çıkılması ve örgüt mensuplarının yönlendirilmesi konusunda verilen talimatları yerine getirdiğini anlatmıştı. Bakum, itiraflarında örgüte bağlı avukatların 2011 veya 2012 yılında sandık görevlisi olmaları konusu gibi konularda talimatlar geldiğini, bunların gereğini yapmaları için kendisine bağlı avukat imamlarına ilettiğini itiraf etti. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’le görüşmek için 3 kez ABD’ye gittiğini itiraf eden Bakum, ilk gidişinin 2011’de konumu nedeniyle takdim edilmek için, ikincisinin ise 2012’de baro başkanlığı seçimleri sonrası hazırladığı örgütsel raporu sunmak için olduğunu belirtti. Üçüncü gidişinin ise 2014 yılında olduğunu kaydeden Bakum, Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterinden cihazları söken sanık askerin müdafiliğinin örgüt mensubu avukat Mustafa Atalar tarafından yapıldığının ortaya çıkmasıyla ilgili olduğunu söyledi.

Bakum, bu ziyaretlerinden birinde 2012 yılındaki baro seçimleriyle ilgili hazırladıkları raporu örgüt elebaşına sunduklarını, söz konusu raporda Türkiye’de seçilen tüm baro başkanlarının ideolojik görüşleri, örgüte olan yakınlıkları, örgüt içerisinde olup olmadıkları gibi hususların yer aldığını da itiraf etmişti.

Yazıcıoğlu davasına takipsizlik kararında FETÖ parmağı

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat ettiği kaza sonrasında helikopter malzemelerinin sökülerek alınması iddiası üzerine haklarında soruşturma başlatılan bir grup askerin avukatlığını FETÖ’nün Elazığ grubuna mensup Mustafa Atalar yapmıştı. FETÖ imamı Kamil Bakum, bu durumun örgütte ve Fetullah Gülen tarafından büyük bir paniğe neden olduğunu itiraf etmişti. Bunun üzerine örgütte toplantı ve görüşmeler düzenlenmiş. Bakum, Yazıcıoğlu soruşturmasında ilk aşamada verilen takipsizlik kararında FETÖ elebaşının parmağı olduğunu belirtti. Örgütün Türkiye avukatlar sorumlusu “Yıldırım” kod adlı Muhammet Emir Yavuz’un örgütün kullanmış olduğu mesajlaşma programı Kakao Talk üzerinden kendisini aradığını anlatmıştı. Bakum, itiraflarında konuya ilişkin şunları kaydetmişti:

“Bana Elazığ il imamı Mehmet Durakoğlu’nun o dönem FETÖ/PDY terör örgütünün Türkiye İmamı olan Barboros Kocakurt’a ulaştığını, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun soruşturması ile ilgili ortaya çıkan sorunları anlattığını, Barbaros Kocakurt’un da telefonla Amerika’da bulunan Fetullah Gülen ile görüşerek konuyu detaylıca izah ettiğini, bundan dolayı Fetullah Gülen’in kaldığı ABD’de Pensilvanya’da sıkıntı olduğunu, ortalığın karıştığını söyledi. Göstermiş olduğunuz beyan ve yazışmalara göre konunun ABD’de bulunan FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’e aktarılmış, alınan talimat doğrultusunda bu konunun kapatıldığını anlıyorum. Mustafa Atalar’ın helikopterin cihazının sökülmesi olayındaki askerin avukatlığını bırakması talimatını ben verdim. Bana da Yıldırım kod adlı Muhammet Emir Yavuz isimli kişi talimat verdi. Yavuz’a kimin talimat verdiğini bilmiyorum.”

FETÖ’nün avukatlardan sorumlu mahrem imamı Bakum, itiraflarının devamında şunları anlatmıştı:

“Turan Canpolat bu askerlere bir avukat görevlendirilmesi talimatının üst düzey bir askeri mahrem imam tarafından kendisine verildiğini söyledi. Bu askeri mahrem imam, Canpolat’a soruşturma dosyasının özellikle tanınmayan, ismen çok ön plana çıkmamış, FETÖ/PDY içerisinden bir avukata verilmesini istediğini söylemiş. Canpolat da bu askeri mahrem imama ‘Biz de böyle çok tanınmadık ön plana çıkmamış bir avukatın olmadığını, genelde örgüt avukatlarının tanındığını ve bilindiğini’ söylemiş. Ancak askeri mahrem imam bu durumun sıkıntı oluşturmadığını, uygun gördüğü, örgüt içerisinden bir avukatın yapabileceğini söylemiş. Turan da bunun üzerine Mustafa Atalar’a bu görevi vermiş.”

