Şehir Yönetimi Uzmanı Prof. Dr. Recep Bozdoğan, Kanal İstanbul Projesi ile Fransız Rivierası, Miami, San Francisco veya Gold Coast gibi bir cazibe merkezi oluşacağını söyledi. Bozdoğan, turizm, lojistik, fuar ve kongre merkezi, konut projeleri ve diğer sosyal aktivitelerle 100 milyar dolardan fazla gelir elde etmenin mümkün olacağını belirtti.
Uzun süredir muhalefet tarafından Türkiye’nin en öncelikli konusu haline getirilen Kanal İstanbul projesini konuşuyoruz. CHP’nin başını çektiği muhalefet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2011’de “çılgın” olarak ilan ettiği projeye, tıpkı Marmaray, 3. Havalimanı, 3. Köprü ve Avrasya Tüneli’nde olduğu gibi karşı. Muhalefete göre Kanal İstanbul, megakent için bir susuzluk, trafik ve deprem getirecek bir felaket, hatta muhalefet iddialarını “Erkekler kısır kalacak” noktasına taşımış durumda. Peki muhalefetin iddialarına bilim ne diyor? Kanal İstanbul bir kazanım mı yoksa felaket mi? Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Şehir Yönetimi Uzmanı Recep Bozdoğan ile Kanal İstanbul’un tüm gerçeklerini konuştuk.
Kanal İstanbul neden gerekli?
Kanal İstanbul’un gerekliliği üç temel gerekçeye dayanıyor. Birincisi Türkiye’nin uluslararası planda elini kuvvetlendirmek. O da şöyle; İstanbul Boğazı’na paralel, İstanbul Boğazı’ndan daha güvenli ve tamamen sizin kontrolünüzde olan, Montrö gibi herhangi bir sözleşmenin de dışında yer alan işletmesi, yönetimi, denetimi tamamen sizin kontrolünüzde olan bir suyolunu inşa etmek.
Kaza riski azaltılmalı
İkincisi, İstanbul Boğazı, İstanbul şehrinin ortasından geçiyor biliyorsunuz. İstanbul şehri de Türkiye’nin en önemli değeri. Ve 15 milyondan fazla insanın yaşadığı bir şehir. Ekonomimizin üçte birinden fazlası bu şehirde bulunuyor. Tarihimizin en önemli şehri olan İstanbul’u Boğaz kaynaklı tehlikelerden mümkün olduğu ölçüde korumak gerek. Çünkü Montrö Sözleşmesi’nin imzalandığı 1936 yılının dünyasında değiliz. Boğazdan çok daha büyük gemiler geçiyor. Bunların önemli bir kısmı petrol yüklü, LPG yüklü, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı özellik taşıyan maddeler yüklü. Dolayısıyla da Boğaz’daki trafiği mümkün olduğunca azaltıp, Boğaz’daki kaza riskini düşürmek lazım.
Cazibe merkezi olacak
Benim en çok önem verdiğim gerekçe ise İstanbul’un hemen yanı başında küresel düzeyde önem arz eden, küresel düzeyde etki uyandıracak çok büyük bir cazibe merkezini İstanbul’a kazandırmak. Turizm merkezleriyle, teknoloji geliştirme bölgesiyle, lojistik merkeziyle, sağlık merkezleriyle, konteyner limanlarıyla, marinasıyla, İstanbul Havalimanı ve Hadımköy sanayi bölgesiyle olağanüstü önemde bir ekonomik cazibe merkezi oluşturmak.
Amerika zaten Karadeniz’de
Kanal İstanbul bir Amerikan projesi mi? Amerika Kanal İstanbul sayesinde Karadeniz’e mi çıkmayı istiyor?
Amerika’nın Karadeniz’e çıkma problemi yok. Çünkü Karadeniz’deki iki ülke Romanya ve Bulgaristan, Amerika’nın yakın müttefiki haline geldi. İkisi de NATO üyesi. Dolayısıyla ABD dilediği kadar gemiyi bu ülkelere hibe ediyor görüntüsü altında bu ülkelerin limanlarına demirletebilir. Gemilerde Bulgaristan ve Romanya bayrakları görünür ama çalışan personel tamamen Amerikan personeli olur ve ABD bu ülkelerle ortak çıkarlar çerçevesinde Karadeniz’de faaliyet gösterebilir.
