izmir için arama yaptınız | Yekvucut https://yekvucut.com/ Akıl ve vicdan sahiplerine Mon, 21 Aug 2023 12:05:40 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://yekvucut.com/wp-content/uploads/2022/11/favicon_yek.png izmir için arama yaptınız | Yekvucut https://yekvucut.com/ 32 32 “Toplu istifa” yalanı deşifre oldu https://yekvucut.com/gundem/toplu-istifa-yalani-desifre-oldu/ Mon, 21 Aug 2023 12:04:21 +0000 https://yekvucut.com/?p=57432 Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevine getirilen Tamer Karadağlı’yı yıpratmak amacıyla muhalif medyada yer alan “Karadağlı’nın Atanması Devlet Tiyatrolarında İstifa Furyası...

“Toplu istifa” yalanı deşifre oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevine getirilen Tamer Karadağlı’yı yıpratmak amacıyla muhalif medyada yer alan “Karadağlı’nın Atanması Devlet Tiyatrolarında İstifa Furyası Başlattı!” başlıklı haberin kara propagandaya hizmet ettiği ortaya çıktı. Birgün ve Halk TV gibi fondaş sitelerde yer alan yalan haberde, Devlet Tiyatroları Teşkilatı’nda Ankara, İstanbul ve İzmir müdürlerinin istifa etmek istediği bilgisi yer aldı. Haberin içeriğinde bu istifa taleplerinin Tamer Karadağlı’nın Genel Müdürlük makamına getirilmesini protesto mahiyeti taşıdığı iddia edildi.

İstifalar Teamül Gereği

Ancak haberde yer alan bilgilerin eksik ve kamuoyunu yanıltma amacı taşıdığı Devlet Tiyatroları yetkilileri tarafından dile getirildi. Üç büyük il müdürünün, yeni Genel Müdür atandığında istifa dilekçelerini makama sunmalarının kurum teamülü olduğu belirtildi. Genel Müdürün kendi ekibiyle çalışmasına olanak sağlama amacıyla oluşan bu teamülün uzun yıllardır uygulandığı ve istifa dilekçesi veren yetkililerin mevcut genel müdürle çalışma isteklerini beyan ettikleri aktarıldı. Nitekim istifası kabul edilen tek yöneticinin ise sağlık sorunlarından dolayı bir yıl önce istifasını sunduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla Devlet Tiyatroları bünyesinde herhangi bir “istifa furyası” olmadığı ve fondaş medyanın milliyetçi tavrı sebebiyle karşı oldukları Karadağ’ı hedef almak amacıyla bu yalan habere imza attığı anlaşıldı.

Tamer Karadağlı Kimdir

Shakespeare’in ‘Kuru Gürültü’ isimli eserini hem İngilizce hem de Türkçe oynayarak okula giren ilk ve tek öğrenci olan Tamer Karadağlı, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunu. Özel tiyatrolarda Nezihe Araz’ın yazdığı ‘Cahide’ ve ‘9.05’, Turgut Özakman’ın ‘Fehim Paşa Konağı’, Steven Berkoff’un ‘Dolu Düşün Boş Konuş’, Shakespeare’in ‘Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası’ ve 2019-2020 arası Ray Cooney’im ‘İkinin Biri’ adlı oyunlarda sahne aldı. Üniversite yıllarından bu yana seslendirme sanatçılığı yapan Karadağlı, Robert De Niro, Al Pacino, Antonio Banderas, Michael Madsen, Kevin Kostner, Clint Eastwood, Mel Gibson ve George Clooney gibi sanatçıları seslendirdi. 1993 yılında Ferhunde Hanımlar dizisinde 1.784 bölüm yer alan sanatçı, 2005 yılında Hollywood yapımı Living & Dying isimli filmde başrol oynadı. Karadağlı’nın hem oyunculuk hem de seslendirme alanında kırka yakın ödülü bulunuyor. İlk sinema filmi ‘Bir tutam baharat’, Oscar aday adayı oldu.

“Toplu istifa” yalanı deşifre oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Gıda enflasyonuna karşı yeni proje: Kent Tarımı https://yekvucut.com/ekonomi-gercekleri/gida-enflasyonuna-karsi-yeni-proje-kent-tarimi/ Tue, 30 Aug 2022 11:48:36 +0000 https://yekvucut.com/?p=56828 Gıda enflasyonuna karşı yeni adım Gıda enflasyonunu düşürmek için üretimde maliyetleri azaltacak yeni bir adım daha atıldı. Her şehrin kendi kaynaklarıyla, kendi...

Gıda enflasyonuna karşı yeni proje: Kent Tarımı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Gıda enflasyonuna karşı yeni adım

Gıda enflasyonunu düşürmek için üretimde maliyetleri azaltacak yeni bir adım daha atıldı. Her şehrin kendi kaynaklarıyla, kendi gıda ihtiyaçlarının üretilmesi, işlenmesi ve dağıtılmasına yönelik olan kent tarımı modelini inceleyen Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda çalışma başlattı. Atılan adım ve desteklerle şehirlerde ihtiyaç karşılanacak, arz talebin üzerine çıkarılarak fiyatların da düşmesi sağlanacak.

Kent tarımı modeli gıda enflasyonunun önüne geçecek

Yapılacak çalışmayla kent tarımının yaygınlaştırılması sağlanacak. İlk etapta Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerde “kent tarımı” modelinin yaygınlaştırması için çalışılacak. İleriki dönemlerde diğer kentlerde de üretim özetlerinin oluşturulmasına yönelik özel çalışmalar yürütülecek. Kentlerde yapılacak tarımsal üretim ile lojistik maliyetler azalacağı gibi, tüketicilere sunulan tarım ve gıda ürünlerinde karbon ayak izi de düşecek, hasat edilen ürünler kısa sürede tazeliğini koruyacak şekilde halka sunulacak.

Böylece, gıda israfı da azalacak. Ayrıca, kent merkezlerindeki tarım arazileri de korunarak üretime kazandırılacak. İlk etapta bu yıl Ankara, İstanbul ve İzmir’de milyonlarca yerli sebze fidesi, Tarım Bakanlığı tarafından vatandaşlara dağıtılmıştı. Bu fidelerle büyükşehirlerde başlatılan sebze üretimine ilişkin ilk ürünlerin hasadı için gün sayılırken, kışlık sebze üretimine yönelik olarak güz döneminde İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Şırnak ve Burdur’da belirlenen sebze türleri ve belirlenen proje uygulama alanlarında yüzde 75 hibe sebze fidesi tohum temin edilerek yeni üretimlerin gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Tarım Kredi Kooperatif Marketlerinde 30’un üzerinde temel tüketim ürününde 15 Ağustos 2022 Pazartesi günü itibarıyla indirimli fiyat uygulamasına geçilmişti. Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından indirim uygulanan ürünler şunlar olmuştu: “Makarna, un, salça, pirinç, bulgur, mercimek, nohut, fasulye, şeker, ay çiçek yağı, zeytin yağı, tavuk ürünleri, tam yağlı süt, yarım yağlı süt, yumurta, peynir, tereyağı, bal, zeytin, çay, Türk kahvesi, patates, kuru soğan, karpuz, kavun, çamaşır deterjanı, bulaşık deterjanı, çamaşır suyu, sıvı sabun, peçete, rulo havlu, kolonya, bebek bezi”

Hal Kayıt Sistemi

Tarımda fahiş fiyatların önlenmesi için geliştirilen uygulamalardan biri de Hal Kayıt Sistemi. Tarım Bakanlığı’nın örgütlenmiş birimleri var. Bu birimler kim ne ekecek? Bilgileri toplayacak. Arpa, yulaf, mısır, patates, soğan, domates bunların hepsinin tespiti merkezi sistemde görüldüğü zaman planlamaya dahil edilebilecek. Tarım Bakanlığı nerede eksik varsa, ekimi yapmayan üreticilerin bir kısmını üretime yönlendirecek. Böylelikle hasat sonunda bazı üreticilerimiz ürünleri çok fazla çıktı, arz fazlası satılmıyor diye çöpe atmayacak, hayvan yemi yapmayacaklar. Arada kim hangi malı aldı? Dijital takip sistemi ile bu görülebildiği için kim piyasaya sürmüyor, kim tutuyor bu görülecek.

Gıda enflasyonuna karşı yeni proje: Kent Tarımı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ’cü Mahmut Akpınar’ın yazısı örgütü karıştırdı https://yekvucut.com/feto-gercekleri/fetocu-mahmut-akpinarin-yazisi-orgutu-karistirdi/ Sun, 21 Aug 2022 18:10:44 +0000 https://yekvucut.com/?p=56756 Firari FETÖ’cü Mahmut Akpınar, 16 Temmuz’da “Hizmet, Kamp, Güven” isimli bir yazı yayınladı. FETÖ’nün Pensilvanya’daki örgüt merkezine yönelik birçok eleştiri...

