FETÖ’nün futbol yapılanması davasında mütalaadan

Kararda, sanıkların FETÖ’ye dair bildiklerini anlattıkları belirtildi ve sanıklara verilen cezada daha fazla indirim yapılması gerektiği ifade edildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin verdiği kararda, örgüte ne şekilde katıldıkları, örgütsel faaliyetleri ve diğer örgüt mensupları hakkında konumlarına uygun bilgiler verdikleri anlaşılan sanıklar hakkında belirlenen cezada, Türk Ceza Kanunu’nun 221/4’üncü maddesi gereğince üst hadden indirim yapılması gerektiği kaydedildi.

Sanıkların yargılandığı davada hazırlanan esas hakkındaki mütalaada, FETÖ’nün futbol yapılanması anlatılarak sanıkların örgüt içindeki konum ve eylemlerinden söz edilmişti. İrtegün’ün 2007 itibaren FETÖ’nün sohbet adı altındaki toplantılarına gittiği ve örgüte kurban bağışında bulunduğu ifade edildi. Mütalaada, İrtegün’ün ByLock kullanıcısı olduğu, örgütle organik bağ içerisinde süreklilik ve yoğunluk gösteren eylemleriyle “silahlı terör örgütü üyesi olma” suçunu işlediği belirtilmişti. İrtegün’ün, etkin pişmanlık kapsamında verdiği bilgilerin örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu ve örgütün faaliyetleri konusunda aydınlatıcı bilgiler olduğu vurgulanmıştı.

Çatçın’ın da ByLock kullanıcısı olduğu belirtilen mütalaada, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak samimi ifadelerde bulunduğu ve “örgüt üyeliği” suçundan etkin pişmanlık gözetilerek cezalandırılması gerektiği, Boral’ın da samimi beyanlarının örgütün çözülmesi için faydalı olduğu belirtilmişti.

Zafer Biryol FETÖ elebaşını ziyaret etmişti

Zafer Biryol’un, yargılama aşamasındaki ifadelerinin samimi beyanlar içermediği ve bu yüzden sanık hakkında “örgüt üyeliği” suçundan ceza verilmesi ve etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması gerektiği kaydedilmişti. Biryol, 2011 yılında futbolu bırakıp Kanada’ya yerleşti. 2014 yılında FETÖ’nün medya organlarından Zaman gazetesine röportaj veren Biryol, terör örgütüne methiyeler düzmüştü.

Sanık Biryol’un 2006 senesinde Pensilvanya’ya giderek FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile görüştüğü belirtilmişti. Ersin Güreler’in ise toplanan delillere göre “örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılması, İsmail Şengül’ün ise beraatı talep edilmişti.

KAYNAK: SABAH

FETÖ’nün futbol yapılanması davasında karar yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ’nün 15 Temmuz yalanları Erdoğan’ı hedef aldı

İlk olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Almanya’ya kaçtı, kaçmak istedi yalanı atıldı ortaya. Büyük çoğunluğumuzun şahit olmuş olduğu bu dönemle ilgili nasıl oldu da bu şekilde bir yalan söylendi?  Detaylı değerlendirme yapılacak olursa;, Jandarma Genel Komutanlığı’nı işgal eden darbecilerin ihanet girişiminin başarılı olması için çok fazla çaba içinde oldukları barizdi. Diğer bir yandan Anadolu Ajansı muhabirinin ulaştığı telsiz kayıtlarında bir darbeci telsizden, “Ankara garnizonunda bulunan tüm jandarma birlikleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu anda Almanya’ya kaçmış durumda.” şeklinde bir anons geçmişti ve bu iddia bu şekilde ortaya çıkmıştı. Peki o sırada hepimizin televizyondan da görüp şahit olduğu üzere nasıl bir durum yaşandı? CNN Türk’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  canlı bağlantısı sonucunda vatandaşlar sokağa dökülerek bütün ülke birlik oldu. Hatta bu canlı bağlantıdan hemen sonra da CNN Türk binasına baskın yapıldı. Almanya’ya kaçış söz konusu dahi değildi.

FETÖ’cü yandaşı askerlerin iddiasına benzer bir iddia daha atıldı ortaya. Bu iddia da CHP’li Engin Altay tarafından ortaya çıkarıldı. 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hangarda saklandığını iddia etti Engin Altay. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın havalimanında halkla birlikte darbeye karşı direndiği videolar ise bu iddiayı net bir şekilde yalanladı. Peki Engin Altay işin gerçeğini bilmiyor muydu? Tüm Türkiye’nin televizyon kanallarından takip ettiği bu görüntülerin siyasetin merkezinde olan şahıslar tarafından bilinmemesi ne derece mümkün?

Bombaların Altındayız Diyenler Neredeydi?

CHP’nin içerisindeki isimlerden bahsetmişken CHP liderinden de bahsedilmelidir. Kendisi “15 Temmuz darbe girişimine hep beraber karşı çıktık. Sabaha kadar bombalar altındaydık.”  söyleminde bulundu. Fakat ülkenin dört bir yanında alınmış kayıtlar bunu göstermemişti. CHP lideri tam o gün Ankara’dan İstanbul’a geliyordu. Atatürk Havalimanı’na indikten sonra da bir süre beklemişti çıkmak için. Koruma müdürü havalimanındaki darbecilerle görüştükten sonra da darbeciler yolu Kemal Kılıçdaroğlu için açmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu yoğun önlemler ve korumalar eşliğinde çıkış yaparak eve gitmişti. Yani kendisinin havalimanı çıkışı dışında hiçbir görüntüsü yok. Darbe söz konusu olduğundan yine aynı Kemal Kılıçdaroğlu “Darbe olursa, tankın önüne ilk ben çıkarım.” da demişti. Fakat Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha kendisiyle çelişti ve söylemleriyle tavırları birbirine ters düştü. Tüm bu yaşananlara rağmen 6 yıl içerisinde CHP’liler defalarca kez Kemal Kılıçdaroğlu’nun kahramanlığını iddia etmeye devam etti. Her defasında binlerce vatandaş buna inandı, alkışladı. Fakat CHP’nin ayıp örtmeye çalıştığı da aşikardı.