Türkiye’ye gerek yok
Ayrıca önemli bir bölümü fiilen Rus işgali altında bulunan Ukrayna ve Gürcistan da doğrusunu söylemek gerekirse böyle bir teklife koşa koşa “evet” der. Çünkü Rusya’ya karşı bir denge olmuşmuş olur. Bir diğer husus da Ren-Tuna Kanalı var biliyorsunuz. Kuzey Denizi’nden girecek belirli bir tonajın altındaki Amerikan gemileri, Ren Tuna üzerinden Karadeniz’e çıkabilir.
Kanal İstanbul’un Montrö ile bir alakası var mı?
Montrö’de boğazlar “Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı” olarak tanımlanmış. Dolayısıyla boğaz kavramından sadece İstanbul Boğazı kastedilmemekte. Kanal İstanbul’un Montrö’yü tamamen devre dışı bırakabilmesi için Kanal İstanbul’un Saros Körfezi’nden direkt olarak Karadeniz’e açılması gerekir. Yani Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’yla herhangi bir bağının, bağlantısının olmaması gerekir. Oysa Kanal İstanbul, Marmara Denizi’nden Karadeniz’e açılıyor. Marmara Denizi, Montrö’ye göre boğazların bir parçası. Bu nedenle biz Montrö’yü bütünüyle devre dışı bırakmıyoruz. Ama Kanal İstanbul’u tercih edecek gemiler için Montrö bütünüyle devre dışı kalmış oluyor.
Kanal İstanbul’u kim kullanacak?
Öncelikle ekonomik boyut itibariyle düşünmek gerekiyor. Mümkün olduğunca çok geminin Kanal İstanbul’a yönlendirilmesi lazım. Bu da aslında mümkün. Çünkü Montrö uğraklı geçişleri düzenliyor, transit yani uğraksız geçişleri düzenlemiyor. Dolayısıyla bir gemi boğazlar bölgesindeki herhangi bir limana uğradığı andan itibaren Montrö’nün kapsamının dışına çıkıyor.
Tankerler boğazı kirletemeyecek
Boğazlara dair son 10 yıllık istatistiklere baktığımızda, Boğazlardan geçen gemilerin %38,8’i uğraklı geçiş yapan gemilerdir. Diğer bir ifade ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu gemileri kolaylıkla Kanal İstanbul’a yönlendirebilir. Ayrıca, İstanbul Boğazı yılda 15-20 gün, bazı yıllar 25 güne kadar kapalı kalıyor. Bu da sisten, şiddetli lodostan, kazalardan ve diğer bazı nedenlerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, Boğaz’ın kapalı olduğu zamanlarda da gemiler Kanal İstanbul’a yönlendirilebilir. Bunun dışında, Montrö’nün imzalandığı 1936 yılında bulunmadığımız için, petrol, LPG, yanıcı, parlayıcı, patlayıcı ve diğer kimyasal madde taşıyan büyük tonajlı gemilerin de Boğaz’dan geçmemesi konusunu Türkiye, Montrö’yü imzalayan âkit devletlerle müzakereye açabilir.
Türk Anayasası Montrö’den üstün
1936 yılında 250-300 metrelik gemiler yoktu. Bunun yanı sıra binlerce konteyner taşıyan ve uzunluğu neredeyse 400 metreyi bulan gemiler bunlar yoktu. Bunlar İstanbul’un güvenliği açısından büyük bir risk taşıyor. Bu tür gemilerin Kanal İstanbul’dan geçmesi konusu gündeme taşınabilir. Ancak, Kanal’ın derinliğinin de artırılması gerekir. Mesela en az 40 metre. Bunların dışında, belirli bir tonajın üzerindeki Türk bayraklı gemiler de Anayasanın tanıdığı egemenlik hakkı gerekçe gösterilerek, Montrö’nün dışına çıkarılarak Kanal İstanbul’a yönlendirilebilir. Biliyorsunuz uluslararası antlaşmalar, millî kanunların üzerinde ama Anayasanın altındadır. Bu tür gemilerin tamamı Kanal İstanbul’dan geçerse, Boğaz’daki gemi trafiği yarı yarıya düşebilir.
15 milyar dolar yapım maliyeti bulunan Kanal İstanbul ne kadar gelir sağlayabilir?
Kanal İstanbul’un gelirine siz ulusal ölçekten bakarsanız elde edeceğiniz gelir Kanal’dan elde edeceğiniz gelir kadardır. Ama uluslararası ölçekten bakarsanız 25-30 milyar dolar gelir elde edebilirsiniz. Fakat küresel ölçekten bakarsanız toplamda 100 milyar doların üzerinde gelir elde edebilirsiniz. Çünkü Kanal İstanbul sadece bir gemi geçiş projesi değil. Kanal İstanbul az önce söylediğim ekonomik anlamda, sosyal anlamda, kültürel anlamda, sınaî anlamda, sanatsal anlamda, turizm anlamında, lojistik anlamında, eğitim anlamında, sağlık anlamında, çok boyutlu, çok etkileşimli entegre bir ekonomik kalkınma projesidir ve konuya bu şekilde bakmak gerekir.