“Bu işi tereyağından kıl çeker gibi hallettik”

Bir müddet sonra FETÖ hükümlüsü Mehmet Durakoğlu ve Mehmet Kocatürk ile bir ofiste bir araya geldiklerini belirten sanık Kamil Bakum:

“Durakoğlu, bana Muhsin Yazıcıoğlu dosyasının kapatılması konusunun savcılıkla görüşüldüğünü ve dosyanın kapatıldığını söyledi ve ‘Bu işi tereyağından kıl çeker gibi hallettik’ dedi. Bu konunun detayını Durakoğlu, Kocatürk ve Güneydoğu Hâkim-Savcı Bölge İmamı Fevzi kod isimli Feyzullah Gülbent bilmektedir. Daha sonra dosya kapatıldı. Bu konu bir daha görüşülmedi.” ifadelerini kullanmıştı.

Bakum, sorumlu olduğu illerin avukat imamları ya da diğer örgüt üyeleri tarafından kendisine flaş bellekler aracılığıyla verilen bilgilerden arşiv oluşturduğunu belirtmişti. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise kendisinde bulunan flash bellekleri kırarak imha ettiğini de itiraf etmişti.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

FETÖ’nün mahrem imamı Kamil Bakum’un cezası onandı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Polisi görünce telefonlarını kırdılar

Cep telefonları ve dijital cihazlar, genellikle FETÖ operasyonlarında örgüt mensuplarının saklamak için çaba sarf ettiği şeylerin başında geliyor. Bugüne kadar örgüte ait gaybubet evlerinde yapılan sayısız operasyonda; çok sayıda cep telefonu, sim kart veya bilgisayar gibi elektronik cihazlar örgüt mensupları tarafından cam veya balkondan atılarak imha edilmeye çalışıldı. Bartın merkezli 4 ilde gerçekleştirilen operasyonda da bu durum tekrar etti; örgüt mensupları cihazlarını kırdı. Emniyet güçlerini gören şüpheliler, cep telefonlarını balkon ve camdan aşağı attı. İncelemeye alınan telefonların yüksek korumalı şifreye sahip olduğu ve içlerinde ByLock benzeri programlar kurulu olduğu tespit edildi. Ayrıca şifrelerin çözülmesi için çalışma başlatıldı. Şüphelilerin yurt dışı kaynaklı para transferleri de inceleniyor.

Bartın’da FETÖ’nün 20 tonluk deposu

Bartın‘ın Gölbucağı Mahallesi’ndeki terkedilmiş bir binanın alt katında FETÖ mensuplarına ait olduğu tespit edilen bir depo deşifre oldu.

Daha önce market olarak kullanıldığı belirtilen depoda, 20 tona yakın malzeme ele geçirildi. Ayrıca depoda temizlik ve gıda ürünlerinin raflara sıralanarak konulduğu belirtildi.

Operasyon kapsamında baskın yapılan ve adeta bir marketi andıran deponun, örgüt mensuplarına yardım için kullanıldığı belirlendi. Savcılık kararıyla depoda bulunan 20 ton ürün kamyona yüklenerek Bartın Belediyesi’ne ait soğuk hava deposuna iletildi. Ele geçirilen yüzlerce ürüne ise el konuldu.

KAYNAK: TRT HABER

Bartın’da FETÖ’nün gizli deposu bulundu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ’nün güvenlik rehberi

FETÖ’nün hazırladığı güvenlik rehberinin kitapçık şeklinde olduğu ve içeriğinde birçok şifreli kelime bulundurduğu kaydedildi. Örneğin, FETÖ‘nün onay vermediği bir şey “yasaklı meyve” şeklinde adlandırıldı. Özellikle aranması bulunan ya da firari olan isimlerin alması gereken önlemler ise rehberde şu şekilde:

“Sınav (baskın) beklentisi olan arkadaşlar sınav olması durumunda öncelikle adreslerinden nasıl ayrılmaları gerektiğini planlamalı. Aynı binada oturan tanıdık birini ya da müsait teras ayarlamaları gerekiyor. Bazen sınavı haber alamıyoruz. Böyle durumlarda boş dairelerde ya da komşuda oturup, polisler ayrıldıktan sonra adresten çıkılabilir.”