FETÖ’cü Mahmut Akpınar’ın yazısı örgütü karıştırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Firari FETÖ’cü Mahmut Akpınar, 16 Temmuz’da “Hizmet, Kamp, Güven” isimli bir yazı yayınladı. FETÖ’nün Pensilvanya’daki örgüt merkezine yönelik birçok eleştiri içeren yazı, Akpınar’ın Cevdet Türkyolu’na uyarılarıyla devam etti. Örgütün içinde yıllarca sadık bir şekilde yer alan isimlerin bile artık üst yönetimi sorguladığını ifade eden FETÖ’cü Mahmut Akpınar’ın yazısında şu ifadeler yer aldı: “Probleme bağlı olarak güven erozyonunun derinden derine ilerlediğini, insanların olumsuz ve tekil örnekler üzerinden Hizmet’in (FETÖ’nün) genelinin, Hoca Efendi’yi (FETÖ elebaşı) ve önde gelen Abileri töhmet altına sokacak konuşmalar yaptığını gördüm. Medyada konuya dair bazı yayınların çıkması, Osman Şimşek’in kamptan sonra eyaletten de ayrılıp taşınması konuyu tekrar ısıtmış olabilir. Ama gördüğüm kamptaki yönetim anlayışı ve Cevdet Abi’nin durumu, tutumu ve yöntemleri üzerinden Hizmet (FETÖ) sorgulanıyor, güven erimesi yaşanıyor. Son birkaç haftada her gün farklı kişilerden konuyla ilgili serzenişler duydum. Hepsi de yıllarca koşturmuş kimseler.”

fetocu-mahmut-akpinarin-aciklamasi-adresi
Cevdet Türkyolu

Cevdet Türkyolu eleştirilerin merkezinde yer alıyor

Mahmut Akpınar, problemlerin çözülmemesi nedeniyle artık birçok kişinin örgütten koptuğunu, örgüte aidiyetini bitirmek üzere olduğunu söyledi.

Mal varlığıyla dillerden düşmeyen Cevdet Türkyolu, hem FETÖ elebaşının en yakınlarından olmasıyla, hem de örgüt içerisindeki konumu ve gücüyle açıktan eleştirmeye cesaret edilebilecek bir isim değil. Zaten Akpınar da kelimelerini öyle özenle seçmiş ki, sözde eleştirdiği Türkyolu’na övgüler düzmeyi de ihmal etmemiş. Türkyolu’na yönelik eleştirileri örgüt tabanının ağzından yazarak kendisini garantiye almaya çalışmış:

“Dediklerime katılmakla birlikte: ‘Peki, Hizmet’in göbeğinde, Hoca Efendi’nin dizinin dibinde olan Cevdet Bey’le ilgili iddiaları ne yapacağız? Bunca şeyler konuşulup yazıldıktan sonra neden hala orada? Her şeye karıştığı, yönettiği, sıkıntılı insanlarla iş tuttuğu ifade ediliyor. Bunun problem olduğunu göremiyor mu? Hizmet’te alan değil veren el olacaksa, Abdurrahman Bin Avf gibi olacaksa ticaret yapar kazanır, ama töhmet oluşturacak durumlardan, ilişkilerden uzak durursun. İnsanlar nasıl Holding sahibi esnafı alkışlıyorsa onu da alkışlar. Ama hem Hizmet’in ilişkiler ağının tam ortasında ve çok etkili olup, hem de ticaret yapmak en basitinden etik değil. Bunu ona kimse söylemiyor mu? Hoca Efendi bunları bilmiyor mu? Biliyorsa neden müdahale etmiyor?’ diyorlar. Gelinen noktada anladım ki kampın yönetiliş şekli Hoca Efendi’nin ve Hizmet’in sorgulanmasına neden oluyor.”

Türkyolu’nun tek başına yetkiyi elinde tutmasından rahatsız olduğunu belirten Akpınar, kısaca “Türkyolu örgüt merkezinde kalsın ama her şeyi kontrol eden olmaktan çıksın” dedi.

Türkyolu, sadece mal varlığı ve usulsüzlükleri nedeniyle eleştirilmiyor. Türkyolu’nun Adil Öksüz ile görüştüğü iddiası da FETÖ mensuplarını rahatsız etti. Adil Öksüz’ün Pensilvanya’daki örgüt merkezinde olduğunu iddia eden bir örgüt mensubu, firari FETÖ’cü Emre Uslu’ya şu soruyu yöneltti:

“Adil Öksüz’ün Cevdet Türkyolu vasıtasıyla Hocaefendi ile görüşmesini nasıl izah edeceksiniz? Adil Öksüz’ün ailesinin kampta ağırlanmasına, onlarla özel ilgilenilmesine ne dersiniz? İzaha muhtaç çok konu var. Adil MİT’e çalışıyorsa hala neden kendisiyle görüşüyor Cevdet Türkyolu?”

FETÖ’cü Mahmut Akpınar’ın yazısına Tuncay Opçin’den tepki

Geçmişte örgüt yönetimine tapan İsmail Sezgin, son aylarda muhalif çizgiye kaymaya başlamıştı. FETÖ’cü Mahmut Akpınar’ın yazısını “Çok önemli bir yazı” ifadeleriyle paylaşan Sezgin, açıkça safını belli etti. Bunun üzerine “Zeyd” kod adlı Tuncay Opçin ve Aydoğan Vatandaş hem Sezgin’i hem Akpınar’ı, dolayısıyla Osman Şimşek’i eleştirdi.

Vatandaş, kampın işleyişiyle ilgili eleştirilere açıklık getirmeye çalışırken, Opçin daha sert bir tavır alarak:

“Ne İsmail Sezgin’in ne de Mahmut Akpınar’ın tavırlarında iyi niyet var. Osman Şimşek ise konuşulmayı sever. O da mutluluktan dört köşe olmuştur.” dedi. Şimşek’i hedef alan Opçin; Şimşek’in sınava tabii tutulmadan FETÖ elebaşının yanına götürüldüğünü, İzmir ve Bursa’da görevliyken rahat durmayarak örgüt içerisinde çevre oluşturmaya kalktığını ve bu nedenle Pensilvanya’ya gönderildiğini söyledi.

Örgüt mensupları ise ikiye bölündü;

“Akpınar’ın eleştirilerini haklı bulanlar ile bu yazının örgüte ve FETÖ elebaşına zarar verdiğini söyleyenler.”

Genel bütüne baktığımızda ise aslında tüm kavgaların iki kutup üzerinde birleştiğini görüyoruz:

“Osman Şimşek’çiler ve Cevdet Türkyolu’cular.”

Firari FETÖ’cü Emre Uslu da durumu:

“Gülen Cemaati ‘Osmancılar’ ve ‘Anti-Osmancılar’ olarak bölünüyor. Şimdilik tartışmalardan görünen bu.” şeklinde özetledi.

Twitter’da FETÖ’cü bir hesabın paylaştığı anket ve gelen yanıtlar ise tarafların büyük kısmının Osman Şimşek’i desteklediğini gözler önüne seriyor.

“Her 10-15 günde bir Cevdet, Osman, sezai, Recai vb. konuları takıntılı şekilde gündeme getiren malum ekibin motivasyonu nedir?” şeklindeki anket paylaşım yoğun ilgi gördü. 1845 FETÖ’cünün oy kullandığı ankette, en fazla verilen cevap “Haklılar/doğru yapıyorlar” oldu. Yani FETÖ tabanı Osman Şimşek ve Cevdet Türkyolu kavgasının gündeme getirilmesinden rahatsız değil. Aksine, Şimşek’e haksızlık yapıldığını düşünen ve örgütün artık Türkyolu’nun “pençesinden” kurtulmasını isteyenler her platformda karşıt fikirlilerle tartışma içine giriyor. Bu kavgalar ise Şimşek’in FETÖ elebaşından sonraki en güçlü aday olma olasılığını kuvvetlendiriyor. Örgütün en önemli gücü olan insan kaynağı; yani örgüt mensupları, iradeyle FETÖ elebaşını ve etrafındakileri yönlendirebilecek kadar önemli mi, ilerleyen günlerde göreceğiz.

FETÖ’cü Mahmut Akpınar’ın yazısı örgütü karıştırdı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ itirafçısı askeri öğrenciler örgütü deşifre etti https://yekvucut.com/feto-gercekleri/feto-itirafcisi-askeri-ogrenciler-orgutu-desifre-etti/ Tue, 16 Aug 2022 14:05:40 +0000 https://yekvucut.com/?p=56702 Fetullahçı Terör Örgütü’nün TSK’daki yapılanmasına yönelik İzmir’de operasyon düzenlendi. 26 Temmuz’da gerçekleştirilen operasyon kapsamında yakalanan 34 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerden...