Kurra Hafız Darbeci İddiası

Hain darbe girişiminden bir sonraki gün Kurra Hafız İbrahim Yılmaz, isimli bir vatandaşın asker olduğu için darbeciler tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Kendisi henüz 25 yaşındaydı ve Erzurum’da Kur’an Kursu hocası olarak görev yapıyordu. Babasıyla beraber naaşının görselleri paylaşıldı. Sosyal medyada servis ettiklerinin tam tersiydi durum. Kendisi Saraçhane’de darbecilerin kurşunlarına hedef olarak  şehit düşmüştü. Yani kendisi darbeye direnenlerle beraberken şehit edildi. Şehit Kurra Hafız İbrahim Yılmaz, “Keşke burada bir mezar yerimiz olsaydı” dileğinde bulunduğu şehitliğe defnedildi  15 Temmuz  Şehitleri arasında.

FETÖ’nün 15 Temmuz yalanlarında Adil Öksüz detayı

15 Temmuz’un en çok anılan isimlerinden birisiydi Adil Öksüz. Adil Öksüz, 15 Temmuz darbe girişiminin ertesinde komuta merkezi olan Akıncı Hava Üssü yakınlarında yakalanmıştı. İfadesinde ise ‘tarla bakmaya geldiğini’ söylemişti ve ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Ardından FETÖ’cüler sahte belgeler düzenleyerek kendisinin MİT personeli olduğu söylendi. Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere siyaset ve medyanın içindeki isimler tarafından “Kendisinin MİT personeli olması sebebiyle serbest bırakıldığı yönünde iddialar attı ortaya. En başta yayınlanan belgenin resmi makamlarca kullanılan belge formata uygun olmadığı açıklandı. Aradan 5 sene geçtikten sonra FETÖ’nün MİT imamı Salim Zeybek’ten de itiraf geldi. Belgeyi kendisinin hazırladığını açıkladı. Hatta kendisi hakkında yasal işlemler derhal başlatıldı. Yalanı yayma kısmına dahil olan başta Kemal Kılıçdaroğlu ve siyasetin önemli isimleri yalanlanan bu duruma ve başlatılan soruşturmalara karşı tamamen sessiz kalmayı tercih etti. Vatandaşlar için, duruma ilişkin bir düzeltme yazısı veya gerçekleri anlatan bir özür iletilmedi. Peki Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm bunlara karşı sessiz kalmasının etik olduğu düşünülebilir mi?

Şehit Astsubay Ömer Halisdemir Hakkında Yapılan Kara Propaganda

Bu darbenin kahramanlarından birisi de Ömer Halisdemir oldu. Ömer Halisdemir; Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevliyken komutanlığı ele geçirmeye çalışan darbe yanlısı Tuğgeneral Semih Terzi’yi göğsünden vurup öldüren ve ardından diğer darbe yanlısı askerler tarafından vurularak şehit edilen koruma astsubaydır. Bu kahramanlık öyküsünü hazmedemeyen hainler boş durmadı. FETÖ’nün 15 Temmuz yalanları arşivinde en çirkin iftiralardan birine imza attılar.  Darbe konusunda başarılı olamadıktan sonra bir de kahramanların adını lekelemeye çalıştı kendileri. FETÖ’cüler Ömer Halisdemir’in ByLock kullanıcı olduğunu iddia ettiler ve bunu sık sık gündeme taşıyarak hatırlattılar.  İşin gerçeğini Astsubay Ömer Halisdemir’e “vur” emrini veren Korgeneral Zekai Aksakallı açıklamıştı. Korgeneral Aksakallı: “FETÖ karalama kampanyasında, hayatında hiç akıllı telefon kullanmamış vatan kahramanı şehit Ömer Halisdemir‘i bile ‘ByLock kullanıcısı’ olarak sunmakta. Ayağımı basmadığım hiçbir terör coğrafyası yoktur. Darbenin dışarıdaki ana odaklarının, darbe girişimini karartmaya çalıştıklarını ve kalan FETÖ’cüleri korumak için şahsımı hedef aldıklarını ibretle izliyorum” açıklamalarında bulundu. Sanıyorum ki hayatında hiç akıllı telefon kullanmamış bir adam için böyle bir iddianın söz konusu dahi olamayacağı aşikar. FETÖ’nün bu yalanlarının dolaşıma girmesi kadar bu yalanları peşinen kabul edenlerin ve yayanların çokluğu ülkemizin tehlikeyi henüz atlatmadığını gösteriyor.