Rehberde, ByLock benzeri bir iletişim programından da bahsediliyor.

”Sınav bekleyen arkadaşlar, kendi kullandıkları telefon hattından tanımlı mail, Whatsapp, Viber gibi iletişim kanallarını silip wifi üzerinden TNG programını kullanabilirler. Böylelikle sınav (operasyon) öncesi bulundukları yerden baz ve sinyal vermemiş olurlar. Fakat sınav sonrası için bu durum geçerli olmayıp, yeni sıfır dijital yedeğinizi kullanmaya başlayabilirsiniz.’’

FETÖ yöneticileri tarafından hazırlanan rehberde, örgütün iletişim ve bilişim konusunda aldığı hassas önlemler oldukça detaylı.

“Pansiyonlardaki başkası adına kayıtlı hattın kullanıldığı wifi üzerinden arkadaşların internet bağlantısı sağlanarak aileler ile iletişime geçilmeli. İletişim cihazında panoyu silme, gereksiz dosya bulundurmama, güvenli bir şifre konulması, mahrem konulardaki dosya çalışmalarının da kriptolu bilgisayarlara aktarılması önemlidir. CTA son sürümü bilgisayarlarınızda bulunmalıdır. Aileyle sadece Tango ya da geliştirilen görüntülü görüşme USB’si ile irtibat kurulmalıdır.”

Ayrıca, örgüt üyelerine özel tablet sağlanıyor. Birbirlerini VPN kullanarak yalnızca WhatsApp’tan aramaları öğütleniyor.

”Telefonlar bizi en çok ele veren açıklarımız. Başkası adına kayıtlı bir Vınn hazır ederek, tablet ya da kullanmadığı telefon üzerinden wifi ile bağlantı kurup iletişim kanallarının hazır olmasında yarar var. Yani dijital anlamda sıfır, hiç kullanılmamış bir yedeğimiz olsun.”

Rehberde, cep telefonu sinyallerine karşı alınan önlemler ise şu şekilde:

”Uçak modu ya da telefonun kapanmasında merkeze sinyal gidebilir. Bu durum takip eden şahısların dikkatini çekebilir. Gizli, örtülü bir faaliyet imajı doğurabilir. En güvenli yol, telefonun ayarlar menüsünden Ağ Operatörleri kısmına girip, buradan Otomatik Operatör seçimini devre dışı bırakmaktır. Sonrasında ise Ağ Ara diyerek mevcut kullandığınız operatör yerine başka bir operatörü seçin. Bu sayede telefon açık görünecek ancak ağa sinyal göndermeyecektir. Yani sistemde görünmeyeceksiniz. ”

Gaybubet evi için önlemler

Örgüt, aranması olan veya firari durumdaki üyelerinin seçecekleri gaybubet evleri konusunda da bir dizi talimat iletiyor. Bu şekildeki örgüt mensuplarının sakin muhitlerde oturmaları, ev kiralarken kendi adlarının kayıtlara geçmemesi için yakın akrabalarını kullanmaları söyleniyor. Ayrıca rehberde, evin ve faturaların da yine bir akraba adına tutulması gerektiği tavsiye ediliyor.

Rehberde, örgüt üyelerinin haftada 1 kez alışveriş yapmaları, evlere giriş çıkış için karanlık ve sakin zamanların seçilmesi gibi kurallar bulunuyor. Evde kesici delici alet bulundurulmaması, olası bir baskın anında herkesin ortak bir hikaye anlatması gibi talimatlar yer alıyor.

