Özgürlük mücadelesi vermek zordur. Çevreninizde bir sürü zalim vardır. Bu mücadelenin en zorlu kısmı da tanıdığınız insanları özgür olduğuna ikna etmektir. Harriet Tubman’ın mücadelesi de böyleydi. Amerika’da özgürlüğü aklından dahi geçirmeyen kölelere aslında özgür olduklarını inandırmaya çalıştı. Tubman’ın hikayesi; özgürlüğe inanmış tek bir kişinin mücadelesinin bile bazen yeterli olacağını gösteriyor. İnsan haklarının ayaklar altına alındığı Amerika’da, köleliğe savaş açan bir köleydi Harriet Tubman. 1822 yılında, ABD’nin Maryland eyaletinde, köle bir aile olan Rit Green ve Ben Ross’un çocuğu olarak dünyaya geldi. Asıl adı Araminta Ross olan Tubman, henüz 5 yaşındayken sahibi Brodess tarafından, çocuklarına bakmak ve ev işlerine yardımcı olmak için başka bir aileye satıldı. Küçücük bir kız çocuğuyken gönderildiği beyaz efendilerin evinde sistematik olarak şiddete ve tacize maruz kaldı. Tubman, uyanıp ağladığı zamanlarda kırbaçlandı. Türlü eziyete uğradı. 7 yaşına geldiğinde sadece beyazların yemesine izin verilen “şekeri” yediği için dayak bile yedi. Yaşadığı işkencelere dayanamayıp bir kere sahibinin evinden kaçtı ve beş gün boyunca dışarıda kaldı. Ancak açlığa daha fazla direnemeyince tekrar geri döndü. Tubman’ın çocukluğu ve gençliği, köle olarak kiralandığı farklı yerlerde geçti. Tarlada çalıştırılmak, yük taşımak ve hayvanlarla ilgilenmek gibi ağır işlere verildi. Tubman 12 yaşına geldiğinde, kendisi gibi köle bir arkadaşı kaçmaya teşebbüs ederken, beyaz bir gözetmen onu bağlaması için emir verdi. O ise bu emri yerine getirmediği için feci şekilde dövüldü ve başına aldığı darbe sonucu ağır şekilde yaralandı. Peşini bırakmayan şiddet, gençliğinde ömür boyu silinmeyecek bir hastalığa neden olmuştu. Bu nedenle ömür boyu baş ağrıları çekti ve epilepsi nöbetleri geçirdi.
Özgürlüğe doğru ilk adım
Tubman, 1844 yılında resmiyette “özgür” bir siyahi Amerikalı olan John Tubman ile evlendi. Ancak ne zaman özgürlükten bahsetse eşi tarafından efendilerine şikâyet edilmekle tehdit ediliyordu. Artık bu tehditlerle yaşamak istemiyordu. O dönemde Tubman’a beyaz olan komşusu tarafından bir kâğıt verildi. Kâğıtta özgürlüğe giden ilk evi nasıl bulacağına dair bilgiler yer alıyordu. Harriet Tubman özgürlüğe doğru ilk adımını attı. Gittiği evde bir arabaya bindirildi, üzeri bir çuvalla kapatıldı ve bir sonraki hedefine götürüldü. Pennsylvania yolunu izleyerek, ilk olarak Philadelphia’ya yerleşti. Burada Yeraltı Demiryolunda Philadelphia İstasyon Sorumlusu William Still ile tanıştı. Still’in ve Philadelphia Anti-Kölelikle Mücadele Derneği diğer üyelerinin yardımıyla Yeraltı Demiryolunun işleyişini öğrendi. Tubman kısa sürede Yeraltı Demiryolu’nun lideri oldu.
Siyahi köleleri aslında “özgür” olduklarına ikna etmek
Nihayet özgürdü. Ancak bu onun için yeterli değildi. Kendi kendine, “Çizgiyi geçtim. Özgürüm. Ama beni bu özgürlük ülkesinde selamlayan kimse yok. Yabancı bir ülkede bir yabancıyım; Ne de olsa benim evim güneyde, Maryland’de. Çünkü babam, annem, erkek ve kız kardeşlerim ve dostlarım orada. Ben özgürsem onlar da özgür olmalı. Kuzeyde bir yuva kuracağım ve onları da buraya getireceğim!” diyordu. Tekrar tekrar Maryland’e döndü. Tubman, diğer köleleri de özgürlüğüne kavuşturmakta kararlıydı. Siyahi köleleri aslında “özgür” olduklarına inandırmak ise çok zordu. Çünkü köle olarak yaşamaya alışmışlardı ve öldürülmekten korkuyorlardı. Tubman yılmadı. Aylarca onları ikna etmeye çalıştı ve 300’den fazla siyahiyi özgürlüğüne kavuşturdu.
ABD kirli geçmişini unutturmaya çalışıyor
1850 yılında Kaçak Köleler Yasası çıkarıldı. Kuzeyde bulunan kaçak kölelerin, güneyde açık artırma ile satılmalarına izin verilecekti. Harriet’in başına da 40 bin dolar civarında ödül konmuştu. Ancak bu durum onu korkutmadı. 1851’de ailesinin üyelerini St. Catherines’e taşımaya başladı. St. Catherines’deki North Street, 1857’ye kadar onun operasyon üssü olarak kaldı. Oradayken, Yeraltı Demiryolunda faaliyetlerini finanse etmek için şef olarak çalıştı ve Cenevre Caddesi’ndeki Salem Chapel BME Kilisesi’ne katıldı. Tubman, 1861’de ülkede başlayan İç Savaş’ta da direniş gösterdi. Amerika Konfedere Devletleri’ne karşı Birlik yanında saf tutmayı köleliğin kaldırılması için bir fırsat olarak gördü. Bu nedenle, köleliğin kaldırılması için çalışmalara destek verdi. Kuzeylilerin zorla çalıştırdığı köleleri de esaretten kurtardı. 1911 yılında Tubman’ın vücudu artık çok zayıf ve çelimsiz hale gelmişti. Dönemin gazetecileri, Tubman için “hasta ve beş parasız” manşetleri atıyordu. Tubman 1913 yılında zatürre nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Geride ise kurtardığı yüzlerce insanı bıraktı. Tubman bugün özgürlük savaşçısı olarak anılıyor. ABD ise kirli geçmişini Tubman’ın portresini 20 dolarlık banknotların üzerine bastırarak unutturmaya çalışıyor. Ancak Amerika’nın siyahilere yaptığı zulmün izleri ne yaparsa yapsın silinmiyor.