FETÖ’nün 15 Temmuz yalanları yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ’nün büyücüsü örgüt yöneticileriyle irtibatlı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, Mehmet B.’nin örgütün tepe yöneticileriyle irtibatlı olduğu belirlendi. Bu isimler arasında; 17-25 Aralık’ın planlayıcısı olarak bilinen FETÖ imamı Necdet İçel, örgüt yöneticisi Halit Esendir, FETÖ tutuklusu Süleyman Ünsal ve FETÖ elebaşının özel sekreteri Cevdet Türkyolu bulunuyor. Mehmet B.’nin, ByLock üzerinden bu kişilerle irtibat kurduğu tespit edildi. ByLock incelemesinde, Halit Esendir, Süleyman Ünsal ve Cevdet Türkyolu’nun Mehmet B. ile koordineli çalıştığı, örgütün güçlenmesi için dualar istedikleri belirtildi. Ayrıca, örgüt yöneticilerinin Mehmet B. aracılığıyla büyü yaptırdıkları da iddialar arasında bulunuyor. Hakkında tanık ifadeleri bulunan Mehmet B.’nin, örgütün amaçları doğrultusunda hareket ettiği ifade edildi.

Halit Esendir

Hakkında itirafçı beyanları var

FETÖ soruşturmaları kapsamında ifade veren şüpheli Polat Ö., psikolojik rahatsızlıklar yaşadığı için diğer örgüt üyeleri tarafından Mehmet B.’ye yönlendirildiğini aktardı. Polat Ö., FETÖ’nün büyücüsü Mehmet B.’nin kendisine muska yazıp dua ettiğini söyledi. ByLock üzerinde yapılan incelemeler sonucu, örgüt üyelerinin kendi aralarında konuşurken Mehmet B. hakkında “Güvenilir mi?” şeklinde sorular sorduğu, bu sorulara ise “Evet, bizden.” şeklinde cevaplar verildiği kaydedildi.

Tüm delilleri inceleyen savcılık, Mehmet B. hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan iddianame hazırladı. İddianamede, Mehmet B.’nin ByLock kullanıcısı olduğu, örgütün finansman şirketlerinde SGK kaydı bulunduğu ve örgüt mensuplarıyla ankesörlü telefon üzerinden görüşmeler yaptığı ifade edildi. Mehmet B.’nin örgüt üyelerinin manevi rahatsızlıkları için ulaştıkları bir isim olduğu, dua listesinde adının geçmesi ile bu durumun kesinleştiği aktarıldı. Hakkında 10 yıla kadar hapsi istenen Mehmet B.’nin, Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacağı öğrenildi.

Önder Aytaç’ın “Ekmeğe büyü yapılıyor” iddiası

FETÖ’nün büyücüsünün deşifre olması, firari FETÖ’cü Önder Aytaç’ın “Halk ekmeğe büyü yapılıyor” şeklindeki iddiasını anımsattı. Aytaç, Twitter üzerinden yaptığı bir paylaşımda AK Parti’nin ekmeklere büyü yaptığını, böylece insanları etkisi altına aldığını iddia ederek kendisini komik duruma düşürmüştü. Aytaç, bir belediyenin halk ekmek firmasında çalışan arkadaşının, kendisine buralarda yapılan ekmeklere büyü yapıldığını söylediğini iddia etmişti.“Sanırım bu insanlar her gün ekmeklere acem-i büyü vb melanetler yapıyorlar.” diyen Aytaç, belediyelerin insanları etki altına almak için böyle bir yönteme başvurduğunu ileri sürmüştü. Devamında ise “Bu yüzden aldığımız ekmek ve süt gibi ürünleri güvendiğimiz yerlerden almalıyız” ifadelerini kullanmıştı.

KAYNAK: SABAH

FETÖ’nün büyücüsü yakayı ele verdi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Polisi görünce telefonlarını kırdılar

Cep telefonları ve dijital cihazlar, genellikle FETÖ operasyonlarında örgüt mensuplarının saklamak için çaba sarf ettiği şeylerin başında geliyor. Bugüne kadar örgüte ait gaybubet evlerinde yapılan sayısız operasyonda; çok sayıda cep telefonu, sim kart veya bilgisayar gibi elektronik cihazlar örgüt mensupları tarafından cam veya balkondan atılarak imha edilmeye çalışıldı. Bartın merkezli 4 ilde gerçekleştirilen operasyonda da bu durum tekrar etti; örgüt mensupları cihazlarını kırdı. Emniyet güçlerini gören şüpheliler, cep telefonlarını balkon ve camdan aşağı attı. İncelemeye alınan telefonların yüksek korumalı şifreye sahip olduğu ve içlerinde ByLock benzeri programlar kurulu olduğu tespit edildi. Ayrıca şifrelerin çözülmesi için çalışma başlatıldı. Şüphelilerin yurt dışı kaynaklı para transferleri de inceleniyor.

Bartın’da FETÖ’nün 20 tonluk deposu

Bartın‘ın Gölbucağı Mahallesi’ndeki terkedilmiş bir binanın alt katında FETÖ mensuplarına ait olduğu tespit edilen bir depo deşifre oldu.

Daha önce market olarak kullanıldığı belirtilen depoda, 20 tona yakın malzeme ele geçirildi. Ayrıca depoda temizlik ve gıda ürünlerinin raflara sıralanarak konulduğu belirtildi.

Operasyon kapsamında baskın yapılan ve adeta bir marketi andıran deponun, örgüt mensuplarına yardım için kullanıldığı belirlendi. Savcılık kararıyla depoda bulunan 20 ton ürün kamyona yüklenerek Bartın Belediyesi’ne ait soğuk hava deposuna iletildi. Ele geçirilen yüzlerce ürüne ise el konuldu.