FETÖ yönetimi tarafından hazırlanan rehberde, örgüt üyelerinin aileleriyle görüşmeleri konusundaki talimatlar ise şu şekilde:

“Ailelerle yalnızca TNG üzerinden irtibat kurulmalı. Restoran, kafe gibi yerler ‘Yasaklı Meyve’dir. Aileler görüşmeye gelmeden bir gün önce telefon görüşmelerini sonlandırmalıdır. İl dışındaki görüşmelere telefon götürülmemeli. Görüşmeye peruk ya da baş örtüsü takıp, bir miktar eşkal değiştirerek gidilmesi iyi bir maske olabilir.”

FETÖ’nün güvenlik talimatları deşifre oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ’nün şike kumpası davasında tanıklar ifade verdi

Şike kumpası davasının sanıklarından Cemalettin Mutlu ile üniversite yıllarında tanıştığını belirten tanık Veysi Yaşar, Şekip Mosturoğlu şike operasyonunda tutuklandığında Mutlu’yu iyi bir ceza hukukçusu olduğu için Mosturoğlu’na tavsiye ettiğini ancak Mosturoğlu’nun başka bir avukatı tercih ettiğini anlattı.

Tanıklardan Edip Özbek ise tekstilci olduğunu, sanık Mutlu’nun davalarına baktığını, Mutlu’nun FETÖ bağlantısıyla ilgili bilgisi olmadığını ve kendisini kimseye önermediğini ileri sürdü.

Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık, Mutlu’yu meslektaş olarak tanıdığını ve aralarında özel bir ilişki olmadığını ifade etti. Şike soruşturmaları sürecinde Hâkimler Savcılar Kurulu’na şikayetlerde bulunduklarını söyleyen Işık, şunları söyledi:

“Soruşturmayı başlatan polisler ile hâkim ve savcıların iş birliğiyle hareket ettiği gerekçesiyle şikayetlerimiz oldu. Müvekkilimiz Aziz Yıldırım’ı görmek için Beşiktaş Adliyesine gittiğimizde, gazetelerde tutuklanacağı yazıyordu. Daha müvekkile sorular sorulmadan, ‘Soruları cevaplamadı’ diye haberler yapıldı.”

Mahkeme başkanının Işık’a “Aziz Yıldırım’ı verin bu soruşturma son bulsun” denilip denilmediğini sorması üzerine Işık, şu yanıtı verdi:

“Sorgulanmakta olan sporculardan birine ‘Aziz Yıldırım’ı verin buradan gidebilirsiniz’ denildiğini biliyoruz. Bunun üzerine, ‘Gidin, bu arkadaşlara söyleyin, yasa dolayısıyla böyle bir zorlama olamaz’ dedim. Bizi sinirlendiren şey şuydu; Türkiye’nin saygın kurumlarının aşama aşama bitirildiğini gördüm.”

Hakkındaki suçlamaları kabul etmedi

Mahkeme başkanı, tanıkların dinlenmesi sonrası, sanık Cemalettin Mutlu‘ya söz hakkı tanıdı. Şike kumpası davasının sanıklarından Mutlu, cezaevinde şartlarında zorlandığını, dava dosyasına hazırlanamadığını ileri sürdü. Avukatlık yaptığı kişilerin tutuklanmamasını sağladığı ve aldığı paraların büyük kısmını FETÖ‘ye verdiği yönündeki iddialarını reddeden Mutlu, iyi bir ceza avukatı olduğu için oyuncu Kenan İmirzalıoğlu’nun avukatlığını da yaptığını belirtti. İmirzalıoğlu’nun dosyasına dava açıldıktan sonra baktığını anlatan Mutlu,

“Onun tutuklanmamasını benim emniyet ilişkilerime bağlıyorlar. Soruşturma aşamasında bakmadım, o dönem avukatı Şeref Dede’ydi. Onu azledip beni tuttu.” ifadelerini kullandı.

Mahkeme heyeti, Cemalettin Mutlu’nun tutukluluk halinin devamına ve duruşmanın ertelenmesine hükmetti.

