Almanya’da sudan gerekçelerle ailelerinden alınan ve Türklüğü ve Müslümanlığı unutturulmaya çalışılan Türk çocuklarının sayısı 100 bini aştı.
Esen ailesinin ‘Nazizmle’ tanışması, iki yıl önce başladı. Emin Esen ve Alman vatandaşı olan eşi Sibel Esen, iki yıl önce çocukları Baran (8), Atakan (10) ve Kaan (13) ile mutlu bir hayat yaşıyordu. Sibel Hanım, bir gece hastaneye kaldırıldı. Baba Emin Esen ertesi sabah evinin kapısında karşılaştığı sürpriz ziyaretçilerin sözleriyle şoke oldu: “Biz Alman Gençlik Dairesi’nden geliyoruz. Karınız hastaneye kaldırılmış, oradaki hemşirenin ihbarına göre siz çocuklarınıza bakacak durumda değilsiniz. Çocuklarınıza Alman devleti olarak el koyuyoruz.” İlk şoku üzerinden atan Emin Esen, “Biz çocuklarımıza bakacak güçteyiz. Eğer olmadığımızı düşünüyorsanız, Alman yasalarına göre bize bakıcı atamak zorundasınız” diyerek, çocuklarının alınmasını engelleyebildi. Ancak kısa bir süre sonra işten eve döndüğünde, evde bakıcı yoktu. Okul saati bittiği halde, üç çocuğu da hala eve dönmemişti. Hemen bakıcısını aradığını belirten Emin Esen’in “Çocuklarım nerede?” sorusuna aldığı yanıt, “Beni bir daha arama” denilerek yüzüne kapanan telefon oldu. Polisi aradığında durumu öğrendi. Alman Gençlik Dairesi, ailesine haber vermeden Esen ailesinin üç çocuğunu okullarından alarak el koymuştu.
“Eşim hastaneden çıkmıştı. Buna rağmen çocuklarımı bana vermediler” diyen Emin Esen, bu yaşadıklarının Almanya’daki Türk ve Müslümanlara karşı çok yaygın bir uygulama olduğunu belirterek şunları anlattı: “Çocuklarımla bizi bir ay boyunca hiç görüştürmediler. Üç çocuğumu, üç ayrı yurda yerleştirdiler. Sonra sadece cumartesi günleri, Alman bakıcı denetiminde bir iki saat görüşme izni verdiler. Türkçe konuşmak da yasaktı, yeterince Almancam da yoktu. Oğlum ‘yarın ne yapıyorsun’ diye sorduğumda ‘Pazarları kilise günümüz, din değiştirme ayinlerini izlemeye gidiyoruz’ dedi. Alman Gençlik Dairesi yöneticisine gidip ‘Benim çocuğum Müslüman, neden kiliseye götürüyorsunuz’ dedim, ‘Ne var ki bunda, bir ziyaret’ dediler. Çocuklarımın sürekli yüzünde ve vücudunda dayak izleri oluyordu. ‘Çocuğumun gözü niye şişti’ diye sorduğumda dalga geçer gibi ‘Aaa, ne zaman olmuş. Hiç farkında değiliz’ diyorlardı. Bir gün Alman Sosyal Sigortası’ndan bir mektup geldi: ‘Oğlunuz, bir hafta hastanede kalmış. Oğlunuz, kendisini hastanelik edene kadar sabun yemiştir. (Büyük olasılıkla Türkçe konuştuğu içindir) Çocuğum bir hafta hastanede kalmış, tesadüfen haberim oldu.”
Tesadüf o ki hastaneye kaldırılan Esen ailesinin iki çocuğu Atakan ve Baran, aynı odada kalan Yugoslav çocuğun ailesine kaldığı yurtta uğradığı şiddeti anlatınca, o ailenin de tanıklığıyla Emin Esen iki çocuğunu bir yılın sonunda evine geri döndürebilmiş. “Ama peşimi bırakmadılar” diyerek anlatmaya devam ediyor Emin Esen: “İki çocuğumun velayetini almak ve çocuklarımı tamamen ailesinden koparmak için bana dava açtılar ve hala sürüyor. Büyük oğlum Kaan, hala yurtta kalıyor. Biz çocuklarımıza bakacak güçteyiz ve tek istediğimiz üç çocuğumuzla bir arada olabilmek. Çocuklarımızı Hıristiyanlaştırmaya, Almanlaştırmaya çalışıyorlar. Çocuğumla bir Cumartesi görüşürken, tabletimden bir bilgisayar oyunu açmak istedim. O sırada, tabletin ekranındaki Türk bayrağını gören oğlum ‘Baba sil bu Türk bayrağını. Bana yurtta anlattılar, Türkiye’de çok kötü şeyler oluyormuş. Ben Türkleri sevmiyorum’ dedi. Daha yeni yeni çocuklarımı geri kazanmaya başlıyorum.”
Gazeteci Fuat Uğur ve Umut Yıldızı Derneği Başkanı Kamil Altay, Almanya ve Avrupa’da göstermelik nedenlerle ailelerinden kopartılarak dini, dili, ırkı, kültürü unutturulup ‘Türk düşmanına dönüştürülmeye çalışılan Türk çocukları ve aileleri konusunda uzun yıllardır yardım çalışmaları yürütüyor. Anlattıkları, tüyler ürpertici…Alman devleti tarafından el konulan çocuklar arasında ‘Haklı gerekçeler’ olsa da bunun sayısının çok az olduğuna dikkat çeken araştırmacı yazar Fuat Uğur, ‘Türk ve Müslüman çocuklara karşı sistemli uygulamaya’ dikkat çekti: “Çocuklar ailelerinden koparılırcasına alınıyor ve Hıristiyan ailelerin yanında asimile ediliyor. Tespitlerimize göre, 1965’ten bu yana 100 binin üzerinde Türk çocuğu, sudan gerekçelerle ailelerinden koparılıp Alman ve Hıristiyan ailelerin yanına verilerek etnik yapısından ve dininden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Yani Almanya, 100 bin Türk çocuğunu devşirdi.”
“Her yıl 4 bin Türk ve Müslüman çocuğuna, Alman devleti tarafından el konuluyor” diyen Kamil Altay ise şunları söyledi: “Direkt Alman vatandaşlığına geçirdikleri için ‘El konulan göçmen çocuk’ sayısının boyutu da bilinemiyor. AB yasalarına göre, aileler çocuklarına bakamıyorsa önce akrabalarının, sonra aynı etnik gruptan bir bakıcı aileye, o da yoksa aynı din grubundan bir bakıcı ailenin yanına verilmeli. Almanya, 50’li yıllardan sonra Polonya’dan 150 bin çocuk almıştı. Hepsi sonra Polonya düşmanı oldu. Türk Müslüman Hasanlarımız da Türk düşmanı Hanslara dönüştürülüyor.”