FETÖ itirafçısı askeri öğrenciler örgütü deşifre etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Fetullahçı Terör Örgütü’nün TSK’daki yapılanmasına yönelik İzmir’de operasyon düzenlendi. 26 Temmuz’da gerçekleştirilen operasyon kapsamında yakalanan 34 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerden 8’i tutuklandı, 10’u ise etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak itirafçı oldu. İtirafçılar arasında bulunan ve kuzen oldukları belirlenen F.K. (23) ile Y.E.K (24), örgütle nasıl tanıştıklarını ve askeri okul sınavına girdikleri süreçte yaşadıklarını anlattı. Örgüt ile dershane yıllarında tanıştıklarını ifade eden itirafçı askeri öğrenciler önemli itiraflarda bulundu. Operasyon kapsamında gözaltına alınan FETÖ itirafçısı askeri öğrencilerden birisi, örgütün askeri okul mülakatları öncesi eve doktor getirip kendilerini ön sağlık taramasından geçirdiğini belirtti.

FETÖ’cü askeri öğrenciler özel muayeneden geçmiş

F.K., dershanedeki öğretmenleri tarafından örgüt evlerine götürüldüğünü, onların yönlendirmesiyle askeri okul sınavlarına girmeye karar verdiğini söyledi. Kendisiyle sınava girene kadar “Furkan” kod adlı örgüt üyesinin ilgilendiğini belirten F.K., şunları kaydetti:

“Spor mülakatlarında nelere dikkat etmem gerektiği anlatıldı. Gittiğimiz örgüt evine doktor geldi, bizi ön sağlık muayenesinden geçirerek askerliğe engel bir durumumuzun olup olmadığına baktırdılar. Bu dönemde örgüt üyeleri temsili sözlü mülakat heyeti kurarak bizi sözlü mülakata hazırlıyorlardı. Sözlü mülakata girdiğimde kendimi nasıl tanıtmam gerektiğini, bana sorabilecekleri soruları ve yanıtlarını, bir de örgütle alakalı bir şey sorarlarsa hiç haberimiz yokmuş gibi cevap vermemizi söylediler.”

FETÖ itirafçısı F.K., mülakatlar sonrası askeri liseye yerleştirildiğini belirterek, bu süreçte de örgüt evlerine gidip geldiğini belirtti. “Furkan” kod adlı örgüt üyesinin kendisine;

“Sizi askeri liseye biz hazırladık. Bu saatten sonra bağlantımız kopamaz. Ne dersek onu yapacaksınız. Burada konuştuklarımızı hiç kimseyle paylaşmayacaksınız.” dediğini aktardı.

F.K, kendi isteğiyle 1. sınıftayken okuldan ayrıldığını, örgütle de bir daha irtibat kurmadığını ileri sürdü.

Mülakata nasıl hazırlandıklarını anlattılar

F.K., kuzeni Y.E.K. ve arkadaşı M.İ.K. ile aynı evde askeri okula hazırlandıklarını söyledi. Y.E.K., örgüt mensuplarının kendilerini askeri okula gitmeleri için ikna ettiğini itiraf etti. Y.E.K. “Yusuf” kod adlı bir örgüt üyesinin kendilerini hastaneye ve özel bir diş polikliniğine götürdüğünü ifade ederek şu itiraflarda bulundu:

“Üçümüz de check-up ve diş kontrolünden iyi bir şekilde geçtik. Devamında bizlere spor yaptırmaya başladılar. Furkan ve Ahmet kod isimli şahıslar bize spor yaptırıyordu. Örgüt üyeleri bize mülakat provası da yaptırdılar. Bu faaliyet için eve 3 şahıs geldi. Bizi bir odaya tek tek aldılar. Bu şahıslar da sanki komutan gibi davranıyorlardı hatta örgütü anımsatacak sorular sordular. Biz de örgütle hiçbir bağlantımız yokmuş gibi davranarak, ‘anlamadım soruyu’ şeklinde cevaplar vererek bu soruları geçiştirdik.”

FETÖ itirafçısı Y.E.K, 1. sınıfın sonunda 12 bin lira tazminat ödeyerek askeri okuldan ayrıldığını, örgüt üyeleriyle bir daha görüşmediğini iddia etti.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

FETÖ itirafçısı askeri öğrenciler örgütü deşifre etti yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Moon Tarikatı ve FETÖ: CIA’in maşaları https://yekvucut.com/gundem/moon-tarikati-ve-feto-ciain-masalari/ Sun, 24 Jul 2022 12:34:54 +0000 https://yekvucut.com/?p=56439 1966 yılında İzmir’deki Kestanepazarı Camii vaizliğine atanan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, burada örgütün derin yapılanmasını kurdu. Dönemin siyasilerinden de aldığı...

Moon Tarikatı ve FETÖ: CIA’in maşaları yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
1966 yılında İzmir’deki Kestanepazarı Camii vaizliğine atanan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, burada örgütün derin yapılanmasını kurdu. Dönemin siyasilerinden de aldığı destekle devletin en derinlerine sızarak güçlenen terör örgütü, 15 Temmuz 2016’da 251 kişinin, yakın siyaset tarihimize bakıldığında kumpas ve cinayetleriyle sayısız insanın faili olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik, destekçisi ABD’nin terör örgütü olarak görmekte zorlandığı FETÖ, türünün tek örneği de değil. Kafamızı Türkiye’den kaldırıp çevremize baktığımız zaman, FETÖ tipi örgütlenmelerin ne ilk ne de son olduğunu görürüz. Örneğin; Güney Kore’de kurulan Moon Tarikatı. Sözde Hristiyanlığı yayma misyonuyla yola çıkan tarikat; eğitim kurumları, organizasyonlar, vakıflar açarak hem dünyanın her yerinde mürid kazandı, hem de siyaset ve ticaretin içinde yer alarak gücüne güç kattı. 

Güney Kore’yi aşıp Batı’ya entegre oldu

1954 senesinde Kuzey Kore’den Güney Kore’ye kaçan rahip Sun Myung Moon tarafından kurulan tarikat, bir dini hareket görüntüsünde şekillendi. Moon, 16 yaşındayken bir Paskalya Bayramı’nda Hz. İsa’nın kendisine göründüğünü ve yarım bıraktığı işini tamamlamasını istediğini söyleyerek tebliğe başladı. Tarikat müritlerinin düşüncelerinin temelini oluşturacak ve kutsal saydıkları “Kutsal İlkeler” isimli kitabı yazdı. Kurucusu Moon’un, İsa tarafından Mesih olarak seçildiği ve kendisinin onun elçisi olduğuna dair inanç altında birleşen örgütlenmede, üyelere “Moonie” deniliyor.

Moon’un yaydığı fikirler, 1950 yılında Güney Kore’yi aşarak Japonya ve Batı’da da yayılmaya başladı. Moon, bütün dinleri birleştirmek ve uzlaştırmak amacıyla 1954 yılında Güney Kore’nin başkenti Seul’da Birleştirme Kilisesi’ni kurdu. Bu şekilde Hristiyanlık hızla yayılarak birkaç yıl içinde milyonlarca müride ulaşıldı. 

Tarikatın lideri Moon, 1959 yılında ABD’ye yerleşti. Bu şekilde Moon Tarikatı, Amerika’da da yayılarak gelişmeye devam etti. Eski ABD Başkan’ı Richard Nixon ile ilişki kurdu. 

moon-tarikati-kasim-gulek-moon-tarikati
“Başkan, Mesih ile tanışıyor”

Tarikat, tıpkı FETÖ gibi eğitim faaliyetlerine yoğunlaştı, çeşitli organizasyon ve kuruluşlar açarak bürokrasi ve ticaret alanlarında da etkin hale geldi. CIA destekli ve ABD’de gücüne güç katan tarikatın lideri Moon, 2012 yılında öldükten sonra, “Dinler Arası Diyalog” faaliyetlerini FETÖ devam ettirdi.

Moon Tarikatı Türkiye temsilcisi: Kasım Gülek

Moon Tarikatı, 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’de örgütlenmeye başladı. Bu örgütlenmenin başındaki isim ise Kasım Gülek‘ti. Eski CHP Genel Sekreteri Gülek, Türk siyasi tarihinin en gizemli isimlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

moon-tarikati-kasim-gulek-moon-tarikati

Rockefeller bursuyla Amerika’da Colombia Üniversitesi’nde iktisat alanında yüksek lisans yapan Gülek, 1968’de NATO Parlamenter Asamblesi Başkanlığı’na seçildi. Bu görevi sırasında eşi Nilüfer Gülek ile beraber Vatikan’a giderek Papa 6. Paul’ü ziyaret etti. 1 saat 15 dakikalık görüşmenin ardından, Tarsus’ta Saint Paul Cemiyeti’nin kurulmasını sağlayan Gülek, FETÖ’nün “Dinler Arası Diyalog” projesine yönelmesinin ilk adımlarını attı.

moon-tarikati-kasim-gulek-moon-tarikati

1980’li yıllardan itibaren Moon Tarikatı’na bağlı “Professors World Peace Academy”de Türkiye sorumlusu olarak görev yaptı. FETÖ elebaşıyla arasından su sızmayan Gülek, FETÖ’nün dünyaya açılmasında ve devlete sızmasında çok kilit bir rol oynadı. Gülek, 1992 yılında Gülen’i Pentagon Subayı olan baldızı Aylin Radomisli aracılığıyla ABD Büyükelçisi Abramowitz ile tanıştırdı. Böylece Gülen, diyalog projelerine hazırlanacaktı. FETÖ elebaşının 1998’deki Papa ziyaretini de Abramowitz organize etti.

moon-tarikati-kasim-gulek-moon-tarikati

Nilüfer Gülek’in kız kardeşi Aylin Radomisli, Gülen’in ABD’ye yerleşmesinde de önemli rol oynadı. ABD ordusunda subay olan Radomisli hakkında Gülen şunları demişti:

“Kasım Gülek Bey’in baldızı Aylin Hanım Amerika’daydı. Pentagon’la irtibatları vardı. Kendisine Beyaz Saray’dan ‘Bunlar nedir?’ diye bizi sormuşlar. O da: ‘Endişe edilecek bir şey yoktur.’ demiş referans vermiş.”