KAYNAK: TRT HABER

Bartın’da FETÖ’nün gizli deposu bulundu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Eski CHP’li Mehmet Sevigen’den itiraflar

CHP’li Mehmet Sevigen, 24TV’de Esra Elönü’nün sunduğu “Arafta Sorular” programına konuk oldu.  Elönü’nün sorduğu soruları cevaplayan eski CHP’li Sevigen, FETÖ’nün gerçekleştirdiği MİT TIR’ları kumpasına ilişkin de açıklamalarda bulundu. Sevigen, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kumpasa ilişkin görüntüleri yayınlasın diye CHP eski İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’na verdiğini itiraf etti. Adana’daki MİT TIR’ları belgeleri ile ilgili konuşan Sevigen;

“Enis Berberoğlu’na kim verdi? Kemal Bey götürdü o belgeyi verdi… Kemal Bey, o yürüyüşü Enis Berberoğlu hapishanede konuşmasın diye yaptı. Bülent Tezcan’a vermişti. Bülent Tezcan da götürmüş Enis Berberoğlu’na vermiş. Bunu bilmeyen yok ki. Ama nereden, nasıl aldınız? Bir insan kendi ülkesini şikâyet eder mi?” ifadelerini kullandı.

MİT TIR’ları kumpası

FETÖ, Türkiye’yi itibarsızlaştırmak için MİT TIR’ları kumpasını devreye soktu. Bu kapsamda, MİT gözetimindeki tırlar hedefe koyuldu. Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde 1 Ocak 2014’te, Adana’nın Ceyhan ilçesinde de 19 Ocak 2014’te MİT’e ait yardım tırları durduruldu. FETÖ’cü savcıların talimatıyla jandarma-polis tarafından gerçekleştirilen operasyon, kısa bir süre içinde uluslararası medyaya da taşındı. Bu şekilde örgüt, Türkiye’nin terör örgütlerine destek olduğu şeklinde propaganda yürüttü. Hatay’da Suriye’ye yardım götüren MİT’e ait tırın durdurulmasına yönelik operasyonun başında dönemin Adana Özel Yetkili Savcısı Özcan Şişman bulunuyordu. Adana’daki operasyon ise dönemin Adana Özel Yetkili Savcısı Aziz Takçı yönetti.

MİT kumpasını organize eden isim ise örgütün sivil imamı Süleyman Gürbüz’dü. Gürbüz’ün; tırların durdurulmasında yer alan binbaşı, yüzbaşı ve üsteğmenlerin de aralarında bulunduğu 11 kripto asker ile 3 bin 607 telefon görüşmesi yaptığı belirlendi. ByLock kullanıcısı Gürbüz, programda “GM” grubuna üyeydi. Örgüt içi hiyerarşide “genel müdürler” olarak düzenlenen ByLock’taki “GM” grubunun diğer üyeleri arasında ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun eski başdanışmanı Fatih Gürsul ve örgütün siyaset imamı Ahmet Hamdi Parlak bulunuyordu.

CHP’nin ünlü FETÖ ziyareti

Kemal Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu ile birlikte 17 Mayıs 2015’te kapatılan Zaman gazetesinin yöneticilerini ziyaret etti. Bu görüşmede, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni ve şu anda firari durumda olan Ekrem Dumanlı da vardı.

Ardından Hürriyet gazetesini ziyaret eden Kılıçdaroğlu, MİT TIR’ları görüntülerini seyrettiğini anlattı. 27 Mayıs’ta, Berberoğlu firari FETÖ’cü Can Dündar ile görüştü ve bu MİT TIR’ları görüntülerini iletti. Dündar da, MİT TIR’larına ilişkin görüntüleri manşete taşıyarak yayınladı. 

KAYNAK: FETÖ GERÇEKLERİ

MİT TIR’ları kumpasında Kılıçdaroğlu’nun ihaneti tasdiklendi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

İtirafçıları tehdit ettiler

FETÖ Dışişleri Bakanlığı içerisine sızmak için her yolu denedi. İtirafçı olan FETÖ’cü Y.Ş., örgütün kendisinin anlattıklarından paniğe kapıldığını ve Pensilvanya’dan arayarak “emniyet ile iş birliği” yapmaması konusunda tehdit edildiğini aktardı. Örgütün avukatlarının, dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen Y.Ş. adına sahte vekaletname çıkartarak dosyaya erişmeye çalıştıkları belirlendi. FETÖ mensuplarının soruları nasıl dağıttığını itiraf eden Y.Ş., şunları anlattı:

“2009 yılında KPSS sınavına hazırlandığım dönemde F.Ö. isimli kişi tarafından KPSS çalışma evi olarak kullanılan cemaat evine yerleştirildim. Ancak o dönem sınavı kazanamadım. 2010 KPSS’e hazırlandım ve sınava 1 hafta kala O.A. isimli bir kişi evde bulunan cep telefonlarının bataryalarını çıkarttırdı. Ardından Kuran’a el bastırarak 120 sorudan oluşan Genel Kültür ve Genel Yetenek sorularını verdi.”

“Cevapları işaretlenmiş 100 soru verdi”

Y.Ş., ifadelerinin devamında şunları anlattı:

“Dışişleri Bakanlığı sınavı için E.Z. isimli kişi beni başka bir cemaat evine yerleştirdi. Eve gelen örgüt mensubu evde kalan kişilerle beraber bize takım elbise giydirerek sözlü mülakata hazırladı. Daha sonra başka bir eve bizi götürerek E.E. isimli kişi cevapları işaretlenmiş 100 soru verdi. Verilen o sorular Dışişleri Bakanlığı 2012 yılı test sınavında çıktı.”