KAYNAK: SABAH

FETÖ’nün şike kumpası davası devam ediyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası

KHK’lı öğretmen Ahmet Taşdemir, yargılandığı süreçte kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Taşdemir, ByLock kullanmadığını, programı ilk kez 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra duyduğunu, Bank Asya hesabındaki hareketlerin rutin işlemler olduğunu, Arnavutluk ve Bosna’ya gidişinin yüksek lisans teziyle alakalı olduğunu ileri sürdü. Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı karara bağlayarak sanık Taşdemir’e, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verilmesine hükmetti. Mahkeme heyeti, gerekçeli kararını bildirdi. Kararda, sanık Ahmet Taşdemir’in öğretmenlik yaparken KHK ile ihraç edildiği, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock’un kendisine ait iki cep telefonu hattı üzerinde de kullanıldığının tespit edildiği kaydedildi. Kararda, sanığın suçlamaları kabul etmeyen savunmalarına karşın, ByLock yazışmalarında örgüt içi çalışmalara aktif olarak katıldığı ve kasta dayalı kusurunun ağır olduğu belirtildi.

KHK’lı öğretmen hakkında yeniden soruşturma açıldı

Sanık Ahmet Taşdemir‘in hakkında kesinleşmiş hapis cezası kararı verilmesinin ardından ise, FETÖ ile iltisaklı eylemlerine devam ettiği gerekçesiyle hakkında yeniden soruşturma başlatıldığı belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, Taşdemir’in evinde yapılan aramalarda dijital materyaller ele geçirildi. Sanığın evinde yapılan aramalarda toplanan delillerin, hapis cezasının kesinleşmesinin ardından eylemlerine devam ettiğini gösterdiğine işaret edilen iddianamede, Taşdemir’in eylemlerinin yeni bir “örgüt üyeliği” suçunu oluşturduğu vurgulandı.

Ele geçirilen dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede, sanığın telefonunda örgüt üyelerinin haberleşmek için kullandığı Falcon uygulamasının bulunduğu, örgütsel mesajlar ve örgütün para trafiği ile ilgili delillerin mahkumiyeti sonrasında meydana geldiği tespit edildi.

7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, KHK’lı öğretmen Ahmet Taşdemir hakkında 20 Mart 2018’de ceza verildiği ve bu cezanın istinaf incelemesi sonucunda, 18 Eylül 2018’de kesinleştiği hatırlatıldı.

İddianamede, sanık Taşdemir’in söz konusu telefonun kendisine ait olmadığını ve emniyette ortaya çıktığını söylediği ancak el koyma tutanaklarının usul ve yasaya uygun olduğu bilgisi yer aldı. Sanığın, örgütün “gaybubet” evlerinde kaldığı, örgüt içi para transferine ilişkin faaliyetlerine devam ettiğinin anlaşıldığı vurgulandı. 

İddianamede, sanığın hüküm almasına rağmen eylemlerine devam etmesinin örgüte sadakat ve bağlılığını gösterdiğinin altı çizildi. Sanık Taşdemir’in “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasının istendiği iddianame, İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

KHK’lı öğretmen ikinci kez yargılanıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Havuz ve hamamlarlarda buluşmuşlar

İddianamede, örgüt mensuplarının dikkat çekmemek için piknik, yemekli ev davetleri, hamam ve havuz partilerinde bir araya geldikleri kaydedildi. Ayrıca, örgütün para trafiği ile ilgili detaylar da yer aldı. Örgütün sözde üst düzey yöneticilerinin katılacağı toplantıları farklı şehirlerde düzenledikleri, örgütsel para aktarımının ise başkaları adına açılan banka hesapları üzerinden yapıldığı belirtildi. FETÖ’nün yeniden yapılanmasının bu taktiklerinin, FETÖ’nün sözde Karaman il sorumlusu Sedat A.’nın takip edilmesiyle ortaya çıkartıldığı vurgulandı.

İddianamede, şu ifadeler yer aldı:

“Sedat A’nın organize ettiği yemek, hamam ve havuz gibi isimler altındaki etkinliklerin, örgüt mensuplarını bir araya getirmek, yapılanmayı diri tutmak ve örgütsel dayanışmayı artırmak amacıyla yapıldığı değerlendirilmiştir. Şüphelinin, başkasının banka hesaplarını kullandığı, örgüt mensuplarına dağıtılmak üzere kendisine verilen paraları aldığı, diğer örgüt üyeleriyle periyodik olarak Konya ve Ankara’da buluştuğu, görüşmelerde örgütün gizlilik esasları doğrultusunda hareket ederek farklı sim kart ve telefonlar kullandığı, diğer örgüt mensuplarıyla görüşmelerini takipten kaçmak için internet üzerinden gerçekleştirdiği belirlenmiştir.”