Gülek’in cenaze namazı Fetullah Gülen tarafından kılınmış ve FETÖ’nün kanalı Samanyolu’nda yayınlanmıştı.

moon-tarikati-kasim-gulek-moon-tarikati

Moon Tarikatı ve FETÖ sapkınlıkta da ortak

Gerek üyelerinin bağlılık biçimi, gerek yürüttükleri faaliyetler, gerek siyaseti şekillendirme hamleleri anlamında olsun, FETÖ ile Moon Tarikatı oldukça benzerlik gösteriyor. Dini inancı yayma gayesi taşıyor gibi görünen iki örgüt de, “Diyalog”, “Hizmet” ve “Hoşgörü” gibi ortak kelimeler ile misyoner faaliyetler yürütüyor. İki örgüt de dinler arası diyalog faaliyetleri ile sapkın düşüncelerini yaymaya çalıştı. Fakir bir köylü çocuğu olan Moon, dünyanın birçok yerinde kurum ve kuruluş, çeşitli vakıf ve dernekler, işletme ve medya kuruluşlarına sahipti. Erzurum’un bir köyünden gelen sıradan bir vaiz olan Fetullah Gülen, medya kuruluşları kurarak, dünyanın her tarafında okullar açarak gücüne güç kattı. Moon’un İsa tarafından Mesihliğe soyunması, İsa’nın kendisine göründüğünü ileri sürmesi gibi, Fetullah Gülen de sapkın inançlara sahip. Rüyasında Hz. Muhammed başta olmak üzere mübarek zatları gördüğünü söyleyen Gülen, bu şekilde dini istismar ederek örgüt üyelerinin bağlılıklarını ve motivasyonlarını artırıyordu.

Kısacası dinler değişiyor, isimler değişiyor, ancak örgütlenme ve hareket biçimleri hep aynı. Dünyayı yöneten emperyalist güçlerin kuklaları olan bu tarz örgütlenmeler, dine de toplumsal yaşama da en büyük zararı vermektedir. CIA ve ABD’den aldıkları güçle, toplumları, siyaseti ve medyayı kendi amaçları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan bu yapılanmalardan dünyanın ders çıkartması gerekmektedir.

 

 

 

Moon Tarikatı ve FETÖ: CIA’in maşaları yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ itirafçısı : Sahte ihbarlarla bizden olmayanları eledik https://yekvucut.com/feto-gercekleri/feto-itirafcisi-sahte-ihbarlarla-bizden-olmayanlari-eledik/ Mon, 18 Jul 2022 12:37:53 +0000 https://yekvucut.com/?p=56363 Mahrem yapılanmada askeri öğrencilerden sorumlu olan P.M., itirafçı oldu ve etkin pişmanlıktan faydalandı. FETÖ itirafçısı P.M., Hava Harp Okuluna terör...

FETÖ itirafçısı : Sahte ihbarlarla bizden olmayanları eledik yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Mahrem yapılanmada askeri öğrencilerden sorumlu olan P.M., itirafçı oldu ve etkin pişmanlıktan faydalandı. FETÖ itirafçısı P.M., Hava Harp Okuluna terör örgütü mensuplarını sokmak için uyguladıkları taktikleri itiraf etti. P.M.; örgütün askeri öğrencilere yönelik yaptığı kodlamaları, FETÖ mensubu olmayanların askeri okullara girmesinin engellenmesi için aday öğrencilere yönelik itibar suikastlarını, HHO’daki mahrem yapılanmayı, örgüt evindeki konuşmaları, telefonla nasıl gizli mesajlaşıp şifreli konuştuklarını detaylandırdı. 1995 yılından itibaren FETÖ yapılanmasına ait yurt ve evlerde kalmaya başladığını söyleyen P.M, bir süre örgüte bağlı FEM dershanelerinin çeşitli şubelerinde öğretmenlik yaptığını, üniversite döneminden itibaren de kendisine FETÖ tarafından örgütte çeşitli vazifeler verildiğini anlattı. Hava Harp Okulundaki mahrem yapıda sözde öğretmen-asistan konumunda görev yaptığını ifade etti.

Sahte ihbarlarla askeri öğrencileri elemişler

FETÖ itirafçısı P.M., sözde müdür konumundaki M.S. ve M.Ö. isimli şahısların FETÖ üyesi olmayan aday öğrenciler için kendilerince belirlenmiş senaryoları, farklı internet kafelerden mail olarak atmasını kendisine söylediklerini belirtti.

P.M, aday öğrencilere yönelik süreci şöyle anlattı:

“Müdür konumundaki bu şahıslar, hakkında mail atılması istenen askeri öğrenci adayı ile ilgili kimlik bilgilerinin ve neden alınmayacağına dair örneğin, ‘şahsın babasının uyuşturucu bağımlısı olduğu’, ‘hakkında adli işlem yapıldığı’ şeklinde bilgi yazan bir not kağıdını bana verirdi. Herhangi bir internet kafeden sahte mail adresi açıp askeri öğrenciyle ilgili bana verilen bu bilgiyi öğrencinin girmek istediği askeri okulun resmi iletişim adresine veya askeri okulun ziyaretçi defterine gönderirdim. Böylelikle bu öğrenci mülakat aşamasında hakkında ihbar geldiği için komisyon tarafından elenirdi.”

Örgüt içi iletişimin nasıl kurulduğundan bahseden P.M, 2014 yılında müdür ve müdür yardımcılarının “SHU” isimli program üzerinden haberleştiklerini, 2015 yılı başlarında ise kendilerine bir örgüt mensubu tarafından akıllı telefon dağıtıldığını, bu telefonların içinde bulunan “Eagle” isimli programdan iletişim kurulduğunu belirtti.

Örgüt için iletişimde “Kakao” ve “TikTok” gibi uygulamaların da kullanıldığını kaydeden P.M, asistanların tablet veya akıllı cep telefonlarına geçmesiyle daha önce kullanılan tuşlu telefonların imha edilmesinin söylendiğini anlattı.

Örgüt mensuplarını sohbete katılımlarına göre kodlamışlar

Hava Harp Okulundaki FETÖ yapılanmasındaki öğrencilerin kodlandığını söyleyen P.M, öğrencinin isminin karşısına asistandan alınan bilgiye göre FETÖ’nün sohbetine gelmediyse 0, geldiyse 1 yazıldığını, bu bilgilerin belli bir süre sonra müdür yardımcısı tarafından müdüre iletildiğini söyledi.

FETÖ itirafçısı P.M, sürekli sohbete gelen öğrencinin 5, sohbete gelen ancak eksikleri olan öğrencinin 4, sohbetleri aksatan ve maneviyatı iyi olmayan öğrencinin 3, sohbetlere az gelen maneviyatı zayıf öğrencinin 2, sohbetlere gelmeyen, FETÖ’den ayrılmış veya gelmek istemeyen öğrencinin 1 olarak kodlandığını belirtti.

M.S. adlı FETÖ mensubunun 2012 yılında kendisini Zübeyir adlı başka bir örgüt mensubuyla tanıştırdığını ve bundan sonra ona sohbet yapılmasını istendiğini kaydeden P.M,

“Ben Zübeyir isimli şahsa bir süre sohbet yaptıktan sonra bu şahsın isminin E.B. olduğunu ve HHO’da albay rütbesinde doktor olarak görev yaptığını öğrenmiştim.” dedi.

P.M., bu görevle birlikte FETÖ tarafından mahrem yapıda “müdür yardımcısı” konumuna getirildiğini, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında HHO 1. sınıf öğrencilerinden ve bunlarla alakalı sözde öğretmenlerden sorumlu olmaya başladığını anlattı. FEM Dershanesi’nde 2003-2004 yıllarında öğretmenlik yaparken dershanenin bir başka öğretmeni ve “ser rehberi” olan “Osman” kod adlı Ahmet N.A’nın HHO’da sorumlu en üst kişi olduğunu, Birol K. isimli şahsın da onun altında görev yaptığını anlattı.