Gözaltına alınan diğer FETÖ’cüler ise, Dışişleri Bakanlığı sınavlarına bakanlığın internet sitesinde bulunan notlardan çalıştıklarını anlattılar. M.N.D. isimli itirafçı, FETÖ ile 2008 yılında tanıştığını, 2013 KPSS sorularını örgüt mensubu kişiden aldığını ve Dışişleri Bakanlığını test sorularının cevaplarını gelmesi sonucu kazanarak atandığını kaydetti. Etkin pişmanlıktan yararlanan Y.Z.K. ise; üniversite 1. sınıfta okurken FETÖ’nün yurtlarında kaldığını, 2009 yılında çalışmış olduğu kurumu ankesörlü telefon ile arayan örgüt mensubunun Dışişleri Bakanlığı sınavlarına hazırlayacaklarını söyleyerek cemaat evine çağırdığını ve verilen soruların cevapları sonucunda kazandığını söyledi.

FETÖ Dışişleri Bakanlığı’na kendi adamlarını sızdırmış

Raporda; 2010-2013 döneminde Dışişleri Bakanlığına giren memurların mezun oldukları üniversitelerin 2010 öncesi ve 2014 sonrası ile karşılaştırıldığında izahı olmayan bir sapma olduğunun altı çizildi. 2005-2009 dönemlerinde Ankara’da bulunan üniversitelerden mezun olan adayların ilk sıralarda olduğu ancak 2009-2013 yıllarında ise bu üniversitelerde düşüş olduğu belirtildi. Bu üniversitelerin yerine, OHAL kapsamında KHK ile kapatılan Fatih Üniversitesi o dönem mezun olanların alındığı ifade edildi.

ByLock kullanan örgüt mensupları ve “Dışişleri Abisi” olduğu belirlenen kişinin yazışmaları detaylıca analiz edildi. ByLock’un yurtdışında tablet gibi cihazlarda kullanıldığı belirlendi. Yurt dışı görevlere gidecek olan kişilere laptop ve içinde Fetullah Gülen’in sohbetleri olan 32 GB flaş bellek verildiği kaydediliyor. 

KAYNAK: SABAH

FETÖ Dışişleri Bakanlığı’na böyle sızmış yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

FETÖ’nün güvenlik rehberi

FETÖ’nün hazırladığı güvenlik rehberinin kitapçık şeklinde olduğu ve içeriğinde birçok şifreli kelime bulundurduğu kaydedildi. Örneğin, FETÖ‘nün onay vermediği bir şey “yasaklı meyve” şeklinde adlandırıldı. Özellikle aranması bulunan ya da firari olan isimlerin alması gereken önlemler ise rehberde şu şekilde:

“Sınav (baskın) beklentisi olan arkadaşlar sınav olması durumunda öncelikle adreslerinden nasıl ayrılmaları gerektiğini planlamalı. Aynı binada oturan tanıdık birini ya da müsait teras ayarlamaları gerekiyor. Bazen sınavı haber alamıyoruz. Böyle durumlarda boş dairelerde ya da komşuda oturup, polisler ayrıldıktan sonra adresten çıkılabilir.”

Rehberde, ByLock benzeri bir iletişim programından da bahsediliyor.

”Sınav bekleyen arkadaşlar, kendi kullandıkları telefon hattından tanımlı mail, Whatsapp, Viber gibi iletişim kanallarını silip wifi üzerinden TNG programını kullanabilirler. Böylelikle sınav (operasyon) öncesi bulundukları yerden baz ve sinyal vermemiş olurlar. Fakat sınav sonrası için bu durum geçerli olmayıp, yeni sıfır dijital yedeğinizi kullanmaya başlayabilirsiniz.’’

FETÖ yöneticileri tarafından hazırlanan rehberde, örgütün iletişim ve bilişim konusunda aldığı hassas önlemler oldukça detaylı.

“Pansiyonlardaki başkası adına kayıtlı hattın kullanıldığı wifi üzerinden arkadaşların internet bağlantısı sağlanarak aileler ile iletişime geçilmeli. İletişim cihazında panoyu silme, gereksiz dosya bulundurmama, güvenli bir şifre konulması, mahrem konulardaki dosya çalışmalarının da kriptolu bilgisayarlara aktarılması önemlidir. CTA son sürümü bilgisayarlarınızda bulunmalıdır. Aileyle sadece Tango ya da geliştirilen görüntülü görüşme USB’si ile irtibat kurulmalıdır.”

Ayrıca, örgüt üyelerine özel tablet sağlanıyor. Birbirlerini VPN kullanarak yalnızca WhatsApp’tan aramaları öğütleniyor.

”Telefonlar bizi en çok ele veren açıklarımız. Başkası adına kayıtlı bir Vınn hazır ederek, tablet ya da kullanmadığı telefon üzerinden wifi ile bağlantı kurup iletişim kanallarının hazır olmasında yarar var. Yani dijital anlamda sıfır, hiç kullanılmamış bir yedeğimiz olsun.”

Rehberde, cep telefonu sinyallerine karşı alınan önlemler ise şu şekilde:

”Uçak modu ya da telefonun kapanmasında merkeze sinyal gidebilir. Bu durum takip eden şahısların dikkatini çekebilir. Gizli, örtülü bir faaliyet imajı doğurabilir. En güvenli yol, telefonun ayarlar menüsünden Ağ Operatörleri kısmına girip, buradan Otomatik Operatör seçimini devre dışı bırakmaktır. Sonrasında ise Ağ Ara diyerek mevcut kullandığınız operatör yerine başka bir operatörü seçin. Bu sayede telefon açık görünecek ancak ağa sinyal göndermeyecektir. Yani sistemde görünmeyeceksiniz. ”

Gaybubet evi için önlemler

Örgüt, aranması olan veya firari durumdaki üyelerinin seçecekleri gaybubet evleri konusunda da bir dizi talimat iletiyor. Bu şekildeki örgüt mensuplarının sakin muhitlerde oturmaları, ev kiralarken kendi adlarının kayıtlara geçmemesi için yakın akrabalarını kullanmaları söyleniyor. Ayrıca rehberde, evin ve faturaların da yine bir akraba adına tutulması gerektiği tavsiye ediliyor.