FETÖ’nün yeniden yapılanma toplantısında yakalandı

Sedat A.; Sinan E., Kadir E., Murat M. Ve Gökhan A., Ankara’nın Yenimahalle ilçesi Demetevler semtinde gaybubet evinde FETÖ’nün yeniden yapılanma buluşması yaptıkları sırada yakayı ele vermişti. Ekiplerin evde yaptıkları arama sonucu, yüklü miktarda para ve örgütsel belgelere el kondu. İddianamede, söz konusu şahısların “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” ile “terörün finansmanı” suçlarından her biri için 35 yıl 9 aya kadar hapis ile cezalandırılmaları istendi.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

FETÖ’nün yeniden yapılanma toplantıları açığa çıktı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) güncel yeniden yapılanmasına yönelik 5 kişi hakkında iddianame hazırlandı. FETÖ’cü sanık Gökhan A., gaybubet evinde 4 kişiyle beraber toplantı yaptıkları sırada yakalanarak gözaltına alınmıştı. Evde yapılan aramalarda ise yüklü miktarda para ve örgütsel belgeler ele geçirilmişti. FETÖ yöneticisi Gökhan A.’nın örgütsel faaliyetleri, eski eşinin ifadesinde yer aldı. Sanığın eski eşi D.Ö., ALO 140 Terör İhbar Hattı’nı arayarak Gökhan A.’nın örgütsel bağlantıları hakkında ihbarda bulundu. D.Ö., ifadesinde şunları kaydetti: “Çocuğum, babasının telefonunda FETÖ terör örgütüne müzahir şahısların bulunduğunu düşündüğü, babasının telefonunda bir program olduğunu söyleyerek bana telefondan gösterdi.”

Gaybubet evinde örgütsel toplantılar organize ediyordu

İddianamede, FETÖ’nün Karaman, Konya ve Ankara’da yeniden örgütlenmeye başladığı, evler açarak örgütsel toplantılar organize ettiği, cezaevlerinden tahliye edilen örgüt mensuplarını örgütlediği ve bağış adı altında para topladığı ihbarları üzerine soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Örgüt içerisinde yönetici olduğu iddia edilen FETÖ’cü sanık Gökhan A.’nın “Salih” kod adını kullandığı, Ankara’nın Yenimahalle ilçesi Demetevler Mahallesi’nde örgütün gaybubet evini kardeşi üzerine kiraladığı ve örgütsel toplantıları bu evde yaptığı ifade edildi. Sanığın HTS kayıtlarının analiz edilmesiyle çok sayıda örgüt mensubu ile irtibat halinde olduğu belirtilirken, sanığın ayrıca “hakikat damlaları” rumuzlu Twitter hesabının kullanıcısı olduğu ve bu hesap üzerinden örgütsel nitelikte paylaşımlar yaptığının tespit edildiği bilgisine yer verildi.

Telefonunu çocuğu alınca gerçek ortaya çıktı

FETÖ yöneticisi eşi tarafından ele verildi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) içinde esnaf sorumlusu olarak faaliyet gösteren Muharrem Gedik hakkında dava açıldı. Hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilen Gedik, örgütün yapılanma şemasında 5 bölgeye bölünen Ankara’da Yenimahalle bölgesinde Bölge Talebe Mesulü olarak görev yapıyordu. Ayrıca, Gedik’in,  15 Temmuz  hain darbe girişiminden sonra örgüt mensuplarının ailelerine finansal destek sağladığı belirlendi. Gedik’in evinde yapılan aramalarda tuvaletin asma tavanında ise saklanmış para bulundu. Soruşturma kapsamında ifade veren Gedik, 2016’dan sonra da sorumlu olduğu esnaflardan para toplamaya devam ettiğini söyleyerek, esnaflardan himmet adı altında toplanan paraları FETÖ üyelerinin ailelerine dağıttıklarını anlattı.