İzmir’e 2004-2005 yıllarında gönderilen Ahmet N.A’nın, Çiğli 2. Ana-Jet Üssü’nde uçuş eğitimine katılan HHO öğrencilerinden sorumlu bulunduğunu, daha sonra Malatya’daki 7. Ana Jet Üs Komutanlığından sorumlu olarak görevlendirildiğini söyleyen P.M, Kemal Batmaz’ın da 2014 veya 2015 yıllarında sözde Hava Kuvvetleri imamlığı yapmış olabileceğini değerlendirdiğini kaydetti.

“Tedbir amaçlı pizzacıyı aramamız söylendi”

O dönem kendisine de farklı bir kod adı verildiğini söyleyen P.M, örgütün diğer mensuplarıyla irtibat kurabilmeleri için GSM hattı almasının kendisine iletildiğini belirtti:

Kullandıkları telefonlarda birbirlerinin isimlerini kod adlarla kaydettiklerini belirten FETÖ itirafçısı P.M, şunları kaydetti:

“Hatta telefonlar az kullanıldığından dikkat çekmemesi için tedbir amaçlı çok kullanıldığı ve sadece aynı numaraların arandığı anlaşılmasın diye bize market ya da pizzacı gibi yerleri aramamız söylendi. Bu görevde, HHO öğrencisi ‘hasta’, bu öğrenciyle ilgilenen şehir dışından gelen abisi ‘bakıcı’, bakıcının üstü konumundaki şahıs ‘doktor’, doktorun üstü konumundaki şahsa da ‘ser doktor’, asistana ‘öğretmen’ şeklinde telefon görüşmelerinde hitap ediliyordu.”

FETÖ itirafçısı : 5’lik öğrenciler F-16 pilotu yapılıyordu

HHO’da askeri öğrencilerin günlük işleyişini düzenleyen ve 4. sınıflardan “lider/kadet”lerin örgüt mensuplarından seçilmesine dikkat ettiklerini belirten P.M, mahrem yapıda 2015-2016 yıllarında kendi sorumlu olduğu dönemi anlattı.

Lider teşkilatına seçilecek öğrencinin, cemaat yapılanması içinde bulunmasının öncelik olduğunu vurgulayan P.M, şunları belirtti:

“Bu alanda cemaat tarafından 5’lik öğrenci olarak nitelendirilen öğrenciler, bağlı bulunduğu müdür yardımcısı veya müdür tarafından görüştükleri filo veya kol komutanlarına bildirilerek bu öğrencilerin lider/kadet teşkilatına alınması sağlanır. Lider/kadet teşkilatına seçilen öğrenci, okul bitiminde 5’lik durumuna devam ederse uçuş eğitiminde F-16 pilotu olması sağlanır. Lider/kadet teşkilatındaki öğrenci, okuldaki öğrencilerle sosyal aktiviteler alanında bire bir muhatap olduğundan öğrenciler hakkında genel bilgiye sahiptir.

Uçuş eğitimine katılacak öğrenciler, cemaat yapılanması içerisinde kendileri hakkında toplanan bilgiler neticesinde yapılan derecelendirmeye göre belirlenir. Bunlardan 5’lik öğrencilerin F-16 pilotu, 4’lük öğrencilerin F-4 pilotu ve CASA uçağı veya helikopter pilotu olmaları istenir. 3 ve altında numaralandırılan öğrenciler ise uçuş eğitiminden eleneceğinden yer sınıfına giderler. HHO’dan mezun olmadan önce sağlık raporundan elenenler veya uçuş eğitiminde elenenler arasında örgüte bağlılığına göre numaralandırılan öğrenciler, sınıf eğitiminde hangi sınıfta okuyacaklarına dair ayrı ayrı belirlenir. Bunlardan FETÖ’ye en bağlı olanlar, personel veya istihbarat sınıfına seçilir.”

FETÖ’nün 17-25 Aralık’tan sonra askeri lise okullarına yerleştirmek için öğrenci bulmakta zorlanmaya başladığını vurgulayan P.M, şöyle konuştu:

“Müdür olarak mahrem yapıda görevli Mehmet S’den, 17-25 Aralık’tan sonra Amerika’ya Fetullah Gülen’e yaptığı ziyaretten sonra ‘Dayıya soruldu, insan kaynaklarımız azaldı. Askeri okullara yerleştirmek için nitelikli öğrenci sayısı yeterli değil. Bünyemiz dışındaki kişilerin askeri okullara yerleşmesine müsaade edelim mi? En azından yüzde 50-60’lık kısmı bizden olsun.’ şeklinde teklifte bulunulduğunu ancak “Dayı” olarak hitap edilen Fetullah Gülen’in, oradaki heyete ‘Hayır, yüzde 100 bizden olacak.’ dediğini duydum.”

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

FETÖ itirafçısı : Sahte ihbarlarla bizden olmayanları eledik yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Demir Yumruk Operasyonu https://yekvucut.com/utanc-gunlugu/demir-yumruk-operasyonu/ Tue, 28 Jun 2022 11:47:37 +0000 https://yekvucut.com/?p=56079 Demir çelik fiyatlarında manipülasyon Fiyatlarla oynamak Türkiye’de sık sık yaşanan bir olay haline geldi. Son olarak demir çelik piyasasını manipüle...

Demir Yumruk Operasyonu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Demir çelik fiyatlarında manipülasyon

Fiyatlarla oynamak Türkiye’de sık sık yaşanan bir olay haline geldi. Son olarak demir çelik piyasasını manipüle ederek fiyat istikrarını bozmaya çalıştılar. Demir çelik fiyatlarını manipüle eden, 105 milyar liralık sahte faturayla kamuyu 25 milyar zarara uğratan şirketlere Demir Yumruk operasyonu düzenlendi.

Sektördeki firmaları devre dışı bırakarak tekelleştiler. Firmalar, kurdukları paravan şirketler üzerinden 105 milyarlık sahte fatura ile kamuyunu 25 milyar zarara uğrattılar. (2021 yılında organizasyon kapsamındaki paravan firmaların düzenlenmiş olduğu fatura tutarı neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nin EĞİTİM için ayırdığı ödenek tutarı kadar). Operasyonda şu ana kadar Erol Eşrefoğlu (Evcil), aralarında olduğu 3 ayrı suç örgütünün lideri ile birlikte 250 şahıs gözaltına alındı, gözaltı işlemleri devam ediyor.

3 ayrı suç örgütü tespit edildi

Oluşturulan ortak çalışma grubu operasyonun hazırlık aşamasında her bilgi, belge ve detayı titizlikle değerlendirken, 10 ay süresince dinleme ve fiziki takip tedbirlerini de uyguladı. Bu çalışmaların sonucunda Demir Çelik sektöründe faaliyet gösteren 3 ayrı suç örgütü tespit edildi. Bu suç örtülerinin demir çelik piyasasını manipüle ederek fiyat istikrarını bozdukları, sektördeki diğer firmaları devre dışı bırakarak tekel olmaya çalıştıkları, sahte fatura düzenleyerek 3’üncü şahıslar üzerinden kurdukları paravan şirketler aracılığıyla haksız kazanç sağladıkları belirlendi.

Ankara Emniyeti, Vergi Denetim Kurulu ve MASAK personelinden oluşan ekibin 10 aylık titiz çalışması sonucu, bu sabah saatlerinde Demir Yumruk operasyonun düğmesine basıldı. Ankara merkezli aralarında İstanbul, Hatay, İzmir, Adana ve Kocaeli illerinin de bulunduğu 29 ilde eş zamanlı “Demir Yumruk” operasyonu düzenlendi. Operasyonda 840 ekip, 2100 personel, 250 Vergi Müfettişi ve MASAK personeli görev aldı. Gözaltına alınanlar arasında Erol Eşrefoğlu’nun (Evcil) da arasında olduğu 3 ayrı suç örgütü lideri de bulunuluyor. 14 fabrika, 850 adreste arama ve elkoyma işlemleri devam ediyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; Demir Çelik Sektöründe üretici olarak faaliyet gösteren ve güçlenerek tekelleşmeye çalışan suç örgütlerine yönelik, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Nitelikli Dolandırıcılık, Rüşvet ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçlarından soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında Ankara Emniyet Müdürlüğü yerleşkesinde Mali Suçlarla Mücadale Şube Müdürlüğü görevlileri, Vergi Denetim Kurulu Müfettişleri, MASAK personeli ortak çalışma grubu oluşturdu, bu gruba KOM ekipleri de destek verdi.

Demir Yumruk Operasyonu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Savcı İsmail Lale hakkında FETÖ soruşturması https://yekvucut.com/feto-gercekleri/savci-ismail-lale-hakkinda-feto-sorusturmasi/ Wed, 22 Jun 2022 10:32:35 +0000 https://yekvucut.com/?p=55964 Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cumhuriyet savcısı İsmail Lale‘nin 3 ay süreyle görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Lale, FETÖ üyeliğinden yargılanan sanık...