Rehberde, örgüt üyelerinin haftada 1 kez alışveriş yapmaları, evlere giriş çıkış için karanlık ve sakin zamanların seçilmesi gibi kurallar bulunuyor. Evde kesici delici alet bulundurulmaması, olası bir baskın anında herkesin ortak bir hikaye anlatması gibi talimatlar yer alıyor.

FETÖ yönetimi tarafından hazırlanan rehberde, örgüt üyelerinin aileleriyle görüşmeleri konusundaki talimatlar ise şu şekilde:

“Ailelerle yalnızca TNG üzerinden irtibat kurulmalı. Restoran, kafe gibi yerler ‘Yasaklı Meyve’dir. Aileler görüşmeye gelmeden bir gün önce telefon görüşmelerini sonlandırmalıdır. İl dışındaki görüşmelere telefon götürülmemeli. Görüşmeye peruk ya da baş örtüsü takıp, bir miktar eşkal değiştirerek gidilmesi iyi bir maske olabilir.”

FETÖ’nün güvenlik talimatları deşifre oldu yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası

KHK’lı öğretmen Ahmet Taşdemir, yargılandığı süreçte kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Taşdemir, ByLock kullanmadığını, programı ilk kez 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra duyduğunu, Bank Asya hesabındaki hareketlerin rutin işlemler olduğunu, Arnavutluk ve Bosna’ya gidişinin yüksek lisans teziyle alakalı olduğunu ileri sürdü. Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı karara bağlayarak sanık Taşdemir’e, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verilmesine hükmetti. Mahkeme heyeti, gerekçeli kararını bildirdi. Kararda, sanık Ahmet Taşdemir’in öğretmenlik yaparken KHK ile ihraç edildiği, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock’un kendisine ait iki cep telefonu hattı üzerinde de kullanıldığının tespit edildiği kaydedildi. Kararda, sanığın suçlamaları kabul etmeyen savunmalarına karşın, ByLock yazışmalarında örgüt içi çalışmalara aktif olarak katıldığı ve kasta dayalı kusurunun ağır olduğu belirtildi.

KHK’lı öğretmen hakkında yeniden soruşturma açıldı

Sanık Ahmet Taşdemir‘in hakkında kesinleşmiş hapis cezası kararı verilmesinin ardından ise, FETÖ ile iltisaklı eylemlerine devam ettiği gerekçesiyle hakkında yeniden soruşturma başlatıldığı belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, Taşdemir’in evinde yapılan aramalarda dijital materyaller ele geçirildi. Sanığın evinde yapılan aramalarda toplanan delillerin, hapis cezasının kesinleşmesinin ardından eylemlerine devam ettiğini gösterdiğine işaret edilen iddianamede, Taşdemir’in eylemlerinin yeni bir “örgüt üyeliği” suçunu oluşturduğu vurgulandı.

Ele geçirilen dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede, sanığın telefonunda örgüt üyelerinin haberleşmek için kullandığı Falcon uygulamasının bulunduğu, örgütsel mesajlar ve örgütün para trafiği ile ilgili delillerin mahkumiyeti sonrasında meydana geldiği tespit edildi.

7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, KHK’lı öğretmen Ahmet Taşdemir hakkında 20 Mart 2018’de ceza verildiği ve bu cezanın istinaf incelemesi sonucunda, 18 Eylül 2018’de kesinleştiği hatırlatıldı.

İddianamede, sanık Taşdemir’in söz konusu telefonun kendisine ait olmadığını ve emniyette ortaya çıktığını söylediği ancak el koyma tutanaklarının usul ve yasaya uygun olduğu bilgisi yer aldı. Sanığın, örgütün “gaybubet” evlerinde kaldığı, örgüt içi para transferine ilişkin faaliyetlerine devam ettiğinin anlaşıldığı vurgulandı. 

İddianamede, sanığın hüküm almasına rağmen eylemlerine devam etmesinin örgüte sadakat ve bağlılığını gösterdiğinin altı çizildi. Sanık Taşdemir’in “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasının istendiği iddianame, İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

KHK’lı öğretmen ikinci kez yargılanıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Cezaevinden sonra bile uslanmadı

Örgütün finans yapılanmasına yönelik soruşturmada gözaltına alınan Y.M. hakkında iddianame hazırlandı. Y.M’nin örgüte eleman kazandırma faaliyeti kapsamında üniversite öğrencileriyle ilgilendiği tespitine yer verilen iddianamede, şüphelinin FETÖ üyeliğinden hapse girdiğini, tahliye edildikten sonra da örgütsel faaliyetlerini sürdürdüğü belirtildi. FETÖ soruşturmasında gözaltına alınan M.G. ve C.Z.’nin itiraflarına da yer verilen iddianamede, Y.M.’nin örgüt üyelerine para dağıttığı anlatıldı. Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen Y.M., itiraflarda bulundu. Örgüt ile ilk temasının 2003’te lise eğitimi sırasında olduğunu belirten Y.M, 2006’da Kayseri’de örgüte ait kolejde çalışmaya başladığını, daha sonra Samsun’a taşındığını, örgütün dershanesinde çalıştığını, 2 yıl süreyle de orada “esnaf abiliği” yaptığını aktardı.