“Örgüt panikle küçülmeye gitti”

Gedik, soruşturma kapsamında verdiği ifadesinde imam nikahlı eşi S. Gedik ile çalıştığı ekmek büfesinde tanıştıklarını, konuşma sırasında babasının FETÖ’den ihraç olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisinin de hakkında bir soruşturmadan dolayı yakalanma emri kararının bulunduğunu anlattı. 2019’da gerçekleştirilen bir operasyon ile tanıdıklarının alınması üzerine örgütün panik ve korkuyla küçülmeye gittiğini belirten Gedik, bu süreçte muhasebe sorumlusu olarak görev yaptığını, para toplamaya devam ettiğini, kimin ne kadar vereceğine kendisinin karar verdiğini, toplanan paraları ise örgüt üyelerinin ailelerine göndermeye devam ettiğini ifade etti.

Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ifade veren sanık M.B., FETÖ’nün esnaf sorumlusu Gedik hakkında şunları kaydetti:

“Ankara’da gaybubet evine kaldım. Bana herhangi bir kimlik çıkartmadılar. Ankara’ya indiğimde Muharrem Gedik karşıladı, Ordulu ODTÜ’de elektrik elektronik bölümünden ihraç edilmiş araştırma görevlisiydi. Kendisiyle yurtdışı numaraları kullanan Textnov isimli bir sayesinden Whatsapp üzerinden konuşuyorduk. Muharrem Gedik Yenimahalle’de esnaf sorumlusuydu, gaybubet evlerinin maddi kısımlarını bu şahıs karşılıyordu.”

FETÖ’nün esnaf sorumlusu ifade verdi

FETÖ’nün esnaf sorumlusu paraları tuvalete saklamış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyon olarak tanımlanan MİT kumpasının üzerinden 10 sene geçti. Hain terör örgütü, yargı ve emniyet bürokrasisini ele geçirmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) ise “Ergenekon” ve “Balyoz” kumpaslarıyla hakimiyet sağlamıştı. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ise hain terör örgütünün ele geçiremediği tek kurumdu. Kirli emellerine ulaşabilmek için her yolu deneyen FETÖ, bu nedenle MİT’i hedef tahtasına koydu. Takvimler 7 Şubat 2012’yi gösterirken, MİT Başkanı Hakan Fidan‘ın da aralarında bulunduğu bazı kamu görevlilerinin ifadeye çağrılmasıyla kumpas için düğmeye basıldı. 7 Şubat MİT kumpası, Türkiye yakın tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kayıtlara geçti.

Kumpasın emniyet ayağını dönemin polis müdürü Ali Fuat Yılmazer yürütürken, yargıda ise 15 Temmuz’dan sonra FETÖ üyeliğinden 11 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılacak olan Sadrettin Sarıkaya vazifelendirilmişti.

Ali Fuat Yılmazer

Kumpasın algı operasyonları ise örgütün yayın organı Zaman Gazetesi tarafından yapıldı. FETÖ tetikçileri de kumpasın kampanyasını sosyal medya üzerinden üstlendi.

FETÖ’nün açıktan giriştiği ilk operasyon

FETÖ, kumpas senaryosunu Türkiye Cumhuriyeti’nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalar nedeniyle, MİT’i terör örgütü PKK/KCK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek kurguladı. 7 Şubat 2012’de MİT Başkanı Hakan Fidan ve bazı kamu görevlileri ifadeye çağırıldı, ardından haklarında yakalama kararı çıkartıldı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın iddianamesinde, çarpıcı tespitler yer aldı. FETÖ’nün diğer kumpas davalarından da örnekler verilen iddianamede şunlar kaydedildi:

“(Örgütün) Nihai hedefe ulaşmak için başlatılan eylemlerin ilk aşamasının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir Askeri Casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmalarla geçildiği, örgüt tarafından gerçekleştirilen bu eylemlere 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ile hız verildiği anlaşılmıştır. MİT soruşturması aslında FETÖ’nün seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüstür.”

Savcının zamanlaması manidardı

Dönemin savcısı Sadrettin Sarıkaya’nın zamanlaması ise oldukça düşündürücüydü. O tarihte Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, 26 Kasım 2011’de ameliyat olmuş, ikinci ameliyatının ise şubat ayı başında olacağı belirlenmişti. Hakan Fidan ve bazı kamu görevlilerinin evlerinde arama ve haklarında yakalama kararı çıkartılmasına çalışılan tarih, Erdoğan’ın ameliyat olacağı zamana göre düzenlenmişti.