Savcı İsmail Lale hakkında FETÖ soruşturması yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cumhuriyet savcısı İsmail Lale‘nin 3 ay süreyle görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Lale, FETÖ üyeliğinden yargılanan sanık Ahmet Yenisarı’nın tutukluluk haline itiraz ederek serbest bırakılmasını istemişti. Savcı Lale, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Yenisarı’nın tutukluluğunun kaldırılmasına yönelik mütalaa düzenlemişti. Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesi, dosya kapsamıyla örtüşmeyen ve meslek etiğine aykırı ifadeler kullanan Lale’nin mütalaadaki ifadeleri sebebiyle görevden uzaklaştırılmasına hükmetti. Bozdağ tarafından Hâkimler ve Savcılar Kuruluna (HSK) inceleme ve soruşturma izni verilmesinin ardından HSK Birinci Dairesi, savcı Lale hakkında inceleme ve soruşturma açıldı. Hâkimler ve Savcılar Kurulu müfettişleri tarafından yürütülen soruşturma ve yapılan inceleme sonucu dosya Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesi’ne gönderildi. Olağanüstü toplanan HSK 2. Dairesi, Lale’nin görevinden uzaklaştırılmasını kararlaştırdı.

savci-ismail-lale-kimdir-aydin-

engizisyon benzetmesi yaptı

Savcı İsmail Lale, FETÖ üyeliğinden yargılanan sanık Ahmet Yenisarı’nın tutukluluğunun kaldırılmasına yönelik mütalaa düzenlemişti. Bu mütalaada şu ifadelere yer vermişti:

“Örneğin; Tarihte Engisizyon mahkemeleri de güya kanunla işliyordu. Fakat devlete isyan eden veya muhalif olan grubun sadece fiilen isyan edenleri değil tüm taraftarları, akrabaları, çoluk ve çocukları ve hatta mezardan ölüleri de çıkarılıp cezalandırıldığı için tarihe vahşet ve ilkellik olarak geçmiştir.”

Lale, ardından sözlerine şöyle devam etmişti:

“Bu, faraza GSY Kulübü yönetimi, İstanbul’da silahlı bir örgüt kurup, devlete isyana kalkıştı diye; İzmir’de maçlara gitmiş veya kombine bilet almış kişileri de, kadın, çoluk çocuk demeden örgüt üyesi ve yardım eden olarak kabul etmeye ve suçtan sorumlu tutmaya benzer. Veya Afrika’da dişi bir sivrisinek türü, sıtma mikrobu yayıyor diye, zarar verdiklerine dair hiçbir delil olmayan, diğer yerlerdeki çoğu masum ve insana faydalı tüm sinekleri öldürmek gibi zalimane bir davranıştır. Sırf bir suç cezasız kalmasın diye, suçluların yakını veya taraftarı olan binlerce kişinin cezalandırılması; 1 suçu 1.000 suça çevirmek olduğu için buna engizisyon denilmiş, vahşi ve ilkel bir adalet olarak tarihe geçmiştir.”

Savcı İsmail Lale Kur-an’ı Kerim’i mütalaaya alet etti

Savcı İsmail Lale tarafından hazırlanan mütalaadaki ifadelerde, Kur-an’ı Kerim’deki ayetleri kullandığı ve dini değerleri suistimal ettiği anlaşıldı. Lale, şunları kaydetmişti:

“Ceza sorumluluğunun şahsiliği, beşeri ve evrensel hukukun en temel ilkesi olduğu gibi, tüm kutsal kitaplarda yer alır. Bunlardan sonuncusu olan Kutsal Kitabımız Kur’an da tam 4 ayrı sürede de yer alan semavi kaynaklı hukukun da en temel adalet ilkesidir. Dolayısıyla ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin uygulanmadığı yerlerde kanun vardır ancak hukuk yoktur, mahkeme veya yargı vardır, ancak adalet yoktur. Bu ilkenin aksi ise, kolektif sorumluluktur. Kolektif sorumlulukta işlenen bir cinayetten sadece cani değil, onun akrabaları ve hatta taraftarları dahi sorumlu tutulur.”

Lale’nin ifadelerinde ayrıca terörü aklamaya çabasıyla yazılmış şu cümleler var:

“FETÖ elebaşılarının, TSK’nın bazı unsurlarını iğfal ve dünya hırs ve emellerine alet etmekle, 15 Temmuz 2016 yılında devlete karşı girişilen ve belki 4-5 bin kişinin irade ve teşebbüs ettiği ihtilali, arkadaş veya taraftar bile olsa 4-5 milyon kişiye teşmil etmek, yani yetişkin nüfus olan 30- 40 milyonun, yüzde on beşini terörist ilan etmek ve devletin hasmı haline getirmenin ceza kanunun 1. maddesindeki toplum barışını koruma amacına da aykırı olduğu kanaatiyle…”

Ardından Lale, FETÖ üyeliğinden yargılanan Ahmet Yenisarı’nın tutukluluğun kaldırılması için talepli mütalaa hazırlamıştı. Lale, son kararnameyle Gaziantep’e atanmıştı.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

Savcı İsmail Lale hakkında FETÖ soruşturması yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
FETÖ’nün mahrem imamı serbest bırakıldı https://yekvucut.com/feto-gercekleri/fetonun-mahrem-imami-serbest-birakildi/ Tue, 07 Jun 2022 11:12:34 +0000 https://yekvucut.com/?p=55617 Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından skandal bir tahliye kararı verildi. Sabah gazetesinin haberine göre, FETÖ’nün TSK’daki yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında...

FETÖ’nün mahrem imamı serbest bırakıldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından skandal bir tahliye kararı verildi. Sabah gazetesinin haberine göre, FETÖ’nün TSK’daki yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Osman Alagöz, serbest bırakıldı. “Ömer” kod adlı mahrem imam Alagöz, 14 Aralık 2021’de Gaziantep’te gözaltına alınmıştı. Alagöz, sonrasında İstanbul’a getirildi ve çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Alagöz’ün ankesörlü telefon soruşturmasında muvazzaf olarak görev yapan Yarbay Muharrem T.’yi ankesörlü kartla aradığı ve mahrem imamı olduğu tespit edildi. Yarbay Muharrem T. ve Alagöz’ün, 90’lı yıllardan beri örgütle irtibatlı olduğu belirlendi. Yarbay Muharrem T.’de Alagöz ile aynı tarihte Gaziantep Orduevi’nde yakalanmıştı. Alagöz’ün, 90’lı yıllardan beri TSK’daki örgüt üyeleriyle irtibata geçtiğine ilişkin hakkında ifadeler var. Ayrıca kullandığı ankesörlü telefon kartları ve cep telefonlarının HTS analizlerinin karşılaştırılması sonucunda uyumlu olduğu kaydedildi. Bütün bu delillere rağmen, Alagöz’ün adli kontrol şartıyla serbest bırakılması skandal olarak medyada yer aldı.

fetonun-mahrem-imami-ne-demekYarbay Muharrem T.

FETÖ’nün mahrem imamı hakkında itirafçı beyanı var

FETÖ’nün mahrem imamı Osman Alagöz hakkında itirafçı beyanları var. FETÖ itirafçısı bir şahıs, Alagöz hakkında şunları kaydetti:

“Kurban parası toplardı. Zaman Gazetesi ve Sızıntı dergilerine abone kazandırırdı. Haftalık sohbetlere öğretmenlik ederdi” şeklinde ifadelerde bulunuldu. Şüpheli eski asker Muharrem T. de ifadesinde, “Ortaokulda beni askeri okullara hazırlayan kişiydi. Kod adı ‘Ömer’di. Ağrı’da görev yaptığım sırada başka bir şahısla ziyaretime geldi. Aynı kartla aranan şahısların tamamı ortaokul arkadaşlarımdı. Beraber yapıya ait evlerde ders çalıştığım kişilerdi.”

HTS analizleri uyumlu

FETÖ‘nün mahrem imamı Osman Alagöz’ün serbest bırakılması bir skandal olarak kayıtlara geçti. Çünkü, Alagöz’ün ankesörlü telefon kartı ve cep telefonunun HTS analizleri karşılaştırıldı ve uyumlu olduğu saptandı. Buna göre, cep telefonunun 31 Mart 2012’de saat 20.09’da İstanbul Üsküdar’da baz verdiği, aynı tarihte kullanımındaki 24….33 numaralı ankesörlü kartın Üsküdar’daki 21…..32.. no’lu ankesörlü telefon cihazından kullanıldığı tespit edildi. Bu cihazdan yapılan aramalarda Kara Kuvvetleri’nde görevli Yarbay Muharrem T. ve Astsubay Mustafa A.’nın arandığı belirlendi.