Kod isim kullanmaya devam ediyorlar

Örgütün kendisini Ordu’nun Ünye ilçesine yolladığını, 2014’te Ankara Batıkent’te FETÖ’ye ait öğrenci yurdunda müdür olarak görevlendirildiğini söyleyen Y.M, şunları kaydetti:

 “O dönem Ankara’da eyalet talebe mesulü ‘Yılmaz’ isimli şahıs benimle irtibata geçti. Örgütün verdiği telefona ByLock ve Eagle programını yükleyeceğini söyledi. Daha sonra telefona programları yükleyerek teslim etti ve oradan iletişime geçmeye başladık.”

Darbe girişiminin ardından öğrenci yurdunun kapatıldığını, o tarihten sonra resmi olarak bir yerde çalışmadığını aktaran Y.M, şunları belirtti:

“Şentepe Mahallesi’nde ailemle birlikte kalmaya başladım. 2017 yılına kadar ortalığın durulmasını bekledim. Aynı yıl içinde örgütle bağlantılı kişiler ile yüz yüze Batıkent’te bir evde toplanmaya başladık. Bu görüşmelere zaman zaman ‘talebeci Zafer’ isimli şahıs da geliyordu. Bu kişi maddi durumumun kötü olması nedeniyle bana para verdi. ‘Bölge talebe mesulü’ olarak üniversite öğrencileri ile ilgilenmemi istedi. Ben de kabul ettim. 2018 yılı haziran ayına kadar bu şekilde devam ettim.

Haziran ayında tutuklandım, 2018’in kasım ayında cezaevinden çıktım. Bir ay boyunca ailemle vakit geçirdim. Sonra ‘bölge talebe mesulü’ olarak üniversite öğrencileriyle ilgilenmeye devam ettim. Öğrencilerin korkmasından dolayı çok fazla faaliyet yaptırmıyordum. 2020 yılında Demetevler’deki toplantıda üstüm konumundaki ‘Kadir’ isimli şahıs tarafından bana ‘Furkan’ kod adı verildi. Kadir, içinde iletişime geçeceğimiz programlar olan bir telefon verdi. Akabinde bu programlar üzerinden haberleşmeye başladık. Bu süreçte verilen görevi yaptığım için toplu şekilde 2-3 ayda bir gelerek poşet içerisinde yüklü para veriyorlardı. Ben de sorumlu olduğum ‘talebeci Nihat’ isimli şahsa ilgilendiği kişiler için para veriyordum.”

Y.M, örgüt yöneticilerinden aldığı paraları kendisine verilen adreslere giderek teslim ettiğini, para verdiği kişileri tanımadığını, para verileceklerin nasıl belirlendiğini bilmediğini, sadece aracı olduğunu ileri sürdü.

FETÖ üyeliğinden 15 yıla kadar hapis istemi

İddianamede, şu tespitlere yer verildi:

“Toplanan deliller neticesinde şüphelinin örgütün ‘talebe mesulü’ olduğu ve para dağıttığı bu eylemlerini 15 Temmuz sonrasında da devam ettirdiği belirlenmiştir. Şüpheli, örgüt içerisinde aktif olarak görevlerini sürdürdüğünü samimi bir şekilde ikrar etmiş ve böylece örgütsel amaçla toplanan paraları dağıtan şahıslardan olduğu anlaşılmıştır. Bu suretle şüphelinin süreklilik teşkil edecek şekilde örgüte katılması, örgütsel amaç için kullanılan paraları dağıtarak örgütün finansal yapılanmasına katkıda bulunması, örgüt kontrolündeki sisteme kişi kazandırmaya çalışması şeklindeki eylemleri, ikrar niteliğindeki savunması ile birlikte değerlendirildiğinde Y.M’nin üzerine atılı ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ suçunu işlediği kanaatine varılmıştır.”

Y.M’nin “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

KAYNAK: ANADOLU AJANSI

FETÖ üniversiteler üzerinden yeniden yapılanıyor yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.

Neden itirafçı oluyorlar?

İtirafçılar genelde ortak kırılma noktalarına sahipler. Örgütün üst tabanının sözde hayır işleri için para toplaması ancak bu parayı kendi zevkleri ve lüks yaşamları için kullanmaları, dolandırıcılık olaylarının ayyuka çıkması, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması, üst düzey örgüt mensuplarının para ve mevki hırsları gibi sebepler örgüt mensuplarını itirafçılığa sürüklüyor. Örgütün önemli gördüğü isimleri korumak için kendi üyelerine bile acımadığı biliniyor. Örgüt tabanı, maddi ve manevi olarak defalarca kez kullanılıp yarı yolda bırakılmaya tepkisini itirafçı olarak gösteriyor. Örneğin, ByLock’un deşifre olduğunun anlaşılmasının ardından örgüt, yaklaşık 500 bin kişiye programı yükletti. FETÖ “çokların içinde azları kaybettirme” taktiği ile mahrem imamlarını bu şekilde korumaya çalıştı. Üstelik bu bilgiler, örgütün “havuz medyası” olarak adlandırdığı medya kaynaklarından değil, bizzat kendi üyelerinin cümleleriyle ortaya çıktı. Firari FETÖ’cü Ahmet Dönmez, örgüt tabanının nasıl canlı kalkan olarak kullanıldığını YouTube’da anlatmıştı.

İtirafçılar linç ediliyor

FETÖ’cüler, itirafçıları “EP” (Etkin Pişmanlık) olmak üzere “EP’ci” veya “EP’çi” şeklinde kodluyor. Bu kişiler, örgüt içerisinde dışlanıyor ve linç ediliyor.