Sarıkaya, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gizlendiği gaybubet evinde kıskıvrak yakalandı. Eski savcı Sarıkaya, kendisini gözaltına alan polise, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Beni gözaltına alamazsın” dedi. Bunun üzerine polisin de Sarıkaya’ya, “Kim olduğunuzu bildiğim için gözaltına alıyorum” diye yanıt verdiği kayıtlara geçti.

7 Şubat MİT kumpası kronolojisi

29 Ocak 2009- O tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kapsamında düzenlenen “Gazze: Ortadoğu’da Barış Modeli” başlıklı panele katıldı. İsviçre’nin Davos kasabasındaki toplantıda, Erdoğan akıllardan silinmeyen “one minute” çıkışıyla dünyaya unutulmayacak bir ders verdi.

Ocak-Şubat 2010- Hakan Fidan, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak ilk kez Oslo görüşmelerine katılım sağladı.

4 Mart 2010- Brüksel’de PKK’nın Avrupa’daki elebaşlarından Adem Uzun, ses kayıtlarıyla birlikte yakalanarak gözaltına alındı.

10 Nisan 2010- Hakan Fidan, ABD’deki İran nükleer görüşmelerine Türkiye’nin Şerpa’sı olarak katıldı.

16 Nisan 2010- Fidan, MİT müsteşar yardımcılığı vazifesine getirildi.

25 Mayıs 2010- Emre Taner’in görev süresinin dolmasının üzerine Fidan, MİT Müsteşarlığı görevine atandı.

31 Mayıs 2010- İsrail, Mavi Marmara gemisine saldırdı.

Haziran 2010- İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz’de, İsrail savunma kuruluşlarının ve özellikle istihbarat örgütü Mossad’ın Dış İlişkiler bölümünün Fidan’ın atanmasıyla ilgili endişe duyduğuna ilişkin haberler çıktı.

1 Ağustos 2010- İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Fidan’ın İran’a bilgi sızdırma ihtimalinden söz etti.

12 Haziran 2011- Türkiye genel seçimleri yapıldı. AK Parti seçimden yüzde 46,66 oy oranıyla birinci çıkan parti oldu.

14 Temmuz 2011- PKK, Diyarbakır Silvan’da saldırı gerçekleştirdi. 13 Türk askeri hayatını kaybetti, 7’si yaralandı.

13 Eylül 2011- Oslo görüşmelerine ait olduğu iddia edilen ses kayıtları internete sızdırıldı. Ses kaydında, “Hakan Fidan’ın, Öcalan’la ve PKK’lılarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla ve özel temsilcisi sıfatıyla görüştüğünü ifade ettiği” kaydedildi.

22 Kasım 2011- PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarına KCK operasyonu yapıldı, polis bütün mail trafiğini ele geçirdi.

25-26 Kasım 2011- O tarihte Başbakan olan Erdoğan’ın ofislerine dinleme cihazları yerleştirildi.

26 Kasım 2011- Erdoğan ameliyat oldu.

19 Aralık 2011- Kumpasın yargı ayağındaki FETÖ’cü savcı Sadrettin Sarıkaya ve Bilal Bayraktar, gizli tanık “Bahar”ın MİT’le ilgili 49 sayfalık ifadesini aldı.

25 Aralık 2011- MİT, ofislerdeki dinleme cihazlarını ele geçirdi. Başbakan’ın çalışma odasında bulunan böcekten sonra yapılan aramalarda 3 noktada daha böcek bulunduğu belirtildi.

28 Aralık 2011- Uludere olayı yaşandı, ardından FETÖ’ye mensup çevreler olayın sorumluluğunu MİT’e yükleyen haberler yapmaya başladı.

13 Ocak 2012- KCK operasyonunda Diyarbakır BDP binasında Oslo ses kayıtları ve protokolleri olduğu ileri sürülen materyaller bulundu.

7 Şubat 2012- Dönemin Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya tarafından MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile istihbarat çalışanları Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu, şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı. Böylece, 7 Şubat MİT kumpası resmi olarak başlatılmış oldu. 

KAYNAK: FETÖ GERÇEKLERİ

7 Şubat MİT kumpası: İhanetin ilk adımı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.