Alagöz, Eylül-Kasım 2012 tarihlerinde Gaziantep’teyken ankesörlü telefon kartından Yarbay Muharrem T. ile bir araya geldi. Soruşturma kapsamında Muharrem T.’nin ankesörlü telefon kartından 2012-2013 yılları arasında Kahramanmaraş, Erzurum ve Gaziantep’ten 5 kez arandığı kaydedildi. Muharrem T.’nin, 3 tane ankesörlü karttan da İstanbul, İzmir ve Gaziantep’ten 2012-2013’te 7 kez arandığı tespit edildi. Alagöz ve Muharrem T.’nin 2013’te Ağrı ve Ankara’da bir araya geldikleri de HTS analizlerinden anlaşıldı.

Alagöz’üni “Edebistan” adındaki bir internet sitesine röportaj verdiği, kendisini “Sızıntı Dergisi yazarı” olarak tanıttığı belirtildi. Ayrıca, “Milli Mücadelede Kınalı Eller”, “Bir Leyla Düşlemesi”, “Kekik Kokulu Sevda” isimli kitapların yazarı olduğu, bu kitapların da örgüte ait yayınevlerinden çıkarıldığı ortaya çıktı. 

15 yıla kadar hapsi isteniyordu

Osman Alagöz ve Yarbay Muharrem T. hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. İddianamede, 90’lı yıllardan 2012-2013’e kadar örgüt ile irtibatı olan, ancak bu konuda beyanda bulunmayan Yarbay Muharrem T. hakkında:

“Aradan geçen 20 yıllık süre zarfında FETÖ‘nün mahrem yapılanmasında ‘öğrenci’ konumunda bulunan bir şahısla hiçbir şekilde iletişime geçilmemesinin örgüt içi işleyişe ve ‘mahrem imam’, ‘öğrenci’ ilişkisine aykırı olduğu, verdiği bilgilerin örgüt üyelerini deşifre edecek nitelikte olmadığı…” şeklinde değerlendirme yapıldı. 

 

 

FETÖ’nün mahrem imamı serbest bırakıldı yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Demokrasiye kurulan pusu: 27 Mayıs Darbesi https://yekvucut.com/gundem/demokrasiye-kurulan-pusu-27-mayis-darbesi/ Thu, 26 May 2022 14:59:02 +0000 https://yekvucut.com/?p=55422 “Reis beyefendi hazretleri bu tamamen aklı mantıkın etrafında haricinde bir şey.” Bu konuşma Türk milletin yüreğinde uzunca bir süre kapanmayan...

Demokrasiye kurulan pusu: 27 Mayıs Darbesi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>
“Reis beyefendi hazretleri bu tamamen aklı mantıkın etrafında haricinde bir şey.” Bu konuşma Türk milletin yüreğinde uzunca bir süre kapanmayan bir yaraya sebep olmuştu.  Bu cümleler Türkiye’nin Başvekili, demokratik yollarla seçilmiş ilk başbakanımız Adnan Menderes’in darbeciler tarafından göstermelik yargılanması sırasında yaptığı açıklamalardı. 27 Mayıs darbesiyle Anayasa ve TBMM feshedilirken dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Peki, hazin sürece nasıl gelindi? Gelin hep birlikte inceleyelim. Adnan Menderes siyaset dünyasına damgasını vurmadan önce ilk adımını, 1930’da Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Cumhuriyet Fırkası’yla attı. Aydın il başkanlığını yaptığı partinin kısa süre sonra kapatılması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçti. Menderes, Aydın ziyareti sırasında Atatürk’le tanıştı. Atatürk’le gerçekleştirdiği sohbet belki de hayatını değiştirdi. Nitekim 1931 seçimlerinde aday olmadığı halde milletvekili seçildi. Daha sonra da kendisini aday listesine koyan kişinin Atatürk olduğunu öğrendi. Menderes, CHP’de dört dönem boyunca milletvekilliği yaptı. Bu süre zarfında eğitimine de devam etti ve Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Siyaset sahnesinde parlamaya başlaması ise 1945 yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun Meclis’te görüşülmesiyle başladı. Çok geçmeden parti içi muhalefetin öncülerinden biri haline geldi. Siyaset hayatının dönüm noktalarından bir diğeri de 7 Haziran 1945’te partiye sunulan ve “Dörtlü Takrir” olarak anılan önergeydi. Menderes ve arkadaşları, demokratikleşme için yasalarda ve parti yönetiminde değişikler yapılması için önerge sundu. Ancak önerge CHP Parti Meclisi tarafından reddedildi. Ardından Menderes ve iki arkadaşı partiden uzaklaştırıldı. Önergede imzası bulunan Celal Bayar da hem milletvekilliğinden hem de partiden istifa etti. Menderes için asıl süreç bu olaydan sonra başladı. “Dörtlü Takrir” önergesi nedeniyle CHP’den istifa eden Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’la birlikte 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdu. Demokrat Parti, tek parti diktatörlüğünün uygulamaları ile usanan halkın desteğini hemen aldı.

CHP’nin baskıcı yönetiminin son bulması

Bu destek o kadar yüksekti ki 1946’da yapılan meşhur “açık oy gizli tasnif” seçimlerinde bile Demokrat Parti 61 milletvekili kazanmıştı.  4 yıl sonra 14 Mayıs 1950’de yapılan ve bu kez “Gizli Oy Açık Tasnif” ile oyların sayıldığı genel seçimlerinde zafer kazandı ve iktidara geldi. Parti, seçimlerde yüzde 53 oy aldı. 416 milletvekili ile Meclis’e girerken, CHP sadece 69 sandalye kazanabilmişti. Böylece 27 yıldır süren CHP’nin baskıcı yönetimi son bulmuş oldu. 22 Mayıs 1950, Menderes’in Başbakanlık koltuğundaki ilk günüydü. Böylece 10 yıl sürecek DP iktidarı resmen başladı. Celal Bayar da Cumhurbaşkanı’ydı. (Şurada S verilecek video gelecek ardından konuşmaya devam edeceğim.) Menderes’in, Başbakan olduktan sonra ilk icraatı, seçim vaatlerinden biri olan din üzerindeki baskıları kaldırmaktı. 16 Haziran 1950’de Türkçe okunan ezanın yeniden Arapça okunmasını sağladı. Menderes tüm bunların yanında halkla iç içe olan bir siyasetçiydi. Bu nedenle vatandaş ona her zaman destek oluyordu. On yıllık iktidarı süresinde önemli değişimlere imza attı. Bunlardan biri de tarım alanında gerçekleşen makineleşmeydi. Karayollarının yapımına hız vermesi, yeni sanayi tesislerinin kurulması ve barajlar öne çıkan icraatları oldu. Böylece ülke kalkınma sürecine girdi. Türkiye uygun dış siyasi ikliminin de etkisiyle Demokrat Parti iktidarı, 1950-1954 yılları arasında ekonomik olarak en iyi dönemini yaşadı… Bütün bu icraatlar, 1954 seçimlerinde Demokrat Parti’yi daha da güçlendirerek oy oranının yüzde 56’ya çıkmasını sağladı. Öyle ki artık milletvekili sandalyelerinin yüzde 93’ü Demokrat Parti’dendi.

Demokrasiye kurulan pusu

Bu durumu hazmedemeyen vesayet odakları ise adım adım demokrasiye pusu kurmaya başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek oyunu alarak iktidarda kalmayı başaran DP, ilk yıllarından itibaren sivil ve askeri kanadın muhalefeti ile karşı karşıya kaldı. 27 Mayıs Darbesine giden yollar türlü tuzaklarla döşendi. Bu tuzaklardan biri de 1950’lerin ortasında Londra Konferansı sırasında Kıbrıslı Rumların kurduğu EOKA örgütünün Türklere karşı başlattığı saldırılardı. Kıbrıs’taki olaylar Türkiye’de büyük tepkilere neden oldu. O günlerde Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin bombalandığı yalanı kulaktan kulağa yayıldı. Bu haber üzerine İstanbul’da yaşayan gayrimüslimler bir anda hedef haline geldi. Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin yanındaki Türk konsolosluğunun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı haberi ile Ankara, İstanbul ve İzmir’de halk sokağa döküldü. 6 Eylül 1955’te başlayan 6-7 Eylül Olaylarında, azınlıkların yaşadıkları semtlerde yangınlar çıkarıldı. Kiliselere ve mezarlıklara saldırılar düzenlendi. 6-7 Eylül olaylarının organizatörlerinden biri olan Orhan Birgit’in CHP’de siyaset yaptığını 1974 yılında turizm ve tanıtma bakanlığı yaptığını da hatırlatalım ve bir parantez daha açalım. 6-7 Eylül olaylarına ilişkin Yassıada’da dava açılmasında en büyük rol ise Fuad Köprülü’nün oldu. 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 8 gün sonra bir gazeteye röportaj veren Köprülü, 6-7 Eylül Olaylarıyla ilgili dönemin Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes’i suçlayarak “Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes’ti. Kıbrıs’ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur.” ifadelerini kullandı.