İtirafçı olduğu düşünülen isimler, sosyal medyadaki örgüt mensupları tarafından çeşitli karalama kampanyalarına maruz bırakılıyor. KHK ile ihraç edilen ve bir dönem FETÖ kanallarının yere göğe sığdıramadığı Sümeyya Avcı, bugünlerde örgüt mensuplarının hedefinde. Avcı’nın itirafçı olduğunu düşünen FETÖ’cüler sosyal medyada hakaret ve tehditlerle Avcı’ya saldırıyor.

Hatta Avcı, bu saldırılar sonrası etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmadığını açıklamak zorunda kaldı.

FETÖ’nün itirafçı paranoyası o kadar komik bir hâl aldı ki, örgütün kurucu isimlerinden, FETÖ elebaşının en yakınlarından Halit Esendir’in dahi Milli İstihbarat Teşkilatı ile ortak çalıştığı iddia edildi. “Anılarımı anlatırsam terör örgütü olduğumuz anlaşılır” diyen Esendir, bazı FETÖ’cüler tarafından itirafçı veya onların tabiriyle “MİT’çi” olmakla suçlandı.

Ancak burada asıl odaklanılması gereken nokta, “itirafçı” veya “MİT’çi” tabirlerinin örgüt içerisinde tasfiyenin anahtarı haline gelmesi, karalanmak istenen kişiler üzerinde bu kavramların test edilmesi değil. Günahsız olduğunu iddia eden, kendini bir eğitim hareketi olarak gösteren terör örgütünün itirafçılığa hiçbir şekilde tahammülünün olmayışı büyük bir paradoks olarak karşımıza çıkıyor. İnsan hakları, eşitlik, adalet gibi kavramlar üzerinden ahkâm kesen örgüt mensupları bahsettikleri kadar temiz olsalardı deşifre olmaktan bu kadar korkarlar mıydı?

İtirafçılığın önüne geçmek için “fetva” çıkardılar

“İtirafçılık” müessesi altında devlete örgüt hakkında bilgi verenlere canla başla düşman olup adeta cadı avına çıkan örgüt, daha fazla kayıp vermemek için çeşitli önlemler alıyor.

Askeri öğrencilerden sorumlu mahrem imam olarak faaliyet yürüten S.A.’nın örgüt mensuplarını susturmak için baskı uyguladığı ortaya çıkmıştı. “Silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan S.A.’nın, itirafçı olabilecek örgüt mensuplarına çeşitli programlar üzerinden “çözülmeyin” şeklinde talimatlar verdiği kaydedilmişti.

İtirafçılığın önüne geçmek için yaratılan korku atmosferi bunlarla da sınırlı değil.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan M.İ., itiraflarında örgüt mensupları tarafından çok sayıda tehdit aldığını anlatmıştı. M.İ., ifadelerinde “Neriman” kod adlı örgüt mensubunun kendisini “Karakola gidersen oradan çıkamazsın, daha kötü şeyler yaşarsın.” şeklinde tehdit ettiğini belirtmişti. Ayrıca, kendisini polis olarak tanıtan bir örgüt mensubunun evini basarak “Gözüm üstünüzde” dediğini aktaran M.İ., örgüt aleyhine konuşmaması için uyarılara hatta ölüm tehditlerine maruz kaldığını söylemişti. M.İ.’nin ifadelerinden:

“Eşim tutuklandıktan sonra FETÖ’nün üzerimdeki baskısı daha da arttı. Yanıma gelen örgüt mensubu, ‘Biz avukatlarla her dosyayı takip ediyoruz. Bu ifaden güzel, eğer bunun aksine herhangi bir şey söylersen eşini cezaevinde rahatsız ederiz. Senin de rahatını bozarız. Evdeki ocağın gazını açar, kızın ve annen ölür.’ gibi bir sürü tehditler aldım.”

Örgüt tabanını kontrol altında tutmaya yönelik bu girişimler ise itirafçılığın önüne geçmek için yeterli olmuyor. FETÖ, tehdit ve baskıyla itirafçılığı bitiremediği için üyelerini sindirmek adına farklı taktiklere başvuruyor.

FETÖ’cü haber sitesi TR724 yazarı Yüksel Çayıroğlu, geçtiğimiz günlerde Twitter’da paylaştığı yazıyla itirafçılık hakkında “fetva” verdi. İtirafçı olanların günah işlediklerini ileri süren Çayıroğlu, üstelik bu günahlarından arınmaları için ne yapmaları gerektiği konusunda da itirafçılara akıl verdi.

Çayıroğlu, itirafçıların çok can yaktıklarını, eğer önlem alınmazsa gelecekte de büyük fitnelere sebep olacaklarını söyleyerek aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmedi. İtirafçılık günahını (!) işleyen örgüt mensuplarının ifadelerini geri almaları ve Allah’a yalvarıp yakarmaları gerektiğini beliren Çayıroğlu, ayrıca itirafçı olan kişilere karşı da tedbirli yaklaşılması gerektiği konusunda örgüt mensuplarını uyardı.

Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak itirafçı olan örgüt mensuplarının verdikleri bilgilerin örgütün çözülmesinde önemli rol oynadığı aşikâr. İtirafçıların beyanlarıyla örgütün işleyişi hakkında her geçen gün yeni bilgilere ulaşılıyor, dahası bu ifadeler sayesinde binlerce örgüt mensubu da ilk kez tespit ediliyor. Tüm bunlar, FETÖ’nün giderek artan itirafçılık karşısında yaşadığı endişeyi gösterirken, örgütün itirafçılığın önüne geçebilmek için tüm tuşlara basmaktan çekinmeyeceği konusunda da uyarı niteliği taşıyor.

İtirafçılar FETÖ’nün korkulu rüyası hâline geldi yazısı ilk önce Yekvucut üzerinde ortaya çıktı.