Almanya ile rekabet edebiliriz
Bakın dünyanın en büyük fuar merkezi Almanya’da Hannover şehrinde; 496 bin metrekare. 10 milyardan fazla yıllık cirosu var. Oysa Hannover dünya havayolu bağlantılarının neredeyse dışında kalmış, dünya ile havayolu bağlantısı Frankfurt ve Düsseldorf gibi şehirlerdeki havalimanları üzerinden sağlanan kenarda kalmış bir şehir. Ne küresel anlamda ulaşılabilirlik ne ekonomik büyüklük ne de konaklama altyapısı itibarı ile İstanbul’la mukayese edilemez. Buna karşılık Türkiye’deki en büyük fuar merkezi ise toplam 120 bin metrekarelik bir alana sahip. Bu fuar merkezi Hannover ile rekabet edebilir mi? İşte Kanal İstanbul’un yakınına böyle büyük bir fuar merkezi inşa edilecek. Ayrıca, büyük bir kongre merkezi inşa edilecek. Biliyorsunuz, ülkemizin en büyük kongre merkezi Antalya’dadır ve en büyük salonu 5 bin kişiliktir.
İstanbul onlardan avantajlı
Ama Antalya İstanbul kadar erişilebilirliği yüksek bir şehir değil. Ekonomik anlamda da İstanbul kadar cezbedici bir şehir değil. Ekonomisi ve altyapısı İstanbul kadar kuvvetli değil. Hâl böyle iken İstanbul’daki en büyük kongre merkezi 3 bin 555 kişilik. Kanal İstanbul’da ana salonu 5-6 bin kişilik olan ve ayrıca daha küçük boyutlarda yüzden fazla salonu ve çalışma ofisi olan, en az 30 bin metrekare sergi alanı olan büyük bir kongre merkezi inşa edilecek. Fuar merkezinden elde edilen gelir kadar da buradan gelir elde edersiniz.
Milyarlarca dolar gelecek
Kanal İstanbul’un Karadeniz’e açıldığı yere yıllık kapasitesi nedir, 5 milyon TEU olan büyük bir konteyner limanı inşa edilecek. Yani Türkiye’nin en büyük limanı olan Ambarlı’nın yaklaşık üç katı büyüklükte bir liman. Böylece, Ambarlı’dan elde ettiğiniz gelirin üç katı gelir elde etme imkânınız olacak. Ayrıca, Kanal İstanbul’un Marmara Denizine açıldığı yere yıllık kapasitesi 500 bin TEU olan daha küçük ölçekli bir konteyner limanı inşa edeceksiniz ve buradan da hatırı sayılır bir gelir elde edeceksiniz. Küçükçekmece Gölü’ne kocaman bir marina inşa edeceksiniz, o marinadan ciddi bir gelir elde edeceksiniz. Sağlık şehri kuracaksınız, hastaneleri ile araştırma merkezleriyle, alternatif tıp merkezleriyle, sağlık endüstrisi boyutuyla ve her sene milyarlarca dolar gelir elde edebileceksiniz.
İstanbul cazibe merkezine dönüşecek
Eğlence merkezleri inşa edilecek, devasa alışveriş merkezleri inşa edilecek, “Dubai Mall” gibi. Çünkü Türkiye’deki AVM’ler maalesef sınırlı sayıda aktivite sunabilmekte. Kanal İstanbul’u bütün bu merkezler, limanlar, tesisler, marina, akıllı şehirler ve diğer etkinlik alanları ile birlikte düşündüğümüzde Fransız Rivierası, Miami, San Francisco veya Gold Coast gibi bir cazibe merkezi doğacak. Düşünsenize yanı başınızda dünyanın en büyük havalimanı ve sağlık turizmi, eğitim turizmi, eğlence turizmi, lojistik merkez, kongre ve fuar merkezi, sayısız ekonomik aktivite, sanayi bölgesi, üniversiteler, akıllı şehirler, su parkları, eğlence parkları, devasa hayvanat bahçesi ve sayısız diğer fasiliteleri dikkate aldığımızda inanılmaz bir cazibe merkezi ortaya çıkacak.