Hükümet aleyhine gösteriler düzenlendi

Atatürk’ün evinin bombalanması hadisesinin de bir tertip olduğunu ileri süren Köprülü, “Bizzat tertipçisi Menderes’tir. Kendisine bu aklı yine Kıbrıs fatihlerinden Zorlu vermiştir.” iddiasında bulundu. Bu iddialar üzerine, darbeden sonra Yassıada’da alelacele bir 6-7 Eylül Olayları davası açıldı ve Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu altışar yıl hapis cezasına çarptırıldı. DP’nin kurucularından ve Dışişleri Bakanı olan Fuad Köprülü ile hayli uzun süren bir çekişme içine giren Zorlu, 1957 seçimlerinden sonra 25 Kasım 1957’de Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Fuad Köprülü’nün kişisel husumeti nedeniyle böyle bir röportaj verdiği ve Zorlu’nun mahkûm edilmesini istediği iddia edilmişti. 6 Eylül 1955 günü başlayan olaylar iki gün boyunca devam etti. Menderes tüm bu hadiselere rağmen yılmadı. 1957 seçimlerinde Demokrat Parti, ilk kez oy kaybı yaşasa da iktidarı bırakmadı. Ancak seçimlerden sonra tansiyon hiç düşmedi. 1946’da çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, 10 yıl iktidarda kaldı. Demokrat Parti iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün bazı yurt gezilerinin engellendiği ve saldırıya uğradığı yalanları öne sürüldü. Üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı’nda öğrencilerin eylemleri esnasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti.

“555K”: “5’inci ayın 5’inde saat 5’te Kızılay’da”

Emeksiz’in polis kurşunuyla hayatını kaybettiği yönündeki haberlerle olaylar daha da şiddetlendi. İnönü’nüyle Ankara’dan Uşak’a giden CHP’li gençler, önünden geçtikleri DP il binasını taşladı. Karşılık olarak DP binasından CHP’lilere 1 çay bardağı atıldı. İnönü şehirden ayrılırken de gerilim yaşandı. O gün CHP’ye yakın olan basın yayın kuruluşları İsmet İnönü’nün taşlandığını, başına isabet eden bir taşla yaralandığını yazdı. Ancak o günün görgü tanıkları iddiaları yalanladı. Ülkede yaşanan eylemler nedeniyle İstanbul ve Ankara’da sıkıyönetim ilan edildi. 5 Mayıs 1960 tarihinde Ankara’da bir öğrenci grubu, “555K” yani “5’inci ayın 5’inde saat 5’te Kızılay’da” koduyla gösteri düzenledi. Adnan Menderes, kendisine karşı eylem yapılan yere giderek eylemcilerin arasına girdi. O sırada bir genç Menderes’in boğazını sıktı. Menderes gence “Ne istiyorsun” diye sordu. Genç, “Hürriyet istiyorum” cevabını verdi. Menderes ise “Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun bundan ala hürriyet mi var?” ifadelerini kullandı. 21 Mayıs’ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı’na kadar “sessiz” yürüyüş yaptı. 27 Mayıs Darbesinden önce yaşanan son gelişmelerdi bunlar. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki 38 kişilik cunta, 27 Mayıs 1960’ta sabaha karşı yönetime el koydu. Darbe gerekçeleri de “Demokrat Parti’nin ülkeyi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü” iddiasıydı.

Alparslan Türkeş’in çağrısıyla başlayan darbe

“Sevgili vatandaşlar, dün gece yarısından itibaren, bütün Türkiye’de deniz, hava, kara Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek memleketin idaresini ele almıştır. Bu hareket, silahlı kuvvetlerimizin müşterek iş birliği sayesinde kansız başarılmıştır. Sevgili vatandaşlarımızın, sükûn içinde bulunmalarını ve resmi sıfatı ne olursa olsun hiç kimsenin sokağa çıkmamalarını rica ederiz.” Darbe, Alparslan Türkeş’in 27 Mayıs 1960 yılında radyodan yaptığı bu anonsla duyuruldu. “Ülkenin gitgide baskı rejimine götürüldüğü” iddiasıyla Milli Birlik Komitesi tarafından gerçekleştirilen darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu. Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM’yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP’li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı. Adnan Menderes, darbe sırasında Kütahya’daydı. Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara’ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada’da hapsedildi. Kurmaca yargılamalara 14 Ekim 1960’ta, Yassıada’da başlandı.

27 Mayıs darbesi sonrası yapılan propagandalar

27 Mayıs darbesi yapıldıktan sonra Askeri Cunta tarafından ülkenin çok tehlikeli bir uçurumdan son dakikada kurtarıldığı şeklinde yoğun bir propaganda yapılmaya başlandı. Yönetime hâkim olunmuştu fakat hâkimiyetin sürdürülmesi gerekiyordu. Bu sebeple de propaganda yöntemleri kullanılmalıydı. Cunta, idareyi ele alır almaz DP iktidarını akıllara durgunluk veren suçlamalarla itham etmeye başladı. Müdahalenin sebepleriyle birlikte meşruiyetini de kamuoyuna anlatmak istiyorlardı. Askeri cuntanın iddia ettiği sebepler arasında şunlar yer alıyordu: Devrilen iktidar, İstanbul Beyazıt Meydanında hükümet aleyhine gösterilerde bulunmuş öğrencilerin arasından yüzlercesini gizlice öldürmüş ve cesetlerini bilinmeyen yerlere gömmüş veya Et-Balık Kurumu’nun kombinalarında kıyma şekline dönüştürerek hayvan yemi haline getirmişti. Harp Okulunun 1500 öğrencisini toptan imha etmenin hazırlıklarının yapılıyordu. Kars ve Ardahan, Sovyet Rusya’ya satılmıştı. DP iktidarı ülkede bir iç savaş çıkarmayı planlıyor ve kendi adamlarını silahlandırıyordu. DP’li yöneticiler devlet hazinesini soymuştu. İddialar bunlardı.

“Bebek Davası”

Bizzat Cemal Gürsel tarafından halka duyurulan bu yalanlarla gazetelerde de sürekli haberler çıkarıyorlardı. Cunta yönetimi idareyi ele aldıktan sonra bu korkunç iddiaları ispat etmek için araştırmalara başladı. Et-Balık Kurumunun buzdolaplarında ve gizli mezarlarda öldürülen öğrencilerin cesetleri arandı. Bu işte bilgi sahibi olabilecek kişilere işkenceler yapıldı. İç savaş için hazırlandığı öne sürülen silahlar ve sorumluları arandı. Bir taraftan da DP’lilerin bankalardaki paralarına ve özel kasalarına el konuldu. Ve tüm bu yalanlar gazete manşetlerinde ilk sıralardaydı. Menderes’e türlü iftiralar atıldı. “Bebek Davası” bu iftiralardan biriydi. Menderes, sanatçı Ayhan Aydan’ın karnındaki bebeği öldürtmekle suçlandı. İstanbul radyosunda davayı anlatan spiker bile hislerine hâkim olamayıp partizanca davranıyordu: “Masum halkımızın reylerini çalmak ve türlü entrikalar çevirmek suretiyle iktidar mevkiine gelen düşüklerin elebaşlarının milletin parasıyla saltanat sürdükleri devirlerde ne gibi düşük ve süslü işlerle meşgul oldukları bir kere daha meydana çıktı.”

27 Mayıs’tan geriye, darbeye önce çanak sonra alkış tutanlar kaldı

Ancak tabii bebeğin doğum sırasında eceliyle öldüğü tespit edilince dava düştü. Yassıada’daki yargılamalar, 14 Ekim 1960’ta başlayıp 15 Eylül 1961’de karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, “anayasayı ihlal” davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288’i için idam istendi. Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961’de sabaha karşı, Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961’de idam edildi. Menderes idam edilmeden önce şunları söyledi: “Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.”  Ve sanki idam edilmeyecekmiş gibi “kimseye kırgın değilim.” dedi. 27 Mayıs’tan geriye ise darbeye önce çanak sonra alkış tutan kesimler kaldı. Darbeciler, 27 Mayıs ihanetini “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” ilan etti. Bugün Menderes’in kabri binlerce insanın ziyaret ettiği bir anıt mezara dönüştü. Ancak ne yazık ki darbeyi “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlayanlar hâlâ var. Örneğin; Atatürkçü Düşünce Derneği, her 27 Mayıs’ın yıl dönümünde darbeye destek mesajı yayınlıyor. Kurmaca yargılamalarla 27 Mayıs darbe dönemi, Türkiye tarihinde kara bir leke olarak zihinlere kazındı. Tüm yalan ve iftiralara rağmen üzerinden yıllar geçse de Adnan Menderes ve arkadaşları hâlâ rahmet ve özlemle anılıyor. Biz de Yassıada’daki hukuksuz yargılamalar sonucu şehit edilen Menderes ve arkadaşlarına Allah’tan rahmet diliyoruz.

Demokrasiye kurulan pusu: 27 Mayıs Darbesi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

]]>